MAKİNE İNSAN
Yaşlı Adam’la ile Genç Adam konuşmaktaydı.
Yaşlı Adam insanoğlunun sadece bir makineden fazlası olmadığını iddia etti.
Genç Adam itiraz ederek ondan bu görüşünü detaylandırmasını ve nedenleriyle açıklamasını istedi.
Yaşlı Adam: Buhar makinasın oluşturan malzemeler nelerdir?
Genç Adam: Demir, çelik, pirinç levha, beyaz metal ve bunun gibi şeyler.
Y.A: Bunlar nerede bulunur?
G.A: Kayalarda.
Y.A: Salt bir halde mi?
G.A: Hayır? Maden cevheri şeklide?
Y.A: Bu metaller aniden cevherlerin içinde mi belirir?
G.A: Hayır. Sayısız asırlar süren sabırlı işin sonucudur bu.
Y.A: Makineyi kayanın kendisini kullanarak yapabilir miydin?
G.A: Evet. Değeri olmayan, kırılgan bir tane olurdu.
Y.A: Öyle bir makine için fazla şeye ihtiyacın olmazdı, değil mi?
G.A: Hayır. Önemli miktarda şey gerekmezdi.
Y.A: Düzgün çalışan, iyi ve iş gören bir tanesi için izleyeceğin yol nasıl olurdu?
G.A: Tepelere tüneller ve maden kuyuları açtıktan sonra demir madeni çıkarırdım.
Onu ezip eriterek dökme demir haline getirirdim.
Bir kısmını Bessemer işleminden geçirerek çeliğe dönüştürürdüm.
Pirincin yapıldığı çeşitli metalleri de çıkarır, işler ve birleştirirdim.
Y.A: Ya ardından?
G.A: Kusursuzca tamamlanmamış sonuca erişince de iyi iş gören makineyi yapardım.
Y.A: Bu makineden beklentim yüksek mi olurdu?
G.A: Ah evet, kesinlikle?
Y.A: Torna tezgâhını, matkapları, planyaları, muştaları, parlatıcıları kullanabilir miydi?
Kısacası, büyük bir fabrikalarda bulunan marifetli makinelerin tümünü yani?
G.A: Kullanabilirdi.
Y.A: Kaya makina neler yapabilirdi?
G.A: Muhtemelen dikiş makinası kullanabilirdi.
En fazla da bunu yapabilirdi herhalde.
Y.A: İnsanlar diğer makinaya hayran olup onu coşkuyla överler miydi?
G.A: Evet.
Y.A: Kayadan yapılmış olana aynı tepkiyi veremezler miydi?
G.A: Hayır.
Y.A: Metal makinenin değeri, kaya makineninkinden çok daha fazla mı olurdu?
G.A: Elbette.
Y.A: Ya kişisel değeri?
G.A: Kişisel değeri mi? Ne demek istiyorsun?
Y.A: Kendi performansına yapılan övgü üzerinde kişisel olarak hak iddia edebilir mi?
G.A: Makine mi? Kesinlikle hayır?
Y.A: Neden?
G.A: Çünkü performansı kişisel değil.
İnşa etme kanunlarının sonucu.
Ayarlandığı şeyleri yapması bir değeri olamaz.
Onları yapıp yapmamak konusunda söz hakkı yok.
Y.A: Öyleyse kaya makinenin çok az şey yapabiliyor olması da onun kişisel kusuru olamaz, değil mi?
G.A: Tabii ki olamaz.
Kanunun izin verdiği ve onun zorladığı kadarından ne azını ne de fazlasını yapıyor.
Bunda hiçbir kişisel durum yok.
Seçim yapma hakkına sahip değil.
Bu, “konunun özüne gelme” sürecindeki asıl niyeti makineyle insanın neredeyse aynı şey olduğunu, ikisinin de performansında kişisel değer değer olmadığı ileri sürmek mi?
Y.A: Evet. Fakat alınma.
Seni gücendirmeye çalışmıyorum.
Kaya makineyle metal makine arasındaki büyük farkı yaratan nedir?
Buna öğrenme, eğitim diyebilir miyiz?
Kaya olanı yabani, metal olanıysa medeni insan olarak adlandırabilir miyiz?
İlk baştaki esas kaya, metal olanın inşa edilmesini sağlayan materyalleri barındırıyor.
Fakat bunun yanında, kadim jeolojik çağlar boyu birikmiş olan pek çok sülfür, taş ve engelleyici başka kalıtsal öteberi de içerir-gel biz bunlara ön yargılar diyelim.
Kayanın içindeki hiçbir şeyin ne söküp atma gücüne ne de söküp atmak için herhangi bir arzuya sahip olduğu ön yargılar.
Bu söylediğimi bir kenara yazar mısın?
G.A: Evet, yazdım.
“Kayanın içindeki hiçbir şeyin ne söküp atma gücüne ne de söküp atmak için herhangi bir arzuya sahip olduğu ön yargılar.”
Devam et.
Y.A: Ön yargılar, dış etkenler tarafından kaldırılmalı ya da olduğu gibi bırakılmalı.
Bunu da yaz.
G.A: Pekâlâ, “Ön yargılar, dış etkenler tarafından kaldırılmalı ya da olduğu gibi bırakılmalı.”
Devam et.
Y.A: Demir, içine sıkıştığı kayadan kendini kurtulmaya karşı ön yargılıdır.
Daha kesin konuşmak gerekirse, kayanın ortadan kaldırılıp kaldırılmamasına dair mutlak ilgisizliğe sahiptir.
Ardından dış etken gelir.
Kayayı un ufak ederek maden cevherini serbest bırakır.
Cevherin içindeki demirse, hala tutsaktır.
Dış etken, eritme yardımıyla onu engelleyen cevherden kurtarır.
Demir artık özgürdür fakat ilerideki gelişmelere karşı ön yargılı olmaya devam eder.
Dış etken, aklını çelerek onu Bessemer fırınına girmeye ikna edip arıtır ve birinci sınıf çeliğe dönüştürür.
Artık eğitilmiştir, öğrenimi tamamlanmıştır.
Böylece limitine de ulaşmış olur.
Başka hiçbir işlemle eğitilerek altın haline getirilemez.
Bunu da not alır mısın?
G.A: Tamam. “Her şeyin limiti vardır.
Demir madeni, eğiterek altın haline getirilemez.”
Y.A: Altın insanlar, teneke insanlar vardır.
Bakır, kurşun, çelik… Böyle devam eder.
Hepsi doğalarının, kalıtımlarının, öğrenimlerinin ve çevrelerini limitlerine tabidir.
Bu metallerin her birinden, çalışan makineler inşa edebilirsin.
Fakat zayıf olanların güçlü olanlarla eşit şekilde iş yapmasını beklememelisin.
Her durumda.
En iyi sonucu elde edebilmek için her seferinde eritme ya da arıtma gibi işlemleri kullanarak ona engel olan ön yargılardan, metali kurtarmalısın?
G.A: Artık insan konusuna geldin mi?
Y.A: Evet. İnsan makinesi.
Kişisel olmayan insan makinesi?
İnsanın ne olduğu, kendi yapısıyla birlikte kalıtsal özellikleri, yaşam alanı ve ilişkilerinin getirdiği etkilere bağlıdır.
Sadece dış etkenler tarafından yönlendirilir, komuta edilir. İnsan hiçbir şey oluşturmaz, Fikir bile.
G.A: Ah, yapma hadi! Tüm bu anlattıklarının saçmalık olduğun fikrini nasıl oluşturdum o zaman?
Y.A: Bu, oldukça doğal bir fikir, hatta kaçınılmaz.
Fakat oluşumda kullanılan materyaller sen yaratmadın.
Yüzlerce yıla yayılmış atalarının kalpleriyle beyinlerinden seninkilere geçmiş olan duygu ve düşünce akışının yanında, binlerce kitaptan, binlerce konuşmadan bilinçsizce toplanmış düşüncelerden, duygulardan artakalan ufak tefek şeyler onlar izlenimlerden, hislerden gelen öteberilerdir.
Fikrinin meydana geldiği malzemelerin en küçük mikroskobik parçasını bile şahsen yaratmış değilsin ve şahsen, devşirilen malzemeleri bir araya getirme hünerine en küçük ölçüde bile sahip olduğunu iddia edemezsin.
Bu, senin zihinsel makina aksamın tarafından, bu aksamın yapı yasalarıyla sıkı bir uygunluk içinde-otomatik olarak yapılmıştır.
Ve sen bu aksamı oluşturmuş olmadığın gibi.
Bu düzeneği kendini inşa etmediğin gibi, üzerinde de hiçbir yetkiye sahip değilsin.
G.A: Bu kadarı fazla ama bunun dışında başka bir fikir oluşturma ihtimali yok muydu yani?
Böyle mi düşünüyorsun?
Y.A: Kendiliğinden mi? Hem onu da sen oluşturmadım senin için makine düzeneği yaptı.
Üzerinde düşünmeden ya da derin düşüncelere ihtiyaç duymadan otomatik olarak derhal.
G.A: Üzerinde düşündüğümü farz et.
O zaman ne olacaktı?
Y.A: Bunu denemen gerekir sanırım, öyle değil mi?
G.A: (On beş dakika sonra.) Üzerinde düşündüm.
Y.A: Yani bir deney olarak fikrini değiştirmeye çalıştığını mı söylemek istiyorsun?
G.A: Evet.
Y.A: Başardın oldun mu?
G.A: Hayır. Olduğu gibi kaldı. Onu değiştirmek imkânsız.
Y.A: Buna üzüldüm fakat sen de görüyorsun ki aklın yalnızca bir makineden ibaret, fazlası değil.
Üzerinde Yetkin yok; onun kendi üzerinde yetkisi yok.
Ancak dışarıdan çalıştırılır.
Bu, tüm makinenlerin kanunu.
G.A: Otomatik fikirlerden bir tanesini bile değiştirmem asla mümkün değil mi?
Y.A: Hayır. Bunu kendin değil, dış etkenler bunu yapabilir.
G.A: Sadece dışarıdan olanlar, öyle mi?
Y.A: Evet. Sadece onlar.
G.A: Bu savunması imkânsız bir gürüş.
Hatta gülünç derecede imkânsız diyebilirim.
Y.A: Böyle düşünmene sebep olan nedir?
G.A: Bunu yalnızca düşünmüyorum, aynı zamanda biliyorum.
Farzet ki kasten o fikri değiştirmek amacıyla belirli bir düşünce, yolunda ilerlemeye, okumaya, çalışmaya başladım.
Bu, bir dışarıdan gelen gelen bir dürtünün işi sayılamaz o zaman.
Projeyi ben başlattığım için tamamı bana ait kişisel.
Y.A: Zerresi bile senin hiç değil.
Benimle yaptığın bu konuşma sonucunda gelişti.
Aksi takdirde aklına gelmezdi.
Hiçbir insan, bir şey oluşturmaz.
Tüm düşünceleri, tüm dürtüleri dışarıdan gelir.
G.A: Bu konu insanı çileden çıkartıyor.
Her halükarda ilk insanın düşünceleri özgündü, esinlenebileceği kimse yoktu.
Y.A: Bu doğru değil.
Âdem’in düşünceleri ona dışarıdan geldi.
Sen ölüm korkusuna sahipsin.
Onu kendin icat etmedin.
Konuşmalar ve telkin sayesinde dışarıdan aldın.
öğrenerek edindin.
Âdem, ölüm korkusu yoktu, hem de hiç.
G.A: Evet, vardı.
Y.A: Yaratıldığında mı?
G.A: Hayır.
Y.A: Ne zaman, öyleyse?
G.A: Ölüm kapıya dayandığı zaman?
Y.A: O halde dışarıdan gelmiş demektir.
Âdem hâlihazırda oldukça önemli zaten, ondan bir de Allah yaratmaya çalışmayalım.
Allah dışında kimse, dışarıdan gelmemiş bir düşünceye sahip olmadı.
Âdem, muhtemelen zeki biriydi.
Fakat kafasının içi dışarıdan gelenlerle dolana kadar, bu ona fayda saplamadı.
En küçücük şeyi bile üstünkörü icat etmeyi başaramadı.
İyiyle kötü arasındaki fark kavramının gölgesinden dahi haberi yoktu.
Bu fikri dışarıdan edinmek zorunda kaldı.
Ne o ne de Havva, çıplak dolaşmanın edepsizlik olduğu fikrini oluşturabildi.
Bilgi elmayla birlikte, dışarıdan sağlanan materyali kullanabilir.
Sadece bir makinadır ve otomatik olarak çalışır, irade gücüyle değil.
Kendi üzerinde yetkisi yoktur, sahibinin onun üzerinde yetkisi yoktur.
G.A: Pekâlâ, Âdem’i boş ver; fakat Shakespeare’in yaratılan şüphesiz.
Y.A: Hayır, Shakespeare’in öykünmeleri demek istiyorsun.
Shakespeare, hiçbir şey yaratmadı.
Doğru biçimde gözlemleyip fevkalade resmetti.
Allah’ın yarattığı insanları oldukları gibi tasvir etti ama kendisi bir tane yaratmadı.
Haydi, onun denemekle itham ederek karalanmaya maruz bırakmayalım.
Shakespeare yaratamazdı.
O bir makineydi ve makinelar yaratmaz.
G.A: Üstün başarısı nerede yatıyordu peki?
Y.A: Burada. Shakespeare, seninle benim gibi dikiş makinesı değildi, o bir goblen dokuma tezgâhıydı.
İpler ve renkler ona, dış etkenler, telkinler, deneyimler (okuma, tiyatro oyunları izlemek, oyunlarda rol almak, fikir ödünç alma vesaire) aracılığıyla dışarıdan geldi.
Desenleri aklında birleştirdikten sonra, karmaşık ve hayranlık uyandıran makine düzeneğini çalıştırdı.
O düzenek de tüm dünyanın hala şaşkınlıkla izlediği, göz kamaştırıcı şekilde betimlemiş kumaşı otomatik olarak yarattı.
Eğer Shakespeare, okyanusun ortasındaki çorak ve ziyaretçisi olmayan bir kaya parçasında doğmuş olsaydı, muazzam zekâsını çalıştırmak için dışarıdan gelen materyal bulamayacaktı.
Üstelik bunu icat edemezdi.
Sonuçta, Shakespeare hiçbir şey üretememiş olurdu.
Türkiye’de yaşasaydı bunu başarabilirdi.
Türk etkilerinin, ilişkilerinin, yetiştirmesinin yüksek sınırlarında dolaşırdı.
Fransa’da, daha iyi şeyler üretebilirdi.
Bu sefer Fransız etkilerinin yetiştirmesinin üst sınırlarına dayanan yapıtlar görürdük.
İngiltere’de, o toprakların ideallerinin, etkilerinin ve yetiştirmenin sağladığı, dışarıdan gelen yardım sayesinde ulaşılabileceği en yüksek noktaya geldi.
Senle bense ise dikiş makineleriyiz.
Elimizden ne geliyorsa onu yapıp çaba göstermeliyiz.
Düşüncesizler, bize goblen kumaş üretmediğimiz için sitem ettiklerinde onları hiç umursamamalıyız.
G.A: Yani, bizler yalnızca makineyiz! Makineler ne övülür ne performanslarıyla ile gurur duyar ne kişisel değerleri üzerinde hak iddia eder ne de alkışlayıp över.
Bu, berbat bir doktrin?
Y.A: Bu, doktirin değil, sadece gerçek.
G.A: Sanırım o zaman, cesur olmanın korkak olmaktan daha fazla değeri yok?
Y.A: Kişinin değeri mi? Hayır.
Cesur insan cesaretini kendi yaratmaz.
Ona sahip olduğu için üzerinde kişisel hak iddia edemez.
Doğuştandır.
Milyar dolarla doğmuş bir bebeği düşün.
Kişisel değer bunun neresinde?
Kişisel kabahat bunun neresinde?
Şakşakçılar ilkinde yaltaklık edecek, hayranlık duyacak, tapacak.
İkincisiyse hor görülecek, ihmal edilecek.
Mantık bunun neresinde?
G.A: Bazen çekingen biri, korkaklığını yenerek cesur olmayı kendine görev edinip sonunda da başarılı olur.
Buna ne diyorsun?
Y.A: O, yanlış olanlar yerine, doğru yönlerden kendini değerini gösterir.
İnsan ideallerini yükseltmek adına kendinden memnuniyetini de yükselterek öğrenmeye kalkışması ve doğru yönlerde yapılan eğitim, etkilenme, öğrenim paha biçilmezdir.
G.A: Fakat değer konusuna gelirsek.
Sonunda zafere ulaşan korkağın başlattığı projeyle kazandığı başarının kişisel değeri ne olacak?
Y.A: Öyle bir şey yok.
Dünyanın gözünde önceden olduğundan daha kayda değer biri haline geldi.
Fakat değişimi kendisi başaramadı, bunun değeri ona ait değil.
G.A: Kime ait öyleyse?
Y.A: Yapısına ve dışarıdan bunu şekillendiren etkilere.
G.A: Yapısına mı?
Y.A: Bu kişi, en başından tamamıyla, düpedüz korkak değildi.
Aksi takdirde, orada etkileri şekillendirebilecek bir şey olmazdı görmezdi.
Belki boğadan korkuyordu ama ineklerden korkmuyordu.
Kadınlardan değil ama erkeklerden çekiniyordu.
Üzerine inşa edilecek zemin, ekilmiş bir tohum vardı.
Tohum olmazsa, bitki de olmaz.
Bu tohumu kendisi mi yarattı yoksa onunla mı da doğdu?
Tohumun orada bulunuyor olmasından kendine pay çıkaramaz.
Bunun değeri, onun değil.
G.A: Yani en azından onu ekip biçme fikri, yetiştirme kararı övgüye değer.
Bunları o oluşturdu.
Y.A: Öyle bir şey yapmadı.
Bu iyisiyle kötüsüyle, dışarıdan etkiler gelmeye başladığında oldu.
Eğer o çekingen kişi, tüm hayatını ödleklerden oluşan bir topluluk arasında geçirseydi durumu farklı olurdu.
Cesaret dolu hikâyeler okunmasıydı, onlardan bahsedildiğini duysaydı, insanların bu eylemleri yerine getiren kahramanları övdüğünü ya da onlara imrendiğinin farkına varmasaydı, Âdem’in utancı bilmemesi gibi, onun da cesaretten haberi olmazdı.
Cesur olma kararı almak hiçbir ihtimal altında asla aklına gelmezdi.
Fikrin aklına gelmesi asla mümkün olmayacaktı.
Fikri oluşturamazdı-fikir ona dışarıdan gelmek zorundaydı. Böylece, ne zaman ki cesaretin yüceltildiğini ve korkaklığın alaya alındığını işitti, bu onu uyandı.
Dışarıdan gelmesi gerekiyordu, onu kendi oluşturamazdı.
Cesaret yüceltilirken korkaklıkla alay edildiğini duyduğunda uykusundan uyandı.
Utanmıştı.
Belki de sevgilisi onun kendisi için yeterince iyi olmadığını düşünerek, “Bana senin korkak olduğunu söylediler!” dedi.
Hayatına yeni sayfa açan belki de o değildi.
Bunu onun adına sevgilisi yapmıştı.
Sonuçta değeri kendine mal ederek ortalarda kasılarak yürümemesi lazım çünkü ona ait değil.
G.A: Her neyse, sevgilisi tohumu suladıktan sonra bitkiyi o yeşertirdi.
Y.A: Hayır. Dış etkenler yetiştirdi.
Emir geldikten sonra, titreyerek alana doğru uygun adım ilerledi.
Karanlıkta yalnız başına değildi.
Gündüz vaktiydi ve yanında diğer askerler vardı.
Örnek almanın etkisini hissettikten sonra, silah arkadaşlarının cesaretinden cesaret aldı.
Korkuyordu, kaçmak istiyordu fakat buna cüret edemedi.
Tüm askerler izlerken kaçmaktan korkuyordu.
Gelişme gösteriyordu, anlıyorsunuz ya.
Manevi utanç korkusu, fiziksel zarar korkusuna galip gelmişti.
Harekât sonuçlarına kadar, deneyimleri ona, savaşa giren herkesin yararlanamayacağını öğretmiş olacaktır.
Bu, ona yardımı dokunacak bir dış etken.
Cesaretten için övülmenin ne kadar ne kadar tatlı bir his olduğunu öğrenecek.
Davullar çalıp bayraklar dalgalanırken savaş yorgunu alayı, kendilerine tapan kalabalığının önünde ağlamaklı “hurra! sesleri içinde ilerlemelerinin de öyle.
Ondan sonra, ordudaki her gazi asker gibi, kendimden emin şekilde cesur birine dönüşecek.
Ve bu olayın hiçbir noktasında, kişisel değerin ufacık gölgesi bile bulunmayacak.
Her şey dışarıdan gelmiş olacak.
Kahramanlık nişanı ne kahramanlar doğurur.
Neredeyse…
G.A: Kahretsin! Eğer üzerinde hak iddia edemeyecekse, cesur birine dönüşmesinin ne anlamı var?
Y.A: Sorun, birazdan kendi kendine cevap verecek.
İnsan yapısının henüz dokunmadığımız önemli bir detayı içeriyor.
G.A: Ne detayı o.
Y.A: İnsanı bir şeyler yapması için harekete geçiren dürtü.
Onun, bir şey yapmaya iten tek dürtü.
G.A: Tek dürtü! Bir tanesi dışında başka yok mu?
Y.A: Hepsi bu kadar. Yalnızca bir tane var.
G.A: Yani oldukça garip bir doktrin, orası kesin.
İnsanı bir şey yapmaya iten yeğane dürtü nedir?
Y.A: Kendi ruhunu tatmin etme dürtüsü.
Ruhunu tatmin edip onayını kazanma gerekliliği.
G.A: Hadi ama! Bu kabul edilemez!
Y.A: Neden edilemesin?
G.A: Çünkü bu onu her zaman kendi rahatını ve çıkarını koruma peşindeymiş gibi bir duruma sokuyor.
Dezavantajına da olsa, bencil olmayan biri, yalnızca başkasının iyiliği için sık sık bir şey yapar.
Y.A: Bu doğru değil.
Davranış ilk önce ona yaramalı, aksi halde onu yapmayacaktır.
Sadece başkası uğruna yaptığını düşünüyor olabilir fakat yanılıyor.
En başta kendi ruhunu tatmin ediyor.
Diğer insanın menfaatiyse, her zaman için ikinci sırayı almak zorunda.
G.A: Ne tuhaf bir düşünce! Fedakârlık etmeye ne oldu peki? Lütfen bana bunu cevabını ver.
Y.A: Fedakârlık nedir?
G.A: Bundan en ufak bir çıkarı bile olmamasına rağmen insanın bir başkasına iyilik yapmasıdır.
BİR SORU
G.A: Anlaşılması zor bir terminoloji kullanarak sürekli aklımı karıştırıyorsun, şaşıyorum.
Bazen insanı iki ya da üç farklı kişiliğe bölüyorsun.
Hepsinin kendi yetkileri, yargılama gücü ve sorumlulukları oluyor.
O durumda olduğun da, insanı anlamakta güçlük çekiyorum.
Ben kişiden bahsederken, onun her şeyiyle bir bütün olduğunu farz ediyorum.
Böylece onu kavramak ve üzerinde düşünmek kolay oluyor.
Y.A: Doğruysa, bu iyi ve elverişli tabii.
“Benim vücudum” derken, “benim” kelimesi kimden bahsediyor?
G.A: “Ben” den.
Y.A: O zaman vücut, bir mülk ve sahibi de Ben.
Ben, kim oluyor?
G.A: Ben, her şeyin tümüdür.
Ortak mülktür, sahipliği bölünmemiştir, varlığın içine tamamen yayılmıştır.
Y.A: Eğer Ben, gökkuşağına hayransa, tüm ben de mi hayran kalıyor.
Saç, eller, topuklar… Hepsi buna dâhil mi?
G.A: Elbette hayır? Ona hayran kalan şey, aslında aklım.
Y.A: Öyleyse beni, kendin bölüyorsun.
Bunu herkez yapar, yapmalıdır da.
Peki, ben, kesin olarak nedir?
G.A: Sanırım o bölümlerin ikisinden birden oluşuması gerekiyor.
Yani, vücut ve akıldan?
Y.A: Sanıyor musun?
Eğer, “Ben dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyorum,” dersen, burada ki “Ben” kim olur?
G.A: Akıl.
Y.A: Dünyanın yuvarlak olduğuna dair kanıtları inceleyip kabul ederken akıl, düşünsel bir işlev yerine getiriyor mu?
G.A: Evet.
Y.A: Babanın ölümü için yas tutarken de düşünsel bir işlev yerine geliyor mu?
G.A: O, bir beyin faaliyetinden ziyade duygu meselesi.
Y.A: O zaman kaynağı senin aklında değil, ahlaki bölgende.
Doğru mu?
G.A: Öyle demeliyim.
Y.A: Aklın, fiziksel donanımının parçası mı?
G.A: Hayır, ondan bağımsız manevi?
Y.A: Manevi bir şey olarak, fiziksel etkiler altında kalamaz mı?
G.A: Hayır.
Y.A: Vücut sarhoşken akıl ayık kalabilir mi?
G.A: Yani… Hayır.
Y.A: Demek ki üzerinde fiziksel bir etki söz konusu, değil mi?
G.A: Öyle görünüyor.
Y.A: Kafatasın çatlarsa aklın, sağlığını yitirebilir.
Madem akıl manevi bir şey ve fiziksel etkilerden bağımsız, bu neden olsun?
G.A: Yani… Bilmiyorum.
Y.A: Ayağın acıdığında bunu nasıl biliyorsun?
G.A: Hissediyorum.
Y.A: Fakat sinir, bu acıyı beyne iletene kadar hissetmiyorsun.
Beyin, aklın bulunduğu yer, değil mi?
G.A: Sanırım öyle.
Y.A: Fiziksel habercinin yardımı olmadan, dışarıda neler olup bittiğini öğrenebilecek kadar manevi bir şey değil mi peki?
Benim kim ya da ne olduğum sorununun hiç de basit olmadığını görüyorsun.
“Ben, dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyorum.” dediğim durumlarda.
Beni değil, sadece zihinsel bölümün konuştuğunu anlıyoruz.
“Ben, yas tutuyorum,” dediğindeyse?
Yine ben değil, ahlaki bölüm konuşuyor.
Aklın tamamen manevi olduğunu söylüyorsun.
Fakat “Benim bir yerim acıyor,” dediğinde?
Ben, zihinsel ve manevi birleşimi oluyor.
Hepimiz beni böyle belginsiz şekilde kullanırız, bu elimizde değil.
Senin her şeyin tümü dediğimiz olgu üzerinde, bir Efendi ve Kral hayal ederiz.
Ondan “Ben” diye bahsederiz.
Fakat tanımlamaya çalıştığımızda, bunu yapamayacağımızı anlarız.
Zihin ve duygular birbirinden oldukça bağımsız hareket edebilirler.
Bunu fark edip ikisini de yöneltebilecek, kesin ve tartışmasız bir “Ben” olarak hizmet edebilecek Hükümdarı ararız.
Bu şekilde, o zamiri kullandığımız zaman, ne demek istediğimizi, kim ya da neden bahsettiğimizi bilebiliriz.
Fakat pes edip o Hükümdarı bulamayacağımızı itiraf etmemiz gerekiyor.
Benim için “insan” pek çok mekanizmadan oluşmuş bir makine.
Bu mekanizmaların ahlaki ve zihinsel olanları, içerideki Efendinin dürtülerine göre otomatik olarak hareket ediyorlar.
Bu efendiyse, mizaçtan ve pek çok dış etkenle eğitimin birikiminden inşa edilmiş.
Makinenin tek işlevi, arzuları iyi ya da kötü olsa da Efendisinin ruhsal tatminini sağlamak?
Mutlak iradesiyle itaat edilmesi gereken, her zaman da itaat edilen bir makine?
G.A: Belki de “Ben” nefistir, olamaz mı?
Y.A: Belki de öyledir, nefis nedir?
G.A: Bilmiyorum.
Y.A: Hiç kimse bilmiyor.
İHTİRAS
G.A: Efendi nedir?
Ya da basitçe söylemek gerekirse, vicdan nedir?
Açıklar mısınız?
Y.A: İnsanın içinde konaklayan gizemli bir otokrattır.
Arzularını tatmin etmesi için kişiyi zorlar.
Ona, ana ihtiras da denebilir.
Yani kendini onaylama için hissedilen açlık.
G.A: O, nerede bulunuyor?
Y.A: İnsanın ahlaki bünyesinde.
G.A: Onun emirleri, insanın iyiliği için mi?
Y.A: İnsanın iyiliğine kayıtsızdır.
Kendi arzularını tatmin etmek dışında hiçbir şeyle ilgilenmez.
İnsanın iyiliğine olacak şeyleri tercih etme konusunda eğitilebilir.
Fakat onları yalnızca diğer şeylerden daha tatmin edici oldukları için tercih edecektir.
G.A: O zaman, yüksek ideallere doğru eğitilse bile, insanın iyiliği yerine hala kendi tatminini kollayacaktır.
Y.A: Doğru eğitimli ya da eğitimsiz olması fark etmez.
İnsanın iyiliğini asla düşünmez, kendini bununla meşgul etmez.
G.A: İnsanın ahlaki bünyesinde bulunan bir güce göre, ahlaksız görünüyor.
Y.A: O, insanın ahlaki bünyesinde bulunan, tarafsız bir güçtür. Ona bir içgüdü diyebiliriz.
İyi ahlakla kötüsünü birbirinden ayıramayan ve ayırmayan kör, mantıksız bir içgüdü?
Kendi tatminini güvenceye aldıktan sonra, insana ne olacağını umursamaz.
Bu tatmini de her zaman güvence altına alacaktır.
G.A: Para isteyip bunun insan adına muhtemel bir avantaj olduğunu düşünmüyor mudur?
Y.A: Her zaman para, güç, makam ya da başka maddi avantaj aramaz.
Ne anlama gelirlerse gelsinler, her durumda ruhsal tatmin peşindedir.
Onun arzularını insanın mizacı belirler ve onları yönetir.
Mizaç, Vicdan, Duyarlılık, Ruhsal İştah…
Bunların hepsi aslında aynı şeydir.
Hiç parayı umursamayan bir insan duydun mu?
G.A: Evet. İş yerinde yüksek maaşa çalışmak yerine, kitaplarıyla çatı katını bırakmayan bilgin vardır.
Y.A: Kendi efendisini, mizacını, ruhsal iştahını tatmin etmesi gerekiyor demek istiyorsun.
O da kitapları, paraya tercih ediyordu.
Başka örnekler var mı?
G.A: Evet, din âlimleri.
Y.A: Bu güzel örnek.
Din âlimleri, otokratını tatmin etmek için yalnızlığa, açlığa, soğuğa ve çeşitli tehlikelere katlanır.
Efendisi, para ve paranını alabileceği tüm lüks şeyler yerine bunları, duayı, derin düşünceleri tercih eder.
Başka örnek var mı?
G.A: Evet. Sanatçı, Şair, Bilim insanı?
Y.A: Onların otokratı, bu uğraşların getirdiği derin zevkler tercih ediyor.
Piyasadaki diğer işlere göre, maaşı iyi olsun ya da olmasın, ne kadar kazanırlarsa kazansınlar fark etmiyor.
Ruhun tatmin edilmesi, yani ana ihtiras, sözde maddi kazanç, maddi refah, nakit para vesaire gibileri dışında, pek çok şeyle ilgileniyor, görüyorsun.
G.A: Sanırım bunu kabullenmeliyim.
Y.A: Kabullenmen gerektiğine inanıyorum.
Makam peşinde koşanlar olduğu gibi, onun getireceği yükleri, sıkıntıları, ayrımları reddeden mizaçlar da var.
Belki onlar kadar çoklar hem de.
İlk çeşit mizaç, yalnızca ruhun tatminini arıyor, ikinci çeşit için de durum tamamen aynı.
İki çeşit de ruh tatmini dışında bir şeyin peşinde değil.
Eğer bir tanesi çıkarcıysa, diğeri de eşit derecede öyle.
Bunun sebebi, iki durumda da ulaşılmaya çalışılan noktanın aynı olması.
Ve iki durumda da tercihe, mizaç karar verir.
Mizaçla doğulur, onu sonradan yapamazsın.
SONUÇ
Y.A: Tatil mi yapıyordun?
G.A: Evet. Hafta sonunda dağa yürüyüşe gittim.
Muhabbet etmeye hazır mısın?
Y.A: Oldukça hazırım. Neyle başlayalım?
G.A: İki gün iki gece boyunca, yatağımda uzanmış dinlenirken, tüm konuşmalarımızı tekrar düşünüp onları dikkatlice gözden geçirdim.
Sonuçta şuna vardım: Şey… İnsan hakkındaki görüşlerini, bir gün yayınlamaya niyetin var mı?
Y.A: İçindeki Efendi, son yirmi yıl içinde, ara sıra onları yazıya döküp yayınlamam için bana emretme konusunda gidip geldi.
Bu emrin, neden kesin olarak verilmediğini sana söylemem gerekiyor mu, yoksa bu kadar basit bir şeyi yardımım olmadan açıklayabilir misin?
G.A: Senin doktrinine göre, oldukça kolay.
Dış etkenler, içindeki Efendiye emir vermeye itti.
Ondan daha güçlü dış etkenler de buna mani olduk.
Kişinin beyni kendi kendine fikir oluşturmaktan aciz olduğu için, bu dış etkenler olmadan içgüdülerin ikisi de doğamazdı.
Y.A: Doğru. Devam et.
G.A: Yayımlamak ya da bekletmek meselesi, hala senin Efendinin ellerinde?
Eğer günü birinde bir dış etken onu yayımlaması konusunda ikna ederse, emri verecek ve o emre uyulacak.
Y.A: Doğru. Peki sonra?
G.A: Üzerinde düşündükten sonra, eğer doktrinlerini yayınlasam, bunun zararlı olacağı kanısına vardım.
Beni affedebilir misin?
Y.A: Affetmek mi?
Hiçbir şey yapmadım ki.
Sen bir enstrümansın, konuşan bir trompeterler, onlar aracılığıyla söylenenlerden sorumlu değildir.
Hayat boyu süregelen eğitimler, öğretiler, görüşler, ön yargılar ve diğer ikinci el dış alımlar formundan gelen dış etkenler, içinizdeki Efendiyi bu doktrinlerin yayınlanmasının zararlı olacağına ikna ettin.
Pekâlâ.
Bu oldukça doğal ve beklenilen bir şeydi.
Aslına bakarsan, kaçınılmaz.
Devam et daha rahat ve elverişli olması açısından alışkanlığa sadık kalıp ilk ağızdan konuş.
Bana Efendinin konu hakkında neler düşündüğünü söyle.
G.A: İlk önce, bu cesaret kırıcı bir doktrin ilham verici, heyecanlandırıcı ya da moral yükseltici değil.
İnsanın görkemini, gururunu, kahramanlığını elinden alıyor.
Tüm kişisel itibarından, alkışlardan mahrum bırakıyor.
Onu yalnızca makineye indirgemekle kalmıyor, bu makineyi kontrol etmesine de izin vermiyor.
Onu sadece bir kahve değirmenine dönüştürüp kahveyi sağlamasına ne de kolu çevirmesine izin veriyor.
Mizacına uygun olarak, yeğane ve yürek parçalıyıcı derecede mütevazı tek işlevi, işlenmemiş taneleri öğütmek.
Geri kalan her şeyi de dış etkenler yapıyor.
Y.A: Doğru şekilde ifade ettin.
Söyle bana, insanlar birbirlerinde een çok neye hayranlık besler?
G.A: Zekâ, cesaret, yapılı olmak, yüz güzelliği, merhamet, cömertlik, yüce gönüllülük, nezaket, kahramanlık ve…
Y.A: Ben daha ileri gitmezdim.
Bunlar esaslardır.
Erdem, metanet, kutsiyet, sadakat, yüksek idealler…
Sözlükte adı geçen bunlar ve bunlara bağlı diğer niteliklerin hepsi, esaslardan yapılmıştır.
Onların karıştırılmamasından, birleştirilmesinden, boyanmasından elde edilir.
Tıpkı, maviyle yeşilin birleşiminden morun ortaya çıkması ya da esas kırmızının biraz değiştirilmesinden farklı tonlarda kırmızıya ulaşılması gibi pek çok esas renk vardır.
Hepsi gökkuşağında yer alırlar.
Biz de aralarından yeni tonlar üretip onlara yeni isimler veririz.
Sen de biraz önce, insan gökkuşağındaki esasları saydım.
Bir karışım dışında, o da kahramanlık.
O, cesaretle yüce gönüllülüğün harmanlanmasından oluşuyor. Pekâlâ.
Bu elementleri elinde bulunduran kişi, kendisi için hangisini üretir?
Zekâyı mı?
G.A: Hayır.
Y.A: Neden?
G.A: Onunla doğuyor zaten.
Y.A: Cesaret mi?
G.A: Hayır. Onunla doğuyor.
Y.A: Yapılı olmayı ya da yüz güzelliğini mi?
G.A: Hayır. Onlar da doğuştan geliyor.
Y.A: Diğerlerini, esas ahlaki nitelikleri ele al.
Merhamet, cömertlik, yüce gönüllülük, nezaket gibi bereketli tohumları yani?
Onlar, dış etkenlerin yetiştirilmesiyle, sözlüklerde adı geçen erdemlerin harmanlanıp karıştırılmasıyla büyüyorlar.
İnsan, o tohumların herhani birini üretiyor mu yoksa onlarla mı doğuyor?
G.A: Onlarla doğuyor.
Y.A: Onları kim üretiyor o zaman?
G.A: Allah.
Y.A: İtibarları kimin hakkı?
G.A: Allah’ın.
Y.A: Daha önce bahsettiğin görkem ve alkışlar kimin hakkı?
G.A: Allah’ın.
Y.A: Öyleyse insanı aşağı seviyeye çeken, sensin.
Sahip olduğu her değerli şey için övgü, yaltaklık, şan talep etmesini istiyorsun.
Onların hepsi ödünç şeyle oysaki tamamı hem de. Zerre kadarını bile kendi kazanmadı.
En küçük detayı dahi çalışarak oluşturmadın.
Sen insanı bir sahtekâra dönüştürüyorsun.
Benim yaptığım, bundan kötü müydü?
G.A: Sen onu makineye dönüştürdün.
Y.A: O kurnaz ama güzel makanizmayı kim tasarladı?
İnsan mı?
G.A: Allah.
Y.A: İnsanın arkadaşıyla konuşurken ya da başka bir şey düşünürken, bir yandan otomatik şekilde piyanoyla incelikli bir müzik parçası çalabilmesi kanunu kim tasarladı?
G.A: Allah.
Y.A: Kanı kim tasarladı?
İnsanın tavsiyesi ya da yardımı olmadan, gece gündüz yenileyici ve ferahlatıcı akıntıyı vücuda yollayan harika bir makanizmayı kim tasarladı?
İnsanın aklını kim tasarladı?
Otomatik olarak çalışan, kendi istediği şeylerle ilgilenen, iradeyi ya da arzuya aldırmayan, canı isterse geceleri de durmayan, insanın yalvarmalarına kulak tıkayan bu makanizmayı kim tasarladı?
Tüm bunları Allah tasarladı.
Ben, insanı makineye dönüştüremedim, Allah onu makine olarak yarattı.
Ben, sadece bu gerçeğe dikkat çekiyorum, fazlasını yapamıyorum.
Gerçeğe dikkat çekmek yanlış mıdır?
Bu bir suç mu?
G.A: Bence, eğer sonunda zarar gelecekse, bir gerçeği açığa çıkartmak yanlış.
Y.A: Devam et.
G.A: Meseleye şimdi olduğu gibi bak.
İnsana yaradılışın en yüce mucizesi olduğunu öğretildi.
Buna inanıyor.
Tüm çağlar sürecinde bundan asla şüphe etmedi.
Çıplak bir yabani olduğunda da, çok kaliteli ve gösterişli ketenler içinde medeni biri olduğunda da buna inanmaya devam etti.
Ben, kalbimi capcanlı, hayatını neşeli hale getirdim.
Kendisiyle gurur duyulması, kendine olan samimi hayranlığı, yardım almadan tek başına kazandığı başarılardan duyduğu mutluluk, övgüyle alkış aldığında hissettiği sevinç…
Bunlar insanı yüceltti, ona coşku verdi.
Her seferinde daha iyisini yapmak için hırslandırdı.
Kısaca, hayatını yaşamaya değer kıldı.
Fakat bunların hepsi, senin şeman tarafından ortadan kaldırılıyor.
İnsan makineye indirgeniyor.
Artık o bir hiç kimse.
Yüce gururu yalnızca kibire dönüştü.
Bırakın istediği kadar çabalasın.
Ne yaparsa yapsın en mütevazı, en aptal komşudan daha iyi olmayacak.
Tekrar neşeli olmasının imkânı yok. Hayatı yaşamaya değer olmayacak.
Y.A: Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?
G.A: Elbette düşünüyorum.
Y.A: Beni hiç neşesiz, mutsuz gördün mü?
G.A: Hayır.
Y.A: Bu şeylere inanıyorum oysaki.
Neden beni mutsuz birine dönüştüremediler?
G.A: Ah, yani… mizacın yüzünden tabii!
Bunun şemada eksik kalmasına izin vermezdim.
Y.A: Doğru eğer insan mutsuz bir mizaçla doğmuşsa, hiçbir şey onu mutlu edemez.
Eğer mutlu bir mizaçla doğmuşsa da hiçbir şey onu mutsuz edemez.
G.A: Ne?... Alçaltılmaya maruz kalmak ve iç karartıcı bir inançlar sistemi bile mi?
Y.A: İnançlar mı?
Sadece inançlar mı?
Sadece Kanaatler?
Onlar, güçsüzdür.
Mizaç karşısında boşuna çabalarlar.
G.A: Buna inanmam imkânsız. İnanmıyorum da.
Y.A: Şimdi acele konuşuyorsun.
Bu, gerçekleri titizlikle incelemediğini gösteriyor.
Yakın arkadaşların arasından en mutsuz kim? Burgess mi?
G.A: Şüphesiz.
Y.A: En mutsuzu hangisi? Henry Adams
G.A: Tartışmasız!
Y.A: Onları iyi tanıyorum. En uç noktadalar, aşırı örnekler. Mizaçları, kuzey ile güney kutupları kadar ters.
Hayat hikâyeleri birbirine benzemesine rağmen, sonuçlara bak!
Yaşları da yakın, elli civarında olması lazım.
Burgess her zaman neşeli, umut dolu, mutluydu.
Adams’sa neşesiz, umutsuz ve mutsuz?
Gençken ikisi de taşra gazeteciliğini deneyip başarısız oldular.
Burgess buna pek aldırış etmedi.
Adams’sa bir süre gülümsemedi bile.
Sürekli olan şeyi düşünerek yas tutup sızlandı.
Onu bunu yapıp başarılı olmaktansa, şunun bunun yaptığı için boş perişanlıklarla kendine işkence etti.
Hukuku deneyip yine başarısız oldular.
Burgess mutlu kaldı, aksi elinde değildi.
Adams acınası haldeydi, aksi elinde değildi.
O günlerden bu yana, o iki adam sürekli bir şeyler deneyip başarısız olmaya devam ettiler.
Burgess işin içinden her seferinde mutlu neşeli halde çıktı.
Adams’sa tam tersiydi.
Bu insanların doğuştan gelen mizaçlarının, maddi durumlarında yaşanan tüm değişikliklere rağmen aynı kaldığını kesinlikle biliyoruz.
Maddi olmayan şeylerde durunum nasılmış bir de ona bakalım.
İkiside azimli birer Demokrat, ateşli birer Cumhuriyetçi, gayretli birer Bağımsız oldular.
Pek çok siyasi inanç içindeyken de, birinden diğerine geçerlerken de Burgess her zaman mutluluğu, Adams da mutsuzluğu bulmayı başardı.
İkisi de Presbiteryen, Evrenselci, Metodist, Katolik, sonra tekrar Presbiteryen ve yine Metodist oldular.
Tüm bu gezinti sürecinde Burgess huzuru, Adams huzursuzluğu buldu.
Bu aralar Hristiyan Bilimi’ni deniyorlar.
Yine aynı, kaçınılmaz sonuçla karşılaşacaklar.
Hiçbir siyasi ya da dini görüş, Burgess’i mutsuz, diğer adamı da mutlu edemezdi.
Seni temin ederim, bu tamamen mizaç meselesi.
İnançlar sonradan kazanımlardır, mizaçsa doğuştan sahip olduğumuz bir şeydir.
İnancını değiştirebilirsin fakat hiçbir şey mizacını değiştiremez.
G.A: Gerçekten de en uç noktalarda mizaç örnekleri verdin.
Y.A: Evet. Yarım düzüne kadar olan diğerleri, bu en uç noktaların biraz değiştirilmiş halleridir.
Fakat kanun aynı mizacın üçte ikisi mutlu ya da üçte ikisi mutsuzsa, hiçbir siyasi ve dini görüş bu oranı değiştiremez.
Mizaçların büyük çoğunluğu, oldukça eşit şekilde dengelenmiştir.
Yoğunlukların fazla olmaması, bir ulusun kendi siyasi ve dini durumlarına uyum sağlamayı öğrenmesini sağlar.
Onları sever, onlardan tatmin olur, en sonunda da onları tercih eder.
Uluslar düşünmezler, sadece hissederler.
Duygularını mizaçları aracılığıyla ikinci elden alırlar, beyinlerinden değil.
Bir ulus düşünülebilecek her çeşit hükümet ya da dinle uzlaşabilir.
Bu şartların zorlamasıyla olur, tartışmayla değil.
Zamanla, kendini gerekli koşullara göre ayarlayacaktır.
Sonra da onları tercih edip onlar adına ateşli şekilde mücadele verecektir.
Örnek olarak tüm tarih karşında duruyor.
Yunanlar, Romalılar, Persler, Mısırlılar, Ruslar, Almanlar, Fransızlar, İngilizler, İspanyollar, Amerikalılar, Güney Amerikalılar, Japonlar, Çinliler, Hintle, Osmanlılar.
Binlerce çılgın ve sakin din, akla gelebilecek her türlü hükümet; kaplan kadar vahşi, ev kedisi kadar uysal olanına kadar.
Her ulus, tek gerçek dine inandıklarını, tek mantıklı hükümet sistemine sahip olduklarını “biliyor”.
Hepsi, kendilerinin de berbat olduklarından şüphelenmeden diğerlerini küçümsüyor.
Hepsi, kafalarındaki, üstün oldukları hayaliyle gurur duyuyor.
Hepsi Allah’ın en çok onları sevdiğinden emin.
Hepsi savaş zamanında şüphe etmeden, kendilerine güvenlisi savaş zamanında şüphe etmeden, kendileri güvenle O’na yakarıyor.
Hepsi O, düşman ın tarafını tutuğuda şaşırıyor fakat alışkanlıktan bunu mahzur görüp O’na methiyeler düzmeye devam ediyorlar.
Kısacası, tüm insan ırkı memnun daima, bıkıp usanmadan, yıkılmaz şekilde memnun.
Dini ne olursa olsun, başındaki efendi kaplan da ev kedisi de olsa hep mutlu, minnettar, gururu.
Gerçekleri söylüyor muyum?
Bunu yaptığımı biliyorsun.
İnsan ırkı neşeli mi olduklarını biliyorsun.
Katlanabileceği ve yine de mutlu olabileceği şeyleri bir hayal et.
Önerine acı gerçeklerden oluşan bir sistem koyarak neşelerini kaçırabileceğimi düşünerek beni çok onurlandırıyorsun.
Buna hiçbir şey yapamaz.
Her şey çoktan denendi.
Başarı sağlanamadı.
Sen de lütfen kafana takma.
İnsan Nedir?’den bir bölüm yayımlıyoruz.
https://www.okuryazar.tv/insan-nedir-mark-twain/
https://www.okuryazar.tv/insan-nedir-mark-twain/
Kaynakça: İnsan Nedir. Mark Twain. Dedalus Kitap -2020 Kadıköy/İstanbul
İKİNCİ KİTAP
KONU: SAĞLIK-TIP, CİNSELLİK
ÖNSÖZ
Geleneksel Çin seks bilimini inceleme girişiminde bulunan Batılı bilginlerin sayısı pek azdır.
Oysa bu konu her yetişkin insanın en çok ilgisini çekecek konulardan biridir.
Coşkusallıkla akılcılığı bir araya getirmekte ki eşsiz dehasıyla Çin kültürünün seks bilim konusunda söyleyeceği çok önemli şeyler vardır.
Çok değerli Henri Maspero bir yana bırakılırsa bu az sayıdaki bilginlerin en büyüklerinden biri Robert Van Gulik’tir.
Van Gulik’le ilk kez 1942 yılında savaş sırasında tanışmıştım.
Hollanda maslahat güzar olarak Chunking’e gidiyordu ben de İngiliz elçiliği bilim danışmanı görevimi üstlenmeye gidiyordu.
Bir süre sonra Bayan Shui Ssui-Fang’la evlendiği zaman eğer belleğim beni yanıltmıyorsa bizim bilimsel işbirliği salonunda yapılan düğün töreninde bir konuşma yapmıştım.
Savaş bittikten ve ben Taoculukla derinlemesine ilgilenmeye ve Taoculuğun uzun yaşam ve ölümsüzlük konularında ki arayışlarını incelemeye giriştikten sonra Van Gulik’le uzun süre mektuplaştık.
Bu yazışmalarda Taoculuğun izdeşlerinin anlattıkları ve önerdikleri cinsel tekniklerde sayrıl ya da sapık bir şey olmadığına Van Gulik’i inandırdığımı sanıyorum.
Zaten bu görüş onun Çin edebiyatı üzerinde ki derin araştırmaları sonunda vardığı inançlara da uygun düşüyordu.
Çin edebiyatının incelenmesi Çin seks yaşamının yüzyıllar boyunca son derece sağlıklı olduğunu.
Sadizm ve mazohizm gibi sapıklıklardan kendini kurtarmış olduğunu buna karşın tek yanlı olmayan karşılıklı bir haz arayışı ve mutlandırıcı yenilikler getirme konusunda çok büyük bir beceriye ulaşmış olduğunu kanıtlıyor.
En ünlü Çin seks bilim koleksiyonu Shuang Mei Ching An Ts’ung Shu’nun Yeh Te-Hui düzenlemesinin bende ki nüshasını Peking’de Liu Li Ch’ang’da bir kadın kitapçıdan satın aldığımı tatlı bir anı olarak anımsıyorum.
O zamandan beri bu konuyu incelemeyi sürdürdüm.
Bunun bir nedeni de Çin simyacılığının yaşamı uzattığına hatta bu dünyada ölümsüzlüğü kazandırdığına inandığından ya da iç iksirin yani bedenin imal ettiği uzun yaşam iksirinin cinsel tekniklerle büyük ilişkisi olmasıydı.
Sonra 1972 yılında göklerde yeni bir yıldız belirdi değerli dostumuz bu kitabın yazarı Stockholm’dan Chang Chung Lan.
Onun Çin ve evrensel seks bilim konusunda ki bu kitabını bu konularda uzman olsun olmasın tüm okurlara salık veriyorum.
Derin bilgi ve becerisiyle Jolan Chang çağdaş dünyanın erkeklerine de kadınlarına da Çin bilgeliğinin ve kültürünün gönül işleri, sevişme ve seks konularında ki görüşlerini anlatabilecek uygun sözcükler bulmakta gerçekten başarılı oldu.
Gerçi daha çok teknikle ilgili konulara değiniyor gibi görünüyor ama bunun nedeni Çin bilgeliğinin dünya görüşünde aranmalıdır.
Batılılara ne kadar garip görünürse görünsün Çinli kutsalla dünyalık arasına, bedensel aşkla ruhsal aşk arasına bir ayrım çizgisi çekmez.
Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun herkes için gerekli yaklaşım da bu olmalıdır bence.
JOSEPH NEEDHAM (Çin bilimci)
“Sağlık ve uzun yaşam için sevişme ve beslenme eşit yaşamsal önemdedir.”
KO TZU
GİRİŞ
“Sevişmek istiyorlar da nasıl sevişeceğini bilmiyorlar.”
SANDOR FERENCZ
Feminist Erica Jong çok ünlü “Uçuş korkusu” adlı kitabında düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Ama asıl sorun feminizminizi bir türlü doyurulmak bilmeyen erkek bedenine karşı duyduğunuz açlıkla nasıl bağdaştırabileceğiniz.”
Buna çözüm bulmak da kolay değil sonra bir de şu var.
Yaşınız ilerledikçe erkeklerin kadınlara karşı temel duygusunun korku olduğunu anlamaya başlıyorsunuz.
Bazıları açıkça, bazıları da gizli, gizli kadınlardan korkuyorlar.
Özgür bir kadın için sönük bir erkek organıyla göz göze gelmekten daha dokunaklı bir şey olabilir mi?
Tarihin bütün önemli olayları bu iki simgesel nesneyle karşılaştırılınca önemini yitirir kadın ve sönük erkek organı?
Biraz sonra da sözü şöyle sürdürüyor: “Burada çözümsüz bir haksızlık var.”
Bu haksızlık erkeğe penis adı verilen harika bir eklentinin kazandırdığı çekicilik değil kadının her hava koşulunda yararlılığını sürdüren o harika kadınlık organıdır.
Ne fırtına, ne sulu sepken ne gecenin karanlığı onu şaşırtabilir.
Her zaman oradadır her zaman hazırdır.
Bir düşünecek olursanız müthiş bir şey bu.
Bunun için erkeklerin kadınlardan nefret etmelerine kadınların cinsel yetersizliği masalını uydurmalarına şaşmamak gerek.
“Tarihin bütün önemli olayları bu iki simgesel nesneyle karşılaştırılınca önemini yitirir.” dediği zaman tam olarak Erica Jong’a katılıyorum.
Ancak “Çözümsüz haksızlıktan söz ettiği zaman umudunu yitirmekte acele ettiğini sanıyorum.”
Eski çağlarda yaşayan Taocular bu haksızlığa bundan binlerce yıl önce bir çözüm getirmişlerdi.
Bugün de pek çok Taocu ya da Taocu olmayan bazı talihli kişiler dünyanın dört bir yanında bu çözümden yararlanıp uygulamasını yapıyorlar.
Yazık ki bu bilgi genişlemesine yaygınlaşamamıştır.
İşte bu kitap bu eksiği gidermeyi amaçlıyor.
Bu giriş bölümünde çok önemli iki sorunun yanıtlanması gerekiyor.
Geçen kış bir sabah Güney Fransa’da ki kır evinde ünlü yazar Lawrence Durell bana niçin Taocu olduğumu, beni bu kitabı yazmaya iten nedenlerin neler olduğunu sormuştu.
Aşağıda ki satırlar bir romancının arayış içinde olan zihninin beni sürüklediği ülkücülük coşkusunun ürünüdür.
Bir ana çocuğunu dünyaya getirmekten daha çoğunu yapar.
Çocuğun ruhsal yapısını da biçimleyen en etkin güç anadır.
İyilik ya da kötülük doğrultusunda çocuğun geleceğine biçim verir.
Çocuğu mutluluk ve kıvanç dolu bir yaşama ya da mutsuzluk yıkım ve yitikliğe iten işte bu biçimleniş, bu etkidir.
Bu bakımdan ben çok talihli bir kimseyim anam çok anlayışlı, kıvanç dolu, sevecen bir insandı.
Gerçi uzun seneler bunun böyle olduğunu anlamadım ama tanıdıklarım içinde en zorlamasız en doğal biçimde Taocu olan insan anamdı.
Doğal, dediğim zaman bununla yaptığının Taoculuk olduğunu bilmeden hatta kendisinin Taocu olduğundan da habersiz her davranışıyla çevresinde Taocu bir tutumun egemen olabileceği bir hava yarattığını anlatmak istiyorum.
Böyle bir ortam içinde yetiştiğim için ben de doğal bir Taocu oldum.
Şu farkla ki on iki yaşlarına geldikten sonra artık bir Taocu olduğumun farkındaydım.
Taocu genellikle evren ve evren içinde ki canlı varlıklar için sınırsız sevgi duyar.
Savurganlığın her türü ve yıkıcılık Taocunun gözünde karşı çıkılması ve önlenmesi gerekli kötülüklerdir.
İşte bu etkiler içinde yetişmiş olmamın sonucu olarak çağımızda o kadar yaygın olan şiddete ve yıkıma bir önlem bulma arayışı içinde büyüdüm.
Niçin Ernest Hemingway, George Sanders, Mark Rathko gibi sayılamayacak kadar çok görünürde üstün başarılı kimseler kendi elleriyle canlarına kıyıyorlar?
Gene niçin sayısız sağlıklı kadın erkek hatta çocuk sigarayla, uyuşturucu maddelerle, alkollü içkilerle, sağlıksız yiyecekler, sağlıksız yaşam alışkanlıklarıyla yavaş yavaş kendilerini öldürüyorlar?
Niçin sayılamayacak kadar çok insan karşılarına çıkan her insan ve her şeyden nefret ediyorlar hatta onları yok etmeye çalışıyorlar?
Yalnızca utkunun övüncü için mi?
Yoksa doyurulmamış tutkuları yüzünden mi?
Ya da amaç yalnızca güçlülüğünü kanıtlamak mı?
Yeni yetmelik yıllarımda bu soruları kendi kendime sorar bunlara aklımca çözümler bulmaya çalışırdım.
Uzun yıllar birçok kıtaları dolaştıktan çeşitli uluslardan binlerce insanla tanıştıktan ve dünya yüzündeki bütün önemli felsefeleri ve dinleri inceledikten sonra bütün bu kötülüklerin kökünü kadınla erkeğin Yin’le Yang arasında kurulması gerekli temel uyumu sağlamaktaki başarısızlıkların da aramak gerektiği kanısına vardım.
Taoculuk tüm bu sorulara hem kolay hem de zevkli bir çözüm getiriyor.
Kolay çünkü bu çözümde ne uyulması gerekli biçimsel zorunluklar vardır.
Ne bir dogma ne de herhangi bir dinsel kurum, kuruluş vardır.
Bütün yapılması istenen kendini gevşetip rahatlatıp doğal olmaktan öte bir şey değildir.
Zevkli, çünkü örneğin mohistlerde Konfiçyüs’la çağdaş özgecil bir felsefe olduğu gibi dünya nimetleri olsun musiki ve güzellik gibi yüce coşkular olsun.
Taoculuk sizden hiçbir şeyden vazgeçmenizi istemiyor.
Ne de hemen hemen Budizm’in tüm okullarında olduğu gibi bütün istekler den soyunmanızı biçimsel güzellik gibi, ses, koku ya da tad, dokunma gibi ya da bedensel aşk gibi istekleri yadsımanızı öneriyor.
Tam tersine daha ince bir zevkin geliştirilmesini sağlıklı bir yaşamı ve dünya nimetlerinin de yüce coşkuların da daha dolu dolu yaşanmasını salık veriyor.
Taocu için dünya nimetlerinin tatmasıyla manevi coşkulardan elde edilen hazlar arasına bir bölüm çizgisi çekilemez.
Her ikisi de coşku vermekte birleşirler.
Taocu’ya sanatsal olan kadar doğal olan da coşku verir.
Taocu evrenle uyum içinde bütünleşerek yaşar.
Kendi yaşam deneyimimden de bildiğim gibi Taoculuk sevgi ve seks konularına sağlıklı bir yaklaşım olmadıkça dünya sorunlarından hiçbirine bir çözüm getirilemeyeceğine inanır.
Hemen her türlü yıkıcılığın ya da kendini yitirmenin her türlü nefretin, kederin, hırsın, sahip olma tutkusunun ardından sevgi ve seks açlığı fışkırır.
Oysa sevgi ve seks kaynağı ve çeşmesinin tıpkı uçsuz bucaksız evren gibi bitmez tükenmez bir sınırsızlığı vardır.
Bunlar benim özgün düşüncelerim değildir.
Ben burada Taocuların binlerce yıldan beri bildikleri bir şeyi yinelemekten başka bir şey yapmıyorum.
Yaşam ve kıvanç çeşmesi olan Yin ve Yang arasında ki uyum sağlanamayınca geriye kalan şey yıkım yitim ve ölümdür.
STOCKHOLM 1976
JOLAN CHANG
BÖLÜM I
TAOCU SEVİŞME
Bir iş söz konusu olunca en geçerli öneri o işi yaparken tutumlu olmak savurganlıktan kaçınmaktır.
Tutumlu olmaksa önceden tedbir atmaktır.
Önceden tedbir almak hazırlıklı olmaya, güçlenmeye özendirir.
Hazırlıklı olmak, güçlü olmaksa her zaman başarılı olmayı sağlar.
Her zaman başarılı olmak sınırsız bir güce sahip olmak demektir.
Bundan en az iki bin yıl önce Çinli Taocu hekimler sevişme ve cinsellik konusunda kolay anlaşılır açıklayıcı kitaplar yazmışlardı.
Bu hekimler ne şehvet düşkünü kimselerdi, ne de kendilerini aşırı denetim altında tutan perhizcilerdi.
Onlar gerek erkekler için olsun, gerek kadınlar için olsun sevişmeyi beden ve ruh sağlığı ve esenliği için zorunlu bir şey olarak ele alıyorlardı.
Bu düşünce yapısı içinde, cinsellik alanında elde edilmiş becerilere önem sıralamasında ağırlıklı bir yer veriyorlardı.
Onlara göre insanın sevişme iştahını ve gücünü arttıracak her şeye izin vardı.
Bu anlayış edebiyatın ve sanatların cinsel teknikleri betimleyip açıklayan ürünler vermesine yol açtı.
O zamanlar sık sık sevişebilen ve sevişmeyi uzun sürdürebilen bir koca genç ve yakışıklı olmaktan başka özelliği olmayan kimselerden üstün tutulurdu.
Taocu hekimler sevişmeyi doğal düzenin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendiriyorlardı.
Sevişme ve cinselliğin zevk veren ve hoşa giden bir şey olmasının yanında sağlıklı ve uzun ömürlü olmak açısından da yararlı bir şey olduğuna inanıyorlardı.
İnsanların sevişme konusundaki bilgi ve becerilerini arttırmak için bir takım yöntemler geliştirdiler.
Örneğin erkekte olsun kadında olsun hem cinsel isteği uyandırmak hem de eğitmek için erotik resimler kullandılar.
Phyllis ve Eberhard Kronhausen “erotik sanat” adlı yapıtlarında is 100 yıllarında yaşamış şair Chang Heng’in bir şiirinden alıntı yapıyorlar.
Bu şiir zifaf gecesini unutulmaz bir anıya dönüştürmek için bir erotik kılavuz kitabını bir gelinin nasıl kullandığını anlatıyor.
Çift katlı kapıyı altın anahtarla kilitle, taktığım lamba parlak ışığını her yana saçsın, giysilerimi çıkarıp pudramı, boyamı şileyim, durulmuş resim tomarını açıp yastığın yanına sereyim, öğretmenliğimi basit kızcağıza bırakayım.
Böylelikle T’ion-Lao’nun sayrık İmparatora öğrettiği ve sonradan pek az kocanın görüp işittiği çok çeşitli sevişme biçimlerini uygulayalım.
Bu ilk gece duyulan hazzın tadıyla, hiçbir zevk boy ölçüşemesin.
Ne kadar ihtiyarlarsak ihtiyarlayalım bu gecenin anısı unutulmadan kalsın.
Sonra da Kronhausen’ler erotik sanatın eski Çin’de nasıl kullanıldığı konusunda açıklamalara girişiyorlar:
“Resimli albümlerin nasıl kullanıldığını öğrenebilmek için Çin erotik edebiyatını incelememiz gerekiyor.”
Bir örnek mink soyu döneminin en ünlü erotik öykülerinden biri olan Jou P’u T’uan adlı yapıtta vardır.
Bu yapıtta Wie-Yang-Sheng adında genç ve yetenekli bir bilginin aşk serüvenleri konu ediliyor.
Genç bilgin iyi eğitim görmüş güzel bir kızla evleniyor.
Ancak adı Yu-Hsiang Yeşim esansı olan kızcağızın üzünç veren önemli bir kusuru vardır: Son derece iffetlilik taslaması cinsellik konusunda aşırı utangaç olması.
Yeşim esansı yalnızca karanlıkta sevişmeyi kabul ediyor alışılmışın dışına çıkan hiçbir cinsel uygulamaya izin vermiyordu.
Buna ek olarak yeşim esansının sevişme sırasında orgazma ulaşmadığını farketmesi damadın üzüntüsünü büsbütün arttırmıştı.
Buna bir çözüm bulmak için genç koca karısını eğitip onun bu tutumunu değiştirebileceğini umduğu pahalı bir erotik resimler albümü satın almaya karar verdi.
Önceden tahmin edeceğiniz gibi Yeşim Esansı resimlerden etkilenmek bir yana resimlere bakmayı bile kabul etmiyordu ama sonunda kocasının kılavuzluğunda incelemeye razı oldu böylelikle cinsel isteği kabardı.
Yavaş yavaş isminin araştırdığı gibi sıcak şehvetli ve tam anlamıyla kocasının her türlü cinsel yaklaşımlarına karşılık verebilen bir kadın oldu.
Batıda “pornografi” diye aşağılanan erotik resimlere karşı eski Çin’in tutumu ne kadar değişik!
Eski Çin’in sevişme ve cinsellik konularına yaklaşımındaki özelliklere değerli bilim adamı ve diplomat R. H. Van Gulik’in yazdığı “Eski Çin’de Cinsel Yaşam” adlı kitapta da değinilmiştir.
Kitapta şöyle deniyor: “Bu bakış açısı cinsel birleşmeyi hiçbir zaman günah ya da kabahatli duygusuyla bulaştırmadan doğal düzenin ayrılmaz bir parçası saymak bir de hiçbir ruhsal baskının olmayışı eski Çin’de cinsel yaşamın genellikle sağlıklı olmasına olanak kazandırmıştır.”
Eski çağlardaki başka büyük kültürlerde rastlanan sayrıl anormallikler, sapıklıklar eski Çin’de yok denecek kadar azdır.
Van Gulik’in asıl ilgisini çeken ve onu şaşırtan yalnızca eski Çin’in cinsellik konusundaki bu tutumu değildi.
Bunun kadar hatta bundan da fazla Taocuların sevişme konusundaki görüş ve anlayışlarıyla ilgileniyordu.
Bizim burada Taocu sevişme diye adlandırdığımız bu anlayış şimdiye kadar doğru ve ayrıntılı olarak Batılı okura ulaşamamıştır.
Taocu sevişme ilk bakışta batıda hemen hemen kabul edilmiş bütün sevişme ve seksle ilgili görüşlere ters düşen çok değişik bir uygulamayı temsil etmektedir.
Tıpkı Batının uzun süre akupunkturu yadsıdığı gibi bu anlayışı da yadsıyanlar çıkabilir.
Şu var ki yüzyıllarca yadsındıktan sonra bugün batılı doktorlar akupunktur’un ağrı dindirmekteki büyük değerini kabul etmişlerdir ağızları şaşkınlıktan açık akupunkturun neler başarabileceğini araştırıyor akupunkturun gizlerini öğrenmeye çalışıyorlar.
Taocu sevişmenin de Batı’ya açıklayacağı çok önemli gizler vardır.
İşte bakın bu konuda Van Gulik neler söylüyor: Taocu sevişme kuramı çağlar boyunca Çin seks ilişkilerinin temel ilkesi olmuştur.
Bundan çıkan sonuç şudur: “İki bin yıldan daha uzun bir süre ersuyunun dışarı akıtılmadan bedende biriktirilmesi Çin ırkının genel sağlığına ya da üretkenliğine olumsuz bir etki yapmamıştır.”
Van Gulik anlaşıldığına göre bu sözleriyle yan tutmamaya çalışıyordu.
Çinlilerin bu çok değişik ve devrimsel cinsel uygulamalarına rağmen güçlü ve uzun ömürlü bir ırk olarak kalmayı başarmış olduklarını itiraf etmek zorunda kalıyordu.
Bugün bile Taocu sevişme devrim selliğini korumaktadır.
Yalnız şu var ki Batı seks bilimcilerinin ve bilim adamlarının her yeni buluşu Taocu sevişme kuramlarıyla Batı’lı görüşler arasındaki açıklığı azaltmaktadır.
Taoculuğun temel ilkeleri boşalmanın bir düzene konulması kadının doyuma ulaştırılmasının önemi ve erkeğin orgazma ulaşmasıyla boşalmanın kesinkes birbirlerinden ayrı ve farklı şeyler olduğunun ve her zaman bir arada bulunmalarının gerekmediğinin anlaşılması kadın özgürlük hareketinde Kinsey ve Masters ve Johnson’un çalışmalarında önemli yerleri olan ilkelerdir.
Eğer taocu sevişmenin ilkeleri Batı’da da kabul edilirse tıpkı çok eski çağlarda Çin’de olduğu gibi aşk ve seksi birleştiren çizgi arada kopukluk bırakmadan tam bir çembere dönüşecektir.
Kitabını yazdığı şıralarda Taocu sevişme ustalarının öğrettiklerinin çağdaş bilimsel araştırmalarla doğrulanmaya başlanmış olması Van Gulik’i derinlemesine etkilemişti.
Bu konuda şöyle diyor: Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var.
Beş belirtinin T’ang dönemi ya da daha önceki dönemlerde yazılmış yüzlerce kitaptan derlenmiş alıntı ve özetlerden oluşan 10. yy. hekimlik kitabı Hsing Fang’da sözü edilen kadının cinsel istekliliğinin göstergeleri açıklamaları tüm ayrıntılarıyla A. C. Kinsey’in “Kadının Cinsel Davranışı” adlı yapıtının “Kadının Cinsel Tepkisinin Fizyolojisi” bölümünde 603, 604, 607, 613. sayfalar da betimlenen belirtilerle her noktada tam bir özdeşlik içindedir.
Bunun böyle oluşu kuşkusuz eski çağların Çin seks bilimcilerinin kazanç hanesine kaydedilecek, onları onurlandıracak bir şeydir.
Van Gulik’in değindiği kadının cinsel isteğinin uyandığını gösteren “Beş belirti”den bundan bir kaç bin yıl önce yaşadığı sanılan İmparator Huang Ti ve onun kadın danışmanı Su Nü arasında ki konuşmada söz ediliyor.
İmparator Huang Ti: Bir erkek kadının doyum sağladığını nasıl anlar?
Su Nü: Beş belirti beş istek ve on gösterge vardır erkek bunlara dikkat edip ona göre davranmalıdır.
Beş belirti şunlardır:
(1). Kadının yüzü kızarır ve kulaklarına sıcaklık basar.
Bundan kadının sevişme isteğinin şiddetlenmekte olduğu çıkar sanabilir.
Bu aşamada erkek cinsel birleşmeye başlayabilir.
Ama bunu gayet nazik ve zorlamasız yapmalıdır.
Erkeklik organını kadınınkine hafif hafif değdirip hemen çekmeli bunu kadının isteğini arttırmak için kurnaz bir oyun gibi yapmalıdır.
Hafifçe sokup derinlere dalmadan kadının tepkisini beklemelidir.
(2) Kadının burnu terler ve meme uçları dikleşir.
Bu belirtiler şehvet ateşinin daha da çoğaldığını gösterir.
Şimdi yeşim doruğu “özel vadisinin” derinlerine inebilir ama asla daha derinlere inmemelidir.
Daha derinlere inmek için kadının isteğinin daha da şiddetlenmesini beklemelidir.
(3) Kadının sesini alçaltması ve sesinin boğuk ve kısık olarak çıkması isteğinin daha da şiddetlendiğinin belirtisidir.
Kadın artık gözlerini kapatmış dilini dudaklarının arasına almıştır.
Solukları sıklaşıp soluk sesi işitilir duruma gelmiştir.
O zaman erkeğin yeşim sapı içinden geldiği gibi inip çıkmaya başlayabilir.
Birleşme yavaş yavaş bir esrime durumuna dönüşmektedir.
(4) Kadınlık organı iyice sulanır bu da şehvet ateşinin doruğa ulaşmakta olduğunu gösterir.
Her dalış sulanmayı arttırır.
Yeşim çubuğu yavaşça “denizkestanesi dişleri” vadisine değer. Sonra bir sağa bir sola bir hızlı bir yavaş dalmayı ya da gönlünün dilediği başka bir yöntemi sürdürür.
(5) Ayakları erkeği dolamak için havaya kalkınca kadının ateşi ve şehveti doruğuna ulaştı demektir.
Bacaklarını erkeğinin beline dolar ve elleriyle erkeğinin omuzlarına ya da sırtına tutunur.
Dili hâlâ dudaklarının arasındadır.
Bu belirtiler artık erkeğin vadinin eri derin bölümüne kadar inme zamanının geldiğini gösterir.
Böylesine bir derine dalış kadını esriklik ve coşkuyla bedeninin bütünlüğünü kapsayan bir biçimde doyurur.
Eski Çin metinlerinin hekimlik dilini değil de şiirsel ve edebi bir dil kullanmaları bu metinlerin yazarlarının sevişme ve seks konusunu yeteri kadar ciddiye almadıkları anlamına alınmamalıdır.
Onlar sağlığın ve uzun yaşamın gizinin sevişme bilgisiyle yakından ilişkili olduğuna inanıyorlardı.
Bu nedenle de sevişme ve cinsellik bilimi hekimliğin önemli bir kolu olarak ele alınıyordu.
Seksin sağlık için yararlı olduğunun bilinişi hiçbir bakımdan ondan duyulacak hazzı azaltıcı bir öğe olarak düşünülmüyordu.
Tersine Taocu görüşe göre sevişmenin sağlığa yararlı olabilmesinin temel koşulu sevişmeden tam bir doyum elde edilmesiydi.
1. TAO NEDİR?
Koca bir ağaç bir küçük sürgünden büyür gelişir.
Dokuz katlı bir kulenin yapımına küçük bir toprak yığınıyla başlanır.
Bin millik bir yolculuğa çıkmak için ilk adımı atmak gereklidir.
Eski Taocu sevişme yöntemini anlayabilmek için Taocu sevişmenin içinden doğup geliştiği Taoculuk hakkında azıcık bilgi edinmemiz gerekiyor.
Kuşkusuz Taoculuk Çinlilerin yaradılışlarından gelen yiğitlikleriyle Çin kültürünün özendirdiği tedbirlilik ve zaman ayarlamada ki ustalık gibi özellikleriyle çok iyi bağdaşan ve her bakımdan Çinlilere çok uygun gelen bir felsefedir.
Çin uygarlığının sürekliliğinin taoculuğun kendine özgü öğretisine çok şey borçlu olduğundan hiç kuşku duyulmamalıdır.
Taoculuğun öğretisiyse şiirsel örneklemelerle sabırlı ve uyumlu olmayı öğütler.
Yayı en son kerteye kadar gerdin mi?
Keşke zamanında durmasını bilseydim diyeceksin.
Kılıcı en son kerteye kadar biledin mi?
Kılıç keskinliğini uzun süre sürdüremez çabucak körelir.
Tao bütünüyle Çin’in öz malı olan bilgeliktir.
Ne kadar eskilere gittiğini kimse bilmiyor ancak İ.Ö vı. yy. da Lao-Tzu Taoculuğun temel ilkelerini Tao-Te Ching adlı bir kitapta topladı.
Bu kitap toplam beş bin sözcüğü biraz geçiyor.
Olasılıkla dünyadaki önemli kitaplardan en kısa olanı odur.
Pek çok dillere çevrilmiştir.
Yalnız İngilizcedeki çeşitli çevirilerin sayısı otuzu buluyor.
Her çevirmen Lao-Tzu’nun sözlerini farklı biçimlerde anlayıp yorumlamıştır.
Ama Taocu felsefenin temel ilkesi, enerji ve devinim her tür yaşamın kaynağıdır sözleriyle özetlenebilir.
Evrensel düzen içindeki yerimize oturtulunca biz insanlar küçük güçsüz, önemsiz yaratıklarız.
Biz doğanın sınırsız gücüyle uyum sağlamadıkça bu güçlere yenilmekten daha fazla bir şey elimizden gelmez.
Bu güçlere karşı direnebileceğimizi ummamalıyız.
İşte Tao-Te-Ching’in öğretisinin özü budur.
Tao doğanın sınırsız gücüdür.
Taocu felsefe nasıl dayanıklı ve sabırlı olunacağını öğretir.
Taocu uygulama kendini gevşetip doğaya uyum sağlama ve doğanın sınırsız gücünün bir parçası olma yolunda bir eğitimdir.
Taocu sevişme bilimi de bu tedbirlilik doğal güçlerin savurganca harcanmayarak saklanması koşullara kolayca uyum sağlayabilme yumuşaklığı ilkelerinden gelişmiştir.
Taoculuk her zaman Batılı filozofların ilgisini çekmiştir.
Son zamanlardaysa bilginler ve hekimler de Taoculukla ilgilenmeye başladılar.
1929’da Ruh hekimi C. G. Jung da Taoculukla ilgili bir kitaba önsöz yazdı.
Bunun dışında yapıtlarını bir araya getiren derlemede Tao’yla ilgili bir deneme yer alıyor.
Jung bu denemede şöyle diyor: İç dünya bilinç dışımızda olduğundan bizi daha da güçlü bir biçimde etkisi altında tutar.
Bunun için kendini yetkinleştirme çabasında olan kimse anilma’nın etkilerini bulup bunların altında saklanan gerçek içeriği ortaya çıkarmaya çalışmalıdır.
Ancak bu yolla bilinç dışındaki gizli güçlerle uzlaşma sağlamış ve onların olumsuz etkilerinden kendini korumuş olabilir.
Bu iki dünyayla bir uzlaşma sağlanamadıkça da bir uyum söz konusu olamaz.
İç ve dış dünyanın gerekleri daha doğrusu bu iki dünya arasındaki çatışma göz önünde tutulunca neyin olanak içinde olduğu neyin gerekli olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Yazık ki bizim Batılı zihin yapımız Orta yoldan gidilerek karşıtların bütünleştirilmesi olgusunu açıklamak için kültürel bir temelden yoksundur.
Oysa iç yaşantılar içinde en önemlisi budur.
Batı’da “Tao kavramının karşısına sıkılmadan koyabileceğimiz hiçbir kavram hiçbir sözcük yoktur.”
Jung, ruhsal tedaviyle ilgili kendi yöntemini açıklamayı sürdürürken Çinlilerin amaçları ve yöntemleriyle aradaki benzerlikleri ortaya koyuyor.
Taocular olsun Jung olsun uyumlu bir yaşam için bir arayış içindeler.
Bu uyumun da en yaşamsal bölümü Taocu sevişmedir.
2. ÇAĞDAŞ SEKS İNCELEMELERİYLE ESKİ İNCELEMELERİYLE ARASINDAKİ BENZERLİKLER.
Yukarda da sözünü ettiğim gibi eski çağların Çinli bilginleri ve hekimleri çağımızda Masters ve Johnson’un ya da Kinsey’in incelemelerine benzer bir düşünce dizgesi izleyerek konuya yaklaşmışlardır.
Eski Çinlilerin ulaştıkları sonuçlardan çoğu bugünün çağdaş biliminin onayını kazanmıştır.
Örneğin Masters ve Johnson sevişmeyi uzun süre sürdürebilmek için sevişme sırasında sık sık kesintiler yapmayı öneren ilk çağdaş seks araştırıcılarıdır.
Masters ve Johnson’un araştırmalarına göre ancak bu yolla kadının tam olarak doyuma ulaşması sağlanabilir.
Erkek de bu yolla boşalmayı denetim altına almasını öğrenebilir.
Bu öneri eski Çin metinlerindeki Taocu sevişme öğretisiyle hemen hemen her noktada tam bir uyum içindedir.
Çünkü Taocu sevişme yönteminde öğretinin özü boşalmanın denetim altında tutulabilmesidir.
Masters ve Johnson’un yazdıkları araştırmalarını içeren kitapta erken boşalmadan yakınan kimselere yararlı olacağını umdukları “sıkıştırma tekniği” adını verdikleri bir uygulamadan söz ediyorlar.
Bu oldukça uygulanması güç ayrıntılı bir tekniktir.
Kadın üste çıkmalı erkek tehlikeli noktaya ulaştığını söyleyince hemen kendini yukarı çekip penisin başını çevreleyerek parmaklarıyla üç dört saniye sıkmalıdır.
Penisin başının böylece çevrelenerek sıkılması boşalma olayında yitirilmiş olan denetimin yeniden kazanılmasını sağlayabilir.
Eski Çin sıkma tekniği kuram olarak Masters ve Johnson’un sözünü ettiği tekniğe son derece benzemektedir.
Şu farkla uygulaması çok daha kolaydır.
Hemen hemen her sevişme biçiminde uygulanabilir.
Çünkü Çin tekniğinde sıkmayı kendi kendine uygulayacak olan doğrudan doğruya erkektir.
Gene batılı bilginler içinde erkeğin boşalmayı olabildiğince geciktirmesi konusuna tam olarak onayını verenler Masters ve Johnson’dur.
Bu konuda şöyle diyorlar: Pek çok erkek eşleri tam bir doyuma ulaşıncaya kadar boşalmayı geciktirmeyi öğrenmişlerdir.
Kadın bakımından tam doyuma ulaşmak bütün sevişme evrelerini tamamlayarak birçok kez artarda orgazma ulaşma biçiminde tanımlanabilir.
Böyle bir sonuçsa ancak erkeklik organının çok uzun bir süre- sertliğini sürdürebilmesi durumunda olabilir.
Boşalma erkek organının hemencecik sertliğini yitirmesine neden olur ama bu nokta aşılır da ikinci aşamaya girilirse çok uzun bir süre sevişme sürdürülebilir ve erkek organının sonuçta sertliğini yitirmesi de uzun bir süre alır.
Bu klinik gözlemin nedenini açıklayabilecek fizyolojik bir açıklama bulunmamıştır.
Bu bilginlerin açık görüşlü tutumlarıyla Taocu sevişme arasında yalnızca derece farkı var.
Taoculuk her erkeğin boşalmayı denetim altına almasını ısrarla önerir ve bunun yalnız kadınlar için değil erkekler için de yararlı olduğu görüşündedir.
Masters ve Johnson’un araştırmalarında aldığı sonuçlardan en şaşırtıcı olanı kuşkusuz erkeğin her seferinde boşalmasının gerekmeyeceği konusunda ki vargısıdır.
Özellikle elli yaşlarına ulaşmış erkekler için bu konu önemlidir.
Masters yazdıkları ikinci kitap olan (İnsanoğlunun cinsel yetersizliği) adlı yapıtlarındaki en önemli konunun yalnızca bu konu olduğunu yazmıştır.
Yazısını şöyle sürdürüyor: Eğer yaşlı bir erkek bu öneriyi benimser ve uygulamaya koyarsa o kimseden daha güçlü ve etkin bir yatak arkadaşı bulunamaz.
Taocu sevişme bilimi tam anlamıyla bu görüşe katılmaktadır.
Aradaki fark konuyu biraz daha ileri götürmesidir.
Yedinci yüzyılda yaşamış ve İmparatorluk Başkenti Olan Chang-An’daki hekimlik okulunun müdürlüğünü yapmış olan Li T’ung Hsiian yazmış olduğu T’ung Hsüan Tzu adlı kitapta şöyle diyor:
Her erkek boşalmayı seviştiği kadın tam anlamıyla doyum sağlayana kadar geciktirme yeteneğini geliştirmelidir.
Her erkek kaç günde bir boşalmasının kendi doğasına uygun olduğunu kendisi bulmalıdır.
Ama ne olursa olsun bu oran on sevişmede iki ya da üç kez boşalmayı aşmamalıdır.
3. BOŞALMA OLAYININ BİR KEZ DAHA GÖZDEN GEÇİRİLMESİ
Yedinci yüzyılda yaşamış olan başka bir hekim Sun S’sû-Mo yaş sınırını elliden kırka indiriyordu.
Kırk yaşını geçmiş olan erkeklerin boşalmak için kendilerini zorlamalarının çok zararlı olabileceğini bu konuda çok dikkatli olmaları gerektiğini yazıyordu.
Hemen tüm eski taocu metinler boşalmak için bir kimsenin kendisini zorlamasına karşı uyanlarla doludur.
Bunun yanında erkeğin boşalmasıyla orgazma erişmesinin birbirinden bütünüyle ayrı ve farklı şeyler olduğu konusu eski Taocuların öğretilerinin özünü oluşturuyordu.
Onların görüşüne göre bir kimsenin sık sık boşalmaması o kimsenin cinsel bakımdan yetersiz ya da güçsüz olduğu ya da cinsel birleşmede boşalanlardan daha az ya da daha düşük bir haz elde ettiği anlamına gelmiyordu.
Boşalmanın zevkin doruk noktasına ulaşılması diye tanımlanması yalnızca bir alışkanlıktan kaynaklanan bir yanlıştır.
Hem de çok zararlı bir yanlıştır.
Huang Ti’nin Taocu sevişme bilimi danışmanlarından biriyle bir Taocu sevişme bilimi ustası arasında Yeşim Odasının Gizleri adlı kitapta yer alan aşağıdaki söyleşi bu konuya ışık tutabilir:
Tsai Nü Huang Ti’nin üç kadın Taocu sevişme danışmanından biri:
Genellikle erkeklerin boşalmadan büyük bir haz elde ettikleri sanılır ama Taocu sevişmeyi öğrenen kimse giderek daha az boşalacaktır.
Bu durum sevişmeden daha az haz duymasına neden olur mu?
Peng Tsu Huang Ti’nin en yaşlı Taocu danışmanı:
“Tam tersine boşaldıktan sonra o kimse yorgunluk duyar, kulaklarında bir uğultu olur, göz kapakları ağırlaşır, susuzluk duyar, kolları bacakları kasılır, kollarını bacaklarını oynatamaz.”
Boşalırken pek kısa bir süre için duyumsadığı coşkunun bedeli saatler süren bezginliktir.
Bu durumu da gerçek bir zevk sayamazsınız elbette.
Buna karşın boşalmayı bir düzen içine koyup en alt düzeye getirene kadar azaltan kimsenin bedeni güçlenir.
Zihni dinginleşir, görme ve duyma yetisi artar.
O kimsenin bazı kereler boşalmadan duyulan coşkudan kendini yoksun bırakmasına karşın kadınına karşı duyduğu şehvet artar, sanki kadınına hiç ama hiç doyamıyormuş gibi gelir o kimseye.
Asıl sürekli ve gerçek haz duyumu işte budur.
Öyle değil mi?
Herkes yüz kez sevişmede ancak bir kez boşalmakla ne tür bir haz elde ettiğimi bana sorup duruyor.
Bu soruyu soranlara genellikle verdiğim yanıt şudur:
Ben böyle yaparak elde ettiğim hazzı kesinlikle sizinkiyle değişmem.
Ben de sizin gibi sevişerek, sizin gibi boşalarak on iki yıl harcadım.
Bu on iki yılı boşuna harcanmış çok uzun bir süre sayıyorum.
Eğer soruyu soran bir erkekse benim içtenliğimden kuşku duyamaz.
Çünkü dingin, mutlu ve sağlıklı görünüşüm ve sevişmekten hoşlanan bir kimse olmam kuşkuya fazla yer bırakmaz.
Eğer soruyu soran benimle sevişmemiş olmasına rağmen bana acıyan bir kadınsa benimle seviştikten sonra sevişme sırasında ne kadar haz duyduğumu görecek ve kuşkularının ne kadar haksız olduğunu anlayacaktır.
Her ne olursa olsun sevişmenin süreceği birkaç saatlik zaman içinde sevişmenin bilip düşündüklerinden bambaşka bir şey olabileceğini anlayacak ve büyük bir olasılıkla şimdiye kadar sevişmeden böylesine bir haz, böylesine bir erinç duymadığını görecektir.
Gerçekten pek çok kadın sevişmenin böylesine coşku verici, böylesine doyurucu bir şey olduğunu daha önce bilmediklerini bana itiraf etmekten çekinmemişlerdir.
Bu sonuca Taocu sevişme bilimini uygulayan kimse nasıl ulaşıyor?
Nasıl oluyor da boşalmadan sevişmekten bu kadar çok haz duyabiliyorum?
Bu konuyu size açıklayabilmek için önce size beni buraya getiren yaşantılarımdan söz etmeliyim.
Çin’in en romantik eyalet başkentlerinden birinde doğdum.
Hangchow kuşkusuz Çin’in en güzel manzaralarla çevrelenmiş kentidir.
Marco Polo, Hangchow’un dünyanın en soylu kenti olduğunu yazmıştı.
Marco Polo’nun kitabında adı Kingsay olarak geçmektedir.
Güzelim Venedik’ten gelen bir kimsenin ağzından bu sözleri işitmek azımsanacak bir şey değil.
Hangchow sanatseverliğiyle ün yapmış Güney Sung Soyu’nun eski başkentiydi bugün bile Çinli şairlerin ve yazarların büyük bölümü bu kent ve çevresinden çıkar.
Misan ve Mayıs aylarında tüm kent, özellikle göl çevresi bir mutluluk düşü gibidir.
Göle Çin tarihinde Çin’in en güzel kadını olarak ün yapmış olan Shi-Tzu’nun, Shi Shih adı verilmiştir.
Bu kadının İsa’dan yüzlerce yıl önce gölün tam karşı kıyısındaki bir evde doğmuş olduğu söylenir.
Kentin çevresindeki tepelerden birine bu kitapta sözü edilen ünlü Taocu Ko Hung’un adı verilmiştir.
İşte çocukluk yıllarımdan büyük bir bölümü bu kentte ve bu güzel gölün yakınlarında geçti.
Peki, bundan çıkarılacak sonuç nedir?
Güzel kadınlarla ilgilenmeye yedi yaşlarındayken başladım.
Bütün seks bilimcilerin üzerinde birleştikleri bir şey var: Erkekler cinsel yaşantılarına mastürbasyonca başlarlar.
Ben de on iki ya da on üç yaşında mastürbasyona başladım ama bundan pek tat almadım.
Belki de çevremin doğal güzellikleri, edebiyata ve şiire olan ilgim beni şımartmıştı.
Bana mastürbasyon, içinde şiirsellik olmayan son derece mekanik bir şeymiş gibi geldi.
Onun için tüm yaşamları boyunca bir düzineden daha çok mastürbasyon yapmamış çok az sayıda ki insanlardan biri olmaya karar verdim.
Çok kez seks bilimcilerin bu can sıkıcı tekdüze edimi nasıl olup da “Keyifli bir seks eğlencesi” olarak tanımlaya bildiklerine şaşmışım da.
Bir yandan da Taocuların bu konuyu üstünde durup üzerinde söz etmeye değecek kadar bile önemli bulmamış olmalarına da hiç şaşmadım.
Bir kadınla gerçek cinsel birleşmede bulunmam ancak ben on sekiz yaşlarındayken oldu.
Daha önce olanaklar doğmadı değil, ancak bu olanaklardan nasıl yararlanılacağını öğrenmem epey zaman aldı.
Bir kadınla yaptığım ilk cinsel birleşme hemen hemen mastürbasyonda uğradığımla eşdeğerde bir düş kırıklığına uğrattı beni.
Boşaldım ya da şimdi ki görüşümle kadın organı içinde bir mastürbasyondu yaptığım.
Biraz önce de söylemiş olduğum gibi bu böyle on iki yıl kadar sürdü.
Bu biçim sevişme birçok nedenlerden bana çok zevkli bir şeymiş gibi gelmiyordu.
(1) Erkek durmadan boşalma konusuyla uğraşıyor;
(2) Gebe kalmak korkusu kadının keyfini kaçırıyor;
(3) Eğer doğum kontrol hapları alınmış ya da dölyatağına halka konmuşsa bunların yan etkileri bir üzüntü kaynağı oluyor ya da başka araçlar kullanılıyorsa onları zamanında kullanmış olup olmamak gibi sorunların düşünülmesi gerekiyor.
Kafasında bu kuşkular ya da sorunlar olan erkek ya da kadın nasıl olur da şiirsel bir coşku duyabilir?
Şimdi bunu bir de Taocu sevişme bilimini öğrenmiş bir erkeğin durumuyla karşılaştıralım.
Öncelikle hem kendi, hem yatak arkadaşı yukarda sözünü ettiğimiz kaygıların hepsinden kendilerini kurtarmışlardır.
Buna ek olarak canları ne vakit isterse, her vakit bulduklarında sevişebilirler; diledikleri kadar uzun ve diledikleri kadar sık sevişebilirler, birbirlerini doya doya seyretmek, bol bol okşamak, bedenlerinin görünümlerinin ve cinsel iştahlarını arttırıcı kokularının ve bunun gibi daha pekçok ayrıntının keyfine varmak için yeteri kadar zamanlan vardır.
İnsanın kafasında kaygılar ve sorunlar varsa bu söylediklerimi gerçekleştirmek olanaksızdır.
Bir kimse Taocu sevişme yöntemini uygulamadıkça sevdiği bir yemeği doya doya yemek isteyen ama midesinde yer kalmadığı için istediği gibi yiyemeyen boğazına düşkün bir kimseye benzetilebilir.
Eski Romalılar yiyip içmeyi o kadar çok severlerdik yemek keyfini sürdürebilmek için boğazlarına bir parmak atıp yediklerini çıkartmaya çalışırlardı.
Bana kalırsa sağlık bakımından sakıncalı ve ekonomik bakımdan savurganca olan bu uygulama üstüne üstlük bir de iğrenç ve yakışıksız.
Ama Taocu sevişmeyi uygulayan bir çift söz konusu olunca onların en sevdikleri yemek her zaman önlerindedir, her zaman da midelerinde o yemeği yiyecek yer vardır.
Bütün bu söylediğim sözlerin boşalmadan sevişmenin nasıl bir şey olabileceği sorusuna bir yanıt getirmediğini ben de biliyorum.
Bir bakıma bu soru bir körün “Mavi nedir?” Sorusunu yanıtlandıramayacağı gibi yanıtsız bir sorudur.
Bütün yapabileceğim şey yanıt olarak başka bir soru sormaktan öte bir şey olamayacak.
Sorum şu: “Peki, boşalmak nasıl bir şeydir?”
Kuşkusuz bu sorunun yanıtı cinsel gerilimin bir patlamayla giderilmesi biçiminde olacak.
Tıpkı kızıp bağırmak ya da kahkahayı basmak gibi bir şey...
Eğer bu yanıt doğruysa o zaman boşalmadan yapılan sevişme gene cinsel gerilimi gidermek, dindirmektir.
Aradaki fark bu yöntemin patlaması, gürültüsüz oluşu...
Burada şiddetli bir patlama sonucu bir boşalma yerine dinginliğin, erincin mutluluğu vardır.
Bunda duyarlı ve sürekli bir doyumun içinde insanın kendinden çok daha büyük bir şey, bir aşkınlık içinde kendini eritmesi vardır.
Bu insana bölüklük, kopukluk yerine bir bütünlük tamamlanmıştık duygusu verir.
Bu paylaşma, bütünle kaynaşma duygusudur.
Küçük ve yalnız bölmesinde sinirsel bir kasılmadan farklı bir şeydir.
Bundan da öte bu söze dile gelmez bir şeydir.
4. YİN VE YANG UYUMU
Boşalmanın düzenlenmesi konusunda üzerinde en çok durulacak nokta o kimsenin yaşı ve sağlık durumu gibi özelliklerdir.
Bunlar Taocu sevişme ustalarının gerekçesiz olarak ortaya attıkları dayanaktan yoksun bir takım boş laflar değildir.
Yüzlerce yıl sürdürülmüş dikkatli gözlemlerle varılmış bir vargıdır.
Bu vargı da şudur: “Erkeğin meni yaşamsal bir özdür ve öyle denetimsiz savurganca harcanmamalıdır.”
T’ang döneminin (618–916) en önde gelen hekimi Sun S’sû-Mo bu konuda “Eşsiz öğüt” adlı kitabında şöyle diyordu:
“Savurganca ersuyu’nu harcayan kimse hasta olur ve bu savurganlığı sonucunda ersuyu’nu tüketirse ölür.”
Erkekler bunun böyle olduğunu hiçbir zaman akıldan uzak tutmamalıdırlar.
Bir erkek boşalmayı düzene koyabildiği zaman yalnızca yaşamsal özünü korumuş olmakla kalmaz, bunun yanında daha pek çok şey kazanmış olur.
Bir kere yatak arkadaşı doyumsuzluk nedir bilmez.
Çünkü o kimsenin kendine güveni artacağından yatak arkadaşının istediği kadar sık ve istediği kadar uzun sevişebilir.
Daha sık ve daha uzun sevişebildikleri için eşler birbirlerinin özlerinden, yani erkek kadının Yin özünden, kadın erkeğin Yang özünden tam anlamıyla yararlanabilir.
Bunun sonucundaysa her ikisi de eşsiz bir erinçli, dinginlik, zihinde bir durulma, rahatlama duyumsayacaklardır.
İşte bu sıcak ve kıvanç dolu, sürekli sevişmeden kaynaklanan gönül rahatlığına eski Çinliler Yin dişil ve Yang eril uyumu adını veriyorlardı.
Bu kitapta Taocu sevişme adını verdiğimiz yöntemle Yin / Yang uyumunun nasıl sağlanacağını açıklamaya çalışacağım.
5. UYUM VE MUTLULUK KONULARINDA ESKİ KURAMLARLA ÇAĞDAŞ BİLİMSEL KURAMLAR ARASINDA Kİ BENZEŞME.
Bundan aşağı yukarı otuz yıl kadar önce Colorado Üniversitesi ruhbilim profesörü Rene Spit, kimsesiz çocukların bakıldıkları yurtlarda kişisel sevgiden yoksun kurumsal bir hava içinde büyütülen bir yaşından küçük çocuklardan yüzde otuzunun yiyecek, çevre ve sağlık koşulları hekim bakımı ne kadar iyi olursa olsun, birinci yıl içinde öldüklerini saptamıştı.
Son yıllardaysa İsviçreli çocuk ruh sağlığı hekimi Jean Piaget çocukların esenliği ve sağlıklı gelişmeleri için okşanmalarının, kucaklanmalarının, özetle çocuklara dokunma yoluyla duyguların aktarılmasının yaşamsal önemi üzerinde ısrarla durdu.
Yalnız çocuklar için değil yetişkin kimseler için de okşanmanın, kucaklanmanın, dokunulmanın yaşamsal önemi vardır.
Ancak son zamanlarda bu konu en başta Masters ve Johnson’un Haz bağlantısı adlı üçüncü kitabında olmak üzere birçok kitapta halk yığınlarının bilgisine sunulmuştur.
Bu kitaplarda yetişkin erkekle kadın arasında sevgiden kaynaklanan dokunsal bir ilişki olmadıkça ne erkeğin ne kadirlin mutlu olmalarına, esenli kalmalarına hemen hemen olanak olmadığı ileri sürülmektedir.
Elinizde ki kitapta sözkonusu edilen Yin / Yang uyumu’yla bu görüş arasında büyük bir benzerlik olduğu hemen göze çarpıyor, arada ki tek fark eski Taocuların bir kimsenin boşalmayı kesinkes düzenlemesi ve denetlemesi konusuna yaptığı vurgudur.
Taocuların boşalmanın denetim altına alınması konusundaki ısrarlarının bir amacı da kadınla erkek arasında birbirlerini sevgiyle kucaklamak, birbirleriyle dokunsal ilişkilerini sürdürmek olanak ve fırsatını hemen hemen sınırsızlık sınırına kadar arttırmaktır.
Kadınına her fırsatta, boş kaldığı her olanakta dilediğince yaklaşmak, sevip okşamak öyle sıradan her erkeğin başaramayacağı bir şeyi önermenin yararsızlığı ortadadır.
Hemen her erkek yorgun olduğu zaman kendisine yatak arkadaşının yaklaşmasından pek hoşlanmaz
Bunun iki nedeni vardır: “Ya eşini doyuramayacağından çekinmektedir, ya da rahatsız edilmeden uykuya dalmak istemektedir.”
Oysa boşalmayı denetim altına almış bir kimse için bu tür korkulara yer yoktur.
Hatta uyumak istiyorsa eşiyle kucaklaşıp birbirlerini okşayarak, dokunsal bir ilişki içinde uyumaktan büyük bir haz duyabilir.
Taocu sevişmenin yorucu olmadığını ve zorlamasızlığını öğrendikten sonra hatta biraz sevişebilir de.
Hemen bu konuda deneyim kazanmış her kadın erkeğinin kendisini yeterince sevip okşamadığının, dokunsal ilişkilerinin yetersiz kaldığının bilincinde, duyarlığındadır.
İşte bu duyumsuzluğun pek çok kadını seviciliğe, yatak arkadaşlarını gene kadınlardan seçmeye ittiğini söylemek konuyu abartmak sayılmamalıdır.
Pek çok kadın da sevgilerini okşandıkları zaman karşılık vermesini bilen ev hayvanlarına yöneltmişlerdir.
Kadınlar çok kez kendi cinslerinden olan bir kimseyle sevişmeye kendilerini iten nedenleri, eşcinselliği, seçmelerini bir kadının sevilmek okşanmak gereksinimini ancak gene bir kadının tam olarak anlayıp karşılaya bileceğini ileri sürerek açıklamaya çalışıyorlar.
Bir erkeğin de sevme okşama, okşanma gereksinimi bir kadınınki kadar büyük olabilir.
Sorun şurada: Erkeklerin çok büyük çoğunluğu ne yapılacağını, nasıl yapılacağını doğru dürüst öğrenme fırsatı bulamıyorlar.
Bir kimse taocu sevişmeyi öğrenince okşamak / okşanmaktan, dokunmak / dokunulmaktan son derece büyük bir zevk alacaktır.
Çünkü okşamak / okşanmak, dokunmak / dokunulmakla cinsel birleşme arasında ancak belli belirsiz bir sınır vardır.
Ama bunun böyle olduğunu bir kimsenin öğrenebilmesi için öncelikle Taocu sevişme yönteminin öğrenilmesi gereklidir.
Taocu sevişme yöntemini uygulayan kimse bu yöntemi uygulayarak yalnızca daha çok zevk ve haz elde etmekle kalmaz bu uygulamadan onun kadar yatak arkadaşı da yararlanmış olur.
Bunun neden böyle olduğunu hemen açıklayacağım.
6. Nei tan, bedenin ürettiği iksir ve Wai tan, dışarıdan alınan iksir.
Kendini nasıl gevşeteceğini, gerginlikleri nasıl gidereceğini öğrenen çevresiyle uyum sağlayan Taocu genellikle yaşamın tam anlamıyla keyfini çıkarmaya başlar.
O zaman da uzun ve sağlıklı bir yaşam arayışına daha da büyük bir ilgiyle yönelir.
Hemen bütün eski ünlü hekimlerin Taocu olmasına şaşmamak gerek.
Gene binlerce yıldan beri pek çok Taocunum uzun yaşama konusuna çeşitli yönlerden yaklaşmalarının da şaşılacak bir yanı yok.
İşi basite indirgersek bu konuda başlıca iki okul olduğunu söyleyebiliriz:
Dışardan alınan iksiri savunanlar; iksiri bedene ürettirmeyi savunanlar.
Beden dışında iksir yapımını önerenler Taocu simyacılardır.
Onlar sürekli olarak ölümsüzlüğü sağlayacak bir ilaç yapmaya çalışıyorlardı.
Oysa iksiri gövdeye yaptırmayı savunanlar daha gerçekçi ve uz görüsü daha fazla olan kimselerdi.
Onlar insanın içinde kullanılması bütünüyle sakıncasız ve insanın yaşamını uzatmaya yetebilecek bir iksirin varlığına inanıyorlardı.
Buna İS 58–682 yılları arasında bir yüzyıldan daha çok yaşamış ünlü hekim Sun S’sû-Mo inandırıcı bir örnek olarak gösterilebilir.
Sun S’sû-Mo bedenin ürettiği iksirin ateşli bir savunucusuydu ve tüm doğal yöntemler denenip bunlardan sonuç alınmadıkça ilaç alınmamasını öneriyordu.
Burada bedenin dışında yapılıp ilaç olarak alınan iksirin ayrıntılarına girmeden şu kadarını söyleyeyim:
Bu konuda ki çalışmalar madenleri ya da alaşımları arıtıp altın tabletler yapmakla ilgiliydi.
Ama biz burada biraz daha ayrıntılı olarak bedenin ürettiği iç iksir konusuna eğileceğiz, çünkü bu konu Taocu sevişme biliminin en önemli bölümünü oluşturmaktadır.
İç iksirin üretilmesi en başta zihinle ilgilidir.
Örneğin boşalmanın denetim altına alınmasını ancak zihin yapabilir.
Gene sağlıklı bir yaşam sürdürmek için nasıl nefes alıp vermek gerektiğini zihnimiz aracılılığıyla öğreniriz.
Ama kuşkusuz bunları başarmaya yalnızca zihin yetmez.
İksiri bedene ürettirmeye çalışanların yapmaya çalıştıkları şey insanın zihniyle bedeni arasında tam bir birlik beraberlik kurmaktır.
Bu amaca ulaşmak için de düzenli bir takım egzersizlerin yapılmasına gerek vardır.
İkinci önemli nokta, buna belki birçok bilimsel kafalı olduklarını ileri süren kimseler gülebilir ama bedenin ürettiği bu iç iksirin korunması, savurganca harcanmasının önlenmesidir.
Kişisel olarak ben buna gülmüyorum, önce bize gülünç görünen şeylerin pek de öyle ilk bakışta göründükleri kadar yabana atılacak şeyler olmadığı zamanla ortaya çıkmaktadır.
Ersuyu konusuna sonra geri döneceğiz, son zamanlarda gündeme girmiş ilginç bir örnek terlemenin karşısında olan yeni görüşlerdir.
Şimdiye kadar Batılı fizyologlar insanın bol bol ter dökecek noktaya dek egzersiz yapmasının sağlık 1: için yararlı olduğunu savunmuşlardı.
Ama çok geniş ilgi toplamış olan L.E. Morehouse’in yazdığı “Çakı Gibi Bir Sağlık” adlı kitabını okuyanların bu konuda biraz değişik düşünceleri olabilecektir.
Morehouse olasılıkla terlememeyi öneren ilk Batılı fizyolog’dur.
Morehouse’a göre bir kimsenin terleyecek kadar egzersiz yapması kendisini gereğinden çok yorduğunu gösterir.
Buna bir Taocunun ekleyeceği söz şu olabilirdi: “Bir kimsenin bol bol ter dökmesi o kimsenin kendisini nasıl gevşeteceğini, nasıl gevşek tutacağını öğrenmemiş olduğunun çok açık bir kanıtı sayılmalıdır.”
Bu iç ve dış iksir konusunu bu kadarla kesiyorum.
Konuyu derinlemesine incelemek isteyenler bütün aradıklarını ‘Chemistry and Chemical Technology’ cilt 5’de Joseph Needham’ın yazdığı, Science and Civilization in China’ Çin’de Bilim ve Uygarlık maddesinin ‘The outer and inner Macrobiogens; the Elixir and the Enchyinoma’ başlıklı beşinci bölümünde bulabilirler.
BÖLÜM 2
TAOCU SEVİŞMEYİ DAHA İYİ TANIYALIM
“Taocu sevişmeyi iyice anlayıp uygulamaya koymamış kimsenin yaşamını uzatmakta hiçbir ilaç ya da yiyecek ya da izlenecek manevi yöntem bir yarar sağlayamaz”
P’ENG TSU
1. Taocu sevişme konusunda üç temel kavram Taocu sevişmeyi başka seks incelemelerinden bütünüyle farklı yapan üç temel kavram vardır.
Bunlar uygulamaya konup uygulamada ustalaşmadan önce bu kavramların iyice anlaşılması gerekir.
Birinci kavram, bir kimsenin yaşına ve sağlık durumuna göre ayarlayacağı iki boşalma arasındaki en uygun aralığı bulmayı öğrenmesidir.
Bunu öğrendikten sonra ne zaman kendi canı ya da eşinin canı isterse, eşini tam bir doyuma ulaştırabilecek uzunlukta sevişecek güce sahip olabilecektir.
İkinci kavram, Batı’nın seks düşüncesinde bir devrimi gerektiriyor.
Eski Çinlilere göre boşalma, özellikle denetimsiz boşalma, zevk esrikliğinin en son aşaması, doruk noktası değildir.
Bir kimse bir kez bunu öğrenince seks de boşalma dışında çok daha üstün, çok daha güçlü daha çok kıvanç veren zevkler keşfedebilecektir.
Bu buluşlar boşalmanın denetim altına alınmasını kolaylaştıracaktır.
Bu ikinci kavram ‘boşalma olayının bir kez daha gözden geçirilmesi’ ayrımında sözü edilen Tsai Nü’yle P’ing Tsu arasında geçen söyleşiyle doğrudan bağlantılıdır.
Üçüncü kavram bir başka açıdan da çok önemli olan kadının doyuma ulaştırılmasının gerekliliğidir.
Bu konu zaten Kinsey ve onun ardından gelen Batılı seks araştırıcıları tarafından genişlemesine işlenmiş ve toplumun bilgisine sunulmuştur.
Bu araştırmaların sonuçlarının tanıtılması komşunda feminist akımlar son yıllarda etkili çalışmalar yapmışlardır.
Onun için günümüzde bu konunun öneminde kuşkusu olan hemen hiç kimse kalmamıştır.
İşte bu üç kavram eski Çin sevişme anlayışının gerçek temellerini oluşturmaktadır.
Bu anlayış erkekle kadına istedikleri kadar çok ve istedikleri kadar uzun sevişme olanağım vermesinin yanında Çinde Taoculuğun başlıca etkin felsefe olduğu sürece sağlıklı doğal ve özgür bir cinsel yaşamın gelişip oluşmasına da olanak kazandırmıştır.
Taocuların görüşüne göre cinsel bakımdan uyum ve doyum sağlamak insanı doğayı yöneten sınırsız güçlerle de uyumlu yapar.
Bir de şu var: Bu güçlerin içinde de cinselliğe eş tutulabilecek ve kendini belirgin bir biçimde açığa vuran bir etkinliğin varlığı inancı Taoculukta ağırlıklı bir yer tutar.
Örneğin yer dişil ya da Yin’dir.
Buna karşın gök eril ya da Yang’dır.
İşte bu iki öğenin etkileşiminden bütün oluşur.
Bu anlayışı erkekle kadın konusuna aktardığımızda erkekle kadın da bir birlik bütünlük oluştururlar.
Bu birlik bütünlük de birincisi kadar önemlidir ne kadar güzel ve betimleyici olduğunu hep birlikte izledik.
Örneğin erkeklik organı “Yeşim Sapı” Yü Hing, kadın organıysa “Yeşim Kapısı” Yu Men diye adlandırılmışlardır.
Bu konuda ilginç bir nokta, Çinlilerin hiçbir zaman bugünün insanlarının çok kez yaptıkları gibi kötü ve kaba sözler kullanmamış olmalarıdır.
Çinlilerin seks konusunda açık görüşlü olmaları ve bir takım baskılar altında duygu ve düşüncelerini bastırma gereğini duymamış olmalarından kaynaklanan tutumları cinsellikle ilgili sözcükleri “Pis Sözler” olarak düşünmelerini olanaksızlaştırmıştır.
Biz bu kitapta çok kez erkek organı yerine bir değişiklik yapmak için “Yeşim Sapı” Yü Heng sözcüğünü kullanmayı yeğledik.
2. Kadının rolü Daha en başından beri Taocu sevişme anlayışında kadın önemli bir yer tutmuş, önemli bir rol almıştır.
Örneğin kadınlar İmparatorun Taocu sevişme ustaları ve danışmanları olmak gibi önemli görevler almışlardır.
Çin toplumunda kadının erkekten daha aşağı bir duruma indirilmesi çok daha sonraki dönemlerde olmuştur.
Kadının Taocu sevişmeye katkısının ne derece büyük olduğu bazıları günümüze kadar gelip bize erişebilen Taocu sevişme metinlerinden açıklıkla anlaşılmaktadır.
Bu metinlerin büyük bir bölümü söyleşi biçiminde yazılmıştır.
İmparator Huang Ti’yle kadın danışmanı Su Nü arasında ki söyleşi bunlardan biridir.
3. SEVİŞMENİN ÖNEMİ
Eski Taocular için sevişmenin ne derece önemli olduğu ‘Su Nü Chinö’de ki şu söyleşiden anlaşılabilir:
İmparator Huang Ti: “Bezginlik ve uyumsuzluk içindeyim, üzüntülü ve kaygılıyım. Bu durumdan kurtulmak için ne yapayım?”
Su Nü: “Bir erkekte ki bütün bozukluklar sevişme konusundaki sorunlara yanlışlara bağlanabilir. Suyun ateşten daha güçlü olması gibi kadınlar da hem cinsellik, hem yapı bakımından erkeklerden daha güçlüdür.”
Taocu sevişmeyi bilenleri beş ayrı çeşnide yiyeceğin nasıl ve ne oranlarda birbirleriyle karıştırılıp lezzetli bir yemek yapılacağını bilen bir ahçıya benzetebiliriz.
Taocu sevişmeyi bilip Yin dişil ve Yang eril uyumunu, sağlayan kimse beş kıvançtan bir harman yapıp bunlardan cennettekileri kıskandıracak bir hazza erişir.
Taocu sevişmeyi bilmeyenlerse zamanından önce, sevişmenin tadını çıkarmadan ölür.
Yüce İmparatorumuzun irdelemek istedikleri konu bu olmalı sanırım?
Söyleşi Huang Ti bu öğütleri denemeye karar verene kadar sürüp gidiyor.
Sonra kadın danışmanlarından bir başkasına?
Hsüan Nü’ye dönüp soruyor:
Huang Ti: “Su Nü bana Yin’le Yang uyumunun nasıl başarılacağını öğretti. Öğrendiğim şeyleri senin de onayından geçirtmek için bu konuda senin düşüncelerini de öğrenmek istiyorum.”
Hsüan nü; “Şu evrende yaşamını yin’le yang’ın uyumuna borçlu olmayan hiçbir canlı yoktur.”
Yang Yin’le uyum içinde olunca tüm engeller aradan kalkar.
Bir Yin ve bir Yang sürekli olarak birbirlerine yardımcı olmalıdırlar.
Böyle olduğu için erkeklik organı sertleşir.
O zaman kadınlık organı da onu içine almak için hazırlık yapar böylelikle aralarında bir uyum kurulmuş olur, salgıları da birbirlerine yarar verir...
4. KADININ DOYUMA ULAŞTIĞI NASIL ANLAŞILIR?
Huang Ti danışmanlarının öğütlerini benimsedikten sonra Taocu sevişmenin üçüncü ilkesinde nasıl ustalığa erişebileceğinin araştırısına girişiyor.
Gene baş kadın danışmanına dönüp soruyor:
Huang Ti: “Bir erkek kadınının istekli olup olmadığını ve doyuma erişip erişmediğini nasıl anlar?”
Su Nü: “On gösterge vardır. Erkek bunlara dikkat edip ona göre davranışlarını ayarlamalıdır. Bu on gösterge şunlardır.”
(1) “Kadının yeşim elleri erkeğinin sırtına dolanmıştır. Bedeninin alt bölümünü bir o yana, bir bu yana oynatmaktadır. Dilini dudaklarının arasına almış erkeğini yalayarak şehvetini arttırmaya çalışmaktadır. Bu durum bu işaretler kadının oldukça istekli olduğunu gösterir
(2) Kadının güzel kokular yayan bedeni gevşeyip yayılmış kolları bacakları uzanıp öylece kalmıştır. Burun deliklerinden hızlı hızlı soluk almaktadır. Bunlar kadının erkeğinin yeniden kendisine yaklaşmasını istediğinin belirtileridir.
(3) Kadın uyuyan erkeğinin yeşim çekiciyle oynamak için avucunu açar ve yeşim çekicini sallamaya başlar. Bu kadının erkeği için büyük bir istek duyduğunu gösterir.
(4) Kadının gözleri kaşları kıpır kıpırdır. Boğazından boğuk, sesler çıkarır, tatlı sözler mırıldanır. Bunlar şehvetinin son dereceye vardığının belirtileridir.
(5) Kadın iki eliyle ayaklarını tutup yeşim kapısını sonuna kadar açmaya çalışır. Bundan kadının son derece haz duyduğu anlaşılır.
(6) Dili yarı uyur yarı sarhoşmuşçasına dudaklarının arasından dışarı çıkmıştır. Bundan kadının erkeğinin canlı bir biçim de bir derin bir sığı, ileri geri gidip gelmesini istediği anlamı çıkartılabilir.
(7) Ayaklarını ve ayak parmaklarını gerer ve erkeğin yeşim çekicini içinde tutmaya çalışır ama erkeğinin ileri geri hareketleri nasıl sürdürmesini istediği konusunda belirli bir kararlılığı yoktur. Aynı zamanda alçak sesle mırıldanmaktadır. Bunlar yin selinin boşalmakta olduğunun göstergeleridir.
(8) Birden istediği şeyi elde etmiştir. Belini hafifçe kıvırır, hafifçe terler ve aynı zamanda da gülümser. Bundan kadının sevişmenin bitmesini istemediği, sevişmeyi sürdürmekten yana olduğu anlaşılır.
(9) Tatlı duygular hâlâ onu bırakmamıştır, haz dalgası yükselmeyi sürdürmektedir. Yin seli boşalmıştır gene de erkeğini sıkı sıkı tutmaktadır. Bundan kadının tam olarak doyuma ulaşmadığı anlamı çıkarılabilir.
(10) Bedeni sıcacıktır ve terden nemlenmiştir. Elleri ayaklan gevşemiştir. Bundan artık tam olarak doyuma ulaştığı anlaşılır.”
Bütün ayrıntıların en ince noktalarına kadar betimlenmiş olması Taocu hekimlerin konuyu ne dereceye kadar derinlemesine incelediklerini göstermektedir.
Anlaşıldığına göre bu incelemeler bilimsel gözlem amacıyla kadının sevişmenin her evresindeki tepki ve davranışlarını izleyen üçüncü bir kişinin orada hazır bulunmasını gerektirmiştir.
Gene erotik albümlerde yer alan bazı sevişme biçimlerinin (pozisyon) üç kişinin katılımıyla gerçekleşe bilmesi bu oturumlardan da bir kısım bilgiler elde edilebilmiş olduğunu sandırmaktadır.
5. Taocu sevişmenin yanlış yorumları?
Çok eskilerden beri Taocu sevişme Batı’da eksik ve yanlış olarak anlaşılmıştır.
Pek çok Batılı yazar Taocu sevişmenin yorumunda yanılgıya düşmüşler ve ona hiçbiri yerine oturmamış çeşitli adlar takmışlardır.
Bu adlardan en çok tanınan bir kaç tanesi aşağıdadır.
(a) “Coitus Reservatus Batı’da bundan birkaç yüzyıl önce ilk kullanılmaya başlayan terimdir. Bu terimin yanıltıcı bir anlamı vardır, çünkü çok dar anlamlı olarak Taocu sevişmenin yalnızca bir yönünü belirtmektedir, örneğin Taocuların bir kimsenin yaşını, gücünü ve sağlık durumunu göz önüne alarak hangi aralıklarla boşalması gerektiğini saptayıp boşalmayı bir düzene koyması konusundaki öğüdünü ve daha bunun gibi pekçok şeyi göz ardı etmektedir.”
(b) “Erkeğin kendini tutması (Male Continence) on dokuzuncu yüzyılın ortalarında A.B.D.’de, Vermont’da Oneida toplumu ortak yaşam denemesinde kullanılmış bir terimdir. Havelock Kilis’in devrim yapmış olan ‘Seksin Ruhbilimsel İncelemeleri’ adlı kitabında bundan söz edilince bu terim daha iyi tanındı. Adından da anlaşıldığı gibi erkeğin kadını gebe bırakmak gibi bir amacı olmadıkça kesinlikle boşalmayı engellemesidir. Oysa Taocu sevişmede çok yaşlı ve çok sağlıksız kimseler dışındakiler için boşalmanın bütün bütün engellenmesi önerilmemektedir.”
(c) “Karezza sevişmenin son derece edilgen bir biçimidir, özellikle 1920’lerde yayınlanmış olan ‘İdeal Evlilik’ adlı kitapta Çinli sevişme bilimiyle özdeşlenmesi tümüyle bir yanlıştır. Kitabın yazarı T.H. Van de Velde bu kitapta yüzyıl başında Marie Stopes’un ‘Evlilikte Aşk’ (Married Love) adlı kitabında tanıtılmış olan bu tekniğe karşı çıkmaktadır. Doğrusunu söylemek gerekirse Karezza’yla Taocu sevişme arasında hemen hemen hiçbir benzerlik yoktur. Taocu sevişme bu tür sevişmeyi ancak çok yaşlı ya da çok sağlıksız olanlar için önermektedir. Böyle edilgen bir yöntemle bile olsa bu gibi kimselerin de Yin ve Yang uyumundan yararlana bilecekleri düşünülmektedir. Ama Taocu sevişme kesinlikle genç, istekli ve iştahlı kimselerden edilgen olmalarını istememektedir. Marie Stopes’un kitabında açıklandığı biçimiyle Karezza daha çok erkeğin kendini tutması (Male Continence) yöntemine benzemektedir. Çiftlerin birbirlerini okşamakla yetindikleri son derece durgun ve edilgen bir birleşme biçimidir.”
(d) “Coitus Reservatus’un gizemciliği terimi daha önce de sözü geçmiş olan Hollandalı diplomat R.H. Van Gulik’in (Bazı bölümleri latince olmak üzere) İngilizce yazılmış ‘Eski Çin’de Cinsel Yaşam’ adlı son derece ayrıntılı, insanı hayran bırakan yapıtında kullanılan terimdir. Bu kitap olasılıkla Batı dillerinde yazılmış Taocu sevişmeyi ayrıntılı ve uzun boylu incelemiş olan tek kitaptır, işin tek üzünç veren yanı Van Gulik’in konuyu tam olarak anlayamamış olmasıdır. Bunu da zaten kitabın önsözünde açıklıkla belirtmekten çekinmemiştir. ‘Coitus Reservatus’un gizemciliği’ deyimini kullanması da burdan kaynaklanmaktadır. Van Gulik önsözde konuyu iyice anlayamadığını belirttikten sonra yalnızca bu konudaki bilgileri toplamaya çalıştığını ve sayısı pek az kalmış belgeler üzerinde güçlü bir araştırmayı gerektirmiş olan bu pek değerli bilgileri aktarmayı bir görev bildiğini söyleyerek açıklamalarını sürdürüyor.”
(e) “Tantrik sanatlar ya da Tantrizm çok kez Taocu sevişmeyle karıştırılır. Gerçi Tantrizm Taocu sevişmeden etkilenmiştir, hatta olasılıkla kökeni Taocu sevişmeye bağlanabilir. Ama birçok Tantrik okullar Taocu sevişmeden bütünüyle değişik bir biçim alana dek değişmeyi sürdürmüşlerdir. Budacı Vajrayana Okulu “Çin Yöntemi” adını verdiği öğretisinin kökeninin çin olduğunu belirtmektedir. Hint sevişme yöntemi son derece törenseldir, Hintlilerin dinleriyle sıkı sıkı ilişkilidir. Oysa Çinli Taocu sevişme Çin hekimliğinin önemli bir bölümü olarak kalmıştır.”
(f) “İmsak konusunda çok az şey biliyoruz. Taocu sevişmeyle îmsâk arasında bazı benzerlikler olduğunu sanıyorum. ‘Ananga Ranga’ adlı Hint seksbilim kitabını çevirmiş olan Sir Richard Burton’a göre bu uygulama Arap hekimliğinde îmsâk adıyla bilinmektedir, imsâk’ın anlamıysa ‘Tutmak”, ‘Zapt etmek’tir. Bu kısa açıklamanın dışında imsak konusunda söyleyebileceğimiz pek bir şey yok. Çünkü bu konuda hiçbir kitap yazılmamıştır. Ali Han’ın yaşam öyküsünü yazmış olan Leonard Slater’e göre Ali Han bu gizli imsak yönteminin bir uygulayıcısıydı. Slater bu yöntemin yüzlerce yıllık bir geçmişi olan doğulu bir öğreti olduğunu yazıyor. (Araplar’in sekizinci yüzyıldan başlayarak yüzlerce yıl Hindistan’in büyük bir bölümünü egemenlikleri altında tutmuş oldukları düşünülünce Tantrik uygulamalardan bu tekniği geliştirdikleri ya da doğrudan gene aynı dönemde Çinlilerden öğrenmiş olmaları bir olasılık olarak akla geliyor.) Slater kitabında, imsâk’i uygulamakta iyice ustalaşmış olan Ali Han’ın ne kadar sık sevişirse sevişsin kendini tam olarak denetim altında tutabildiğini ve boşalmayı haftada iki kezle sınırladığını yazıyor. Kuşkusuz bütün bu uygulamalarda ya Taocu sevişmeden kaynaklanan ya da benzer bir öğe vardır. Ama hiçbiri aynı şey değildir. Geçmişte Batı’nın tutumu ve önyargıları Taocu sevişmenin doğru dürüst anlaşılmasına olanak vermemiştir. Taocu düşünceler, Taocu ilkeler Batılıya çok aykırı, çok yabansı gözükmüştür. Ancak son yirmi yıldan beri seks ve sevişme konusundaki tutum ve anlayışta önemli bir değişme olmuştur. Bugün artık Freud’un ruh sağlığının doygun bir cinsel yaşamla ilişkili olduğu ve her Nevroz’un bir cinsel çatışkıdan kaynaklandığı konusundaki görüşleri kolaylıkla benimsenebiliyor. Bu düşünceler bundan binlerce yıl önce Taocu sevişme ustalarınca ortaya atılanların aynılarıdır. Böyle uygun bir ortamda sanıyorum ki eski Taocu sevişme felsefesinin bütün ayrıntılarını açıklamanın zamanı gelmiştir.”
BÖLÜM 3
BOŞALMANIN DENETİM ALTINA ALINMASI
“Erkek Yang’dır, yangın özelliği çabucak isteğinin kabarmasıdır. Ama gene çabucak da doyuma ulaşır.”
“Kadın Yin’dir, yinin özelliği öyle çabuk çabuk isteklendirilememesidir. Ama bir kez isteklendirmiş kolay kolay doyurulamaz.”
WU HSİEN
Taocu bakış açısından erkek Yang gücünün somut örneğidir ve erkekliğin bütün niteliklerini temsil eder.
Yin gücünün niteliklerine sahip olan kadınla karşılaştırıldığı zaman erkek daha canlı, daha hareketli, daha çabuktur.
Kadınsa daha yumuşak, daha durgun, daha sakindir ama sonuçta kadın erkekten çok daha güçlüdür.
Eski metinlerde erkekle kadının güçlerini karşılaştırmak için çok kullanılmış bir benzeti ateş ve sudur.
Ateş Yang’dır, çabukça oraya buraya sıçrayıp her şeyi tutuşturur.
Ama Yin gücüne sahip olan suya yenilir.
Taocu düşünceye göre güçler karşıtı olan güçlerle eşlenip bütünleşir.
Ateş ve Su, Gök ve Yer, Güneş ve Ay, Nefes Almak ve Nefes Vermek, İtmek ve Çekmek, işte bütün bu karşıt güçleri bir cinsel güçle özdeşlenebilir.
Ya Yin’dir ya da Yang.
Yin ve Yang ayrı ayrı güçler olmakla birlikte son aşamadaki bütünlüğü oluşturan parçalardır, onun için de birbirleri için gereklidirler.
Taocu sevişme ustaları sevişme konusunda açıklamalar yaparken aynı benzetileri kullanıyorlardı.
Daha önce de sözü edilen Han Soyu (İÖ 206-İS 219) döneminde yaşamış bir Taocu sevişme ustası Wu Hsien, kendisinden sonra gelmiş geçmiş yüzlerce seks araştırmacısının şöyle ya da böyle üzerinde birleştikleri bir noktaya dikkat çekmişti.
Hepsinin üzerinde birleştikleri nokta şuydu: “Kadının ve erkeğin cinsel isteklerinin son aşamaya ulaşması ve hazzın doruk noktasına gelip orgazm olmaları farklı zamanlarda olmaktadır.”
Bunun için de günümüzde pek çok çift birlikte getirmek için bir zaman ayarlaması çabası içindedirler.
“İnsanın Cinsel Yaşamının Amaçları” adlı kitabında Irving Singer şöyle diyor: “Kadınlar genellikle kendileri orgazm olana dek boşalmayı geciktirecek bir erkek bulacaklarını umarlar; Bu tür birliktelik pek çok erkek için de coşkuyla bütünleşmenin ve karşılıklı sevginin bir kanıtı olarak kabul edilir. Çok kez böylelikle iki kişinin birbirlerinin isteklerini, gereksemelerini bir uyum, bir ayar içine koymuş olduklarından söz edilir. Kuşkusuz bir kimse eşiyle birlikte aşağı yukarı aynı zamanda doyuma ulaşmışsa orgazm sonrası gevşemenin tadını daha iyi çıkaracaktır.”
Görülüyor ki boşalmanın denetimi Batı’da sevişmenin önemli bir parçasıdır.
Taocu sevişmeninse her zaman en önemli bölümü bu denetim olmuştur.
Eski Taocular bu denetimin nasıl yapılacağını tüm ayrıntılarıyla birlikte dikkatle incelemişlerdir.
Yeni başlayanlara bu konuda verilen öğütlere bir örnek olarak Wu Hsien’den bir bölümü buraya geçiriyorum:
(1) “Yeni başlayan kimse çok fazla uyarılmış ya da çok fazla tutku ve coşku için de olmamalıdır.
(2) Yeni başlayan kimse denemelerine çok çekici olmayan, Yeşim Kapısı da (Kadınlık Organı) çok sıkı olmayan bir kadınla başlamalıdır. Böyle bir kadınla kendisini denetim altında tutabilmeyi öğrenmesi daha kolay olacaktır. Kadın aşırı derece de güzel değilse adamın aklını başından almayacaktır, eğer yeşim kapısı çok sıkı değilse kendini denetlemesi kolaylaşacaktır.
(3) Yeni başlayan kimse yavaş yavaş girmeyi sonra hızla geri çekilmeyi öğrenmelidir.
(4) Önce üç sığ bir derin dalışı sınamalı, bunu seksen bir kez sürdürmeli sonra gene baştan başlamalıdır.
(5) Biraz fazla uyarıldığını duyumsayınca git gel hareketini hemen durdurup yeşim doruğunu ancak iki üç santim ya da biraz daha fazla derinde yeşim kapısında kalacak biçimde geri çekmelidir (kilitleme yöntemi). Sakinleşinceye kadar beklemeli sonra gene üç sığ bir derin yöntemini sürdürmelidir.
(6) Daha sonraları beş sığ, bir derin yöntemini deneyebilir.
(7) En sonunda dokuz sığ, bir derin yöntemini uygulayabilir.
(8) Boşalmanın denetim altına alınmasını öğrenme çabasında olan kimse kendini sabırsızlığa kaptırmamalıdır.”
Yeni başlayanlara bu konuda kendi önerilerimi sunmadan önce bir kez daha Wu Hsien’in sözlerine kulak verelim.
Aşağıya geçirdiğimiz önerilerde Wu Hsien yeni başlayanlara yalnız ne yapacaklarını değil niçin öyle yapmaları gerektiğini de iyice anlayabilmeleri için ayrıntılı açıklamalar yapıyor:
(1) “Bir kimsenin sevişmede en yüksek derecede haz elde edebilmesi için yatak arkadaşını sevmesi gerekliliği tartışma götürmez. Ancak boşalmanın denetimini öğrenmekte olduğunuz ve uygulamaya daha W. yeni başladığınız sıralarda kendinizi fazla kaptırmamaya çalışmalısınız. Böylelikle daha sakin kalabilmeniz kolaylaşır.”
(2) “Öğrenmeye yeni başlayan kimse yavaş yavaş ve yumuşak hareketlerle seksen bir kez gidip gelmeli, sonra ikinci kez, üçüncü kez seksen bir kez gidiş gelişi yinelemelidir. Bir zaman için kendini toparlamak için bir durak vermeli sonra yeniden başlamalıdır.
(3) Yatak arkadaşını doyuma ulaştırmak için ona karşı tatlılıkla yumuşak davranmalıdır. Böyle yaparak yatak arkadaşının orgazm’a erişmesini çabuklaştırmış olur. Ama kendisinin denetimi yitireceğini anlar anlamaz yeşim doruğunu biraz geri çekmeli ve ‘Kilit Yöntemini’ uygulamalıdır. Böyle yaparak sakinleşebilecek yeniden gidip gelmeye başlayabilecektir.”
Daha yeni başlamış ve bu yolda fazla deneyim kazanmamış olanlar için dalışlar yavaş yavaş ve dikkatle yapılmalıdır.
Yeni başlayanlara benim önerilerim de Wu Hsi-En’inkilerden pek farklı olmayacak.
Çağdaş terimlerle ve çağdaş açıklamalarla değişik bir şeymiş gibi görünebilir.
Ama özüne bakacak olursak eski Çinlilerin önerilerinin çok yerinde olduğu anlaşılıyor.
Cinsel yaşama yeni başlayan genç bir erkek kendi beğenilerine uyacak nitelikleri olan bir kadın arar.
Eğer yattığı kadın bir orospu değilse kadının isteklerine kulak vermek, kadının isteklerini anlamaya çalışmak, kendi zevkini düşündüğü gibi kadına da zevk vermek isteyecektir.
Genç erkekler -ya da hangi yaşta olursa olsun tüm erkekler bu bakımdan- orospulardan uzak durmalıdırlar.
Ama boşalmanın denetim altına alınmasını öğrenen kimseler için özellikle orospularla yatağa girmemek çok önemlidir.
Kadının seks deneyiminin çok fazla oluşu bir çekince konusu olabilir.
Kadın sevişmede kendisini doyuma ulaştıran belirli bir modele alışkınlık kazanmış olabilir, örneğin doyuma ulaşmak için kesinkes erkeğin boşalmasına gerekseme duyabilir.
Pek çok kadın böyle koşullandırılmıştı.
Boşalmayan erkeğin yeterince uyarılmış olduğuna, yeterince zevk duyduğuna inanmak istemez.
Bazı kadınların erkeğinin boşalması konusundaki ısrarının kökeninin ruhsal mı yoksa bedensel mi olduğunu bilginler tartışıp duruyorlar.
Erkeğinin boşalmasını sağlamayı görev sayan bir kadın bunu başarabilmek için bir çaba içinde olacaktır.
Belki de daha çabuk boşalmasını sağlamak için organını ağzıyla uyarmayı deneyecektir.
Pek az erkek kadının dilinin değmesine derin ve yumuşak bir emişe direnebilir.
Eski Taocular erkek organının ağız yoluyla uyarılmasına her zaman tehlikeli bir uygulama olarak bakmışlardır.
Özellikle boşalmanın denetlenmesi çalışmalarına yeni başlamış olanlar için bu tehlike daha da büyüktür.
Erkeğin de kadının da ağız yoluyla birbirlerinin organlarını uyarmaları ön sevişmenin önemli bir parçası olarak kabul edilmekle birlikte erkek organının bu yolla uyarılmasında her zaman denetimin yitirilmesi ve boşalmanın istenmeden gerçekleşmesi çekincesi vardır.
Çin erotik sanatı konusunda araştırmalar yapmış olan Kronhausen’lerin önemli bir buluşları vardır: “Gerçi Çin’de ön sevişmenin hiçbir şekilde yasaklanmamış bir parçası olmakla birlikte Çin erotik sanatında kadının ağız yoluyla erkek organını uyardığını gösteren pek az örnek bulunabilir. Bunun nedeni bu uygulamanın erkeğin kadın organının dışında boşalmasına yol açabileceğinden duyulan kaygıdır. Buna karşın erkeğin kadını ağız yoluyla uyardığını gösteren pekçok örnek vardır. Bunun bir nedeni de erkeğin kadının çok değerli Yin özünden bu yolla yararlanabileceği konusunda ki geleneksel inançtır. Sevişmenin gerçek kıvancı iki beden ve iki ruhun şiirsel bir biçimde birbirleriyle birleşmesi bütünleşmesidir. Bir kez bir erkek gönlüne göre bir eş bulunca esriklik ve şiirsellik içinde onunla sevişmelidir.”
Bir görüşme sırasında Masters “Aşk” sözcüğünü kullanmaktan özenle kaçındığını, çünkü bu sözcüğün anlamının herkes için değişik olduğunu ve bu nedenle anlam bilimsel tartışmalara yakalanmak istemediğini söylemişti.
Masters ve Johnson’un araştırmalarına da, kitaplarına da gönülden hayranlık duyan bir kimseyim.
Ama bu konuda onlarla aynı düşüncede olduğumu söyleyemeyeceğim.
Taocu sevişmenin izdeşleri için aşk ve seks birbirlerinden ayırtılamayacak şeylerdir.
Sekssiz aşk, gönül kırıklığıdır, sağlıksız bir şeydir, yaşama dinginlik ve erinç getiren Yin ve Yang uyumundan yoksundur.
Öbür yandan sevgisiz seks iki kişinin birlikte erinç ve dinginliğe ulaşmasına fazla bir katkısı olmayan yalnızca yaşamsal etkinlikler arasında yer alan işlevlerden biri olmaktan öte bir şey değildir.
Bu kitapta sevişme sözcüğünü sevgisiz seksten ayırıcı bir anlamda kullandım.
Amacım yalnız seks ve orgazma ağırlık veren bir anlayışı düzeltmektir.
Salt seks ve orgazm haz veren, kıvanç veren şeyler olabilir ama benim görüşüme göre gerçek anlamda aşk ve seksin bir araya geldikleri zaman ortaya çıkan esrikliğin kıvanç ve coşkusundan yoksundur, örneğin öyle kadınlar vardır ki yalnızca bacak bacak üstüne atıp bacaklarını sıkıştırarak orgazma ulaşabilirler, hatta öyleleri vardır ki bunu on on beş kez yineleyebilirler ama acaba böyle yaparak asıl derin hazza ulaşmış oluyorlar mı?
Bir kadın bir kez gerçekten doyurucu bir aşk ilişkisi kurdu mu öyle sık sık kendi kendini doyurmaya çalışmak içinden gelmeyecektir.
Kendi kendini doyurmak (Mastürbasyon), Yin ve Yang uyumu ve karşılıklı iletişim kurulmadan, duygudan ve sıcaklıktan yoksun salt sekstir.
Bunun gibi bir erkek bir kadınla sevişirken sanki mastürbasyon yapıyormuş gibi davranmamalıdır.
Bir kadını hiçbir şey yatak arkadaşının yalnız kendini, yalnız boşalmayı düşündüğünü anladığı zaman ki kadar kırgın, küskün ve mutsuz yapamaz.
Sevişme kadınla erkek arasında tam bir bütünleşme sağlanmasıyla gerçekleştirilebilir.
Sevişme karşılıklı bir sevgi ve haz aktarması ve bütünleşmesi olacak yerde pek çok erkek için mastürbasyon dan hiçbir farkı olmayan sanki kadın yokmuş gibi davranan mekanik bir devinimdir.
Bunun sonucu hem kadın hem erkek için beklentilerinin boşa çıkmış olmasından kaynaklanan mutsuzluk, düş kırıklığıdır.
Bazı erkekler böylelikle doyum sağladıklarım sanabilirler ama onlar sevişmenin getirebileceği gerçek hazlardan hiç haberi olmayan kimselerdir.
Kuşkusuz onlar yin yang uyumunu gerçekleştiremedikleri nin bilişinden de çok uzaktadırlar.
Peki, öyleyse gerçek kıvanç dolu sevişme nasıl bir şeydir?
Bunu Mayıs ayında baştan tırnağa çiçek açmış bir ağacın altında oturmanın kıvancına benzeterek açıklamaya çalışalım.
Ya da olağan üstü güzellikte olan Lu Shan çağlayanının altında ucu bucağı olmayan Fu Yang gölünün pırıltılarını seyrederek yüzmeye benzetebiliriz.
Belki de yağmurdan sonra güneşin bir altıntop gibi battığı o görkemli büyük Canyon’da mavi kuşların cıvıltılarını dinlemeye benzetebiliriz.
Genç sevgililere söylemek istediğim şey şiirsellik ve coşkuyla sevişme yolunda çaba harcamalarıdır.
Bir kez sevişmenin bu gerçek kıvancını tattıktan sonra hiçbir zaman bundan azıyla yetinmeyeceklerdir.
Ondan sonra da bütün kaba, bayağı düşünceler bir daha gelmemecesine onları bırakıp gidecektir.
Bu konularda kendini eğitmek isteyen kimse nasıl ve nerden başlayabilir?
Dokunma, tatma, görme, işitme, konuşma, duygulanma yeteneklerini kullanarak, onları sonuna kadar açarak ve bileyerek...
Yatak arkadaşından kendine ve kendinden yatak arkadaşına olabildiğince çok haz aktarabilmek için elverdiği oranda hepsini birden kullanmaya çaba harcayarak...
Erkek, kadınların da en az erkekler kadar, sevişme sırasında içtenlikle beğenildiklerini, kendilerine değer verildiğini belirten sözlerden hoşlandıklarını öğrenmelidir.
Bu yolla yalnızca coşkuyla esriklikle sevişmeyle kalmaz, bir yandan da zihnini boşalma olayından başka yönlere çevirmiş olur.
Bazı seks bilimciler sevişme sırasında boşalmayı geciktirmek için bir tür abartılı bir kayıtsızlık yönteminden söz etmektedirler.
Bu amaçla sevişme sırasında erkeğin iş konularını ya da siyasal konuları falan düşünmesini ya da örneğin bir sigara tüttürmek için sevişmeyi yarıda kesmesi falan gibi şeyler yapmalarını önermektedirler.
Bu öneriler boşalmayı geciktirmekte yararlı olabilirler ama coşku, esriklik ve uyum sağlamakta hiçbir biçimde yardımcı olamazlar.
Üstüne üstlük erkeğin bu kayıtsız, uzak tutumundan, zihninin başka yerlerde olmasından yatak arkadaşı da haklı olarak üzüntü, kırgınlık, küskünlük duyacaktır.
Bir erkeğin düşünebileceği iş konularından, siyasal konulardan çok daha zevkli, çok daha kıvanç verici konular bulunabilir, kadınının saçının nitelikleri, derisinin yumuşak kayganlığı, gövdesinin insanın içini gıcıklıyan kokusu ve kıvrımları o nemli güzel kokulu dudakları ve dili, hatta daha da nemli Yü Men’in dudakları...
Gerçi, er ya da geç, genç sağlıklı bir erkek boşalmayı geciktirmesinin olanaksızlaştığı o tehlikeli noktaya gelecektir, işte o zaman ne yapması gerektiği konusunda Taocu sevişmenin öğretisi nedir?
Yaşamının cinsel bakımdan en coşkun olduğu on altı on sekiz yaşları arasında bir gencin boşalmayı denetim altına alabilmesinin çok güç olacağı inancı yaygındır.
Oysa bu inancın içinde ne kadar gerçek varsa o kadar da abartma vardır.
Boşalacağını duyumsayan delikanlı bunu önlemek için birtakım önlemler alabilir.
2. Kilitleme yöntemi?
En eski ve belki de tüm yöntemlerin en iyisi, uygulanması en kolay, en yalın olanı eski Çinlilerin uyguladıkları ve Wu Hsien’in çok canlı, çok belirtici bir biçimde uygulamanın her evresinin açıklamasını yaptığı yöntemdir:
(1) “Kilitleme yöntemi sarı nehrin akışını bir kimsenin eliyle durdurmasına benzetilebilir. Sabırsız bir kimsenin bunu öğrenmesi yirmi günden fazla zaman alır. Sakin, yumuşak bir kimse daha çabuk öğrenebilir. Bu yöntemi öğrenmeye dikkatle bir ay kadar çaba harcayan kimse değerli hazinesini (Ersuyu, Ching) güven altına, almış olur.
(2) Kilit yönteminin üstünlüğü, uygulanmasındaki kolaylık, basitlik, yalınlıktır, örneğin erkek üç sığ bir derin dalış modelini uygularken gözlerini ve ağzım kapalı tutabilir. Sakin sakin derin nefes alıp vermelidir ki nefes nefese soluksuz kalmasın. Kısa bir süre sonra denetimi yitireceğini duyumsamaya başlayınca hemen çabucak yeşim doruğunu iki üç santim ya da daha fazla yukarı çekmeli ve o durumda öylece kalmalıdır. Sonra; ta karından başlamak üzere derin derin nefes almalı bir yandan da karnının alt bölümündeki kaslarını tıpkı büyük abdesti gelmiş bir kimsenin bir ayakyolu ararken kendini tutmak için yaptığı gibi kasmalıdır. Derin derin nefes alırken ersuyunu korumanın önemini düşünmelidir. Ersuyunun boş yere, savurganca harcanmaması gerektiğini düşünürken yavaş yavaş sakinleşecektir. Ondan sonra yeniden gidip gelmeye başlayabilir.
(3) En önemli nokta denetimi yitireceğini anlar anlamaz hemen geri çekilmeyi unutmamasıdır. Bunda geç kalır da ersuyunu yolundan geri döndürmeye çalışırsa ersuyu geri dönmeyecek sidik torbasına, hatta böbreklere kaçacaktır. Eğer böyle bir durum olursa sidik torbasında ya da ince barsaklarda ağrı gibi ya da böbreklerde şişme ve ağrı gibi çeşitli rahatsızlıklara yol açabilir.
(4) Konuyu şöyle özetleyebiliriz: Kilitleme yöntemi çok iyi, eşsiz bir yöntemdir. Ancak çok fazla uyarılmadan zamanında uygulanmalıdır. Geç kalmaktansa erken davranmak yeğlenmelidir. Bu yöntemi uygulayan kimse çok rahat bir biçimde, hatta yeşim doruğunun sertliğinde bir azalmaya neden olmadan boşalmayı denetim altında tutma olanağını bulacaktır, böylelikle gücünü koruyacak, telaşsız heyecansız bir rahatlık içinde olacaktır. Hiç olmazsa beş bin kez gidip gelmeden ersuyunu (Ching) fışkırtmamalıdır. Bir yandan kilit yöntemini uygulayan, öbür yandan diyaframdan derin derin nefes alıp veren kimse hemen hemen sevişmeyi sonsuza kadar sürdürebilir. Bir gecede on kadını doyurmak bu yöntemi uygulayan kimse için hiç de güç olmaz.”
3. Çağdaş kilit yöntemi?
Wu Hsien’in kilit yöntemi çağdaş terimlere çevrildiği zaman bu yöntemin uygulanmasının pek kolay olduğu hemen anlaşılacaktır.
Erkek pek fazla huylanıp da denetimi elden kaçıracağını anlayınca yalnızca penisini on saniyeyle otuz saniye arası bir süre geri çeker, böylece boşalma tehlikesini geçiştirmiş olur.
Sonra yeniden penisini ileri sürüp gidip gelmeye başlayabilir.
Şu uygulamayı istediği kadar sık yineleyebilir.
Giderek deneyimi arttıkça daha daha seyrek penisini geri çekme gereksinimini duyacaktır.
Sonunda ancak çok çok seyrek durumlarda bunu yapması gerekecektir.
Kilit yönteminde başarıya ulaşmanın gizi denetimi elden kaçırıp boşalmayı önleyemeyeceğiniz noktanın yaklaştığını fark edebilip duyumsamanızdır.
Masters ve Johnson bu noktayı “Boşalmanın kaçınılmazlığı aşaması” diye adlandırmaktadır.
Biz buna daha basit bir ad takalım, “Dönüşü olmayan nokta” diyelim.
Bu noktaya yaklaşıldığının farkedilmesi yalnız boşalma denetimi için değil, aynı zamanda eğer eşler doğum kontrolü için dışarıda boşalmak yöntemini uyguluyorlarsa, bu gibi kimseler için de sen derece önemlidir.
4. Master ve Johnson'un sıkma tekniği?
Masters ve Johnson, “İnsanoğlunun Cinsel Yetersizliği” adlı kitaplarında öncelikle erken boşalmaya (Prematüre Ejaculation) karşı bir çözüm olarak “Sıkma Tekniğini” öneriyorlar.
Ancak bu yöntem “Sevişmede Deneyimi Fazla Olan Çiftler” için de boşalmanın denetlenmesini sağlamak bakımından aynı derecede etkilidir.
“Deneyimi fazla olan çiftler” diyoruz, çünkü bu teknik oldukça ayrıntılı bir uygulamayı gerektiriyor ve benim yeğlediğim Çin ‘Sıkma Tekniği’ne oranla öğrenilmesinde de çeşitli güçlükler var.
Yukarıda yapılan açıklamasında da belirtildiği gibi (S. 40) Masters ve Johnson’un yöntemi ancak kadın üstteyse uygulanabilir.
Erkeğin çok fazla huylandığını kadına söylemesi gereklidir.
Kadın hemen davranıp kendini yukarı çekip penisin baş bölümünün hemen altından sünnet derisi çevresinden başparmağıyla işaret parmağını çevreleyerek çevresel olarak üç dört saniye sıkacaktır.
Kamışın bu biçimde sıkılması boşalma dürtüsünü geriletecektir.
Aynı zamanda bu arada kamış sertliğinin yüzde on ya da otuzunu yitirir.
Kadın kamışı yeniden dölyolu’na (Vajina) sokmadan ve git gel başlamadan on beş ya da otuz saniye kadar beklemelidir.
Bir sevişme süresi içinde bu işlem birçok kez yinelenebilir.
Bütün bunlar deneyimi fazla olan çiftler için erkek kadın arasında sevişme sırasında anlaşma, uyum sağlama bakımından çok güzel bir eğitimdir.
Ama bu bilgileri uygulamaya yeni başlayan çiftler için aşılması gerekli iki zorlu engel vardır.
Öncelikle kadın sertliğini büyük oranda yitirmiş olan kamışı nasıl yeniden dölyoluna (Vajina) koyacağını öğrenmiş olmalıdır.
Oysa bu öyle sanıldığı kadar kolay bir şey değildir.
Eğer beceriksiz hareketler yaparsa kamış bütünüyle sönüp sertliğini yitirebilir.
Bir de kadının üste çıkması biçimindeki sevişme her çiftin başarabileceği bir şey değildir.
Bu biçimde sevişme erkeğin tam olarak sertleşmeyi sağlamış ve güvenli bir biçimde bu sertleşmeyi sürdürebilmiş olmasını gerektirir.
Pek çok erkeğin bu konularda sorunları olabilir.
5. Eski Çin tekniği?
Eski Çinlilerin de salık verdikleri bir sıkma tekniği vardı.
Daha doğrusu bir bastırarak sıkıştırma tekniği...
Ama bu yöntem Masters ve Johnson’un tekniğiyle karşılaştırılınca çok daha basit, çok daha kolaydır.
Bir kere her tür sevişme biçiminde uygulanabilir, bundan başka bu yöntemde bastırarak sıkıştırmayı yapan doğrudan erkeğin kendisidir.
İşaret ve orta parmaklarını yanyana tutarak erbezi torbasının altıyla anus (makat) arasındaki noktaya üç dört saniye bastırır bir yandan da derin bir nefes alır.
Bu yöntemin ötekine birçok üstünlükleri vardır.
Bir kere erkek kamışını kadından çekmek zorunda kalmaz. Bundan başka haberleşmeyle zaman yitirmek sorunu yoktur.
Üçüncü olarak erkek eşine durumunu açıklamak zorunda da kalmaz.
Pek çok erkek sorunlarını eşlerine açıklamak zorunluğunu getirmediği için bu tekniği öbürüne üstün tutacaktır.
6. Deneyimi daha çok olan erkeklere öğütler?
Yaşı ilerlemiş erkekler boşalma denetimini genç erkeklerden daha kolaylıkla başarabilirler.
Yaşı ilerlemiş erkeğin başlıca sorunu her seviştiğinde boşalma zorunda olduğu, yolunda ki inanışından gelmektedir.
Elbette uzun yıllar sürmüş bilinçli ve bilinçsiz koşullandırmalardan sonra bu inanıştan kendini kurtarması bir çabayı gerektirecektir.
Ama bir kere bunu başardı mı yirmi dakika süren bir sevişmeyi ufak bir çalışmayla kolaylıkla gerçekleştirebilecektir.
Bunun için boşalmanın kesinkes gerekliliği yolunda kafasına yerleştirilmiş yanılgıdan bilinçli bir biçimde kendini kurtarması yeterlidir.
Belki yaşlı erkekler söz konusu olunca üzerinde durulacak konu boşalmanın denetim altına alınmasında ki güçlüklerden daha önde bu denetimin sağlayacağı yararlardır.
Bir kez böyle yaşı ilerlemiş bir erkek bu denetimi uygulayarak daha sık ve daha uzun sevişme olanağını kazanmış olacaktır.
Öbür yandan-yatak arkadaşının da bundan memnun kaldığını ve daha büyük bir zevk aldığını görecektir.
Bunun yanında birçok yeni hazlar da keşfedecektir.
Örneğin kısa sevişme süresinde farkına varamadığı kadının birçok özellik ve güzelliklerini algılayabilecektir.
Kadının kendine özgü kokusunu, tadını ve bedensel özelliklerini tanıma fırsatını bulacaktır.
Belki en önemlisi de tükrüğünün ve kadınlık organının salgısının kendine özgü tadını, kokusunu ve yapışkanlığını tanıyacaktır.
7. İki boşalma arasındaki ara?
Erkeğin yaşı ilerledikçe sevişmelerde boşalma sayısı azaltılmalıdır.
Başka bir deyişle sevişme sayısı azaltılmamalı, aynı sayıda sevişme daha az sayıda boşalmayla sonuçlandırılmalıdır.
Bir günde ya da bir haftada dilediği kadar çok sevişebilir.
Ancak yaşı elliyi geçmiş olan kimse için boşalma haftada bir ya da ikiyi geçmemelidir.
Sevişme sayısı ne olursa olsun bu sayı aşılmamalıdır.
Taocu sevişme ustaları ersuyunun korunması ve boşalmanın bir düzene konulması konusuna uzun yaşama götüren yol olarak büyük önem verirlerdi.
Yedinci yüzyılda Chang Chan’ın yazmış olduğu “Uzun Yaşamanın Tektikleri” adlı kitapta birçok kuramlar irdelenmektedir.
Bunlar arasında Taocu sevişme ustası Liu Ching’in önerdiği boşalmanın bir düzene konmasındaki ölçüler de yer almaktadır: Baharda bir kimse üç günde bir kez boşalmayı göze alabilir.
Bu sayı yazın ve sonbaharda ayda iki kezi geçmemelidir.
Soğuk kış aylarındaysa o kimse ersuyunu korumalı, hiç boşalmamalıdır.
Doğanın düzeni kışın Yang özünü biriktirmektir.
Bu ölçüyü elden bırakmayan kimse uzun yaşar.
Kış aylarındaki bir boşalma bahar aylarında ki yüz boşalmadan daha zararlıdır.
Yang özünün korunması erkekte ki Yang gücünü arttırır ve erkeği evrensel düzenle daha uyumlu yapar.
Erkeğin Yang özünü Yin özüyle beslemesi son derece önemlidir.
Bu nedenle eski çağların Taocuları her zaman daha sık sevişmenin buna karşın daha seyrek boşalmanın önemi üzerinde ısrarla duruyorlardı.
Onların görüşüne göre insan ne kadar çok sevişirse yin yang uyumundan o kadar çok yararlanır.
Buna karşın ne kadar az boşalırsa bu uyumdan sağlanan yararı o kadar çok korumuş olur.
“Yeşim Odasının Gizleri” adlı kitapta İmparator Huang Ti’yle Su Nü arasında bir konuşma geçiyor: Huang Ti: “Herkezinde boşalmadan, ancak çok seyrek boşalarak yapılan sevişmenin yararlar! Konusun da bilgi istiyorum.”
Su Nü: “Bir adam bir kez boşalmadan sevişirse bedeni güçlenir. Eğer iki kez boşalmadan sevişirse gözleri daha iyi görür, kulakları daha iyi işitir. Bunu üç kez yaparsa tüm sayrılıklardan, hastalıklardan kurtulur, bunu dört kez yaparsa ruhunda erinçlik ve dinginlik hisseder. Beş kez yaparsa kalbi ve kan dolaşım dizgesi tazelenir. Altı kezde gövdesinin bel bölümü daha güçlenir, Yedi kezdeyse kaba etleri, butları, oylukları güç kazanır. Sekizkezde derisi düzgün ve pürüzsüz olur. Dokuz kezde uzun yaşamı sağlama bağlamış olur. On kezde hemen hemen bir ölümsüz olur çıkar.”
Tüm eski Taocu metinlerde olduğu gibi kuşkusuz bütün bu sözler abartılı şiirsel sözlerdir.
Eski Çin’de hiç kimse bu söylenenlerin olduğu gibi gerçekleşeceğini düşünmüyordu.
Yazar böyle abartarak duyurusunu daha iyi tanıtmaya çalışıyordu.
Bu duyurunun özeti bir kimsenin boşalmayı denetleyerek ersuyunu korumasının önemi üzerine dikkat çekmekti.
Neyi seçerse seçsin, her gün sevişmeye, hatta olanak bulursa günde iki üç kez sevişmeye çalışmalıdır, bunun olanaklarını aramalıdır.
Yaşlı erkekler için sevişmenin zararlı ve tehlikeli olduğu konusundaki koca karı masallarını unutmalıdır.
Hekimi, tıb bilimi açısından akla uygun nedenlerini de belirterek sakıncalı olduğunu söylemedikçe elinden, geldiği kadar çok sevişmelidir.
Ne kadar çok sevişirse hem kendi hem yatak arkadaşı yin ve yang uyumundan o kadar çok yararlanmış olacaktır.
8. Kişiden kişiye değişen özellikler?
İki boşalma arasında ne kadar aralık olması konusunda herkese uygun düşecek bir öneride bulunmak olanaksızdır.
Boy bos, güç ve dayanıklılık kişiden kişiye değişir.
Oysa bütün bunlar iki boşalma arasındaki uygun aralığın saptanmasında önemli etkenlerdir.
Gene de herkesin kendisine uyacak aralığı bulması için bir yol, yöntem vardır.
Bütünüyle dolaysız kestirme bir yoldur bu.
Eğer elli yaşlarında bir erkek üçer gün aralıkla boşalma sonucu yorgunluk, halsizlik hissediyorsa boşalmayı haftada bire indirmelidir.
Eğer haftada bir de çok gelir, gene yorgunluk hisseder ve eski gücünü kazanması için bir kaç gün geçmesi gerekirse iki boşalma arasındaki aralığı biraz daha arttıracaktır.
Ne zaman boşaldıktan sonra kendini kıvanç ve erinç içinde mutlu hissederse o zaman boşalma için uygun aralığı bulduğunu anlamış olur.
Boşaldığı zaman kendini daha güçsüz değil, daha güçlü; kafeste bir kanarya gibi değil, göklere yükselen bir atmaca gibi hissetmelidir.
Ancak şunu aklından çıkarmamalıdır.
9. Yeteri kadar boşalmama?
Kuşkusuz bir kimse ters yönde de aşırılığa gidebilir ve yeteri kadar boşatmayabilir.
Bu bir sağduyu sorunudur.
Boşalmayı denetlemesini öğrenen hemen herkes erbezi torbasında, erkeklik bezlerinde (Hayalar) bir gerginlik, bir huzursuzluk, zorlanma duyumsayacaktır.
Eğer üç sevişmeden biri boşalmayla sonuçlanıyor, gene de huzursuzluk zorlanma duyumu sürüyorsa olasılıkla bu bir kuruntudan başka bir şey değildir.
Buna karşın bir haftadan beri günde bir iki kez sevişiyor da boşalmıyor ve erkeklik bezlerinde bir basınç, bir zorlanma duyumsuyorsa, eh!.. boşalmanın zamanının gelmiş olduğu düşünülebilir.
Pek seyrek olarak yorgunluk, bezginlik duyumu çok fazla boşalmanın değil de çok az boşalmanın belirtisi de olabilir.
Eğer birkaç hafta boşalmadıktan sonra bu belirtiler ortaya çıkarsa o zaman iki boşalma arasındaki ara biraz azaltılmalıdır.
Hiç kimse iki boşalma arasında bırakılması gerekli aralık konusunda katı bir kurala kendisini tutsak etmemeli ve kendisini böyle bir kuralı kesinkes izlemek zorunluluğunda saymamalıdır.
Bu aralık çoğu kez insanın dışında olan etkenlere bağlı olabilir.
Eğer bir kimse bir hafta boyunca çok sıkı çalışma zorunda kalmışsa boşalmaya fazla gerekseme duymayabilir.
Buna karşın tatildeyse, kendini iyice gevşetmişse daha çok boşalma isteği duyabilir.
Boşalmanın denetimini öğrenmeye başladığınız ilk dönemlerde erkeklik bezlerinizde (Hayalar) bir gerilme, zorlanma hiss ediyorsanız kendinizi kaygıya kaptırmanız için hiçbir neden yoktur.
Pek çok erkek bu aşamada korkuya kapılıp çabalarını sürdürmekten vazgeçerler.
Boşalmanın denetimi tıpkı öteki beceriler gibi bir beceridir.
Bu konuda ustalaşmak, etkinlik kazanmak için bir süre çalışmak gereklidir.
Bir kez tam olarak ustalaşıp beceri kazanıldı mı beden kendini ona göre ayarlayacak bu uygulama dünyanın en doğal en zorlamasız şeyi olacaktır.
10. Erken boşalma?
Erken boşalma pek yaygın bir yakınma konusunu açıklamak için kullanılan anlamı açık olmayan bir terimdir.
Ama bu terimle anlatılmak istenen sorun her ne olursa olsun Taocu sevişmenin buna getirdiği kolay bir çözüm vardır.
Kilit tekniği, sıkıştırma ya da bastırma yöntemi denetimi sağlamaya yetecektir.
Erken boşalma konusunda pek çok şey yazılmıştır.
Bütün ünlü seks incelemecileri bu konuda araştırmalar yapmışlar.
Neyin erken boşalma olduğu, neyin erken boşalma olmadığı konusunda açıklayıcı bir takım ölçüler belirlemişlerdir.
Örneğin kinsey erkeğin kamışını kadın organının içinde orgazm olmadan iki dakika tutamaması durumunu erken boşalma diye tanımlamaktadır.
Masters ve Johnson, sevişmelerinin hiç olmazsa yüzde ellisinde boşalma süresini yatak arkadaşının orgazma ulaşmasına yetecek kadar geciktiremeyen kimseyi erken boşalan bir kimse saymaktadır.
Ya da şöyle söyleyebiliriz: “Erkek sevişmelerin yüzde ellisinden daha çoğunda yatak arkadaşını doyuma ulaştıramıyorsa o erkek erken boşalan bir kimsedir.”
Yalnız şu var ki bu ölçülerin, bu sayıların eski Çin için geçerli ölçüler, geçerli sayılar olduğu söylenemez.
Taocu sevişme ustalarının görüşüne göre yatak arkadaşını her seferinde tam olarak doyuma ulaştırana kadar bekleyemeyen bir erkek daha kendini yetkinleştirmesi, bu konuda tam başarıya ulaşana dek çaba harcaması gerektiğini bilmelidir.
Görüldüğü gibi erken boşalma çok açık ve belirtici bir terim değildir.
Öyle bir ayırım yapmadan, rastgele kullanılmamalıdır.
Hemen her genç erkek cinsel yaşama çabuk ve denetimsiz boşalmayla başlar, heyecanlıdır, deneyimsizdir ve özellikle yatak arkadaşı da kız oğlan kızsa ona yol gösterecek hiç kimsesi de yoktur.
Deneyimsiz bir erkek için seviştiği genç kadının dölyolu’nun sıkı olması, boşalmayı geciktirebilecek bir denetim uygulaya bilmesini son derece güçleştirir.
BÖLÜM 4
SEVGİYLE BİN KEZ GİDİP GELME
Git gel biçimlerinin ve çeşitlerinin, kamışın hareketlerinin ve giriş derinliklerinin açıklamaları konusunda yedinci yüzyılda yaşamış bir hekim olan Li T’ûng Hsüan’ın üstüne bir Taocu sevişme ustası yoktur: T’ung Hsüan Tzu adlı kitabının önemli bir bölümü git gel teknikleri konusuna ayrılmıştır.
Onaltı-bölümden yedisinde kamışın (penis) gidip gelme hareketleri betimlenmektedir.
Kitapta birbirinden ayırtıcı özellikleri olan altı değişik git gel türünden söz edilmektedir.
(1) “Yeşim doruğunu değdirip aşağıya doğru bastırmak. Mekik dokur gibi, yeşim cevherini testereyle biçer gibi ileri geri oynatmak, sanki istiridyenin kabuğunu ayırıp da içinde pırıl pırıl pırıldayan incilere ulaşmak ister gibi yapmak. Birinci uygulama budur.
(2) Sanki güzelim yeşimi bulmak içinmiş gibi yeşim cevherine daldırmak. Sonra taşları biçermiş çesine altın çukurundan (klitoris-bızır) yukarı çekmek. İkinci uygulama budur.
(3) Sanki demir bir havaneiiyle ilaç havanında bir şey dövüyormuş gibi yeşim doruğunu hızla klitoris (bızır) doğrultusunda bastırarak daldırmak. Bu üçüncü yöntemdir.
(4) Yeşim doruğunu bir içeri, bir dışarı oynatmak, ‘Yoklama odası’nı (kadın organının yanları) bir sağa bir sola çekiçlemek. Sanki çekiciyle demire biçim veren bir demirci gibi bunu yapmak bu da dördüncü yöntemdir.
(5) Tarlasını çapalayarak ekime hazırla yan bir çiftçi gibi yeşim doruğunu kadın organının içinde kısa ve yavaş hareketlerle bir ileri bir geri oynatmak.
Bu beşinci yöntemdir.
(6) Yeşim doruğu ve yeşim kapısı sıkı sıkı tam olarak birbirleriyle bütünleşmiş durumda bir değirmen gibi birbirlerini öğütürler. Bunu dağdan inen iki ayrı çığın birbirlerine katışıp kaynaşmalarına benzetebiliriz.”
Altıncı yöntem de budur.
Taocuların kamışın devinimlerindeki ve giriş derinliklerindeki biçemleri incelemeye çok büyük önem vermiş olmalarının nedeni yalnız zevklerine çok düşkün olmaları değildi.
Asıl nedeni gidip gelme tam olarak anlaşılmadıkça Yin ve Yang uyumundan pek fazla yarar sağlamanın olanaksız olduğunu bilmeleriydi.
Taoculara göre sevişme elektrik üretmeye benzetilebilir.
Yeterli sürtüşme olmadıkça bir elektrik çakımı elde etmek olanaksızdır.
Batılı bilginler taocuların üzerinde önemle durdukları kamışın devinimleri ve dalışlarındaki doğru yöntem konusuna fazla ilgi göstermemişlerdir.
“İdeal Evlilik” adlı kitabında Van De Velde Taocu sevişmenin Marie Stopes’un tanımını yaptığı karezza’ya benzetilebilecek edilgen bir teknik olduğu sonucuna varmıştır.
Oysa gerçek bunun tam tersidir.
Taoculuk yalnız bu çeşitli git gel yöntemlerinin canlı bir biçimde uygulanmasını önermekle kalmaz, başarılı bir sevişme için gerekli git gel sayısını da belirler.
Eski metinler bir kadının gerçek ve tam olarak doyuma ulaşabilmesi için bin kez sevgiyle gidip gelmenin gerekliliğinden söz ederler.
Kuşkusuz bu sayılar kesinlikle uyulması gereken şeylermiş gibi alınırsa Taocu sevişmeden haberi olmayan kimselere cinsel bir haz yönteminden çok ağır bir iş gibi görünebilir.
Ama Taocu sevişmede beceri kazanmış bir kimse için hiç de ağır bir iş sayılmaz bu.
Tam tersi eşini doyurabilmiş olmanın erkeğe vereceği özel bir haz vardır.
En şehvetli bir kadını bile doyurabileceğini bilmek erkeğin kendine olan güvenini arttıracaktır.
Çağdaş Batılı yazarların seks konusunda yazdıklarına bakınca bin kez sevgiyle gidip gelme çok aşırı bir şeymiş gibi görünebilir, örneğin David Reuben o ünlü “Seks konusunda öğrenmek istediğiniz (ama sormaya çekindiğiniz) her şey” adlı kitabında.
Bir erkeğin cinsel birleşmeyi beş ya da on dakika sürdürebilecek gücü olmasının, erkeklik gücünün yeterliliğinin mantıklı bir ölçüsü olarak alınmasını öneriyor.
Bu süre içinde normal bir erkek elliyle yüz arasında değişen gidip gelme hareketi yapabilir.
Gene aynı kitabın bir sonraki sayfasında Reuben şöyle diyor: “Yemek ve seksin benzer yanlan çoktur, en lezzetli lokma ilk lokmadır, tabağınıza ilk kez aldığınız yemeği, ikinci üçüncü kez aldıklarınızdan çok daha iştahla yersiniz. Üçüncü kez tabağınıza koydurduğunuz çilekli pasta ilk kez aldığınız dilim kadar lezzetli gelmez size. Bir gecede üç kez sevişme taraflara zevk vermekten çok bir rekor kırma amacına bağlanabilir.”
Bu alıntılardaki düşüncelerden ilki belki Taocu sevişmeden haberi olmayan erkekler için doğru olabilir ama ikinci düşünce kuşkuyla karşılanmalıdır.
Kesinlikle cinsel bakımdan uyanmış bir kadın söz konusu olunca geçersizdir.
Taocu sevişmeyi bilen bir erkek için de geçerli olduğu söylenemez.
Bir erkek Taocu sevişmeyi iyice öğrenmişse yatak arkadaşını da gerçekten seviyorsa üçüncü sevişmeden birincisinden bile daha çok zevk alabilir.
Eğer seksle yemek arasında bir benzetme yapacaksak ilk sevişmenin çerez meze gibi alınması gerekir.
Kendi başına lezzetli ve doyurucu olmakla birlikte asıl yemek için iştahı açmaya yarar.
Bir erkek Taocu sevişmeyi öğrenince bu yemekten dördüncü beşinci kez yemek isteyecektir.
Eski Çinlilerin dediği gibi eşine doymak bilmeyecektir.
Hatta bu söz kadın için daha da geçerlidir.
1. Erkeğin gücü büyük oranda arttırılabilir?
Uzun süren cinsel birleşme yalnız kadının aldığı zevki çoğaltmakla kalmaz aynı zamanda erkek için de daha doyurucu olur.
Kuşkusuz Havelock Ellis’in “cinselliğin ruhbilimsel incelemeleri” adlı yapıtında cinsel birleşme için önerdiği süre (bir saat, bir çeyrek) ve Taocu sevişme ustalarının önerdikleri git gel sayısı (bin kez) yalnızca örneklerdir.
Hiçbir sevişme böyle süresi ve gidip gelme sayısı belirli değişmez ve mekanik bir şey olamaz.
Birisiyle sevişmek için yatağa girdiğiniz zaman bir çalar saat ya da bir stopaç kullanmanızı salık vermiyoruz.
Bu sayılar ya da süreler yalnızca insanın Taoculuğun yardımıyla ne tür cinsel olanaklar kazanabileceğini göstermek içindir.
Bir kimse tam olarak taocu sevişmeyi öğrenir ve böyle uzun süre sevişmek için kendine uyacak bir yatak arkadaşı da bulursa bir saat bir çeyrek ya da daha uzun sevişebilir 4 ya da sevgiyle bin kez gidip gelmeyi gerçekleştirebilir.
Kuşkusuz her kadın böylesine ateşli bir cinsel birleşmeye hazır değildir.
Hatta birbirini seven çiftlerden bile hepsi bu kadar uzun ve yoğun sevişecek kadar birbirlerine istek duymayabilirler. Birbirleriyle iyice uyuşmuş cinsel iştahları yerinde olan çiftlerden bile her gün böyle bir sevişmeyi istemeyenler çıkabilir.
Sevginin en yetkin biçimi her koşula uyabilenidir.
Burada önemle üzerinde durulacak nokta şudur: Bir kimse Taocu sevişme sanatında ustalaştı mı ne kendisi düş kırıklığına uğrar ne de eşini düş kırıklığına uğratır.
2. Git gel türleri?
Taoculukta git gel genellikle Batı’da uygulanan örnekten çok farklıdır.
Taoculuğun izdeşi olan bir kimse kendisine uygun bir eşle çok canlı ve güçlü bir biçimde gidip gelebilir.
Eğer çiftler birbirlerine tutkuyla bağlıysalar ve birbirlerinin bedenlerini iyice tanıyorlarsa şaşılacak derecede uyum sağlayabilirler.
Tek bir sevişme çok uzun sürdürülebilir ya da eşler tam doyuma ulaşana kadar canlı ve hareketli bir tempoyla birçok kez yinelenebilir.
İşte Taoculuğun çeşitli gidip gelme türleri üzerinde ısrarla durmasının bir nedeni budur.
Eğer erkeğin kamışı kadınlık organına hep aynı biçimde girip çıkarsa uzun bir sevişme sıkıcı, usandırıcı olabilir, ama bir erkek gidip gelme türünü ve sevişme biçimini arada bir değiştirmesini bilirse uzun sevişmenin kazandıracağı çok şey vardır.
Ne kadar uzun sürerse o kadar çok unutulmaz bir anıya dönüşür.
T’ung Hsüan Tzu adlı kitapta uzun süren bir sevişmede değişik git gel türlerinin şiirsel bir açıklaması vardır: “Derin ve sığ, yavaş ve hızlı, doğru ya da yanlamasına git geller kuşkusuz hiçbir bakımdan birbirlerine benzemezler, her birinin ötekilerden değişik etki ve özellikleri vardır. Yavaş bir giriş sazan balığının oltanın iğnesiyle oynamasına benzer. Hızlı bir giriş kuşların rüzgâra karşı uçmalarına benzetilebilir, içine koyup geri çekmek, yukarı aşağı, sağa sola hareketler yapmak, aralıklarla ya da aralıksız hareketleri sürdürmek, bunların hepsi birbirlerini izleyen bir birliktelik içinde yürütülmelidir, insan en uygun zamanı seçerek bunların hepsini yapmalıdır, ya tembellik ya da alışkanlık yüzünden tek bir türe yapışıp kalmamalıdır.”
Kitap, sonra dokuz tür git gel türünü ayrıntılı olarak anlatmaktadır:
(1) “Düşmanın saflarını bozmaya çalışan bir savaşçı gibi bir sağa, bir sola saldır.
(2) Dereden karşıya geçen at gibi bir aşağı bir yukarı sıçra dur.
(3) Dalgalarla oynaşan martılar gibi bir dal, bir çık.
(4) Derin dalışları gıcıklıyıcı sığ dalışlar izlesin. Bazen dibekte kalan pirinç kırıntılarını kapmak için dalış yapan bir kırlangıç kadar hızlı sığ dalışlar yap.
(5) Ağır bir taş denize batarmışçasına düzenli bir biçimde birbirini izleyen derin ve sığ dalışlar yap.
(6) Yılan kış uykusu için deliğine girermişçesine yavaş yavaş gir.
(7) Ürkmüş bir sıçan deliğine girermişçesine hızla gir.
(8) Şöyle bir süre dur, sonra kaçan tav şanın üzerine atılan kartal gibi atıl.
(9). Rüzgârı karşılayan koca bir yelkenli gibi şöyle bir yüksel sonra iyice gömül.”
Bütün bu hareketler değişik hızlarda, değişik şiddet ve derinliklerde yapıldığı zaman hem kadın için, hem erkek için sevişmeye cinsel birleşmenin zevkini arttıracak ince farklar, ayrıntılı hazlar eklemiş olur.
Ayrıca, böyle değişiklikler erkeğin boşalmasını denetim altında tutabilmesine ve uzun süre kamışın sertliğini koruyabilmesine yarayan bir yöntemdir.
3. Giriş derinlikleri?
Taocu sevişme git gel türleri ve biçimleri konusunda olduğu gibi giriş derinlikleri konusunda da öğütler verir.
Biz gene İmparator Huang Ti’yle kadın danışmanı Su Nü arasında geçen konuşmaya bir kez daha kulak verelim.
Burada Su Nü kadınlık organının çeşitli derinliklerini cinsel isteği kamçılayıcı resimsel bir dille betimliyor: İmparator Huang Ti: “Bir erkekle kadının birleşmesinde erkek girişlerdeki derinlik sorununu bir düzene koyamazsa sevişmenin kendisine kazandırabileceği bütün yararları elde etmiş olmaz. Bu konuda bana ayrıntılı bilgi vermeni istiyorum.”
Su Nü: Erkek kadının isteklerini ve gereksemelerini dikkatle izlemeli, bir yandan da ching’ini (Ersuyu) korumasını bilmeli, boş yere savurganca önemsemezce harcamamalıdır. Önce avuçlarını ısıtmak için ellerini iyice oğuşturmalı, eliyle yeşim sapını sıkı sıkı tutup “Sığdan Sürüme” ve “Derin Dalış” yöntemini uygulamalıdır. Gidip gelmeyi ne kadar uzun sürdürürse eşinin duyduğu hazzı o kadar çoğaltmış olur. Giriş ne çok hızlı ne de çok yavaş olmalıdır. Gene de öyle kendini kapıp koyuvermişçesine sert bir hareketle çok derine dalmamalıdır. Böyle yaparak eşinin canını acıtabilir.”
Önce “Ut Telleri”nde birkaç defa gidip gelmeyi denemeli sonra “Deniz” kestanesinin dişlerinde birkaç kez canlı bir biçimde gidip gelmelidir. Kadın zevkin doruğuna erişirken farkında olmadan dişlerini sıkar, gövdesini hafif bir ter kaplar, nefesi sıklaşır, gözlerini kapar, yüzünü ateş basar, kadınlık organı iyice açılır ve salgısı çoğalır. Bu belirtilerden erkek kadının adamakıllı zevk aldığını anlaya bilir. Yüce kralım elbet biliyorsunuz, kadınlık organının çeşitli derinliklerinin sekiz, adı vardır. Bunlar sekiz vadi diye adlandırılırlar.”
(1) “Üt telleri, derinliği iki üç santim.
(2) Denizkestanesinin dişleri, derinlik beş santim.
(3) Küçük dere, derinlik yedi sekiz san tim.
(4) Siyah inci, derinlik on santim.
(5) Vadi’nin özel bölümü, derinlik, on iki on üç santim.
(6) Derin oda, derinlik on beş santim.
(7) İç kapı, derinlik on yedi on sekiz santim.
(8) Kuzey kutbu, derinlik yirmi santim.”
İmparator Huang Ti: “Dokuz sığ ve bir derin yöntemini anlat.”
Su Nü: “Bu yöntem yalnızca dokuz kez sığ bir kez derin girmektir. Her giriş nefesle eşlenmeli, her girişle her nefes arasında uyum kurulmalıdır. Ut telleriyle siyah inci arasındaki (iki santimden on santime kadar) girişler sığ girişlerdir. Küçük dere’yle vadinin özel bölümü arasındaki, (yedi sekiz santimden on iki on üç santime kadar girişler) derin girişlerdir. Çok yüzeysel girişlerden eşler yeteri kadar zevk almayabilirler, çok derin girişler de kadının canını acıtabilir.”
4. Giriş çeşitlerinin birbirini izlemesi?
Dokuz sığ ve bir derin girişin bir yandan eski Taocu sevişme ustalarının, öbür yandan her yaştaki kadınların yeğledikleri bir yöntem olduğu anlaşılıyor.
Taoculara göre sığ ve derin girişlerin en uygun bileşim oranı budur.
Kadın da erkek de bu yöntemden büyük yarar sağlarlar. Kadınlara genellikle büyük haz verir, çok fazla uyarılırlar sonra da doyuma ulaşırlar.
Giriş ard ardalığında, daha pek çok çeşitlemeler yapılabilir. Örneğin üç sığ bir derin ya da bir sığ bir derin...
Okuyucu bu türlerden hangisi kendisine ve yatak arkadaşına uygun geliyorsa onu seçmekte özgürdür.
Yalnız önemli olan şeyin kadının da erkeğin de olanak içinde olan en yüksek düzeyde hazza ulaşmaları olduğunu hatırdan çıkarmamak gereklidir.
Aynı zamanda seçilen yöntemin erkeğin gereğinden çabuk ve gereğinden sık boşalmasını önleyebilecek ve boşalma sürecini denetleyebilecek bir tür olması gereği de gözden uzak tutulmamalıdır.
5. Cinsel jimlastik?
Batılı okuyucu gidip gelmelerin sayısı ve çeşitleri konusuna böylesine önem verilmiş, bu konuyla böylesine uğraşılmış olmasını yadırgayabilir.
Ancak bunların Taocu sevişme tekniği için ne derece önemli olduğunu anlayınca önceleri olmayacak, başarılamayacak şeylermiş gibi görünen şeylerin yalnız olabilecek, başarılabilecek şeyler olduğunu görmekle kalmayacak aynı zamanda ne kadar kolay şeyler olduğunu da görüp şaşacaktır.
Bundan yıllarca önce “Jou P’u T’uan” (Şehvetin Dua Seccadesi) adlı erotik kitabı ilk kez okuduğum zaman ben de şaşmıştım.
Öykünün kahramanlarından biri, bahar çiçeği hatun şöyle diyordu: “Siz beni değerlendiremiyorsunuz. Benim doyuma ulaşmam için bir erkeğin bin ya da iki bin kez gidip gelmesi gerekir.”
O zaman inanamıyordum.
Bir kadın nasıl olur da bu kadar uzun süre sevilmek isteyebilir?
Ve nasıl olur da böyle bir kadının beklentilerine karşılık verebilecek bir erkek çıkabilir?
Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Taocu sevişmede ustalık kazanınca bu iki soru da benim için kendiliğinden yanıtlanmış oldu.
Yalnız bahar çiçeği hatun gibi kadınlarla karşılaşmakla kalmadım bin kez gidip gelme benim için oldukça olağan ve basit bir şey oldu.
Siz sevişme konusunda böyle sayılarla konuştuğunuz zaman pek çok kimse sizin sanki bir tür cinsel cimnastikçi gibi konuştuğunuzdan sözederek karşı çıkabilir.
Ama günümüzde her tür cimnastik pek çok ilgi görüyor.
Çok kimse eğer cimnastik yapmazsa vakitsiz yaşlanacağını biliyor.
Birçoğu Jogging (yavaş tempoda düzenli uyumlu adımlarla koşmak) yaparak ya da ağırlık kaldırarak, daha birçok tür yöntemlerle bedenlerini geliştirmeye çalışıyorlar.
Herkes böylelikle kalbin sağlam, kan dolaşım dizgesinin sağlıklı kalacağını öğrenmiş bulunuyor.
Yarım saatlik bir koşu hiç olmazsa iki bin kez bacak sallamayı gerektirir.
Öyleyse niçin bin kez, hatta beş bin kez sevgiyle gidip gelmeye dudak büküp burun kıvırıyoruz?
İkisi de birbirlerine benziyorlar, ancak ikincisi daha ilginç, çok daha gizemli ve çok daha zevkli.
Eğer eşiniz normal, cinsel istekleri yerinde bir kadınsa sizin yaptığınız bu cinsel egzersizden Jogging yapmanızdan olduğundan çok daha fazla hoşnut kalacak, kıvanç duyacaktır.
6. Sun ustanın herkese ve her duruma uydurulabilen yöntemleri?
Şimdi de Büyük Usta Sun’un önerdiği daha çok yaşlılara ve sağlığı yerinde olmayan, güçten kuvvetten düşmüş olanlara uygun gelecek, öyle pek fazla hareketi gerektirmeyen yöntemlere gelelim.
İşte bunlar Van De Velde’nin inceleyip de yanılgıya düşerek Taocu sevişmenin ancak belirli bir bölümü olduğu hal de Taocu sevişine sandığı yönteme uzaktan benzetilebilir.
Belki de Van De Velde Çinli karakteri konusundaki önyargılarıyla Çinlilere böyle bir uygulamayı yakıştırıyordu.
Çinliler serüveni sevmeyen, sağduyu sahibi, düşünceli, tedbirli kimselerdir.
İşte Çinlilerin kültür mirasının bu iki yanı da eski Taocu sevişme kuramlarında birleştirilmiş, bütünleştirilmiştir.
Sun ustanın Taocu ilkeleri uygulamakta her duruma uyabilen yönteminin, bütünüyle edilgen ve katı (boşalma konusundaki tutumlarında katı) olan Batı’da karezza ya da ‘erkeğin çekimserliği adıyla bilinen yöntemlerden gene de çok farklı olduğu bir gerçektir.
Sun S’sû-Mo is 581 yılında doğdu ve 101 yıl yaşadı.
Yalnız Taocu sevişme alanındaki kuramlarıyla değil, daha pek çok alandaki çalışmalarıyla büyük başarıları olan bir hekimdi.
Onun görüşüne göre bir kimse boşalmadan yüz kez sevişirse pek uzun ömürlü olur.
Onun kuramına göre bir kimsenin Ching’i (er-suyu ya da özü) azalırsa o kimse hasta düşer, tükenince de ölür.
Kuşkusuz Sun bir dogma adamı değildi.
Yüz sevişmeden sözettiği zaman yalnızca genel bir fikir vermeye çalışıyordu.
Kuşkusuz çok kimsenin bu hedefe ulaşamayacağını biliyordu.
Onun için de insanların çoğunluğunun uygulayabileceği daha kolay bir ölçün buldu.
Sun Ssû-Mo’ya göre: “Bir kimse ayda iki kezden, yılda yirmi dört kezden fazla boşalmamayı başarabilirse gene de uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilir.”
“Yeter ki aynı zamanda yediklerine ve bedensel egzersizler yapmaya da dikkat etmiş olsun.”
Bir de şöyle bir ölçü salık veriyordu: “Yirmi yaşında bir erkek her dört günde bir boşalmalıdır. Otuz yaşında bir erkek sekiz günde bir boşalmalıdır. Kırk yaşında bir erkek on günde bir, elli yaşında bir erkek yirmi günde bir boşalmalıdır. Altmış yaşında bir erkek hiç boşalmasa daha iyi olur. Eğer olağanüstü güçlü ve sağlıklı bir kimseyse ayda bir kez boşalabilir.”
Sun hiçbir zaman karezza’da ya da erkeğin çekimserliğinde olduğu gibi sağlıklı, güçlü bir erkeğin kesinkes hiçbir zaman boşalmaması gibi bir öneride bulunmamıştır.
Kitaplarında şöyle yazıyordu: “Güçlü kuvvetli bir adamın çok uzun bir süre kendini tutması zararlı olabilir. Böyle bir kimse eğer çok uzun süre boşatmazsa sivilceler, çıbanlar çıkarabilir.”
Sun S’sû-Mo’nun tek ayrık tuttuğu durum ruhsal bakımdan son derece incelmiş gelişmiş kimselerinkiydi.
Böyle kimselerin belki de bütünüyle boşalmasız bir cinsel yaşamı sürdürebileceklerini düşünüyordu: “Eğer her iki eş de ölümsüzler kadar ruhsal bakımdan incelmiş kimselerse hiç hareket etmeden birleşebilirler. O zaman da Ching uyarılmış olmaz. Aynı zamanda eşler göbeklerinde bir tavuk yumurtası büyüklüğünde bir kırmızı top olduğunu zihinleriyle canlandırarak o bölgede bir duyarlık yoğunlaştırırlar. Son derece hafif olarak gidip gelirler ama aşırı derecede huylanınca hemen geri çekilirler. Yirmi dört saatte eşler bu tür sevişmeyi on iki kez yineleyebilirler. Bu uygulama da insanı uzun ömürlü yapar.”
Sun S’sû-Mo erkekle kadının sevişmeden perhizci bir yaşam sürdürmelerinin her zaman karşısında olmuştur.
Yin / Yang uyumunun ayaraklarından bütünüyle yoksun kalmanın neden olabileceği kötülükler konusunda her zaman uyarılar yapmıştır.
Kitabında şöyle bir söyleşi vardır: Bir hastası: “Daha altmış yaşına erişmemiş bir kimse karşı cinsten bir kimseyle ilişki kurmadan yaşamını sürdürmek istiyor. Bunu yapabileceğini sanıyor musunuz?”
Sun S’sû-Mo: “Hayır! Kadınsız bir erkek uzun yaşamaz. Bir kadının da erkeksiz mutlu bir yaşamı olamaz. Kadınsız bir erkek her zaman bir kadın isteyecek, kadın özlemi çekecektir. Bu özlem de onun ruhunda bezginlik yaratacaktır. Gerçekten bir kadına gerekseme duymazsa bu çok iyi bir şey olur. O zaman uzun yaşayabilir.”
Ama böyle bir kimse pek seyrek çıkar.
Bir kimse belirli aralıklarla boşalma konusunda ki doğal gereksemelerini bastırmaya çalışırsa, Ching’ini koruması çok güç, ama yitirmesi çok kolay olacaktır.
Onu uykusunda yitirecektir ya da sidiğine karışacaktır ya da görüntülerle sevişmek illetine tutulacaktır.
Ching’ini bu yollarla yitirmekse sevişerek yitirmekten yüz kez daha zararlıdır.
BÖLÜM 5
SEVİŞME BİÇİMLERİ
Bir kimse yarım saat ya da daha uzun sevişebilme yeteneğini kazanınca sevişme biçimlerinin sık sık değiştirilmesi son derece önemli olur.
Sevişme, önemsemezlik, özensizlik, aynı durum ve hareketlerin yinelendiği bir tekdüzelik durumuna dönüştürülerek eşlerin birbirinden bıkkınlık duyması önlenmelidir.
Yin / Yang bütünleşmesi sağlık, uzun ömür ruhsal denge ve uyum amacıyla da olsa kıvançla, zevkle, haz duyarak yürütülüp sürdürülmelidir.
1. Dört temel sevişme biçimi ve bunların yirmi altı çeşitlemesi?
Sevişme biçimleri eski Çinlilerin çok önem verdikleri bir konuydu.
Usta Li T’ung Hsüan,T’ung Hsiian Tzu adlı kitapta yalnız sevişme git gel çeşitlerini anlatmakla yetinmiyor aynı zamanda sevişme biçimlerini de ard arda sıralıyor, önce dört temel sevişme biçimiyle başlıyor:
(1) “Tam bütünleşme
(2) Tek boynuzlunun (unicorn) boynuzu
(3) İçtenlikli bağlantı
(4) Güneşlenen balık sonra geleneksel betimleyici terimler kullanarak belli başlı yirmi altı çeşitlemenin tanımına girişiyor.
(ı) İpekböceği koza örüyor; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın iki elinin parmaklarını erkeğin ensesine kenetler, bacaklarım erkeğin arkasına dolayıp ayaklarını birbirleriyle kavuşturur.
(ıı) Ejderhayı tersyüz etmek; (Birinci sevişme biçiminin bir başka çeşitlemesi) erkek sol eliyle kadının ayaklarını kadının göğüslerini aşırtacak kadar yukarı kaldırır, sağ elinin yardımıyla yeşim sapını yeşim kapısından geçirir.
(ııı) İki balık yan yana; (Üçüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi ) yüzyüze ve sıkı sıkı öpüşürken erkek bir eliyle kadının ayaklarından birini alttan kavrar.
(ıv) Sevişen kırlangıçlar; (Birinci sevişme biçiminin bir başka çeşitlemesi) erkek kadının karnı üzerine yüzüstü yatar, bir kolunu boynuna dolarken öbür kolunu belinden geçirir.
(v) Yalıçapkınları birleşiyorlar; (Birinci sevişme biçiminin bir başka çeşitlemesi) kadın sırtüstü yatar ve kendini gevşek bırakır. Erkek dizüstü kadına doğru eğilir ve kadını belinden kavrar.
(vı) Mandarin kazları sarmaşıyorlar; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın yan yatar ve bacaklarını karnına doğru büker bu durumda erkek arkadan girebilir.
(vıı) Uçan kelebekler; (İkinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi)
(vııı) Bir çift uçan ördek; (İkinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek sırtüstü yatar, kadın erkeğin ayaklarına dönük olarak üstüne oturur.
(ıx) Bodur çamlar; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın bacaklarıyla erkeği dolar, her ikisi de iki elleriyle birbirlerini bellerinden kavrarlar.
(x) Sunak yanındaki bambu kamışları; (Bu çeşitleme dört temel sevişme biçiminden hiç birine benzemez) erkek de kadın da yüzyüze ayakta birbirlerine sarmaşır ve öpüşürler.
(xı) Bir çift anka kuşunun dansı; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesiyken sonra ikinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesine dönüşür.)
(xıı) Anka kuşu civcivini kucaklıyor; (Bu tür sevişme kadının iri, erkeğin ufak tefek olduğu çiftler için uygundur)
(xııı) Uçan martılar; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek yatağın yanında durur ve kadına girerken kadının bacaklarını tutar.
(xıv) Sıçrayan yabanıl atlar; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadının ayakları erkeğin omuzlarındadır, böylelikle kadına daha derin girebilir.
(xv) Dörtnal koşan aygır; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın sırtüstü yatar, erkek dizlerini bükerek kadının üstüne oturur, bir eliyle kadını ensesinden kavrarken öteki eliyle ayağını alttan yakalar.
(xvı) Atın toynağı; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın sırtüstü yatar. Erkek yalnız kadının bir ayağını omuzuna koyar, öteki ayak rahatça, doğal durumunda uzatılmış kalır.
(xvıı) Uçan beyaz kaplan; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın yüzü yatağa dönük diz çöker. Erkek de kadının arkasında dizleri üstünde durur ve iki eliyle kadım belinden kavrar.
(xvııı) Ağustos böceği bir dala tutunuyor; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın yüzükoyun yatar, bacaklarını ayırır erkek kadını omuzlarından kavrar ve arkadan girer.
(xıx) Yüzünü ağaca dönmüş keçi; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek bir sandalyeye oturur kadın sırtı erkeğe dönük kendisini belinden kavrayan erkeğin kucağına oturur.
(xx) Yabanıl tavuklar; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi)
(xxı) Kızıl mağarada oynayan anka kuşu; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın sırt üstü yatar her iki ayağını da kendi elleriyle havada tutar.
(xxıı) Bir dev kuş karanlık denizin üstünde yükseklerde uçuyor; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek kadının yukarı kalkmış bacaklarını kollarının üst bölümüyle bastırırken elleriyle kadını belinden kavrar.
(xxııı) Şarkı söyleyen maymun ağaca asılıyor; (İkinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek sandalyeye oturur gibi yatağın kenarına oturur, kadın ata biner gibi yüzü erkeğin yüzüne dönük erkeğin kucağına oturur ve iki eliyle erkeğe tutunur. Erkek bir eliyle kadını kabaetlerinden kavrarken öbür eliyle yatağa dayanır.
(xxw) Kediyle sıçan aynı delikte; (İkinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek arka üstü yatar ve ayaklarını gevşek bırakır. Kadın erkeğin üstüne yapışık olarak yatar bu biçimde erkeğin yeşim sapı iyice derine girer.
(xxv) Bahar sonu eşeği; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın ayakta dururken ellerini yere değdirince-ye kadar eğilir. Erkek kadının arkasında durur ve kadını belinden kavrar.
(xxvı) Sonbahar köpeği; (Dört temel sevişme biçiminin de dışında bir sevişme biçimi) kadın da erkek de elleri ve ayakları üstünde arka arkaya dururlar kıçlarını birbirine iyice yaslarlar, erkek kafasını daha da eğer. Bir elini yerden kaldırarak yeşim sapını kadının yeşim kapısından içeri sokar.”
2. Herkesin kendisine uyan sevişme biçimini bulması?
Hiç bir kitap her çifte uygun gelecek sevişme biçimlerini belirleyemez.
En iyi kitabın bile bazı iyi örnekler göstermekten daha fazla yapabileceği bir şey yoktur.
Yalnız belki okuyucuya kendisine uyacak sevişme biçimlerini bulmak için sürekli arayış içinde olma düşüncesini aşılayabilir.
Taocu sevişme öğrencisi giderek sevişmeyi daha uzun sürdüreceği için eğer sürekli arayış ve denemeler içinde olmazsa sevişme tekdüze bir alışkanlığa dönüşebilir, çekiciliğini yitirir.
Bunun için her çiftin kendilerine en uygun sevişme biçimini bulmaları son derece önemlidir.
Kendi ya da eşi rahat edememişse çeşitli git gel yöntemlerini uygulayamaz.
Kadınla erkeğin daha ilk yatağa girişlerinde her ikisine de en iyi uyacak sevişme biçimini bulabileceklerini düşünmek gerçekdışı bir varsayımdır.
Deneyimi çok fazla olan erkekle kadın bile ilk kez birlikte sevişirlerken tam olarak uyuşamamış olabilirler.
Birbirlerinin bedenlerine alışmaları on kez ya da daha çok sevişmelerini gerektirebilir.
Hatta ondan sonra bile denemeyi sürdürürlerse giderek daha iyi sevişme biçimleri bulabilirler.
Eski Çinlilere göre daha iyiyi bulmak için sürekli bir arayış içinde olmak başlı başına sevişmeye çeşni katan, sevişmeden duyulan tadı ve esrikliği arttıran bir öğedir.
Hiçbir kitabın belirli bir çifte en uygun gelecek sevişme biçimini gösterememesinin nedeni insanların yapılarının değişik olması, aynı yapıda yaratılmamış olmalarıdır.
Bedenleri eşit yapıda, ölçüde, boyda, ağırlıkta olan cinsel organlarının derinliği, genişliği, uzunluğu, kalınlığı tam olarak eşit olabilecek iki çift bulmak olanaksızdır.
Birçok ünlü seks kitaplarının ilginç sevişme biçimlerinin açıklamasını yaparken bu sevişme biçimlerini her çiftin hayal güçlerini kullanarak kendi gereksemelerine en iyi uyacak bir biçime dönüştürmeleri gereğinden söz etmemeleri üzüntü verici bir eksiktir.
Pek renkli bir biçimde betimlenmiş ve çok güzel etkileyici sözlerle adlandırılmış olması bu sevişme biçimlerini uygulamaya çalışacak çiftleri bunaltmak, sıkıntıya sokmaktan başka bir işe yaramayabilirler.
Pek az sayıda çift bu öğretim kitaplarında örnek insan olarak gösterilmiş çiftlerin tıpkısını yapabilirler.
En iyisi resimlerin ya da betimlerin tıpkısını uygulamaya çalışmaktan vazgeçip her çiftin deneyerek kendilerine uyan sevişme biçimlerini kendilerinin bulmalarıdır.
Bir kitap olsa olsa bir başlangıç olabilir.
Aşağıda kendinize en iyi uyacak çeşitlemeleri nasıl bulabileceğiniz konusunda önerilerle dört temel sevişme biçimi sıralanmaktadır.
Dört temel sevişme biçimi şunlardır:
(1) “Erkek üstte.
(2) Kadın üstte.
(3) Erkek ve kadın yüz yüze yan durum da, erkek sağına kadın soluna dönük ya da tam bunun tersi.
(4) Erkeğin arkadan girişi, hayvanların büyük çoğunluğunun sevişme biçimi budur.”
İnsanlar da rahatça yatakta hem erkek, hem kadın sağ ya da sol tarafına yatmış olarak ya da erkek kadının üstüne yatarak bu biçimde sevişebilirler.
Bu sevişme biçimlerinin sayısız çeşitlemeleri olabilir.
Bir çeşitleme erkek kadından bir baş daha uzunsa pek uygun olabilir, ötekisi aynı boyda erkek ve kadın için daha uygun düşer.
Başka farklılıklar bazı kadınların dölyolunun (vajina) yukarda olmasından doğabilir.
Bütün bu bedenin özelliklerinden doğan farklar sevişme biçimlerini sonsuz sayıda çoğaltabilir.
Örneğin erkeğin sevişme biçiminden bütün şu aşağıdaki sevişme biçimlerini ayrıntılandırabiliriz.
(ı) “Erkek avuçlarına dayanarak kendini kaldırabilir.
(ıı) Erkek dirseklerine dayanarak kendini kaldırabilir.
(ııı) Erkek ellerini ve kollarını eşinin kaba etlerinin alt bölümünü kavramak için kullanabilir.
(ıv) Erkek kadını kalçalarından tutabilir.
(v) Erkek kadını belinden tutabilir.
(vı) Erkek kadını sırtından çevreleyebilir.
(vıı) Erkek kadını omuzlarından kavrayabilir. Sol eli kadının sağ omuzunu yandan kavrarken sağ eli kadının sol omuzunu önden kavrar.
(vııı) Erkek kollarını kadının kollarının altından ve sırtından geçirerek kendini dirsekleri üstünde tutabilir. Böylece ta baştan ayak parmaklarına kadar gövdeleri sıkı sıkıya birbirlerine yapışır, eşlerin aynı boyda olmaları durumunda bu ilginç bir çeşitlemedir. Her girişte erkek hız almak için kadının omuzlarını kendine çeker. Bu sevişme biçimi eşlere yalnız cinsel organlarıyla değil tüm bedenleriyle seviştikleri duygu ve izlenimini verir. Hatta bu çeşitlemenin de çeşitlemeleri vardır. Kadın bacaklarını çeşitli biçimlerde kullanabilir. Bacaklarını birbirlerine yakın tutabilir ya da açık tutabilir, erkeği arkasından çevreleyecek biçimde bacaklarını birbirlerine kenetleyebilir. Bacakların kenetlenmesi nin de pek çok çeşitlemeleri olabilir. Erkeğin belinde kenetleyebilir. Kalçalarının alt bölümünde kenetleyebilir ve bu böyle sürer gider.
(ıx) Eşini kendine sıkı sıkı bitişik tutabilir.
(x) Kol uzaklığında tutabilir, yalnızca kalça hareketleriyle gidip gelmeyi sürdürür.
(xı) Kadın bacaklarını bitişik ve düz tutabilir.
(xıı) Kadın bacaklarım adamakıllı açabilir özellikle bu duruş oldukça derin dölyolu (vajina) olan kadınla kamışı orta büyüklükte olan erkekler için uygundur.
(xııı) Kadının bacaklarını omuzuna koyabilir. Bu çeşitleme çok derine girmeyi sağlar ve bazı kadınları son derece huylandırıp zevklendirir. Bazı kadınlar böylesine derin bir girişe ancak birkaç kez gidip gelme süresince dayanabilirler. Bazıları da dölyolları derin olmadığı için hiç dayanamazlar ve böyle bir giriş canlarını yakabilir.”
Birçok erkekler bu çeşitlemeden her derin girişte erbezi torbaları kadının kaba etlerine değdiği için çok değişik bir zevk duyarlar. Bu açıklamalar kadınla erkeğin sevişme biçimlerinde uygulaya bilecekleri sayısız çeşitlemeler konusunda bir fikir verebilir.
Bundan da öte, burada sıralananlar gibi önerileri izlemekle ve bunlarla yetinmekle kalmayıp eşinizle birlikte içinizden geldiğince yeni yeni şeyler bulmaya çalışmak yeni yeni denemelere girişmek konusunda sizi yüreklendirebilir, eşinizle sizin özel beden yapılarınıza ve aynı zamanda sizin kişisel zevk ve seçimlerinize daha iyi uyacak sevişme biçimleri bulabilirsiniz.
3. Biçim değiştirme?
Bir erkek sevişme süresini uzatmada ustalaşınca sevişmenin akışını bozmadan bir sevişme biçiminden ötekine kolaylıkla geçebilmeyi de öğrenmelidir.
Örneğin erkeğin üstte olduğu bir sevişme biçiminden yana yatarak kendini ve eşini, kadınla erkeğin yanyana olduğu sevişme biçimine geçirebilir.
Bu da sayısız çeşitlemeleri olan bir temel sevişme biçimidir.
Bir örnek olarak oldukça ilginç bir çeşitleme: Erkek kadını sağ kalçasının bele yakın bölümünden tutar ve git gel hareketlerine hız yermek için ileri geri oynatır, öbür yandan kadın sağ bacağını erkeğin sol kolunun üstünden aşırtır.
Biraz yaratıcı zekânızı kullanarak yalnız bu çeşitlemeden bile sayısız çeşitlemeler üretebilirsiniz, örneğin erkekle kadının birbirlerine sarılma biçimleri, birbirlerine ne kadar yakın ya da uzak durdukları, kadının bacaklarını ayırış biçimleri ve bu böyle sürer gider.
4. Kadın üstte?
Yan yana sevişme biçiminden şöyle bir çabuk, yumuşak yuvarlanmayla kadının üstte olduğu biçime geçilebilir.
Geniş bir yatakta ya da yere serilmiş bir şilte üzerinde bu geçiş kolaylıkla olur.
Ama çevik çiftler daha dar yerlerde de bunu yapmayı başarabilirler.
Gerçekten denenmeye değecek bir şey bu geçiş...
Çünkü bunun sonucunda elde edilecek iki ayrı yarar vardır. Bunlardan biri, utangaç ve deneyimsiz bir kadın, kadının üstteki sevişme biçiminde ilk adımı atmakta çekingen ve isteksiz olabilir.
Böyle çabuk bir yuvarlanma kadını kolayca ve doğal bir biçimde, utangaçlığı kararını etkileyecek zaman bulamadan bu duruşa geçirebilir.
Bir kez kendini böyle üstte bulunca bu duruşu gerçekten çok sevdiğine karar verebilir, öteki yarara gelince, bu sevişme biçimini gerekli yapan bazı fiziksel nedenler de olabilir.
Bazı kadınlar ancak bu sevişme biçiminde orgazma ulaşabilirler.
Kadının üstte duruşunda kadın çok daha etkili bir rol almış olur, gidip gelme konusunda kendisini en çok zevklendirecek, huylandıracak yöntemi ve açıyı seçebilir.
Daha önce hiç orgazma ulaşmamış kadınların bu duruşta orgazma ulaştıkları saptanmıştır.
5. Kadın üstte olduğu sevişme biçiminin üstünlükleri?
Kadının üstte olduğu sevişme biçiminin erkekler için de, özellikle yaşlı ya da fazla güçlü olmayan erkeklerle genç ve canlı eşleri söz konusu olunca bazı yararları vardır.
Bu sevişme biçiminin hemen her türünde gidip gelme hızını kadın sağlar, erkek-kendini gevşek bırakıp keyfine bakar.
Buna ek olarak birçok erkek bu sevişme biçiminde boşalmayı daha uzun süre denetim altında tutabilir.
Bunun yanında “çabuk yuvarlanma” yöntemini kullanarak erkek sevişme biçimini değiştirmek için kamışını çıkarmak zorunluğunda kalmaz.
Bir kez döl-yolunun ılık ortamından çıkınca ya da git gel durdurulunca sertliğini yitirme eğiliminde olan erkekler için bu “çabuk yuvarlanma” yöntemi büyük kolaylıktır.
6. Kadın üstte sevişme biçiminin çeşitlemeleri?
Genel kanı kadının üstteki sevişme biçiminin kadının ata biner gibi erkeğinin üstüne çıktığı duruş olduğudur.
Kuşkusuz çeşitlemelerden biri budur ve bu çeşitlemeden hoşlanan da pek çok kimse vardır.
Başka bir çeşitleme kadının boylu boyunca erkeğinin üzerine uzanması ve dudaklarını birleştirmesidir.
Bacaklarını adamakıllı ayırabileceği gibi sıkı sıkı bitişik de tutabilir.
Kadının sürekli dizlerinin üstünde durmasıyla karşılaştırılınca bu uygulama rahatlatıcı bir değişiklik olabilir, kadın kendini yavaş ve yuvarlak hareketlerle bir sağa bir sola döndürebilir ve bu hareketleri yaparken göbeğini ve göğüslerini erkeğinkilerle sıkı sıkı bitişik durumda tutabilir ya da ağa yakalanmış balık gibi çabuk kısa git gel hareketleri yapabilir.
Pekçok kadına bu hareketler son derece gıcıklıyıcı ve kışkırtıcı gelir.
Aslına bakılacak olursa bunlar bir git gel hareketi de değildir. Çünkü kamış da dölyolu da hep birbirleriyle olan sıkı sıkı ve derinlemesine yapışık durumlarını sürdürürler.
Kadının böyle boylu boyunca erkeğinin üstüne yüzükoyun yatma biçiminin bir yararı daha vardır, eğer gerçekten güzelse erkek kadının güzel kalçalarının ve kabaetlerinin elleriyle ve kollarıyla iyice keşfini ve değerlendirmesini yapabilir.
Beğenisini açıklamaktan da hiçbir zaman çekinmemelidir. Herkesçe bilinen kadının ata biner biçimde erkeğin üstüne oturduğu durumdan kadının tam ters erkeğin ayakları doğrultusuna dönmesi de bir başka heyecan kamçılayıcı çeşitlemedir.
Eğer kadının organının, dölyolu (vajina) girişi çok yukardaysa, ya da kadın çok iri kıyımsa ya da kadının deneyimi çok azsa kadının üstteki sevişme biçimi bazı sorunlar çıkartabilir.
O zaman da kadın üstteyken çok canlı çok hareketli olamaz.
İşte bütün bu durumlarda erkek kadının git gel hareketlerini yarı yolda karşılayıp yardımcı olabilir ya da kadını omuzlarından tutarak aşağı yukarı hareketlerini yönlendirebilir.
Aynı şekilde ister göğüslerine yakın bölgeden, ister kalçalarının alt bölümünden olsun, kadını belinden de tutabilir.
Kuşkusuz bu kadının boyuna göre erkeğin en rahat biçimde kadına aşağı yukarı hareket verebileceği duruma göre değişebilir.
7. Arkadan giriş?
Dördüncü temel sevişme biçimi olan arkadan girişin de öteki temel sevişme biçimlerinin olduğu kadar çeşitlemeleri vardır:
(1) “Erkekle kadın yan durumda yatakta yatarlar.
(2) Erkek kadının üstündedir.
(3) Kadın dizlerinin üstünde yatağa abanır, erkek döşeme üstünde durur.
(4) Erkekle kadın bir sandalyede kucak kucağa otururlar.
(5) Kadın herhangi bir şeye yaslanır. Yaslandığı şey bir eşya, bir ağaç ya da bir duvar olabilir. Erkek ayakta durarak kadınla birleşir.”
Bu beş sevişme çeşitlemesinde de aşılması gerekli bir sorun vardır.
Eğer kadın klitoris’ten (bızır) uyarılarak orgazma ulaşmaya alışmışsa ya kendi ya da erkeğin parmağıyla klitoris’in uyarılması gerekecektir.
8. Başarının anahtarı içinde olmaktır?
Denemeleri sürdürerek arayış sevişine alanında başarıya ulaşmanın tek sihirli anahtarı her çiftin hiçbir baskı ya da utangaçlık duygusuna izin vermeyen bir arayış içinde denemelerini sürdürmeleridir.
Çiftlerden birinin aklına gelen yenilikler, yenilik önerileri ötekini şaşkınlığa düşürmemeleridir.
Her gün aynı biçimde sevişmek, her öğünde ekmekle süt yemeye benzetilebilir, insan kısa sürede hiçbir şekilde hayal gücünün yardımıyla iştahını etkilemeyen böyle bir yemek düzeninden bıkkınlık duyacaktır.
Sevişme biçimlerinin sevişmenin tadı tuzu, çeşnisi olduğu söylendiği zaman konu hiç de abartılmış olmaz.
Eğer bu sayısız çeşitlemeler olmazsa sevişme coşkudan, esriklikten çok şey yitirir.
BÖLÜM 6
CİNSEL İSTEĞİ KIŞKIRTICI ÖPÜŞME VE TAOCULUK
Öpüşme konusunda Çinlilerle ilgili bir takım uydurmalar, yakıştırmalar vardır.
Pek çok Batılı kesin olarak Çinlilerin öpüşmediklerine inanırlar.
Şu var ki bu inanışların gerçekle hiçbir ilişkisi yoktur. Çinliler Fransızların ya da Amerikalıların yaptığı gibi sokakta selamlaşmak için birbirlerini ağızdan ya da yanaktan gagalamazlar ama sözünü ettiğimiz öpüşmeyle bu konunun hiçbir ilişkisi yoktur.
Kardeşçe yanağa kondurulan bir öpücükle, derin, tutkulu ve dudaklar ve dil aracılığıyla yapılan sözsüz bir sevişme çağrısı arasında dünyalar kadar fark vardır.
Çinlilerin öpüşmedikleri konusundaki inanışın nereden çıktığını kestirmek güçtür.
Hatta tüm yaşamını cinsellikle ilgili araştırmalarla geçirmiş olan Van De Velde’nin bile bu yanlış kanıyı paylaştığı anlaşılıyor.
“İdeal Evlilik” adlı yapıtında, “Çinliler, Japonlar ve Çin Hindi’nin halkları bizim anladığımız anlamda öpüşmezler, ağızlar birleştirileceğine burunlar yaklaştırılarak duyarlıkla nefes içeri çekilir” diye yazmıştır.
Bu iddianın Japonlar ve Çin Hindi’nin halkları bakımından ne derece doğru olduğunu bilemem ama kesinlikle Çinlilerin öpüşme yönteminin bu olmadığını biliyorum. Belki Çinlilerin herkesin yanında bebeklerini koklayarak sevmek gibi bir alışkanlıkları olmasından Van De Velde böyle yanlış bir izlenim edinmiş olabilir.
Çinliler bebekleri koklamayı pek severler ve bakımlı bebeklerin kendilerine özgü pek hoş bir kokuları vardır. Anlaşılıyor ki Van De Velde’nin herkesin önünde yapılan görebildiği tek öpüşme biçimi budur.
Çinliler öpüşürler, ancak bunu pek gizli bir şey olarak kabul ederler ve herkesin önünde öpüşmeleri çok az rastlanılan bir olaydır.
Bugün Batı’da öpüşmenin hatta en tutkulu öpüşmenin bile hiçbir çekingenlik duyulmadan herkesin önünde yapılmasına karşın Çinlilerin herkesin önünde kendilerini tuttukları söylenebilir.
Belki konu budur.
Yoksa cinsel isteği kışkırtıcı öpüşmeyi Çinliler, cinsel birleşmenin çok önemli ayırtılmaz bir parçası olarak kabul etmişlerdir.
1. Yin özü?
Taocu sevişme ustası Wu Hsien, “Üç Doruğun Ürettiği Tanrı İçkisi” adlı yapıtında cinsel isteği kışkırtıcı, tutkulu öpüşmeye çok ayrıntılı, önemli bir yer vermiştir.
Bu doruklar Taocu felsefenin temeli olan Yin Yang uyumunu sağlayıcı bir öz üretirler.
(1) En yukarda ki kızıl lotus doruğu’dur (dudaklar.)
Onun ürettiği tanrı içkisi “Yeşim Kaynağı” kadının dilinin altındaki iki oyuktan gelir.
Eğer erkek diliyle kadının dilinin altını uyarırsa bu öz, haznesinden dışarı fışkırır.
Görünümü saydamdır ve erkekler için çok yararlıdır.
(2) Onun altında ki “ikiz doruklar”dır (memeler.)
Onun ürettiği tanrı içkisi “Beyaz Kar” meme uçlarından gelir, rengi beyaz tadı tatlıdır.
Bu özden içmek yalnız erkekler için değil hatta kadınlar için daha da yararlıdır.
Kadınların kan dolaşımını güçlendirir, adet dönemlerini düzene koyar, bedenini de ruhunu da dinginleştirir, mutluluk ve erinç verir.
Hem “Çiçekli Haznesi”nde (ağzı), hem de “karanlık kapısı”nda ki (kadınlık organı) salgı üretimini çoğaltır.
Hiç çocuk doğurmamış ve göğüsleri süt yapmamış kadınlar için bu özün yararı da ha da büyüktür.
(3) En alttakinin adı “Mor Mantar Doruğu” ya da “Beyaz Kaplan İni” ya da “Karanlık Kapı”dır (kadınlık organı.) Onun ürettiği tanrı içkisi “Mehtap Çiçeği”dir.
Bu içki yin sarayında (döl yatağı) güvenli bir biçimde saklanır.
Bu öz son derece kaygandır ama Yin sarayının kapısı hemen her zaman kapalıdır.
Ancak kadın yüzü ateşlenip sesi fısıltıya dönüşene kadar isteklendirildiği zaman açılır ve o zaman tanrı içkisi dışarı akar.
İşte o zaman yeşim sapı iki üç santim geri çekilmeli ama gidip gelme sürdürülmelidir, bir yandan da kadın ya ağızdan öpülmeli ya da meme uçları emilmelidir.
Üç doruğun ürettiği tanrı içkileri bunlardır.
Taocu sevişmeyi bilen kimse tutkusunun tutsağı olmadan, tutkusunun elinde bilinçsiz bir oyuncak olmadan, tüm nazlara duyarlıdır.
Taocu sevişmeyi uygulayan çift boğazlarına kadar şehvete gömülmüşlerdir.
Ama bu dünyalıların bildiği şehvet değildir.
Onun için de boğulmadan ondan yararlanmasını bilirler.
2. Öpüşme ve cinsellik organlarının ağızla uyarılması?
Tüm eski Taocu sevişme kitaplarının ısrarla üzerine vurgu yaptığı konu cinsel isteği kışkırtıcı, derinlemesine öpüşmenin ne derece önemli olduğudur.
Bu kitaplar sıralamada böyle bir öpüşmeyi cinsel birleşmeden hemen sonraya koyuyorlardı.
Bu tür öpüşmede de tıpkı cinsel birleşmede olduğu gibi kadın da, erkek de Yin Yang uyumundan yararlanırlar. Kadınların da erkeklerin de öpüşmek hoşlarına gittiğine göre her fırsatta, her olanak buldukça, niçin bol bol öpüşmesinler?
Böyle yaparak birbirlerinin özlerinden de doya doya içmiş olurlar.
Yeşim özünden -yani tükrük- içmenin Yin Yang uyumu bakımından yaşamsal önemi vardır.
Cunnilingus ve Fellatio, ya da ağız yoluyla kadının da erkeğin de cinsel organlarının uyarılması, kadının da erkeğin de cinsel isteklerini kışkırtmakta son derece etkilidir.
Yalnız şu var ki, erkeklerin denetimi elden kaçırmaması, bu uyarının boşalmaya yol açmaması için çok dikkatli olmaları gerekmektedir.
Bir kadının başarılı bir biçimde erkeklik organını uyarması için (fellatio) ağzını gevşek tutmayı öğrenmiş olması gereklidir.
Eğer kadın ağzıyla çok sert ve hırpalayıcı hareketler yaparsa, eğer dilini dişlerine kalkan yapmayı bilmezse oradan tanrının içkisinden içeceğine Yü Heng’i incitebilir. Bazı kadınlar klitoris’in (bızır) dişlenmesinden hoşlana bilirler ama şaka yollu da olsa kamışlarının ısırılmasından hoşlanan erkek eğer çıkarsa, pek az çıkar.
Kadın organının ağız yoluyla uyarılmasının (cunnilingus) hiçbir sakıncası yoktur, kadınların büyük çoğunluğu da bundan büyük bir haz duyarlar.
3. Öpüşmenin yararları?
Gövdenin ayrı ayrı her yerinin nasıl öpülmesi gerektiğinin öğrenilmesi basit olmakla birlikte önemli bir konudur. Basittir, çünkü öpüşmede üstesinden gelinmesi gerekli erken boşalma gibi, cinsel güçsüzlük gibi, kadın organının salgı yapmaması gibi engeller yoktur.
Bir tek ruhbilimsel engel vardır.
Çok kimsenin kafasında öpüşme adet yerini bulsun diye karşısındakini maç diye öpmekten öte bir şey değildir. Onlar öpüşmenin bu türüyle ötekisi arasında bir ayırım yapmazlar.
Oysa esin dolu derin şehvetli bir öpüşmeyle birbirlerine mikrop bulaştırmayacak biçimde sadece dudakların birbirinin üstüne bastırıldığı keyifsiz bir öpüşme arasında dünyalar kadar fark vardır.
Birisinde yer yerinden oynar, öylesine yerinden oynar ki bazı kadınlar böyle coşkulu bir öpüşmede orgazma ulaşabilirler ötekinde öyle fazla üzerinde durulacak bir şey olmaz.
Tutkulu bir öpüşme hatta öyle sıradan bir cinsel birleşmeden bile daha doyurucu olabilir bazen.
Kadının da erkeğin de öpüşmeden en fazla zevk alıp yararlanabilmesi için dudakların, dilin ve ağzın nasıl kullanılacağının öğrenilmesi gereklidir.
Havelock El-Lis’in dediği gibi: Dudaklarımız deriyle mukaza zarı arasında son derece duyarlı bir sınır bölgesidir.
Birçok bakımdan kadınlık organı -dölyolu (vajina) girişine benzetilebilir.
Şu farkla ki dilin canlı ve etkili hareketlerinin katkısıyla duyarlılığı da ha da arttırılmış güçlendirilmiş olarak daha başka bir deyişle dudaklarda ve dilde kadınlık organı ve kamışın özelliklerini içeren cinsel duyarlılığın yoğun olduğu organlara sahip bulunuyoruz.
Buna karşın bu organlarda kamışın ve dölyolunun (vajina) kusurlarından hiçbirisi yoktur.
Kamışı da kadınlık organını da büyük ölçüde istencin etkinliği dışında ki kaslar denetir.
Buna karşın dudakları ve dili istencin etkin olduğu kaslar denetir.
Bundan çıkan sonuç şudur: İstediğimiz kadar çok, istediğimiz kadar uzun, hatta yorgun düşsek bile -nefessiz kalana dek- öpüşebiliriz.
Aynı denetimi cinsel organlarımızda sürdüremeyiz.
Taocu sevişmede ustalaşmış bir kimse bile çok yorgun olduğu zaman sertleşmede güçlükle karşılaşabilir.
Gene büyük bir üzüntü içinde olan bir erkekle kadın da sevişmede buna benzer güçlüklerle karşılaşabilirler.
Oysa son derece bitkin bir erkekle kadın cinsel organları işlevlerini göremez duruma düştükten sonra da dudaklarıyla ve dilleriyle sevişmeyi sürdürebilirler.
4. Meme uçlarının öpülmesi?
Genel kanı meme uçlarının öpülmesinin hemen her kadını cinsel birleşmeye hazırlayacağıdır.
Oysa uygulamada bu kanı her zaman doğrulanmaz, kadından kadına tepkiler büyük değişiklikler gösterir. Kadınların meme uçları hemen hemen bütün bütün duyarsızken başka kadınların ki öylesine duyarlıdır ki memelerinin okşanması onları orgazma ulaştırmaya yetebilir.
Kadınların büyük çoğunluğu memelerinin emilmesinden hoşlanırken bundan nefret eden bir azınlık da yok değildir. Erkek öncelikle kadının bu konuda ki tepkilerini öğrenmeye çalışmalıdır.
Çünkü memelerin emilmesi hem erkek, hem kadın için sağlığa çok yararlıdır.
Elbet erkek kadının göğüslerini hoyratça hırpalamaktan kaçınmalıdır.
Kısa zamanda kadınların büyük çoğunluğunun göğüsleriyle cinsel organları arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu anlayacaktır.
İki meme ucunun ya öperek ya emerek ya okşayarak uyarılması kadınların büyük çoğunluğunun cinsel organlarında büyük haz duymalarına ve dölyolunun (vajina) bol miktarda salgı yapıp sulanmasına yol açacaktır.
Bununla birlikte kadınların birçoğunda da sanki böyle bir bağlantı yokmuş gibidir.
Oldukça tuhaf görünebilir ama kadının göğüslerinin büyüklüğü ve güzelliğiyle kadının göğüslerinin öpülüp emilip yalanmasından hoşlanması arasında hiçbir ilinti yoktur.
Eğer erkek sabırlı ve yeteri kadar becerikliyse bu görünürdeki duyarsızlık, bağlantısızlık özenli ve düzenli olarak aralıksız emilme ve okşanma sonucunda çok kez birkaç ay içinde giderilebilir ve kadının duyarlığı uyandırılabilir.
Sinirsel bağlantılar her zaman yerindedir.
Onların uyanmamış olmalarının nedeni yeterince uyarılmamış olmalarından başka bir şey değildir.
5. Cinsel isteğin kışkıtıcı öpüşmenin geliştirilmesi?
Her şeyden önce ağız ve yüz kasları gevşek bırakılmalıdır. Ağzın ve dilin gevşetilmesi şehvetle öpüşebilmenin ön koşuludur.
Çünkü ancak böyle bir gevşeme olabilirse erkek eşinin ağzıyla ve diliyle daha yaygın ve zevkli bir dokunum ilişkisi kurmuş olabilir.
Gergin sıkılmış bir ağız yalnız duyarlığının büyük bölümünü yitirmekle kalmaz bir yandan da eşinin dudaklarıyla kendi dudaklarını sıkı sıkı birleştiremeyeceği için arada boşluklar kalır.
Böyle olunca da arada kalan boşluklar yüzünden tam dokunum sağlanamadığı için öpüşme kışkırtıcılığından, uyarıcılığından çok şey yitirmiş olur.
Eğer anımsayabilirseniz ağızlar ne kadar bütünleşir ve öpüşme ne kadar derinleşirse öpüşmeden alınan haz o kadar yoğunluk kazanır.
Anımsaya bileceğiniz ikinci bir nokta şehvetli bir öpüşmenin bütün duyuların katılımını gerektirmesidir: Dokunum, koku, tad alma, hatta işitme...
Bunun için de bedensel sağlığınızı korumaya ve temizliğe son derece dikkat etmelisiniz.
Örneğin kötü bir nefes kokusu karşıda ki için dayanılmaz derecede rahatsız edici olabilir.
Böyle bir koku genellikle ağzınızda, sinüs’lerde ya da sindirim dizgenizde bir bozukluğun göstergesidir.
Koku gidericiler kullanarak ya da ağzınızı yıkayarak bunları yüzeysel olarak gidermeye çalışacağınıza bunları doğru dürüst sağaltmak için gerekli önlemleri almalısınız, özellikle sevişme girişiminde bulunmadan önce tertemiz olduğunuzdan kesinlikle emin olmalısınız.
Yatak arkadaşınız aynı yemeklerden yememişse baharlı yemeklerden kalan o keskin kokular rahatsızlık verici olabilir.
Bunun gibi alkollü içki ve sigara kullanmayanlara da bunların kokuları tiksinti verebilir.
Bütün bunlar çok önemlidir.
Çünkü derin ve şehvetli öpüşmede eşler birbirlerinin dudaklarından ve dillerinden içmelidirler.
Bu yolla da birbirlerini sınamış olurlar.
Eğer birinin tükrüğü ötekine tiksinti veriyorsa o zaman başta sandıkları kadar birbirlerine uygun çiftler olmadıkları ve kendilerine daha çekici gelecek bir başka eş aramaları gerektiğini düşünmelidirler.
Hiç sakınmadan birbirlerinin tükrüklerinin zevkine varamayan bir çift için doyurucu bir şehvetli öpüşme ilişkisi kurmak olanaksızdır.
Böyle bir ilişki olmadıkça da sevişmenin önemli bir bölümü eksik kalacaktır.
Buraya kadar dişlerden hiç söz etmedik ama dişlerin de şehvetle öpüşmede önemli bir işlevi vardır.
Arada bir eşinizin dudaklarını ya da dilini dişleyebilirsiniz. Tabii canını acıtmadan...
Yalnız gerçek mazohistler acı çekmekten zevk duyarlar. Kulak memelerinin boynun ya da omuzların dişlenmesi ya da ısırılması gerçekten çok etkileyicidir.
Pek çok kadın ve pek çok erkek özellikle cinsel birleşme sırasında böyle ısırılmaktan son derece zevk alırlar.
BÖLÜM 7
TAOCU SEVİŞMENİN GELİŞMESİ VE GERİLEYİŞİ
1. Kadının doyum sağlanmasına verilen önem?
Taocu sevişme varlığını büyük oranda eski Çinlilerin sevişmede erkek kadar kadını da doyuma ulaştırma isteğine borçludur.
Bundan binlerce yıl önce Taocu sevişmenin kuralları belirlendiği zaman insanların evren görüşü bunu gerektiriyordu.
O zamanlar Taocu sevişme Yin ve Yang Taosu ya da Yin Yang’ın bütünleştirilmesi adıyla biliniyordu.
Adından da anlaşıldığı gibi amaç erkekle kadının uyumunu sağlamaktı.
Yin ve Yang’ın uyumunun tam olabilmesi için erkeğin kadınını tam olarak doyuma ulaştırması gerekiyordu.
Bu konuya ne derece önem verildiği İmparator Huang Ti’yle danışmanı Su Nü arasında geçen kadının sevişme sırasında ki tepkilerinin nasıl yorumlanması gerektiğiyle ilgili söyleşilerinden anlaşılmaktadır.
Bu söyleşilerin bir bölümünde Su Nü erkeğin yaklaşımlarına karşı kadının gösterdiği beş temel tepkiyi anlatmaktadır:
(1) Eğer kadın erkeği istiyorsa erkek kadının nefes alış verişlerinde bir değişim olduğunu gözlemleyebilir.
(2) Eğer kadın birleşmeye hazırsa burun delikleri açılır, ağzını aralar.
(3) Eğer kadın Yin selinin boşalmasını (orgazm olmak) istiyorsa gövdesi sarsılır ve erkeği sıkı sıkı tutar.
(4) Eğer tam olarak doyuma ulaşmak isteği içinde kıvranıyorsa kadını adamakıllı ter basar.
(5) Eğer kadın bütünüyle doymuşsa gövdesi iyice yayılır kolları bacakları gevşemiş bir durumda boylu boyunca serilir, derin uykudaymışçasına gözleri kapanır.
Gene aşağıdaki on ayrıntılı gösterge kadının tepkilerinin ve erkeğin kendisini mutlu etmesi için beklentilerinin neler olduğunun belirtileridir. On gösterge şunlardır:
(a) Kadın iki eliyle erkeği sıkı sıkı tutar bundan kadının erkekle daha sıkı dokunum ilişkisi içinde olmayı istediği anlaşılır.
(b) Kadın bacaklarını havaya kaldırır, bundan kadının bızırına (klitoris) daha yakın bir sürtüşme ilişkisi istediği çıkarsanabilir.
(c) Kadın karnını şişirir bundan kadının daha sığ gidip gelmeler istediği sonucuna varılabilir.
(d) Eğer kalçalarını, butlarını oynatıyorsa bundan kadının son derece zevk aldığı anlaşılır.
(e) Eğer ayaklarını erkeği kendine çekmek için çengel gibi kullanıyorsa bundan kadının daha derin git gel istediği anlaşılır.
(f) Kadının bacaklarını erkeğin arkasına dolaması daha fazla istediğinin göstergesidir.
(g) Bir bu yana bir öbür yana çalkalanıyorsa bu bir sağ yönden bir sol yönden gelen derin gidip gelmelere istekli olduğunun göstergesidir.
(h) Kadın gövdesini yükselterek erkeğe olan yakınlaşmasını arttırmaya çalışıyorsa bundan kadının çok büyük zevk duyduğu anlaşılır.
(j) Kadının organı iyice sulanırsa Yin seli gelmiş demektir. Erkek kendi de kadının mutlandığını görebilir.
Han soyu döneminde (İÖ 206-İS 219) yaşamış olan Taocu sevişme ustası Wu Hsien gene kadının isteğinin çoğaldığının belirtisi olan şu göstergeleri sıralıyor:
(ı) Kadının solukları sıklaşmış, sesinde denetleyemediği bir titrem başlamıştır.
(ıı) Kadın gözlerini kapamış, burun delikleri açılmıştır, konuşacak gücü kalmamıştır.
(ııı) Gözleri erkeğine takılıp kalmıştır.
(ıv) Kulakları ve yüzü kızarmıştır ama dilinin ucu hafifçe soğumuştur.
(v) Elleri ve karnı sıcaktır. Sözleri anlaşılmaz bir mırıltıya dönüşmüştür.
(vı) Yüzünde büyülenmiş gibi bir görünüm vardır. Gövdesiyle kolları bacakları pelte gibi yayılmıştır.
(vıı) Dilinin altında tükrüğü kurumuştur, gövdesiyle sıkı sıkı erkeğine değmektedir.
(vııı) Kadın organının damar gibi attığı farkedilmektedir ve adamakıllı salgı yapmıştır.
Wu Hsieni’n bütün bunlara ekleyecek bir uyarısı vardır: Bütün bunlar kadının istekliliğinin genel göstergeleridir. Bununla birlikte erkek durumu denetlemeli cinsel birleşmeden yararlanmak için gereksiz yere acele etmemelidir.
Çok yakın zamanlara kadar kadının doyum sağlamasının önemliliği konusu devrimci bir konuydu ve bu konunun öneminin benimsenmesi gerçek bir “Cinsel Devrimi” gerektirdi.
Oysa eski Çin’de bu konu Taocu felsefenin temel taşı sayılmıştı.
Belki de ilk kez Taocu sevişme kuralları oluşturulduğu zaman Çin toplumu anaerkil düzenden henüz ataerkil düzene dönüşme aşamasındaydı ve kadının toplumsal durumu erkeğinkiyle hemen hemen eşit düzeydeydi.
Bir örnek olarak o dönemde yaşamış olan İmparator Huang Ti’nin dört danışmanından üçünün kadın olduğu gösterilebilir.
Belki de en eski Taocu sevişme metinlerinde çiftlerin uyum içinde doyum sağlamalarının önemi ve cinsel ilişkide eşitlik üzerinde ısrarla durulmasının nedenini buna bağlayabiliriz.
2. Han soyu?
Aradan pek çok yüzyıl geçtikten sonra han soyu döneminde bu denge bozuldu.
Erkek giderek siyasal, toplumsal ve cinsel bakımdan daha ayrıcalıklı bir durum elde etti ve kadın erkek eşitliği yok oldu.
O zamanlar Taocu sevişme aşağıda ki adlarla tanıtılmaya başladı.
Yin ve Yang işi Yin Taosu Yin ve Yang tekniği içerlek odanın tekniği ilk kez bu dönemde teknik sözcüğünün kullanılmaya başlamış olması, üzerinde durulacak bir noktadır.
Bunun anlamı asıl özgün Taocu felsefenin ilkelerinin bir tekniğe indirgenmiş olmasıdır.
“Yin Taosu” terimi bile değişik bir anlamda kullanılmıştır. Bu dönemde değişik yazarların elinden çıkmış bununla birlikte hepsi “Yin Taosu” adını taşıyan çok sayıda kitap vardır.
Bu kitapların kadın açısından Taocu sevişmeyi inceleme konusu yaptıkları sanılabilir.
Oysa gerçekte bu kitaplar yalnız ve yalnız erkekler içindir ve konuları da erkeklerin kadınları ya da “Yin’i” nasıl kendi yararlan için kullanabilecekleriyle ilgilidir.
Konuya salt erkeklerin gözüyle bakılmıştır.
Kadınlar erkeklerin yararlanacağı ya da zevkleri için kullanacakları bir zevk aracı gibi ele alınmaktadır.
Sevişme konusu da bütün öteki konularda olduğu gibi salt erkeklerin yararı göz önünde tutularak erkeklerin üstünlük övüncünü arttırmak, kendini beğenmişliklerine destek yapmak ve kadının rolünü yalnızca erkeğin bu üstün durumunu daha da belirginleştirmek olarak düşünülmüştür.
Ne var ki, uygulama söz konusu olunca durum gözüktüğü kadar kötü değildi.
Toplumsal açıdan kadının durumu kötüleşiyordu ama bir yandan da eski Taocu ilkeler varlıklarını sürdürüyorlardı. Yazarlar ve Taocu sevişme ustaları kadının doyum sağlamasının ne denli önemli olduğu konusuna sürekli vurgu yapmaktan vazgeçmemişlerdi.
Kadının istekli katılımı olmadan bir erkeğin sevişmeden gerçek bir kıvanç duyamayacağını belirtmekten geri durmuyorlardı.
Kronhausen’ler doğulu aşk sanatı konusunda yapmış oldukları araştırmalarda bu konuya ilginç bir yorum getirdiler, kadının sevişmedeki rolü konusunda Japonlar’la Çinlilerin tutumları arasındaki farklılık üzerinde durdular: Japon erotik resimleriyle çinlilerinkileri karşılaştırdığımız zaman dikkatimizi çeken bir başka farklılık bu iki ulusun cinsel davranışlarındaki benzemeyen yanlan da belirginleştirmekteydi.
Çin erotik sanatında sık sık, kendisiyle sevişmeyi kabul etmesi için kadına yalvarıp yakaran erkekleri temsil eden resimlere rastlanmaktadır.
Buna karşın Japon resimlerinde kadının çekingenliği ve direnci erkeğin saldırgan tutumuyla kolayca yenilgiye uğratılmaktadır.
Çok kez bu erkek saldırganlığı zorla cinsel birleşmede bulunmak noktasına kadar götürülmektedir.
Oysa zor kullanımı Çin sevişme sanatında çok az rastlanan bir olaydır.
Kesinlikle, Taocu çinli yatak arkadaşıyla uyum sağlamadıkça sevişmeden beklediği yaran sağlayamayacağı inancındadır.
Han soyu döneminde yazılmış “Yin Taosu” el yazmalarından hiçbirisi günümüze ulaşamamıştır.
Ama dördüncü yüzyılda yaşamış Taocu sevişme ustası Pao Pu Tzu’nun (Çok ünlü simyacı Ko Hung) el yazmaları bugün elimizdedir.
Pao Pu şöyle yazmıştı: Dünyanın en iyi ilaçları da en iyi yiyecekleri de eğer Taocu sevişmeyi bilmiyor ve Taocu sevişmeye inanmıyorsanız size yardımcı olamaz.
Eski çağlarda yaşamış Hsüan Nü De Su Nü de (İmparator Huang Ti’nin iki kadın danışmanı) bir kadınla erkeğin birleşmesiyle, suyla ateşin bir araya gelmesi arasında bir benzeşme kurmaya çalışmışlardı.
Su da ateş de öldürür ama bir yandan da yaşatır, öldürmesi ya da yaşatması o kimsenin Taoyu bilip bilmemesine bağlıdır.
Eğer biliyorsa ne kadar çok kadınla sevişirse bunun sağlığına o kadar çok yararı olur.
Ama eğer bilmiyorsa onu çabuk çabuk mezara götürmeye tek bir kadın yeter de artar bile.
3. Sui soyundan Ming soyuna?
Daha sonra ki dönem ya da üçüncü dönem Sui soyuyla (İS 589-618) başlar ve Ming soyunun (İS 1368-1643) sonuna kadar sürer.
Bu dönemde kadınla erkek arasında ki uyum ve işbirliği bütün bütün bozulmuştur.
Huang Ti’nin zamanında ki kadınla erkeğin birbirlerine karşılıklı olarak gösterdikleri sevgi ve saygı, sonra ki İmparatorların dönemlerinde yerlerini kadınlara karşı boş inanlara bırakmışlardır.
Bu dönemde erkeklere kadınlara güvenmemeleri, kadınlardan korkmaları yolunda öğütler veriliyordu.
Taocu sevişme bile yolundan saptırılmıştı.
Altıncı yüzyılda yaşamış bir Taocu sevişme ustası olan Chung Ho şöyle yazıyordu: Eğer bir erkek kendi Yang özünü güçlendirip geliştirmek istiyorsa kadınına kullandığı teknik konusunda bilgi vermemelidir.
Eğer dikkatsizlik eder de kadınının tekniğin gizlerini öğrenmesine engel olamazsa, teknik yalnız yararsız olmakla kalmaz, kendisine zarar vermeye de başlar.
Bunu öldürücü silahınızı düşmanınıza kendi elinizle vermenize benzetebiliriz.
Başka bir bölümde erkek yanlış bir kadının eline düşerse başına gelebilecek kötülüklerden söz ediyor: Yalnızca erkeğin Yang özünü geliştirmek için bir kadından Yin özü almaya gereksemesi yoktur, aynı biçimde kadının da Yin özünü geliştirmek için erkekten Yang özü almak gereksemesi vardır.
Batının ana kraliçesi işte böyle bir kadındı.
Seviştiği her erkek sevişme sonucunda hastalanırdı, buna karşın Batı’nın ana kraliçesi ne pudra, ne boya kullanmaya gerek duymadan gençliğini güzelliğini korurdu. Söylendiğine göre kendini yalnız süt ve peynirle besler, beş telli ut çalarak gönlüyle zihni arasında ki uyumu sağlardı.
Gene söylendiğine göre hiç evlenmemiş, genç erkeklerle sevişerek gönlünü eğlendirmişti.
Elbette yaşamı iyi bir örnek sayılamaz.
Ana kraliçe olarak yüksek bir yeri olsa da böyle bir yaşam sürmemesi gerekirdi.
4. Boş inançlar ve vapirizim?
Taocu sevişme tekniğinin kadından gizlenmesi düşüncesi Taocu sevişmenin ilk kez çıktığı zamanlardan çok daha sonraları ortaya çıkmış sayısız boş inanlardan yalnızca biridir.
Kişisel olarak ben Taocu sevişme uygulamalarımı yatak arkadaşımdan gizlemedim.
Eski Çinlilerin de böyle yaktıkları kanısındayım.
En olumlu, en iyi sonuçların alınabilmesinin eşlerden ikisinin de konuyu iyice anlamalarını gerektirdiği inancındayım.
Uydurma olduğunda hiçbir kuşku olmayan ana kraliçe öyküsü kan emici cadı (vampir) öykülerinin bütün özelliklerini içermektedir.
Yaşlı kadın genç erkeklerin arkadaşlığını elde etmek için yanıp tutuşmaktadır: Böyle yaparak boyaların yardımı olmadan gençliğini sürdürmeye yetecek hemen hemen doğaüstü bir güç kazanmaktadır.
Ana kraliçenin neden olduğu yıkımlara, ölümlere karşı umursamazlığı tüm kültürlerde ki masallarda ki ortak Femme Fatale tipine uygun düşmektedir.
Vampirizm Batılı bir sözcüktür.
Norveçli ressam Edward Munch hem yağlı boya, hem de taşbasma vampir resimleri yapmıştır.
Vampir adını taşıyan pek çok yapıtı vardır.
Bu resimlerin hemen hemen hepsi birbirine benzer. Hepsinde bir erkeği ensesinden öpen bir genç kadın vardır.
Resimlerin verdiği izlenim genç adamın kanını emen bir vampirdir.
Tüm yaşamı boyu Munch kadınlara yaklaşmaktan çekinmiştir.
Bir kadınla sevişmenin ölümle çiftleşmek anlamına geleceğini düşünüyordu.
Kadınlara karşı duyduğu sayrıl korku kardeşi Andreas, 1895 yılında pek genç bir yaşta, evlendiğinin altıncı ayında ölüverince büsbütün çoğaldı.
Munch’a göre yengesi iyi bir kadındı ama kardeşi için fazla canlı, fazla güçlü bir kadındı.
Bir bakıma eski Çinlilerin cinsel ilişkiler konusunda ki düşünceleri de Munch’unkilere benziyordu.
Onlar da seksin erkeği ölüme götürecek derecede sakıncalı olduğunu düşünüyorlardı.
Ancak Çinlilerin buna karşı buldukları çözüm kadınlardan uzak durmak değildi.
Sayrıl bir saplantıyla kadınlardan kaçınmak yerine Taocu sevişme yöntemini geliştirdiler.
Taocu sevişme, sevişmeyi erkekler için zararsızlaştırmakla kalmıyor, buna ek olarak sevişmeyi hem kadın, hem erkek için kesinlikle yararlı da yapıyor.
Tıpkı insanoğlunun insanlığın yararı için coşkun ırmakları ve sel sularını dizginlemek için setler yapması gibi Taocu ustalar da cinsel gücü insanlığın yararı için bir düzene koymanın yolunu buldular.
5. Bazı zihin bulandırıcı kavramlar?
Taocu görüşe göre, kadın kaç yaşında olursa olsun önemi yok, kadına sevişmenin zarar verdiği tek durum, seviştiği erkeğin deneyimsizliği, bilgisizliği yüzünden sürekli olarak kadını doyuma ulaşmadan yarıda bıraktığı durumlardır, işte bunun içindir ki kadının doyuma ulaştırılması konusundaki ısrarlı tutumu Taocu sevişmenin en başta gelen öğelerinden biri olmuştur.
Öbür yandan kadının erkeğini sürekli olarak boşalmaya zorlamaması, bu durumun da erkeği yıkıntıya götüreceği konusunda da ısrarlı uyarılar yapmıştır.
Taocu sevişme kuramının en önemli yönü boşalmanın denetlenmesidir.
Bu denetimin amacıysa kadının cinsel doyumu sorunuyla erkeğin sağlık ve esenliğinin korunması konusunun uzlaştırılmasıdır.
Şimdi artık kadının erkeğin en büyük düşmanı olduğu yolundaki düşüncenin nereden kaynaklandığını kestirmemiz güç değil.
Belki Taocu sevişme konusunda ilk kitap olan “Sü Nü Ching”de köklerini bulabiliriz.
Bu kitapta Su Nü, erkeğin Ching’ini (Ersuyu) nasıl koruması gerektiğini anlatırken düşman sözcüğünü kullanıyor: Bir düşmanla karşılaşan kimse kendisini altın ya da yeşim değerinde tutarken düşmanı sanki taşmış, tuğlaymış gibi düşünmelidir.
Denetimi yitirip Ching’ini akıtacağını anlayınca hemen o anda kendini geri çekmelidir.
Bir kadınla sevişmek çürük yularlı bir atı dörtnala koşturmak ya da içi sivri uçlu kargılarla dolu bir uçurumun kenarında yürümek kadar tehlikelidir.
Bir erkek Ching’ini korumasını öğrenirse ona kadınlardan hiçbir zarar gelmez, kadınlardan çekinmesi için hiçbir neden kalmaz güven içinde sevişebilir.
Bir genç erkeğe verilebilecek ilginç ve etkileyici öğütler bunlar.
Ama Su Nü’nün düşmandan sözederken ne demek istediği tartışma konusu yapılabilir.
Benim görüşüme göre Su Nü’nün sözleri bağlamı dışına çıkartılmış, anlamından saptırtılmıştır.
Onun amacı kadını bir düşman olarak yaftalamak olamazdı.
Yalnızca erkekleri Ching’lerini korumaya isteklendirmeye çalışıyor olmalıydı.
Bu amaçla çeşitli benzetmeler, eğretilemeler yapıyordu at, altın, yeşim ve uçurum gibi “düşman” sözü de bu amaçla kullanılmış olmalıydı.
Daha ileri tarihlerde Taocu sevişmeyle ilgili kitaplar yazmış olan bazı yazarlar kendi görüşlerine destek yapmak için bu sözlere sıkı sıkı yapışıp onları anlamından saptırmış olmalılar.
Yoksa su nü’nün kendi cinsine karşı bu derece hain olması düşünülemez.
Gene Taocu sevişme konusunda ortaya atılmış hatta ötekinden de daha yaygın zihin bulandırıcı bir başka düşünce bir gecede olabildiğince çok kadınla sevişme düşüncesiydi.
Daha sonra ki dönemlerde yaşamış birçok yazar özellikle bunu salık veriyorlardı.
Sanırım bu düşünce çokkanlı eski Çin toplumundan kalma bir miras olarak değerlendirilmelidir.
Bu açıdan bakınca Taocu sevişmede ustalaşan bir erkek bir gecede çok sayıda kadını doyuma ulaştırabilecek gücü ve yeteneği elde etmiş olacaktır.
Niçin hareminde ki tüm kadınlarla sevişmesin?
Ancak Huang Ti’nin üç kadın danışmanından hiçbiri bir gecede birden çok kadınla sevişmeyi salık vermemişlerdi. Hiç olmazsa elimize ulaşan söyleşilerde böyle bir bölüme rastlamıyoruz.
Yalnız erkek danışmanı P’eng Tsu böyle bir öneride bulunuyor.
Sui soyundan başlayarak Çin’de kadının durumu giderek kötüleşti.
Bir örnek olarak T’ang soyu döneminde (İS 618-906) bir felsefe olarak Taoculuk ve onunla birlikte Taocu sevişme çok ilgi toplamış ve yaygınlaşmıştı.
Ama bu dönemin hemen ardından kadını o kadar aşağılayıcı ayaklarının küçük kalması için sıkı sıkı sarılması geleneği ortaya çıktı.
Bu dönemde artık kadınlar yalnızca bir zevk aracıydılar. Erkeklerin oynayıp sonra fırlatıp atacağı bir oyuncak... Bunun sonucunda Taocu sevişme giderek yozlaştırıldı ve çeşitli değişik adlarla tanınmaya başladı.
Bütün bu yeni adlar asıl Taocu sevişme anlayışından uzaklaşan değişik bir anlayışı yansıtıyorlardı: Odanın tekniği birleşme Taosu birleşme sevişme yöntemi içerlek oda savaşı Yin ve Yang savaşı artık doğrudan doğruya Taocu felsefeden kaynaklanan uyum ve hem erkeğin hem kadının yararının bir arada ele alınması düşüncesi yok olmuş, sevişme bir savaş alanına dönüştürülmüştür.
Bu anlayış yüzündendir ki Van Gulik gibi bazı Batılı bilginler Taocu sevişmede bir vampirlik öğesi bulunduğu kanısına varmışlardır.
Bunun nedeni de ortada...
Bu dönemin yazarlarının incelenmesi böyle bir izlenim veriyor, örneğin Chung Ho Tzu, Taocu sevişmenin başlangıçtaki özgün görüşlerini yozlaştırıp saptırmış Yin ve Yang uyumunun karşısına “iki cinsin savaşı” yolunda ki kendi görüşlerini getirmiştir.
Ancak büyük ingiliz bilgini Joseph Needham başlangıçta ki Taoculuğun derinlemesine ve ayrıntılı olarak incelemesini yaptıktan sonra Van Gulik’in bu konuda ki düşüncelerini değiştirmesine neden olan gerçeğe daha uygun sonuçlara varılmıştır.
6. Niçin Taocu sevişme hemen hemen bütünüyle unutulup yok oldu?
Taoculuk ve Taocu sevişme belki T’ang döneminin ilk yılları dışarda bırakılmak koşuluyla Sui döneminden başlayarak sürekli yokuş aşağı gitti.
Ch’ing ve Manchu soyları zamanındaysa bütün bütün silindi.
Manchu’lar yabancı bir ulustan gelen ve Çin’e egemen olmuş bir soydu.
Taoculuğun bağımsız ve özgür tutum ve düşüncesi onları ürkütüyordu.
Taocuları acımasızca ezdiler.
Kadın erkek eşitliği ve kadının cinsel doyum sağlamasının önemi düşüncesi unutulup gitti.
7. Bunaltı ve umut kırıklığı çağı?
Çağımıza yeni bir ad takmak istersek “Bunaltı ve umut kırıklığı çağı” adı tam yerine oturmuş olacak sanırım: Sevişmede duyumsuzluğun neden olduğu bunaltı ve umut kırıklığı...
Masters ve Johnson gibi seks bilimcilerin bilimsel araştırmalarından ya da kate milletti (cinsel politika) ve norman mailer (seks mahpusu) gibi ünlü yazarların kitaplarından kadınların cinsel gereksemeleri konusunda ki temel gerçekleri öğrenmiş bulunuyoruz.
Artık bu yasak bir konu değil...
Kan kocanın paylaştığı yatakta öyle sanıldığı gibi her şeyin yolunda utmayabileceği ilk kez bu yüzyılın başlarında Havelock Euis tarafından ortaya atıldığı günlerden beri hemen her yerde kadınların duyumsuzluğu, hoşnutsuzluğu çağdaş cinsel aydınlanmanın temel konusu oldu.
Kinsey ilk kez istatistiklere dayalı bilgiler ortaya koydu. Onun araştırmalarının getirdiği bulgular görünürde mutlu evliler sayılan çiftlerin bile çok düşük bir sevişme diyetiyle yaşadıklarını açığa çıkardı.
A.B.D. de ki erkeklerin dörtte üçü için sevişme süresinin iki dakika ya da daha kısa olduğunu saptayan Kinsey’di. Masters’ın daha yeni araştırmalarında birçok çift için sevişmenin bayramlık takımlar kadar rastlantısal bir şey olduğu belirlenmiş oldu.
Bu tür sevişmeler hiçbir zaman kadının cinsel gereksemelerine bir karşılık veremez.
Bundan daha iyi, daha uygun bir yol bulunmalı.
İşte Taocu sevişme bu soruna kolaylıkla bir çözüm getirebilir.
Taocu sevişmede ustalık kazanmış bir erkek hiçbir zaman başarısızlığa uğramadan tam olarak ve tam anlamıyla kadınını doyuma ulaştırabilir.
Erkek bunu yaparken bir yandan da kendi cinsel doyumunun da büyük ölçüde arttığını duyumsayacaktır. Kadının doyduğunu görmek başlı başına bir zevk, bir nazdır.
Bir de bunun yanında her ikisinin de yin ve yang uyumundan yararlanması da var.
Bazı kimseler böyle şeylerle uğraşmayı boşuna zaman ve emek harcamak sayabilirler.
Ama aynı kimseler bir kokteyl partide ya da özenle hazırlanmış bir ziyafette saatler harcayacaklarını düşünmeden hemen kokteyl partinin ya da ziyafetin üstüne atlayacaklardır.
Bu iki ayrı tür etkinlikten alacağınız zevki karşılaştırın öncelik sıralamanızın ve yaptığınız seçimin yanlış olduğunu anlayacaksınız.
Eğer Tao’dan ders alabilir ve ilgimizi yiyip içmekten sevişmeye çevirebilirsek hem daha sağlıklı olacağız, hem de daha mutlu.
BÖLÜM 8
CİNSEL GÜÇSÜZLÜĞÜN YENİLGİYE UĞRATILMASI
Erkeklerin büyük çoğunluğu arada bir cinsel güçsüzlük durumlarıyla karşılaşırlar.
Belki böyle söylenmesi biraz sert oldu.
Bizim söylemek istediğimiz şey şu: Erkeklerin büyük çoğunluğunda arada bir, bir kadınla sevişmek isteyip de gövdelerinin bu isteğe uyum göstermediği durumlar ortaya çıkar.
“Yeşim Odasının Gizleri” adlı kitaptan İmparator Huang Ti’nin bile zaman zaman böyle üzücü durumlarla karşılaştığını öğreniyoruz.
Su Nü’yle bir konuşmasında başına gelen böyle durumları anlatıyor ve Su Nü’den öğüt istiyor.
Huang Ti: Sevişmek istiyorum ama Yü Heng’ım sertleşmiyor.
O kadar sıkılıyorum ki her yanımdan terler inci taneleri büyüklüğünde fışkırıyor.
Sevişme isteğiyle yanıp tutuşuyorum, elimden bir şey gelmiyor.
Bu durumda ne yapmalıyım?
Tao bu konuda ne diyor?
Su Nü: Yüce kiralımın karşılaştığı sorun tüm erkeklerin sorunudur.
Bir kadınla sevişmek için erkek bütün gerekli şeyleri yapmalıdır, önce uygun ortamı yaratmalıdır.
Ancak ondan sonra Yü Heng’in sertleşeceğini umabilir. Neler yapması gerektiğinin ayrıntıları aşağıdadır:
(1) Önce beş duyu organını en alıcı bir durumda düzenli çalışacak biçimde ayarlı tutmalıdır.
(2) Kadınının gövdesinde cinsel duyarlılığı fazla olan dokuz bölgeyi iyice duyumsamalıdır.
(3) Kadınının beş güzel niteliğinin nasıl duyarlılığında olunulacağını bilmelidir.
(4) Kadınını isteklendirmeyi bilmelidir ki kadınlık organının yapacağı salgıdan yararlanabilsin.
(5) Kadının tükrüğünden içmelidir ki kendi Ching’iyle (Ersuyu) kadının Chi’si (Ne Fesi) uyum içinde olsun.
(6) Yedi zararlı edimden kaçınmalıdır.
(7) Sekiz yararlı dilimi gerçekleştirmelidir.
Eğer bunların hepsini yaparsa beş duyu organı alıcı ve düzenli çalışır biçimde ayarlanmış, sağlığı korunmuş olur, hiçbir bozukluğu kalmaz bedeni tüm işlevlerini zorlanmadan yerine getirebilir.
O zaman Yü Heng’i de kadınına her girişinde kaskatı sertleşir.
Bunları yapınca düşmanı bile ona hayran kalır ve ona dost olur, bütün utanç ve sıkıntıları geçmişte kalır.
1. Nedensiz cinsel güçsüzlük korkusu?
Su Nü’nün sözleri gerçekten etkili, kolay, uygulanabilirliği olan öğütler.
Bugün bile Çağdaş bilimin en son vargılarından yararlanan hekimler, ruhbilimciler ya da ruh hekimleri hastalarına Su Nü’nkilerden daha iyi daha etkili öğütler veremiyeceklerdi.
Gerçekten dolambaçsız, yüreklendirici öğütler bunlar.
Su Nü’nün sözlerinin özeti şu: Kendini rahat bırakıp keyfine bak.
Sertleşip sertleşmemesini kendine kaygı konusu yapacağına kadının bedeninin isteği kışkırtıcı bölgeleri üzerinde duyarlığını yoğunlaştır.
Su Nü’nün sözlerinin son bölümünden çıkan anlamdan anlaşıldığına göre eski Çin’de de cinsel güçlülük tıpkı erkeklik-gibi çek önemli ve herkesin gönülden gerçekleştirmek istediği bir nitelikti.
Eğer bir erkek sertleşmeyi sağlayamıyorduysa tıpkı bugün olduğu gibi bundan utanç ve büyük sıkıntı duyardı.
Bütün bilimsel bulguların geçici cinsel güçsüzlüğün yaygın ve çok doğal bir olay olduğunu kanıtlamasına karşın böyle bir durumla karşılaşanlar bunun önemsiz doğal bir olay olduğuna kendilerini inandıramıyorlar ya da buna inandırmaları fazla bir yarar sağlamıyor.
Ama gerçek şu: geçici cinsel güçsüzlük nezle kadar önemsiz bir rahatsızlıktır pek hoş bir şey olmasa ve keyif kaçırsa da çok fazla kaygıya kapılmayı gerektirecek bir şey de değildir.
Nasıl önlem alınacağını bilirsek kolayca geçer.
Eğer nezleyi ele aldığımız kadar gerçekçi bir tutum içinde olursak o zaman olasılıkla böyle bir duruma düşmekten şikâyetlerimiz de azalacaktır.
Şu var ki bu kolay öğüdün söylenmesi yapılmasından daha kolaydır.
Tek bir geçici güçsüzlük olayı çok derinlere kadar işleyecek sürekli güçsüzlük korkusunu devinime geçirecek yaralar açıyor.
Çağdaş seks bilim araştırmalarının bulgularına göre cinsel güçsüzlük kaygısı, cinsel güçsüzlük diye tanımlanan olayların büyük çoğunluğunun nedenidir.
Masters ve Johnson “İnsanoğlunun Cinsel Yetersizliği” adlı kitaplarında şöyle yazmışlardı: Her cinsel ilişki olanağının doğuşunda o kimseyi tepeden tırnağa saran kaygı, sertleşmeyi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği kuskusudur.
Normal bir kimse gibi sevişmeyi başarabilecek miyim diye kaygı ve huzursuzluk duyar.
Yalnız sertleşmeyi gerçekleştirmek değil, girişi sağlayacak derecede sertleşmeyi sürdürmek de ayrıca kaygı nedeni olur...
Kısacası işte bu kaygılardır ki doğal sertleşme olayının kendiliğindenliğini bozar...
Birçok kimse bu korkunun etkisi altında cinsel işlerliğin bu temel, doğal kendiliğindenliğini öylesine bozar ki bir cinsel ilişki fırsatının çıkması bile onların soğuk terler dökmesine neden olur.
Ansızın kendini korkuya kaptıran herkes nasıl ağzının kuruduğunu ve soğuk terler döktüğünü anımsayacaktır. Erkeklerin bir bölümünün sevişme olanağı doğunca kendilerini baştan aşağı kaplayan böylesine bir korku ve kaygıya kaptırmaları gerçekten üzünç verici hatta acıklı diye tanımlanacak bir durum...
İnsanı cinsel güçsüzlük konusunda yılgıya, eziklik ve umut yitikliğine sürükleyen başka bir şey de bu durum karşısında elinden gelecek bir şey olmadığını düşünmesidir.
Huang Ti’ye o kadar sıkıntı vermiş olan bu olay büyük alman şairi Goethe’nin de başına gelmişti.
Şair olayı şöyle anlatıyor: Bir köy otelinde güzel ve genç bir kadına rastlamış.
Goethe kadına, kadın da Goethe’ye ilgi duymuş, büyük bir sorun çıkmadan iş yatağa kadar gitmiş.
Ama tam zamanı gelince Goethe’nin erkeklik organı sertleşmeyi reddetmiş.
Durum kendisini öylesine üzmüş, öylesine mutsuz etmiş ki o andaki duygularını aşağıda ki dizelerde dile getirmeden edememiş: “Dudaklar dudaklarda buluşmuş, ayaklar ayaklarla... Ama iyi gitmeyen bir şey var başka bir yanda. Ne o! Bir zamanların büyük kahramanıymışsın. Şimdiyse toy bir çocuk gibi sıfırlamışsın.”
Duruma bir çözüm getiremediğini, elinden bir şey gelmediğini, kendine yardımcı olmak için küçük parmağını bile oynatamadığını anlattıktan sonra utancının ne derece derin olduğunu dile getirmek için şiiri şu dizelerle sürdürüyor: “Böyle bir çıkmazda kalmaktansa, kılıçlarla doğranmayı yeğlerdim.”
Aslında Goethe haksızdı parmaklarıyla kendine yardımcı olabilirdi.
Eğer Taocu sevişmeyi bilseydi bu kadar çaresizliğe düşmeyecekti.
Kendini bir yığın üzüntüden, sıkıntıdan kurtarabilecek ve bu olayı hem kendi, hem de kadın arkadaşı için keyifli bir anıya dönüştürebilecekti.
2. Cinsel güçsüzlüğün üstesinden nasıl gelinir?
Taocu sevişmede “cinsel güçsüzlük” kavramına karşılık olabilecek bir sözcük yoktur.
Eski Çinliler bu durumu önemli bir sorun olarak düşünmüyorlardı.
Bugün Batı’da bile cinsel güçsüzlük gereğinden çok, yerli yersiz, bilimsel bir kavram olmaktan çok, aşağılayıcı bir sözcük olarak kullanılmaktadır.
Teknik açıdan ele alınacak olursa, cinsel birleşmeyi gerçekleştirmekte yetersizlik anlamına gelir.
Aynı zamanda bu sözün içinde çaresizliği de içeren bir anlam gizlidir.
Oysa bir erkeğin kamışı sertleşmez se o erkek çaresiz değildir.
Taocu sevişmenin bu soruna kesinkes çözüm getiren bazı etkili önerileri vardır.
Su Nü’nün dediklerini yapabilir, kendi organının sertleşip sertleşmediğiyle uğraşmayı bırakıp, eşinin gövdesini, gövdesinin güzelliğini ve çekiciliğini.
Duyumsamakta yoğunlaştırır zihnini.
Bir yandan da kamışını kullanmadan da kadınına olabildiğince haz yermeye çaba harcar.
Cinsel haz almanın dal vermenin de çeşitli yollan vardır. Yatak arkadaşınızın bedeninin elinizle, dudaklarınızla ve dilinizle de tadına bakabilirsiniz.
Onu seyretmenin, kokusunu, derisinin yumuşaklığını algılamanın vereceği cinsel hazlar da vardır.
Kadının bedeninin cinsel bakımdan duyarlı bölgelerini okşamak, kadının cinsel duyarlığını arttıracaktır.
Sırtını bütün omurilik boyunca duyumsamak, meme uçları sertleşinceye dek acıtmadan emmek, kadınlık organını öpmek ve dilinizin ucuyla bızırı (klitoris) gıdıklamak, sonra dilinizi hatta daha da derinlere kadının organının apış aralarını bile ıslatacak derecede sulanmasına neden olacak derecede derinlerine kadar uzatmak.
Kadının isteklenmesi, iştahlanması sizin de isteklenmenize, iştahlanmanıza yol açacaktır.
Eğer böyle olursa sorununuz çözülmüş demektir.
O zaman kolayca kadınlık organına girebilirsiniz.
Eğer böyle olmazsa o zaman Taocu sevişmenin “Sertleşmeden Girme” adını verdiği yöntemi kullanarak gene girişi sağlaya bilirsiniz.
2. Sertleşmeden girme yöntemi?
Sertleşmeden girme demekle anlatılmak istenen şey kamış sertleşmeden parmakların ufak bir yardımıyla girişi gerçekleştirmektir.
Eğer erkeğin bu konuda deneyimi varsa ve parmakları becerikliyse bütünüyle sönük bir organı bile kadın organına yerleştirebilir ve böyle yaparak da hem kendine hem kadınına haz verebilir.
Böyle sertleşmeden giriş bile eğer iyi becerilebilirse kadına heyecan veren yeni bir deney olabilir.
Bir kez erkek organı girdi mi eğer erkek Taocu sevişme öğretisinin ilkelerini izlerse sertleşmeyi gerçekleştirme olasılığı çok büyüktür.
Kuşkusuz bu boyda bir kitapta ancak genel anlamda öneriler bulunabilir.
Zaten izlenebilecek hiçbir katı kural da yoktur.
Her bireyin değişik durumlara uyum sağlayabilecek bir hayal gücü olmalıdır.
Her değişik duruma uyum sağlamak yalnız sağduyunun gereği değildir, aynı zamanda Taoculuğun da temel ilkesidir.
Eğer bir önerinin uygulanması sizin için güçse o öneriyi bırakın.
Eğer bir öneri işe yarıyorsa o öneriden yararlanmaya bakın.
Pek çok konularda olduğu gibi sevişmede de sekste de katı ve kesin kuralların sayısı pek azdır.
Bunun böyle olduğunu akıldan çıkarmadan sertleşmeden girişin nasıl gerçekleştirilebileceğini inceleyelim:
(1) Sertleşmeden giriş için en uygun sevişme biçimi ya yanyana ve yüz yüze ya da erkeğin üstte olduğu biçimlerdir.
(2) Erkekle kadın bundan zevk aldıkları sürece olabildiğince uzun zaman birbirlerini kucaklayıp okşamalıdırlar.
(3) Kadının organı tam olarak sulanmadan girme girişiminde bulunulmamalıdır.
Uzun bir ön sevişmeden sonra bile kadın yeterince salgı yapmamışsa o zaman en iyisi bir yağ kullanmaktır. Kadının yaptığı salgı yerine kullanılabilecek en uygun yağ türü bitkisel olanlardır.
Bitkisel yağlar etkinliğinden ve güvenilirliğinden kuşku duyulmayan doğal maddelerden yapılmıştır.
Scientific american adlı derginin 1969 ocak sayısında çıkan Mary J. Marples adında bir veteriner hekimin yazdığı “İnsan Derisinin Dirimi” adlı yazıda şöyle deniyor: Ekoloji açısından baktığımız zaman en ilginç savunma mekanizması yerleşik bitki örtüsünün metabolizma etkinliklerinde gözlemlenmektedir.
Son birkaç yıldan beri derialtı salgı bezlerinin çıkarttığı ve deri yüzeyini kaplayan salgının önemli bir maddesi olan doyurulmamış yağ asitlerinin (Bitkisel yağların çoğunun başlıca ana maddesi de budur.)
Bakterilerin ve mantarların deri yüzeyinde neden olabilecekleri hastalıklı gelişmelere engel olduğu anlaşılmıştır.
Bitkisel yağlar eski çağlarda hem Batı’da hem Doğu’da yaraları ve kesikleri sağaltmada kullanılmıştır.
Ama başka türlüsü bulunamazsa son çare olarak yapay bir yağlayıcı da kullanılabilir.
Ancak kadının kendi salgısının tam olarak yerini alacak hiçbir sıvı bulunmadığı akıldan çıkarılmamalıdır.
(4) Eğer kadın, organına yağ sürülmesin den hoşlanmıyorsa erkek kendi organını yağlayabilir.
Penisin başım ve çevresini yağlayınca sonuç kadının organına yağ sürmekten farksızdır.
(5) Sertleşmeden girişin başarıyla sonuçlanması ellerinizin becerisine bağlıdır?
Bu uygulama sertleşmemiş kamışı kadının dölyoluna yerleştirmekten öte bir şey değildir.
Bu başarıldıktan sonra parmaklarınızı bir yüzük gibi kamışın çevresine dolayacaksınız.
Böyle yapmanız kamışın baş bölümünün bir oranda sertleşmesine yardımcı olacaktır.
Ondan sonra git gel hareketine başlayabilirsiniz.
Parmakla yaptığınız basınç kamışın alt bölümüne sarılan kauçuk sargıyla aynı etkiyi yapar.
Kuşkusuz parmakla yapılan basınç herhangi yapay bir araçtan çok daha iyidir.
Bir kere gerekli basıncı her an yeniden ayarlayabilirsiniz. Sonra gerek kalmadığı anda hemen parmağınızı çekebilirsiniz.
Gene kamışın desteklenmesi gerektiği her ana, kamışı dışarı çıkartın yapay aracı yerleştirme gibi bir zorunluk olmadan parmaklarınızı kullanabilirsiniz.
Sonra bir de parmakla kamışa gereken basıncın verilmesi yüzünden ne erkekte ne kadında yapay araçların yapabileceği türden bir incinme olması tehlikesi de yoktur.
Bu noktaya gelindikten sonra erkeklerin büyük çoğunluğu sertleşmeyi gerçekleştireceklerdir.
4. Güvence?
“Sertleşmeden Girme” tekniği hem deneyimi olanlar, hem de olmayanlar için yararlı bir tekniktir.
Daha ilk denemelerini yapan gençler için birçok utanç ve sıkıntıyı önler.
Deneyimi çok olanlar için de başarısızlık olasılığını ortadan kaldırır.
Bir kez git gel başladıktan sonra önemli bir ruhsal sorun olmadıkça erkeklerin büyük çoğunluğu sertleşmeyi gerçekleştirip sürdürebilirler.
“Sertleşmeden Girme” seks konusunda ki iki büyük yanılgıyı kökünden yıkmaktadır.
Bu iki yanılgıdan birincisi bir erkeğin sertleşmeyi sağlayamadıkça bir kadınla cinsel birleşmede bulunamayacağıdır.
İkincisi, girişin gerçekleştirilebilmesi için oldukça güçlü bir sertleşmeye gerek bulunduğudur.
Bu açıklamalardan okuyuculardan bazıları ‘sertleşmeden girmenin sorunu olan erkekler için yararlı bir teknik olabileceği, ancak normal bir erkeğin bu tekniğe bir gereksemesi olmayacağı sonucuna varmış olabilirler.
Bu çıkarımın yanlış olduğunu söylemeliyim.
Sertleşmeden girme yalnızca ilk deneyimlerini yapan gençler ya da sorunlu kimseler için önerilmemektedir. Sertleşmeden girme Taocu sevişmenin ayırtılmaz bir parçasıdır.
Taocu sevişmede bir kimsenin deneyimi arttıkça giderek bu teknik daha büyük önem kazanır.
Nedeniyse son derece basittir.
Hiç kimse her an sertleşmeyi sağlayabileceğinden yüzde yüz emin olamaz.
Oysa sertleşmeden sevişme yöntemi eşi ne zaman sevişmeye istekli olursa erkeğe de o zaman seviçmeye girişme olanağını verir.
Kuşkusuz sertleşmeden girme yönteminin herkeste başarıya ulaşacağı konusunda güvence verilemez. Sertleşmeden girmenin yapabileceği şey, bu yöntemi doğru dürüst uygulamasını öğrenen kimselerin başarıya ulaşma olasılığını büyük oranda artırmasıdır.
Doğru dürüst diyerek anlatmak istediğim şey, o kimsenin içinde bulunduğu ruhsal ve bedensel koşulların dikkate alınması içindir.
Bedensel, zihinsel ya da ruhsal bitiklik besinsizlik yüzünden zayıf düşme durumlarında sertleşmeden giriş sonuç vermeyebilir.
Oysa normal koşullarda önceden tam sertleşme olmasa da kamışla dölyolunun birbirlerine değmesi hemen hemen mucize sayılabilecek bir etki yapar.
5. Kamışın boyu ve yapısını geliştirme egzersizleri?
Dünya kurulduğundan beri erkekler kamışlarının boyu kalınlığı ve yapısı konusunda kaygılardan kendilerini kurtaramamışlardır.
Bu konuda kaygıları kuşkuları olan erkekleri de kadın için önemli olan şeyin kamışın şöyle ya da böyle olmasından önde erkeğin sevişirken duyarlığı ve cinsellik organını gereği gibi kullanmasını bilip bilmediği olduğuna inandırmak kolay olmuyor.
Eski Çinlilerin kamışın boyu, kalınlığı ve yapısı konusunda ki görüşleri genel çizgileriyle çağdaş araştırmalarla varılmış sonuçlara çok benzemektedir.
Taocu sevişme metinlerinin büyük bölümünde kamışın boyu kalınlığı ve yapısıyla kadının doyuma ulaştırılması konusunun bir ilişkisi olmadığı görüşü yer almaktadır. İmparator Huang Ti’yle geçen bir konuşmada danışmanı Su Nü, erkeklerin kamışları arasındaki benzemezliklerle ilgili uzun açıklamalara girişiyor: Huang Yi: Niçin erkeklerin değerli organlarının boyu, kalınlığı ve yapısı arasında büyük farklılıklar vardır.
Su Nü: Tıpkı insanların yüzlerinin birbirine benzememeleri gibi kamışlar da boy, kalınlık ve yapı bakımından birbirlerine benzemezler.
İster büyük, ister küçük olsunlar, ister uzun ya da kalın, sert ya da yumuşak olsunlar, insana doğduğu zaman doğanın verdiğinden başka türlüsü olamazlar.
Bazen kısa boylu bir adamın son derece görkemli, büyük bir kamışı olabilir, bazen de görkemli, iri yan bir adamın küçücük bir kamışı olabilir.
Bazısı dosdoğrudur, bazısı kıvrıktır, bazısının ürkünç bir görünümü vardır.
Ama bütün bu özellikler cinsel birleşme başladıktan sonra kadın için hemen hemen hiçbir fark yapmaz.
İmparator Huang Ti: yani kamışın boyu, kalınlığı ve yapısıyla ilgili farkların cinsel birleşmeden sağlanacak haz üzerinde hiçbir etkisi olmadığını mı söylemek istiyorsun? Su Nü: Boy, kalınlık ve yapı yalnızca dış görünümlerdir. Oysa cinsel birleşmeden alınan haz insanın içinde ki duygulardan gelir.
Eğer bir erkek eşine sevgi ve saygı göstererek sevişmenin önkoşullarını hazırlar, içtenlikli duygularla birleşmeyi yürütürse kamışın büyük ya da küçük olmasının niçin olumsuz bir etkisi olsun?
İmparator Huang Ti: Sert ya da yumuşak olması konusunda ne düşünüyorsun?
Su Nü: Kısa küçük ama sert bir kamış, uzun büyük ama yeterince sert olmayan bir kamıştan daha üstün tutulabilir. Bununla birlikte yeterince sertleşmemiş ve güçsüz bir organ ama nazik ve sevecen bir tutum, sert güçlü bir kamış ama kaba ve hoyrat bir tutumdan çok daha fazla yeğlenmelidir.
Kuşkusuz en iyisi orta olanıdır.
Yani organın hiçbir bakımdan bir aşırılığı olmayanıdır. İmparator Huang Ti: Bazı hekimler bu konuda elde ettikleri bilgi ve becerilerine dayanarak önerdikleri yöntem ve ilaçlarla kısa ve küçük kamışları daha uzun ve daha iri, yumuşak ve güçsüz kamışları daha sert ve daha güçlü yapabiliyorlar.
Bu gibi sağaltma yöntemlerinin zararlı yan etkileri olabilir mi?
Bu tür sağaltma girişimlerinden elde edilebilecek bir yarar var mıdır?
Su Nü: Eğer erkekle kadın birbirlerine yakınlık ve sevgi duyuyorlarsa onların uyum içinde yakınlaşmaları çok kez kısa ve küçük kamışları daha uzun ve daha büyük, yumuşak ve güçsüz olanları daha sert ve daha güçlü yapmaya yetebilir.
Eğer bir erkek tam olarak Tao’yu anlamışsa ard arda yüz kadınla yatmış olmak bile onu güçsüz düşürmez.
Bir kimse Tao’yu öğrenince kendi Yang’ını eşinin Yin’iyle nasıl güçlendireceğini de öğrenmiş olur.
Kendi Yang özünü güçlendirmek için nasıl doğru nefes alınıp verileceğini de bilir, kendi ateşine yardımcı olacak suyun nereden sağlanacağını da, Ching’ini savurganca harcamadan bütün gece boyunca kullanmanın yolunu da bilir.
Böyle yaparsa yalnız bu ufak / tefek kusurlarını gidermiş olmakla kalmaz, buna ek olarak uzun ömürlü de olur.
Ama bir kimse bu gibi amaçlarla beş kimyasal maddeden yapılmış bileşimi içerse tutku ateşi daha da alevlenebilir, bu da ateşin yanıp yitmesini çabuklaştırır.
Böyle yaparak kısa sürede Yang özünü tüketmiş, yitirmiş olur.
Yapay yöntemlerle zarardan başka elde edilebilecek bir şey yoktur.
6. Çağdaş anlayış ve tutum?
Yukarda Su Nü’nün söyledikleri sanki çağdaş bir hekimin önerileriymiş gibi kabul edilebilir.
Çağdaş bir hekim de, bunlara benzer yakınmalarla kendisine başvuran bir hastasına olasılıkla benzer öğütler verecekti.
Seks dergileri çok kısa zamanda kamışı büyütebilecek, cinsel iştah ve başarıyı arttırabilecek harika ilaçların ilanlarıyla dolup taşıyor.
Böyle iddialarla sunulan bu ilaçların büyük çoğunluğu için en iyi olasılık bütünüyle etkisiz olmalarıdır.
Çünkü tam anlamıyla zararlı olmaları da olasılıktan uzak değildir.
Çok açık olarak görünen gerçek şu: Hâlâ çok sayıda erkek, kamışın boyuna, kalınlığına ve yapısına gereğinden çok daha fazla önem veriyor.
Tüm güvenilir seks bilim kitapları kamışın büyük ya da küçük olmasının, yapısının şöyle ya da böyle olmasının bir önemi olmadığım yineleyip duruyorlar, gene de bu pek açık gerçeğin yinelenmesi pek fazla yarar vermiyor. Masters ve Johnson’un araştırmaları şöyle bir bulguyla sonuçlandı: Sertleşmemiş durumdayken büyük olan bir kamış sertleşme durumunda, sertleşmemiş durumdayken küçük olan bir kamışın sertleşme durumuna oranla daha az büyür.
Ya da belki bunu şöyle söyleyebiliri: Sertleşmemiş normal durumundayken on santim olan bir kamış uyarıp sertleştiği zaman on beş santim olana dek büyüyebilir. Oysa sertleşmemiş normal durumunda on beş santim olan bir kamış, uyarılıp sertleştiği zaman ancak on yedi, on sekiz santim olana dek büyüyebilir.
Bundan şu sonucu çıkarabiliriz, önemli olan kamışın siz duşun altındaykenki boyu değildir.
Zamanı gelince dölyoluna uyum sağlayabilecek büyüklüğü gerçekleştirecektir.
Bu düşünceleri belki kamışı küçük olan bir kimse kolay kolay benimseyemeyecektir.
Kuşkusuz bu Basit ve mantıklı düşüncenin yalnız herkesçe kabul edilebilmesi için değil, kamışı küçük olan kimseler için de anlaşılabilmesi için yüzyıllardan beri okulların jimnastik salonlarının soyunma odalarında ki koşullanmaların üstesinden gelinmesi gerekecektir.
7. Wu hsien’in yöntemi?
Kamışın boyu, kalınlığı ve yapısıyla ilgili kaygılar eski Çin’de de günümüzdekilerden pek farklı değildi.
Eski Çin’de ki bazı hekimler tıpkı Batılı hekimlerin yapmak zorunda kaldıkları gibi, hastalarında neden oldukları ruhsal sorunlar bakımından kamışın büyüklüğü ve yapısı konusuyla ilgilenme ve bu konuya belirli bir önem verme zorunluğunu duymuşlardı.
Wu Hsien kamışın büyüklüğünün bazı kadınların tam doyuma ulaşabilmesine bir katkısı olabileceğini düşünüyordu.
Bu nedenle de küçük sayılan kamışların boyunu ve kalınlığını arttırmak için bir yöntem geliştirdi.
Uygulama belki biraz yadırgatıcı görünebilir ama Wu Hsien’in erkeğin kamışını güçlendirme yönteminin kesinlikle sağlığa hiçbir zararı yoktur.
Yalnızca egzersize dayanmaktadır, herhangi yapay bir ilacın kullanılması söz konusu değildir: Cinsel birleşmede erkeğin yeşim sapı kadının organına tam uyum sağlayacak büyüklükteyse erkek fazla bir güçlükle karşılaşmadan kadım doyurabilir.
Her zaman bir kimse başarılı ve iyi bir iş yapmak istiyorsa önce aletlerini bilemesi gereklidir diye söyleriz.
Herkes, yeteri kadar büyük olmayan bir erkeklik organını büyütmenin bir yöntemi olduğunu bilmelidir.
Yü Heng’ini büyültmek isleyen kimse her sabah yani Tzu zamanından (Geceyarısı) başlayarak Wu zamanı (Öğle) olana dek, yani Yin’in gücünün azaldığı, buna karşın Yang’ın gücünün egemen olduğu saatlerde, sakin bir odada yüzünü doğuya dönüp Meditasyon yapmalıdır. Meditasyon yaparken tüm kaygılarını bir yana atıp zihnini kendi derin varlığı üzerinde yoğunlaştırmalıdır.
Karnı ne büsbütün aç olmalıdır, ne de tıka basa tok olmalıdır. Çiğerlerindeki kirli havayı vermek ve ta karnının alt bölümlerine kadar ciğerlerini temiz havayla doldurmalıdır.
Kırk dokuz kez böyle derin nefes almalıdır.
Sonra ateş gibi olana dek ellerini oğuşturmalıdır.
Daha sonra sağ eliyle erbezi torbasını ve Yü Heng’ini avucuna almalıdır.
Sol elinin ayasıyla karnın göbeğin altına düşen bölümünü yuvarlaklar çizermişcesine elini soldan sağa döndürerek seksen bir kez oğuşturmalıdır.
Sonra aynı hareketi bu kez sağ eliyle gene seksen bir kez yinelemelidir.
Şu farkla: Bu sefer elini sağdan sola döndürmelidir.
Sonra sağ avucunu açıp Yü Heng’ini kaldırmalı ve bir sağ bacağına, bir sol bacağına vuracak biçimde sallamalıdır. Bunun ardından kadının kucaklayıp Yü Heng’ini Yin evinden (Dölyolu) içeri sokmalıdır.
Yü Heng’ini kadının salgısıyla güçlendirecek, kadının nefesini içine çekecektir.
(Eski Çinlilerin görüşü kadının nefesinin erkek, erkeğin nefesinin kadın için yararlı olduğuydu.)
Daha da sonra yeşim doruğunu sanki bir lifi ipliklemek istermişçesine iki avucunun arasına alıp sayılamayacak kadar çok kez oluşturmalıdır.
Eğer bunları uzun süre yaparsa bir süre sonra kamışın irileşip uzadığını kendi gözleriyle görecektir.
(Wu her gün bu işe ne kadar zaman ayrılması ve uygulamanın ne kadar sürdürülmesi gerekeceğinden söz etmiyor. Olasılıkla önerisi bir sonuç alınana dek uygulamanın sürdürülmesidir.)
Burada ki önerilerin çoğu bugünün insanlarına anlamsız bir takım abra kadabra uygulamaları gibi görünebilir.
Ama Taoculara göre Wü Hsien’in önerilerinin tutarlı bir mantığı vardır.
Taocular insan bedeninin her bir parçasının eğitilip geliştirilebileceği inancındadırlar.
İşte bu temel görüşe dayanarak ilk kez fizik tedaviyi geliştiren Çinliler olmuştur.
Wu’nun önerileri mantığını, Taocuların bedensel ve zihinsel çabaların bir amaç üzerinde yoğunlaştırılmasının insani Yin ve Yang güçlerinin doğal akımıyla uyum içine sokacağı yolundaki görüşlerinden almaktadır.
Örneğin egzersizlerin yapılması zamanını Yin gücünün alçalış, buna karşın Yang gücünün yükseliş aşamasında olması koşuluna bağlamıştır.
Gene Meditasyon yaparken yüzümüz doğuya dönük olacak biçimde oturmamız öneriliyor.
Çünkü doğu, güneşin (Yang gücü) doğduğu yöndür.
Böyle yaparak da erkeğin gücü, Yang gücünün akımıyla uyum içinde ve aynı doğrultuda olacaktır.
Wu’nun yönteminin bir işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum.
Yalnız bildiğim şey Wu’nun sağlık konusunda tutarlı, özgün düşünceleri olduğudur.
Kuşkusuz bu yöntemin denenmesinden ortaya çıkabilecek hiçbir zararlı sonuç yoktur.
Ünlü yazar Rober Chartham’ın “Erkeklere Öneriler” adlı kitabında kamışın büyüklüğüyle ilgili bir bölümün olması ilginçtir.
Bu bölümde Chartham kamışını büyültmek için denediği çeşitli yöntemlerden söz ediyor.
Denemelerinden en azından iki tanesinin eski Çinlilerin ovmak ve egzersiz yaptırmak yöntemine benzerliği var. Chartham fazla uzatmadan konuyu şöyle bağlıyor: “Pek özel bir iki olay dışarda bırakılırsa hekimlik mesleğinin yardımıyla ve fizik tedavi yoluyla kamışın büyültülmesi olasılığı yoktur. Bu pek özel olaylar da kamışın yapısının böyle bir büyümeye elverişli olması durumunda gerçekleşebilir.”
BÖLÜM 9
UZUN YAŞAM VE TAOCU SEVİŞME
P’âng Tsu şöyle diyor: Bir erkek eğer ersuyunu korumayı bilir, gönlünü ferah tutar, yararlı yiyecek ve içeceklerle kendini beslerse uzun ömürlü olur.
Ama eğer Taocu sevişmeyi bilmiyorsa ne yaparsa yapsın, ne yerse yesin, ne içerse içsin çok ileri bir yaşa kadar yaşayamaz.
Erkekle kadının uyumu yerle gök’ün uyumu gibi olmalıdır. Yin’le Yang’ın, yerle gök’ün uyumu sonsuza kadar sürecektir.
İnsanlar çok uzun bir süreden beri bu Yin ve Yang uyumuna gereğince önem vermemeye başladılar. Sağlıklarının bozulmasının, güçlerinin azalmasının nedeni de budur.
Ama Taocu sevişmeyi yeniden öğrenecek olurlarsa bütün bu kötülüklerden kendilerini korumuş, yeniden uzun ömürlü olmanın yolunu bulmuş olurlar.
Uzun ömürlülük Çinliler için hemen hemen bir saplantıdır. Eski Çin’de hem erkeklere, hem kadınlara yaşları arttıkça gösterilen saygı da artardı.
Sağlıklı kalmayı da başarabilirlerse yaşlılık yaşamlarının en iyi bölümü sayılabilirdi.
Taocu hekimlere göre uzun yaşayan kimseler Yin ve Yang’ın yaşamsal güçleriyle uyum içinde olduklarını ve göklerin ve yerlerin buluştuğu en üst aşamada ki bütünlüğe daha çok yaklaşmış olduklarını kanıtlamış olurlardı.
Onun için uzun ömürlü olmanın önemi yalnızca arkada bırakılmış yılların sayısından gelmiyordu.
Bu kimseler yaşamın nasıl yaşanması gerektiği konusunda bize bu örnek göstermiş oluyorlardı.
İşte yaşlılara gösterilen saygının gerekçesi de buydu.
1. Sevişme ve uzun yaşam?
Eski Çin’de Taocu kurallara göre yürütülen sevişmenin, sağlıklı kalmanın temci koşulu olduğuna inanılıyordu. İstisnasız tüm Taocu metinler, Taocu sevişmenin yalnız basma uzun yaşamı sağlamaya yetecek en önemli etken olduğunda diretmekte birleşiyorlar.
Bize bugün bilim dışı gibi görünen terimler kullanarak çağdaş bilimin en son argüanyla aynı sonuçlara erişmeyi başardıklarını görüyoruz...
İmparator Huang Ti’yle Su Nü bir söyleşide Tao’yu uygulamanın sağlık üzerindeki etkilerini inceliyorlar.
O sıralarda İmparator sevişmekten usanmıştır.
Ve Su Nü’ye şöyle söylüyor: İmparator Huang Ti: Canım artık sevişmek istemiyor. Buna ne diyorsun?
Su Nü: hayır bunu yapmamalısınız.
Göklerin de yerlerin de açıldığı zamanlar da vardır, kapandığı zamanlar da.
Yin ve Yang’in yaptıkları, ettikleri şeyler vardır, değiştirdikleri de.
Biz doğanın yasalarına ters düşen şeyler yapmamalıyız. Şimdi yüce kralım sevişmekten vazgeçmek istiyor.
Bu istek doğanın yasalarına ters düşer.
Yin ve Yang birleşmedikçe birbirlerini tamamlayamazlar, birbirleriyle uyum da kuramazlar.
Nefes alıp vermenin amacı ciğerlerde kullandığımız pis havayı taze ve temiz havayla değiştirmektir.
Yeşim sapı da kullanılmazsa körelir.
İşte bunun içindir ki sürekli olarak kullanılmalıdır.
Bir kimse bir yandan bol bol sevişir ama öbür yandan da boşalmayı düzen altına koymayı ve denetlemeyi öğrenirse bundan sağlığı büyük yarar görecektir.
İşte bizim Ching’in (Ersuyu) geri dönmesi adını verdiğimiz uygulama budur.
Ching’in geri dönmesi sağlık için son derece yararlıdır.
Bir başka kez İmparator Su Nü’ye, “Yin ve Yang bütünleşmesinde doğru ölçüyü bulmanın yaşamsal önemi vardır.
Bu konuda bilgi istiyorum” diyor.
Su Nü: eğer bir çift Taocu sevişmeyi gerektiği gibi uygularsa erkek genç ve sağlıklı kalır, kadın da yüz türlü hastalıktan kendini korumuş olur.
Taocu sevişmeyi uygularken bu çift hem bundan büyük bil?
Haz elde edecekler, hem de bir yandan da bedensel ve ruhsal sağlıklarını daha iyiye götürmüş olacaklardır.
Ama Taocu sevişmeyi gerektiği gibi uygulamayı başaramazlarsa o zaman sevişme sağlıklarına zarar verebilir.
Tao’dan yarar elde etmek isteyen çift önce nasıl derin ve uzun nefes alınacağını öğrenmelidir ki derin ve uzun, nefes alarak kendilerini gevşetebilsinler.
Güven içinde oldukları duygusunu taşımalıdırlar ki gönülleri rahat olsun.
İstekleriyle yaptıkları uyum içinde olmalıdır ki içlerinde bir çelişki kalmasın.
Bu üç temel ilkeyi başarıyla uygulayan kimselerin Tao bütünüyle buyrukları altına girmiş olur.
Aynı zamanda odanın sıcaklığı falan gibi uygulamayla ilgili konulara da önem verilmelidir.
Oda ne çok sıcak olmalıdır, ne de çok soğuk, karınları ne çok dolu olmalıdır, ne çok boş.
Sevişmeyi de gene kolay yanından almalıdırlar, git geller ne çok hızlı olmalı, ne de çok derin.
Bu konuda izlenecek ölçü şudur: Sevişme sonunda kadın doymuş ama erkek yorgun bitkin bir duruma düşmemiş olmalıdır.
2. Çağımızın gençlik tapıncı?
Uzun ömürlü olmak yalnız Çinlilere özgü bir saplantı değildir.
Günümüzde uzun ömürlülük sözü kullanılmıyor.
Ama herkesin içinden geçirdiği budur.
Batı genç görünmeyi bir tapınç durumuna getirmiştir. Amerika’da ve Avrupa’da son on yıl içinde yaşlı kimseler arasında genç kalmak bir tutku olmuştur.
Bundan daha ön yıl kadar önce, “Eh! Artık yaşımız geldi” diye ağırbaşlılıkla bir köşeye çekilip vakitlerini bahçe işleriyle ya da örgü örmekle dolduran yaşlılar şimdi ki gibi, denizaltı balıkçılığı gibi gençlere özgü sporlara heves ediyorlar.
Giysileri, saçları görünümleri ve davranışları, hepsi gençliğin gücünü ve kıvançlarını sürdürme isteğini yansıtıyor.
Düşünceleri bile gençlerden geri kalmama isteğine göre uyarlanmıştır.
Neden olmasın Taoyu uygulayanlar için bunların başarılması sorun değildir.
Bunun yanında Taocu sevişmenin öğrencileri dördüncü yüzyılda yaşamış ünlü Taocu, Pao Pu Tzu ustanın (Ko Hung) şu sözlerini tam olarak anlayacaklardır: “Eğer Taocu sevişmeyi bilmiyorsanız, eğer Taocu sevişmeye inanmıyorsanız, ne dünyanın en iyi ilaçlarının, ne de dünyanın en besleyici yiyeceklerinin size bir yardımı dokunabilir.”
Bu süslü sözler bir yana bırakılsa bile eski Çinlilerin sevişme ve seks konusunda ki görüşlerinin doğa bilimlerinin bulgularına aykırı olmayan sağlam bir temele oturdukları görülüyor.
Bir kere şu var: Bizim cinsel organlarımız da başka organlarımız gibi sağlıklı kalmak ve güçlü olmak için sürekli ve düzenli olarak çalıştırılma, egzersiz yaptırılma gereksemesi içindedirler.
Buna ek olarak, çağdaş bilim yaşlanma süreciyle hormonların çalışmaları arasında sıkı sıkı bir bağlantı olduğunu hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak bir kesinlikle ortaya koymuştur.
Cinsel etkinliklerin işleyişi birkaç yaşamsal hormon üreten içsalgı bezinin etkinliğini de içermektedir.
Konuyu yalnız ruhbilimsel açıdan bile ele almış olsak, sevişme insanı çöküntüden kurtarmakta, kıvanç ve coşku vermekte büyük bir yardımcıdır.
Hiç kimse sevişme söz konusu olunca artık işe yaramaz bir yaratık olmak istemez.
Kaç yaşında olurlarsa olsunlar hâlâ sevebileceği ve sevilebileceği duygusunu sürdürebilen kimseler pek çok yaşlı kimsenin içine düştüğü o korkunç yalnızlık ve terk edilmişlik duygusundan kendilerini kurtarma konusunda büyük yol almış sayılırlar.
Bazı kimseler orta yaşlardan sonra cinselliğin itici gücünün yok olduğuna inanırlar.
İşte bu da bir başka masaldır: Belki bazı kimselerde sevişme isteğinin güçlü dürtüsünün azaldığından söz edilebilir.
Ama bütün yaşlılar için böyle bir genelleme yapmak kesinlikle yanlış olur.
Masters ve Johnson cinsel yaşamın başladığı yaşla bittiği yaş arasında bir ilişki olduğunu saptadı.
Onların bulgularına göre cinsel yaşam ne kadar erken başlarsa o kadar geç bitiyor.
Gene gençlikte cinsel bakımdan ne kadar canlı hareketli bir yaşam sürdürülürse, cinsel yaşamın ileri yaşlara kadar sürmesi olasılığı o kadar artıyor.
Erkeklerin de kadınlarm da ölene kadar sevişmeyi sürdürememeleri için hiçbir neden yok.
3. Orta yaşlılarda boşalma?
Orta yaşlı erkeklerde azalan şey cinsel istek değil boşalma dürtüşüdür.
Batılı erkekler boşalmayla orgazmı aynı şey sandıkları için orta yaşlarda cinsel güçlerini yitirmekte oldukları kaygısına kaptırıyorlar kendilerini.
Simone De Deauvoir “Yaşlılık” adlı kitabında bu yanılgının, kitabının Paul Leautaud adında ki kahramanını nasıl etkilediğinin çok canlı bir betimini yapmaktadır.
De Beauvoir şöyle diyor: “Yaşlı bir erkeğin bedeni, kendisi konusundaki düşünceleri ve cinsel sorunları arasında ki ilişkilerle ilgili son derece ilginç belgeler var elimizde.” Leautaud’un güncesi... Beauvoir’in öyküsünde Leautaud elli yaşlarındayken çok hoşlandığı elli beş yaşlarında bir kadınla tanışıyor “madam” diye söz ettiği bu kadını, Gerçekten tutkulu, haz duyumunda son derece duyarlı, bu bakımdan tam benim zevkime göre diye anlatıyor. Aradan yedi yıl geçtikten sonra bu uyuşma durumu büyük oranda bozulmuştur.
Eskisi kadar sık sevişemiyor artık ve cinsel ilişkilerinde yeni bir durum ortaya çıkıyor: “Birbirimize ancak duyular aracılığıyla bağlıyız yani aşağılık tutkularla. O zaman da geriye son derece güçsüz bir bağlantı kalıyor.”
Artık kadından bahsederken “Madam” demiyor, ona “Panter” adım takmıştır.
Eski Çin’de de güçsüz ve kendine güveni olmayan erkeklerin kadınlarına taktıkları ad budur.
Doyum bekleyen eşleri tarafından cinsel birleşmeye zorlanan erkekler bir atasözünü yineleyip duruyorlardı: “Otuzuna gelmiş kadınlar kurtlara benzer ama kırkını aşmış olanlar birer kaplandır.”
Her iki örnekte de kadınlara takılan adlar kadınların cinsel iştahlarının çoğaldığını göstermekten daha çok erkeklerin yaşlılıkta içine düştükleri tükenmişlik durumunu yansıtıyor. Kendisinin de metresinin de esenliği ve mutluluğu pahasına sevişmeyi azaltmayı seçen Leautaud’un bu tutumu döneminin insanları için de günümüzün insanları için de olağan bir davranıştır.
İki yıl sonra Leautaud elli dokuz yaşındayken ilişkilerinin üçüncü dönemi başlıyor.
Artık kadından “Afet” diye söz etmektedir.
Hâlâ kadına ilgi duymasına duyuyor da onunla sevişmenin büyük bir tehlike olacağından korkuyor.
Artık güncesine karamsar bir hava egemendir: “Sevişme ne kadar zayıf bir boşalmayla sonuçlanıyor. Sudan birazcık daha koyu!”
Sevişmek artık onu son derece yoruyor.
Hekimi de sevişmeyi bırakmasını önermiştir.
Hekimin önerisine uymaya çalışıyor ama bunu tam olarak başaramıyor.
Mastürbasyon yapmaya başlıyor.
Tao’yu bilenler bunun bir çözüm olmadığını hemen anlamışlardır.
Mastürbasyon yapmak kadınlık özünün vereceği yarardan da, Yin Yang uyumundan da kendini büsbütün yoksun bırakıp erkeklik özünü boşu boşuna harcamak demektir. Leautaud’un durumu da buydu.
Sevişmek isteği içinde kıvranıyordu ama tehlikeyi göze alamıyordu.
Çıplak bir kadınla sarmaşmak, çıplak bir kadını okşamak zevklerini kendine yasaklamıştı.
Yaşlılık yıllarını derin bir keder ve mutsuzluk içinde geçirdi. Hepimizin çok iyi bildiği bir tablo bu?
Leautaud çoğumuzun olduğundan daha akılsız bir kimse değildi.
Leautaud’un durumunda çoğumuzun yapacağı da daha farklı bir şey olmayacaktı.
Masters ve Johnson’un araştırmaları sonucunda ortaya koydukları bulgular eski Çinlilerin bundan pek çok yüzyıl önce bildikleri şeylerden değişik değil.
Tıpkı Masters ve Johnson gibi onlar da kendisini boşalmaya zorlamaması koşuluyla yaşlı bir erkekten daha etkin bir yatak arkadaşı bulunamayacağını en küçük bir kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla dile getirmişlerdi.
4. Boşalma denetimi ve uzun yaşam?
Taocu sevişme metinlerinde uzun yaşamla ilgili pek çok öykü vardır.
Kuşkusuz bu öykülerin içine birçok abartmaların da girmiş olacağını kolay kolay yadsıyamayız.
Eski Çinliler hatta bugünküler bile iki yüz yıl ya da yüz elli yıl yaşamış adamlardan söz edecek derecede abartmalar yapmaktan korkmamakla ün yapmışlardır.
Ama uzun yaşamlarının nedeni konusunda lafı dolandırmaya gerek yok.
Gerçekten uzun ömürlü olmaları konunun abartılmasına izin veriyordu.
Taocu ustalar, seksen, doksan, hatta yüz yaşlarında, bu yaşlarda insanların büyük çoğunluğunun gücünü yitirmiş, hastalıklı, çoğunlukla yataklara düşmüş kimseler olmaları beklenirken, sağlıklı ve güçlü kalmayı başarıyorlardı.
Bir söyleşide Su Nü bunun gerekçesini Huang Ti’ye şöyle açıklıyor: Huang Ti: çok eski çağlarda insanların iki yüz yıldan daha çok yaşadığı söyleniyor.
Daha sonra ki zamanlarda gelenlerse yüz yirmi yaşını yaşıyorlarmış.
Ama şimdi günümüzün insanları otuzuna erişmeden ölüyorlar.
Kendisiyle barış içinde, huzurlu bir yaşam sürenler o kadar azken hastalıklarla çile çekenler o kadar çok...
Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Böyle olmasının nedeni nedir?
Su Nü: “İnsanların genellikle genç ölmelerinin nedeni Tao’nun gizlerini bilmemeleridir. Gençken, coşkulu ve tutkuluyken Chino’lerini (Ersuyu) düşüncesizce harcarlar. Böyle yapmaksa yaşamın köklerini kesmek, kaynağını kurutmakla aynı şeydir. Ondan sonra uzun yaşamalarını nasıl bekleyebiliriz.”
5. Çin’de uzun ömürlülüğün tarihine kısa bir bakış?
Taocu geleneğe göre taocu sevişmenin pek içtenlikli bir izdeşi olan Huang Ti 111 yaşına dek yaşamış.
Kendisinden sonra gelen beş halefinin yaşam süreleriyse sırayla şöyle: 98, 105, 117, 99 ve 100.
Bu sayılar Suma Ch’ien’nin Shih Chi (Tarihsel Kayıtlar) adlı kitabından alınmıştır.
Daha sonra ki dönemlerde gelen tarihçiler yaptıkları incelemeler sonucunda genellikle aşağı yukarı bu ömür uzunluklarını geçerli saymışlardır.
Bizde bu sayıları doğru olarak kabul edelim de uzun ömürlülüklerinin olası nedenlerini araştıralım.
İlk akla gelen neden bunun bütünüyle rastlantısal olmasıdır.
Gene soyaçekimden gelen özellikler de bir neden olabilir, soyaçekimi büsbütün dışarda bırakmayan bir başka nedense Huang Ti’nin Taocu sevişmenin bir uygulayıcısı olması ve öğretiyi çocuklarına, onlarında sırasıyla kendi çocuklarına aktarmış olmalarıdır.
Tarihsel incelememizi derinleştirdiğimiz zaman Çin’in üç bin yıllık yazılı tarihinde Huang Ti ve onu izleyen çocukları ve torunlarından oluşan İmparator dizisi kadar uzun yaşamış başka bir İmparator olmadığını görüyoruz. Gerçekten hangi ölçünü kullanırsanız kullanın İmparatorlardan büyük çoğunluğu uzun yaşamadılar. Taocu sevişme bunun böyle oluşunu akla uygun bir nedenle açıklayabilir.
Huang Ti’yi izleyen altıncı İmparatordan sonra Taocu sevişme yavaş yavaş unutuldu.
Ancak İ.Ö. altıncı yüzyılda Tao Ti Ching’in yazan Lao Tzu, Taoculuğu yeniden canlandırdı.
Bu ilginç yaşlı bilgenin kimliği konusundaki bilgiler son derece yetersiz.
“Tarihsel Kayıtlara” göre soyadı Li’ymiş.
Çin’de Lao yaşlı anlamına gelen bir sözcük.
Lao Tzu 160 ya da 200 yıl yaşamış olmakla ün yapmıştır. Ssuma Ch’ien “Tarihsel Kayıtlar”da şöyle bir yorum yapıyor: “Çok uzun yaşadı, çünkü Tao’nun yolundan ayrılmadı.”
Çin tarihinin bundan sonraki 2500 yılı içine serpiştirilmiş bireysel uzun ömür örnekleri vardır.
Hemen her örnek Taocu sevişmeyi uygulayan kimselerdi. Erken han soyu döneminde (İÖ 206-İS 24) Taoculuğa ilgi yeniden çoğaldı.
Han soyunun resmi tarihinde o dönemin ünlü kitaplarının bir listesi vardır.
Bu listeye Taocu sevişmeyle ilgili sekiz kitabın adı geçmiştir.
Bunların en ünlüsü Jung Cheng Kung’un kitabıdır.
Ama geç han soyu dönemi diye bilinen han soyu’nun ikinci dönemine gelinilene dek uzun ömürlülükle Taocu sevişmenin ilişkisini kanıtlayacak örneklere rastlamıyoruz. Bu dönemin resmi tarihi olan Hou Han Shu’da Taocu hekim Hua T’o’nun yaşam öyküsünü buluyoruz.
Hua T’o yüz yaşına kadar yaşamış ve ölene dek gençliğini korumuş ve meslek yaşamını da sürdürmüş.
Ölüm nedeni de yaşlılık değilmiş.
Acımasız bir politikacı olan Ts’ao Ts’ao’nun özel hekimliğini kabul etmediği için gazaba uğrayarak idam edilmiş.
Eğer idam edilmeseydi kimbilir kaç yaşına kadar yaşayacaktı.
Hua T’o’nun yaşam öyküsünü yazan yazarın yorumuna göre han soyu çok sayıda üstün yetenekli insanlar yetiştirmekle ün yapmıştır.
Özellikle bu dönemde yaşamış üç önemli kimseden söz edilebilir.
Leng Shou Kuang, T’ang Yu ve Lu Nü Sheng üçü de Jung Cheng Kung’un öğrencileri ve Taocu sevişmenin uygulayıcılarıydılar.
Leng Shou Kuang 150 yaşına kadar yaşamış ve 30 ya da 40 yaşlarından fazla göstermiyormuş.
Han soyu döneminde yaşamış başka ilginç bir örnek İmparator soyunun damatlarından biri olan Wu Tzu Tu’ymuş.
İmparator Shou Wou bir gün Wei ırmağının kıyısında avlanırken o şuralarda 138 yaşında olan Wu Tzu Tu’nun alışılmışın ötesinde bir tinsel buğuyla (Aura) çevrelenmiş olması dikkatini çekmiş.
Mabeyincisi Tungfang Shua’ya yaşlı adamı gösterip onun hakkında bilgi istemiş.
Mabeyincinin yanıtı şu: “Bu adamın yaşam gücü evrensel düzenle uyum içindedir, çünkü bu adam Taocu sevişmenin bir uygulayıcısıdır.”
İmparator Wu Tzu Tu’yla yalnız kalmak için yanındakilerin uzaklaşmasını buyurmuş, sonra Wu’dan Taocu sevişmeyle ilgili bilgi istemiş.
Wu şöyle yanıt vermiş: Taocu sevişme güç bir gizdir.
Onun için yüce kralımın sadık bir kulu olan ben bu konuda hiç kimseye bir şey söylemedim.
Zaten bunu pek az sayıda insan uygulayabilir.
Bu konuyu kendime saklamamın bir nedeni de budur.
Ben altmış beş yaşlarında son derece hastalıklı bir kimseyken Taocu sevişmeyi Ling Yang Tza’dan (Ünlü bir Taocu usta) öğrendim.
O günden beri geçen yetmiş üç yıldır Taoculuğu uyguluyorum.
Uzun yaşamak isteyen herkes yaşamın kaynağını aramalıdır.
Bunun gizi de kadın arkadaşının güzelliği ne derece başını döndürürse döndürsün kendini tutup boşalmanın önüne geçebilmesidir.
Boşalmak için zorlanmaksa her türlü hastalığa neden olabilir.
Ko Hung’un (Pao Pu Tzu) söylediğine bakılırsa Wu Tzu Tu öldüğü zaman 200 yaşlarındaymış.
Taoculuğu uygulamaya 65 yaşından önce başlamamış olduğuna göre o yaşa kadar boşalmayı zorlama bakımından uzun bir yaşantısı olmalı.
Bu bakımdan imparatora yaş konusundan özellikle söz etmesi ilginçtir.
Ancak aradan bin yıllık bir süre geçtikten sonradır ki tam olarak kayda geçmiş bir uzun yaşam olayıyla karşılaşıyoruz.
2. bunun nedeni de?
Bu dönemlerde Taocu sevişmeyi bilenlerin sayısının giderek azalmış olmasıdır.
Ming soyu döneminde (İS 1368-1643) kendine “Chekiank eyaletinin doksan beşlik kır sakallısı” adını veren bir kimse baskısını yaptığı iki Taocu sevişme kitabının başına şunları yazdı: İmparator Shih Tsung’un hüküm sürdüğü yularda (İS 1522-1566) 3 Pekin’de ki İmparator sarayında Tou Chen-Jen adında bir Taocu, sihir konusunda ki bilgi ve yeteneğiyle İparatorun ilgisini ve yakınlığını kazanmıştı. Tao Chen-Jen’in Taocu sevişme konusunda ki bilgisi gerçekten çok derindi.
İmparatorun çok ileri bir yaşa kadar yaşamış olması ona Taocu usta Tao Chen-Jen’in Taocu sevişmeyi öğretmiş olmasıyla bağlantılandırılabilir.
Ben saray görevlilerinden birine rüşvet vererek Taocu sevişmeyle ilgili iki gizli kitabın örneklerini elde ettim. Bunlar T’ang soyu döneminde (İS 618-906) Lu Tung-Pin’in yazdığı Chi Chen Ching adlı kitapla Wu Hsien’in han soyu döneminde yazdığı Hsiu Chen Yen Yi adlı kitaplardı.
Bu kitaplarda okuduklarımı uygulamakta önen güçlüklerle karşılaştım ama bir süre sonra bu uygulamalar benim için son derece doğal alışıldıklar oldu.
O günden beri geçmiş olan altmış yıl içinde yüzden fazla değişik kadınla seviştim.
On yedi oğlum oldu ve onları büyüttüm.
İmparatorun saltanat yıllarını gördüm.
Şimdi yaşım epey ilerlemiş de olsa sevişmekten bıkmadım.
Hâlâ bir gecede birçok kadını doyurabilecek güçteyim. Gerçi uzun ömürlü olmam bana doğanın bir bağışıdır ama bunda Taocu sevişmenin de büyük payı olduğunu yadsıyamam.
Eski bir atasözü vardır: “Bildiklerini kendilerine saklayanlar böyle yaparak hiçbir şey kazanmış olmazlar.” derler.
Gene insan ömrü de yüz yılı pek fazla aşamıyor.
Bu iki kitabın benim ölümümle yok olması olasılığı bile bana dayanılmaz derecede üzüntü veriyordu.
Onun için bu dünyada ki tüm insanların onlardan yararlanması ve P’eng Tsu kadar uzun yaşamaları için bu kitapların yeni baskısını yaptım.
Bu kitapların yararlılığından kuşku duyanlar çıkarsa varsın çıksın.
Onlar da böyle yaparak uzun yaşama şanslarını yitirmiş olurlar.
1594 yılının baharının ilk ayında doksan beş yaşında ki kır sakallı Che-Kiang’h tarafından T’ien T’ai dağında mor mantar odasında yazılmıştır.
BÖLÜM 10
MAYIS-EYLÜL İLİŞKİLERİ
Sokağın doğu yakasında son derece geçimsiz, kavgacı bir karı koca yaşıyordu.
Koca genç ve adamakıllı yakışıklıydı.
Sokağın Batı yakasındaysa iyi geçinen, sevişen bir karı koca yaşıyordu.
Koca yaşlıydı ve yakışıklılıkla da hiç alışverişi olmamıştı. Niçin?
Bunun niçinin bilmek güç değil...
Yakışıklı genç adam karısını nasıl cinsel doyuma ulaştıracağını bilmiyordu.
Oysa yakışıksız yaşlı adam bunu biliyordu.
Adı bilinmeyen bir Taocu sevişme ustası yaş ve sevişme konusunda ki görüşlerini belirtmek için yukarda ki söyleşiyi yazmış.
Taocu sevişmeyi uygulayan bir toplumda ömür uzar, yaşlılık, hastalık ve güçsüzlüğü yanında getirmezse alışılagelmiş kuralların o toplumda uygulanabilirliği de kalmaz.
Çok farklı yaşlarda ki insanlar evlenip bir arada mutlu olabilirler.
Bir kere insanların yaşlan bugün değerlendirmekte olduğumuzdan farklı bir biçimde değerlendirilebilir.
Bugün için 65 yaşını aşmış bir kimse çöküntü dönemine girmiş sayılır.
Oysa Tao’yu uygulayan kimseler için 65 öyle olağanüstü ileri bir yaş değildir.
Böyle bir kimse daha otuz kırk yıl sağlıklı bir yaşam beklentisi içinde olabilir.
65 yaşında olan erkekler de kadınlar da kolaylıkla 20 ya da 30 yaşında yatak arkadaşları bulabilirler.
Şimdiki dille Mayıs-Aralık serüveni adı verilen olay taocular için Mayıs-Eylül serüvenidir.
Eski Taocu sevişme metinlerinden çoğu bu tür ilişkileri salık veriyorlardı.
Bir örnek olarak Su Nü Chting’u gösterebiliriz.
Kitapta şöyle deniyor: Eğer yaşlı bir erkek kendisi gibi yaşlı bir kadından çocuk sahibi olursa bu çocuk genellikle pek ileri yaşlara kadar yaşamaz.
Buna karşın seksen yaşında bir adam on sekiz hatta on beş yaşında bir kızdan çocuk yaparsa bu çocuk genellikle çok uzun ömürlü olur.
Elli yaşında bir kadın genç bir adam bulursa çok kez ondan çocuk sahibi olabilir.
1. Toplumun ön yargıları?
Batı’da son birkaç yıldan beri başlamış olan cinsel devrim. Mayıs-Eylül ilişkilerini eskiye oranla daha kabul edilebilirliği olan, gizlenmeleri zorunlu olmayan ilişkiler durumuna getirdi.
Toplum hâlâ bu tür ilişkileri hoş karşılamıyor, hâlâ toplum bu tür ilişkileri bir tür sapıklıkmış gibi görüp eleştirmek eğilimindedir.
Charlie Chaplin’le Oona O’neil, evlendikleri zaman, çatık kaşları ve alaycı gülüşleri üzerlerine çekmiş ünlü bir çifttir.
Kız on yedi yaşındayken Char-Licj Chaplin elli dört yaşındaydı ve üç kez boşanmış bir kimseydi.
Ama onlar toplumun ön yargılarının en kötü sonuçlarına bile aldırmayacak güçlü kimselerdi.
Kendilerini çekiştirenleri utandıracak çok mutlu ve başarılı bir evliliği yürüttüler.
2. Genç kadın - yaşlı erkek ilişkisi?
Taocu sevişmeyi bilenler böyle bir başarı öyküsünden fazla etkilenmeyeceklerdir.
Genç bir kadınla yaşlı bir erkek arasındaki ilişkinin birçok üstünlükleri olduğunu bileceklerdir.
Birinci üstünlük: yaşlı bir erkek çok kez ön sevişmede sertleşmeyi gerçekleştirmekte gecikebilir.
Bu nedenle dölyolu yeterli salgı yapan bir genç kadın onun için büyük bir bağıştır.
Tam sertleşme olmadan da kamışım dölyoluna yerleştirebilir.
Taocu sevişmeyi bilen bir kimse için dölyolunun kaygan ortamında tam sertleşmeyi gerçekleştirmek pek güç olmaz.
Kadına gelince, böyle nazik ve yavaş bir süreci kadının, genç bir adamın korkutucu bir biçimde hızlı sertleşmesi, birden bire sert bir biçimde girmesi ve çabucak da boşalıvermesine oranla daha haz verici, daha tatlı ve büyüleyici bulması olanak dışı değildir.
İkinci üstünlük, genç bir kadın yalnız kısa zaman da yeterli salgı yapmakla kalmaz, salgı yapmayı uzun zaman da sürdürür.
Şu türlü ya da bu türlü sürekli uyarılırsa pek çok genç kadının hemen hemen tükenmez denebilecek bir salgı kaynağı vardır.
Bunun böyle oluşundan da hem erkek, hem kadın yararlanır.
Yaşlı erkek sertleşmeyi gerçekleştirmekte geç kalır ama sevişmeyi bitirmekte daha da geç kalır.
Kadını esriklik derecesinde büyük bir hazza, üstün bir mutluluğa ulaştıracak olan etkense cinsel birleşmenin böyle uzun sürmesidir.
Bunu da toy, deneyimsiz genç erkeklerden pek azı yapabilir.
Bu nedenle de olgun bir erkekle genç bir kadın çok başarılı ve uyumlu bir çift oluştururlar.
Üçüncü olarak genç kadınların gençlik ve tazeliğin verdiği doğal bir kokuları vardır ki bu koku da yaşlı erkeklerin cinsel iştahını açar.
Bir de yaşlı bir erkeğin kadına verdiği bir huzur ve güven ortamı vardır.
Pek az sayıda genç ve deneyimsiz erkek böyle bir ortamı yaratabilir.
Dördüncü ve en önemli üstünlük, genç kadınların dölyolu çok daha sıkıdır.
Yaşlı ve deneyimi daha çok olan erkekleri sıkı sıkı kavrar ve daha güçlü bir biçimde uyarır.
Eğer o kimse taocu sevişmeyi uyguluyorsa cinsel uyarının böyle çok fazla olduğu bir durumda bile nasıl davranacağını bilir.
Erkeğe büyük haz verdiğini erkeğin içtenlikli beğenisini kazandığını bilmek, erkeğin coşkulu kıvancını duyumsamak genç kadına da büyük haz verecektir.
Oysa genç bir adam çok sıkı bir dölyolunu büyük bir tehlike, hatta bir tuzak sayabilir.
3. Yaşlı erkek - yaşlı kadın ilişkisi?
Bu olanaklar ve kolaylıklar yaşlı bir erkekle kendisiyle aynı yaşta bir kadın arasındaki ilişkide her zaman olmayabilir. Bazı defa yaşlı bir kadın canlı ve uzun süren bir sevişmeye dayanmakta güçlük çekebilir.
Bazen dölyolu yeterince salgı yapmaz.
Genellikle yaşlı bir kadının başarabileceği bir gecede bir ya da iki kısa süreli sevişmedir.
Kadının bu kadarcık salgı yapmasını sağlamak erkeğin kadını uyarmak için büyük bir çaba göstermesini gerektirir.
Erkek kadını bir genç kadın için gerekeceğinden çok daha şiddetli ve çok daha uzun süreli uyarmalıdır.
Kadının doğal salgısı yerine bir takım yağlar kullanılabilir ve bunlar da bir oranda yarar verirler ama kadının doğal salgısının hiçbir zaman tam olarak yerini tutamazlar.
Belki bu da sağlıklı, yaşlı erkeklerin kendileri gibi yaşlı eşlerine ilgiyi yitirip kuruntudan kaynaklanan ya da gerçek cinsel güçsüzlük durumuna düşmelerine bir açıklama getirebilir.
Ama bir gün çekici genç bir kadınla sevişme olanağı bulacak olurlarsa pek çabuk yeniden cinsel güçlerine kavurabilirler.
4. İlgi her zaman tek yanlı olmayabilir?
Yaşlı erkeklerin genç kadınlara karşı duyduğu ilgi hiç de öyle tek yanlı değildir.
Pek çok genç kadın yatak arkadaşı olarak yaşlı erkekleri yeğlerler.
Böyle yaparken de toplumsal önyargıları karşılarına almayı da göze almış olurlar (toplumun bu konudaki sanısının tersine) genç bir kadının olgun bir erkeğe karşı duyduğu ilgi çok kez yalnızca yaşlı bir erkeğin sağlayabileceği maddesel bolluk ve geçim genişliğine indirgenemez.
Olgun erkekler sevmenin kıvancını da acısını da bol bol tatmış kimselerdir.
Uzun yıllar geçirdikleri denemelerle sevecenliğin gerçek anlamını da öğrenmişlerdir.
Pek çok kız bu nedenle olgun erkekleri çekici bulurlar.
Bir başka etken genç kadınlardan bazılarının yaşlanmaktan korkmalarıdır.
Genç bir kadın kendi yaşıtıyla evlenirse kocasının bir gün gelip daha genç bir kadının peşine düşeceğinden kaygı duyar.
Böyle düşünen kadınlar için yaşlı bir erkekle evlenmenin verdiği bir güven duygusu vardır.
Kendisi kırk beş ya şında olduğu zaman kocasının yetmiş yaşında olacağını düşününce durumu pek tehlikeli bulmaz.
(Yukarda ki sözler Nell Dunn’ın “Kadınlarla Konuşma” adlı kitabında Edna O’brien’ın kendisine söylemiş olduğunu yazdığı sözlerin hemen hemen aynısıdır.)
Bu yukarda saydıklarımız olgun bir erkekle genç kadın ilişkisini haklı gösterecek aklı başında gerekçeler ama bu gibi ilişkilerin toplumca doğal ilişkiler gözüyle görülebilmesi için herhalde uzun bir zamanın geçmesi gerekecek.
Düşünün bir kere kızının kendinden çok yaşlı bir erkekle bağlantı kurmasını isteyecek ya da böyle bir bağlantıya gönül hoşluğuyla izin verecek kaç tane ana çıkar?
Böyle bir evlilik yapan genç kadına karşı kızgınlık duymayacak kadar açık düşünceli kaç tane yaşlı kadın vardır?
5. Yaşlı kadın - genç erkek ilişkisinin üstün yanları?
İnsanların daha özgür, daha aydın daha bağımsız olma çabalarında toplumun yaşlı kadın-genç erkek ilişkilerine karşı göstereceği daha az katı bir tutum kuşkusuz hızlandırıcı bir etken olacaktır.
Gerçek şu: toplum yaşlı kadın-genç erkek ilişkisini, yaşlı erkek-genç kadın ilişkisinden de daha acımasızca suçlamaktadır.
Yaşlı kadın budalalıktan, saçmalıktan tutun da nimfomanyak’lığa kadar binbir türlü şeyle suçlanmaktadır.
Aslında böyle bir ilişkide ne budalalık saçmalık, ne de anormal bir şey vardır.
Tam tersine hem kadın, hem erkek bakımından böyle bir ilişkinin yanını tutmak için pek çok gerekçe bulunabilir.
Yukarda boşalmanın denetimi bölümünde de yazdığım gibi yaşlı bir kadından genç bir erkeğin cinsel birleşme sırasında karşılaştığı çeşitli güçlüklere karşı, erkeğin yaşıtı olan bir kadına göre çok daha anlayışlı ve çok daha içtenlikli ve hoş görülü olması beklenebilir.
Örneğin çok utangaç ve çekingen bir genç erkeğin cinsel esenliği söz konusu olunca bu konu son derece önemli olabilir.
Gene önemli bir başka nokta da, yaşlıca bir kadının hele çocuk doğurmuşsa çoğunlukla dölyolunun fazla sıkı olmayışıdır.
Böyle oluşu da özellikle tam olarak boşalmayı denetim altına alamamış genç bir erkeğe pek uygun düşer.
Oysa taocu sevişmeyi uygulayan bir kimse için çok sıkı olmayan bir dölyolunun yeterli cinsel uyarı sağlayamayacağı için çok uygun olduğu söylenemez.
Genç erkekler uyarılır uyarılmaz hemen anında sertleşmeyi gerçekleştirirler.
Bu olay, görmüş geçirmiş olgun bir kadına son derece heyecan verebilir.
Tıpkı sıkı bir dölyolunun olgun bir adama heyecan vermesi gibi.
Genç bir adamın tam olarak sertleşmiş Yü Heng’ini görmek ve okşamak yaşlı kadının coşkulu ve uzun bir sevişme süresine yetecek kadar salgı yapmasını sağlayabilir.
Oysa yaşlı bir erkek yaşlı bir kadını böylesine coşturamaz.
Genç erkeklerin olgun kadınlara karşı ilgi duymasının nedeni genç kadınların olgun erkeklere ilgi duymasının nedeninin aynısıdır.
Yaşlı kadınların da erkeklerin de nazik ve anlayışlı olmaları, deneyimlerinin fazla olması temel etkenlerdir.
Bazı erkekler olgun bir kadında kendilerine karşı analık güdülerinin uyanmış olmasından, kendilerine gösterilen özenli ve aşırı ilgiden kıvanç ve mutluluk duyarlar.
Bazı genç erkekler ana sevgisiyle cinsel sevginin bir araya gelmiş olmasını dayanılmaz derecede çekici bulurlar.
Böylesine güzel ilişkilerin gizlilik içinde, sanki kötü-bir şey yapılıyormuş gibi yürütülmesi gerçekten üzücü.
Eğer bizler birazcık anlayışlı olsak bu tür ilişkilerin suçlanması değil desteklenmesi gerektiğini anlayacaktık.
O zaman da terkedilmiş yaşlı kadınların sorunlarıyla utangaç ve çekingen delikanlıların sorunları bir arada çözülmüş olacaktı.
Kendim bilmiyordum ama diş etlerimde piyore varmış?
Bu durum nefesimin çok kötü kokmasına neden oluyormuş bunu da bilmiyordum.
Kızcağızda bunu bana bir türlü söyleyememiş.
Ancak kendim durumu anlayıp diş etlerimi tedavi ettirdikten sonra bu kokunun kendisini ne kadar çok tedirgin ettiğini açıklamıştı.
Russell’in başından geçen öyle çok az rastlanan olaylardan değil.
Hepimiz nefesimizin kötü kokup kokmadığını dikkatle izlemeli ve böyle bir durum varsa hemen çaresine bakmalıyız.
Nefesin kötü kokması bir yandan önemli bir bozukluk olduğunu gösterir, öbür yandan başkalarını da çok rahatsız eder.
6. Temizlik ve sağlık bakımı?
Mayıs-Eylül ilişkileri genellikle yaşlı erkeklerin de kadınların da kendilerini bırakmalarını engeller.
Pek çok yaşlı ama o kadar da yaşlı olmayan insan görünümün, hatta temizlik ve sağlık bakımının tam olarak önemini anlamazlar.
Bu yüzden de kendilerine büyük acılar veren bir yalnızlığa itilirler.
Bertrand Russell yazdığı özyaşam öyküsü’nde nefesinin kötü kokmasının nasıl az da ha genç ve çekici bir genç kadınla olan ilişkisinin bozulmasına neden olacağını anlatıyor:
7. Sonuç?
Cinsel devrimin doğurduğu sonuçlardan biri de Mayıs-Eylül ilişkilerinde ki artış ve bu türlü ilişkilere karşı olan tepkinin hafiflemesidir.
Herkes genç bir sevgili “yakalayan” yaşlıyı şanslı bir kimse saymaktadır.
Oysa şanslılık ikisi için de geçerlidir.
Genç ve toy bir kadın ya da erkek olgun yaşta ki bir sevgiliden çok şeyler öğrenebilir ve çok daha büyük zevkleri kıvançları tadabilir.
Gerçekten de pek çok genç kadın da, genç erkek de ancak böyle bir denemeden geçtikten sonra esriklik ve coşku içinde sevişmenin gerçek tadına varıyorlar.
İki eldeğmemiş kimsenin birbirleriyle sevişme girişiminde bulunmaları cinsel bir felakete çağrı çıkarmak için klasik reçetedir.
Mayıs-Eylül ilişkilerine karşı söylenebilecek tek şey?
Taocu sevişmeyi bilmeyen yaşlı bir erkekle sekse düşkün bir kadın arasında ki böyle bir ilişkinin tehlikeli olabileceğidir.
Kadının çekiciliği ve sürekli sevişmek istemesi erkeğin kendini tutamamasına ve cinsel gücünü aşan bir harcama yapmasına yol açabilir.
Bu sorunun çözümüyse kuşkusuz Taocu sevişmede ustalaşmaktır.
Taocu sevişme bu durumda olanlar için hemen hemen tek çözümdür.
Bu yolla yaşlı erkek Yin ve Yang uyumundan olabildiğince yararlanırken bir yandan da gücünü koruyabilir.
BÖLÜM 11
NEFES, T’Aİ CHİ CH’UAN VE TAOCU SEVİŞME
Eski taocu sevişme ustaları, sevişme, sağlıklı beslenme ve beden egzersizleri yapmayı, insan yaşamının üç temel direği sayıyorlardı.
Onlara göre uzun yaşam işte bu üç temel direk üzerinde durmaktadır.
Kuşkusuz Taocu sevişmeyi uygulayarak sağlığınız iyileşecektir ama öteki iki temel direğe de, yani sağlıklı beslenme ve beden egzersizlerine de özellikle nefes egzersizlerine önem vermeniz gereklidir.
1. Doğru nefes alma yöntemi?
Doğru nefes almanın öğretimi bu kitabın boyutlarını aşan başlı başına bir bilimdir.
Taocu ustalara göre nefes ya da Chi, gövdemize oksijen sağlayan ve karbondioksit’in gövdeden çıkmasına olanak veren maddesel bir etkinlik olmanın yanında bir yandan da yaşamsal bir güç kazandırır gövdemize.
Oksijen alıp karbondioksit çıkarmak nefes alıp vermenin belirlenebilen yönüdür.
Oysa insan nefes alarak evrenin görünmeyen kozmik güçlerini de içine çekmiş olur.
Batılı çağdaş bilgin ve araştırmacılar bile, ciğerlerin yalnız kana oksijen verip karbondioksit’i atmaya yarayan organlar olmadığını gözlemlemişlerdir.
2. Nefes egzersizleri?
Bazı kimseler taocuların doğru nefes alma konusunu her türlü ölçüyü aşacak derecede abarttıklarını düşünebilirler ama gerçek, bu konuya yeteri kadar vurgu yapılamamış olmasıdır.
Kuşkusuz nefes almadıkça var olmamız olanaksızdır.
Bizim bedensel sağlığımız için olduğu kadar ruhsal sağlığımız için de nefes en temel gereksemedir.
Bir örnek olarak şunu söyleyebiliriz, hemen hemen bütün meditasyon türlerinde diyaframdan alman derin ve doğru yöntemde nefes en önde gelen koşuldur.
Bunun yanında Taocu hekimlikte de başlıca tedavi yöntemi gene nefestir.
Günümüzün Çin’inde Taocu hekimlik uygulamaları yeniden canlandırılmıştır.
Özellikle bu uygulamaların sindirim sistemi bozukluklarının sağaltılmasında çok etkili olduğu saptanmıştır.
Sağlığın kökü derin nefes alıp vermeye dayanır.
Sağlıklı ve güçlü olmanın en kolay en ucuz yolu budur.
Aşağıdaki üç temel kural doğru nefes alıp vermeyi öğrenmenizde size yardımcı olabilir:
(1) Gövdenizi ye göğsünüzü doğal bir biçimde dik tutun.
(2) Diyaframdan başlayarak burnunuzdan nefes alıp vermeyi öğrenin ağzınızdan ne nefes alın, ne de verin.
(3) Önce ciğerlerinizi yavaş yavaş bütünüyle boşaltın, son bir çabayla diyaframınızı kasın, sonra diyaframı en son sınıra dek doldurana kadar yavaş yavaş nefes alın.
Gene sonra bir kez daha yavaş yavaş nefes verin ve böylece nefes alıp vermeyi sürdürün.
Kuşkusuz bütün gün böyle nefes alıp veremezsiniz ama hiç olmazsa günde birkaç dakika böyle derin nefes alıp verin ki diyaframdan başlayan nefes alıp verme uykuda bile bırakamayacağınız doğal bir alışkanlık durumuna gelebilsin.
3. Organların geliştirilmesi?
Eski Taocular cinsellik organları da içinde olmak üzere bedenin her organının uygun ve doğru egzersizlerle güçlendirilip geliştirilebileceğine inanıyorlardı.
Gövdenin her bir parçasını çalıştıracak egzersizler buldular.
Örneğin göz için görüşü ve daha pek çok şeyi iyileştirici egzersizler bulunmuştur.
Taoculara göre göz egzersizleri yalnızca ileri yaşlara kadar gözlerin iyi görmesine yardımcı olmakla kalmaz, bazı durumlarda göz bozukluklarının iyileştirilmesine de yardımcı olabilir.
Aldous Huxley “Görme Sanatı” adlı kitabında tüm hekimlerin önerileri hiçbir sonuç vermemişken.
Nasıl yaptığı egzersizlerle kendini kör olmaktan kurtardığını anlatıyor.
Gerçi Aldous Huxley kitabın hiçbir yerinde yaptığı egzersizlerin Taocu kuramlardan kaynaklandığını yazmıyor ama kitapta Taocu özellikleri olan pek çok bölüm var: Eğer fark ettiyseniz, gözü bozuk kimselerde bir şeyi iyi görmek için dikkatle baktıkları zaman gereksiz yere, olumsuz yönde etki yapacağı kuşku götürmeyecek bir nefesini tutma eğilimi vardır.
İyi görmek için sanki derin nefes egzersizi yapıyormuş gibi, tabii zorlamadan ciğerlerinizi doldurun, rahat bir biçimde nefes vermek nefes almayı izlesin.
Böyle nefes alıp verirken görmek istediğiniz şeye bakmayı sürdürün.
Dolaşım dizgesinde ki iyileşme hemen daha iyi görmenizi sağlayacaktır.
İşte bakın, görmedeki iyileşmeyle daha iyi kan dolaşımı ve doğru nefes alıp verme arasında nasıl bir ilişki var.
Yetersiz ve yanlış nefes alıp verdiğimiz zaman yalnız gözler işlevini tam olarak yaramamakla kalmıyor, tüm bedensel etkinliklerimiz üzerinde de bunun olumsuz sonuçlan oluyor.
Ünlü ruh bilimci C.G. Jung, hem nevrotiklerin, hem veremlilerin kesik kesik, yüzeysel nefes aldıklarını, bu yüzdende ciğerlerini yeterince havalandıramadıklarını gözlemlemişti.
İnanılmayacak bir şey ama çoğumuz ciğerlerimizin havayla dolma olanağının altıda birinden daha fazlasını kullanamıyoruz.
Sevişme tüm beden için başlı başına önemli bir egzersizdir ama yetmez.
Kendi deneyiminizden de bileceğiniz gibi sevişme gövdenin tüm kaslarını çalıştırmaz.
Her deneyen bilir, yatakta sekiz saatten çok daha fazla yatarsanız sırtınız ağrır ya da bir yerlerinizde bir rahatsızlık duyumsarsınız.
Kısa bir yürüyüş, bir bisiklet gezisi ya da bir iki set tenis herhangi bir beden egzersizi hemen sizi rahatlatır.
Pek çok kimsenin, özellikle yaşlı kimselerin bel kemiklerinden zorlan vardır.
Gençlerden bile sırtı bükülmüş olanlar çıkar, ama yaşlıların tümü, şu hür ya da bu tür sırt ya da bel ağrısından yakınırlar.
Ağrıyan bir sırtla, ağrıyan bir belle pek uzun sevişilemeyeceğinden de kuşku duyulmaz.
4. T’ai Chi Ch Ai’uan?
Eski çinliler bütün bu yakınmalara çözüm getiren bir dizi egzersiz geliştirdiler.
Bu egzersizlerin adı T’ai Chi Ch’uan’da.
Olasılıkla Tai Chi Ch’uan’dan tıpkı judo gibi bir savaş sanatı olarak sözedildiğini duymuşsunuzdur.
Japon’ların judo tekniği de kökünü Taocu felsefeden alır.
Çin’de Ju Tao adıyla bilinir.
T’ai Chi Ch’uan da yalnız ellerini ve yumruklarım kullanmaya dayalı benzer bir savunma tekniğidir.
T’ai Chi, Yin ve Yang uyumunu temsil eder.
Ch’uan’sa Çince’de yumruk anlamına geliyor.
Tam olarak yapıldığı zaman son derece uyumlu bir dansa benzer.
Gerçekten de önceleri bir dans olarak başlatılmıştı.
T’ai Chi Ch’uan’m ilk ortaya çıkışı adı efsanelere, destanlara karıştırılmış İmparator Fu Hsi’nin (İlk kez evcil hayvanların nasıl evcilleştirildiğini halka öğrettiği söylenerek onurlandırılan Fu Hsi, İmparator Huang Ti’den çok daha eski çağlarda yaşamış olmalı.)
Yin Yang’a halkının neş’e içinde bedenlerine egzersiz yaptırmaları ve böylelikle hastalıklardan korunmalarını sağlayacak bir “Büyük Dans” bulup geliştirmesini istemiş olmasıyla bağlantılandırılıyor.
Daha sonraları han soyu döneminde adı yukarlarda da geçmiş olan ünlü hekim ve cerrah Hua T’o, T’ai Chi Ch’uan sanatının daha da gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Hua T’o doğanın ve yabanıl yaşamın keskin bir gözlemcisiydi.
İnsanların bedenlerinin gücünü ve sağlığım korumak için hayvanlardan öğrenecekleri çok şeyler olduğunun farkına varmıştı.
T’ai Chi Uh’uan bir yandan da ‘Sürekli Ch’uan’ diye anılır. Çünkü ard ardalığı akıcı ve kopuksuz bir biçimde sürer gider.
Bir çember çeviriyormuşcasına canlı ve kıvrak bir tempoyla yürütülmelidir.
Gene T’ai Chi Ch’uan’a ‘Yumuşak Ch’uan da denir.
Çünkü sizden beklenen hiçbir sert hareket yapmamanız, karşıtınıza üstün gelmek için kaba kuvvet kullanmamanızdır.
Ama tam zamanını ve tam uygun durumu yakalayınca karşıtınızın kendi gücünü onun dengesini bozup onu yuvarlamak için kullanmalısınız.
Taocuların çok kullandığı bir atasözü yardır: “Yüz gramlık bir güç bir ton ağırlığında ki bir yükü düşürmeye yetebilir.”
5. Bir savunma yöntemi ve çok yararlı bir egzersiz olarak T’ai’uan?
T’ai Chi Ch’uan bir savunma yöntemi olduğu kadar bir yandan da son derece güzel bir egzersizdir de.
İstediğiniz şey bir savunma tekniği öğrenmekse size yetenekli bir öğretmen bulmanızı ön eririm.
Ama istediğiniz şey son derece güzel bir egzersizse birkaç dersten sonra her gün kendi kendinize T’ai Chi Ch’uan egzersizlerini yapabilirsiniz.
Son derece güzel, çok çok iyi diyorum, çünkü tümüyle zorlamasızdır.
Hemen hemen her zaman, her yerde, yapan kimse ister erkek, ister kadın olsun, yaşı, sağlımı, bedensel durumu ne olursa olsun, herkesi kolaylıkla uygulayabileceği bir egzersizdir.
Bununla birlikte bir kimseyi “Çakı gibi bir sağlık” içinde tutmakta son derece etkilidir.
Bu sözü L.E. Morehouse’ın ünlü kitabından ödünç aldım.
Bu sözü sevmemin nedeni tam olarak yerine oturan bir sözcük olmasının yanında, Morehouse’ın zorlamasız egzersizler kuramının gene zorlamasız bir egzersiz yöntemi olan T’ai Chi Ch’uan’a oldukça benzemesidir.
T’ai Chi Ch’uan’ın etkinliğinin gizi, yumuşak ve zorlamasız hareketlerle insanın tüm eklemlerine egzersiz yaptırmasıdır.
Derin nefes alıp vermeyle bir arada yürütülünce insanın gençliğini korumasında büyük yararı olur.
Pek çok kimse yaşlı olduklarını eklemlerini oynatmakta çektikleri güçlükle duyumsamakta ve çevreye de belli etmektedir.
Eklemler bir kez eğilip bükülmez duruma düşünce insan bedenini de doğru dürüst kullanamaz olur.
Bunun sonucunda da sağlık giderek hızla bozulur.
6. Sağlıklı beslenme?
Taocu felsefe’de sağlıklı olmanın üçüncü temel direği sağlıklı beslenmedir.
Eski Taocular beslenme konusunda bugün Batılı beslenme uzmanlarının söylediklerine çok benzeyen şeyler söylüyorlardı.
Adından sık sık söz ettiğimiz yedinci yüzyılda yaşamış ünlü hekim Sunv S’sû-Mo kitabında şöyle yazmıştı: “Bir hekim gerçekten iyi bir hekimse, ilk önce hastalığın nedenini bulmalıdır. Nedeni bulduktan sonra hastalığı besinlerle iyileştirmeye çalışmalıdır. Hastalık besinlerle de iyileşmezse ancak o zaman hastaya ilaç vermelidir.”
Bu sözler Amerika’nın en önde gelen beslenme uzmanı Tom Spies’ın söylediklerinden çok farklı sözler değil.
Pek yakın bir geçmişte Spies şöyle demişti: “Eğer bu konuda yeterli bilgimiz olsaydı, tüm hastalıklar uygun besinlerin seçimi yöntemiyle iyileştirilebilirdi.”
Tao’yu uygulayan bir kimse için salt zevk için yemek yemek sağlıklı olmanın önüne geçirilecek kadar büyük bir zevk değildir.
Taocu, yemek yerken öncelikle sağlığını korumayı ve sağlığını iyileştirmeyi düşünür.
Eski Çin’de beslenme çok önemli bir konuydu.
Bugün de çok önemli bir konu olarak ele alınmalıdır.
Beslenme konusunda günümüzde pek çok iyi kitap yazılmıştır.
Onun için neyin yenmesi neyin yenmemesi gerektiğini bilmek çözümsüz bir sorun değildir.
Yazılanları okumadan bile yalnızca yediğiniz çeşitli yiyeceklerin sindirim dizgenizde ve genel sağlığınızda yaptığı etkileri gözlemleyerek sizin için hangi besinlerin zararlı olduğunu bulmak elinizdedir.
Günümüzün bolluk içinde ki tüketim toplumunda herkes çok yiyip çok içmek eğilimindedir.
Oysa bir-kimsenin kendisine yapabileceği en büyük kötülük çok yemektir.
Eğer yemek yemek için sofrada daha az ama sevişmek için yatakta daha çok zaman harcarsak her bakımdan çok daha sağlıklı olacağız.
BÖLÜM 12
TAOCU SEVİŞMENİN ÖĞRENİLMESİ
Coşkusal olanları sözler ve sesler de isteklendirebilir.
Şehvetli olanları isteklendirense yü hâng’lerine dokunulmasıdır.
WU HSİEN
Taocu sevişmeyi öğrenmekte hiçbir güçlük yoktur.
Bütün sorun, Batılı kavramlardan çok değişik bir takım öncüllerin benimsenmesidir.
Hepimiz bir türlü kendimizi kurtaramadığımız çeşitli önyargıların etkisi altındayız.
Bizi benimsediğimiz, alıştığımız kanılardan ayırmak için çok güçlü gerekçelere gerek vardır.
Ama Taoculuk, sevişme konusunda ki önyargılarımızı değiştirmemize yardımcı olmaya yetecek gerekçeler sunmaktadır.
Örneğin pek çok kadın sevişmede “Teknik” ve “Beceri” düşüncesinin karşısındadır.
Bu tutumunda da haklı olabilir.
“Teknik” ya “Beceri” günümüzde kullanılan anlamda bir profesyonelin sevişme yöntemi demeye geliyor ki bunda da kadını küçük düşürücü bir şey var.
Duygu, coşku ve sevginin sıcaklığı olmayan “Teknik” sevişmede gönlün payını dışarda bırakır.
Oysa Çinli Taocular bir yandan sevişmede sevecen ve son derece duygulu bir tutum üzerine vurgu yaparken bir yandan da eşit oranda “Beceri”nin önemi üzerinde de duruyorlar.
Onların görüşüne göre eğer bir şey yapacaksan o şeyi elden geldiğince iyi “Yapmak için gereken beceriyi kazanma yolunda çaba harcamalısın.
Eğer piyano çalmak istiyorsan, önce parmaklarını çalıştıracak, eğitecek egzersizler yapmalısın.
Hem de bu egzersizleri her gün yapmalısın.
Eğer resim yapmak istiyorsan önce nasıl resim yapılacağını öğreneceksin.
Tıpkı bunun gibi erkek de kadın da bu işi başarıyla yapan bir çift olmak istiyorlarsa nasıl sevişileceğim öğrenmek zorundadırlar.
Balzac bundan yüz yıldan biraz daha çok bir zaman önce, “Beceriksiz bir âşık keman çalmaya çalışan bir maymuna benzer” demişti hakkı da vardı.
Beceriksiz bir âşık, kadında erkeğin kendi dölyolunda mastürbasyon yaptığı duygusunu uyandırabilir.
Germaine Greer “Hadım Kadın” adlı kitabında böyle bir durumu betimliyor:
Bir erkek mastürbasyon yapmaktan utanıyorsa cinsel boşalmayı sağlamak için bir kadını araç olarak kullanabilir. Kadınlık organı boşalmayı gerçekleştirmeye yarayan sürtünmeyi sağladığı ve boşalma dölyolu içinde gerçekleştiği için böylelikle mastürbasyonun utancı kadına aktarılmış olur.
Bu durumda erkek kadını bel-suyunu boşaltacağı bir kap, bir tür tükrük hokkası yerine koymuş olur.
Boşalınca da nefretle kadından uzaklaşır.
Taoçuluk sevişme yeteneğinin hem yatak arkadaşını tam olarak doyuracak, hem de sevişmenin olabildiğince tadını çıkaracak düzeye ulaşana dek geliştirilmesini istiyor.
Doyum dendiği zaman Taocuların anladığı şey yalnızca o anda duyulan zevk değildir.
Daha çok fizikötesi bir anlamda karşılıklı olarak bir dinginlik, erinçlik, bir gönül rahatlığının gerçekleştirilmesidir.
Taocu, sevişmede teknikten söz ettiği zaman anlatmak istediği yalnız git gel de ki beceri ya da boşalmayı denetlemede ki ustalık değildir.
Bir yandan da Yin ve Yang uyumunu tam olarak gerçekleştirebilmeniz için sizden tüm duyularınızı açmanızı, onları sonuna kadar geliştirmenizi bekliyor.
Bunun için sevişme öyle mekanik bir şey değildir, insanın bütününü içine alan bir yaşantıdır.
Bir piyanist parmaklarını kullanmakta büyük bir beceri kazanmış olabilir.
Bu beceriyle bir teknisyenden daha fazla bir şey olmuş olmaz.
Ancak tüm duyguları ve hayal gücü müzikle buluştuğu zaman piyanist gerçek bir sanatçı olur.
İşte coşkuyla, esriklikle sevişmek de böyledir.
1. Duyguların geliştirilmesi?
Hepimiz bir oranda tutucu geçmişin ve şimdi ki zamanın yüzeyselliğinin, düzmeceliğinin kurbanlarıyız.
Bir örnek vermek için koku alma duyumuzu gösterebiliriz.
Gerçekten koku alma duyumuzu yeniden çalışır duruma getirmemiz gerekiyor.
Sevişme sırasında belki de dokunma duyusundan sonra gelen ikinci duyu kokudur.
Bedenimizin her bir yanındaki kokuların giderilmesi için deodoran ilanlarının sürekli bombardımanı altında o kadar çok duş yapıyor, o kadar çok sabunlanıyoruz ki hemen hemen fabrikadan yeni çıkmış güzel kokulu plastikler gibi kokuyoruz.
Doğada erkekleri de kadınları da içgüdüsel olarak birbirlerine çeken şeyin kendi doğal, bireysel özel kokuları olduğunu gözden kaçırdığımız anlaşılıyor.
Çok kez insanlar karşı cinsten birinin, yaydığı kokudan tüm öteki uyarıcıların yaptığından çok daha fazla uyarılmış, isteklendirilmiş olur.
Bir kimsenin derisinin, saçının, ağzının, cinsellik organlarının yaydığı kokular son derece hoşa giden, hatta insanı tepeden tırnağa uyaran bir etken olabilir.
Bu durumun, günümüzde çok kullanılan gizemli “kimyasal çekicilik” deyimini hiç olmazsa bir ölçüde açıklamaya yeteceğini sanıyorum.
Kuşkusuz dölyolunun keskin ve sert kokusundan tiksinti duyacaklar da çıkabilir.
Ama kokuyu gidermek için bol bol deodoran püskürtmek ya da çok yıkamak salgının ve organizmaların doğal düzenini bozabilir ve dölyolunun bir yerinden mikrop kapmasına yol açabilir.
Sözlerim yanlış anlaşılmasın.
Kesinlikle sağlık kurallarına uygun bir temizliğin karşısında değilim.
Tam tersine, söylemek istediğim şu: Hem erkek, hem kadın için basit, sağlıklı ve titiz bir temizlik hepsi bu kadar...
Tıpkı koku duyumuz gibi dokunma duyumuzun da geliştirilmesi gerekiyor.
Victoria döneminde giysiler çıkarılmadan sevişilirmiş.
Bedenlerin cinsellik organlarının dışında kalan yerlerinin birbirlerine değmesini giysiler önlermiş.
Günümüzde yatakta giysi giyenlerin sayısı çok azalmıştır.
Ama gene de çoğunlukla cinsel ilişkiyi cinsellik, organlarının dokunsal ilişkisiyle sınırlamak eğilimindeyiz.
Oysa yalnız cinsellik organlarıyla yapılan mekanik sevişmeyle bütün duyuları sonuna kadar açıp bütün bedeniyle sevişmek arasında dünyalar kadar fark vardır. Hem erkek, hem kadın için bedenlerin birbirlerine değmesi tam doyurucu bir sevişme için temel koşuldur.
Sevişme sırasında kadınla erkek arasında ellerle bedenin öteki bölümlerinin zevk vermek ve zevk almak için uyumlu bir işbirliği içinde olması gereklidir.
Nasıl mı? İşte böyle:
(1) Sevişirken erkek de kadın da, ta ki yorgun düşüp uyuyana kadar, birbirlerine elleriyle dokunmaktan bir an bile geri durmamalıdırlar.
(2) Kadının göğüsleri ve bızırı (klitoris) en duyarlı yerleridir.
Ama buralara dokunmakta acele etmemelisiniz, önce ellerini okşayıp öpünüz.
Kadınlar gene enseden ta sokuma, apış aralarına kadar omurilik bölgesinde çok duyarlıdırlar; duyarlı noktalar kadından kadına değişebilir.
Ama genellikle kadınların çoğunluğunun duyarlı olduğu yerler kulaklar, ense, belin çevresi özellikle arka bölümü, apış aralarıdır.
Gene sizin karnınızın kadının karnına değmesiyle okşanması sevişmeye büyük kıvançlar katar.
(3) Kamışın dışında erkeklerin en duyarlı, olduğu yeri.
Kulağın içi, bazı erkeklerde göğüsler erkeklerin yüzde ellisinde meme uçları dikleşir apış aralandır.
(4) Bedenler arasında başarılı bir dokunsal ilişki kurmanın gizi tepeden tırnağa kadar ne kadar çok yere değmek, dokunmak olanağı varsa o kadar çok yere dokunmak değmektir.
Sevişmekte dokunma hareketsiz durağan bir değme olmamalıdır.
Elleriniz eşinizin bedeninde durmadan dolanmalıdır; bedeniniz eşinizin her nefes alışına ya da bedeninde ki en ufak, en hafif kımıltılara karşılık vermelidir.
(5) Sevişmenin başlangıcında kadınlar erkeğin kamışını elleriyle uyarmak yerine bedenleri arasında tam bir dokunsal bağlantı kurma konusunda kendilerini yoğunlaştırmalıdırlar.
Yalnız Yü Heng’in sertleşmesinden çok çabuk iştahlanan kadınlar bu kuralın dışında bırakılabilir.
Ya da uzun süre bedensel dokunum, ilişkisi içinde olmak bile erkeğin kamışının sertleşmesini sağlamıyorsa kuşkusuz bu durumda da kadın ellerini kullanmalıdır.
Yaşlı erkeklerin erkeklik organlarına dokunulmasına karşı tepkileri genç erkeklerin tepkilerinden farklıdır.
Genç erkeklerin kamışları boşalma konusunda daha duyarlı ve daha çabuktur.
Onun için genç erkeklerin kamışlarına avuç içinde boydan boya dokunma çok hafif olmalıdır.
Dip bölümü hafifçe sıkılabilir ama baş bölümüne hemen hemen hiç değilmemelidir.
Buna karşın yaşlı bir erkeğin kamışı daha sıkı tutulmaya elverişlidir.
O kadar çabuk sertleşmez ve boşalmaz.
Yaşlı erkekde sertleşmeyi sağlamak iç in en iyi yöntem iki eli birlikte kullanmaktır.
İki el içine alınmış bir kamış kolaylıkla uyarılmış olur.
Bu durum erkeklerin çoğuna dölyoluna girmiş olma izlenimini verdiği için son derece uyarıcı gelir.
Eğer erkek sünnetli değilse üst deriyi fazla sıkmamaya dikkat edilmelidir.
Çünkü o bölümde sürtünme sonucu, bir tahriş olabilir.
Onun için en iyisi dokunma kamışın baş bölümü ve erbezleri ve erbezi torbası üzerinde sürdürülmelidir.
Deneyimi olmayan kadınlar sanki erkeklerin erbezleri ve erbezi torbası diye bir organları yokmuş gibi davranırlar.
Oysa deneyimi fazla olan kadınlar erbezi torbasının öneminin bilincindedirler.
Yaşlı erkekler erbezlerine dokunulmasından hoşlanırlar.
Gene de erbezlerine kırılacak bir eşyamış gibi özenle, dokunulmalıdır.
En iyi yöntem erbezi torbasının tümünü avuç içine alıp torbanın dip ve kamışın alt bölümünü parmak uçlarıyla uyarmaktır.
Nasıl yaparsanız yapınız da sakın çok fazla sıkmayın.
Genç bir erkekte böyle bir uyarı pek çabuk boşalmaya yol açabilir.
Onun için çok dikkatli olmak gereklidir.
İyi bir sonuç almak için ellerinizi son derece hafif ve yumuşak bir biçimde kullanın ve değişik erkeklerin değişik tepkileri olabileceğini de akıldan çıkarmayın.
Bazısına uyarı o kadar fazla gelebilir ki hemen elinizde boşalabilir.
Oysa bir başkasında bu uyarı tam olarak sertleşmeyi sağlamaya bile yetmeyebilir.
(6) Erkekler ellerinin yumuşak ve pürüzsüz olmasına özen göstermelidirler.
Kaba ellerle hırpalanmaktan’ hoşlanacak kadın pek az çıkar.
Kadınların çoğu bu konuda, “Tüm gerçek erkekler naziktir. Sevecen olmayan bir erkek ilgimi çekmez.” diyen Marlene Dietrich’le aynı duyguları paylaşırlar.
Erkekler ellerinin çok nazik ve çabuk incinebilen yerlere de uzanabileceğini unutmamalıdırlar.
Pek çok kadın bızırlarının (klitoris) parmakla uyarılmasına alışıktır.
Erkeğin parmaklarıyla uzun süre ama özenli bir biçimde uyarılmadıkça ya da kendi parmaklarıyla bu işi yapmadıkça ne tam olarak isteklenirler, ne de orgazma ulaşabilirler.
Kaba ve kirli parmaklar tahrişe hatta mikrop kapmaya neden olabilirler.
Bunun gibi orgazma ulaşmak için meme uçlarının okşanmasını, meme uçlarıyla oynanmasını isteyen kadınlar da vardır.
Buna karşın parmakla yapılan her türlü uyarıdan nefret eden kadınlar da vardır.
Kadının hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyleri ancak deneyerek öğrenebilirsiniz.
Kadın, bedenlerin birbirine değmesinden çok hoşlanabilir de kadınlık organına parmakla değinilmesinden nefret edebilir.
Bu tür kadın, parmaklarını kullanmaya çok meraklı olmayan erkekler için son derece ilginç bir yatak arkadaşı olabilir.
2. Duygular ve düşünceler nasıl aktarmalı?
Sevişme sırasında çiftlerin birbirleriyle nasıl bir dokunsal bağlantı kuracaklarının öğrenilmesi kadar duygu ve düşüncelerin nasıl aktarılacağının öğrenilmeside önemlidir.
Sorun yalnız ne söyleneceği değil, nasıl söyleneceğidir.
Bir bakıma bizim hâlâ bebek kalmış bir yanımız var...
Bizde uyan yapan sözlerden çok seslerdir, özellikle sevişme söz konusu olunca bu böyledir.
Freud bize, cinsel davranışların köklerinin, annemizin bizi sevgiyle kucakladığı o tatlı sesiyle bizi yatıştırdığı bebeklik dönemindeki koşullanmalarda aranması gerektiğini öğretti.
Eğlence endüstrisi seksi bir sesin değerini iyice anlamıştır.
İnsan sesi son derece gizemli, olağanüstü bir müzik aletidir.
Sizin sesiniz de öyle olmalıdır.
Sevişirken tam bir suskunluk yatak arkadaşınızı sinirlendirebilir.
Suskunluğunuzu ilgi eksikliği ya da hoşnutsuzluk olarak yorumlayabilir.
Kuşkusuz sevişirken felsefe konusunda bir tartışmaya girmenizi önermiyoruz.
Ama beğeninizi ve duyduğunuz mutluluğu belirtmelisiniz.
İşte birkaç önemli nokta:
(1) Bütün bütün suskunluk hoşnutsuzluk belirtisi olarak yorumlanabilir.
(2) Sert, olumsuz sözler söylememeye ya da bu tür sesler çıkarmamaya özen gösteriniz.
Başarılı bir sevişme oturumu uyumlu ve karşılıklı beğeninin egemen olduğu bir ortamı gerektirir.
(3) Hiçbir türlü eleştirme yapmamaya son derece dikkat etmelisiniz.
Eleştiri sevişmeyi berbat edecek bir etki yapabilir.
Eşinizin erkeklik gücü ne kadar fazla olursa olsun, onun en kolay incineceği zamanda sevişmeye hazırlandığı sırada kırıcı bir söz söylerseniz eşinizin kendine olan güvenini tümüyle yıkabilirsiniz.
(4) Övücü sözler söyleyen bir ses mucizeler yaratabilir.
3. Taocu sevişme öğretisi yalnız erkekler için değildir?
Erkek için gerektiği kadar olmasa bile bir ölçüde kadının da Taocu sevişmeyi anlaması gereklidir.
Örneğin kadın Taocu sevişmeyi bilmiyorsa, erkeğin boşalmamasından kırılıp incinebilir, erkeğini memnun edemediğini düşünebilir.
Erkeğin orgazm olmasıyla boşalmanın, başka başka şeyler olduğunu kadın da bilmelidir.
Çünkü Taocu sevişmenin özü bu bilgidir.
Erkeğin orgazm olmasıyla boşalmanın farklı şeyler olması gerçeği Kinsey’in de gözünden kaçmamıştır.
Kinsey bu konuda şöyle yazıyor: “Ama orgazm boşalma olmadan da gerçekleşebilir.”
Az sayıda yetişkin erkekte böyle olmaktadır.
Bu erkekler (Beş olay saptanmıştır.)
Coitus Reservatus diye bilinen gebeliği önleyici bir yöntem uygulayarak cinsel organlarıyla ilişkili kaslarını sıkıştırma yoluyla boşalmayı önlemektedirler.
Ancak bu yöntemle boşalma olmadan da gerçek bir orgazm yaşantısını duyumsamakta hiçbir güçlükle karşılaşmıyorlar.
Bazı kadınlar için, erkeğin kendi içlerinde boşaldığını duyumsamanın, tam doyuma ulaşabilmenin önemli bir koşulu olması bir sorun olarak karşımıza çıkabilir.
Ancak Taocu sevişmenin kazandıracaklarıyla karşılaştırılınca kolaylıkla bu sorunun o kadar önemli olmadığı sonucuna varabiliriz.
Acaba hangi kadın bütün gece boyunca sevişebilecek ve gene de en sonunda boşatabilecek bir erkeği hemen boşalıp sonra da uyuya kalacak bir erkeğe üstün tutmayacaktır?
Bir de her türlü yapay gebelik önleyicileri kullanmakta güç uyuma ulaşabileceğiniz ya da ulaşmanız gerektiği anlamında alınmamalıdır.
Önemli olan toplam sonuçtur.
Derin, şehvetli öpüşme Yin ve Yang uyumuna yardımcı, olabilir ama her şehvetli öpüşme cinsel birleşmeyle sonuçlanmaz.
Bazı sevişme oturumları gerçekten tam bir Yin ve Yang uyumuyla sonuçlanır.
Genellikle halk dilinde tam cinsel uyumdan söz edildiğinde bundan orgazm anlaşılır.
Orgazm, ama kadın için çok sayıda orgazm bızırın (klitoris) orgazmı, dölyolunun orgazmı, ikisi bir arada ya da arka arkaya yinelenen kısa aralıklarla çok sayıda orgazm.
Ancak siz Taocu sevişmeyi uygulayan bir kimseyseniz kadının çeşitli orgazmları konusunda lafı uzatmanıza gerek kalmaz.
Eğer siz günde bin kez git gel’i uyguluyorsanız bu konu önemini yitirir.
Eğer erkek haftada bir kez değil de günde birkaç kez eşiyle sevişiyorsa orgazm konusu bambaşka bir görünüm kazanmış olur.
Kuşkusuz bu kadar çok sevişmeye iştahlı olmayanlar da çıkabilir.
Bunun bir nedeni, daha önce denememiş olmalarıdır.
Bir kimse bu kitapta öğretilen boşalmanın denetim altında tutulması konusunda ki önerilere uyduğu sürece böylesine çok sevişmekten yorgunluk değil zevk duyacaktır.
Hele eşi bizim burada betimlediğimiz biçimiyle sevişmenin kıvancını tadınca, sevişmekten bıkkınlık, usanç duyması çok az rastlanan bir olay olabilir.
Bu kadar çok sevişmek için bütün gün yatakta kalmanız gerekmez.
Bir birleşme, ön sevişme de içine katılarak on ya da yirmi dakika sürse hatta altı birleşme iki saatten daha fazla zaman alm az.
Pek çok çift televizyon seyrederek ya da sinemada çok daha fazla zaman harcıyorlar.
Bunlardan elde ettikleri doyumun-yatakta ettikleri olan bir kadın için Taocu sevişmenin fazladan bir üstünlüğü daha vardır.
Erkek gerçekten taocu sevişmede ustalaşmışsa ancak birkaç haftada bir boşalmakla yetinebilecek.
Bu durumda da gebelik, önleyicilerin bir anlamı kalmayacaktır.
Bir kez Taocu sevişme yaygınlaşınca, bütün o zararlı gebelik önleyicilerden çok kimsenin vazgeçmesi öyle çok uzak, olmayacak bir şeymiş gibi düşünülmemelidir.
Taocu sevişme, yedinci yüzyılda onu yorumlayanların belki?
Tüm vaatlerini gerçekleştiremez ama gene de Yin ve Yang uyumunu sağlayabilir.
Bu uyum da insana dinginlik, erinç, yaşama sevinci ve yaşlanma sürecinde yavaşlama getirir.
4. Doğru eş bulmanın önemi?
Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi gönülsüz ve yardımcı olmayan bir kadın deneyimi fazla olan bir erkek için bile işleri güçleştirebilir.
Uzun yıllar Taocu sevişmeyi uygulamış bir erkeğin bile kendini bırakmayan dar kafalı bir kadınla sorunları olabilir.
İşte bu da hem kadının hem erkeğin Taocu sevişmeyi bilmesinin ve uygulamasının gerekliliği konusunda bir ek gerekçedir.
Bir örnek vermek için diyebiliriz ki; hiç olmazsa kadın “Sertleşmeden girme”, “Boşalmanın Denetimi” gibi terimleri bilmeli ve anlamalıdır.
Hemen tüm eski Taocu metinler doğru eşi bulmanın önemi üstünde durmuşlardır.
Sevişmede de tıpkı dansta ve sporlarda olduğu gibi yardımcı olmayan bir eşle başarılı bir sonuca ulaşılamaz.
Kuşkusuz bu sözler hatta ideal bir eşle bile her defasında tam bir de edebileceklerinin çok altında olması olasılığı da var...
Zamanlama konusunda elbette kesin kurallar konamaz.
Sevişmelerinizi yirmi dört saat içinde değişik zamanlarda ya da hepsini ardarda bir arada yapabilirsiniz.
Hangisi ikinizin de daha çok hoşunuza gidiyorsa elbette en iyisi öylesidir. Sevişmenin şiddeti her defasında aynı olmayabilir.
Sonra her gün bu kadar çok sevişmek zorunda da değilsiniz.
5. Taocu sevişme yöntemleriyle erkeğin orgazmı?
Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi Taocuların görüşüne göre boşalma çok kısa süreli bir duyumdur.
Bir yıldırım ya da biriktirilmiş bir enerjinin birden patlaması, birden boşalması gibi bir şeydir.
Bir erkek sürekli ve düzenli olarak sevişirse o zaman cinsel gücü de uyumlu ve düzenli bir duruma gelir, giderek boşalma gereksemesi azalır.
Sevişme rastlantısal ve bir patlama gibi olacağına sürekli ve düzenli olur.
Sevişme güzel bir ziyafet gibi olmalıdır.
Ziyafette her yemek başlı basma son derece lezzetli olmakla birlikte bir sonraki yemek için iştahı açar.
Ta ki son yemek gelip yendikten sonra insan tam olarak doymuş olur.
Doyum, yenilen yemeklerden yalnız birinin değil, yenilen içilenlerin hepsinin toplam sonucudur.
Sevişmede de böyle olmalıdır.
Hem eski Taoculara, hem çağdaş hekimlere göre düzenli bir biçimde azar azar yemek, arada bir tıka basa karnını doyurmaya yeğlenmelidir.
Taocu sevişmede kısa sürede ustalaşılmak isteniyorsa bu düşünce tam olarak benimsenmelidir.
6. Bazı sorulara yanıtlar?
Her şeyi altına dönüştüren gerçek simyacı sevgidir.
Yaşamın tekdüzeliğine, yaşlanmaya, ölüme karşı, tek etkili büyü sevgidir.
Kinsey’le Masters ve Johnson’un araştırmaları sevişme ve seks konusunda yeni düşünceleri kabul etmemizi kolaylaştırmış olmakla birlikte Taocu sevişme Batılılara son derece şaşırtıcı inanılmaz bir şey gibi görünüyor.
Ben bu kitabı yazmaya başladığım zaman, pek yakınım olan bir kadın arkadaşımı da çok şaşırtıyordu.
Ama şimdi o da bir Taocu oldu çıktı.
Konusu bu kadar değişik olan bu kitabı okuduktan sonra herhalde okuyuculardan birçoğunun akıllarına birçok sorular gelecektir.
Bu sorulardan bazılarını önceden kestirip yanıtlamak kuşkusuz taocu sevişmeyi öğrenmeyi kolaylaştırabilir:
(1) Bir felsefe olarak Taoculukla, bir din olarak Taoculuk arasında ne fark vardır?
Budizm ve Konfiçyüsçuluk gibi başka önemli doğu felsefelerinin de başına geldiği gibi, Taocu düşünceler bazı kimselerce giderek yanlış yorumlanmış ve Taoculuk bir dine dönüştürülmüş, tapınaklar yapılmış, dinsel törenler düzenlenmiş, resimlere ve heykellere tapınılmaya başlanmıştır.
Bütün bunlarsa gerçek bir Taocunun tiksindiği şeylerdir.
Bizim bu kitapta sözünü ettiğimiz dinle hiçbir ilişkisi olmayan Taocu felsefedir.
(2) Taocuların aşk ve sevişme konusundaki düşünceleri nedir?
Bu konuda Batı’da geçerli olan düşüncelerle bir karşılaştırma yapılacak olursa romantik öğelerin daha az, buna karşın uygulamaya dönük öğelerin daha çok olduğu sonucuna varırız. Taocu genellikle bedenle ruhun birbirinden ayrılmaz bir bütünlük, bir uyum içinde olduğuna inanır.
Coşkuyla ve esriklik içinde sevişen bir çift her bakımdan bir birlerine huzur verir, uyum sağlarlar, ilk kez seviştikleri zaman birbirlerini fazla çekici bulmamış bile olsalar zamanla sevgileri daha da artmış, süreklilik kazanmış olur.
Oysa Batıda geçerli olan düşünce kadınla erkeğin sevişmeden önce bir birlerine romantik bir biçimde âşık olmaları gerektiğidir.
(3) Niçin bu kitap kadın okuyucudan çok erkek okuyucuya sesleniyormuş gibi bir izlenim veriyor?
Tüm eski Taocu sevişme kitapları yalnız erkeklere yardımcı olmak için yazılmıştır.
Bunun çok basit nedeni de erkeğin ateşle “İlişkili” olması, suyla ilişkili olan kadının erkeğin ateşini kolaylıkla söndürebilmesidir.
Benim görüşüme göre Taocu sevişmeyi öğrenmekten kadınlar da kazançlı çıkarlar.
Ama şu gerçek de ortada duruyor: Sevişme konusun da daha çok, daha büyük sorunları olanlar ve acele yardıma gereksemesi olanlar erkekler.
Onun için bu kitabın asıl amacı erkeklerin acele yardımlarına koşup kadınlara daha iyi, daha sağlıklı yatak arkadaşı olmalarına yardımcı olmaktır.
Eğer bunu başarabilirsek doğal olarak bundan yararlanacak olan kadınlar olacak.
(4) Taocu sevişme hekimlik bakımından güvenli ve doğruluğu kanıtlanmış bir yöntem midir?
Yedinci yüzyılda yaşamış büyük hekim Sun S’sû-Mo’nun “Eşsiz Yöntem” adlı kitabında yazdığı şeyler hiçbir zaman eleştiri konusu yapılmamıştır.
Ve en son 1955 yılında bile bu kitap yeniden basılmıştır.
Sun bugün de Çin’de büyük saygı görmektedir.
Sun’un görüşlerinden bu kitapta da bölüm, bölüm ve “Bitirirken” de biraz ayrıntılı olarak söz edilmiştir.
Ama elbette bu konuda ki güvenimizin tek dayanağı olarak bundan 1200 yıl önce basılmış bir kitabı gösteremeyiz.
Masters ve Johnson’un son yirmi yıl içinde ki araştırmaları başlıca Taocu sevişme kuramlarından pekçoğunu doğrulamıştır.
Masters ve Johnson’un çalışmalarının sonuçlarını dünyanın dört bir yanında pek-çok hekim pek çok klinik uygulamaya koymuştur.
(5) Sizce bu çok eski sevişme yönteminin en önemli özelliği hangisidir?
İS İkinci yüzyılda yaşamış, Batı’da hekimlik biliminin kurucusu sayılan Galen, Birleşmeden sonra tüm hayvanlar kederli bir görünüm alırlar.
Bu kuralın dışında kalanlar yalnız kadınlarla, horozlardır, demiş. (Eğer Galen birleşme yerine boşalma sözünü kullanmış olsaydı Taocu hekimler açısından da bu sözler son derece yerinde söylenmiş sözler sayılabilirdi.)
Hemen tüm erkekler boşalmanın ardından boşalmanın verdiği yıkıntıyı-eşlerine olan tüm ilgilerini bir anda yitiri verdiklerini, hatta eşlerine niçin sevgi duyduklarına bile şaştıklarını anımsayacaklardır.
Kadınlardan çoğu boşalır boşalmaz sevdikleri adamın, birden kendilerinden uzaklaştığını, ilgisinin bir anda yok olduğunu ve sezinlemişlerdir.
Boşalmanın arkasından erkeklerin eşlerini yarıda kalmış ve terkedilmiş bir durumda bırakarak hemen derin bir uykuya daldıkları herkesin bildiği bir şeydir.
Süreksiz ilişkiler de durum bundan bile daha kötüdür.
Erkek boşalır boşalmaz hemen kadını bırakıp gitmek ister, çoğu da böyle yapar.
Bu durum kuşkusuz kadını küçük düşürür ve derinden derine yaralar.
Böyle kırgınlıklar da birikince sonunda kolaylıkla karşılıklı bir nefrete dönüşür.
Hemen hiçbir yerde mutlu yüzler göremeyişimizden bu tür memnun uzlukların, duyumsuzlukların yaygın olduğu sonucuna varıyoruz.
Sevişmede ve sekste doyum sağlamış kimseler genellikle mutlu görünümlü insanlardır.
Buradan da, hiç olmazsa bir oranda dünyamızda bu kadar çok nefret ve bu kadar az sevgi olmasının açıklamasını bulmuş oluyoruz.
Oysa Taocu sevişme boşalmayı denetleyerek vb.
Bütün bu sorunlara çözüm getirebilir.
Bence Taocu sevişmenin en önemli özelliği budur.
Kadınlar erkeklerle karşılaştırılınca işleri kurgu yanından ele almaktan daha çok uygulamadaki yararlılığı öne alma eğiliminde oldukları için hemen hemen tüm kadın arkadaşlarım konuya benden daha değişik bir açıdan yaklaşıyorlar.
Onlara göre Taocu sevişmenin en önemli özelliği erkekleriyle sevişmekte, erkeklerini okşamakta kendilerine sınırsız bir özgürlük kazandırmış olmasıdır.
Taocu sevişmeyi öğrenmeden önce tek bir kere bile başka türlüsüne rastlamadan arkalarından atlı kovalarmışçasına sevişen erkeklerle, doya doya sevilmek ve sevmek için açlık çektiklerini, Taocu sevişmenin durumu değiştirdiğini söylüyorlar.
Önemli olduğunda hepsinin birleştikleri bir başka konu da Taocu sevişmenin etkin bir doğum kontrolü sağlamasıdır.
Onlardan bir tanesi bu durumu şöyle dile getirmişti:
“İnsanın keyfini kaçıran, huzurunu bozan, sevişmeyi sevişme olmaktan çıkaran, o saçma sapan gebelik önleyici ilaçları ya da araç ve gereçleri düşünmeden, ne vakit canınız isterse, hatta gece yarısı bile olsa, Sevişebilmek ne olağanüstü bir şey!”
(6) Kadınlar erkeğin boşatmamasından bir eksiklik duyuyorlar mı?
Pek azma önceleri biraz tuhaf geliyor.
Ama kısa sürede alışıyorlar ve boşalmamanın sayısız üstünlüklerini anlamaya başlıyorlar.
(7) Erkeklerin büyük çoğunluğunun boşalır boşalmaz eşlerine olan ilgilerini yitirmelerinin nedeni nedir?
Eski Taocuların inancına göre erkeklerin kadınlara karşı duyduğu sevginin ardındaki itici güç “Ching”dir (Ersuyu.)
(Taocular Ching’in bir yandan da insanın en önemli yaşamsal gücü olduğuna da inanıyorlardı.)
İnsan bir kez boşaldı mı, sönmüş bir balona ya da otomobil lastiğine döner.
Kendini yamyassıymış gibi duyumsar.
Özellikle sık sık boşalan kimseler için bu böyledir.
(8) Çağdaş terimlerle erkeğin ateşle, kadının suyla aynı öğeyi paylaşmakta olmalarının açıklamasını yapar mısınız?
Bununla anlatılmak istenen şey alışılagelmiş sevişme düzeninde erkek genellikle kolay kolay kadını doyuramaz.
Kadını doyuracağım diye çaba harcarken kendini tüketir.
Bunun böyle olduğu hatta Batı’da bile bilinen bir şey.
“Uçuş Korkusu” adlı ünlü yapıtında Erica Jong bu durumu çok güzel bir biçimde açıklamıştır.
Erica Jong’dan önce de Havelock Ellis, D.H. Lawrence, Aldous Huxley ve Dorris Lessing de Erica Jong kadar açık olmamakla beraber aynı görüşleri dile getirmeye çalışmışlardır.
(9) Besinlerin sevişmeye bir etkisi olur mu?
Hem de çok... O kadar çok etkisi olur ki.
Herkes, erkek olsun, kadın olsun sürekli sağlıksız besinler yiyen bir kimsenin, sağlığını koruyamayacağını ve sağlıksız bir kimsenin sevişmede de başarılı olamayacağını bilir.
Buraya şunu da ekleyelim, et yiyen bir kimsenin yalnız sebzeyle beslenen bir etyemezden (Vejetaryen) yatakta daha iyi olması gerekmez.
Önemli olan bir kimsenin kendisi için neyin yararlı neyin zararlı olduğunu bilebilmesidir.
(10) Taocu sevişmenin erkek olsun kadın olsun herkesin sağlığı ve uzun yaşaması için çok önemli olduğunu belirtmek için bir kaç basit neden gösterebilir misiniz?
Taocu sevişmenin hem erkekler hem kadınlar için yararlı olmasının açıklıkla görülebilen iki nedeni var.
Bunlardan birincisi, “Taocu sevişmede çiftler diledikleri ve gerekseme duydukları kadar çok sevilebilirler.”
Böyle olunca da birlikte mutlu ve uyumlu sevgi dolu bir yaşam sürdürebilirler.
Bu uyum hatta çevrelerinde ki insanlarla olan ilişkilerine bile yansır.
Sevgiyle anlayış ve iyilikseverlik davranışlarına egemen olur, aşağılık, zehirli düşünceler, hırs, çekememezlik, kıskançlık yavaş yavaş yok olur.
Bunların insanın esenliğine, dolaylı olarak da sağlığına ve uzun yaşamasına etki yapacağını kestirmek pek güç olmasa gerek.
İkincisine gelince, sevişmenin, iç salgı bezlerinin sağlıklı dengesi üzerindeki yararlı etkisidir.
Çağdaş hekimlik içsalgı bezlerinin dengesinin insanın sağlığı irin yaşamsal önemde olduğunu saptamıştır.
Eski Taocu terimlerle bu durum Yin ve Yang uyumunun sağladığı son derece önemli yararlardan yalnızca biridir.
Taocuların inancına göre insan ne kadar çok sevişirse içsalgı bezlerinin sağlıklı bir düzeyde ve denge içinde etkinliklerini sürdürmeleri o kadar kolaylaşır.
Bugün birçok doktor isteyen hastalarına hormon tedavisi uyguluyorlar.
İç salgı bezleri dengesini yeni, baştan kurmaya çalışan böyle tedavilerin yalnız hekimlere ödenen büyük paralar bakımından değil, dışardan verilen hormonlar gibi sert ilaçların yan etkileriyle iç salgı bezleri dengesini büsbütün bozma çekincesini de birlikte getirdikleri için ağır bir bedeli var.
Ama niçin dışardan yapay hormonlar alalım?
Eğer kendi bedenlerimize bir olanak tanırsak bol bol, dışardan alınanlarla karşılaştırılamayacak kadar ucuza, doğal ve çekincesiz olarak bedenimiz bunları üretebilir.
Erkeklerin sağlıklı ve bol miktarda hormon (Testosteron) üretmesi için sevişme yoluyla uyarılmaları bile gerekmeye bilir.
İç salgı bezleri uzmanı hekim Kari M. Pirke, Ruh hekimi Götz Kockott ve ruhbilimci Franz Duttman’ın 1974 yılında Münih’te Max-Planck psikiyatri enstitüsünde yaptıkları ilginç bir araştırma, cinsel birleşme olmadan da yalnız görsel uyarıların, kan dolaşımında ki testosteron düzeyini önemli miktarda arttırmaya yettiğini kanıtladı.
30 dakika süren ve içinde öpüşme, kucaklaşma, soyunma, ön sevişme ve çeşitli biçimlerde cinsel birleşme olan bir seks filmi görsel uyarıcı olarak kullanıldı.
Filmi seyreden yaşları 21 ve 34 arasında ki sekiz erkekten altısında testosteron düzeyinin yükseldiği saptandı.
Anlaşıldığına göre Münih araştırmalarının sonuçları Taocu görüşleri doğruluyor.
Demek ki öpüşme, okşama ya da okşanma gibi uyarılar sağlık için yararlıdır.
Her defasında boşalmaya gerek yoktur.
Yalnız görsel uyarılar bile testosteron düzeyinin yükselmesine neden oluyorsa gerçek sevişmenin hormon dengesini sağlamakta karşılaştırılamayacak kadar etkili olacağından kuşku duyulamaz.
Yalnız şunu gözden kaçırmamak gerekli: Eski Çinlilerin görüşüne göre bir kimse boşalmayı denetim altına almadıkça bu sonucu alamaz.
Gene bu bir sağduyu sorunudur, insan boşalmayı bir düzen ve denetim altına almadıkça çok fazla sevişemez.
Çok sevişme olmadıkça da Yin ve Yang uyumu gerçekleşemez.
İşte gerek erkeklerin, gerek kadınların sağlığı ve uzun yaşamı için Taocu sevişmenin bu kadar önemli olmasının çok açık ve basit ikinci nedeni de budur.
BİTİRİRKEN:
BAZI KİŞİSEL DENEYLER
“Eğer yüz kez boşalmadan sevişirseniz çok uzun yaşarsınız.”
SUN S’SU-MU?
1962 de Pekin Tıp akademisi insanlığa yaptığı hizmetler için eski Çin’in en büyük hekimi Sun S’ sû-Mo onuruna bir saygıyla anma töreni düzenledi.
Sun S’sû-Mo’nun buluşlarının en önemlisi çiçek aşısını bulmasıydı.
Yalnız bu buluşu bile milyonlarca insanı ölümden kurtarmıştır.
Sun S’sû-Mo yalnız başkalarının sağlıklarıyla değil, kendi sağlığıyla da ilgilenmiş ve son derece sağlıklı bir yaşam sürdürmüş olmalı, İS 581’den 682’ye dek 101 yıl yaşadı.
Kuşkusuz başkaları için önerdiklerini kendisi de uygulayan bir kimseydi.
Önerisi şuydu: “Eğer boşalmadan yüz kez sevişirseniz çok uzun ömürlü olursunuz.”
Olasılıkla kendi uzun yaşamını da buna borçluydu.
Burada gene sun ustadan söz etmemizin nedeni yalnızca önerisinin genellikle hemen hemen sihirli sonuçlar vereceği konusundaki inancımız değildir.
Aynı zamanda Sun ustanın insanın Taocu sevişmeden yararlanmasını güçleştiren en önemli engellen ve Taocu sevişmeden yararlanabilmek için bunların aşılması gerektiğini görmüş olmasıdır.
“Eşsiz Öğütler” adlı kitabında bu konuda şunları söylüyor:
İnsan gençken genellikle Tao’yu anlamıyor.
Tao konusunda bir şeyler duysa ya da okusa da Kulak vermiyor, bunları uygulamaya gerek görmüyor.
Gençlik geride kalıp güçsüzlük ve hastalıklarla, yaşlılık gelip çatınca o zaman Tao’nun anlamım anlıyor.
Ama o zaman da çok kez iş işten geçmiş oluyor.
Tao’dan yararlanamayacak kadar bitik oluyor insan.
Usta Sun o keskin uz görüsüyle benim yazgımı sanki 1300 yıl önceden bilmişti.
Yalnız şu var, ben Tao’nun anlamını daha iş işten geçmeden anladım.
Taocu sevişmeyle ilgili metinleri okuduğumda on altı yaşlarındaydım.
Ancak okuduklarımı on sekiz yaşıma gelene dek uygulama olanağım olamadı (Ya da olanakları farkedebilmek ve kullanabilmek için çok toy, çok utangaçtım.)
Bu sıralarda bir de Van De Velde’nin “İdeal Evlilik” adlı kitabının çevirisini okumuştum.
Birçok bakımlardan çok güzel bir kitap?
Zaten böyle olmasaydı bütün dünyada böylesine bir ün kazanamazdı.
Ama yazık ki yazar Van De Velde bazı büyük yanlışlar yapmıştı.
Özellikle yaptığı yanlış, boşalmaya hazır olmayan kimsenin cinsel birleşme girişiminde bulunmaması konusundaki önerişiydi.
Bu konuda farklı görüşte olan Marie Stopes’a da acımasızca saldırmış, çok sert çıkışlar yapmıştı.
On sekiz yaşında bir delikanlı bunlardan hangisini seçer?
Van De Velde’nin her birleşmede boşalma önerisini mi yoksa Sun Usta’nın boşalmadan yüz kere cinsel birleşme önerisini ya da onun yirmi yaşındaki gençler için hafifletilmiş biçimi olan dört günde bir boşalma önerisini mi?
Kuşkusuz kolayca etki altında kalma eğiliminde olan gençlerin çoğunluğu gibi Sun Usta’nın eskimiş ve tutuculuk görünümü kazanmış zorlamacılığından kendimi kurtarmak için Van De Velde’nin önerisine sarıldım.
Böyle yaparak eskilerin bilgeliğine sırtımı döndüğüm için de on iki yıl boyunca ağır bir biçimde cezalandırıldım.
Daha önce de söylediğim gibi o zamanlar atletik yapılı on sekiz yaşlarında bir gençtim ve ilk kez bir kıza âşıktım.
Van De Velde’nin önerilerini uygulayarak kız arkadaşımı memnun etmek için elimden geleni yaptım.
Gerçi resmi olarak evli değildik (Savaş yıllarında Çin’de kadın erkek ilişkilerinde hemen hemen bugünkü Avrupa’da olduğu kadar özgürlük vardı.)
Ana ve babalarımızın izni ve duasıyla karı koca gibi yaşıyorduk.
Savaşa katılmadan tam iki yaz ayını bir dinlence şehrine benzeyen eski Tsunyi kasabasında geçirdik.
(Şimdi, Başkan Mao’nun uzun yürüyüş yıllarında bu kasabada karargâh kurmuş olmasıyla tarihsel ün kazanmıştır.)
Tsunyi yüksekçe bir yaylada kale duvarlarıyla çevrili çok eski bir kasabadır, özellikle yaz aylarında havası olağanüstü güzeldir.
Sıcaklık hemen hemen hep 21 derece dolaylarında dolanır.
Hemen her gün hava güneşlidir.
Hemen her sabah şafak sökmeden biraz yağmur yağar.
Bunun için de havası temiz ve tazedir.
Bu çok güzel iklim her türlü yiyeceğin bol olmasını sağlamaktadır, işte uzun halayımızı bu çok güzel çevrede geçirdik.
Peki, sonuç ne çaresizlik sözü belki durumu açıklamaya yetebilir.
Her ikimiz de sağlıklıyken, birbirimize âşıkken, bu en iyi koşullar içinde, bütün dünya dertlerinden uzak, niçin çaresiz?
Acaba bu “çaresizliğin” tek nedeni Van De Velde’nin kılavuzluğu muydu?
Evet, bütün sorun Van De Velde’nin boşalmayla ilgili saplantısından kaynaklanan önerisinden geliyordu.
Van De Velde diyordu ki, “...Ersuyunun döl-yoluna boşalması ve çiftlerden her ikisinin de hemen hemen aynı anda orgazma ulaşması sevişmenin doruk noktasıdır.”
Böyle yazdığı için ben de Van De Velde’nin yazdıklarını yapmaya elimden geldiğince çaba harcadım.
Her seviştiğimizde boşaldım ve ortalama günde üç kez seviştik.
Ama ne kadar çok çaba harcadıysam da yapabildiğim tek şey kız arkadaşımı daha çok sevişmek için isteklendirmek ten fazla bir şey olamadı, iki ay boyunca hemen hemen her gün üç kez boşalmak olasılıkla genç bir adamın yapabileceğinin en çoğudur.
Her neyse, yediğim yemekler çok besleyici olmakla birlikte ben gene de daha fazlasını yapamadım.
Sürekli yorgun olduğumu duyumsuyor, geç saatlere kadar uyuyordum.
Her şeye rağmen kız arkadaşımı tam olarak duyuramadığımı görüyordum.
Van De Velde’nin önerilerinin doğruluğu konusunda içimde kuşkular uyanmaya başlamış olmakla birlikte bu önerilere uymaktan daha on iki yıl vazgeçemedim.
Bu yıllar boyunca geçirdiğim deneyler aşağı yukarı burada anlattıklarıma benziyordu.
Ne kadar çaba harcarsam harcayayım, canımı çıkarsam da tam olarak kadın arkadaşlarımı doyuma ulaştırmıyordum.
Artık genel sağlığım on sekiz yaşındaki atletik yapılı delikanlının ki gibi de değildi.
Ne kadar çabuk Van de Velde’nin önerilerinden vazgeçip eski Çin bilgeliğine geri dönsem o kadar iyi olacaktı.
Şimdi hemen hemen altmışına geldim.
Çok kimsenin sevişme defterini dürdükleri bir yaş.
Yalnız başıma yolculuklara çıktığım zamanların dışında genellikle her gün birçok kez sevişirim.
Çok kez pazar sabahları iki üç kez seviştikten sonra bisikletle bütün günü dolduran kırk elli kilo metrelik geziler yaparım.
Akşam uyumadan önce gene sevişirim.
Bütün bunlar bana hiç yorgunluk vermiyor.
Sağlığım bundan iyi, zihnim bundan daha dingin ve huzur içinde olamaz.
Bunlardan hepsinden önemlisi de doyum bekleyen bir kadının yanında çaresizlik içinde yatmak gibi bir durumla karşılaşmak da hiçbir zaman söz konusu değil.
Nedir bütün bu değişikliği sağlayan şey?
Yanıt, şimdi Taocu hekim S’sû-Mo’nun bundan 1300 yıl önceki önerilerini uygulamamdır.
“Boşalmadan yüz kez sevişme.”
EK: MASTERS VE JOHNSON’UN YAŞLI ERKEĞİN CİNSEL ETKİNLİĞİ VE “BOŞALMA” YA DA “BOŞALMAMA” KONUSUNDA Kİ ARAŞTIRMA VE GÖRÜŞLERİ.
Doğal yaşlanma süreci erkeğin cinsel tepkilerini etkileyen bazı belirli fizyolojik değişimleri de birlikte getiriyor.
Bu değişimlerle ilgili bilgiler henüz yaygın olarak bilinmiyor.
Hâlâ 50 yaş grubundaki erkeklerde doğal yaşlanma sürecinin getirdiği normal değişimlerle hastalık sayılabilecek bozuklukları ayırmakta fizyolojik bir temel olabilecek oturmuş kavramlar yok gibi bir şey.
Bu konularda uzmanlaşmış mesleklerden olanlardan, erkeğin yaşlanma sonucu cinsel etkinliklerinde ne gibi değişiklikler olmasının beklenmesi gerektiğini bilenlerin sayısı bu kadar azken, halktan rastgele kimselerin doğal olan değişimlerden kendini korkuya kaptırmadan, değişimin gereklerine kendini uydurmasını nasıl bekleyebiliriz?
Yaşlanmanın önceki cinsel etkinliklerinde ki alışageldikleri örneğe uymayan bir takım doğal değişiklikler getirmiş olması yüzünden on binlerce erkeğin etkin bir cinsel ilerilikten değişik derecelerde ruhsal nedenlerden kaynaklanan ikinci derecede cinsel güçsüzlük durumlarına sürüklenmiş olmaları, nedenleri kolaylıkla anlaşılabilen gerçekten çok acıklı bir olaydır.
Cinsel-ruhbilim açısından 50 yaşını aşmış erkek bizim kültürümüzün büyük bir yanılgısıyla baş etmek zorunda kalır.
Bu yaş grubunda ki erkekler ortada hiçbir haklı neden yokken hem halkın hem hekimlerin gözünde, cinsel bakımdan işi bitmiş bir kimse sayılır.
Yaşlanan erkeğin yaşlanma sürecinin getirdiği doğal değişikliklerle karşılaşınca, yaşlanma sonucu cinsel gücünü yitireceği yolunda ki yaygın toplumsal kanının etkisinin verdiği ruhsal güvensizlik ortamında cinsel birleşmede başarı kazanıp kazanamayacağından giderek artan bir korkuya kapılmasında şaşılacak bir şey olmasa gerek.
Yaşlı erkeklerde ki belirli cinsel bozuklukların incelenmesine geçmeden, önce yaşlanma sürecinin erkeğin cinsel tepkilerinde yaptığı değişimlerin irdelenmesinde yarar görüyoruz.
Konuyu daha iyi anlayabilmek için cinsel birleşmeyi dört evreye bölerek bu tepkileri inceleyeceğiz.
Cinsel heyecanın yükselme evresi, düzlük evresi, orgazm ve çözüşme evresi terimleri konuyu açıklamaya yarayacak bir çatı olarak kullanılacaktır.
Gene tanımlamada bir kolaylık olması için 50-70 yaş grubundan söz edildiği zaman yaşlı, 20-40 yaş grubundan söz edildiği zaman genç sözcü ğü kullanılacaktır.
Son yıllarda genç erkeklerin cinsel birleşme sürecindeki fizyoloji açısından geçerli sayılabilecek tepkileri saptanmıştır.
Yaşlı erkeklerin tepkileriyle yapılacak karşılaştırmalar bu bilgilere dayandırılacaktır.
Eğer yaşlı bir erkek cinsel heyecanın yükselme evresinde cinsel uyarıya karşı tepkisini yeterince nesnel olarak izleye bilirse gençken sahip olduğu kolaylıkla karşılaştırınca sertleşmeyi gerçekleştirmede önemli bir gecikmenin olduğunu fark edecektir.
Yaşlı erkeklerden çoğunda etkin bir cinsel uyarı karşısında sertleşmeyi gerçekleştirme dakikalarca sürebilir.
Oysa genç bir erkekte sertleşme ancak saniyelerle ölçülebilecek bir zaman alır.
Gene yaşlı erkekte sertleşme eskiden alıştığı kadar tam ve istediği kadar fazla olmayabilir.
Daha açık olarak şöyle diyebiliriz, cinsel uyarıya yaşlı erkeğin tam olarak karşılık vermesi daha uzun bir zamanı gerektirir.
Eğer bu tepki süresinde ki gecikmeler bilinir ve beklenirse ne kocanın, ne karının bu gecikme yüzünden kendilerini korkuya ve kaygıya kaptırmalarına bir neden kalmaz.
Buna karşın yaşlanan erkek bu konuda bilgisizse, cinsel uyarıya fizyolojik tepkinin doğal olarak gecikeceğinin beklentisi içinde değilse, bu yüzden kendini korku ve kaygıya kaptırabilir -olası tepkilerin en kötüsünü gösterir- istencinin zoruyla sertleşmeyi gerçekleştirmeye çalışır.
Bu tür yaklaşımın talihsiz sonuçları kitabın cinsel güçsüzlüğün sağaltılmasıyla ilgili bölümünde ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Yaşlı erkek düzlük evresine yaklaşırken sertleşmeyi oldukça güven verici bir biçimde gerçekleştirmiş olur.
Bu evrede erbezlerinde hafif bir gerilme ve er-bezi torbalarında ve gene derin erbezi damarlarında çok hafif bir kan hücumu olabilir.
Yaşlı erkekler den çoğunda boşalmaya öncülük eden penis’in salgı yapması olayı (cowper bezinin salgı etkinliği) ya hiç olmaz ya da yaş ilerledikçe bu salgıda gözlene bilecek bir azalma olur.
Zaman açısından yaşlı erkekte ki düzlük evresi genç bir erkeğinkiyle karşılaştırılacak olursa genellikle çok daha uzundur.
Yaşlı erkek düzlük evresinin gerektirdiği cinsel gerilime ulaştıktan sonra bundan adamakıllı zevk duyar ve bu düzlük evresinde duyduğu zevki büyük bir boşalma dürtüsüyle zorlanmadan olabildiğince uzatmak ister.
Bu tepki örneği yaşla ilgilidir; genç erkeklerde düzlük evresine varıldıktan sonra bir an önce boşalma eğilimi ağır basar.
Yaşlılık sürecinin cinsel işlerlikli bakımından erkeklere kazandırdığı üstünlüklerden biri budur.
Daha genel bir biçimde söylemek gerekirse 50-70 yaş grubunda ki erkeklerin boşalmayı geciktirmek için yapabildikleri denetim 20-40 yaş grubuna oranla çok daha fazladır.
Cinsel birleşme evrelerinde ki tepkilerden nesnel olarak gözlenebilen en büyük fizyolojik değişimler orgazm evresinde (boşalma süreci) görülür.
Genç erkeklerde orgazm evresi aşağı yukarı birbirine uyan ölçünler (standart) içinde gerçekleşir.
Süresi ve şiddeti buna etki yapan cinsel isteklendirilme ve doyum gibi ya da iki cinsel birleşme arasında ki aralık gibi etkenler bir yana bırakılırsa bir genç erkekten ötekine pek az değişiklik gösterir.
Genç erkeklerde boşalma süreci çok açıklıkla birbirinden ayırt edilebilecek iki aşamaya bölünebilir.
İlk aşama ‘boşalmanın kaçınılmazlığı’ aşamasıdır.
Bu kısa zaman içinde (2-4 saniye) erkek boşalmanın gerçekleşmek üzere olduğunu ve artık geciktirmek için yapılabilecek bir şey olmadığını duyumsar.
Boşalmanın kaçınılmazlığı aşamasının bu öznel belirtileri fizyolojik olarak prostat bezinin ve olasılıkla erbezi torbalarının düzenli olarak kasılmasından kaynaklanır.
Prostat’ın kasılmaları 0. 8 saniye aralıklarla başlar ve erkeğin orgazm yaşantısının iki aşamasında da sürer gider.
Orgazm olayının ikinci aşaması sidik yolu zarının ve prostat bölümünün baskısı altında bütün sidik yolunu izleyerek ersuyunun penisten dışarı fışkırmasıdır.
Gene bu arada da 0. 8 saniyelik kasılmalar sürer.
Genç erkeklerde üç dört kasılmayla fışkırtmadan sonra kasılmalar arasındaki aralıklar uzar.
Öznel olarak duyumsanan ılık bir sıvının penisin ağzından 30 ya da 60 santim öteye ulaşabilecek bir basınçla fışkırmakta olduğudur.
Erkek yaşlanırken, genç erkekler esas alınarak açıklaması yapılan bu iki aşamalı orgazm yaşantısında, herkeste aynı olmamakla birlikte, bir takım değişiklikler ortaya çıkar.
Genellikle orgazm yaşantısı daha kısa bir sürede tamamlanır.
Hatta orgazm yaşantısının fark edilebilir bir birinci aşaması olmayabilir.
Bunu şöyle söyleyelim: Bazı yaşlılarda boşalmanın kaçınılmazlığı aşaması olmadan boşalmanın gerçekleşmesi çok rastlanan bir durumdur.
Hatta fark edilebilir bir birinci aşama olan durumlarda bile tepki örneğinde belirgin bir değişme olmuş olabilir.
Arada bir gerçekleşse de yaşlı erkekte boşalmanın kaçınılmazlığı aşaması.
Bu aşamanın genç erkeklerde 2-4 saniye olmasına karşın, 1-2 saniyeye inmiştir.
Yaşlı erkekte birinci aşama yaşantısı, ersuyunun kendiliğinden fışkırması aşamasına geçilmeden prostatın bir iki kez kasılmasıyla sınırlı kalabilir.
Ya da orgazm yaşantısının birinci aşaması 4-5 saniye kadar uzamış da olabilir.
Bazen prostat 0. 8 saniyelik düzenli aralıklarla kasılmayı sürdüreceğine kasılır kalır ve böylece de boşalmanın kaçınılmazlığı duygusunu yaratır.
Prostat kasılıp kalmışlık durumundan düzenli kasılmalara geçinceye dek saniyeler boyu kısılmışlığını sürdürür.
Onun için bu birinci aşamanın süresi 5 ya da 7 saniyeye kadar uzamış olur.
Orgazmın birinci aşamasında bu nesnel değişimlere ek olarak ne nesnel ne de öznel olarak tanımı yapılamayacak başka değişimler de olabilir.
Yaşlı erkeğin tepkilerinde boşalmanın kaçınılmazlığı aşaması bütünüyle yok olmuş olabilir.
Tek aşamalı orgazm olayının iki durumda oluştuğu klinik deneylerle saptanmıştır.
Bu durumlardan birincisi bedenin yeterince testosteron üretmemesinden kaynaklanabilir.
Gerçekten de bu durum tıpkı kadınlarda hormon düzeyinin düşük oluşunun orgazm süresinde çok belirgin bir azalmaya neden oluşu gibi erkekte de hormon düzeyinin düşük olmasının sonucu olabilir.
Orgazmda birinci aşamanın olmayışına neden olan ikinci durum yaşlı erkeğin eşinin tam olarak doyuma ulaşmasını sağlamak için boşalmayı çok uzun süre geciktirmiş olmasının neden olduğu bir durum da olabilir.
Gene orgazm yaşantısının ikinci aşamasında da yaşlanma süreciyle ortaya çıkan çok belirgin değişiklikler görülür.
Penisin sidik yolunda ki fışkırtma kasılmaları gene başlangıçta 0. 8 saniye aralarla olur ama bu hız ancak bir iki kasılma sürer.
O genç erkeklere özgü ersuyunu dışarı fışkırtmak için peniste sürüp giden kasılmalar yaşlı erkekte azalmıştır.
Ersuyunun bir engelle karşılaşmaması durumunda fışkırabileceği uzaklık 7, 8 santimle 30 santim arasıdır.
Yaş ilerledikçe ersuyunun miktarı da giderek azalır.
Genç erkeklerde bir önce ki boşalmadan sonra aradan 24 ya da 36 saat geçtikten sonra boşalan ersuyunun toplamının 3-5 mi olmasına karşın bu kadar aradan sonra boşalan ersuyunun 2–3 mi olması elli yaşını geçmiş bir erkek için normalin sınırları içindedir.
Bu kaçınılmaz fizyolojik değişikliklerin genellikle erkeğin orgazm yaşantısının son derece haz verici olduğu yolunda ki öznel yorumuna etki yapmadığı anlaşılıyor.
İster orgazm yaşantısının ilk aşamasında önemli değişiklikler olsun, isterse bu aşama bütünüyle yok olmuş olsun yaşlı erkek orgazmdan tam olarak haz duymayı sürdürmektedir.
Boşalma basıncında ve ersuyunun miktarındaki azalma erkeğin orgazm yaşantısından aldığı haz duyumunun özünde bir değişiklik yapmamaktadır.
Hekimin işe karışmasını gerektiren neden bu fizik değişimlerin ve cinsel uyarıya karşı gösterilen tepkilerin fizyolojik değişimin doğal sonucu olan örneklere uygun olduğunun yaşlanan erkek tarafından anlaşılamamasıdır.
Eğer bir erkek kısa ve tek aşamalı orgazm olayını yaşıyor ve ersuyunun miktar ve basıncının azalmış olduğunu da fark ediyorsa bu değişik tepkilerin cinsel heyecanla ya da düzlük evresini kendi istenciyle olabildiğince uzatmış olmasının sonucu olarak ortaya çıkmış doğal bir tepki olduğunu arılamayınca cinsel işleviyle ilgili korkulara kaygılara kaptırabilir.
Kendini bu konuda ki safsataların etkisi altında yavaş yavaş erkeklik gücünü yitirmekte olduğundan kuşku duymaya başlayabilir.
Bir daha sefer ki cinsel birleşmede düzlük evresinden aşamalı orgazm sürecine geçebilmiş olması boşalma basıncının önemli derecede artmış olması ve boşalan ersuyunun miktarındaki çoğalma, bile o kim senin kuşkularını gidermeye yetmez.
Bir kez bile olsa, yaşlanma sürecinin getirdiği belirli fizyolojik değişimleri fark etmiştir ve bunlara mantıklı bir açıklama olabilecek bilgilerden yoksundur.
Alıştığı tepkilerde büyük değişim olduğunu fark ettiği ilk cinsel birleşme sırasında daha çok eşinin zevkini öne alarak boşalmayı olabildiğince geciktirmiş olmasından, buna karşın ikinci birleşmede boşalma dürtüsünün ve biran önce doyuma ulaşma isteğinin ağır basmış olmasından tepkilerde değişiklikler olmuş olabileceği aklının köşesinden bile geçmez.
Cinsel tepkilerinde nedenini bilmediği bir değişiklik olunca kültürümüzün buyruklarından ayrılamadığı için kültürümüzün cinsel tepkilerde değişimi kabul etmemesin den kaynaklanan ruh bilimsel ve toplum bilimsel tuzağa düşer ve erkekliğini yitirmekte olduğu kuşkusuyla kaygılanır.
Gene yaşlı erkeğin çözüşme evresindeki cinsel tepkilerinde de eski alışkanlıklarıyla yapılan karşılaştırma belirli bazı değişimler olduğunu kanıtlıyor.
Erkek yaşlandıkça boşalmanın ardından erkeğin cinsel uyarıya fizyolojik olarak karşılık veremediği dönem, artan yaşıyla orantılı olarak uzar.
Genç erkeklerde şiddetli bir uyarıyla bile tam sertleşmeyi gerçekleştiremeyeceği sürenin genellikle dakikalarla ölçüle bilmesine karşın yaşlı bir erkekte bu süre pek seyrek olarak dakikalarla ölçülebilir, genellikle yaşlı erkeğin boşalmadan sonra yeniden tam sertleşmeyi gerçekleştire bilmesi saatler alabilir.
Bu durumu erkek kadar kadın da anlarsa sanki 20-40 yaş grubundaki bir erkek söz konusuymuş gibi cinsel birleşmeyi yineleme girişiminde bulunmayacaklardır.
Böylelikle de ne kendi ne de eşi için cinsel birleşmenin başarıyla gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda kuşku ve kaygılara da yer olmayacaktır.
Gene gözlenebilen başka bir durum boşalmadan sonra genç erkeklerin sertleşmeyi daha bir süre sürdüre bilmelerine karşın yaşlı erkeklerde sertleşmenin çok hızlı bir biçimde yok olmasıdır.
Genç erkeklerin doğal tepki örneğinde olduğu biçimiyle sertleşmenin iki aşamada yok olması gibi bir durum söz konusu olmaz.
Genellikle yaşlı erkeğin penisi boşalmanın ardından birkaç saniye içinde en sönük durumuna gelebilir.
Oysa genç erkeklerin örneğinde bu süre dakikalar hatta saatler alabilir.
Tepkilerde ki bu değişimlerin fizyolojik yaşlanmanın doğal sonuçları olduğunu anlayabilecek şekilde eğitilmiş bilgili yaşlı erkek bu değişimler yüzünden kaygılara kaptırmayacaktır kendini.
Ama bu doğal değişimlerden haberi yoksa boşalmanın ardından penisin hemen döl yolundan aşağı düşüvermesi cinsel birleşmede başarısızlık korku ve kaygılarına yol açabilecektir.
Bilgisiz bir yaşlı erkek bu kadar hızlı olarak sertleşmenin yok oluvermesi olayıyla karşılaşıverince bir daha sefere yani yeni bir cinsel birleşme fırsatı doğduğu zaman yeterli derecede sertleşmeyi gerçekleştirebilip gerçekleştiremeyeceği konusunda kuşku ve kaygılara düşebilecektir.
Kuşkular, kaygılar başlayınca sertleşmeyi istençle gerçekleştirme ya da zorlama çabası da başlayacaktır.
Ondan sonra da adamakıllı güçlüklerle karşılaşılacaktır.
Yaşlı erkeğin cinsel tepkilerindeki fizyolojik değişimler yalnız erkeklere değil aynı zamanda kadınlara da tanıtılmalı.
Bu konuların yaygın biçimde tanıtılması erkekler kadar kadınlarca da desteklenen bir dava durumuna getirilmelidir.
50-70 yaş grubunda olan erkeğin karısı da yaşlanmanın doğal sonucu olarak ortaya çıkan ya da çıkabilecek değişiklikleri anlayabilecek derecede bilgili olmalıdır.
Bir kere tepkilerde oluşan bu değişikliklerin yaşlı erkeğin kendini ve eşini cinsel doyuma ulaştırmakta bir sorun yaratmayacağını anlayınca kadın da rahatlayacak kocasını cinsel konularda ki kaygıları yüzünden tedirgin etmeyecektir.
Kocasının sertleşmedeki gecikmesinin kendisini artık yeterince çekici bulmamasın dan ileri gelmediğini anlayacaktır.
Bazı defa tam olarak sertleşmemiş bir penisle düzlük evresine varılmış bile olsa anlayışlı bir kadın birkaç git gel hareketinden sonra tam olarak sertleşmenin sağlanacağının bilişinde olduğundan penisi hemen dölyoluna yerleştirecektir.
Bu konularda bilgili bir kadın cinsellik bakımından çekinmeden davranmalı, yol gösterici ve yardımcı olmalıdır.
Bir kez cinsel birleşme başladıktan sonra kendisinin de kocasının da gençlik yıllarında ki tepkilerinde bazı değişiklikler olmuş bile olsa, kocasının cinsel birleşmeyi uzun süre sürdürmek ve boşalmayı geciktirmek konusunda kolaylıklar kazanmış olduğunu bildiği için kendisinin de kocasının da cinsel uyarılara başarıyla yanıt verebileceğine güven duyarak kültürün koyduğu sınırlara aldırmadan içinden geldiği gibi davranmalıdır.
Yaşlı erkeğin de yaşlı kadının da cinsel birleşmenin başarıyla sonuçlanacağına güven duymaları ancak bu konudaki bilgilerin yetkili ağızlardan doğrulanarak yaygınlaştırılmasıyla sağlanabilir.
ERKEKTE YAŞLANMANIN BOŞALMA İSTEĞİ ÜSTÜNDE Kİ ETKİLERİ
Olasılıkla 50-70 yaş grubunda ki erkekte cinsel tepki örneğinde ortaya çıkan en önemli ruhsal ve fizyolojik değişim aşırı boşalma dürtüsündeki azalmadır.
Bu yaş grubunda olan kimselerden pek çoğu artık cinsel birleşme için çok yaşlı oldukları kanısındadırlar ama bu kanıya nasıl varmış olduklarını açıklamakta pek başarılı olamazlar.
Erkek yaşlanınca bir yandan sevişmenin süresini uzatarak tadını çıkarmasına olanak kazandıran boşalmayı geciktirme konusunda yaşlanmanın doğal sonucu olarak oluşan bir denetleme gücünden yararlanır, öbür yandan çok açık bir biçimde fark edilen boşalma dürtüsünde de bir azalma olur.
Örneğin eğer 60 yaşında bir erkek haftada bir ya da iki kez cinsel birleşmede bulunuyorsa iki ya da üç cinsel birleşmede bir, boşalma dürtüsü en üst düzeye ulaşmış olabilir.
Boşalma isteğinin doğal düzeyinin böyle oluşu erkeğin daha sık boşalamayacağı anlamında alınmamalıdır.
Erkek kendini boşalmaya zorlayabilir ya da eşinin isteğiyle boşalmaya zorlanabilir.
Ama kendi doğal ve bireysel isteklerinin gösterdiği yoldan giderse iki üç birleşmede bir boşalmayı kendisi için yeterli ve doyurucu bulabilir.
Boşalma isteğinde ki azalmanın kesinlikle sertleşmeyi gerçekleştirme ve sürdürme konusunda ki erkeğin fizyolojik yeteneğine olumsuz bir etkisi olmaz ve erkek bu sertleşmeden elde edebileceği zevkten sayısız denebilecek kadar çok yararlanabilir.
Yaşlı erkeklerin cinsel birleşmeyi etkin bir biçimde uzata bilmelerinin asil nedeni işte bu boşalma isteğindeki azalmadır.
Eğer yaşlı erkek boşalmazsa, dikkatin dağılması ya da eşin doyuma ulaşması sonucunda sertliğini yitiren penis kolaylıkla ve çok hızlı bir biçimde yeniden sertliğini kazanabilir.
Yaşlı erkek yakın bir boşalma tehdidi olmadıkça kolayca sertleşmeyi gerçekleştirip sürdürebilir.
Bu konularda yeterince bilgi sahibi olmayan bir kadın yakın bir boşalma tehdidi sayılabilir.
Onun kanısınca kadın erkeğin boşalmasını sağlayamadıkça kendisini kadınlık görevini yerine getirmiş sayamaz.
Bizim kültürümüzde erkeği boşalmadıkça kendini kadınlık görevini yerine getirmiş sayabilecek kaç tane kadın çıkar?
Erkek istesin istemesin, boşalmaya gerek duysun ya da duymasın Kadın iyi bir eş gibi davranacaktır.
Herkes bir erkeğin her cinsel birleşmede boşalma gereksemesi olduğunubilir ve bu nakarat böylece sürüp gidiyor.
Elli yaşlarını geçmiş tüm erkekler de kadınlar da şunu iyice öğrenmelidirler, boşalıp boşalmama konusunda kararı herkes kendisi vermelidir.
Böyle olursa sık sık ve düzenli bir biçimde cinsel birleşme olabilir.
Böyle olmasında cinsel doyumları bakımından erkeğin de kadının da yararı vardır.
Kadının isteği birçok kez ard arda orgazma ulaşmak da olabilir daha fazla bir çaba ve cinsel gerilim olmadan yalnız kamışın dölyoluna girip orada öylece kalması da olabilir.
Eğer erkek istemedikçe kendini boşalmaya zorlamamak ve kendi boşalma izlencesini kendi yapmak bir yandan da hem kendine hem eşine uygun düşecek kadar çok sevişmek konusunda yüreklendirilirse sıradan bir karı-koca sağlıkları izin vermek ve birbirlerine karşı duydukları ilgiyi yitirmemek koşuluyla 80 yaş grubunun oldukça ileri yıllarına kadar cinsel birleşmeyi sürdüre bilirler.
50–70 yaş grubundaki her erkek için cinsel işlerliklide etkinliğini sürdürebilmesi en başta yaşın ilerlemesinin getireceği ve karşılaşılması kaçınılmaz olan değişiklikleri iyice anlamasına bağlıdır.
Gene kadınların çoğu için de etkin bir cinsel işlerlikli yaşlanan erkeğin geçireceği fizyolojik değişiklikler konusunda bilgisi olmasıyla bağlantılıdır.
Erkek de kadın da yaşlılığın getireceği sorunların üstesinden gelmek istiyorlarsa cinsel tepki örneklerinde yaşlılığın yapabileceği değişiklikleri iyice anlamak zorundadırlar.
ERKEKTE EKSİLEN HORMONUN TAMAMLANMASI
Erkeklerin yaş dönümü konusunda çok az şey biliniyor.
Eğer yaşdönümü oluyorsa ne vakit oluyor sürekli bir olay mı?
Kendine özgü belirtileri nelerdir dışardan hormon verilmesi yararlı olabilir mi?
Eğer yarar veriyorsa cinsel bakımdan yapabileceği etki nedir?
Erkeklerin yaş dönümü konusunda çok az şey bilinmesinin nedeni oldukça geniş klinik uygulaması olan testosteron serumlarının daha birkaç yıl öncesine kadar etkisini ölçebilecek kesin ve sağlıklı bir yöntemin olmayışıydı.
Şimdi oldukça güvenilir ve hızlı bir biçimde ve parasal bakımdan da öyle çok pahalı sayılmayacak bir yöntemle bu testler yapılabilmektedir.
Bu bakımdan önümüzdeki yıllarda erkeğin yaşdönümü konusunda daha çok bilgi sahibi olacağız.
Bu durumda dışardan hormon vermenin yalnız yaşlanan erkeğin cinsel uyarılara karşı gösterdiği tepkilere etkisi değil sonuçta çok daha önemli olan yaşdönümüne girmiş olan erkeğin toplam metabolizma işlevine yaptığı etki bilinebilecektir.
YAŞLI ERKEĞİN CİNSEL UYARIYA KARŞI SERTLEŞME TEPKİSİ
Kültürümüzün cinsellik konusundaki en yaygın masallarından biri yaşlanma sürecinin doğal olarak zamanla yaşlılarda sertleşmeyi azaltacağı ve sonunda da büsbütün yok edeceği masalıdır.
Daha önce de söz konusu ettiğimiz gibi yaşlanan erkek sertleşmeyi gerçekleştirme de gecikir hatta düzlük evresine ulaştığı zaman bile penis tam olarak sertleşmemiş olabilir.
Ama yaşlı erkeğin genel sağlığı izin verdiği ve ruhsal kökenli bir tıkanıklık da olmadığı sürece yaşlı erkek 80 yaş grubunda da ileri yaşlara kadar penisin sertleşmesi kolaylığını ve yeteneğini korur.
Yaşlı erkek sertleşmede gecikebilir orgazm yaşantısı iki aşamadan bir aşamaya inebilir ersuyunun miktarında ve fışkırtma basıncında azalma olabilir.
Ama hiçbir zaman penisin sertleşmesi kolaylığını yitirmez.
Eğer bu anlayış ortaya konur ve çoğunluk tarafından kabul edilebilirse yaşlı erkeğin cinsel etkinliğini ve işlerliğini önleyen en büyük engel ortadan kaldırılmış olacaktır.
Artık döllenme gücü ve ürettiği sperm sayısının azalmış olmasının bir önemi kalmamış olduğu ve bu durumda ersuyundaki azalmanın da bir anlamı olmayacağı düşünülerek bu konular bir yana bırakılırsa yaşlı bir erkekten daha etkili ve daha güçlü bir yatak arkadaşı olamaz.
Yeter ki toplumun ve kültürümüzün bilgisizlikten gelen buyruklarına uymaktan vazgeçsin kendisinin uygun göreceği aralıklarla boşalmayı bir düzene koymuş olsun.
Yaşlanmanın erkeğe getirebileceği bazı üstünlükler bile vardır.
Artık boşalmayı denetim altında tutma gücü çoğalmıştır.
Eğer isterse güvenli bir sertleşmeyi sürdürerek büyük bir beceriyle kadın arkadaşının zevkine uzun süre hizmet edebilir.
Yaşlı erkeğin cinsel bakımdan üstün yanı yalnızca daha önce geçirmiş olduğu cinsel yaşantıların kazandırdığı deneyime indirgenemez.
Bir yandan da boşalma süreci üzerinde fizyolojik denetimin artmış olmasından gelen üstünlüğü de buna katmamız gereklidir.
Yaşlı erkek eğer yaşlanma sürecinin doğal sonucu olan cinsel tepkilerindeki fizyolojik değişikliklere üzülerek cinsel etkinliğini tüketmez se eğer arkadaşları cinsel güvenini yok etmezlerse; eğer kendisi ve kadın arkadaşı yeterli derecede sağlıklı kalmayı başarırlarsa başkaca bir engelle karşılaşmadan ve kesinlikle her hangi bir yaş sınırı olmadan cinsel yaşamı çok ileri yaşlara kadar sürdürebilir ve sürdürmelidir de.
Bitti.
Kaynakça:
1-http://taocusevismveseks.blogspot.com/2013/02/ taocu -sevisme-ve-seks-johan-chang.html
2- Taocu Sevişme ve Seks. Jolan Chang. Yol Yayınevi. İstanbul. 1988. 12th february 2013, mhm tarafından yayınlandı.
3- Taocu Sevişme ve Seks. Eski Çinlilerin cinsel esrime yöntemi. Jolan Chang Çeviri: İlhan Güngören. Yol Yaınları Ahmet Güngören baskı tarihi: Mart 1983
4-http://taocusevismeveseks.blogspot.com/2013/02/taocu-sevisme-ve-seks johan - chang.html
İNSAN MAKİNASI
Yaşlı Adam’la ile Genç Adam konuşmaktaydı.
Yaşlı Adam insanoğlunun sadece bir makineden fazlası olmadığını iddia etti.
Genç Adam itiraz ederek ondan bu görüşünü detaylandırmasını ve nedenleriyle açıklamasını istedi.
Yaşlı Adam: Buhar makinasın oluşturan malzemeler nelerdir?
Genç Adam: Demir, çelik, pirinç levha, beyaz metal ve bunun gibi şeyler.
Y.A: Bunlar nerede bulunur?
G.A: Kayalarda.
Y.A: Salt bir halde mi?
G.A: Hayır? Maden cevheri şeklide?
Y.A: Bu metaller aniden cevherlerin içinde mi belirir?
G.A: Hayır. Sayısız asırlar süren sabırlı işin sonucudur bu.
Y.A: Makineyi kayanın kendisini kullanarak yapabilir miydin?
G.A: Evet. Değeri olmayan, kırılgan bir tane olurdu.
Y.A: Öyle bir makine için fazla şeye ihtiyacın olmazdı, değil mi?
G.A: Hayır. Önemli miktarda şey gerekmezdi.
Y.A: Düzgün çalışan, iyi ve iş gören bir tanesi için izleyeceğin yol nasıl olurdu?
G.A: Tepelere tüneller ve maden kuyuları açtıktan sonra demir madeni çıkarırdım.
Onu ezip eriterek dökme demir haline getirirdim.
Bir kısmını Bessemer işleminden geçirerek çeliğe dönüştürürdüm.
Pirincin yapıldığı çeşitli metalleri de çıkarır, işler ve birleştirirdim.
Y.A: Ya ardından?
G.A: Kusursuzca tamamlanmamış sonuca erişince de iyi iş gören makineyi yapardım.
Y.A: Bu makineden beklentim yüksek mi olurdu?
G.A: Ah evet, kesinlikle?
Y.A: Torna tezgâhını, matkapları, planyaları, muştaları, parlatıcıları kullanabilir miydi?
Kısacası, büyük bir fabrikalarda bulunan marifetli makinelerin tümünü yani?
G.A: Kullanabilirdi.
Y.A: Kaya makina neler yapabilirdi?
G.A: Muhtemelen dikiş makinası kullanabilirdi.
En fazla da bunu yapabilirdi herhalde.
Y.A: İnsanlar diğer makinaya hayran olup onu coşkuyla överler miydi?
G.A: Evet.
Y.A: Kayadan yapılmış olana aynı tepkiyi veremezler miydi?
G.A: Hayır.
Y.A: Metal makinenin değeri, kaya makineninkinden çok daha fazla mı olurdu?
G.A: Elbette.
Y.A: Ya kişisel değeri?
G.A: Kişisel değeri mi? Ne demek istiyorsun?
Y.A: Kendi performansına yapılan övgü üzerinde kişisel olarak hak iddia edebilir mi?
G.A: Makine mi? Kesinlikle hayır?
Y.A: Neden?
G.A: Çünkü performansı kişisel değil.
İnşa etme kanunlarının sonucu.
Ayarlandığı şeyleri yapması bir değeri olamaz.
Onları yapıp yapmamak konusunda söz hakkı yok.
Y.A: Öyleyse kaya makinenin çok az şey yapabiliyor olması da onun kişisel kusuru olamaz, değil mi?
G.A: Tabii ki olamaz.
Kanunun izin verdiği ve onun zorladığı kadarından ne azını ne de fazlasını yapıyor.
Bunda hiçbir kişisel durum yok.
Seçim yapma hakkına sahip değil.
Bu, “konunun özüne gelme” sürecindeki asıl niyeti makineyle insanın neredeyse aynı şey olduğunu, ikisinin de performansında kişisel değer değer olmadığı ileri sürmek mi?
Y.A: Evet. Fakat alınma.
Seni gücendirmeye çalışmıyorum.
Kaya makineyle metal makine arasındaki büyük farkı yaratan nedir?
Buna öğrenme, eğitim diyebilir miyiz?
Kaya olanı yabani, metal olanıysa medeni insan olarak adlandırabilir miyiz?
İlk baştaki esas kaya, metal olanın inşa edilmesini sağlayan materyalleri barındırıyor.
Fakat bunun yanında, kadim jeolojik çağlar boyu birikmiş olan pek çok sülfür, taş ve engelleyici başka kalıtsal öteberi de içerir-gel biz bunlara ön yargılar diyelim.
Kayanın içindeki hiçbir şeyin ne söküp atma gücüne ne de söküp atmak için herhangi bir arzuya sahip olduğu ön yargılar.
Bu söylediğimi bir kenara yazar mısın?
G.A: Evet, yazdım.
“Kayanın içindeki hiçbir şeyin ne söküp atma gücüne ne de söküp atmak için herhangi bir arzuya sahip olduğu ön yargılar.”
Devam et.
Y.A: Ön yargılar, dış etkenler tarafından kaldırılmalı ya da olduğu gibi bırakılmalı.
Bunu da yaz.
G.A: Pekâlâ, “Ön yargılar, dış etkenler tarafından kaldırılmalı ya da olduğu gibi bırakılmalı.”
Devam et.
Y.A: Demir, içine sıkıştığı kayadan kendini kurtulmaya karşı ön yargılıdır.
Daha kesin konuşmak gerekirse, kayanın ortadan kaldırılıp kaldırılmamasına dair mutlak ilgisizliğe sahiptir.
Ardından dış etken gelir.
Kayayı un ufak ederek maden cevherini serbest bırakır.
Cevherin içindeki demirse, hala tutsaktır.
Dış etken, eritme yardımıyla onu engelleyen cevherden kurtarır.
Demir artık özgürdür fakat ilerideki gelişmelere karşı ön yargılı olmaya devam eder.
Dış etken, aklını çelerek onu Bessemer fırınına girmeye ikna edip arıtır ve birinci sınıf çeliğe dönüştürür.
Artık eğitilmiştir, öğrenimi tamamlanmıştır.
Böylece limitine de ulaşmış olur.
Başka hiçbir işlemle eğitilerek altın haline getirilemez.
Bunu da not alır mısın?
G.A: Tamam. “Her şeyin limiti vardır.
Demir madeni, eğiterek altın haline getirilemez.”
Y.A: Altın insanlar, teneke insanlar vardır.
Bakır, kurşun, çelik… Böyle devam eder.
Hepsi doğalarının, kalıtımlarının, öğrenimlerinin ve çevrelerini limitlerine tabidir.
Bu metallerin her birinden, çalışan makineler inşa edebilirsin.
Fakat zayıf olanların güçlü olanlarla eşit şekilde iş yapmasını beklememelisin.
Her durumda.
En iyi sonucu elde edebilmek için her seferinde eritme ya da arıtma gibi işlemleri kullanarak ona engel olan ön yargılardan, metali kurtarmalısın?
G.A: Artık insan konusuna geldin mi?
Y.A: Evet. İnsan makinesi.
Kişisel olmayan insan makinesi?
İnsanın ne olduğu, kendi yapısıyla birlikte kalıtsal özellikleri, yaşam alanı ve ilişkilerinin getirdiği etkilere bağlıdır.
Sadece dış etkenler tarafından yönlendirilir, komuta edilir. İnsan hiçbir şey oluşturmaz, Fikir bile.
G.A: Ah, yapma hadi! Tüm bu anlattıklarının saçmalık olduğun fikrini nasıl oluşturdum o zaman?
Y.A: Bu, oldukça doğal bir fikir, hatta kaçınılmaz.
Fakat oluşumda kullanılan materyaller sen yaratmadın.
Yüzlerce yıla yayılmış atalarının kalpleriyle beyinlerinden seninkilere geçmiş olan duygu ve düşünce akışının yanında, binlerce kitaptan, binlerce konuşmadan bilinçsizce toplanmış düşüncelerden, duygulardan artakalan ufak tefek şeyler onlar izlenimlerden, hislerden gelen öteberilerdir.
Fikrinin meydana geldiği malzemelerin en küçük mikroskobik parçasını bile şahsen yaratmış değilsin ve şahsen, devşirilen malzemeleri bir araya getirme hünerine en küçük ölçüde bile sahip olduğunu iddia edemezsin.
Bu, senin zihinsel makina aksamın tarafından, bu aksamın yapı yasalarıyla sıkı bir uygunluk içinde-otomatik olarak yapılmıştır.
Ve sen bu aksamı oluşturmuş olmadığın gibi.
Bu düzeneği kendini inşa etmediğin gibi, üzerinde de hiçbir yetkiye sahip değilsin.
G.A: Bu kadarı fazla ama bunun dışında başka bir fikir oluşturma ihtimali yok muydu yani?
Böyle mi düşünüyorsun?
Y.A: Kendiliğinden mi? Hem onu da sen oluşturmadım senin için makine düzeneği yaptı.
Üzerinde düşünmeden ya da derin düşüncelere ihtiyaç duymadan otomatik olarak derhal.
G.A: Üzerinde düşündüğümü farz et.
O zaman ne olacaktı?
Y.A: Bunu denemen gerekir sanırım, öyle değil mi?
G.A: (On beş dakika sonra.) Üzerinde düşündüm.
Y.A: Yani bir deney olarak fikrini değiştirmeye çalıştığını mı söylemek istiyorsun?
G.A: Evet.
Y.A: Başardın oldun mu?
G.A: Hayır. Olduğu gibi kaldı. Onu değiştirmek imkânsız.
Y.A: Buna üzüldüm fakat sen de görüyorsun ki aklın yalnızca bir makineden ibaret, fazlası değil.
Üzerinde Yetkin yok; onun kendi üzerinde yetkisi yok.
Ancak dışarıdan çalıştırılır.
Bu, tüm makinenlerin kanunu.
G.A: Otomatik fikirlerden bir tanesini bile değiştirmem asla mümkün değil mi?
Y.A: Hayır. Bunu kendin değil, dış etkenler bunu yapabilir.
G.A: Sadece dışarıdan olanlar, öyle mi?
Y.A: Evet. Sadece onlar.
G.A: Bu savunması imkânsız bir gürüş.
Hatta gülünç derecede imkânsız diyebilirim.
Y.A: Böyle düşünmene sebep olan nedir?
G.A: Bunu yalnızca düşünmüyorum, aynı zamanda biliyorum.
Farzet ki kasten o fikri değiştirmek amacıyla belirli bir düşünce, yolunda ilerlemeye, okumaya, çalışmaya başladım.
Bu, bir dışarıdan gelen gelen bir dürtünün işi sayılamaz o zaman.
Projeyi ben başlattığım için tamamı bana ait kişisel.
Y.A: Zerresi bile senin hiç değil.
Benimle yaptığın bu konuşma sonucunda gelişti.
Aksi takdirde aklına gelmezdi.
Hiçbir insan, bir şey oluşturmaz.
Tüm düşünceleri, tüm dürtüleri dışarıdan gelir.
G.A: Bu konu insanı çileden çıkartıyor.
Her halükarda ilk insanın düşünceleri özgündü, esinlenebileceği kimse yoktu.
Y.A: Bu doğru değil.
Âdem’in düşünceleri ona dışarıdan geldi.
Sen ölüm korkusuna sahipsin.
Onu kendin icat etmedin.
Konuşmalar ve telkin sayesinde dışarıdan aldın.
öğrenerek edindin.
Âdem, ölüm korkusu yoktu, hem de hiç.
G.A: Evet, vardı.
Y.A: Yaratıldığında mı?
G.A: Hayır.
Y.A: Ne zaman, öyleyse?
G.A: Ölüm kapıya dayandığı zaman?
Y.A: O halde dışarıdan gelmiş demektir.
Âdem hâlihazırda oldukça önemli zaten, ondan bir de Allah yaratmaya çalışmayalım.
Allah dışında kimse, dışarıdan gelmemiş bir düşünceye sahip olmadı.
Âdem, muhtemelen zeki biriydi.
Fakat kafasının içi dışarıdan gelenlerle dolana kadar, bu ona fayda saplamadı.
En küçücük şeyi bile üstünkörü icat etmeyi başaramadı.
İyiyle kötü arasındaki fark kavramının gölgesinden dahi haberi yoktu.
Bu fikri dışarıdan edinmek zorunda kaldı.
Ne o ne de Havva, çıplak dolaşmanın edepsizlik olduğu fikrini oluşturabildi.
Bilgi elmayla birlikte, dışarıdan sağlanan materyali kullanabilir.
Sadece bir makinadır ve otomatik olarak çalışır, irade gücüyle değil.
Kendi üzerinde yetkisi yoktur, sahibinin onun üzerinde yetkisi yoktur.
G.A: Pekâlâ, Âdem’i boş ver; fakat Shakespeare’in yaratılan şüphesiz.
Y.A: Hayır, Shakespeare’in öykünmeleri demek istiyorsun.
Shakespeare, hiçbir şey yaratmadı.
Doğru biçimde gözlemleyip fevkalade resmetti.
Allah’ın yarattığı insanları oldukları gibi tasvir etti ama kendisi bir tane yaratmadı.
Haydi, onun denemekle itham ederek karalanmaya maruz bırakmayalım.
Shakespeare yaratamazdı.
O bir makineydi ve makinelar yaratmaz.
G.A: Üstün başarısı nerede yatıyordu peki?
Y.A: Burada. Shakespeare, seninle benim gibi dikiş makinesı değildi, o bir goblen dokuma tezgâhıydı.
İpler ve renkler ona, dış etkenler, telkinler, deneyimler (okuma, tiyatro oyunları izlemek, oyunlarda rol almak, fikir ödünç alma vesaire) aracılığıyla dışarıdan geldi.
Desenleri aklında birleştirdikten sonra, karmaşık ve hayranlık uyandıran makine düzeneğini çalıştırdı.
O düzenek de tüm dünyanın hala şaşkınlıkla izlediği, göz kamaştırıcı şekilde betimlemiş kumaşı otomatik olarak yarattı.
Eğer Shakespeare, okyanusun ortasındaki çorak ve ziyaretçisi olmayan bir kaya parçasında doğmuş olsaydı, muazzam zekâsını çalıştırmak için dışarıdan gelen materyal bulamayacaktı.
Üstelik bunu icat edemezdi.
Sonuçta, Shakespeare hiçbir şey üretememiş olurdu.
Türkiye’de yaşasaydı bunu başarabilirdi.
Türk etkilerinin, ilişkilerinin, yetiştirmesinin yüksek sınırlarında dolaşırdı.
Fransa’da, daha iyi şeyler üretebilirdi.
Bu sefer Fransız etkilerinin yetiştirmesinin üst sınırlarına dayanan yapıtlar görürdük.
İngiltere’de, o toprakların ideallerinin, etkilerinin ve yetiştirmenin sağladığı, dışarıdan gelen yardım sayesinde ulaşılabileceği en yüksek noktaya geldi.
Senle bense ise dikiş makineleriyiz.
Elimizden ne geliyorsa onu yapıp çaba göstermeliyiz.
Düşüncesizler, bize goblen kumaş üretmediğimiz için sitem ettiklerinde onları hiç umursamamalıyız.
G.A: Yani, bizler yalnızca makineyiz! Makineler ne övülür ne performanslarıyla ile gurur duyar ne kişisel değerleri üzerinde hak iddia eder ne de alkışlayıp över.
Bu, berbat bir doktrin?
Y.A: Bu, doktirin değil, sadece gerçek.
G.A: Sanırım o zaman, cesur olmanın korkak olmaktan daha fazla değeri yok?
Y.A: Kişinin değeri mi? Hayır.
Cesur insan cesaretini kendi yaratmaz.
Ona sahip olduğu için üzerinde kişisel hak iddia edemez.
Doğuştandır.
Milyar dolarla doğmuş bir bebeği düşün.
Kişisel değer bunun neresinde?
Kişisel kabahat bunun neresinde?
Şakşakçılar ilkinde yaltaklık edecek, hayranlık duyacak, tapacak.
İkincisiyse hor görülecek, ihmal edilecek.
Mantık bunun neresinde?
G.A: Bazen çekingen biri, korkaklığını yenerek cesur olmayı kendine görev edinip sonunda da başarılı olur.
Buna ne diyorsun?
Y.A: O, yanlış olanlar yerine, doğru yönlerden kendini değerini gösterir.
İnsan ideallerini yükseltmek adına kendinden memnuniyetini de yükselterek öğrenmeye kalkışması ve doğru yönlerde yapılan eğitim, etkilenme, öğrenim paha biçilmezdir.
G.A: Fakat değer konusuna gelirsek.
Sonunda zafere ulaşan korkağın başlattığı projeyle kazandığı başarının kişisel değeri ne olacak?
Y.A: Öyle bir şey yok.
Dünyanın gözünde önceden olduğundan daha kayda değer biri haline geldi.
Fakat değişimi kendisi başaramadı, bunun değeri ona ait değil.
G.A: Kime ait öyleyse?
Y.A: Yapısına ve dışarıdan bunu şekillendiren etkilere.
G.A: Yapısına mı?
Y.A: Bu kişi, en başından tamamıyla, düpedüz korkak değildi.
Aksi takdirde, orada etkileri şekillendirebilecek bir şey olmazdı görmezdi.
Belki boğadan korkuyordu ama ineklerden korkmuyordu.
Kadınlardan değil ama erkeklerden çekiniyordu.
Üzerine inşa edilecek zemin, ekilmiş bir tohum vardı.
Tohum olmazsa, bitki de olmaz.
Bu tohumu kendisi mi yarattı yoksa onunla mı da doğdu?
Tohumun orada bulunuyor olmasından kendine pay çıkaramaz.
Bunun değeri, onun değil.
G.A: Yani en azından onu ekip biçme fikri, yetiştirme kararı övgüye değer.
Bunları o oluşturdu.
Y.A: Öyle bir şey yapmadı.
Bu iyisiyle kötüsüyle, dışarıdan etkiler gelmeye başladığında oldu.
Eğer o çekingen kişi, tüm hayatını ödleklerden oluşan bir topluluk arasında geçirseydi durumu farklı olurdu.
Cesaret dolu hikâyeler okunmasıydı, onlardan bahsedildiğini duysaydı, insanların bu eylemleri yerine getiren kahramanları övdüğünü ya da onlara imrendiğinin farkına varmasaydı, Âdem’in utancı bilmemesi gibi, onun da cesaretten haberi olmazdı.
Cesur olma kararı almak hiçbir ihtimal altında asla aklına gelmezdi.
Fikrin aklına gelmesi asla mümkün olmayacaktı.
Fikri oluşturamazdı-fikir ona dışarıdan gelmek zorundaydı. Böylece, ne zaman ki cesaretin yüceltildiğini ve korkaklığın alaya alındığını işitti, bu onu uyandı.
Dışarıdan gelmesi gerekiyordu, onu kendi oluşturamazdı.
Cesaret yüceltilirken korkaklıkla alay edildiğini duyduğunda uykusundan uyandı.
Utanmıştı.
Belki de sevgilisi onun kendisi için yeterince iyi olmadığını düşünerek, “Bana senin korkak olduğunu söylediler!” dedi.
Hayatına yeni sayfa açan belki de o değildi.
Bunu onun adına sevgilisi yapmıştı.
Sonuçta değeri kendine mal ederek ortalarda kasılarak yürümemesi lazım çünkü ona ait değil.
G.A: Her neyse, sevgilisi tohumu suladıktan sonra bitkiyi o yeşertirdi.
Y.A: Hayır. Dış etkenler yetiştirdi.
Emir geldikten sonra, titreyerek alana doğru uygun adım ilerledi.
Karanlıkta yalnız başına değildi.
Gündüz vaktiydi ve yanında diğer askerler vardı.
Örnek almanın etkisini hissettikten sonra, silah arkadaşlarının cesaretinden cesaret aldı.
Korkuyordu, kaçmak istiyordu fakat buna cüret edemedi.
Tüm askerler izlerken kaçmaktan korkuyordu.
Gelişme gösteriyordu, anlıyorsunuz ya.
Manevi utanç korkusu, fiziksel zarar korkusuna galip gelmişti.
Harekât sonuçlarına kadar, deneyimleri ona, savaşa giren herkesin yararlanamayacağını öğretmiş olacaktır.
Bu, ona yardımı dokunacak bir dış etken.
Cesaretten için övülmenin ne kadar ne kadar tatlı bir his olduğunu öğrenecek.
Davullar çalıp bayraklar dalgalanırken savaş yorgunu alayı, kendilerine tapan kalabalığının önünde ağlamaklı “hurra! sesleri içinde ilerlemelerinin de öyle.
Ondan sonra, ordudaki her gazi asker gibi, kendimden emin şekilde cesur birine dönüşecek.
Ve bu olayın hiçbir noktasında, kişisel değerin ufacık gölgesi bile bulunmayacak.
Her şey dışarıdan gelmiş olacak.
Kahramanlık nişanı ne kahramanlar doğurur.
Neredeyse…
G.A: Kahretsin! Eğer üzerinde hak iddia edemeyecekse, cesur birine dönüşmesinin ne anlamı var?
Y.A: Sorun, birazdan kendi kendine cevap verecek.
İnsan yapısının henüz dokunmadığımız önemli bir detayı içeriyor.
G.A: Ne detayı o.
Y.A: İnsanı bir şeyler yapması için harekete geçiren dürtü.
Onun, bir şey yapmaya iten tek dürtü.
G.A: Tek dürtü! Bir tanesi dışında başka yok mu?
Y.A: Hepsi bu kadar. Yalnızca bir tane var.
G.A: Yani oldukça garip bir doktrin, orası kesin.
İnsanı bir şey yapmaya iten yeğane dürtü nedir?
Y.A: Kendi ruhunu tatmin etme dürtüsü.
Ruhunu tatmin edip onayını kazanma gerekliliği.
G.A: Hadi ama! Bu kabul edilemez!
Y.A: Neden edilemesin?
G.A: Çünkü bu onu her zaman kendi rahatını ve çıkarını koruma peşindeymiş gibi bir duruma sokuyor.
Dezavantajına da olsa, bencil olmayan biri, yalnızca başkasının iyiliği için sık sık bir şey yapar.
Y.A: Bu doğru değil.
Davranış ilk önce ona yaramalı, aksi halde onu yapmayacaktır.
Sadece başkası uğruna yaptığını düşünüyor olabilir fakat yanılıyor.
En başta kendi ruhunu tatmin ediyor.
Diğer insanın menfaatiyse, her zaman için ikinci sırayı almak zorunda.
G.A: Ne tuhaf bir düşünce! Fedakârlık etmeye ne oldu peki? Lütfen bana bunu cevabını ver.
Y.A: Fedakârlık nedir?
G.A: Bundan en ufak bir çıkarı bile olmamasına rağmen insanın bir başkasına iyilik yapmasıdır.
BİR SORU
G.A: Anlaşılması zor bir terminoloji kullanarak sürekli aklımı karıştırıyorsun, şaşıyorum.
Bazen insanı iki ya da üç farklı kişiliğe bölüyorsun.
Hepsinin kendi yetkileri, yargılama gücü ve sorumlulukları oluyor.
O durumda olduğun da, insanı anlamakta güçlük çekiyorum.
Ben kişiden bahsederken, onun her şeyiyle bir bütün olduğunu farz ediyorum.
Böylece onu kavramak ve üzerinde düşünmek kolay oluyor.
Y.A: Doğruysa, bu iyi ve elverişli tabii.
“Benim vücudum” derken, “benim” kelimesi kimden bahsediyor?
G.A: “Ben” den.
Y.A: O zaman vücut, bir mülk ve sahibi de Ben.
Ben, kim oluyor?
G.A: Ben, her şeyin tümüdür.
Ortak mülktür, sahipliği bölünmemiştir, varlığın içine tamamen yayılmıştır.
Y.A: Eğer Ben, gökkuşağına hayransa, tüm ben de mi hayran kalıyor.
Saç, eller, topuklar… Hepsi buna dâhil mi?
G.A: Elbette hayır? Ona hayran kalan şey, aslında aklım.
Y.A: Öyleyse beni, kendin bölüyorsun.
Bunu herkez yapar, yapmalıdır da.
Peki, ben, kesin olarak nedir?
G.A: Sanırım o bölümlerin ikisinden birden oluşuması gerekiyor.
Yani, vücut ve akıldan?
Y.A: Sanıyor musun?
Eğer, “Ben dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyorum,” dersen, burada ki “Ben” kim olur?
G.A: Akıl.
Y.A: Dünyanın yuvarlak olduğuna dair kanıtları inceleyip kabul ederken akıl, düşünsel bir işlev yerine getiriyor mu?
G.A: Evet.
Y.A: Babanın ölümü için yas tutarken de düşünsel bir işlev yerine geliyor mu?
G.A: O, bir beyin faaliyetinden ziyade duygu meselesi.
Y.A: O zaman kaynağı senin aklında değil, ahlaki bölgende.
Doğru mu?
G.A: Öyle demeliyim.
Y.A: Aklın, fiziksel donanımının parçası mı?
G.A: Hayır, ondan bağımsız manevi?
Y.A: Manevi bir şey olarak, fiziksel etkiler altında kalamaz mı?
G.A: Hayır.
Y.A: Vücut sarhoşken akıl ayık kalabilir mi?
G.A: Yani… Hayır.
Y.A: Demek ki üzerinde fiziksel bir etki söz konusu, değil mi?
G.A: Öyle görünüyor.
Y.A: Kafatasın çatlarsa aklın, sağlığını yitirebilir.
Madem akıl manevi bir şey ve fiziksel etkilerden bağımsız, bu neden olsun?
G.A: Yani… Bilmiyorum.
Y.A: Ayağın acıdığında bunu nasıl biliyorsun?
G.A: Hissediyorum.
Y.A: Fakat sinir, bu acıyı beyne iletene kadar hissetmiyorsun.
Beyin, aklın bulunduğu yer, değil mi?
G.A: Sanırım öyle.
Y.A: Fiziksel habercinin yardımı olmadan, dışarıda neler olup bittiğini öğrenebilecek kadar manevi bir şey değil mi peki?
Benim kim ya da ne olduğum sorununun hiç de basit olmadığını görüyorsun.
“Ben, dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyorum.” dediğim durumlarda.
Beni değil, sadece zihinsel bölümün konuştuğunu anlıyoruz.
“Ben, yas tutuyorum,” dediğindeyse?
Yine ben değil, ahlaki bölüm konuşuyor.
Aklın tamamen manevi olduğunu söylüyorsun.
Fakat “Benim bir yerim acıyor,” dediğinde?
Ben, zihinsel ve manevi birleşimi oluyor.
Hepimiz beni böyle belginsiz şekilde kullanırız, bu elimizde değil.
Senin her şeyin tümü dediğimiz olgu üzerinde, bir Efendi ve Kral hayal ederiz.
Ondan “Ben” diye bahsederiz.
Fakat tanımlamaya çalıştığımızda, bunu yapamayacağımızı anlarız.
Zihin ve duygular birbirinden oldukça bağımsız hareket edebilirler.
Bunu fark edip ikisini de yöneltebilecek, kesin ve tartışmasız bir “Ben” olarak hizmet edebilecek Hükümdarı ararız.
Bu şekilde, o zamiri kullandığımız zaman, ne demek istediğimizi, kim ya da neden bahsettiğimizi bilebiliriz.
Fakat pes edip o Hükümdarı bulamayacağımızı itiraf etmemiz gerekiyor.
Benim için “insan” pek çok mekanizmadan oluşmuş bir makine.
Bu mekanizmaların ahlaki ve zihinsel olanları, içerideki Efendinin dürtülerine göre otomatik olarak hareket ediyorlar.
Bu efendiyse, mizaçtan ve pek çok dış etkenle eğitimin birikiminden inşa edilmiş.
Makinenin tek işlevi, arzuları iyi ya da kötü olsa da Efendisinin ruhsal tatminini sağlamak?
Mutlak iradesiyle itaat edilmesi gereken, her zaman da itaat edilen bir makine?
G.A: Belki de “Ben” nefistir, olamaz mı?
Y.A: Belki de öyledir, nefis nedir?
G.A: Bilmiyorum.
Y.A: Hiç kimse bilmiyor.
İHTİRAS
G.A: Efendi nedir?
Ya da basitçe söylemek gerekirse, vicdan nedir?
Açıklar mısınız?
Y.A: İnsanın içinde konaklayan gizemli bir otokrattır.
Arzularını tatmin etmesi için kişiyi zorlar.
Ona, ana ihtiras da denebilir.
Yani kendini onaylama için hissedilen açlık.
G.A: O, nerede bulunuyor?
Y.A: İnsanın ahlaki bünyesinde.
G.A: Onun emirleri, insanın iyiliği için mi?
Y.A: İnsanın iyiliğine kayıtsızdır.
Kendi arzularını tatmin etmek dışında hiçbir şeyle ilgilenmez.
İnsanın iyiliğine olacak şeyleri tercih etme konusunda eğitilebilir.
Fakat onları yalnızca diğer şeylerden daha tatmin edici oldukları için tercih edecektir.
G.A: O zaman, yüksek ideallere doğru eğitilse bile, insanın iyiliği yerine hala kendi tatminini kollayacaktır.
Y.A: Doğru eğitimli ya da eğitimsiz olması fark etmez.
İnsanın iyiliğini asla düşünmez, kendini bununla meşgul etmez.
G.A: İnsanın ahlaki bünyesinde bulunan bir güce göre, ahlaksız görünüyor.
Y.A: O, insanın ahlaki bünyesinde bulunan, tarafsız bir güçtür. Ona bir içgüdü diyebiliriz.
İyi ahlakla kötüsünü birbirinden ayıramayan ve ayırmayan kör, mantıksız bir içgüdü?
Kendi tatminini güvenceye aldıktan sonra, insana ne olacağını umursamaz.
Bu tatmini de her zaman güvence altına alacaktır.
G.A: Para isteyip bunun insan adına muhtemel bir avantaj olduğunu düşünmüyor mudur?
Y.A: Her zaman para, güç, makam ya da başka maddi avantaj aramaz.
Ne anlama gelirlerse gelsinler, her durumda ruhsal tatmin peşindedir.
Onun arzularını insanın mizacı belirler ve onları yönetir.
Mizaç, Vicdan, Duyarlılık, Ruhsal İştah…
Bunların hepsi aslında aynı şeydir.
Hiç parayı umursamayan bir insan duydun mu?
G.A: Evet. İş yerinde yüksek maaşa çalışmak yerine, kitaplarıyla çatı katını bırakmayan bilgin vardır.
Y.A: Kendi efendisini, mizacını, ruhsal iştahını tatmin etmesi gerekiyor demek istiyorsun.
O da kitapları, paraya tercih ediyordu.
Başka örnekler var mı?
G.A: Evet, din âlimleri.
Y.A: Bu güzel örnek.
Din âlimleri, otokratını tatmin etmek için yalnızlığa, açlığa, soğuğa ve çeşitli tehlikelere katlanır.
Efendisi, para ve paranını alabileceği tüm lüks şeyler yerine bunları, duayı, derin düşünceleri tercih eder.
Başka örnek var mı?
G.A: Evet. Sanatçı, Şair, Bilim insanı?
Y.A: Onların otokratı, bu uğraşların getirdiği derin zevkler tercih ediyor.
Piyasadaki diğer işlere göre, maaşı iyi olsun ya da olmasın, ne kadar kazanırlarsa kazansınlar fark etmiyor.
Ruhun tatmin edilmesi, yani ana ihtiras, sözde maddi kazanç, maddi refah, nakit para vesaire gibileri dışında, pek çok şeyle ilgileniyor, görüyorsun.
G.A: Sanırım bunu kabullenmeliyim.
Y.A: Kabullenmen gerektiğine inanıyorum.
Makam peşinde koşanlar olduğu gibi, onun getireceği yükleri, sıkıntıları, ayrımları reddeden mizaçlar da var.
Belki onlar kadar çoklar hem de.
İlk çeşit mizaç, yalnızca ruhun tatminini arıyor, ikinci çeşit için de durum tamamen aynı.
İki çeşit de ruh tatmini dışında bir şeyin peşinde değil.
Eğer bir tanesi çıkarcıysa, diğeri de eşit derecede öyle.
Bunun sebebi, iki durumda da ulaşılmaya çalışılan noktanın aynı olması.
Ve iki durumda da tercihe, mizaç karar verir.
Mizaçla doğulur, onu sonradan yapamazsın.
SONUÇ
Y.A: Tatil mi yapıyordun?
G.A: Evet. Hafta sonunda dağa yürüyüşe gittim.
Muhabbet etmeye hazır mısın?
Y.A: Oldukça hazırım. Neyle başlayalım?
G.A: İki gün iki gece boyunca, yatağımda uzanmış dinlenirken, tüm konuşmalarımızı tekrar düşünüp onları dikkatlice gözden geçirdim.
Sonuçta şuna vardım: Şey… İnsan hakkındaki görüşlerini, bir gün yayınlamaya niyetin var mı?
Y.A: İçindeki Efendi, son yirmi yıl içinde, ara sıra onları yazıya döküp yayınlamam için bana emretme konusunda gidip geldi.
Bu emrin, neden kesin olarak verilmediğini sana söylemem gerekiyor mu, yoksa bu kadar basit bir şeyi yardımım olmadan açıklayabilir misin?
G.A: Senin doktrinine göre, oldukça kolay.
Dış etkenler, içindeki Efendiye emir vermeye itti.
Ondan daha güçlü dış etkenler de buna mani olduk.
Kişinin beyni kendi kendine fikir oluşturmaktan aciz olduğu için, bu dış etkenler olmadan içgüdülerin ikisi de doğamazdı.
Y.A: Doğru. Devam et.
G.A: Yayımlamak ya da bekletmek meselesi, hala senin Efendinin ellerinde?
Eğer günü birinde bir dış etken onu yayımlaması konusunda ikna ederse, emri verecek ve o emre uyulacak.
Y.A: Doğru. Peki sonra?
G.A: Üzerinde düşündükten sonra, eğer doktrinlerini yayınlasam, bunun zararlı olacağı kanısına vardım.
Beni affedebilir misin?
Y.A: Affetmek mi?
Hiçbir şey yapmadım ki.
Sen bir enstrümansın, konuşan bir trompeterler, onlar aracılığıyla söylenenlerden sorumlu değildir.
Hayat boyu süregelen eğitimler, öğretiler, görüşler, ön yargılar ve diğer ikinci el dış alımlar formundan gelen dış etkenler, içinizdeki Efendiyi bu doktrinlerin yayınlanmasının zararlı olacağına ikna ettin.
Pekâlâ.
Bu oldukça doğal ve beklenilen bir şeydi.
Aslına bakarsan, kaçınılmaz.
Devam et daha rahat ve elverişli olması açısından alışkanlığa sadık kalıp ilk ağızdan konuş.
Bana Efendinin konu hakkında neler düşündüğünü söyle.
G.A: İlk önce, bu cesaret kırıcı bir doktrin ilham verici, heyecanlandırıcı ya da moral yükseltici değil.
İnsanın görkemini, gururunu, kahramanlığını elinden alıyor.
Tüm kişisel itibarından, alkışlardan mahrum bırakıyor.
Onu yalnızca makineye indirgemekle kalmıyor, bu makineyi kontrol etmesine de izin vermiyor.
Onu sadece bir kahve değirmenine dönüştürüp kahveyi sağlamasına ne de kolu çevirmesine izin veriyor.
Mizacına uygun olarak, yeğane ve yürek parçalıyıcı derecede mütevazı tek işlevi, işlenmemiş taneleri öğütmek.
Geri kalan her şeyi de dış etkenler yapıyor.
Y.A: Doğru şekilde ifade ettin.
Söyle bana, insanlar birbirlerinde een çok neye hayranlık besler?
G.A: Zekâ, cesaret, yapılı olmak, yüz güzelliği, merhamet, cömertlik, yüce gönüllülük, nezaket, kahramanlık ve…
Y.A: Ben daha ileri gitmezdim.
Bunlar esaslardır.
Erdem, metanet, kutsiyet, sadakat, yüksek idealler…
Sözlükte adı geçen bunlar ve bunlara bağlı diğer niteliklerin hepsi, esaslardan yapılmıştır.
Onların karıştırılmamasından, birleştirilmesinden, boyanmasından elde edilir.
Tıpkı, maviyle yeşilin birleşiminden morun ortaya çıkması ya da esas kırmızının biraz değiştirilmesinden farklı tonlarda kırmızıya ulaşılması gibi pek çok esas renk vardır.
Hepsi gökkuşağında yer alırlar.
Biz de aralarından yeni tonlar üretip onlara yeni isimler veririz.
Sen de biraz önce, insan gökkuşağındaki esasları saydım.
Bir karışım dışında, o da kahramanlık.
O, cesaretle yüce gönüllülüğün harmanlanmasından oluşuyor. Pekâlâ.
Bu elementleri elinde bulunduran kişi, kendisi için hangisini üretir?
Zekâyı mı?
G.A: Hayır.
Y.A: Neden?
G.A: Onunla doğuyor zaten.
Y.A: Cesaret mi?
G.A: Hayır. Onunla doğuyor.
Y.A: Yapılı olmayı ya da yüz güzelliğini mi?
G.A: Hayır. Onlar da doğuştan geliyor.
Y.A: Diğerlerini, esas ahlaki nitelikleri ele al.
Merhamet, cömertlik, yüce gönüllülük, nezaket gibi bereketli tohumları yani?
Onlar, dış etkenlerin yetiştirilmesiyle, sözlüklerde adı geçen erdemlerin harmanlanıp karıştırılmasıyla büyüyorlar.
İnsan, o tohumların herhani birini üretiyor mu yoksa onlarla mı doğuyor?
G.A: Onlarla doğuyor.
Y.A: Onları kim üretiyor o zaman?
G.A: Allah.
Y.A: İtibarları kimin hakkı?
G.A: Allah’ın.
Y.A: Daha önce bahsettiğin görkem ve alkışlar kimin hakkı?
G.A: Allah’ın.
Y.A: Öyleyse insanı aşağı seviyeye çeken, sensin.
Sahip olduğu her değerli şey için övgü, yaltaklık, şan talep etmesini istiyorsun.
Onların hepsi ödünç şeyle oysaki tamamı hem de. Zerre kadarını bile kendi kazanmadı.
En küçük detayı dahi çalışarak oluşturmadın.
Sen insanı bir sahtekâra dönüştürüyorsun.
Benim yaptığım, bundan kötü müydü?
G.A: Sen onu makineye dönüştürdün.
Y.A: O kurnaz ama güzel makanizmayı kim tasarladı?
İnsan mı?
G.A: Allah.
Y.A: İnsanın arkadaşıyla konuşurken ya da başka bir şey düşünürken, bir yandan otomatik şekilde piyanoyla incelikli bir müzik parçası çalabilmesi kanunu kim tasarladı?
G.A: Allah.
Y.A: Kanı kim tasarladı?
İnsanın tavsiyesi ya da yardımı olmadan, gece gündüz yenileyici ve ferahlatıcı akıntıyı vücuda yollayan harika bir makanizmayı kim tasarladı?
İnsanın aklını kim tasarladı?
Otomatik olarak çalışan, kendi istediği şeylerle ilgilenen, iradeyi ya da arzuya aldırmayan, canı isterse geceleri de durmayan, insanın yalvarmalarına kulak tıkayan bu makanizmayı kim tasarladı?
Tüm bunları Allah tasarladı.
Ben, insanı makineye dönüştüremedim, Allah onu makine olarak yarattı.
Ben, sadece bu gerçeğe dikkat çekiyorum, fazlasını yapamıyorum.
Gerçeğe dikkat çekmek yanlış mıdır?
Bu bir suç mu?
G.A: Bence, eğer sonunda zarar gelecekse, bir gerçeği açığa çıkartmak yanlış.
Y.A: Devam et.
G.A: Meseleye şimdi olduğu gibi bak.
İnsana yaradılışın en yüce mucizesi olduğunu öğretildi.
Buna inanıyor.
Tüm çağlar sürecinde bundan asla şüphe etmedi.
Çıplak bir yabani olduğunda da, çok kaliteli ve gösterişli ketenler içinde medeni biri olduğunda da buna inanmaya devam etti.
Ben, kalbimi capcanlı, hayatını neşeli hale getirdim.
Kendisiyle gurur duyulması, kendine olan samimi hayranlığı, yardım almadan tek başına kazandığı başarılardan duyduğu mutluluk, övgüyle alkış aldığında hissettiği sevinç…
Bunlar insanı yüceltti, ona coşku verdi.
Her seferinde daha iyisini yapmak için hırslandırdı.
Kısaca, hayatını yaşamaya değer kıldı.
Fakat bunların hepsi, senin şeman tarafından ortadan kaldırılıyor.
İnsan makineye indirgeniyor.
Artık o bir hiç kimse.
Yüce gururu yalnızca kibire dönüştü.
Bırakın istediği kadar çabalasın.
Ne yaparsa yapsın en mütevazı, en aptal komşudan daha iyi olmayacak.
Tekrar neşeli olmasının imkânı yok. Hayatı yaşamaya değer olmayacak.
Y.A: Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?
G.A: Elbette düşünüyorum.
Y.A: Beni hiç neşesiz, mutsuz gördün mü?
G.A: Hayır.
Y.A: Bu şeylere inanıyorum oysaki.
Neden beni mutsuz birine dönüştüremediler?
G.A: Ah, yani… mizacın yüzünden tabii!
Bunun şemada eksik kalmasına izin vermezdim.
Y.A: Doğru eğer insan mutsuz bir mizaçla doğmuşsa, hiçbir şey onu mutlu edemez.
Eğer mutlu bir mizaçla doğmuşsa da hiçbir şey onu mutsuz edemez.
G.A: Ne?... Alçaltılmaya maruz kalmak ve iç karartıcı bir inançlar sistemi bile mi?
Y.A: İnançlar mı?
Sadece inançlar mı?
Sadece Kanaatler?
Onlar, güçsüzdür.
Mizaç karşısında boşuna çabalarlar.
G.A: Buna inanmam imkânsız. İnanmıyorum da.
Y.A: Şimdi acele konuşuyorsun.
Bu, gerçekleri titizlikle incelemediğini gösteriyor.
Yakın arkadaşların arasından en mutsuz kim? Burgess mi?
G.A: Şüphesiz.
Y.A: En mutsuzu hangisi? Henry Adams
G.A: Tartışmasız!
Y.A: Onları iyi tanıyorum. En uç noktadalar, aşırı örnekler. Mizaçları, kuzey ile güney kutupları kadar ters.
Hayat hikâyeleri birbirine benzemesine rağmen, sonuçlara bak!
Yaşları da yakın, elli civarında olması lazım.
Burgess her zaman neşeli, umut dolu, mutluydu.
Adams’sa neşesiz, umutsuz ve mutsuz?
Gençken ikisi de taşra gazeteciliğini deneyip başarısız oldular.
Burgess buna pek aldırış etmedi.
Adams’sa bir süre gülümsemedi bile.
Sürekli olan şeyi düşünerek yas tutup sızlandı.
Onu bunu yapıp başarılı olmaktansa, şunun bunun yaptığı için boş perişanlıklarla kendine işkence etti.
Hukuku deneyip yine başarısız oldular.
Burgess mutlu kaldı, aksi elinde değildi.
Adams acınası haldeydi, aksi elinde değildi.
O günlerden bu yana, o iki adam sürekli bir şeyler deneyip başarısız olmaya devam ettiler.
Burgess işin içinden her seferinde mutlu neşeli halde çıktı.
Adams’sa tam tersiydi.
Bu insanların doğuştan gelen mizaçlarının, maddi durumlarında yaşanan tüm değişikliklere rağmen aynı kaldığını kesinlikle biliyoruz.
Maddi olmayan şeylerde durunum nasılmış bir de ona bakalım.
İkiside azimli birer Demokrat, ateşli birer Cumhuriyetçi, gayretli birer Bağımsız oldular.
Pek çok siyasi inanç içindeyken de, birinden diğerine geçerlerken de Burgess her zaman mutluluğu, Adams da mutsuzluğu bulmayı başardı.
İkisi de Presbiteryen, Evrenselci, Metodist, Katolik, sonra tekrar Presbiteryen ve yine Metodist oldular.
Tüm bu gezinti sürecinde Burgess huzuru, Adams huzursuzluğu buldu.
Bu aralar Hristiyan Bilimi’ni deniyorlar.
Yine aynı, kaçınılmaz sonuçla karşılaşacaklar.
Hiçbir siyasi ya da dini görüş, Burgess’i mutsuz, diğer adamı da mutlu edemezdi.
Seni temin ederim, bu tamamen mizaç meselesi.
İnançlar sonradan kazanımlardır, mizaçsa doğuştan sahip olduğumuz bir şeydir.
İnancını değiştirebilirsin fakat hiçbir şey mizacını değiştiremez.
G.A: Gerçekten de en uç noktalarda mizaç örnekleri verdin.
Y.A: Evet. Yarım düzüne kadar olan diğerleri, bu en uç noktaların biraz değiştirilmiş halleridir.
Fakat kanun aynı mizacın üçte ikisi mutlu ya da üçte ikisi mutsuzsa, hiçbir siyasi ve dini görüş bu oranı değiştiremez.
Mizaçların büyük çoğunluğu, oldukça eşit şekilde dengelenmiştir.
Yoğunlukların fazla olmaması, bir ulusun kendi siyasi ve dini durumlarına uyum sağlamayı öğrenmesini sağlar.
Onları sever, onlardan tatmin olur, en sonunda da onları tercih eder.
Uluslar düşünmezler, sadece hissederler.
Duygularını mizaçları aracılığıyla ikinci elden alırlar, beyinlerinden değil.
Bir ulus düşünülebilecek her çeşit hükümet ya da dinle uzlaşabilir.
Bu şartların zorlamasıyla olur, tartışmayla değil.
Zamanla, kendini gerekli koşullara göre ayarlayacaktır.
Sonra da onları tercih edip onlar adına ateşli şekilde mücadele verecektir.
Örnek olarak tüm tarih karşında duruyor.
Yunanlar, Romalılar, Persler, Mısırlılar, Ruslar, Almanlar, Fransızlar, İngilizler, İspanyollar, Amerikalılar, Güney Amerikalılar, Japonlar, Çinliler, Hintle, Osmanlılar.
Binlerce çılgın ve sakin din, akla gelebilecek her türlü hükümet; kaplan kadar vahşi, ev kedisi kadar uysal olanına kadar.
Her ulus, tek gerçek dine inandıklarını, tek mantıklı hükümet sistemine sahip olduklarını “biliyor”.
Hepsi, kendilerinin de berbat olduklarından şüphelenmeden diğerlerini küçümsüyor.
Hepsi, kafalarındaki, üstün oldukları hayaliyle gurur duyuyor.
Hepsi Allah’ın en çok onları sevdiğinden emin.
Hepsi savaş zamanında şüphe etmeden, kendilerine güvenlisi savaş zamanında şüphe etmeden, kendileri güvenle O’na yakarıyor.
Hepsi O, düşman ın tarafını tutuğuda şaşırıyor fakat alışkanlıktan bunu mahzur görüp O’na methiyeler düzmeye devam ediyorlar.
Kısacası, tüm insan ırkı memnun daima, bıkıp usanmadan, yıkılmaz şekilde memnun.
Dini ne olursa olsun, başındaki efendi kaplan da ev kedisi de olsa hep mutlu, minnettar, gururu.
Gerçekleri söylüyor muyum?
Bunu yaptığımı biliyorsun.
İnsan ırkı neşeli mi olduklarını biliyorsun.
Katlanabileceği ve yine de mutlu olabileceği şeyleri bir hayal et.
Önerine acı gerçeklerden oluşan bir sistem koyarak neşelerini kaçırabileceğimi düşünerek beni çok onurlandırıyorsun.
Buna hiçbir şey yapamaz.
Her şey çoktan denendi.
Başarı sağlanamadı.
Sen de lütfen kafana takma.
İnsan Nedir?’den bir bölüm yayımlıyoruz.
https://www.okuryazar.tv/insan-nedir-mark-twain/
https://www.okuryazar.tv/insan-nedir-mark-twain/
Kaynakça: İnsan Nedir. Mark Twain. Dedalus Kitap -2020 Kadıköy/İstanbul
İKİNCİ KİTAP
KONU: SAĞLIK-TIP, CİNSELLİK
ÖNSÖZ
Geleneksel Çin seks bilimini inceleme girişiminde bulunan Batılı bilginlerin sayısı pek azdır.
Oysa bu konu her yetişkin insanın en çok ilgisini çekecek konulardan biridir.
Coşkusallıkla akılcılığı bir araya getirmekte ki eşsiz dehasıyla Çin kültürünün seks bilim konusunda söyleyeceği çok önemli şeyler vardır.
Çok değerli Henri Maspero bir yana bırakılırsa bu az sayıdaki bilginlerin en büyüklerinden biri Robert Van Gulik’tir.
Van Gulik’le ilk kez 1942 yılında savaş sırasında tanışmıştım.
Hollanda maslahat güzar olarak Chunking’e gidiyordu ben de İngiliz elçiliği bilim danışmanı görevimi üstlenmeye gidiyordu.
Bir süre sonra Bayan Shui Ssui-Fang’la evlendiği zaman eğer belleğim beni yanıltmıyorsa bizim bilimsel işbirliği salonunda yapılan düğün töreninde bir konuşma yapmıştım.
Savaş bittikten ve ben Taoculukla derinlemesine ilgilenmeye ve Taoculuğun uzun yaşam ve ölümsüzlük konularında ki arayışlarını incelemeye giriştikten sonra Van Gulik’le uzun süre mektuplaştık.
Bu yazışmalarda Taoculuğun izdeşlerinin anlattıkları ve önerdikleri cinsel tekniklerde sayrıl ya da sapık bir şey olmadığına Van Gulik’i inandırdığımı sanıyorum.
Zaten bu görüş onun Çin edebiyatı üzerinde ki derin araştırmaları sonunda vardığı inançlara da uygun düşüyordu.
Çin edebiyatının incelenmesi Çin seks yaşamının yüzyıllar boyunca son derece sağlıklı olduğunu.
Sadizm ve mazohizm gibi sapıklıklardan kendini kurtarmış olduğunu buna karşın tek yanlı olmayan karşılıklı bir haz arayışı ve mutlandırıcı yenilikler getirme konusunda çok büyük bir beceriye ulaşmış olduğunu kanıtlıyor.
En ünlü Çin seks bilim koleksiyonu Shuang Mei Ching An Ts’ung Shu’nun Yeh Te-Hui düzenlemesinin bende ki nüshasını Peking’de Liu Li Ch’ang’da bir kadın kitapçıdan satın aldığımı tatlı bir anı olarak anımsıyorum.
O zamandan beri bu konuyu incelemeyi sürdürdüm.
Bunun bir nedeni de Çin simyacılığının yaşamı uzattığına hatta bu dünyada ölümsüzlüğü kazandırdığına inandığından ya da iç iksirin yani bedenin imal ettiği uzun yaşam iksirinin cinsel tekniklerle büyük ilişkisi olmasıydı.
Sonra 1972 yılında göklerde yeni bir yıldız belirdi değerli dostumuz bu kitabın yazarı Stockholm’dan Chang Chung Lan.
Onun Çin ve evrensel seks bilim konusunda ki bu kitabını bu konularda uzman olsun olmasın tüm okurlara salık veriyorum.
Derin bilgi ve becerisiyle Jolan Chang çağdaş dünyanın erkeklerine de kadınlarına da Çin bilgeliğinin ve kültürünün gönül işleri, sevişme ve seks konularında ki görüşlerini anlatabilecek uygun sözcükler bulmakta gerçekten başarılı oldu.
Gerçi daha çok teknikle ilgili konulara değiniyor gibi görünüyor ama bunun nedeni Çin bilgeliğinin dünya görüşünde aranmalıdır.
Batılılara ne kadar garip görünürse görünsün Çinli kutsalla dünyalık arasına, bedensel aşkla ruhsal aşk arasına bir ayrım çizgisi çekmez.
Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun herkes için gerekli yaklaşım da bu olmalıdır bence.
JOSEPH NEEDHAM (Çin bilimci)
“Sağlık ve uzun yaşam için sevişme ve beslenme eşit yaşamsal önemdedir.”
KO TZU
GİRİŞ
“Sevişmek istiyorlar da nasıl sevişeceğini bilmiyorlar.”
SANDOR FERENCZ
Feminist Erica Jong çok ünlü “Uçuş korkusu” adlı kitabında düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Ama asıl sorun feminizminizi bir türlü doyurulmak bilmeyen erkek bedenine karşı duyduğunuz açlıkla nasıl bağdaştırabileceğiniz.”
Buna çözüm bulmak da kolay değil sonra bir de şu var.
Yaşınız ilerledikçe erkeklerin kadınlara karşı temel duygusunun korku olduğunu anlamaya başlıyorsunuz.
Bazıları açıkça, bazıları da gizli, gizli kadınlardan korkuyorlar.
Özgür bir kadın için sönük bir erkek organıyla göz göze gelmekten daha dokunaklı bir şey olabilir mi?
Tarihin bütün önemli olayları bu iki simgesel nesneyle karşılaştırılınca önemini yitirir kadın ve sönük erkek organı?
Biraz sonra da sözü şöyle sürdürüyor: “Burada çözümsüz bir haksızlık var.”
Bu haksızlık erkeğe penis adı verilen harika bir eklentinin kazandırdığı çekicilik değil kadının her hava koşulunda yararlılığını sürdüren o harika kadınlık organıdır.
Ne fırtına, ne sulu sepken ne gecenin karanlığı onu şaşırtabilir.
Her zaman oradadır her zaman hazırdır.
Bir düşünecek olursanız müthiş bir şey bu.
Bunun için erkeklerin kadınlardan nefret etmelerine kadınların cinsel yetersizliği masalını uydurmalarına şaşmamak gerek.
“Tarihin bütün önemli olayları bu iki simgesel nesneyle karşılaştırılınca önemini yitirir.” dediği zaman tam olarak Erica Jong’a katılıyorum.
Ancak “Çözümsüz haksızlıktan söz ettiği zaman umudunu yitirmekte acele ettiğini sanıyorum.”
Eski çağlarda yaşayan Taocular bu haksızlığa bundan binlerce yıl önce bir çözüm getirmişlerdi.
Bugün de pek çok Taocu ya da Taocu olmayan bazı talihli kişiler dünyanın dört bir yanında bu çözümden yararlanıp uygulamasını yapıyorlar.
Yazık ki bu bilgi genişlemesine yaygınlaşamamıştır.
İşte bu kitap bu eksiği gidermeyi amaçlıyor.
Bu giriş bölümünde çok önemli iki sorunun yanıtlanması gerekiyor.
Geçen kış bir sabah Güney Fransa’da ki kır evinde ünlü yazar Lawrence Durell bana niçin Taocu olduğumu, beni bu kitabı yazmaya iten nedenlerin neler olduğunu sormuştu.
Aşağıda ki satırlar bir romancının arayış içinde olan zihninin beni sürüklediği ülkücülük coşkusunun ürünüdür.
Bir ana çocuğunu dünyaya getirmekten daha çoğunu yapar.
Çocuğun ruhsal yapısını da biçimleyen en etkin güç anadır.
İyilik ya da kötülük doğrultusunda çocuğun geleceğine biçim verir.
Çocuğu mutluluk ve kıvanç dolu bir yaşama ya da mutsuzluk yıkım ve yitikliğe iten işte bu biçimleniş, bu etkidir.
Bu bakımdan ben çok talihli bir kimseyim anam çok anlayışlı, kıvanç dolu, sevecen bir insandı.
Gerçi uzun seneler bunun böyle olduğunu anlamadım ama tanıdıklarım içinde en zorlamasız en doğal biçimde Taocu olan insan anamdı.
Doğal, dediğim zaman bununla yaptığının Taoculuk olduğunu bilmeden hatta kendisinin Taocu olduğundan da habersiz her davranışıyla çevresinde Taocu bir tutumun egemen olabileceği bir hava yarattığını anlatmak istiyorum.
Böyle bir ortam içinde yetiştiğim için ben de doğal bir Taocu oldum.
Şu farkla ki on iki yaşlarına geldikten sonra artık bir Taocu olduğumun farkındaydım.
Taocu genellikle evren ve evren içinde ki canlı varlıklar için sınırsız sevgi duyar.
Savurganlığın her türü ve yıkıcılık Taocunun gözünde karşı çıkılması ve önlenmesi gerekli kötülüklerdir.
İşte bu etkiler içinde yetişmiş olmamın sonucu olarak çağımızda o kadar yaygın olan şiddete ve yıkıma bir önlem bulma arayışı içinde büyüdüm.
Niçin Ernest Hemingway, George Sanders, Mark Rathko gibi sayılamayacak kadar çok görünürde üstün başarılı kimseler kendi elleriyle canlarına kıyıyorlar?
Gene niçin sayısız sağlıklı kadın erkek hatta çocuk sigarayla, uyuşturucu maddelerle, alkollü içkilerle, sağlıksız yiyecekler, sağlıksız yaşam alışkanlıklarıyla yavaş yavaş kendilerini öldürüyorlar?
Niçin sayılamayacak kadar çok insan karşılarına çıkan her insan ve her şeyden nefret ediyorlar hatta onları yok etmeye çalışıyorlar?
Yalnızca utkunun övüncü için mi?
Yoksa doyurulmamış tutkuları yüzünden mi?
Ya da amaç yalnızca güçlülüğünü kanıtlamak mı?
Yeni yetmelik yıllarımda bu soruları kendi kendime sorar bunlara aklımca çözümler bulmaya çalışırdım.
Uzun yıllar birçok kıtaları dolaştıktan çeşitli uluslardan binlerce insanla tanıştıktan ve dünya yüzündeki bütün önemli felsefeleri ve dinleri inceledikten sonra bütün bu kötülüklerin kökünü kadınla erkeğin Yin’le Yang arasında kurulması gerekli temel uyumu sağlamaktaki başarısızlıkların da aramak gerektiği kanısına vardım.
Taoculuk tüm bu sorulara hem kolay hem de zevkli bir çözüm getiriyor.
Kolay çünkü bu çözümde ne uyulması gerekli biçimsel zorunluklar vardır.
Ne bir dogma ne de herhangi bir dinsel kurum, kuruluş vardır.
Bütün yapılması istenen kendini gevşetip rahatlatıp doğal olmaktan öte bir şey değildir.
Zevkli, çünkü örneğin mohistlerde Konfiçyüs’la çağdaş özgecil bir felsefe olduğu gibi dünya nimetleri olsun musiki ve güzellik gibi yüce coşkular olsun.
Taoculuk sizden hiçbir şeyden vazgeçmenizi istemiyor.
Ne de hemen hemen Budizm’in tüm okullarında olduğu gibi bütün istekler den soyunmanızı biçimsel güzellik gibi, ses, koku ya da tad, dokunma gibi ya da bedensel aşk gibi istekleri yadsımanızı öneriyor.
Tam tersine daha ince bir zevkin geliştirilmesini sağlıklı bir yaşamı ve dünya nimetlerinin de yüce coşkuların da daha dolu dolu yaşanmasını salık veriyor.
Taocu için dünya nimetlerinin tatmasıyla manevi coşkulardan elde edilen hazlar arasına bir bölüm çizgisi çekilemez.
Her ikisi de coşku vermekte birleşirler.
Taocu’ya sanatsal olan kadar doğal olan da coşku verir.
Taocu evrenle uyum içinde bütünleşerek yaşar.
Kendi yaşam deneyimimden de bildiğim gibi Taoculuk sevgi ve seks konularına sağlıklı bir yaklaşım olmadıkça dünya sorunlarından hiçbirine bir çözüm getirilemeyeceğine inanır.
Hemen her türlü yıkıcılığın ya da kendini yitirmenin her türlü nefretin, kederin, hırsın, sahip olma tutkusunun ardından sevgi ve seks açlığı fışkırır.
Oysa sevgi ve seks kaynağı ve çeşmesinin tıpkı uçsuz bucaksız evren gibi bitmez tükenmez bir sınırsızlığı vardır.
Bunlar benim özgün düşüncelerim değildir.
Ben burada Taocuların binlerce yıldan beri bildikleri bir şeyi yinelemekten başka bir şey yapmıyorum.
Yaşam ve kıvanç çeşmesi olan Yin ve Yang arasında ki uyum sağlanamayınca geriye kalan şey yıkım yitim ve ölümdür.
STOCKHOLM 1976
JOLAN CHANG
BÖLÜM I
TAOCU SEVİŞME
Bir iş söz konusu olunca en geçerli öneri o işi yaparken tutumlu olmak savurganlıktan kaçınmaktır.
Tutumlu olmaksa önceden tedbir atmaktır.
Önceden tedbir almak hazırlıklı olmaya, güçlenmeye özendirir.
Hazırlıklı olmak, güçlü olmaksa her zaman başarılı olmayı sağlar.
Her zaman başarılı olmak sınırsız bir güce sahip olmak demektir.
Bundan en az iki bin yıl önce Çinli Taocu hekimler sevişme ve cinsellik konusunda kolay anlaşılır açıklayıcı kitaplar yazmışlardı.
Bu hekimler ne şehvet düşkünü kimselerdi, ne de kendilerini aşırı denetim altında tutan perhizcilerdi.
Onlar gerek erkekler için olsun, gerek kadınlar için olsun sevişmeyi beden ve ruh sağlığı ve esenliği için zorunlu bir şey olarak ele alıyorlardı.
Bu düşünce yapısı içinde, cinsellik alanında elde edilmiş becerilere önem sıralamasında ağırlıklı bir yer veriyorlardı.
Onlara göre insanın sevişme iştahını ve gücünü arttıracak her şeye izin vardı.
Bu anlayış edebiyatın ve sanatların cinsel teknikleri betimleyip açıklayan ürünler vermesine yol açtı.
O zamanlar sık sık sevişebilen ve sevişmeyi uzun sürdürebilen bir koca genç ve yakışıklı olmaktan başka özelliği olmayan kimselerden üstün tutulurdu.
Taocu hekimler sevişmeyi doğal düzenin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendiriyorlardı.
Sevişme ve cinselliğin zevk veren ve hoşa giden bir şey olmasının yanında sağlıklı ve uzun ömürlü olmak açısından da yararlı bir şey olduğuna inanıyorlardı.
İnsanların sevişme konusundaki bilgi ve becerilerini arttırmak için bir takım yöntemler geliştirdiler.
Örneğin erkekte olsun kadında olsun hem cinsel isteği uyandırmak hem de eğitmek için erotik resimler kullandılar.
Phyllis ve Eberhard Kronhausen “erotik sanat” adlı yapıtlarında is 100 yıllarında yaşamış şair Chang Heng’in bir şiirinden alıntı yapıyorlar.
Bu şiir zifaf gecesini unutulmaz bir anıya dönüştürmek için bir erotik kılavuz kitabını bir gelinin nasıl kullandığını anlatıyor.
Çift katlı kapıyı altın anahtarla kilitle, taktığım lamba parlak ışığını her yana saçsın, giysilerimi çıkarıp pudramı, boyamı şileyim, durulmuş resim tomarını açıp yastığın yanına sereyim, öğretmenliğimi basit kızcağıza bırakayım.
Böylelikle T’ion-Lao’nun sayrık İmparatora öğrettiği ve sonradan pek az kocanın görüp işittiği çok çeşitli sevişme biçimlerini uygulayalım.
Bu ilk gece duyulan hazzın tadıyla, hiçbir zevk boy ölçüşemesin.
Ne kadar ihtiyarlarsak ihtiyarlayalım bu gecenin anısı unutulmadan kalsın.
Sonra da Kronhausen’ler erotik sanatın eski Çin’de nasıl kullanıldığı konusunda açıklamalara girişiyorlar:
“Resimli albümlerin nasıl kullanıldığını öğrenebilmek için Çin erotik edebiyatını incelememiz gerekiyor.”
Bir örnek mink soyu döneminin en ünlü erotik öykülerinden biri olan Jou P’u T’uan adlı yapıtta vardır.
Bu yapıtta Wie-Yang-Sheng adında genç ve yetenekli bir bilginin aşk serüvenleri konu ediliyor.
Genç bilgin iyi eğitim görmüş güzel bir kızla evleniyor.
Ancak adı Yu-Hsiang Yeşim esansı olan kızcağızın üzünç veren önemli bir kusuru vardır: Son derece iffetlilik taslaması cinsellik konusunda aşırı utangaç olması.
Yeşim esansı yalnızca karanlıkta sevişmeyi kabul ediyor alışılmışın dışına çıkan hiçbir cinsel uygulamaya izin vermiyordu.
Buna ek olarak yeşim esansının sevişme sırasında orgazma ulaşmadığını farketmesi damadın üzüntüsünü büsbütün arttırmıştı.
Buna bir çözüm bulmak için genç koca karısını eğitip onun bu tutumunu değiştirebileceğini umduğu pahalı bir erotik resimler albümü satın almaya karar verdi.
Önceden tahmin edeceğiniz gibi Yeşim Esansı resimlerden etkilenmek bir yana resimlere bakmayı bile kabul etmiyordu ama sonunda kocasının kılavuzluğunda incelemeye razı oldu böylelikle cinsel isteği kabardı.
Yavaş yavaş isminin araştırdığı gibi sıcak şehvetli ve tam anlamıyla kocasının her türlü cinsel yaklaşımlarına karşılık verebilen bir kadın oldu.
Batıda “pornografi” diye aşağılanan erotik resimlere karşı eski Çin’in tutumu ne kadar değişik!
Eski Çin’in sevişme ve cinsellik konularına yaklaşımındaki özelliklere değerli bilim adamı ve diplomat R. H. Van Gulik’in yazdığı “Eski Çin’de Cinsel Yaşam” adlı kitapta da değinilmiştir.
Kitapta şöyle deniyor: “Bu bakış açısı cinsel birleşmeyi hiçbir zaman günah ya da kabahatli duygusuyla bulaştırmadan doğal düzenin ayrılmaz bir parçası saymak bir de hiçbir ruhsal baskının olmayışı eski Çin’de cinsel yaşamın genellikle sağlıklı olmasına olanak kazandırmıştır.”
Eski çağlardaki başka büyük kültürlerde rastlanan sayrıl anormallikler, sapıklıklar eski Çin’de yok denecek kadar azdır.
Van Gulik’in asıl ilgisini çeken ve onu şaşırtan yalnızca eski Çin’in cinsellik konusundaki bu tutumu değildi.
Bunun kadar hatta bundan da fazla Taocuların sevişme konusundaki görüş ve anlayışlarıyla ilgileniyordu.
Bizim burada Taocu sevişme diye adlandırdığımız bu anlayış şimdiye kadar doğru ve ayrıntılı olarak Batılı okura ulaşamamıştır.
Taocu sevişme ilk bakışta batıda hemen hemen kabul edilmiş bütün sevişme ve seksle ilgili görüşlere ters düşen çok değişik bir uygulamayı temsil etmektedir.
Tıpkı Batının uzun süre akupunkturu yadsıdığı gibi bu anlayışı da yadsıyanlar çıkabilir.
Şu var ki yüzyıllarca yadsındıktan sonra bugün batılı doktorlar akupunktur’un ağrı dindirmekteki büyük değerini kabul etmişlerdir ağızları şaşkınlıktan açık akupunkturun neler başarabileceğini araştırıyor akupunkturun gizlerini öğrenmeye çalışıyorlar.
Taocu sevişmenin de Batı’ya açıklayacağı çok önemli gizler vardır.
İşte bakın bu konuda Van Gulik neler söylüyor: Taocu sevişme kuramı çağlar boyunca Çin seks ilişkilerinin temel ilkesi olmuştur.
Bundan çıkan sonuç şudur: “İki bin yıldan daha uzun bir süre ersuyunun dışarı akıtılmadan bedende biriktirilmesi Çin ırkının genel sağlığına ya da üretkenliğine olumsuz bir etki yapmamıştır.”
Van Gulik anlaşıldığına göre bu sözleriyle yan tutmamaya çalışıyordu.
Çinlilerin bu çok değişik ve devrimsel cinsel uygulamalarına rağmen güçlü ve uzun ömürlü bir ırk olarak kalmayı başarmış olduklarını itiraf etmek zorunda kalıyordu.
Bugün bile Taocu sevişme devrim selliğini korumaktadır.
Yalnız şu var ki Batı seks bilimcilerinin ve bilim adamlarının her yeni buluşu Taocu sevişme kuramlarıyla Batı’lı görüşler arasındaki açıklığı azaltmaktadır.
Taoculuğun temel ilkeleri boşalmanın bir düzene konulması kadının doyuma ulaştırılmasının önemi ve erkeğin orgazma ulaşmasıyla boşalmanın kesinkes birbirlerinden ayrı ve farklı şeyler olduğunun ve her zaman bir arada bulunmalarının gerekmediğinin anlaşılması kadın özgürlük hareketinde Kinsey ve Masters ve Johnson’un çalışmalarında önemli yerleri olan ilkelerdir.
Eğer taocu sevişmenin ilkeleri Batı’da da kabul edilirse tıpkı çok eski çağlarda Çin’de olduğu gibi aşk ve seksi birleştiren çizgi arada kopukluk bırakmadan tam bir çembere dönüşecektir.
Kitabını yazdığı şıralarda Taocu sevişme ustalarının öğrettiklerinin çağdaş bilimsel araştırmalarla doğrulanmaya başlanmış olması Van Gulik’i derinlemesine etkilemişti.
Bu konuda şöyle diyor: Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var.
Beş belirtinin T’ang dönemi ya da daha önceki dönemlerde yazılmış yüzlerce kitaptan derlenmiş alıntı ve özetlerden oluşan 10. yy. hekimlik kitabı Hsing Fang’da sözü edilen kadının cinsel istekliliğinin göstergeleri açıklamaları tüm ayrıntılarıyla A. C. Kinsey’in “Kadının Cinsel Davranışı” adlı yapıtının “Kadının Cinsel Tepkisinin Fizyolojisi” bölümünde 603, 604, 607, 613. sayfalar da betimlenen belirtilerle her noktada tam bir özdeşlik içindedir.
Bunun böyle oluşu kuşkusuz eski çağların Çin seks bilimcilerinin kazanç hanesine kaydedilecek, onları onurlandıracak bir şeydir.
Van Gulik’in değindiği kadının cinsel isteğinin uyandığını gösteren “Beş belirti”den bundan bir kaç bin yıl önce yaşadığı sanılan İmparator Huang Ti ve onun kadın danışmanı Su Nü arasında ki konuşmada söz ediliyor.
İmparator Huang Ti: Bir erkek kadının doyum sağladığını nasıl anlar?
Su Nü: Beş belirti beş istek ve on gösterge vardır erkek bunlara dikkat edip ona göre davranmalıdır.
Beş belirti şunlardır:
(1). Kadının yüzü kızarır ve kulaklarına sıcaklık basar.
Bundan kadının sevişme isteğinin şiddetlenmekte olduğu çıkar sanabilir.
Bu aşamada erkek cinsel birleşmeye başlayabilir.
Ama bunu gayet nazik ve zorlamasız yapmalıdır.
Erkeklik organını kadınınkine hafif hafif değdirip hemen çekmeli bunu kadının isteğini arttırmak için kurnaz bir oyun gibi yapmalıdır.
Hafifçe sokup derinlere dalmadan kadının tepkisini beklemelidir.
(2) Kadının burnu terler ve meme uçları dikleşir.
Bu belirtiler şehvet ateşinin daha da çoğaldığını gösterir.
Şimdi yeşim doruğu “özel vadisinin” derinlerine inebilir ama asla daha derinlere inmemelidir.
Daha derinlere inmek için kadının isteğinin daha da şiddetlenmesini beklemelidir.
(3) Kadının sesini alçaltması ve sesinin boğuk ve kısık olarak çıkması isteğinin daha da şiddetlendiğinin belirtisidir.
Kadın artık gözlerini kapatmış dilini dudaklarının arasına almıştır.
Solukları sıklaşıp soluk sesi işitilir duruma gelmiştir.
O zaman erkeğin yeşim sapı içinden geldiği gibi inip çıkmaya başlayabilir.
Birleşme yavaş yavaş bir esrime durumuna dönüşmektedir.
(4) Kadınlık organı iyice sulanır bu da şehvet ateşinin doruğa ulaşmakta olduğunu gösterir.
Her dalış sulanmayı arttırır.
Yeşim çubuğu yavaşça “denizkestanesi dişleri” vadisine değer. Sonra bir sağa bir sola bir hızlı bir yavaş dalmayı ya da gönlünün dilediği başka bir yöntemi sürdürür.
(5) Ayakları erkeği dolamak için havaya kalkınca kadının ateşi ve şehveti doruğuna ulaştı demektir.
Bacaklarını erkeğinin beline dolar ve elleriyle erkeğinin omuzlarına ya da sırtına tutunur.
Dili hâlâ dudaklarının arasındadır.
Bu belirtiler artık erkeğin vadinin eri derin bölümüne kadar inme zamanının geldiğini gösterir.
Böylesine bir derine dalış kadını esriklik ve coşkuyla bedeninin bütünlüğünü kapsayan bir biçimde doyurur.
Eski Çin metinlerinin hekimlik dilini değil de şiirsel ve edebi bir dil kullanmaları bu metinlerin yazarlarının sevişme ve seks konusunu yeteri kadar ciddiye almadıkları anlamına alınmamalıdır.
Onlar sağlığın ve uzun yaşamın gizinin sevişme bilgisiyle yakından ilişkili olduğuna inanıyorlardı.
Bu nedenle de sevişme ve cinsellik bilimi hekimliğin önemli bir kolu olarak ele alınıyordu.
Seksin sağlık için yararlı olduğunun bilinişi hiçbir bakımdan ondan duyulacak hazzı azaltıcı bir öğe olarak düşünülmüyordu.
Tersine Taocu görüşe göre sevişmenin sağlığa yararlı olabilmesinin temel koşulu sevişmeden tam bir doyum elde edilmesiydi.
1. TAO NEDİR?
Koca bir ağaç bir küçük sürgünden büyür gelişir.
Dokuz katlı bir kulenin yapımına küçük bir toprak yığınıyla başlanır.
Bin millik bir yolculuğa çıkmak için ilk adımı atmak gereklidir.
Eski Taocu sevişme yöntemini anlayabilmek için Taocu sevişmenin içinden doğup geliştiği Taoculuk hakkında azıcık bilgi edinmemiz gerekiyor.
Kuşkusuz Taoculuk Çinlilerin yaradılışlarından gelen yiğitlikleriyle Çin kültürünün özendirdiği tedbirlilik ve zaman ayarlamada ki ustalık gibi özellikleriyle çok iyi bağdaşan ve her bakımdan Çinlilere çok uygun gelen bir felsefedir.
Çin uygarlığının sürekliliğinin taoculuğun kendine özgü öğretisine çok şey borçlu olduğundan hiç kuşku duyulmamalıdır.
Taoculuğun öğretisiyse şiirsel örneklemelerle sabırlı ve uyumlu olmayı öğütler.
Yayı en son kerteye kadar gerdin mi?
Keşke zamanında durmasını bilseydim diyeceksin.
Kılıcı en son kerteye kadar biledin mi?
Kılıç keskinliğini uzun süre sürdüremez çabucak körelir.
Tao bütünüyle Çin’in öz malı olan bilgeliktir.
Ne kadar eskilere gittiğini kimse bilmiyor ancak İ.Ö vı. yy. da Lao-Tzu Taoculuğun temel ilkelerini Tao-Te Ching adlı bir kitapta topladı.
Bu kitap toplam beş bin sözcüğü biraz geçiyor.
Olasılıkla dünyadaki önemli kitaplardan en kısa olanı odur.
Pek çok dillere çevrilmiştir.
Yalnız İngilizcedeki çeşitli çevirilerin sayısı otuzu buluyor.
Her çevirmen Lao-Tzu’nun sözlerini farklı biçimlerde anlayıp yorumlamıştır.
Ama Taocu felsefenin temel ilkesi, enerji ve devinim her tür yaşamın kaynağıdır sözleriyle özetlenebilir.
Evrensel düzen içindeki yerimize oturtulunca biz insanlar küçük güçsüz, önemsiz yaratıklarız.
Biz doğanın sınırsız gücüyle uyum sağlamadıkça bu güçlere yenilmekten daha fazla bir şey elimizden gelmez.
Bu güçlere karşı direnebileceğimizi ummamalıyız.
İşte Tao-Te-Ching’in öğretisinin özü budur.
Tao doğanın sınırsız gücüdür.
Taocu felsefe nasıl dayanıklı ve sabırlı olunacağını öğretir.
Taocu uygulama kendini gevşetip doğaya uyum sağlama ve doğanın sınırsız gücünün bir parçası olma yolunda bir eğitimdir.
Taocu sevişme bilimi de bu tedbirlilik doğal güçlerin savurganca harcanmayarak saklanması koşullara kolayca uyum sağlayabilme yumuşaklığı ilkelerinden gelişmiştir.
Taoculuk her zaman Batılı filozofların ilgisini çekmiştir.
Son zamanlardaysa bilginler ve hekimler de Taoculukla ilgilenmeye başladılar.
1929’da Ruh hekimi C. G. Jung da Taoculukla ilgili bir kitaba önsöz yazdı.
Bunun dışında yapıtlarını bir araya getiren derlemede Tao’yla ilgili bir deneme yer alıyor.
Jung bu denemede şöyle diyor: İç dünya bilinç dışımızda olduğundan bizi daha da güçlü bir biçimde etkisi altında tutar.
Bunun için kendini yetkinleştirme çabasında olan kimse anilma’nın etkilerini bulup bunların altında saklanan gerçek içeriği ortaya çıkarmaya çalışmalıdır.
Ancak bu yolla bilinç dışındaki gizli güçlerle uzlaşma sağlamış ve onların olumsuz etkilerinden kendini korumuş olabilir.
Bu iki dünyayla bir uzlaşma sağlanamadıkça da bir uyum söz konusu olamaz.
İç ve dış dünyanın gerekleri daha doğrusu bu iki dünya arasındaki çatışma göz önünde tutulunca neyin olanak içinde olduğu neyin gerekli olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Yazık ki bizim Batılı zihin yapımız Orta yoldan gidilerek karşıtların bütünleştirilmesi olgusunu açıklamak için kültürel bir temelden yoksundur.
Oysa iç yaşantılar içinde en önemlisi budur.
Batı’da “Tao kavramının karşısına sıkılmadan koyabileceğimiz hiçbir kavram hiçbir sözcük yoktur.”
Jung, ruhsal tedaviyle ilgili kendi yöntemini açıklamayı sürdürürken Çinlilerin amaçları ve yöntemleriyle aradaki benzerlikleri ortaya koyuyor.
Taocular olsun Jung olsun uyumlu bir yaşam için bir arayış içindeler.
Bu uyumun da en yaşamsal bölümü Taocu sevişmedir.
2. ÇAĞDAŞ SEKS İNCELEMELERİYLE ESKİ İNCELEMELERİYLE ARASINDAKİ BENZERLİKLER.
Yukarda da sözünü ettiğim gibi eski çağların Çinli bilginleri ve hekimleri çağımızda Masters ve Johnson’un ya da Kinsey’in incelemelerine benzer bir düşünce dizgesi izleyerek konuya yaklaşmışlardır.
Eski Çinlilerin ulaştıkları sonuçlardan çoğu bugünün çağdaş biliminin onayını kazanmıştır.
Örneğin Masters ve Johnson sevişmeyi uzun süre sürdürebilmek için sevişme sırasında sık sık kesintiler yapmayı öneren ilk çağdaş seks araştırıcılarıdır.
Masters ve Johnson’un araştırmalarına göre ancak bu yolla kadının tam olarak doyuma ulaşması sağlanabilir.
Erkek de bu yolla boşalmayı denetim altına almasını öğrenebilir.
Bu öneri eski Çin metinlerindeki Taocu sevişme öğretisiyle hemen hemen her noktada tam bir uyum içindedir.
Çünkü Taocu sevişme yönteminde öğretinin özü boşalmanın denetim altında tutulabilmesidir.
Masters ve Johnson’un yazdıkları araştırmalarını içeren kitapta erken boşalmadan yakınan kimselere yararlı olacağını umdukları “sıkıştırma tekniği” adını verdikleri bir uygulamadan söz ediyorlar.
Bu oldukça uygulanması güç ayrıntılı bir tekniktir.
Kadın üste çıkmalı erkek tehlikeli noktaya ulaştığını söyleyince hemen kendini yukarı çekip penisin başını çevreleyerek parmaklarıyla üç dört saniye sıkmalıdır.
Penisin başının böylece çevrelenerek sıkılması boşalma olayında yitirilmiş olan denetimin yeniden kazanılmasını sağlayabilir.
Eski Çin sıkma tekniği kuram olarak Masters ve Johnson’un sözünü ettiği tekniğe son derece benzemektedir.
Şu farkla uygulaması çok daha kolaydır.
Hemen hemen her sevişme biçiminde uygulanabilir.
Çünkü Çin tekniğinde sıkmayı kendi kendine uygulayacak olan doğrudan doğruya erkektir.
Gene batılı bilginler içinde erkeğin boşalmayı olabildiğince geciktirmesi konusuna tam olarak onayını verenler Masters ve Johnson’dur.
Bu konuda şöyle diyorlar: Pek çok erkek eşleri tam bir doyuma ulaşıncaya kadar boşalmayı geciktirmeyi öğrenmişlerdir.
Kadın bakımından tam doyuma ulaşmak bütün sevişme evrelerini tamamlayarak birçok kez artarda orgazma ulaşma biçiminde tanımlanabilir.
Böyle bir sonuçsa ancak erkeklik organının çok uzun bir süre- sertliğini sürdürebilmesi durumunda olabilir.
Boşalma erkek organının hemencecik sertliğini yitirmesine neden olur ama bu nokta aşılır da ikinci aşamaya girilirse çok uzun bir süre sevişme sürdürülebilir ve erkek organının sonuçta sertliğini yitirmesi de uzun bir süre alır.
Bu klinik gözlemin nedenini açıklayabilecek fizyolojik bir açıklama bulunmamıştır.
Bu bilginlerin açık görüşlü tutumlarıyla Taocu sevişme arasında yalnızca derece farkı var.
Taoculuk her erkeğin boşalmayı denetim altına almasını ısrarla önerir ve bunun yalnız kadınlar için değil erkekler için de yararlı olduğu görüşündedir.
Masters ve Johnson’un araştırmalarında aldığı sonuçlardan en şaşırtıcı olanı kuşkusuz erkeğin her seferinde boşalmasının gerekmeyeceği konusunda ki vargısıdır.
Özellikle elli yaşlarına ulaşmış erkekler için bu konu önemlidir.
Masters yazdıkları ikinci kitap olan (İnsanoğlunun cinsel yetersizliği) adlı yapıtlarındaki en önemli konunun yalnızca bu konu olduğunu yazmıştır.
Yazısını şöyle sürdürüyor: Eğer yaşlı bir erkek bu öneriyi benimser ve uygulamaya koyarsa o kimseden daha güçlü ve etkin bir yatak arkadaşı bulunamaz.
Taocu sevişme bilimi tam anlamıyla bu görüşe katılmaktadır.
Aradaki fark konuyu biraz daha ileri götürmesidir.
Yedinci yüzyılda yaşamış ve İmparatorluk Başkenti Olan Chang-An’daki hekimlik okulunun müdürlüğünü yapmış olan Li T’ung Hsiian yazmış olduğu T’ung Hsüan Tzu adlı kitapta şöyle diyor:
Her erkek boşalmayı seviştiği kadın tam anlamıyla doyum sağlayana kadar geciktirme yeteneğini geliştirmelidir.
Her erkek kaç günde bir boşalmasının kendi doğasına uygun olduğunu kendisi bulmalıdır.
Ama ne olursa olsun bu oran on sevişmede iki ya da üç kez boşalmayı aşmamalıdır.
3. BOŞALMA OLAYININ BİR KEZ DAHA GÖZDEN GEÇİRİLMESİ
Yedinci yüzyılda yaşamış olan başka bir hekim Sun S’sû-Mo yaş sınırını elliden kırka indiriyordu.
Kırk yaşını geçmiş olan erkeklerin boşalmak için kendilerini zorlamalarının çok zararlı olabileceğini bu konuda çok dikkatli olmaları gerektiğini yazıyordu.
Hemen tüm eski taocu metinler boşalmak için bir kimsenin kendisini zorlamasına karşı uyanlarla doludur.
Bunun yanında erkeğin boşalmasıyla orgazma erişmesinin birbirinden bütünüyle ayrı ve farklı şeyler olduğu konusu eski Taocuların öğretilerinin özünü oluşturuyordu.
Onların görüşüne göre bir kimsenin sık sık boşalmaması o kimsenin cinsel bakımdan yetersiz ya da güçsüz olduğu ya da cinsel birleşmede boşalanlardan daha az ya da daha düşük bir haz elde ettiği anlamına gelmiyordu.
Boşalmanın zevkin doruk noktasına ulaşılması diye tanımlanması yalnızca bir alışkanlıktan kaynaklanan bir yanlıştır.
Hem de çok zararlı bir yanlıştır.
Huang Ti’nin Taocu sevişme bilimi danışmanlarından biriyle bir Taocu sevişme bilimi ustası arasında Yeşim Odasının Gizleri adlı kitapta yer alan aşağıdaki söyleşi bu konuya ışık tutabilir:
Tsai Nü Huang Ti’nin üç kadın Taocu sevişme danışmanından biri:
Genellikle erkeklerin boşalmadan büyük bir haz elde ettikleri sanılır ama Taocu sevişmeyi öğrenen kimse giderek daha az boşalacaktır.
Bu durum sevişmeden daha az haz duymasına neden olur mu?
Peng Tsu Huang Ti’nin en yaşlı Taocu danışmanı:
“Tam tersine boşaldıktan sonra o kimse yorgunluk duyar, kulaklarında bir uğultu olur, göz kapakları ağırlaşır, susuzluk duyar, kolları bacakları kasılır, kollarını bacaklarını oynatamaz.”
Boşalırken pek kısa bir süre için duyumsadığı coşkunun bedeli saatler süren bezginliktir.
Bu durumu da gerçek bir zevk sayamazsınız elbette.
Buna karşın boşalmayı bir düzen içine koyup en alt düzeye getirene kadar azaltan kimsenin bedeni güçlenir.
Zihni dinginleşir, görme ve duyma yetisi artar.
O kimsenin bazı kereler boşalmadan duyulan coşkudan kendini yoksun bırakmasına karşın kadınına karşı duyduğu şehvet artar, sanki kadınına hiç ama hiç doyamıyormuş gibi gelir o kimseye.
Asıl sürekli ve gerçek haz duyumu işte budur.
Öyle değil mi?
Herkes yüz kez sevişmede ancak bir kez boşalmakla ne tür bir haz elde ettiğimi bana sorup duruyor.
Bu soruyu soranlara genellikle verdiğim yanıt şudur:
Ben böyle yaparak elde ettiğim hazzı kesinlikle sizinkiyle değişmem.
Ben de sizin gibi sevişerek, sizin gibi boşalarak on iki yıl harcadım.
Bu on iki yılı boşuna harcanmış çok uzun bir süre sayıyorum.
Eğer soruyu soran bir erkekse benim içtenliğimden kuşku duyamaz.
Çünkü dingin, mutlu ve sağlıklı görünüşüm ve sevişmekten hoşlanan bir kimse olmam kuşkuya fazla yer bırakmaz.
Eğer soruyu soran benimle sevişmemiş olmasına rağmen bana acıyan bir kadınsa benimle seviştikten sonra sevişme sırasında ne kadar haz duyduğumu görecek ve kuşkularının ne kadar haksız olduğunu anlayacaktır.
Her ne olursa olsun sevişmenin süreceği birkaç saatlik zaman içinde sevişmenin bilip düşündüklerinden bambaşka bir şey olabileceğini anlayacak ve büyük bir olasılıkla şimdiye kadar sevişmeden böylesine bir haz, böylesine bir erinç duymadığını görecektir.
Gerçekten pek çok kadın sevişmenin böylesine coşku verici, böylesine doyurucu bir şey olduğunu daha önce bilmediklerini bana itiraf etmekten çekinmemişlerdir.
Bu sonuca Taocu sevişme bilimini uygulayan kimse nasıl ulaşıyor?
Nasıl oluyor da boşalmadan sevişmekten bu kadar çok haz duyabiliyorum?
Bu konuyu size açıklayabilmek için önce size beni buraya getiren yaşantılarımdan söz etmeliyim.
Çin’in en romantik eyalet başkentlerinden birinde doğdum.
Hangchow kuşkusuz Çin’in en güzel manzaralarla çevrelenmiş kentidir.
Marco Polo, Hangchow’un dünyanın en soylu kenti olduğunu yazmıştı.
Marco Polo’nun kitabında adı Kingsay olarak geçmektedir.
Güzelim Venedik’ten gelen bir kimsenin ağzından bu sözleri işitmek azımsanacak bir şey değil.
Hangchow sanatseverliğiyle ün yapmış Güney Sung Soyu’nun eski başkentiydi bugün bile Çinli şairlerin ve yazarların büyük bölümü bu kent ve çevresinden çıkar.
Misan ve Mayıs aylarında tüm kent, özellikle göl çevresi bir mutluluk düşü gibidir.
Göle Çin tarihinde Çin’in en güzel kadını olarak ün yapmış olan Shi-Tzu’nun, Shi Shih adı verilmiştir.
Bu kadının İsa’dan yüzlerce yıl önce gölün tam karşı kıyısındaki bir evde doğmuş olduğu söylenir.
Kentin çevresindeki tepelerden birine bu kitapta sözü edilen ünlü Taocu Ko Hung’un adı verilmiştir.
İşte çocukluk yıllarımdan büyük bir bölümü bu kentte ve bu güzel gölün yakınlarında geçti.
Peki, bundan çıkarılacak sonuç nedir?
Güzel kadınlarla ilgilenmeye yedi yaşlarındayken başladım.
Bütün seks bilimcilerin üzerinde birleştikleri bir şey var: Erkekler cinsel yaşantılarına mastürbasyonca başlarlar.
Ben de on iki ya da on üç yaşında mastürbasyona başladım ama bundan pek tat almadım.
Belki de çevremin doğal güzellikleri, edebiyata ve şiire olan ilgim beni şımartmıştı.
Bana mastürbasyon, içinde şiirsellik olmayan son derece mekanik bir şeymiş gibi geldi.
Onun için tüm yaşamları boyunca bir düzineden daha çok mastürbasyon yapmamış çok az sayıda ki insanlardan biri olmaya karar verdim.
Çok kez seks bilimcilerin bu can sıkıcı tekdüze edimi nasıl olup da “Keyifli bir seks eğlencesi” olarak tanımlaya bildiklerine şaşmışım da.
Bir yandan da Taocuların bu konuyu üstünde durup üzerinde söz etmeye değecek kadar bile önemli bulmamış olmalarına da hiç şaşmadım.
Bir kadınla gerçek cinsel birleşmede bulunmam ancak ben on sekiz yaşlarındayken oldu.
Daha önce olanaklar doğmadı değil, ancak bu olanaklardan nasıl yararlanılacağını öğrenmem epey zaman aldı.
Bir kadınla yaptığım ilk cinsel birleşme hemen hemen mastürbasyonda uğradığımla eşdeğerde bir düş kırıklığına uğrattı beni.
Boşaldım ya da şimdi ki görüşümle kadın organı içinde bir mastürbasyondu yaptığım.
Biraz önce de söylemiş olduğum gibi bu böyle on iki yıl kadar sürdü.
Bu biçim sevişme birçok nedenlerden bana çok zevkli bir şeymiş gibi gelmiyordu.
(1) Erkek durmadan boşalma konusuyla uğraşıyor;
(2) Gebe kalmak korkusu kadının keyfini kaçırıyor;
(3) Eğer doğum kontrol hapları alınmış ya da dölyatağına halka konmuşsa bunların yan etkileri bir üzüntü kaynağı oluyor ya da başka araçlar kullanılıyorsa onları zamanında kullanmış olup olmamak gibi sorunların düşünülmesi gerekiyor.
Kafasında bu kuşkular ya da sorunlar olan erkek ya da kadın nasıl olur da şiirsel bir coşku duyabilir?
Şimdi bunu bir de Taocu sevişme bilimini öğrenmiş bir erkeğin durumuyla karşılaştıralım.
Öncelikle hem kendi, hem yatak arkadaşı yukarda sözünü ettiğimiz kaygıların hepsinden kendilerini kurtarmışlardır.
Buna ek olarak canları ne vakit isterse, her vakit bulduklarında sevişebilirler; diledikleri kadar uzun ve diledikleri kadar sık sevişebilirler, birbirlerini doya doya seyretmek, bol bol okşamak, bedenlerinin görünümlerinin ve cinsel iştahlarını arttırıcı kokularının ve bunun gibi daha pekçok ayrıntının keyfine varmak için yeteri kadar zamanlan vardır.
İnsanın kafasında kaygılar ve sorunlar varsa bu söylediklerimi gerçekleştirmek olanaksızdır.
Bir kimse Taocu sevişme yöntemini uygulamadıkça sevdiği bir yemeği doya doya yemek isteyen ama midesinde yer kalmadığı için istediği gibi yiyemeyen boğazına düşkün bir kimseye benzetilebilir.
Eski Romalılar yiyip içmeyi o kadar çok severlerdik yemek keyfini sürdürebilmek için boğazlarına bir parmak atıp yediklerini çıkartmaya çalışırlardı.
Bana kalırsa sağlık bakımından sakıncalı ve ekonomik bakımdan savurganca olan bu uygulama üstüne üstlük bir de iğrenç ve yakışıksız.
Ama Taocu sevişmeyi uygulayan bir çift söz konusu olunca onların en sevdikleri yemek her zaman önlerindedir, her zaman da midelerinde o yemeği yiyecek yer vardır.
Bütün bu söylediğim sözlerin boşalmadan sevişmenin nasıl bir şey olabileceği sorusuna bir yanıt getirmediğini ben de biliyorum.
Bir bakıma bu soru bir körün “Mavi nedir?” Sorusunu yanıtlandıramayacağı gibi yanıtsız bir sorudur.
Bütün yapabileceğim şey yanıt olarak başka bir soru sormaktan öte bir şey olamayacak.
Sorum şu: “Peki, boşalmak nasıl bir şeydir?”
Kuşkusuz bu sorunun yanıtı cinsel gerilimin bir patlamayla giderilmesi biçiminde olacak.
Tıpkı kızıp bağırmak ya da kahkahayı basmak gibi bir şey...
Eğer bu yanıt doğruysa o zaman boşalmadan yapılan sevişme gene cinsel gerilimi gidermek, dindirmektir.
Aradaki fark bu yöntemin patlaması, gürültüsüz oluşu...
Burada şiddetli bir patlama sonucu bir boşalma yerine dinginliğin, erincin mutluluğu vardır.
Bunda duyarlı ve sürekli bir doyumun içinde insanın kendinden çok daha büyük bir şey, bir aşkınlık içinde kendini eritmesi vardır.
Bu insana bölüklük, kopukluk yerine bir bütünlük tamamlanmıştık duygusu verir.
Bu paylaşma, bütünle kaynaşma duygusudur.
Küçük ve yalnız bölmesinde sinirsel bir kasılmadan farklı bir şeydir.
Bundan da öte bu söze dile gelmez bir şeydir.
4. YİN VE YANG UYUMU
Boşalmanın düzenlenmesi konusunda üzerinde en çok durulacak nokta o kimsenin yaşı ve sağlık durumu gibi özelliklerdir.
Bunlar Taocu sevişme ustalarının gerekçesiz olarak ortaya attıkları dayanaktan yoksun bir takım boş laflar değildir.
Yüzlerce yıl sürdürülmüş dikkatli gözlemlerle varılmış bir vargıdır.
Bu vargı da şudur: “Erkeğin meni yaşamsal bir özdür ve öyle denetimsiz savurganca harcanmamalıdır.”
T’ang döneminin (618–916) en önde gelen hekimi Sun S’sû-Mo bu konuda “Eşsiz öğüt” adlı kitabında şöyle diyordu:
“Savurganca ersuyu’nu harcayan kimse hasta olur ve bu savurganlığı sonucunda ersuyu’nu tüketirse ölür.”
Erkekler bunun böyle olduğunu hiçbir zaman akıldan uzak tutmamalıdırlar.
Bir erkek boşalmayı düzene koyabildiği zaman yalnızca yaşamsal özünü korumuş olmakla kalmaz, bunun yanında daha pek çok şey kazanmış olur.
Bir kere yatak arkadaşı doyumsuzluk nedir bilmez.
Çünkü o kimsenin kendine güveni artacağından yatak arkadaşının istediği kadar sık ve istediği kadar uzun sevişebilir.
Daha sık ve daha uzun sevişebildikleri için eşler birbirlerinin özlerinden, yani erkek kadının Yin özünden, kadın erkeğin Yang özünden tam anlamıyla yararlanabilir.
Bunun sonucundaysa her ikisi de eşsiz bir erinçli, dinginlik, zihinde bir durulma, rahatlama duyumsayacaklardır.
İşte bu sıcak ve kıvanç dolu, sürekli sevişmeden kaynaklanan gönül rahatlığına eski Çinliler Yin dişil ve Yang eril uyumu adını veriyorlardı.
Bu kitapta Taocu sevişme adını verdiğimiz yöntemle Yin / Yang uyumunun nasıl sağlanacağını açıklamaya çalışacağım.
5. UYUM VE MUTLULUK KONULARINDA ESKİ KURAMLARLA ÇAĞDAŞ BİLİMSEL KURAMLAR ARASINDA Kİ BENZEŞME.
Bundan aşağı yukarı otuz yıl kadar önce Colorado Üniversitesi ruhbilim profesörü Rene Spit, kimsesiz çocukların bakıldıkları yurtlarda kişisel sevgiden yoksun kurumsal bir hava içinde büyütülen bir yaşından küçük çocuklardan yüzde otuzunun yiyecek, çevre ve sağlık koşulları hekim bakımı ne kadar iyi olursa olsun, birinci yıl içinde öldüklerini saptamıştı.
Son yıllardaysa İsviçreli çocuk ruh sağlığı hekimi Jean Piaget çocukların esenliği ve sağlıklı gelişmeleri için okşanmalarının, kucaklanmalarının, özetle çocuklara dokunma yoluyla duyguların aktarılmasının yaşamsal önemi üzerinde ısrarla durdu.
Yalnız çocuklar için değil yetişkin kimseler için de okşanmanın, kucaklanmanın, dokunulmanın yaşamsal önemi vardır.
Ancak son zamanlarda bu konu en başta Masters ve Johnson’un Haz bağlantısı adlı üçüncü kitabında olmak üzere birçok kitapta halk yığınlarının bilgisine sunulmuştur.
Bu kitaplarda yetişkin erkekle kadın arasında sevgiden kaynaklanan dokunsal bir ilişki olmadıkça ne erkeğin ne kadirlin mutlu olmalarına, esenli kalmalarına hemen hemen olanak olmadığı ileri sürülmektedir.
Elinizde ki kitapta sözkonusu edilen Yin / Yang uyumu’yla bu görüş arasında büyük bir benzerlik olduğu hemen göze çarpıyor, arada ki tek fark eski Taocuların bir kimsenin boşalmayı kesinkes düzenlemesi ve denetlemesi konusuna yaptığı vurgudur.
Taocuların boşalmanın denetim altına alınması konusundaki ısrarlarının bir amacı da kadınla erkek arasında birbirlerini sevgiyle kucaklamak, birbirleriyle dokunsal ilişkilerini sürdürmek olanak ve fırsatını hemen hemen sınırsızlık sınırına kadar arttırmaktır.
Kadınına her fırsatta, boş kaldığı her olanakta dilediğince yaklaşmak, sevip okşamak öyle sıradan her erkeğin başaramayacağı bir şeyi önermenin yararsızlığı ortadadır.
Hemen her erkek yorgun olduğu zaman kendisine yatak arkadaşının yaklaşmasından pek hoşlanmaz
Bunun iki nedeni vardır: “Ya eşini doyuramayacağından çekinmektedir, ya da rahatsız edilmeden uykuya dalmak istemektedir.”
Oysa boşalmayı denetim altına almış bir kimse için bu tür korkulara yer yoktur.
Hatta uyumak istiyorsa eşiyle kucaklaşıp birbirlerini okşayarak, dokunsal bir ilişki içinde uyumaktan büyük bir haz duyabilir.
Taocu sevişmenin yorucu olmadığını ve zorlamasızlığını öğrendikten sonra hatta biraz sevişebilir de.
Hemen bu konuda deneyim kazanmış her kadın erkeğinin kendisini yeterince sevip okşamadığının, dokunsal ilişkilerinin yetersiz kaldığının bilincinde, duyarlığındadır.
İşte bu duyumsuzluğun pek çok kadını seviciliğe, yatak arkadaşlarını gene kadınlardan seçmeye ittiğini söylemek konuyu abartmak sayılmamalıdır.
Pek çok kadın da sevgilerini okşandıkları zaman karşılık vermesini bilen ev hayvanlarına yöneltmişlerdir.
Kadınlar çok kez kendi cinslerinden olan bir kimseyle sevişmeye kendilerini iten nedenleri, eşcinselliği, seçmelerini bir kadının sevilmek okşanmak gereksinimini ancak gene bir kadının tam olarak anlayıp karşılaya bileceğini ileri sürerek açıklamaya çalışıyorlar.
Bir erkeğin de sevme okşama, okşanma gereksinimi bir kadınınki kadar büyük olabilir.
Sorun şurada: Erkeklerin çok büyük çoğunluğu ne yapılacağını, nasıl yapılacağını doğru dürüst öğrenme fırsatı bulamıyorlar.
Bir kimse taocu sevişmeyi öğrenince okşamak / okşanmaktan, dokunmak / dokunulmaktan son derece büyük bir zevk alacaktır.
Çünkü okşamak / okşanmak, dokunmak / dokunulmakla cinsel birleşme arasında ancak belli belirsiz bir sınır vardır.
Ama bunun böyle olduğunu bir kimsenin öğrenebilmesi için öncelikle Taocu sevişme yönteminin öğrenilmesi gereklidir.
Taocu sevişme yöntemini uygulayan kimse bu yöntemi uygulayarak yalnızca daha çok zevk ve haz elde etmekle kalmaz bu uygulamadan onun kadar yatak arkadaşı da yararlanmış olur.
Bunun neden böyle olduğunu hemen açıklayacağım.
6. Nei tan, bedenin ürettiği iksir ve Wai tan, dışarıdan alınan iksir.
Kendini nasıl gevşeteceğini, gerginlikleri nasıl gidereceğini öğrenen çevresiyle uyum sağlayan Taocu genellikle yaşamın tam anlamıyla keyfini çıkarmaya başlar.
O zaman da uzun ve sağlıklı bir yaşam arayışına daha da büyük bir ilgiyle yönelir.
Hemen bütün eski ünlü hekimlerin Taocu olmasına şaşmamak gerek.
Gene binlerce yıldan beri pek çok Taocunum uzun yaşama konusuna çeşitli yönlerden yaklaşmalarının da şaşılacak bir yanı yok.
İşi basite indirgersek bu konuda başlıca iki okul olduğunu söyleyebiliriz:
Dışardan alınan iksiri savunanlar; iksiri bedene ürettirmeyi savunanlar.
Beden dışında iksir yapımını önerenler Taocu simyacılardır.
Onlar sürekli olarak ölümsüzlüğü sağlayacak bir ilaç yapmaya çalışıyorlardı.
Oysa iksiri gövdeye yaptırmayı savunanlar daha gerçekçi ve uz görüsü daha fazla olan kimselerdi.
Onlar insanın içinde kullanılması bütünüyle sakıncasız ve insanın yaşamını uzatmaya yetebilecek bir iksirin varlığına inanıyorlardı.
Buna İS 58–682 yılları arasında bir yüzyıldan daha çok yaşamış ünlü hekim Sun S’sû-Mo inandırıcı bir örnek olarak gösterilebilir.
Sun S’sû-Mo bedenin ürettiği iksirin ateşli bir savunucusuydu ve tüm doğal yöntemler denenip bunlardan sonuç alınmadıkça ilaç alınmamasını öneriyordu.
Burada bedenin dışında yapılıp ilaç olarak alınan iksirin ayrıntılarına girmeden şu kadarını söyleyeyim:
Bu konuda ki çalışmalar madenleri ya da alaşımları arıtıp altın tabletler yapmakla ilgiliydi.
Ama biz burada biraz daha ayrıntılı olarak bedenin ürettiği iç iksir konusuna eğileceğiz, çünkü bu konu Taocu sevişme biliminin en önemli bölümünü oluşturmaktadır.
İç iksirin üretilmesi en başta zihinle ilgilidir.
Örneğin boşalmanın denetim altına alınmasını ancak zihin yapabilir.
Gene sağlıklı bir yaşam sürdürmek için nasıl nefes alıp vermek gerektiğini zihnimiz aracılılığıyla öğreniriz.
Ama kuşkusuz bunları başarmaya yalnızca zihin yetmez.
İksiri bedene ürettirmeye çalışanların yapmaya çalıştıkları şey insanın zihniyle bedeni arasında tam bir birlik beraberlik kurmaktır.
Bu amaca ulaşmak için de düzenli bir takım egzersizlerin yapılmasına gerek vardır.
İkinci önemli nokta, buna belki birçok bilimsel kafalı olduklarını ileri süren kimseler gülebilir ama bedenin ürettiği bu iç iksirin korunması, savurganca harcanmasının önlenmesidir.
Kişisel olarak ben buna gülmüyorum, önce bize gülünç görünen şeylerin pek de öyle ilk bakışta göründükleri kadar yabana atılacak şeyler olmadığı zamanla ortaya çıkmaktadır.
Ersuyu konusuna sonra geri döneceğiz, son zamanlarda gündeme girmiş ilginç bir örnek terlemenin karşısında olan yeni görüşlerdir.
Şimdiye kadar Batılı fizyologlar insanın bol bol ter dökecek noktaya dek egzersiz yapmasının sağlık 1: için yararlı olduğunu savunmuşlardı.
Ama çok geniş ilgi toplamış olan L.E. Morehouse’in yazdığı “Çakı Gibi Bir Sağlık” adlı kitabını okuyanların bu konuda biraz değişik düşünceleri olabilecektir.
Morehouse olasılıkla terlememeyi öneren ilk Batılı fizyolog’dur.
Morehouse’a göre bir kimsenin terleyecek kadar egzersiz yapması kendisini gereğinden çok yorduğunu gösterir.
Buna bir Taocunun ekleyeceği söz şu olabilirdi: “Bir kimsenin bol bol ter dökmesi o kimsenin kendisini nasıl gevşeteceğini, nasıl gevşek tutacağını öğrenmemiş olduğunun çok açık bir kanıtı sayılmalıdır.”
Bu iç ve dış iksir konusunu bu kadarla kesiyorum.
Konuyu derinlemesine incelemek isteyenler bütün aradıklarını ‘Chemistry and Chemical Technology’ cilt 5’de Joseph Needham’ın yazdığı, Science and Civilization in China’ Çin’de Bilim ve Uygarlık maddesinin ‘The outer and inner Macrobiogens; the Elixir and the Enchyinoma’ başlıklı beşinci bölümünde bulabilirler.
BÖLÜM 2
TAOCU SEVİŞMEYİ DAHA İYİ TANIYALIM
“Taocu sevişmeyi iyice anlayıp uygulamaya koymamış kimsenin yaşamını uzatmakta hiçbir ilaç ya da yiyecek ya da izlenecek manevi yöntem bir yarar sağlayamaz”
P’ENG TSU
1. Taocu sevişme konusunda üç temel kavram Taocu sevişmeyi başka seks incelemelerinden bütünüyle farklı yapan üç temel kavram vardır.
Bunlar uygulamaya konup uygulamada ustalaşmadan önce bu kavramların iyice anlaşılması gerekir.
Birinci kavram, bir kimsenin yaşına ve sağlık durumuna göre ayarlayacağı iki boşalma arasındaki en uygun aralığı bulmayı öğrenmesidir.
Bunu öğrendikten sonra ne zaman kendi canı ya da eşinin canı isterse, eşini tam bir doyuma ulaştırabilecek uzunlukta sevişecek güce sahip olabilecektir.
İkinci kavram, Batı’nın seks düşüncesinde bir devrimi gerektiriyor.
Eski Çinlilere göre boşalma, özellikle denetimsiz boşalma, zevk esrikliğinin en son aşaması, doruk noktası değildir.
Bir kimse bir kez bunu öğrenince seks de boşalma dışında çok daha üstün, çok daha güçlü daha çok kıvanç veren zevkler keşfedebilecektir.
Bu buluşlar boşalmanın denetim altına alınmasını kolaylaştıracaktır.
Bu ikinci kavram ‘boşalma olayının bir kez daha gözden geçirilmesi’ ayrımında sözü edilen Tsai Nü’yle P’ing Tsu arasında geçen söyleşiyle doğrudan bağlantılıdır.
Üçüncü kavram bir başka açıdan da çok önemli olan kadının doyuma ulaştırılmasının gerekliliğidir.
Bu konu zaten Kinsey ve onun ardından gelen Batılı seks araştırıcıları tarafından genişlemesine işlenmiş ve toplumun bilgisine sunulmuştur.
Bu araştırmaların sonuçlarının tanıtılması komşunda feminist akımlar son yıllarda etkili çalışmalar yapmışlardır.
Onun için günümüzde bu konunun öneminde kuşkusu olan hemen hiç kimse kalmamıştır.
İşte bu üç kavram eski Çin sevişme anlayışının gerçek temellerini oluşturmaktadır.
Bu anlayış erkekle kadına istedikleri kadar çok ve istedikleri kadar uzun sevişme olanağım vermesinin yanında Çinde Taoculuğun başlıca etkin felsefe olduğu sürece sağlıklı doğal ve özgür bir cinsel yaşamın gelişip oluşmasına da olanak kazandırmıştır.
Taocuların görüşüne göre cinsel bakımdan uyum ve doyum sağlamak insanı doğayı yöneten sınırsız güçlerle de uyumlu yapar.
Bir de şu var: Bu güçlerin içinde de cinselliğe eş tutulabilecek ve kendini belirgin bir biçimde açığa vuran bir etkinliğin varlığı inancı Taoculukta ağırlıklı bir yer tutar.
Örneğin yer dişil ya da Yin’dir.
Buna karşın gök eril ya da Yang’dır.
İşte bu iki öğenin etkileşiminden bütün oluşur.
Bu anlayışı erkekle kadın konusuna aktardığımızda erkekle kadın da bir birlik bütünlük oluştururlar.
Bu birlik bütünlük de birincisi kadar önemlidir ne kadar güzel ve betimleyici olduğunu hep birlikte izledik.
Örneğin erkeklik organı “Yeşim Sapı” Yü Hing, kadın organıysa “Yeşim Kapısı” Yu Men diye adlandırılmışlardır.
Bu konuda ilginç bir nokta, Çinlilerin hiçbir zaman bugünün insanlarının çok kez yaptıkları gibi kötü ve kaba sözler kullanmamış olmalarıdır.
Çinlilerin seks konusunda açık görüşlü olmaları ve bir takım baskılar altında duygu ve düşüncelerini bastırma gereğini duymamış olmalarından kaynaklanan tutumları cinsellikle ilgili sözcükleri “Pis Sözler” olarak düşünmelerini olanaksızlaştırmıştır.
Biz bu kitapta çok kez erkek organı yerine bir değişiklik yapmak için “Yeşim Sapı” Yü Heng sözcüğünü kullanmayı yeğledik.
2. Kadının rolü Daha en başından beri Taocu sevişme anlayışında kadın önemli bir yer tutmuş, önemli bir rol almıştır.
Örneğin kadınlar İmparatorun Taocu sevişme ustaları ve danışmanları olmak gibi önemli görevler almışlardır.
Çin toplumunda kadının erkekten daha aşağı bir duruma indirilmesi çok daha sonraki dönemlerde olmuştur.
Kadının Taocu sevişmeye katkısının ne derece büyük olduğu bazıları günümüze kadar gelip bize erişebilen Taocu sevişme metinlerinden açıklıkla anlaşılmaktadır.
Bu metinlerin büyük bir bölümü söyleşi biçiminde yazılmıştır.
İmparator Huang Ti’yle kadın danışmanı Su Nü arasında ki söyleşi bunlardan biridir.
3. SEVİŞMENİN ÖNEMİ
Eski Taocular için sevişmenin ne derece önemli olduğu ‘Su Nü Chinö’de ki şu söyleşiden anlaşılabilir:
İmparator Huang Ti: “Bezginlik ve uyumsuzluk içindeyim, üzüntülü ve kaygılıyım. Bu durumdan kurtulmak için ne yapayım?”
Su Nü: “Bir erkekte ki bütün bozukluklar sevişme konusundaki sorunlara yanlışlara bağlanabilir. Suyun ateşten daha güçlü olması gibi kadınlar da hem cinsellik, hem yapı bakımından erkeklerden daha güçlüdür.”
Taocu sevişmeyi bilenleri beş ayrı çeşnide yiyeceğin nasıl ve ne oranlarda birbirleriyle karıştırılıp lezzetli bir yemek yapılacağını bilen bir ahçıya benzetebiliriz.
Taocu sevişmeyi bilip Yin dişil ve Yang eril uyumunu, sağlayan kimse beş kıvançtan bir harman yapıp bunlardan cennettekileri kıskandıracak bir hazza erişir.
Taocu sevişmeyi bilmeyenlerse zamanından önce, sevişmenin tadını çıkarmadan ölür.
Yüce İmparatorumuzun irdelemek istedikleri konu bu olmalı sanırım?
Söyleşi Huang Ti bu öğütleri denemeye karar verene kadar sürüp gidiyor.
Sonra kadın danışmanlarından bir başkasına?
Hsüan Nü’ye dönüp soruyor:
Huang Ti: “Su Nü bana Yin’le Yang uyumunun nasıl başarılacağını öğretti. Öğrendiğim şeyleri senin de onayından geçirtmek için bu konuda senin düşüncelerini de öğrenmek istiyorum.”
Hsüan nü; “Şu evrende yaşamını yin’le yang’ın uyumuna borçlu olmayan hiçbir canlı yoktur.”
Yang Yin’le uyum içinde olunca tüm engeller aradan kalkar.
Bir Yin ve bir Yang sürekli olarak birbirlerine yardımcı olmalıdırlar.
Böyle olduğu için erkeklik organı sertleşir.
O zaman kadınlık organı da onu içine almak için hazırlık yapar böylelikle aralarında bir uyum kurulmuş olur, salgıları da birbirlerine yarar verir...
4. KADININ DOYUMA ULAŞTIĞI NASIL ANLAŞILIR?
Huang Ti danışmanlarının öğütlerini benimsedikten sonra Taocu sevişmenin üçüncü ilkesinde nasıl ustalığa erişebileceğinin araştırısına girişiyor.
Gene baş kadın danışmanına dönüp soruyor:
Huang Ti: “Bir erkek kadınının istekli olup olmadığını ve doyuma erişip erişmediğini nasıl anlar?”
Su Nü: “On gösterge vardır. Erkek bunlara dikkat edip ona göre davranışlarını ayarlamalıdır. Bu on gösterge şunlardır.”
(1) “Kadının yeşim elleri erkeğinin sırtına dolanmıştır. Bedeninin alt bölümünü bir o yana, bir bu yana oynatmaktadır. Dilini dudaklarının arasına almış erkeğini yalayarak şehvetini arttırmaya çalışmaktadır. Bu durum bu işaretler kadının oldukça istekli olduğunu gösterir
(2) Kadının güzel kokular yayan bedeni gevşeyip yayılmış kolları bacakları uzanıp öylece kalmıştır. Burun deliklerinden hızlı hızlı soluk almaktadır. Bunlar kadının erkeğinin yeniden kendisine yaklaşmasını istediğinin belirtileridir.
(3) Kadın uyuyan erkeğinin yeşim çekiciyle oynamak için avucunu açar ve yeşim çekicini sallamaya başlar. Bu kadının erkeği için büyük bir istek duyduğunu gösterir.
(4) Kadının gözleri kaşları kıpır kıpırdır. Boğazından boğuk, sesler çıkarır, tatlı sözler mırıldanır. Bunlar şehvetinin son dereceye vardığının belirtileridir.
(5) Kadın iki eliyle ayaklarını tutup yeşim kapısını sonuna kadar açmaya çalışır. Bundan kadının son derece haz duyduğu anlaşılır.
(6) Dili yarı uyur yarı sarhoşmuşçasına dudaklarının arasından dışarı çıkmıştır. Bundan kadının erkeğinin canlı bir biçim de bir derin bir sığı, ileri geri gidip gelmesini istediği anlamı çıkartılabilir.
(7) Ayaklarını ve ayak parmaklarını gerer ve erkeğin yeşim çekicini içinde tutmaya çalışır ama erkeğinin ileri geri hareketleri nasıl sürdürmesini istediği konusunda belirli bir kararlılığı yoktur. Aynı zamanda alçak sesle mırıldanmaktadır. Bunlar yin selinin boşalmakta olduğunun göstergeleridir.
(8) Birden istediği şeyi elde etmiştir. Belini hafifçe kıvırır, hafifçe terler ve aynı zamanda da gülümser. Bundan kadının sevişmenin bitmesini istemediği, sevişmeyi sürdürmekten yana olduğu anlaşılır.
(9) Tatlı duygular hâlâ onu bırakmamıştır, haz dalgası yükselmeyi sürdürmektedir. Yin seli boşalmıştır gene de erkeğini sıkı sıkı tutmaktadır. Bundan kadının tam olarak doyuma ulaşmadığı anlamı çıkarılabilir.
(10) Bedeni sıcacıktır ve terden nemlenmiştir. Elleri ayaklan gevşemiştir. Bundan artık tam olarak doyuma ulaştığı anlaşılır.”
Bütün ayrıntıların en ince noktalarına kadar betimlenmiş olması Taocu hekimlerin konuyu ne dereceye kadar derinlemesine incelediklerini göstermektedir.
Anlaşıldığına göre bu incelemeler bilimsel gözlem amacıyla kadının sevişmenin her evresindeki tepki ve davranışlarını izleyen üçüncü bir kişinin orada hazır bulunmasını gerektirmiştir.
Gene erotik albümlerde yer alan bazı sevişme biçimlerinin (pozisyon) üç kişinin katılımıyla gerçekleşe bilmesi bu oturumlardan da bir kısım bilgiler elde edilebilmiş olduğunu sandırmaktadır.
5. Taocu sevişmenin yanlış yorumları?
Çok eskilerden beri Taocu sevişme Batı’da eksik ve yanlış olarak anlaşılmıştır.
Pek çok Batılı yazar Taocu sevişmenin yorumunda yanılgıya düşmüşler ve ona hiçbiri yerine oturmamış çeşitli adlar takmışlardır.
Bu adlardan en çok tanınan bir kaç tanesi aşağıdadır.
(a) “Coitus Reservatus Batı’da bundan birkaç yüzyıl önce ilk kullanılmaya başlayan terimdir. Bu terimin yanıltıcı bir anlamı vardır, çünkü çok dar anlamlı olarak Taocu sevişmenin yalnızca bir yönünü belirtmektedir, örneğin Taocuların bir kimsenin yaşını, gücünü ve sağlık durumunu göz önüne alarak hangi aralıklarla boşalması gerektiğini saptayıp boşalmayı bir düzene koyması konusundaki öğüdünü ve daha bunun gibi pekçok şeyi göz ardı etmektedir.”
(b) “Erkeğin kendini tutması (Male Continence) on dokuzuncu yüzyılın ortalarında A.B.D.’de, Vermont’da Oneida toplumu ortak yaşam denemesinde kullanılmış bir terimdir. Havelock Kilis’in devrim yapmış olan ‘Seksin Ruhbilimsel İncelemeleri’ adlı kitabında bundan söz edilince bu terim daha iyi tanındı. Adından da anlaşıldığı gibi erkeğin kadını gebe bırakmak gibi bir amacı olmadıkça kesinlikle boşalmayı engellemesidir. Oysa Taocu sevişmede çok yaşlı ve çok sağlıksız kimseler dışındakiler için boşalmanın bütün bütün engellenmesi önerilmemektedir.”
(c) “Karezza sevişmenin son derece edilgen bir biçimidir, özellikle 1920’lerde yayınlanmış olan ‘İdeal Evlilik’ adlı kitapta Çinli sevişme bilimiyle özdeşlenmesi tümüyle bir yanlıştır. Kitabın yazarı T.H. Van de Velde bu kitapta yüzyıl başında Marie Stopes’un ‘Evlilikte Aşk’ (Married Love) adlı kitabında tanıtılmış olan bu tekniğe karşı çıkmaktadır. Doğrusunu söylemek gerekirse Karezza’yla Taocu sevişme arasında hemen hemen hiçbir benzerlik yoktur. Taocu sevişme bu tür sevişmeyi ancak çok yaşlı ya da çok sağlıksız olanlar için önermektedir. Böyle edilgen bir yöntemle bile olsa bu gibi kimselerin de Yin ve Yang uyumundan yararlana bilecekleri düşünülmektedir. Ama Taocu sevişme kesinlikle genç, istekli ve iştahlı kimselerden edilgen olmalarını istememektedir. Marie Stopes’un kitabında açıklandığı biçimiyle Karezza daha çok erkeğin kendini tutması (Male Continence) yöntemine benzemektedir. Çiftlerin birbirlerini okşamakla yetindikleri son derece durgun ve edilgen bir birleşme biçimidir.”
(d) “Coitus Reservatus’un gizemciliği terimi daha önce de sözü geçmiş olan Hollandalı diplomat R.H. Van Gulik’in (Bazı bölümleri latince olmak üzere) İngilizce yazılmış ‘Eski Çin’de Cinsel Yaşam’ adlı son derece ayrıntılı, insanı hayran bırakan yapıtında kullanılan terimdir. Bu kitap olasılıkla Batı dillerinde yazılmış Taocu sevişmeyi ayrıntılı ve uzun boylu incelemiş olan tek kitaptır, işin tek üzünç veren yanı Van Gulik’in konuyu tam olarak anlayamamış olmasıdır. Bunu da zaten kitabın önsözünde açıklıkla belirtmekten çekinmemiştir. ‘Coitus Reservatus’un gizemciliği’ deyimini kullanması da burdan kaynaklanmaktadır. Van Gulik önsözde konuyu iyice anlayamadığını belirttikten sonra yalnızca bu konudaki bilgileri toplamaya çalıştığını ve sayısı pek az kalmış belgeler üzerinde güçlü bir araştırmayı gerektirmiş olan bu pek değerli bilgileri aktarmayı bir görev bildiğini söyleyerek açıklamalarını sürdürüyor.”
(e) “Tantrik sanatlar ya da Tantrizm çok kez Taocu sevişmeyle karıştırılır. Gerçi Tantrizm Taocu sevişmeden etkilenmiştir, hatta olasılıkla kökeni Taocu sevişmeye bağlanabilir. Ama birçok Tantrik okullar Taocu sevişmeden bütünüyle değişik bir biçim alana dek değişmeyi sürdürmüşlerdir. Budacı Vajrayana Okulu “Çin Yöntemi” adını verdiği öğretisinin kökeninin çin olduğunu belirtmektedir. Hint sevişme yöntemi son derece törenseldir, Hintlilerin dinleriyle sıkı sıkı ilişkilidir. Oysa Çinli Taocu sevişme Çin hekimliğinin önemli bir bölümü olarak kalmıştır.”
(f) “İmsak konusunda çok az şey biliyoruz. Taocu sevişmeyle îmsâk arasında bazı benzerlikler olduğunu sanıyorum. ‘Ananga Ranga’ adlı Hint seksbilim kitabını çevirmiş olan Sir Richard Burton’a göre bu uygulama Arap hekimliğinde îmsâk adıyla bilinmektedir, imsâk’ın anlamıysa ‘Tutmak”, ‘Zapt etmek’tir. Bu kısa açıklamanın dışında imsak konusunda söyleyebileceğimiz pek bir şey yok. Çünkü bu konuda hiçbir kitap yazılmamıştır. Ali Han’ın yaşam öyküsünü yazmış olan Leonard Slater’e göre Ali Han bu gizli imsak yönteminin bir uygulayıcısıydı. Slater bu yöntemin yüzlerce yıllık bir geçmişi olan doğulu bir öğreti olduğunu yazıyor. (Araplar’in sekizinci yüzyıldan başlayarak yüzlerce yıl Hindistan’in büyük bir bölümünü egemenlikleri altında tutmuş oldukları düşünülünce Tantrik uygulamalardan bu tekniği geliştirdikleri ya da doğrudan gene aynı dönemde Çinlilerden öğrenmiş olmaları bir olasılık olarak akla geliyor.) Slater kitabında, imsâk’i uygulamakta iyice ustalaşmış olan Ali Han’ın ne kadar sık sevişirse sevişsin kendini tam olarak denetim altında tutabildiğini ve boşalmayı haftada iki kezle sınırladığını yazıyor. Kuşkusuz bütün bu uygulamalarda ya Taocu sevişmeden kaynaklanan ya da benzer bir öğe vardır. Ama hiçbiri aynı şey değildir. Geçmişte Batı’nın tutumu ve önyargıları Taocu sevişmenin doğru dürüst anlaşılmasına olanak vermemiştir. Taocu düşünceler, Taocu ilkeler Batılıya çok aykırı, çok yabansı gözükmüştür. Ancak son yirmi yıldan beri seks ve sevişme konusundaki tutum ve anlayışta önemli bir değişme olmuştur. Bugün artık Freud’un ruh sağlığının doygun bir cinsel yaşamla ilişkili olduğu ve her Nevroz’un bir cinsel çatışkıdan kaynaklandığı konusundaki görüşleri kolaylıkla benimsenebiliyor. Bu düşünceler bundan binlerce yıl önce Taocu sevişme ustalarınca ortaya atılanların aynılarıdır. Böyle uygun bir ortamda sanıyorum ki eski Taocu sevişme felsefesinin bütün ayrıntılarını açıklamanın zamanı gelmiştir.”
BÖLÜM 3
BOŞALMANIN DENETİM ALTINA ALINMASI
“Erkek Yang’dır, yangın özelliği çabucak isteğinin kabarmasıdır. Ama gene çabucak da doyuma ulaşır.”
“Kadın Yin’dir, yinin özelliği öyle çabuk çabuk isteklendirilememesidir. Ama bir kez isteklendirmiş kolay kolay doyurulamaz.”
WU HSİEN
Taocu bakış açısından erkek Yang gücünün somut örneğidir ve erkekliğin bütün niteliklerini temsil eder.
Yin gücünün niteliklerine sahip olan kadınla karşılaştırıldığı zaman erkek daha canlı, daha hareketli, daha çabuktur.
Kadınsa daha yumuşak, daha durgun, daha sakindir ama sonuçta kadın erkekten çok daha güçlüdür.
Eski metinlerde erkekle kadının güçlerini karşılaştırmak için çok kullanılmış bir benzeti ateş ve sudur.
Ateş Yang’dır, çabukça oraya buraya sıçrayıp her şeyi tutuşturur.
Ama Yin gücüne sahip olan suya yenilir.
Taocu düşünceye göre güçler karşıtı olan güçlerle eşlenip bütünleşir.
Ateş ve Su, Gök ve Yer, Güneş ve Ay, Nefes Almak ve Nefes Vermek, İtmek ve Çekmek, işte bütün bu karşıt güçleri bir cinsel güçle özdeşlenebilir.
Ya Yin’dir ya da Yang.
Yin ve Yang ayrı ayrı güçler olmakla birlikte son aşamadaki bütünlüğü oluşturan parçalardır, onun için de birbirleri için gereklidirler.
Taocu sevişme ustaları sevişme konusunda açıklamalar yaparken aynı benzetileri kullanıyorlardı.
Daha önce de sözü edilen Han Soyu (İÖ 206-İS 219) döneminde yaşamış bir Taocu sevişme ustası Wu Hsien, kendisinden sonra gelmiş geçmiş yüzlerce seks araştırmacısının şöyle ya da böyle üzerinde birleştikleri bir noktaya dikkat çekmişti.
Hepsinin üzerinde birleştikleri nokta şuydu: “Kadının ve erkeğin cinsel isteklerinin son aşamaya ulaşması ve hazzın doruk noktasına gelip orgazm olmaları farklı zamanlarda olmaktadır.”
Bunun için de günümüzde pek çok çift birlikte getirmek için bir zaman ayarlaması çabası içindedirler.
“İnsanın Cinsel Yaşamının Amaçları” adlı kitabında Irving Singer şöyle diyor: “Kadınlar genellikle kendileri orgazm olana dek boşalmayı geciktirecek bir erkek bulacaklarını umarlar; Bu tür birliktelik pek çok erkek için de coşkuyla bütünleşmenin ve karşılıklı sevginin bir kanıtı olarak kabul edilir. Çok kez böylelikle iki kişinin birbirlerinin isteklerini, gereksemelerini bir uyum, bir ayar içine koymuş olduklarından söz edilir. Kuşkusuz bir kimse eşiyle birlikte aşağı yukarı aynı zamanda doyuma ulaşmışsa orgazm sonrası gevşemenin tadını daha iyi çıkaracaktır.”
Görülüyor ki boşalmanın denetimi Batı’da sevişmenin önemli bir parçasıdır.
Taocu sevişmeninse her zaman en önemli bölümü bu denetim olmuştur.
Eski Taocular bu denetimin nasıl yapılacağını tüm ayrıntılarıyla birlikte dikkatle incelemişlerdir.
Yeni başlayanlara bu konuda verilen öğütlere bir örnek olarak Wu Hsien’den bir bölümü buraya geçiriyorum:
(1) “Yeni başlayan kimse çok fazla uyarılmış ya da çok fazla tutku ve coşku için de olmamalıdır.
(2) Yeni başlayan kimse denemelerine çok çekici olmayan, Yeşim Kapısı da (Kadınlık Organı) çok sıkı olmayan bir kadınla başlamalıdır. Böyle bir kadınla kendisini denetim altında tutabilmeyi öğrenmesi daha kolay olacaktır. Kadın aşırı derece de güzel değilse adamın aklını başından almayacaktır, eğer yeşim kapısı çok sıkı değilse kendini denetlemesi kolaylaşacaktır.
(3) Yeni başlayan kimse yavaş yavaş girmeyi sonra hızla geri çekilmeyi öğrenmelidir.
(4) Önce üç sığ bir derin dalışı sınamalı, bunu seksen bir kez sürdürmeli sonra gene baştan başlamalıdır.
(5) Biraz fazla uyarıldığını duyumsayınca git gel hareketini hemen durdurup yeşim doruğunu ancak iki üç santim ya da biraz daha fazla derinde yeşim kapısında kalacak biçimde geri çekmelidir (kilitleme yöntemi). Sakinleşinceye kadar beklemeli sonra gene üç sığ bir derin yöntemini sürdürmelidir.
(6) Daha sonraları beş sığ, bir derin yöntemini deneyebilir.
(7) En sonunda dokuz sığ, bir derin yöntemini uygulayabilir.
(8) Boşalmanın denetim altına alınmasını öğrenme çabasında olan kimse kendini sabırsızlığa kaptırmamalıdır.”
Yeni başlayanlara bu konuda kendi önerilerimi sunmadan önce bir kez daha Wu Hsien’in sözlerine kulak verelim.
Aşağıya geçirdiğimiz önerilerde Wu Hsien yeni başlayanlara yalnız ne yapacaklarını değil niçin öyle yapmaları gerektiğini de iyice anlayabilmeleri için ayrıntılı açıklamalar yapıyor:
(1) “Bir kimsenin sevişmede en yüksek derecede haz elde edebilmesi için yatak arkadaşını sevmesi gerekliliği tartışma götürmez. Ancak boşalmanın denetimini öğrenmekte olduğunuz ve uygulamaya daha W. yeni başladığınız sıralarda kendinizi fazla kaptırmamaya çalışmalısınız. Böylelikle daha sakin kalabilmeniz kolaylaşır.”
(2) “Öğrenmeye yeni başlayan kimse yavaş yavaş ve yumuşak hareketlerle seksen bir kez gidip gelmeli, sonra ikinci kez, üçüncü kez seksen bir kez gidiş gelişi yinelemelidir. Bir zaman için kendini toparlamak için bir durak vermeli sonra yeniden başlamalıdır.
(3) Yatak arkadaşını doyuma ulaştırmak için ona karşı tatlılıkla yumuşak davranmalıdır. Böyle yaparak yatak arkadaşının orgazm’a erişmesini çabuklaştırmış olur. Ama kendisinin denetimi yitireceğini anlar anlamaz yeşim doruğunu biraz geri çekmeli ve ‘Kilit Yöntemini’ uygulamalıdır. Böyle yaparak sakinleşebilecek yeniden gidip gelmeye başlayabilecektir.”
Daha yeni başlamış ve bu yolda fazla deneyim kazanmamış olanlar için dalışlar yavaş yavaş ve dikkatle yapılmalıdır.
Yeni başlayanlara benim önerilerim de Wu Hsi-En’inkilerden pek farklı olmayacak.
Çağdaş terimlerle ve çağdaş açıklamalarla değişik bir şeymiş gibi görünebilir.
Ama özüne bakacak olursak eski Çinlilerin önerilerinin çok yerinde olduğu anlaşılıyor.
Cinsel yaşama yeni başlayan genç bir erkek kendi beğenilerine uyacak nitelikleri olan bir kadın arar.
Eğer yattığı kadın bir orospu değilse kadının isteklerine kulak vermek, kadının isteklerini anlamaya çalışmak, kendi zevkini düşündüğü gibi kadına da zevk vermek isteyecektir.
Genç erkekler -ya da hangi yaşta olursa olsun tüm erkekler bu bakımdan- orospulardan uzak durmalıdırlar.
Ama boşalmanın denetim altına alınmasını öğrenen kimseler için özellikle orospularla yatağa girmemek çok önemlidir.
Kadının seks deneyiminin çok fazla oluşu bir çekince konusu olabilir.
Kadın sevişmede kendisini doyuma ulaştıran belirli bir modele alışkınlık kazanmış olabilir, örneğin doyuma ulaşmak için kesinkes erkeğin boşalmasına gerekseme duyabilir.
Pek çok kadın böyle koşullandırılmıştı.
Boşalmayan erkeğin yeterince uyarılmış olduğuna, yeterince zevk duyduğuna inanmak istemez.
Bazı kadınların erkeğinin boşalması konusundaki ısrarının kökeninin ruhsal mı yoksa bedensel mi olduğunu bilginler tartışıp duruyorlar.
Erkeğinin boşalmasını sağlamayı görev sayan bir kadın bunu başarabilmek için bir çaba içinde olacaktır.
Belki de daha çabuk boşalmasını sağlamak için organını ağzıyla uyarmayı deneyecektir.
Pek az erkek kadının dilinin değmesine derin ve yumuşak bir emişe direnebilir.
Eski Taocular erkek organının ağız yoluyla uyarılmasına her zaman tehlikeli bir uygulama olarak bakmışlardır.
Özellikle boşalmanın denetlenmesi çalışmalarına yeni başlamış olanlar için bu tehlike daha da büyüktür.
Erkeğin de kadının da ağız yoluyla birbirlerinin organlarını uyarmaları ön sevişmenin önemli bir parçası olarak kabul edilmekle birlikte erkek organının bu yolla uyarılmasında her zaman denetimin yitirilmesi ve boşalmanın istenmeden gerçekleşmesi çekincesi vardır.
Çin erotik sanatı konusunda araştırmalar yapmış olan Kronhausen’lerin önemli bir buluşları vardır: “Gerçi Çin’de ön sevişmenin hiçbir şekilde yasaklanmamış bir parçası olmakla birlikte Çin erotik sanatında kadının ağız yoluyla erkek organını uyardığını gösteren pek az örnek bulunabilir. Bunun nedeni bu uygulamanın erkeğin kadın organının dışında boşalmasına yol açabileceğinden duyulan kaygıdır. Buna karşın erkeğin kadını ağız yoluyla uyardığını gösteren pekçok örnek vardır. Bunun bir nedeni de erkeğin kadının çok değerli Yin özünden bu yolla yararlanabileceği konusunda ki geleneksel inançtır. Sevişmenin gerçek kıvancı iki beden ve iki ruhun şiirsel bir biçimde birbirleriyle birleşmesi bütünleşmesidir. Bir kez bir erkek gönlüne göre bir eş bulunca esriklik ve şiirsellik içinde onunla sevişmelidir.”
Bir görüşme sırasında Masters “Aşk” sözcüğünü kullanmaktan özenle kaçındığını, çünkü bu sözcüğün anlamının herkes için değişik olduğunu ve bu nedenle anlam bilimsel tartışmalara yakalanmak istemediğini söylemişti.
Masters ve Johnson’un araştırmalarına da, kitaplarına da gönülden hayranlık duyan bir kimseyim.
Ama bu konuda onlarla aynı düşüncede olduğumu söyleyemeyeceğim.
Taocu sevişmenin izdeşleri için aşk ve seks birbirlerinden ayırtılamayacak şeylerdir.
Sekssiz aşk, gönül kırıklığıdır, sağlıksız bir şeydir, yaşama dinginlik ve erinç getiren Yin ve Yang uyumundan yoksundur.
Öbür yandan sevgisiz seks iki kişinin birlikte erinç ve dinginliğe ulaşmasına fazla bir katkısı olmayan yalnızca yaşamsal etkinlikler arasında yer alan işlevlerden biri olmaktan öte bir şey değildir.
Bu kitapta sevişme sözcüğünü sevgisiz seksten ayırıcı bir anlamda kullandım.
Amacım yalnız seks ve orgazma ağırlık veren bir anlayışı düzeltmektir.
Salt seks ve orgazm haz veren, kıvanç veren şeyler olabilir ama benim görüşüme göre gerçek anlamda aşk ve seksin bir araya geldikleri zaman ortaya çıkan esrikliğin kıvanç ve coşkusundan yoksundur, örneğin öyle kadınlar vardır ki yalnızca bacak bacak üstüne atıp bacaklarını sıkıştırarak orgazma ulaşabilirler, hatta öyleleri vardır ki bunu on on beş kez yineleyebilirler ama acaba böyle yaparak asıl derin hazza ulaşmış oluyorlar mı?
Bir kadın bir kez gerçekten doyurucu bir aşk ilişkisi kurdu mu öyle sık sık kendi kendini doyurmaya çalışmak içinden gelmeyecektir.
Kendi kendini doyurmak (Mastürbasyon), Yin ve Yang uyumu ve karşılıklı iletişim kurulmadan, duygudan ve sıcaklıktan yoksun salt sekstir.
Bunun gibi bir erkek bir kadınla sevişirken sanki mastürbasyon yapıyormuş gibi davranmamalıdır.
Bir kadını hiçbir şey yatak arkadaşının yalnız kendini, yalnız boşalmayı düşündüğünü anladığı zaman ki kadar kırgın, küskün ve mutsuz yapamaz.
Sevişme kadınla erkek arasında tam bir bütünleşme sağlanmasıyla gerçekleştirilebilir.
Sevişme karşılıklı bir sevgi ve haz aktarması ve bütünleşmesi olacak yerde pek çok erkek için mastürbasyon dan hiçbir farkı olmayan sanki kadın yokmuş gibi davranan mekanik bir devinimdir.
Bunun sonucu hem kadın hem erkek için beklentilerinin boşa çıkmış olmasından kaynaklanan mutsuzluk, düş kırıklığıdır.
Bazı erkekler böylelikle doyum sağladıklarım sanabilirler ama onlar sevişmenin getirebileceği gerçek hazlardan hiç haberi olmayan kimselerdir.
Kuşkusuz onlar yin yang uyumunu gerçekleştiremedikleri nin bilişinden de çok uzaktadırlar.
Peki, öyleyse gerçek kıvanç dolu sevişme nasıl bir şeydir?
Bunu Mayıs ayında baştan tırnağa çiçek açmış bir ağacın altında oturmanın kıvancına benzeterek açıklamaya çalışalım.
Ya da olağan üstü güzellikte olan Lu Shan çağlayanının altında ucu bucağı olmayan Fu Yang gölünün pırıltılarını seyrederek yüzmeye benzetebiliriz.
Belki de yağmurdan sonra güneşin bir altıntop gibi battığı o görkemli büyük Canyon’da mavi kuşların cıvıltılarını dinlemeye benzetebiliriz.
Genç sevgililere söylemek istediğim şey şiirsellik ve coşkuyla sevişme yolunda çaba harcamalarıdır.
Bir kez sevişmenin bu gerçek kıvancını tattıktan sonra hiçbir zaman bundan azıyla yetinmeyeceklerdir.
Ondan sonra da bütün kaba, bayağı düşünceler bir daha gelmemecesine onları bırakıp gidecektir.
Bu konularda kendini eğitmek isteyen kimse nasıl ve nerden başlayabilir?
Dokunma, tatma, görme, işitme, konuşma, duygulanma yeteneklerini kullanarak, onları sonuna kadar açarak ve bileyerek...
Yatak arkadaşından kendine ve kendinden yatak arkadaşına olabildiğince çok haz aktarabilmek için elverdiği oranda hepsini birden kullanmaya çaba harcayarak...
Erkek, kadınların da en az erkekler kadar, sevişme sırasında içtenlikle beğenildiklerini, kendilerine değer verildiğini belirten sözlerden hoşlandıklarını öğrenmelidir.
Bu yolla yalnızca coşkuyla esriklikle sevişmeyle kalmaz, bir yandan da zihnini boşalma olayından başka yönlere çevirmiş olur.
Bazı seks bilimciler sevişme sırasında boşalmayı geciktirmek için bir tür abartılı bir kayıtsızlık yönteminden söz etmektedirler.
Bu amaçla sevişme sırasında erkeğin iş konularını ya da siyasal konuları falan düşünmesini ya da örneğin bir sigara tüttürmek için sevişmeyi yarıda kesmesi falan gibi şeyler yapmalarını önermektedirler.
Bu öneriler boşalmayı geciktirmekte yararlı olabilirler ama coşku, esriklik ve uyum sağlamakta hiçbir biçimde yardımcı olamazlar.
Üstüne üstlük erkeğin bu kayıtsız, uzak tutumundan, zihninin başka yerlerde olmasından yatak arkadaşı da haklı olarak üzüntü, kırgınlık, küskünlük duyacaktır.
Bir erkeğin düşünebileceği iş konularından, siyasal konulardan çok daha zevkli, çok daha kıvanç verici konular bulunabilir, kadınının saçının nitelikleri, derisinin yumuşak kayganlığı, gövdesinin insanın içini gıcıklıyan kokusu ve kıvrımları o nemli güzel kokulu dudakları ve dili, hatta daha da nemli Yü Men’in dudakları...
Gerçi, er ya da geç, genç sağlıklı bir erkek boşalmayı geciktirmesinin olanaksızlaştığı o tehlikeli noktaya gelecektir, işte o zaman ne yapması gerektiği konusunda Taocu sevişmenin öğretisi nedir?
Yaşamının cinsel bakımdan en coşkun olduğu on altı on sekiz yaşları arasında bir gencin boşalmayı denetim altına alabilmesinin çok güç olacağı inancı yaygındır.
Oysa bu inancın içinde ne kadar gerçek varsa o kadar da abartma vardır.
Boşalacağını duyumsayan delikanlı bunu önlemek için birtakım önlemler alabilir.
2. Kilitleme yöntemi?
En eski ve belki de tüm yöntemlerin en iyisi, uygulanması en kolay, en yalın olanı eski Çinlilerin uyguladıkları ve Wu Hsien’in çok canlı, çok belirtici bir biçimde uygulamanın her evresinin açıklamasını yaptığı yöntemdir:
(1) “Kilitleme yöntemi sarı nehrin akışını bir kimsenin eliyle durdurmasına benzetilebilir. Sabırsız bir kimsenin bunu öğrenmesi yirmi günden fazla zaman alır. Sakin, yumuşak bir kimse daha çabuk öğrenebilir. Bu yöntemi öğrenmeye dikkatle bir ay kadar çaba harcayan kimse değerli hazinesini (Ersuyu, Ching) güven altına, almış olur.
(2) Kilit yönteminin üstünlüğü, uygulanmasındaki kolaylık, basitlik, yalınlıktır, örneğin erkek üç sığ bir derin dalış modelini uygularken gözlerini ve ağzım kapalı tutabilir. Sakin sakin derin nefes alıp vermelidir ki nefes nefese soluksuz kalmasın. Kısa bir süre sonra denetimi yitireceğini duyumsamaya başlayınca hemen çabucak yeşim doruğunu iki üç santim ya da daha fazla yukarı çekmeli ve o durumda öylece kalmalıdır. Sonra; ta karından başlamak üzere derin derin nefes almalı bir yandan da karnının alt bölümündeki kaslarını tıpkı büyük abdesti gelmiş bir kimsenin bir ayakyolu ararken kendini tutmak için yaptığı gibi kasmalıdır. Derin derin nefes alırken ersuyunu korumanın önemini düşünmelidir. Ersuyunun boş yere, savurganca harcanmaması gerektiğini düşünürken yavaş yavaş sakinleşecektir. Ondan sonra yeniden gidip gelmeye başlayabilir.
(3) En önemli nokta denetimi yitireceğini anlar anlamaz hemen geri çekilmeyi unutmamasıdır. Bunda geç kalır da ersuyunu yolundan geri döndürmeye çalışırsa ersuyu geri dönmeyecek sidik torbasına, hatta böbreklere kaçacaktır. Eğer böyle bir durum olursa sidik torbasında ya da ince barsaklarda ağrı gibi ya da böbreklerde şişme ve ağrı gibi çeşitli rahatsızlıklara yol açabilir.
(4) Konuyu şöyle özetleyebiliriz: Kilitleme yöntemi çok iyi, eşsiz bir yöntemdir. Ancak çok fazla uyarılmadan zamanında uygulanmalıdır. Geç kalmaktansa erken davranmak yeğlenmelidir. Bu yöntemi uygulayan kimse çok rahat bir biçimde, hatta yeşim doruğunun sertliğinde bir azalmaya neden olmadan boşalmayı denetim altında tutma olanağını bulacaktır, böylelikle gücünü koruyacak, telaşsız heyecansız bir rahatlık içinde olacaktır. Hiç olmazsa beş bin kez gidip gelmeden ersuyunu (Ching) fışkırtmamalıdır. Bir yandan kilit yöntemini uygulayan, öbür yandan diyaframdan derin derin nefes alıp veren kimse hemen hemen sevişmeyi sonsuza kadar sürdürebilir. Bir gecede on kadını doyurmak bu yöntemi uygulayan kimse için hiç de güç olmaz.”
3. Çağdaş kilit yöntemi?
Wu Hsien’in kilit yöntemi çağdaş terimlere çevrildiği zaman bu yöntemin uygulanmasının pek kolay olduğu hemen anlaşılacaktır.
Erkek pek fazla huylanıp da denetimi elden kaçıracağını anlayınca yalnızca penisini on saniyeyle otuz saniye arası bir süre geri çeker, böylece boşalma tehlikesini geçiştirmiş olur.
Sonra yeniden penisini ileri sürüp gidip gelmeye başlayabilir.
Şu uygulamayı istediği kadar sık yineleyebilir.
Giderek deneyimi arttıkça daha daha seyrek penisini geri çekme gereksinimini duyacaktır.
Sonunda ancak çok çok seyrek durumlarda bunu yapması gerekecektir.
Kilit yönteminde başarıya ulaşmanın gizi denetimi elden kaçırıp boşalmayı önleyemeyeceğiniz noktanın yaklaştığını fark edebilip duyumsamanızdır.
Masters ve Johnson bu noktayı “Boşalmanın kaçınılmazlığı aşaması” diye adlandırmaktadır.
Biz buna daha basit bir ad takalım, “Dönüşü olmayan nokta” diyelim.
Bu noktaya yaklaşıldığının farkedilmesi yalnız boşalma denetimi için değil, aynı zamanda eğer eşler doğum kontrolü için dışarıda boşalmak yöntemini uyguluyorlarsa, bu gibi kimseler için de sen derece önemlidir.
4. Master ve Johnson'un sıkma tekniği?
Masters ve Johnson, “İnsanoğlunun Cinsel Yetersizliği” adlı kitaplarında öncelikle erken boşalmaya (Prematüre Ejaculation) karşı bir çözüm olarak “Sıkma Tekniğini” öneriyorlar.
Ancak bu yöntem “Sevişmede Deneyimi Fazla Olan Çiftler” için de boşalmanın denetlenmesini sağlamak bakımından aynı derecede etkilidir.
“Deneyimi fazla olan çiftler” diyoruz, çünkü bu teknik oldukça ayrıntılı bir uygulamayı gerektiriyor ve benim yeğlediğim Çin ‘Sıkma Tekniği’ne oranla öğrenilmesinde de çeşitli güçlükler var.
Yukarıda yapılan açıklamasında da belirtildiği gibi (S. 40) Masters ve Johnson’un yöntemi ancak kadın üstteyse uygulanabilir.
Erkeğin çok fazla huylandığını kadına söylemesi gereklidir.
Kadın hemen davranıp kendini yukarı çekip penisin baş bölümünün hemen altından sünnet derisi çevresinden başparmağıyla işaret parmağını çevreleyerek çevresel olarak üç dört saniye sıkacaktır.
Kamışın bu biçimde sıkılması boşalma dürtüsünü geriletecektir.
Aynı zamanda bu arada kamış sertliğinin yüzde on ya da otuzunu yitirir.
Kadın kamışı yeniden dölyolu’na (Vajina) sokmadan ve git gel başlamadan on beş ya da otuz saniye kadar beklemelidir.
Bir sevişme süresi içinde bu işlem birçok kez yinelenebilir.
Bütün bunlar deneyimi fazla olan çiftler için erkek kadın arasında sevişme sırasında anlaşma, uyum sağlama bakımından çok güzel bir eğitimdir.
Ama bu bilgileri uygulamaya yeni başlayan çiftler için aşılması gerekli iki zorlu engel vardır.
Öncelikle kadın sertliğini büyük oranda yitirmiş olan kamışı nasıl yeniden dölyoluna (Vajina) koyacağını öğrenmiş olmalıdır.
Oysa bu öyle sanıldığı kadar kolay bir şey değildir.
Eğer beceriksiz hareketler yaparsa kamış bütünüyle sönüp sertliğini yitirebilir.
Bir de kadının üste çıkması biçimindeki sevişme her çiftin başarabileceği bir şey değildir.
Bu biçimde sevişme erkeğin tam olarak sertleşmeyi sağlamış ve güvenli bir biçimde bu sertleşmeyi sürdürebilmiş olmasını gerektirir.
Pek çok erkeğin bu konularda sorunları olabilir.
5. Eski Çin tekniği?
Eski Çinlilerin de salık verdikleri bir sıkma tekniği vardı.
Daha doğrusu bir bastırarak sıkıştırma tekniği...
Ama bu yöntem Masters ve Johnson’un tekniğiyle karşılaştırılınca çok daha basit, çok daha kolaydır.
Bir kere her tür sevişme biçiminde uygulanabilir, bundan başka bu yöntemde bastırarak sıkıştırmayı yapan doğrudan erkeğin kendisidir.
İşaret ve orta parmaklarını yanyana tutarak erbezi torbasının altıyla anus (makat) arasındaki noktaya üç dört saniye bastırır bir yandan da derin bir nefes alır.
Bu yöntemin ötekine birçok üstünlükleri vardır.
Bir kere erkek kamışını kadından çekmek zorunda kalmaz. Bundan başka haberleşmeyle zaman yitirmek sorunu yoktur.
Üçüncü olarak erkek eşine durumunu açıklamak zorunda da kalmaz.
Pek çok erkek sorunlarını eşlerine açıklamak zorunluğunu getirmediği için bu tekniği öbürüne üstün tutacaktır.
6. Deneyimi daha çok olan erkeklere öğütler?
Yaşı ilerlemiş erkekler boşalma denetimini genç erkeklerden daha kolaylıkla başarabilirler.
Yaşı ilerlemiş erkeğin başlıca sorunu her seviştiğinde boşalma zorunda olduğu, yolunda ki inanışından gelmektedir.
Elbette uzun yıllar sürmüş bilinçli ve bilinçsiz koşullandırmalardan sonra bu inanıştan kendini kurtarması bir çabayı gerektirecektir.
Ama bir kere bunu başardı mı yirmi dakika süren bir sevişmeyi ufak bir çalışmayla kolaylıkla gerçekleştirebilecektir.
Bunun için boşalmanın kesinkes gerekliliği yolunda kafasına yerleştirilmiş yanılgıdan bilinçli bir biçimde kendini kurtarması yeterlidir.
Belki yaşlı erkekler söz konusu olunca üzerinde durulacak konu boşalmanın denetim altına alınmasında ki güçlüklerden daha önde bu denetimin sağlayacağı yararlardır.
Bir kez böyle yaşı ilerlemiş bir erkek bu denetimi uygulayarak daha sık ve daha uzun sevişme olanağını kazanmış olacaktır.
Öbür yandan-yatak arkadaşının da bundan memnun kaldığını ve daha büyük bir zevk aldığını görecektir.
Bunun yanında birçok yeni hazlar da keşfedecektir.
Örneğin kısa sevişme süresinde farkına varamadığı kadının birçok özellik ve güzelliklerini algılayabilecektir.
Kadının kendine özgü kokusunu, tadını ve bedensel özelliklerini tanıma fırsatını bulacaktır.
Belki en önemlisi de tükrüğünün ve kadınlık organının salgısının kendine özgü tadını, kokusunu ve yapışkanlığını tanıyacaktır.
7. İki boşalma arasındaki ara?
Erkeğin yaşı ilerledikçe sevişmelerde boşalma sayısı azaltılmalıdır.
Başka bir deyişle sevişme sayısı azaltılmamalı, aynı sayıda sevişme daha az sayıda boşalmayla sonuçlandırılmalıdır.
Bir günde ya da bir haftada dilediği kadar çok sevişebilir.
Ancak yaşı elliyi geçmiş olan kimse için boşalma haftada bir ya da ikiyi geçmemelidir.
Sevişme sayısı ne olursa olsun bu sayı aşılmamalıdır.
Taocu sevişme ustaları ersuyunun korunması ve boşalmanın bir düzene konulması konusuna uzun yaşama götüren yol olarak büyük önem verirlerdi.
Yedinci yüzyılda Chang Chan’ın yazmış olduğu “Uzun Yaşamanın Tektikleri” adlı kitapta birçok kuramlar irdelenmektedir.
Bunlar arasında Taocu sevişme ustası Liu Ching’in önerdiği boşalmanın bir düzene konmasındaki ölçüler de yer almaktadır: Baharda bir kimse üç günde bir kez boşalmayı göze alabilir.
Bu sayı yazın ve sonbaharda ayda iki kezi geçmemelidir.
Soğuk kış aylarındaysa o kimse ersuyunu korumalı, hiç boşalmamalıdır.
Doğanın düzeni kışın Yang özünü biriktirmektir.
Bu ölçüyü elden bırakmayan kimse uzun yaşar.
Kış aylarındaki bir boşalma bahar aylarında ki yüz boşalmadan daha zararlıdır.
Yang özünün korunması erkekte ki Yang gücünü arttırır ve erkeği evrensel düzenle daha uyumlu yapar.
Erkeğin Yang özünü Yin özüyle beslemesi son derece önemlidir.
Bu nedenle eski çağların Taocuları her zaman daha sık sevişmenin buna karşın daha seyrek boşalmanın önemi üzerinde ısrarla duruyorlardı.
Onların görüşüne göre insan ne kadar çok sevişirse yin yang uyumundan o kadar çok yararlanır.
Buna karşın ne kadar az boşalırsa bu uyumdan sağlanan yararı o kadar çok korumuş olur.
“Yeşim Odasının Gizleri” adlı kitapta İmparator Huang Ti’yle Su Nü arasında bir konuşma geçiyor: Huang Ti: “Herkezinde boşalmadan, ancak çok seyrek boşalarak yapılan sevişmenin yararlar! Konusun da bilgi istiyorum.”
Su Nü: “Bir adam bir kez boşalmadan sevişirse bedeni güçlenir. Eğer iki kez boşalmadan sevişirse gözleri daha iyi görür, kulakları daha iyi işitir. Bunu üç kez yaparsa tüm sayrılıklardan, hastalıklardan kurtulur, bunu dört kez yaparsa ruhunda erinçlik ve dinginlik hisseder. Beş kez yaparsa kalbi ve kan dolaşım dizgesi tazelenir. Altı kezde gövdesinin bel bölümü daha güçlenir, Yedi kezdeyse kaba etleri, butları, oylukları güç kazanır. Sekizkezde derisi düzgün ve pürüzsüz olur. Dokuz kezde uzun yaşamı sağlama bağlamış olur. On kezde hemen hemen bir ölümsüz olur çıkar.”
Tüm eski Taocu metinlerde olduğu gibi kuşkusuz bütün bu sözler abartılı şiirsel sözlerdir.
Eski Çin’de hiç kimse bu söylenenlerin olduğu gibi gerçekleşeceğini düşünmüyordu.
Yazar böyle abartarak duyurusunu daha iyi tanıtmaya çalışıyordu.
Bu duyurunun özeti bir kimsenin boşalmayı denetleyerek ersuyunu korumasının önemi üzerine dikkat çekmekti.
Neyi seçerse seçsin, her gün sevişmeye, hatta olanak bulursa günde iki üç kez sevişmeye çalışmalıdır, bunun olanaklarını aramalıdır.
Yaşlı erkekler için sevişmenin zararlı ve tehlikeli olduğu konusundaki koca karı masallarını unutmalıdır.
Hekimi, tıb bilimi açısından akla uygun nedenlerini de belirterek sakıncalı olduğunu söylemedikçe elinden, geldiği kadar çok sevişmelidir.
Ne kadar çok sevişirse hem kendi hem yatak arkadaşı yin ve yang uyumundan o kadar çok yararlanmış olacaktır.
8. Kişiden kişiye değişen özellikler?
İki boşalma arasında ne kadar aralık olması konusunda herkese uygun düşecek bir öneride bulunmak olanaksızdır.
Boy bos, güç ve dayanıklılık kişiden kişiye değişir.
Oysa bütün bunlar iki boşalma arasındaki uygun aralığın saptanmasında önemli etkenlerdir.
Gene de herkesin kendisine uyacak aralığı bulması için bir yol, yöntem vardır.
Bütünüyle dolaysız kestirme bir yoldur bu.
Eğer elli yaşlarında bir erkek üçer gün aralıkla boşalma sonucu yorgunluk, halsizlik hissediyorsa boşalmayı haftada bire indirmelidir.
Eğer haftada bir de çok gelir, gene yorgunluk hisseder ve eski gücünü kazanması için bir kaç gün geçmesi gerekirse iki boşalma arasındaki aralığı biraz daha arttıracaktır.
Ne zaman boşaldıktan sonra kendini kıvanç ve erinç içinde mutlu hissederse o zaman boşalma için uygun aralığı bulduğunu anlamış olur.
Boşaldığı zaman kendini daha güçsüz değil, daha güçlü; kafeste bir kanarya gibi değil, göklere yükselen bir atmaca gibi hissetmelidir.
Ancak şunu aklından çıkarmamalıdır.
9. Yeteri kadar boşalmama?
Kuşkusuz bir kimse ters yönde de aşırılığa gidebilir ve yeteri kadar boşatmayabilir.
Bu bir sağduyu sorunudur.
Boşalmayı denetlemesini öğrenen hemen herkes erbezi torbasında, erkeklik bezlerinde (Hayalar) bir gerginlik, bir huzursuzluk, zorlanma duyumsayacaktır.
Eğer üç sevişmeden biri boşalmayla sonuçlanıyor, gene de huzursuzluk zorlanma duyumu sürüyorsa olasılıkla bu bir kuruntudan başka bir şey değildir.
Buna karşın bir haftadan beri günde bir iki kez sevişiyor da boşalmıyor ve erkeklik bezlerinde bir basınç, bir zorlanma duyumsuyorsa, eh!.. boşalmanın zamanının gelmiş olduğu düşünülebilir.
Pek seyrek olarak yorgunluk, bezginlik duyumu çok fazla boşalmanın değil de çok az boşalmanın belirtisi de olabilir.
Eğer birkaç hafta boşalmadıktan sonra bu belirtiler ortaya çıkarsa o zaman iki boşalma arasındaki ara biraz azaltılmalıdır.
Hiç kimse iki boşalma arasında bırakılması gerekli aralık konusunda katı bir kurala kendisini tutsak etmemeli ve kendisini böyle bir kuralı kesinkes izlemek zorunluluğunda saymamalıdır.
Bu aralık çoğu kez insanın dışında olan etkenlere bağlı olabilir.
Eğer bir kimse bir hafta boyunca çok sıkı çalışma zorunda kalmışsa boşalmaya fazla gerekseme duymayabilir.
Buna karşın tatildeyse, kendini iyice gevşetmişse daha çok boşalma isteği duyabilir.
Boşalmanın denetimini öğrenmeye başladığınız ilk dönemlerde erkeklik bezlerinizde (Hayalar) bir gerilme, zorlanma hiss ediyorsanız kendinizi kaygıya kaptırmanız için hiçbir neden yoktur.
Pek çok erkek bu aşamada korkuya kapılıp çabalarını sürdürmekten vazgeçerler.
Boşalmanın denetimi tıpkı öteki beceriler gibi bir beceridir.
Bu konuda ustalaşmak, etkinlik kazanmak için bir süre çalışmak gereklidir.
Bir kez tam olarak ustalaşıp beceri kazanıldı mı beden kendini ona göre ayarlayacak bu uygulama dünyanın en doğal en zorlamasız şeyi olacaktır.
10. Erken boşalma?
Erken boşalma pek yaygın bir yakınma konusunu açıklamak için kullanılan anlamı açık olmayan bir terimdir.
Ama bu terimle anlatılmak istenen sorun her ne olursa olsun Taocu sevişmenin buna getirdiği kolay bir çözüm vardır.
Kilit tekniği, sıkıştırma ya da bastırma yöntemi denetimi sağlamaya yetecektir.
Erken boşalma konusunda pek çok şey yazılmıştır.
Bütün ünlü seks incelemecileri bu konuda araştırmalar yapmışlar.
Neyin erken boşalma olduğu, neyin erken boşalma olmadığı konusunda açıklayıcı bir takım ölçüler belirlemişlerdir.
Örneğin kinsey erkeğin kamışını kadın organının içinde orgazm olmadan iki dakika tutamaması durumunu erken boşalma diye tanımlamaktadır.
Masters ve Johnson, sevişmelerinin hiç olmazsa yüzde ellisinde boşalma süresini yatak arkadaşının orgazma ulaşmasına yetecek kadar geciktiremeyen kimseyi erken boşalan bir kimse saymaktadır.
Ya da şöyle söyleyebiliriz: “Erkek sevişmelerin yüzde ellisinden daha çoğunda yatak arkadaşını doyuma ulaştıramıyorsa o erkek erken boşalan bir kimsedir.”
Yalnız şu var ki bu ölçülerin, bu sayıların eski Çin için geçerli ölçüler, geçerli sayılar olduğu söylenemez.
Taocu sevişme ustalarının görüşüne göre yatak arkadaşını her seferinde tam olarak doyuma ulaştırana kadar bekleyemeyen bir erkek daha kendini yetkinleştirmesi, bu konuda tam başarıya ulaşana dek çaba harcaması gerektiğini bilmelidir.
Görüldüğü gibi erken boşalma çok açık ve belirtici bir terim değildir.
Öyle bir ayırım yapmadan, rastgele kullanılmamalıdır.
Hemen her genç erkek cinsel yaşama çabuk ve denetimsiz boşalmayla başlar, heyecanlıdır, deneyimsizdir ve özellikle yatak arkadaşı da kız oğlan kızsa ona yol gösterecek hiç kimsesi de yoktur.
Deneyimsiz bir erkek için seviştiği genç kadının dölyolu’nun sıkı olması, boşalmayı geciktirebilecek bir denetim uygulaya bilmesini son derece güçleştirir.
BÖLÜM 4
SEVGİYLE BİN KEZ GİDİP GELME
Git gel biçimlerinin ve çeşitlerinin, kamışın hareketlerinin ve giriş derinliklerinin açıklamaları konusunda yedinci yüzyılda yaşamış bir hekim olan Li T’ûng Hsüan’ın üstüne bir Taocu sevişme ustası yoktur: T’ung Hsüan Tzu adlı kitabının önemli bir bölümü git gel teknikleri konusuna ayrılmıştır.
Onaltı-bölümden yedisinde kamışın (penis) gidip gelme hareketleri betimlenmektedir.
Kitapta birbirinden ayırtıcı özellikleri olan altı değişik git gel türünden söz edilmektedir.
(1) “Yeşim doruğunu değdirip aşağıya doğru bastırmak. Mekik dokur gibi, yeşim cevherini testereyle biçer gibi ileri geri oynatmak, sanki istiridyenin kabuğunu ayırıp da içinde pırıl pırıl pırıldayan incilere ulaşmak ister gibi yapmak. Birinci uygulama budur.
(2) Sanki güzelim yeşimi bulmak içinmiş gibi yeşim cevherine daldırmak. Sonra taşları biçermiş çesine altın çukurundan (klitoris-bızır) yukarı çekmek. İkinci uygulama budur.
(3) Sanki demir bir havaneiiyle ilaç havanında bir şey dövüyormuş gibi yeşim doruğunu hızla klitoris (bızır) doğrultusunda bastırarak daldırmak. Bu üçüncü yöntemdir.
(4) Yeşim doruğunu bir içeri, bir dışarı oynatmak, ‘Yoklama odası’nı (kadın organının yanları) bir sağa bir sola çekiçlemek. Sanki çekiciyle demire biçim veren bir demirci gibi bunu yapmak bu da dördüncü yöntemdir.
(5) Tarlasını çapalayarak ekime hazırla yan bir çiftçi gibi yeşim doruğunu kadın organının içinde kısa ve yavaş hareketlerle bir ileri bir geri oynatmak.
Bu beşinci yöntemdir.
(6) Yeşim doruğu ve yeşim kapısı sıkı sıkı tam olarak birbirleriyle bütünleşmiş durumda bir değirmen gibi birbirlerini öğütürler. Bunu dağdan inen iki ayrı çığın birbirlerine katışıp kaynaşmalarına benzetebiliriz.”
Altıncı yöntem de budur.
Taocuların kamışın devinimlerindeki ve giriş derinliklerindeki biçemleri incelemeye çok büyük önem vermiş olmalarının nedeni yalnız zevklerine çok düşkün olmaları değildi.
Asıl nedeni gidip gelme tam olarak anlaşılmadıkça Yin ve Yang uyumundan pek fazla yarar sağlamanın olanaksız olduğunu bilmeleriydi.
Taoculara göre sevişme elektrik üretmeye benzetilebilir.
Yeterli sürtüşme olmadıkça bir elektrik çakımı elde etmek olanaksızdır.
Batılı bilginler taocuların üzerinde önemle durdukları kamışın devinimleri ve dalışlarındaki doğru yöntem konusuna fazla ilgi göstermemişlerdir.
“İdeal Evlilik” adlı kitabında Van De Velde Taocu sevişmenin Marie Stopes’un tanımını yaptığı karezza’ya benzetilebilecek edilgen bir teknik olduğu sonucuna varmıştır.
Oysa gerçek bunun tam tersidir.
Taoculuk yalnız bu çeşitli git gel yöntemlerinin canlı bir biçimde uygulanmasını önermekle kalmaz, başarılı bir sevişme için gerekli git gel sayısını da belirler.
Eski metinler bir kadının gerçek ve tam olarak doyuma ulaşabilmesi için bin kez sevgiyle gidip gelmenin gerekliliğinden söz ederler.
Kuşkusuz bu sayılar kesinlikle uyulması gereken şeylermiş gibi alınırsa Taocu sevişmeden haberi olmayan kimselere cinsel bir haz yönteminden çok ağır bir iş gibi görünebilir.
Ama Taocu sevişmede beceri kazanmış bir kimse için hiç de ağır bir iş sayılmaz bu.
Tam tersi eşini doyurabilmiş olmanın erkeğe vereceği özel bir haz vardır.
En şehvetli bir kadını bile doyurabileceğini bilmek erkeğin kendine olan güvenini arttıracaktır.
Çağdaş Batılı yazarların seks konusunda yazdıklarına bakınca bin kez sevgiyle gidip gelme çok aşırı bir şeymiş gibi görünebilir, örneğin David Reuben o ünlü “Seks konusunda öğrenmek istediğiniz (ama sormaya çekindiğiniz) her şey” adlı kitabında.
Bir erkeğin cinsel birleşmeyi beş ya da on dakika sürdürebilecek gücü olmasının, erkeklik gücünün yeterliliğinin mantıklı bir ölçüsü olarak alınmasını öneriyor.
Bu süre içinde normal bir erkek elliyle yüz arasında değişen gidip gelme hareketi yapabilir.
Gene aynı kitabın bir sonraki sayfasında Reuben şöyle diyor: “Yemek ve seksin benzer yanlan çoktur, en lezzetli lokma ilk lokmadır, tabağınıza ilk kez aldığınız yemeği, ikinci üçüncü kez aldıklarınızdan çok daha iştahla yersiniz. Üçüncü kez tabağınıza koydurduğunuz çilekli pasta ilk kez aldığınız dilim kadar lezzetli gelmez size. Bir gecede üç kez sevişme taraflara zevk vermekten çok bir rekor kırma amacına bağlanabilir.”
Bu alıntılardaki düşüncelerden ilki belki Taocu sevişmeden haberi olmayan erkekler için doğru olabilir ama ikinci düşünce kuşkuyla karşılanmalıdır.
Kesinlikle cinsel bakımdan uyanmış bir kadın söz konusu olunca geçersizdir.
Taocu sevişmeyi bilen bir erkek için de geçerli olduğu söylenemez.
Bir erkek Taocu sevişmeyi iyice öğrenmişse yatak arkadaşını da gerçekten seviyorsa üçüncü sevişmeden birincisinden bile daha çok zevk alabilir.
Eğer seksle yemek arasında bir benzetme yapacaksak ilk sevişmenin çerez meze gibi alınması gerekir.
Kendi başına lezzetli ve doyurucu olmakla birlikte asıl yemek için iştahı açmaya yarar.
Bir erkek Taocu sevişmeyi öğrenince bu yemekten dördüncü beşinci kez yemek isteyecektir.
Eski Çinlilerin dediği gibi eşine doymak bilmeyecektir.
Hatta bu söz kadın için daha da geçerlidir.
1. Erkeğin gücü büyük oranda arttırılabilir?
Uzun süren cinsel birleşme yalnız kadının aldığı zevki çoğaltmakla kalmaz aynı zamanda erkek için de daha doyurucu olur.
Kuşkusuz Havelock Ellis’in “cinselliğin ruhbilimsel incelemeleri” adlı yapıtında cinsel birleşme için önerdiği süre (bir saat, bir çeyrek) ve Taocu sevişme ustalarının önerdikleri git gel sayısı (bin kez) yalnızca örneklerdir.
Hiçbir sevişme böyle süresi ve gidip gelme sayısı belirli değişmez ve mekanik bir şey olamaz.
Birisiyle sevişmek için yatağa girdiğiniz zaman bir çalar saat ya da bir stopaç kullanmanızı salık vermiyoruz.
Bu sayılar ya da süreler yalnızca insanın Taoculuğun yardımıyla ne tür cinsel olanaklar kazanabileceğini göstermek içindir.
Bir kimse tam olarak taocu sevişmeyi öğrenir ve böyle uzun süre sevişmek için kendine uyacak bir yatak arkadaşı da bulursa bir saat bir çeyrek ya da daha uzun sevişebilir 4 ya da sevgiyle bin kez gidip gelmeyi gerçekleştirebilir.
Kuşkusuz her kadın böylesine ateşli bir cinsel birleşmeye hazır değildir.
Hatta birbirini seven çiftlerden bile hepsi bu kadar uzun ve yoğun sevişecek kadar birbirlerine istek duymayabilirler. Birbirleriyle iyice uyuşmuş cinsel iştahları yerinde olan çiftlerden bile her gün böyle bir sevişmeyi istemeyenler çıkabilir.
Sevginin en yetkin biçimi her koşula uyabilenidir.
Burada önemle üzerinde durulacak nokta şudur: Bir kimse Taocu sevişme sanatında ustalaştı mı ne kendisi düş kırıklığına uğrar ne de eşini düş kırıklığına uğratır.
2. Git gel türleri?
Taoculukta git gel genellikle Batı’da uygulanan örnekten çok farklıdır.
Taoculuğun izdeşi olan bir kimse kendisine uygun bir eşle çok canlı ve güçlü bir biçimde gidip gelebilir.
Eğer çiftler birbirlerine tutkuyla bağlıysalar ve birbirlerinin bedenlerini iyice tanıyorlarsa şaşılacak derecede uyum sağlayabilirler.
Tek bir sevişme çok uzun sürdürülebilir ya da eşler tam doyuma ulaşana kadar canlı ve hareketli bir tempoyla birçok kez yinelenebilir.
İşte Taoculuğun çeşitli gidip gelme türleri üzerinde ısrarla durmasının bir nedeni budur.
Eğer erkeğin kamışı kadınlık organına hep aynı biçimde girip çıkarsa uzun bir sevişme sıkıcı, usandırıcı olabilir, ama bir erkek gidip gelme türünü ve sevişme biçimini arada bir değiştirmesini bilirse uzun sevişmenin kazandıracağı çok şey vardır.
Ne kadar uzun sürerse o kadar çok unutulmaz bir anıya dönüşür.
T’ung Hsüan Tzu adlı kitapta uzun süren bir sevişmede değişik git gel türlerinin şiirsel bir açıklaması vardır: “Derin ve sığ, yavaş ve hızlı, doğru ya da yanlamasına git geller kuşkusuz hiçbir bakımdan birbirlerine benzemezler, her birinin ötekilerden değişik etki ve özellikleri vardır. Yavaş bir giriş sazan balığının oltanın iğnesiyle oynamasına benzer. Hızlı bir giriş kuşların rüzgâra karşı uçmalarına benzetilebilir, içine koyup geri çekmek, yukarı aşağı, sağa sola hareketler yapmak, aralıklarla ya da aralıksız hareketleri sürdürmek, bunların hepsi birbirlerini izleyen bir birliktelik içinde yürütülmelidir, insan en uygun zamanı seçerek bunların hepsini yapmalıdır, ya tembellik ya da alışkanlık yüzünden tek bir türe yapışıp kalmamalıdır.”
Kitap, sonra dokuz tür git gel türünü ayrıntılı olarak anlatmaktadır:
(1) “Düşmanın saflarını bozmaya çalışan bir savaşçı gibi bir sağa, bir sola saldır.
(2) Dereden karşıya geçen at gibi bir aşağı bir yukarı sıçra dur.
(3) Dalgalarla oynaşan martılar gibi bir dal, bir çık.
(4) Derin dalışları gıcıklıyıcı sığ dalışlar izlesin. Bazen dibekte kalan pirinç kırıntılarını kapmak için dalış yapan bir kırlangıç kadar hızlı sığ dalışlar yap.
(5) Ağır bir taş denize batarmışçasına düzenli bir biçimde birbirini izleyen derin ve sığ dalışlar yap.
(6) Yılan kış uykusu için deliğine girermişçesine yavaş yavaş gir.
(7) Ürkmüş bir sıçan deliğine girermişçesine hızla gir.
(8) Şöyle bir süre dur, sonra kaçan tav şanın üzerine atılan kartal gibi atıl.
(9). Rüzgârı karşılayan koca bir yelkenli gibi şöyle bir yüksel sonra iyice gömül.”
Bütün bu hareketler değişik hızlarda, değişik şiddet ve derinliklerde yapıldığı zaman hem kadın için, hem erkek için sevişmeye cinsel birleşmenin zevkini arttıracak ince farklar, ayrıntılı hazlar eklemiş olur.
Ayrıca, böyle değişiklikler erkeğin boşalmasını denetim altında tutabilmesine ve uzun süre kamışın sertliğini koruyabilmesine yarayan bir yöntemdir.
3. Giriş derinlikleri?
Taocu sevişme git gel türleri ve biçimleri konusunda olduğu gibi giriş derinlikleri konusunda da öğütler verir.
Biz gene İmparator Huang Ti’yle kadın danışmanı Su Nü arasında geçen konuşmaya bir kez daha kulak verelim.
Burada Su Nü kadınlık organının çeşitli derinliklerini cinsel isteği kamçılayıcı resimsel bir dille betimliyor: İmparator Huang Ti: “Bir erkekle kadının birleşmesinde erkek girişlerdeki derinlik sorununu bir düzene koyamazsa sevişmenin kendisine kazandırabileceği bütün yararları elde etmiş olmaz. Bu konuda bana ayrıntılı bilgi vermeni istiyorum.”
Su Nü: Erkek kadının isteklerini ve gereksemelerini dikkatle izlemeli, bir yandan da ching’ini (Ersuyu) korumasını bilmeli, boş yere savurganca önemsemezce harcamamalıdır. Önce avuçlarını ısıtmak için ellerini iyice oğuşturmalı, eliyle yeşim sapını sıkı sıkı tutup “Sığdan Sürüme” ve “Derin Dalış” yöntemini uygulamalıdır. Gidip gelmeyi ne kadar uzun sürdürürse eşinin duyduğu hazzı o kadar çoğaltmış olur. Giriş ne çok hızlı ne de çok yavaş olmalıdır. Gene de öyle kendini kapıp koyuvermişçesine sert bir hareketle çok derine dalmamalıdır. Böyle yaparak eşinin canını acıtabilir.”
Önce “Ut Telleri”nde birkaç defa gidip gelmeyi denemeli sonra “Deniz” kestanesinin dişlerinde birkaç kez canlı bir biçimde gidip gelmelidir. Kadın zevkin doruğuna erişirken farkında olmadan dişlerini sıkar, gövdesini hafif bir ter kaplar, nefesi sıklaşır, gözlerini kapar, yüzünü ateş basar, kadınlık organı iyice açılır ve salgısı çoğalır. Bu belirtilerden erkek kadının adamakıllı zevk aldığını anlaya bilir. Yüce kralım elbet biliyorsunuz, kadınlık organının çeşitli derinliklerinin sekiz, adı vardır. Bunlar sekiz vadi diye adlandırılırlar.”
(1) “Üt telleri, derinliği iki üç santim.
(2) Denizkestanesinin dişleri, derinlik beş santim.
(3) Küçük dere, derinlik yedi sekiz san tim.
(4) Siyah inci, derinlik on santim.
(5) Vadi’nin özel bölümü, derinlik, on iki on üç santim.
(6) Derin oda, derinlik on beş santim.
(7) İç kapı, derinlik on yedi on sekiz santim.
(8) Kuzey kutbu, derinlik yirmi santim.”
İmparator Huang Ti: “Dokuz sığ ve bir derin yöntemini anlat.”
Su Nü: “Bu yöntem yalnızca dokuz kez sığ bir kez derin girmektir. Her giriş nefesle eşlenmeli, her girişle her nefes arasında uyum kurulmalıdır. Ut telleriyle siyah inci arasındaki (iki santimden on santime kadar) girişler sığ girişlerdir. Küçük dere’yle vadinin özel bölümü arasındaki, (yedi sekiz santimden on iki on üç santime kadar girişler) derin girişlerdir. Çok yüzeysel girişlerden eşler yeteri kadar zevk almayabilirler, çok derin girişler de kadının canını acıtabilir.”
4. Giriş çeşitlerinin birbirini izlemesi?
Dokuz sığ ve bir derin girişin bir yandan eski Taocu sevişme ustalarının, öbür yandan her yaştaki kadınların yeğledikleri bir yöntem olduğu anlaşılıyor.
Taoculara göre sığ ve derin girişlerin en uygun bileşim oranı budur.
Kadın da erkek de bu yöntemden büyük yarar sağlarlar. Kadınlara genellikle büyük haz verir, çok fazla uyarılırlar sonra da doyuma ulaşırlar.
Giriş ard ardalığında, daha pek çok çeşitlemeler yapılabilir. Örneğin üç sığ bir derin ya da bir sığ bir derin...
Okuyucu bu türlerden hangisi kendisine ve yatak arkadaşına uygun geliyorsa onu seçmekte özgürdür.
Yalnız önemli olan şeyin kadının da erkeğin de olanak içinde olan en yüksek düzeyde hazza ulaşmaları olduğunu hatırdan çıkarmamak gereklidir.
Aynı zamanda seçilen yöntemin erkeğin gereğinden çabuk ve gereğinden sık boşalmasını önleyebilecek ve boşalma sürecini denetleyebilecek bir tür olması gereği de gözden uzak tutulmamalıdır.
5. Cinsel jimlastik?
Batılı okuyucu gidip gelmelerin sayısı ve çeşitleri konusuna böylesine önem verilmiş, bu konuyla böylesine uğraşılmış olmasını yadırgayabilir.
Ancak bunların Taocu sevişme tekniği için ne derece önemli olduğunu anlayınca önceleri olmayacak, başarılamayacak şeylermiş gibi görünen şeylerin yalnız olabilecek, başarılabilecek şeyler olduğunu görmekle kalmayacak aynı zamanda ne kadar kolay şeyler olduğunu da görüp şaşacaktır.
Bundan yıllarca önce “Jou P’u T’uan” (Şehvetin Dua Seccadesi) adlı erotik kitabı ilk kez okuduğum zaman ben de şaşmıştım.
Öykünün kahramanlarından biri, bahar çiçeği hatun şöyle diyordu: “Siz beni değerlendiremiyorsunuz. Benim doyuma ulaşmam için bir erkeğin bin ya da iki bin kez gidip gelmesi gerekir.”
O zaman inanamıyordum.
Bir kadın nasıl olur da bu kadar uzun süre sevilmek isteyebilir?
Ve nasıl olur da böyle bir kadının beklentilerine karşılık verebilecek bir erkek çıkabilir?
Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Taocu sevişmede ustalık kazanınca bu iki soru da benim için kendiliğinden yanıtlanmış oldu.
Yalnız bahar çiçeği hatun gibi kadınlarla karşılaşmakla kalmadım bin kez gidip gelme benim için oldukça olağan ve basit bir şey oldu.
Siz sevişme konusunda böyle sayılarla konuştuğunuz zaman pek çok kimse sizin sanki bir tür cinsel cimnastikçi gibi konuştuğunuzdan sözederek karşı çıkabilir.
Ama günümüzde her tür cimnastik pek çok ilgi görüyor.
Çok kimse eğer cimnastik yapmazsa vakitsiz yaşlanacağını biliyor.
Birçoğu Jogging (yavaş tempoda düzenli uyumlu adımlarla koşmak) yaparak ya da ağırlık kaldırarak, daha birçok tür yöntemlerle bedenlerini geliştirmeye çalışıyorlar.
Herkes böylelikle kalbin sağlam, kan dolaşım dizgesinin sağlıklı kalacağını öğrenmiş bulunuyor.
Yarım saatlik bir koşu hiç olmazsa iki bin kez bacak sallamayı gerektirir.
Öyleyse niçin bin kez, hatta beş bin kez sevgiyle gidip gelmeye dudak büküp burun kıvırıyoruz?
İkisi de birbirlerine benziyorlar, ancak ikincisi daha ilginç, çok daha gizemli ve çok daha zevkli.
Eğer eşiniz normal, cinsel istekleri yerinde bir kadınsa sizin yaptığınız bu cinsel egzersizden Jogging yapmanızdan olduğundan çok daha fazla hoşnut kalacak, kıvanç duyacaktır.
6. Sun ustanın herkese ve her duruma uydurulabilen yöntemleri?
Şimdi de Büyük Usta Sun’un önerdiği daha çok yaşlılara ve sağlığı yerinde olmayan, güçten kuvvetten düşmüş olanlara uygun gelecek, öyle pek fazla hareketi gerektirmeyen yöntemlere gelelim.
İşte bunlar Van De Velde’nin inceleyip de yanılgıya düşerek Taocu sevişmenin ancak belirli bir bölümü olduğu hal de Taocu sevişine sandığı yönteme uzaktan benzetilebilir.
Belki de Van De Velde Çinli karakteri konusundaki önyargılarıyla Çinlilere böyle bir uygulamayı yakıştırıyordu.
Çinliler serüveni sevmeyen, sağduyu sahibi, düşünceli, tedbirli kimselerdir.
İşte Çinlilerin kültür mirasının bu iki yanı da eski Taocu sevişme kuramlarında birleştirilmiş, bütünleştirilmiştir.
Sun ustanın Taocu ilkeleri uygulamakta her duruma uyabilen yönteminin, bütünüyle edilgen ve katı (boşalma konusundaki tutumlarında katı) olan Batı’da karezza ya da ‘erkeğin çekimserliği adıyla bilinen yöntemlerden gene de çok farklı olduğu bir gerçektir.
Sun S’sû-Mo is 581 yılında doğdu ve 101 yıl yaşadı.
Yalnız Taocu sevişme alanındaki kuramlarıyla değil, daha pek çok alandaki çalışmalarıyla büyük başarıları olan bir hekimdi.
Onun görüşüne göre bir kimse boşalmadan yüz kez sevişirse pek uzun ömürlü olur.
Onun kuramına göre bir kimsenin Ching’i (er-suyu ya da özü) azalırsa o kimse hasta düşer, tükenince de ölür.
Kuşkusuz Sun bir dogma adamı değildi.
Yüz sevişmeden sözettiği zaman yalnızca genel bir fikir vermeye çalışıyordu.
Kuşkusuz çok kimsenin bu hedefe ulaşamayacağını biliyordu.
Onun için de insanların çoğunluğunun uygulayabileceği daha kolay bir ölçün buldu.
Sun Ssû-Mo’ya göre: “Bir kimse ayda iki kezden, yılda yirmi dört kezden fazla boşalmamayı başarabilirse gene de uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilir.”
“Yeter ki aynı zamanda yediklerine ve bedensel egzersizler yapmaya da dikkat etmiş olsun.”
Bir de şöyle bir ölçü salık veriyordu: “Yirmi yaşında bir erkek her dört günde bir boşalmalıdır. Otuz yaşında bir erkek sekiz günde bir boşalmalıdır. Kırk yaşında bir erkek on günde bir, elli yaşında bir erkek yirmi günde bir boşalmalıdır. Altmış yaşında bir erkek hiç boşalmasa daha iyi olur. Eğer olağanüstü güçlü ve sağlıklı bir kimseyse ayda bir kez boşalabilir.”
Sun hiçbir zaman karezza’da ya da erkeğin çekimserliğinde olduğu gibi sağlıklı, güçlü bir erkeğin kesinkes hiçbir zaman boşalmaması gibi bir öneride bulunmamıştır.
Kitaplarında şöyle yazıyordu: “Güçlü kuvvetli bir adamın çok uzun bir süre kendini tutması zararlı olabilir. Böyle bir kimse eğer çok uzun süre boşatmazsa sivilceler, çıbanlar çıkarabilir.”
Sun S’sû-Mo’nun tek ayrık tuttuğu durum ruhsal bakımdan son derece incelmiş gelişmiş kimselerinkiydi.
Böyle kimselerin belki de bütünüyle boşalmasız bir cinsel yaşamı sürdürebileceklerini düşünüyordu: “Eğer her iki eş de ölümsüzler kadar ruhsal bakımdan incelmiş kimselerse hiç hareket etmeden birleşebilirler. O zaman da Ching uyarılmış olmaz. Aynı zamanda eşler göbeklerinde bir tavuk yumurtası büyüklüğünde bir kırmızı top olduğunu zihinleriyle canlandırarak o bölgede bir duyarlık yoğunlaştırırlar. Son derece hafif olarak gidip gelirler ama aşırı derecede huylanınca hemen geri çekilirler. Yirmi dört saatte eşler bu tür sevişmeyi on iki kez yineleyebilirler. Bu uygulama da insanı uzun ömürlü yapar.”
Sun S’sû-Mo erkekle kadının sevişmeden perhizci bir yaşam sürdürmelerinin her zaman karşısında olmuştur.
Yin / Yang uyumunun ayaraklarından bütünüyle yoksun kalmanın neden olabileceği kötülükler konusunda her zaman uyarılar yapmıştır.
Kitabında şöyle bir söyleşi vardır: Bir hastası: “Daha altmış yaşına erişmemiş bir kimse karşı cinsten bir kimseyle ilişki kurmadan yaşamını sürdürmek istiyor. Bunu yapabileceğini sanıyor musunuz?”
Sun S’sû-Mo: “Hayır! Kadınsız bir erkek uzun yaşamaz. Bir kadının da erkeksiz mutlu bir yaşamı olamaz. Kadınsız bir erkek her zaman bir kadın isteyecek, kadın özlemi çekecektir. Bu özlem de onun ruhunda bezginlik yaratacaktır. Gerçekten bir kadına gerekseme duymazsa bu çok iyi bir şey olur. O zaman uzun yaşayabilir.”
Ama böyle bir kimse pek seyrek çıkar.
Bir kimse belirli aralıklarla boşalma konusunda ki doğal gereksemelerini bastırmaya çalışırsa, Ching’ini koruması çok güç, ama yitirmesi çok kolay olacaktır.
Onu uykusunda yitirecektir ya da sidiğine karışacaktır ya da görüntülerle sevişmek illetine tutulacaktır.
Ching’ini bu yollarla yitirmekse sevişerek yitirmekten yüz kez daha zararlıdır.
BÖLÜM 5
SEVİŞME BİÇİMLERİ
Bir kimse yarım saat ya da daha uzun sevişebilme yeteneğini kazanınca sevişme biçimlerinin sık sık değiştirilmesi son derece önemli olur.
Sevişme, önemsemezlik, özensizlik, aynı durum ve hareketlerin yinelendiği bir tekdüzelik durumuna dönüştürülerek eşlerin birbirinden bıkkınlık duyması önlenmelidir.
Yin / Yang bütünleşmesi sağlık, uzun ömür ruhsal denge ve uyum amacıyla da olsa kıvançla, zevkle, haz duyarak yürütülüp sürdürülmelidir.
1. Dört temel sevişme biçimi ve bunların yirmi altı çeşitlemesi?
Sevişme biçimleri eski Çinlilerin çok önem verdikleri bir konuydu.
Usta Li T’ung Hsüan,T’ung Hsiian Tzu adlı kitapta yalnız sevişme git gel çeşitlerini anlatmakla yetinmiyor aynı zamanda sevişme biçimlerini de ard arda sıralıyor, önce dört temel sevişme biçimiyle başlıyor:
(1) “Tam bütünleşme
(2) Tek boynuzlunun (unicorn) boynuzu
(3) İçtenlikli bağlantı
(4) Güneşlenen balık sonra geleneksel betimleyici terimler kullanarak belli başlı yirmi altı çeşitlemenin tanımına girişiyor.
(ı) İpekböceği koza örüyor; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın iki elinin parmaklarını erkeğin ensesine kenetler, bacaklarım erkeğin arkasına dolayıp ayaklarını birbirleriyle kavuşturur.
(ıı) Ejderhayı tersyüz etmek; (Birinci sevişme biçiminin bir başka çeşitlemesi) erkek sol eliyle kadının ayaklarını kadının göğüslerini aşırtacak kadar yukarı kaldırır, sağ elinin yardımıyla yeşim sapını yeşim kapısından geçirir.
(ııı) İki balık yan yana; (Üçüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi ) yüzyüze ve sıkı sıkı öpüşürken erkek bir eliyle kadının ayaklarından birini alttan kavrar.
(ıv) Sevişen kırlangıçlar; (Birinci sevişme biçiminin bir başka çeşitlemesi) erkek kadının karnı üzerine yüzüstü yatar, bir kolunu boynuna dolarken öbür kolunu belinden geçirir.
(v) Yalıçapkınları birleşiyorlar; (Birinci sevişme biçiminin bir başka çeşitlemesi) kadın sırtüstü yatar ve kendini gevşek bırakır. Erkek dizüstü kadına doğru eğilir ve kadını belinden kavrar.
(vı) Mandarin kazları sarmaşıyorlar; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın yan yatar ve bacaklarını karnına doğru büker bu durumda erkek arkadan girebilir.
(vıı) Uçan kelebekler; (İkinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi)
(vııı) Bir çift uçan ördek; (İkinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek sırtüstü yatar, kadın erkeğin ayaklarına dönük olarak üstüne oturur.
(ıx) Bodur çamlar; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın bacaklarıyla erkeği dolar, her ikisi de iki elleriyle birbirlerini bellerinden kavrarlar.
(x) Sunak yanındaki bambu kamışları; (Bu çeşitleme dört temel sevişme biçiminden hiç birine benzemez) erkek de kadın da yüzyüze ayakta birbirlerine sarmaşır ve öpüşürler.
(xı) Bir çift anka kuşunun dansı; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesiyken sonra ikinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesine dönüşür.)
(xıı) Anka kuşu civcivini kucaklıyor; (Bu tür sevişme kadının iri, erkeğin ufak tefek olduğu çiftler için uygundur)
(xııı) Uçan martılar; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek yatağın yanında durur ve kadına girerken kadının bacaklarını tutar.
(xıv) Sıçrayan yabanıl atlar; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadının ayakları erkeğin omuzlarındadır, böylelikle kadına daha derin girebilir.
(xv) Dörtnal koşan aygır; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın sırtüstü yatar, erkek dizlerini bükerek kadının üstüne oturur, bir eliyle kadını ensesinden kavrarken öteki eliyle ayağını alttan yakalar.
(xvı) Atın toynağı; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın sırtüstü yatar. Erkek yalnız kadının bir ayağını omuzuna koyar, öteki ayak rahatça, doğal durumunda uzatılmış kalır.
(xvıı) Uçan beyaz kaplan; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın yüzü yatağa dönük diz çöker. Erkek de kadının arkasında dizleri üstünde durur ve iki eliyle kadım belinden kavrar.
(xvııı) Ağustos böceği bir dala tutunuyor; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın yüzükoyun yatar, bacaklarını ayırır erkek kadını omuzlarından kavrar ve arkadan girer.
(xıx) Yüzünü ağaca dönmüş keçi; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek bir sandalyeye oturur kadın sırtı erkeğe dönük kendisini belinden kavrayan erkeğin kucağına oturur.
(xx) Yabanıl tavuklar; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi)
(xxı) Kızıl mağarada oynayan anka kuşu; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın sırt üstü yatar her iki ayağını da kendi elleriyle havada tutar.
(xxıı) Bir dev kuş karanlık denizin üstünde yükseklerde uçuyor; (Birinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek kadının yukarı kalkmış bacaklarını kollarının üst bölümüyle bastırırken elleriyle kadını belinden kavrar.
(xxııı) Şarkı söyleyen maymun ağaca asılıyor; (İkinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek sandalyeye oturur gibi yatağın kenarına oturur, kadın ata biner gibi yüzü erkeğin yüzüne dönük erkeğin kucağına oturur ve iki eliyle erkeğe tutunur. Erkek bir eliyle kadını kabaetlerinden kavrarken öbür eliyle yatağa dayanır.
(xxw) Kediyle sıçan aynı delikte; (İkinci sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) erkek arka üstü yatar ve ayaklarını gevşek bırakır. Kadın erkeğin üstüne yapışık olarak yatar bu biçimde erkeğin yeşim sapı iyice derine girer.
(xxv) Bahar sonu eşeği; (Dördüncü sevişme biçiminin bir çeşitlemesi) kadın ayakta dururken ellerini yere değdirince-ye kadar eğilir. Erkek kadının arkasında durur ve kadını belinden kavrar.
(xxvı) Sonbahar köpeği; (Dört temel sevişme biçiminin de dışında bir sevişme biçimi) kadın da erkek de elleri ve ayakları üstünde arka arkaya dururlar kıçlarını birbirine iyice yaslarlar, erkek kafasını daha da eğer. Bir elini yerden kaldırarak yeşim sapını kadının yeşim kapısından içeri sokar.”
2. Herkesin kendisine uyan sevişme biçimini bulması?
Hiç bir kitap her çifte uygun gelecek sevişme biçimlerini belirleyemez.
En iyi kitabın bile bazı iyi örnekler göstermekten daha fazla yapabileceği bir şey yoktur.
Yalnız belki okuyucuya kendisine uyacak sevişme biçimlerini bulmak için sürekli arayış içinde olma düşüncesini aşılayabilir.
Taocu sevişme öğrencisi giderek sevişmeyi daha uzun sürdüreceği için eğer sürekli arayış ve denemeler içinde olmazsa sevişme tekdüze bir alışkanlığa dönüşebilir, çekiciliğini yitirir.
Bunun için her çiftin kendilerine en uygun sevişme biçimini bulmaları son derece önemlidir.
Kendi ya da eşi rahat edememişse çeşitli git gel yöntemlerini uygulayamaz.
Kadınla erkeğin daha ilk yatağa girişlerinde her ikisine de en iyi uyacak sevişme biçimini bulabileceklerini düşünmek gerçekdışı bir varsayımdır.
Deneyimi çok fazla olan erkekle kadın bile ilk kez birlikte sevişirlerken tam olarak uyuşamamış olabilirler.
Birbirlerinin bedenlerine alışmaları on kez ya da daha çok sevişmelerini gerektirebilir.
Hatta ondan sonra bile denemeyi sürdürürlerse giderek daha iyi sevişme biçimleri bulabilirler.
Eski Çinlilere göre daha iyiyi bulmak için sürekli bir arayış içinde olmak başlı başına sevişmeye çeşni katan, sevişmeden duyulan tadı ve esrikliği arttıran bir öğedir.
Hiçbir kitabın belirli bir çifte en uygun gelecek sevişme biçimini gösterememesinin nedeni insanların yapılarının değişik olması, aynı yapıda yaratılmamış olmalarıdır.
Bedenleri eşit yapıda, ölçüde, boyda, ağırlıkta olan cinsel organlarının derinliği, genişliği, uzunluğu, kalınlığı tam olarak eşit olabilecek iki çift bulmak olanaksızdır.
Birçok ünlü seks kitaplarının ilginç sevişme biçimlerinin açıklamasını yaparken bu sevişme biçimlerini her çiftin hayal güçlerini kullanarak kendi gereksemelerine en iyi uyacak bir biçime dönüştürmeleri gereğinden söz etmemeleri üzüntü verici bir eksiktir.
Pek renkli bir biçimde betimlenmiş ve çok güzel etkileyici sözlerle adlandırılmış olması bu sevişme biçimlerini uygulamaya çalışacak çiftleri bunaltmak, sıkıntıya sokmaktan başka bir işe yaramayabilirler.
Pek az sayıda çift bu öğretim kitaplarında örnek insan olarak gösterilmiş çiftlerin tıpkısını yapabilirler.
En iyisi resimlerin ya da betimlerin tıpkısını uygulamaya çalışmaktan vazgeçip her çiftin deneyerek kendilerine uyan sevişme biçimlerini kendilerinin bulmalarıdır.
Bir kitap olsa olsa bir başlangıç olabilir.
Aşağıda kendinize en iyi uyacak çeşitlemeleri nasıl bulabileceğiniz konusunda önerilerle dört temel sevişme biçimi sıralanmaktadır.
Dört temel sevişme biçimi şunlardır:
(1) “Erkek üstte.
(2) Kadın üstte.
(3) Erkek ve kadın yüz yüze yan durum da, erkek sağına kadın soluna dönük ya da tam bunun tersi.
(4) Erkeğin arkadan girişi, hayvanların büyük çoğunluğunun sevişme biçimi budur.”
İnsanlar da rahatça yatakta hem erkek, hem kadın sağ ya da sol tarafına yatmış olarak ya da erkek kadının üstüne yatarak bu biçimde sevişebilirler.
Bu sevişme biçimlerinin sayısız çeşitlemeleri olabilir.
Bir çeşitleme erkek kadından bir baş daha uzunsa pek uygun olabilir, ötekisi aynı boyda erkek ve kadın için daha uygun düşer.
Başka farklılıklar bazı kadınların dölyolunun (vajina) yukarda olmasından doğabilir.
Bütün bu bedenin özelliklerinden doğan farklar sevişme biçimlerini sonsuz sayıda çoğaltabilir.
Örneğin erkeğin sevişme biçiminden bütün şu aşağıdaki sevişme biçimlerini ayrıntılandırabiliriz.
(ı) “Erkek avuçlarına dayanarak kendini kaldırabilir.
(ıı) Erkek dirseklerine dayanarak kendini kaldırabilir.
(ııı) Erkek ellerini ve kollarını eşinin kaba etlerinin alt bölümünü kavramak için kullanabilir.
(ıv) Erkek kadını kalçalarından tutabilir.
(v) Erkek kadını belinden tutabilir.
(vı) Erkek kadını sırtından çevreleyebilir.
(vıı) Erkek kadını omuzlarından kavrayabilir. Sol eli kadının sağ omuzunu yandan kavrarken sağ eli kadının sol omuzunu önden kavrar.
(vııı) Erkek kollarını kadının kollarının altından ve sırtından geçirerek kendini dirsekleri üstünde tutabilir. Böylece ta baştan ayak parmaklarına kadar gövdeleri sıkı sıkıya birbirlerine yapışır, eşlerin aynı boyda olmaları durumunda bu ilginç bir çeşitlemedir. Her girişte erkek hız almak için kadının omuzlarını kendine çeker. Bu sevişme biçimi eşlere yalnız cinsel organlarıyla değil tüm bedenleriyle seviştikleri duygu ve izlenimini verir. Hatta bu çeşitlemenin de çeşitlemeleri vardır. Kadın bacaklarını çeşitli biçimlerde kullanabilir. Bacaklarını birbirlerine yakın tutabilir ya da açık tutabilir, erkeği arkasından çevreleyecek biçimde bacaklarını birbirlerine kenetleyebilir. Bacakların kenetlenmesi nin de pek çok çeşitlemeleri olabilir. Erkeğin belinde kenetleyebilir. Kalçalarının alt bölümünde kenetleyebilir ve bu böyle sürer gider.
(ıx) Eşini kendine sıkı sıkı bitişik tutabilir.
(x) Kol uzaklığında tutabilir, yalnızca kalça hareketleriyle gidip gelmeyi sürdürür.
(xı) Kadın bacaklarını bitişik ve düz tutabilir.
(xıı) Kadın bacaklarım adamakıllı açabilir özellikle bu duruş oldukça derin dölyolu (vajina) olan kadınla kamışı orta büyüklükte olan erkekler için uygundur.
(xııı) Kadının bacaklarını omuzuna koyabilir. Bu çeşitleme çok derine girmeyi sağlar ve bazı kadınları son derece huylandırıp zevklendirir. Bazı kadınlar böylesine derin bir girişe ancak birkaç kez gidip gelme süresince dayanabilirler. Bazıları da dölyolları derin olmadığı için hiç dayanamazlar ve böyle bir giriş canlarını yakabilir.”
Birçok erkekler bu çeşitlemeden her derin girişte erbezi torbaları kadının kaba etlerine değdiği için çok değişik bir zevk duyarlar. Bu açıklamalar kadınla erkeğin sevişme biçimlerinde uygulaya bilecekleri sayısız çeşitlemeler konusunda bir fikir verebilir.
Bundan da öte, burada sıralananlar gibi önerileri izlemekle ve bunlarla yetinmekle kalmayıp eşinizle birlikte içinizden geldiğince yeni yeni şeyler bulmaya çalışmak yeni yeni denemelere girişmek konusunda sizi yüreklendirebilir, eşinizle sizin özel beden yapılarınıza ve aynı zamanda sizin kişisel zevk ve seçimlerinize daha iyi uyacak sevişme biçimleri bulabilirsiniz.
3. Biçim değiştirme?
Bir erkek sevişme süresini uzatmada ustalaşınca sevişmenin akışını bozmadan bir sevişme biçiminden ötekine kolaylıkla geçebilmeyi de öğrenmelidir.
Örneğin erkeğin üstte olduğu bir sevişme biçiminden yana yatarak kendini ve eşini, kadınla erkeğin yanyana olduğu sevişme biçimine geçirebilir.
Bu da sayısız çeşitlemeleri olan bir temel sevişme biçimidir.
Bir örnek olarak oldukça ilginç bir çeşitleme: Erkek kadını sağ kalçasının bele yakın bölümünden tutar ve git gel hareketlerine hız yermek için ileri geri oynatır, öbür yandan kadın sağ bacağını erkeğin sol kolunun üstünden aşırtır.
Biraz yaratıcı zekânızı kullanarak yalnız bu çeşitlemeden bile sayısız çeşitlemeler üretebilirsiniz, örneğin erkekle kadının birbirlerine sarılma biçimleri, birbirlerine ne kadar yakın ya da uzak durdukları, kadının bacaklarını ayırış biçimleri ve bu böyle sürer gider.
4. Kadın üstte?
Yan yana sevişme biçiminden şöyle bir çabuk, yumuşak yuvarlanmayla kadının üstte olduğu biçime geçilebilir.
Geniş bir yatakta ya da yere serilmiş bir şilte üzerinde bu geçiş kolaylıkla olur.
Ama çevik çiftler daha dar yerlerde de bunu yapmayı başarabilirler.
Gerçekten denenmeye değecek bir şey bu geçiş...
Çünkü bunun sonucunda elde edilecek iki ayrı yarar vardır. Bunlardan biri, utangaç ve deneyimsiz bir kadın, kadının üstteki sevişme biçiminde ilk adımı atmakta çekingen ve isteksiz olabilir.
Böyle çabuk bir yuvarlanma kadını kolayca ve doğal bir biçimde, utangaçlığı kararını etkileyecek zaman bulamadan bu duruşa geçirebilir.
Bir kez kendini böyle üstte bulunca bu duruşu gerçekten çok sevdiğine karar verebilir, öteki yarara gelince, bu sevişme biçimini gerekli yapan bazı fiziksel nedenler de olabilir.
Bazı kadınlar ancak bu sevişme biçiminde orgazma ulaşabilirler.
Kadının üstte duruşunda kadın çok daha etkili bir rol almış olur, gidip gelme konusunda kendisini en çok zevklendirecek, huylandıracak yöntemi ve açıyı seçebilir.
Daha önce hiç orgazma ulaşmamış kadınların bu duruşta orgazma ulaştıkları saptanmıştır.
5. Kadın üstte olduğu sevişme biçiminin üstünlükleri?
Kadının üstte olduğu sevişme biçiminin erkekler için de, özellikle yaşlı ya da fazla güçlü olmayan erkeklerle genç ve canlı eşleri söz konusu olunca bazı yararları vardır.
Bu sevişme biçiminin hemen her türünde gidip gelme hızını kadın sağlar, erkek-kendini gevşek bırakıp keyfine bakar.
Buna ek olarak birçok erkek bu sevişme biçiminde boşalmayı daha uzun süre denetim altında tutabilir.
Bunun yanında “çabuk yuvarlanma” yöntemini kullanarak erkek sevişme biçimini değiştirmek için kamışını çıkarmak zorunluğunda kalmaz.
Bir kez döl-yolunun ılık ortamından çıkınca ya da git gel durdurulunca sertliğini yitirme eğiliminde olan erkekler için bu “çabuk yuvarlanma” yöntemi büyük kolaylıktır.
6. Kadın üstte sevişme biçiminin çeşitlemeleri?
Genel kanı kadının üstteki sevişme biçiminin kadının ata biner gibi erkeğinin üstüne çıktığı duruş olduğudur.
Kuşkusuz çeşitlemelerden biri budur ve bu çeşitlemeden hoşlanan da pek çok kimse vardır.
Başka bir çeşitleme kadının boylu boyunca erkeğinin üzerine uzanması ve dudaklarını birleştirmesidir.
Bacaklarını adamakıllı ayırabileceği gibi sıkı sıkı bitişik de tutabilir.
Kadının sürekli dizlerinin üstünde durmasıyla karşılaştırılınca bu uygulama rahatlatıcı bir değişiklik olabilir, kadın kendini yavaş ve yuvarlak hareketlerle bir sağa bir sola döndürebilir ve bu hareketleri yaparken göbeğini ve göğüslerini erkeğinkilerle sıkı sıkı bitişik durumda tutabilir ya da ağa yakalanmış balık gibi çabuk kısa git gel hareketleri yapabilir.
Pekçok kadına bu hareketler son derece gıcıklıyıcı ve kışkırtıcı gelir.
Aslına bakılacak olursa bunlar bir git gel hareketi de değildir. Çünkü kamış da dölyolu da hep birbirleriyle olan sıkı sıkı ve derinlemesine yapışık durumlarını sürdürürler.
Kadının böyle boylu boyunca erkeğinin üstüne yüzükoyun yatma biçiminin bir yararı daha vardır, eğer gerçekten güzelse erkek kadının güzel kalçalarının ve kabaetlerinin elleriyle ve kollarıyla iyice keşfini ve değerlendirmesini yapabilir.
Beğenisini açıklamaktan da hiçbir zaman çekinmemelidir. Herkesçe bilinen kadının ata biner biçimde erkeğin üstüne oturduğu durumdan kadının tam ters erkeğin ayakları doğrultusuna dönmesi de bir başka heyecan kamçılayıcı çeşitlemedir.
Eğer kadının organının, dölyolu (vajina) girişi çok yukardaysa, ya da kadın çok iri kıyımsa ya da kadının deneyimi çok azsa kadının üstteki sevişme biçimi bazı sorunlar çıkartabilir.
O zaman da kadın üstteyken çok canlı çok hareketli olamaz.
İşte bütün bu durumlarda erkek kadının git gel hareketlerini yarı yolda karşılayıp yardımcı olabilir ya da kadını omuzlarından tutarak aşağı yukarı hareketlerini yönlendirebilir.
Aynı şekilde ister göğüslerine yakın bölgeden, ister kalçalarının alt bölümünden olsun, kadını belinden de tutabilir.
Kuşkusuz bu kadının boyuna göre erkeğin en rahat biçimde kadına aşağı yukarı hareket verebileceği duruma göre değişebilir.
7. Arkadan giriş?
Dördüncü temel sevişme biçimi olan arkadan girişin de öteki temel sevişme biçimlerinin olduğu kadar çeşitlemeleri vardır:
(1) “Erkekle kadın yan durumda yatakta yatarlar.
(2) Erkek kadının üstündedir.
(3) Kadın dizlerinin üstünde yatağa abanır, erkek döşeme üstünde durur.
(4) Erkekle kadın bir sandalyede kucak kucağa otururlar.
(5) Kadın herhangi bir şeye yaslanır. Yaslandığı şey bir eşya, bir ağaç ya da bir duvar olabilir. Erkek ayakta durarak kadınla birleşir.”
Bu beş sevişme çeşitlemesinde de aşılması gerekli bir sorun vardır.
Eğer kadın klitoris’ten (bızır) uyarılarak orgazma ulaşmaya alışmışsa ya kendi ya da erkeğin parmağıyla klitoris’in uyarılması gerekecektir.
8. Başarının anahtarı içinde olmaktır?
Denemeleri sürdürerek arayış sevişine alanında başarıya ulaşmanın tek sihirli anahtarı her çiftin hiçbir baskı ya da utangaçlık duygusuna izin vermeyen bir arayış içinde denemelerini sürdürmeleridir.
Çiftlerden birinin aklına gelen yenilikler, yenilik önerileri ötekini şaşkınlığa düşürmemeleridir.
Her gün aynı biçimde sevişmek, her öğünde ekmekle süt yemeye benzetilebilir, insan kısa sürede hiçbir şekilde hayal gücünün yardımıyla iştahını etkilemeyen böyle bir yemek düzeninden bıkkınlık duyacaktır.
Sevişme biçimlerinin sevişmenin tadı tuzu, çeşnisi olduğu söylendiği zaman konu hiç de abartılmış olmaz.
Eğer bu sayısız çeşitlemeler olmazsa sevişme coşkudan, esriklikten çok şey yitirir.
BÖLÜM 6
CİNSEL İSTEĞİ KIŞKIRTICI ÖPÜŞME VE TAOCULUK
Öpüşme konusunda Çinlilerle ilgili bir takım uydurmalar, yakıştırmalar vardır.
Pek çok Batılı kesin olarak Çinlilerin öpüşmediklerine inanırlar.
Şu var ki bu inanışların gerçekle hiçbir ilişkisi yoktur. Çinliler Fransızların ya da Amerikalıların yaptığı gibi sokakta selamlaşmak için birbirlerini ağızdan ya da yanaktan gagalamazlar ama sözünü ettiğimiz öpüşmeyle bu konunun hiçbir ilişkisi yoktur.
Kardeşçe yanağa kondurulan bir öpücükle, derin, tutkulu ve dudaklar ve dil aracılığıyla yapılan sözsüz bir sevişme çağrısı arasında dünyalar kadar fark vardır.
Çinlilerin öpüşmedikleri konusundaki inanışın nereden çıktığını kestirmek güçtür.
Hatta tüm yaşamını cinsellikle ilgili araştırmalarla geçirmiş olan Van De Velde’nin bile bu yanlış kanıyı paylaştığı anlaşılıyor.
“İdeal Evlilik” adlı yapıtında, “Çinliler, Japonlar ve Çin Hindi’nin halkları bizim anladığımız anlamda öpüşmezler, ağızlar birleştirileceğine burunlar yaklaştırılarak duyarlıkla nefes içeri çekilir” diye yazmıştır.
Bu iddianın Japonlar ve Çin Hindi’nin halkları bakımından ne derece doğru olduğunu bilemem ama kesinlikle Çinlilerin öpüşme yönteminin bu olmadığını biliyorum. Belki Çinlilerin herkesin yanında bebeklerini koklayarak sevmek gibi bir alışkanlıkları olmasından Van De Velde böyle yanlış bir izlenim edinmiş olabilir.
Çinliler bebekleri koklamayı pek severler ve bakımlı bebeklerin kendilerine özgü pek hoş bir kokuları vardır. Anlaşılıyor ki Van De Velde’nin herkesin önünde yapılan görebildiği tek öpüşme biçimi budur.
Çinliler öpüşürler, ancak bunu pek gizli bir şey olarak kabul ederler ve herkesin önünde öpüşmeleri çok az rastlanılan bir olaydır.
Bugün Batı’da öpüşmenin hatta en tutkulu öpüşmenin bile hiçbir çekingenlik duyulmadan herkesin önünde yapılmasına karşın Çinlilerin herkesin önünde kendilerini tuttukları söylenebilir.
Belki konu budur.
Yoksa cinsel isteği kışkırtıcı öpüşmeyi Çinliler, cinsel birleşmenin çok önemli ayırtılmaz bir parçası olarak kabul etmişlerdir.
1. Yin özü?
Taocu sevişme ustası Wu Hsien, “Üç Doruğun Ürettiği Tanrı İçkisi” adlı yapıtında cinsel isteği kışkırtıcı, tutkulu öpüşmeye çok ayrıntılı, önemli bir yer vermiştir.
Bu doruklar Taocu felsefenin temeli olan Yin Yang uyumunu sağlayıcı bir öz üretirler.
(1) En yukarda ki kızıl lotus doruğu’dur (dudaklar.)
Onun ürettiği tanrı içkisi “Yeşim Kaynağı” kadının dilinin altındaki iki oyuktan gelir.
Eğer erkek diliyle kadının dilinin altını uyarırsa bu öz, haznesinden dışarı fışkırır.
Görünümü saydamdır ve erkekler için çok yararlıdır.
(2) Onun altında ki “ikiz doruklar”dır (memeler.)
Onun ürettiği tanrı içkisi “Beyaz Kar” meme uçlarından gelir, rengi beyaz tadı tatlıdır.
Bu özden içmek yalnız erkekler için değil hatta kadınlar için daha da yararlıdır.
Kadınların kan dolaşımını güçlendirir, adet dönemlerini düzene koyar, bedenini de ruhunu da dinginleştirir, mutluluk ve erinç verir.
Hem “Çiçekli Haznesi”nde (ağzı), hem de “karanlık kapısı”nda ki (kadınlık organı) salgı üretimini çoğaltır.
Hiç çocuk doğurmamış ve göğüsleri süt yapmamış kadınlar için bu özün yararı da ha da büyüktür.
(3) En alttakinin adı “Mor Mantar Doruğu” ya da “Beyaz Kaplan İni” ya da “Karanlık Kapı”dır (kadınlık organı.) Onun ürettiği tanrı içkisi “Mehtap Çiçeği”dir.
Bu içki yin sarayında (döl yatağı) güvenli bir biçimde saklanır.
Bu öz son derece kaygandır ama Yin sarayının kapısı hemen her zaman kapalıdır.
Ancak kadın yüzü ateşlenip sesi fısıltıya dönüşene kadar isteklendirildiği zaman açılır ve o zaman tanrı içkisi dışarı akar.
İşte o zaman yeşim sapı iki üç santim geri çekilmeli ama gidip gelme sürdürülmelidir, bir yandan da kadın ya ağızdan öpülmeli ya da meme uçları emilmelidir.
Üç doruğun ürettiği tanrı içkileri bunlardır.
Taocu sevişmeyi bilen kimse tutkusunun tutsağı olmadan, tutkusunun elinde bilinçsiz bir oyuncak olmadan, tüm nazlara duyarlıdır.
Taocu sevişmeyi uygulayan çift boğazlarına kadar şehvete gömülmüşlerdir.
Ama bu dünyalıların bildiği şehvet değildir.
Onun için de boğulmadan ondan yararlanmasını bilirler.
2. Öpüşme ve cinsellik organlarının ağızla uyarılması?
Tüm eski Taocu sevişme kitaplarının ısrarla üzerine vurgu yaptığı konu cinsel isteği kışkırtıcı, derinlemesine öpüşmenin ne derece önemli olduğudur.
Bu kitaplar sıralamada böyle bir öpüşmeyi cinsel birleşmeden hemen sonraya koyuyorlardı.
Bu tür öpüşmede de tıpkı cinsel birleşmede olduğu gibi kadın da, erkek de Yin Yang uyumundan yararlanırlar. Kadınların da erkeklerin de öpüşmek hoşlarına gittiğine göre her fırsatta, her olanak buldukça, niçin bol bol öpüşmesinler?
Böyle yaparak birbirlerinin özlerinden de doya doya içmiş olurlar.
Yeşim özünden -yani tükrük- içmenin Yin Yang uyumu bakımından yaşamsal önemi vardır.
Cunnilingus ve Fellatio, ya da ağız yoluyla kadının da erkeğin de cinsel organlarının uyarılması, kadının da erkeğin de cinsel isteklerini kışkırtmakta son derece etkilidir.
Yalnız şu var ki, erkeklerin denetimi elden kaçırmaması, bu uyarının boşalmaya yol açmaması için çok dikkatli olmaları gerekmektedir.
Bir kadının başarılı bir biçimde erkeklik organını uyarması için (fellatio) ağzını gevşek tutmayı öğrenmiş olması gereklidir.
Eğer kadın ağzıyla çok sert ve hırpalayıcı hareketler yaparsa, eğer dilini dişlerine kalkan yapmayı bilmezse oradan tanrının içkisinden içeceğine Yü Heng’i incitebilir. Bazı kadınlar klitoris’in (bızır) dişlenmesinden hoşlana bilirler ama şaka yollu da olsa kamışlarının ısırılmasından hoşlanan erkek eğer çıkarsa, pek az çıkar.
Kadın organının ağız yoluyla uyarılmasının (cunnilingus) hiçbir sakıncası yoktur, kadınların büyük çoğunluğu da bundan büyük bir haz duyarlar.
3. Öpüşmenin yararları?
Gövdenin ayrı ayrı her yerinin nasıl öpülmesi gerektiğinin öğrenilmesi basit olmakla birlikte önemli bir konudur. Basittir, çünkü öpüşmede üstesinden gelinmesi gerekli erken boşalma gibi, cinsel güçsüzlük gibi, kadın organının salgı yapmaması gibi engeller yoktur.
Bir tek ruhbilimsel engel vardır.
Çok kimsenin kafasında öpüşme adet yerini bulsun diye karşısındakini maç diye öpmekten öte bir şey değildir. Onlar öpüşmenin bu türüyle ötekisi arasında bir ayırım yapmazlar.
Oysa esin dolu derin şehvetli bir öpüşmeyle birbirlerine mikrop bulaştırmayacak biçimde sadece dudakların birbirinin üstüne bastırıldığı keyifsiz bir öpüşme arasında dünyalar kadar fark vardır.
Birisinde yer yerinden oynar, öylesine yerinden oynar ki bazı kadınlar böyle coşkulu bir öpüşmede orgazma ulaşabilirler ötekinde öyle fazla üzerinde durulacak bir şey olmaz.
Tutkulu bir öpüşme hatta öyle sıradan bir cinsel birleşmeden bile daha doyurucu olabilir bazen.
Kadının da erkeğin de öpüşmeden en fazla zevk alıp yararlanabilmesi için dudakların, dilin ve ağzın nasıl kullanılacağının öğrenilmesi gereklidir.
Havelock El-Lis’in dediği gibi: Dudaklarımız deriyle mukaza zarı arasında son derece duyarlı bir sınır bölgesidir.
Birçok bakımdan kadınlık organı -dölyolu (vajina) girişine benzetilebilir.
Şu farkla ki dilin canlı ve etkili hareketlerinin katkısıyla duyarlılığı da ha da arttırılmış güçlendirilmiş olarak daha başka bir deyişle dudaklarda ve dilde kadınlık organı ve kamışın özelliklerini içeren cinsel duyarlılığın yoğun olduğu organlara sahip bulunuyoruz.
Buna karşın bu organlarda kamışın ve dölyolunun (vajina) kusurlarından hiçbirisi yoktur.
Kamışı da kadınlık organını da büyük ölçüde istencin etkinliği dışında ki kaslar denetir.
Buna karşın dudakları ve dili istencin etkin olduğu kaslar denetir.
Bundan çıkan sonuç şudur: İstediğimiz kadar çok, istediğimiz kadar uzun, hatta yorgun düşsek bile -nefessiz kalana dek- öpüşebiliriz.
Aynı denetimi cinsel organlarımızda sürdüremeyiz.
Taocu sevişmede ustalaşmış bir kimse bile çok yorgun olduğu zaman sertleşmede güçlükle karşılaşabilir.
Gene büyük bir üzüntü içinde olan bir erkekle kadın da sevişmede buna benzer güçlüklerle karşılaşabilirler.
Oysa son derece bitkin bir erkekle kadın cinsel organları işlevlerini göremez duruma düştükten sonra da dudaklarıyla ve dilleriyle sevişmeyi sürdürebilirler.
4. Meme uçlarının öpülmesi?
Genel kanı meme uçlarının öpülmesinin hemen her kadını cinsel birleşmeye hazırlayacağıdır.
Oysa uygulamada bu kanı her zaman doğrulanmaz, kadından kadına tepkiler büyük değişiklikler gösterir. Kadınların meme uçları hemen hemen bütün bütün duyarsızken başka kadınların ki öylesine duyarlıdır ki memelerinin okşanması onları orgazma ulaştırmaya yetebilir.
Kadınların büyük çoğunluğu memelerinin emilmesinden hoşlanırken bundan nefret eden bir azınlık da yok değildir. Erkek öncelikle kadının bu konuda ki tepkilerini öğrenmeye çalışmalıdır.
Çünkü memelerin emilmesi hem erkek, hem kadın için sağlığa çok yararlıdır.
Elbet erkek kadının göğüslerini hoyratça hırpalamaktan kaçınmalıdır.
Kısa zamanda kadınların büyük çoğunluğunun göğüsleriyle cinsel organları arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu anlayacaktır.
İki meme ucunun ya öperek ya emerek ya okşayarak uyarılması kadınların büyük çoğunluğunun cinsel organlarında büyük haz duymalarına ve dölyolunun (vajina) bol miktarda salgı yapıp sulanmasına yol açacaktır.
Bununla birlikte kadınların birçoğunda da sanki böyle bir bağlantı yokmuş gibidir.
Oldukça tuhaf görünebilir ama kadının göğüslerinin büyüklüğü ve güzelliğiyle kadının göğüslerinin öpülüp emilip yalanmasından hoşlanması arasında hiçbir ilinti yoktur.
Eğer erkek sabırlı ve yeteri kadar becerikliyse bu görünürdeki duyarsızlık, bağlantısızlık özenli ve düzenli olarak aralıksız emilme ve okşanma sonucunda çok kez birkaç ay içinde giderilebilir ve kadının duyarlığı uyandırılabilir.
Sinirsel bağlantılar her zaman yerindedir.
Onların uyanmamış olmalarının nedeni yeterince uyarılmamış olmalarından başka bir şey değildir.
5. Cinsel isteğin kışkıtıcı öpüşmenin geliştirilmesi?
Her şeyden önce ağız ve yüz kasları gevşek bırakılmalıdır. Ağzın ve dilin gevşetilmesi şehvetle öpüşebilmenin ön koşuludur.
Çünkü ancak böyle bir gevşeme olabilirse erkek eşinin ağzıyla ve diliyle daha yaygın ve zevkli bir dokunum ilişkisi kurmuş olabilir.
Gergin sıkılmış bir ağız yalnız duyarlığının büyük bölümünü yitirmekle kalmaz bir yandan da eşinin dudaklarıyla kendi dudaklarını sıkı sıkı birleştiremeyeceği için arada boşluklar kalır.
Böyle olunca da arada kalan boşluklar yüzünden tam dokunum sağlanamadığı için öpüşme kışkırtıcılığından, uyarıcılığından çok şey yitirmiş olur.
Eğer anımsayabilirseniz ağızlar ne kadar bütünleşir ve öpüşme ne kadar derinleşirse öpüşmeden alınan haz o kadar yoğunluk kazanır.
Anımsaya bileceğiniz ikinci bir nokta şehvetli bir öpüşmenin bütün duyuların katılımını gerektirmesidir: Dokunum, koku, tad alma, hatta işitme...
Bunun için de bedensel sağlığınızı korumaya ve temizliğe son derece dikkat etmelisiniz.
Örneğin kötü bir nefes kokusu karşıda ki için dayanılmaz derecede rahatsız edici olabilir.
Böyle bir koku genellikle ağzınızda, sinüs’lerde ya da sindirim dizgenizde bir bozukluğun göstergesidir.
Koku gidericiler kullanarak ya da ağzınızı yıkayarak bunları yüzeysel olarak gidermeye çalışacağınıza bunları doğru dürüst sağaltmak için gerekli önlemleri almalısınız, özellikle sevişme girişiminde bulunmadan önce tertemiz olduğunuzdan kesinlikle emin olmalısınız.
Yatak arkadaşınız aynı yemeklerden yememişse baharlı yemeklerden kalan o keskin kokular rahatsızlık verici olabilir.
Bunun gibi alkollü içki ve sigara kullanmayanlara da bunların kokuları tiksinti verebilir.
Bütün bunlar çok önemlidir.
Çünkü derin ve şehvetli öpüşmede eşler birbirlerinin dudaklarından ve dillerinden içmelidirler.
Bu yolla da birbirlerini sınamış olurlar.
Eğer birinin tükrüğü ötekine tiksinti veriyorsa o zaman başta sandıkları kadar birbirlerine uygun çiftler olmadıkları ve kendilerine daha çekici gelecek bir başka eş aramaları gerektiğini düşünmelidirler.
Hiç sakınmadan birbirlerinin tükrüklerinin zevkine varamayan bir çift için doyurucu bir şehvetli öpüşme ilişkisi kurmak olanaksızdır.
Böyle bir ilişki olmadıkça da sevişmenin önemli bir bölümü eksik kalacaktır.
Buraya kadar dişlerden hiç söz etmedik ama dişlerin de şehvetle öpüşmede önemli bir işlevi vardır.
Arada bir eşinizin dudaklarını ya da dilini dişleyebilirsiniz. Tabii canını acıtmadan...
Yalnız gerçek mazohistler acı çekmekten zevk duyarlar. Kulak memelerinin boynun ya da omuzların dişlenmesi ya da ısırılması gerçekten çok etkileyicidir.
Pek çok kadın ve pek çok erkek özellikle cinsel birleşme sırasında böyle ısırılmaktan son derece zevk alırlar.
BÖLÜM 7
TAOCU SEVİŞMENİN GELİŞMESİ VE GERİLEYİŞİ
1. Kadının doyum sağlanmasına verilen önem?
Taocu sevişme varlığını büyük oranda eski Çinlilerin sevişmede erkek kadar kadını da doyuma ulaştırma isteğine borçludur.
Bundan binlerce yıl önce Taocu sevişmenin kuralları belirlendiği zaman insanların evren görüşü bunu gerektiriyordu.
O zamanlar Taocu sevişme Yin ve Yang Taosu ya da Yin Yang’ın bütünleştirilmesi adıyla biliniyordu.
Adından da anlaşıldığı gibi amaç erkekle kadının uyumunu sağlamaktı.
Yin ve Yang’ın uyumunun tam olabilmesi için erkeğin kadınını tam olarak doyuma ulaştırması gerekiyordu.
Bu konuya ne derece önem verildiği İmparator Huang Ti’yle danışmanı Su Nü arasında geçen kadının sevişme sırasında ki tepkilerinin nasıl yorumlanması gerektiğiyle ilgili söyleşilerinden anlaşılmaktadır.
Bu söyleşilerin bir bölümünde Su Nü erkeğin yaklaşımlarına karşı kadının gösterdiği beş temel tepkiyi anlatmaktadır:
(1) Eğer kadın erkeği istiyorsa erkek kadının nefes alış verişlerinde bir değişim olduğunu gözlemleyebilir.
(2) Eğer kadın birleşmeye hazırsa burun delikleri açılır, ağzını aralar.
(3) Eğer kadın Yin selinin boşalmasını (orgazm olmak) istiyorsa gövdesi sarsılır ve erkeği sıkı sıkı tutar.
(4) Eğer tam olarak doyuma ulaşmak isteği içinde kıvranıyorsa kadını adamakıllı ter basar.
(5) Eğer kadın bütünüyle doymuşsa gövdesi iyice yayılır kolları bacakları gevşemiş bir durumda boylu boyunca serilir, derin uykudaymışçasına gözleri kapanır.
Gene aşağıdaki on ayrıntılı gösterge kadının tepkilerinin ve erkeğin kendisini mutlu etmesi için beklentilerinin neler olduğunun belirtileridir. On gösterge şunlardır:
(a) Kadın iki eliyle erkeği sıkı sıkı tutar bundan kadının erkekle daha sıkı dokunum ilişkisi içinde olmayı istediği anlaşılır.
(b) Kadın bacaklarını havaya kaldırır, bundan kadının bızırına (klitoris) daha yakın bir sürtüşme ilişkisi istediği çıkarsanabilir.
(c) Kadın karnını şişirir bundan kadının daha sığ gidip gelmeler istediği sonucuna varılabilir.
(d) Eğer kalçalarını, butlarını oynatıyorsa bundan kadının son derece zevk aldığı anlaşılır.
(e) Eğer ayaklarını erkeği kendine çekmek için çengel gibi kullanıyorsa bundan kadının daha derin git gel istediği anlaşılır.
(f) Kadının bacaklarını erkeğin arkasına dolaması daha fazla istediğinin göstergesidir.
(g) Bir bu yana bir öbür yana çalkalanıyorsa bu bir sağ yönden bir sol yönden gelen derin gidip gelmelere istekli olduğunun göstergesidir.
(h) Kadın gövdesini yükselterek erkeğe olan yakınlaşmasını arttırmaya çalışıyorsa bundan kadının çok büyük zevk duyduğu anlaşılır.
(j) Kadının organı iyice sulanırsa Yin seli gelmiş demektir. Erkek kendi de kadının mutlandığını görebilir.
Han soyu döneminde (İÖ 206-İS 219) yaşamış olan Taocu sevişme ustası Wu Hsien gene kadının isteğinin çoğaldığının belirtisi olan şu göstergeleri sıralıyor:
(ı) Kadının solukları sıklaşmış, sesinde denetleyemediği bir titrem başlamıştır.
(ıı) Kadın gözlerini kapamış, burun delikleri açılmıştır, konuşacak gücü kalmamıştır.
(ııı) Gözleri erkeğine takılıp kalmıştır.
(ıv) Kulakları ve yüzü kızarmıştır ama dilinin ucu hafifçe soğumuştur.
(v) Elleri ve karnı sıcaktır. Sözleri anlaşılmaz bir mırıltıya dönüşmüştür.
(vı) Yüzünde büyülenmiş gibi bir görünüm vardır. Gövdesiyle kolları bacakları pelte gibi yayılmıştır.
(vıı) Dilinin altında tükrüğü kurumuştur, gövdesiyle sıkı sıkı erkeğine değmektedir.
(vııı) Kadın organının damar gibi attığı farkedilmektedir ve adamakıllı salgı yapmıştır.
Wu Hsieni’n bütün bunlara ekleyecek bir uyarısı vardır: Bütün bunlar kadının istekliliğinin genel göstergeleridir. Bununla birlikte erkek durumu denetlemeli cinsel birleşmeden yararlanmak için gereksiz yere acele etmemelidir.
Çok yakın zamanlara kadar kadının doyum sağlamasının önemliliği konusu devrimci bir konuydu ve bu konunun öneminin benimsenmesi gerçek bir “Cinsel Devrimi” gerektirdi.
Oysa eski Çin’de bu konu Taocu felsefenin temel taşı sayılmıştı.
Belki de ilk kez Taocu sevişme kuralları oluşturulduğu zaman Çin toplumu anaerkil düzenden henüz ataerkil düzene dönüşme aşamasındaydı ve kadının toplumsal durumu erkeğinkiyle hemen hemen eşit düzeydeydi.
Bir örnek olarak o dönemde yaşamış olan İmparator Huang Ti’nin dört danışmanından üçünün kadın olduğu gösterilebilir.
Belki de en eski Taocu sevişme metinlerinde çiftlerin uyum içinde doyum sağlamalarının önemi ve cinsel ilişkide eşitlik üzerinde ısrarla durulmasının nedenini buna bağlayabiliriz.
2. Han soyu?
Aradan pek çok yüzyıl geçtikten sonra han soyu döneminde bu denge bozuldu.
Erkek giderek siyasal, toplumsal ve cinsel bakımdan daha ayrıcalıklı bir durum elde etti ve kadın erkek eşitliği yok oldu.
O zamanlar Taocu sevişme aşağıda ki adlarla tanıtılmaya başladı.
Yin ve Yang işi Yin Taosu Yin ve Yang tekniği içerlek odanın tekniği ilk kez bu dönemde teknik sözcüğünün kullanılmaya başlamış olması, üzerinde durulacak bir noktadır.
Bunun anlamı asıl özgün Taocu felsefenin ilkelerinin bir tekniğe indirgenmiş olmasıdır.
“Yin Taosu” terimi bile değişik bir anlamda kullanılmıştır. Bu dönemde değişik yazarların elinden çıkmış bununla birlikte hepsi “Yin Taosu” adını taşıyan çok sayıda kitap vardır.
Bu kitapların kadın açısından Taocu sevişmeyi inceleme konusu yaptıkları sanılabilir.
Oysa gerçekte bu kitaplar yalnız ve yalnız erkekler içindir ve konuları da erkeklerin kadınları ya da “Yin’i” nasıl kendi yararlan için kullanabilecekleriyle ilgilidir.
Konuya salt erkeklerin gözüyle bakılmıştır.
Kadınlar erkeklerin yararlanacağı ya da zevkleri için kullanacakları bir zevk aracı gibi ele alınmaktadır.
Sevişme konusu da bütün öteki konularda olduğu gibi salt erkeklerin yararı göz önünde tutularak erkeklerin üstünlük övüncünü arttırmak, kendini beğenmişliklerine destek yapmak ve kadının rolünü yalnızca erkeğin bu üstün durumunu daha da belirginleştirmek olarak düşünülmüştür.
Ne var ki, uygulama söz konusu olunca durum gözüktüğü kadar kötü değildi.
Toplumsal açıdan kadının durumu kötüleşiyordu ama bir yandan da eski Taocu ilkeler varlıklarını sürdürüyorlardı. Yazarlar ve Taocu sevişme ustaları kadının doyum sağlamasının ne denli önemli olduğu konusuna sürekli vurgu yapmaktan vazgeçmemişlerdi.
Kadının istekli katılımı olmadan bir erkeğin sevişmeden gerçek bir kıvanç duyamayacağını belirtmekten geri durmuyorlardı.
Kronhausen’ler doğulu aşk sanatı konusunda yapmış oldukları araştırmalarda bu konuya ilginç bir yorum getirdiler, kadının sevişmedeki rolü konusunda Japonlar’la Çinlilerin tutumları arasındaki farklılık üzerinde durdular: Japon erotik resimleriyle çinlilerinkileri karşılaştırdığımız zaman dikkatimizi çeken bir başka farklılık bu iki ulusun cinsel davranışlarındaki benzemeyen yanlan da belirginleştirmekteydi.
Çin erotik sanatında sık sık, kendisiyle sevişmeyi kabul etmesi için kadına yalvarıp yakaran erkekleri temsil eden resimlere rastlanmaktadır.
Buna karşın Japon resimlerinde kadının çekingenliği ve direnci erkeğin saldırgan tutumuyla kolayca yenilgiye uğratılmaktadır.
Çok kez bu erkek saldırganlığı zorla cinsel birleşmede bulunmak noktasına kadar götürülmektedir.
Oysa zor kullanımı Çin sevişme sanatında çok az rastlanan bir olaydır.
Kesinlikle, Taocu çinli yatak arkadaşıyla uyum sağlamadıkça sevişmeden beklediği yaran sağlayamayacağı inancındadır.
Han soyu döneminde yazılmış “Yin Taosu” el yazmalarından hiçbirisi günümüze ulaşamamıştır.
Ama dördüncü yüzyılda yaşamış Taocu sevişme ustası Pao Pu Tzu’nun (Çok ünlü simyacı Ko Hung) el yazmaları bugün elimizdedir.
Pao Pu şöyle yazmıştı: Dünyanın en iyi ilaçları da en iyi yiyecekleri de eğer Taocu sevişmeyi bilmiyor ve Taocu sevişmeye inanmıyorsanız size yardımcı olamaz.
Eski çağlarda yaşamış Hsüan Nü De Su Nü de (İmparator Huang Ti’nin iki kadın danışmanı) bir kadınla erkeğin birleşmesiyle, suyla ateşin bir araya gelmesi arasında bir benzeşme kurmaya çalışmışlardı.
Su da ateş de öldürür ama bir yandan da yaşatır, öldürmesi ya da yaşatması o kimsenin Taoyu bilip bilmemesine bağlıdır.
Eğer biliyorsa ne kadar çok kadınla sevişirse bunun sağlığına o kadar çok yararı olur.
Ama eğer bilmiyorsa onu çabuk çabuk mezara götürmeye tek bir kadın yeter de artar bile.
3. Sui soyundan Ming soyuna?
Daha sonra ki dönem ya da üçüncü dönem Sui soyuyla (İS 589-618) başlar ve Ming soyunun (İS 1368-1643) sonuna kadar sürer.
Bu dönemde kadınla erkek arasında ki uyum ve işbirliği bütün bütün bozulmuştur.
Huang Ti’nin zamanında ki kadınla erkeğin birbirlerine karşılıklı olarak gösterdikleri sevgi ve saygı, sonra ki İmparatorların dönemlerinde yerlerini kadınlara karşı boş inanlara bırakmışlardır.
Bu dönemde erkeklere kadınlara güvenmemeleri, kadınlardan korkmaları yolunda öğütler veriliyordu.
Taocu sevişme bile yolundan saptırılmıştı.
Altıncı yüzyılda yaşamış bir Taocu sevişme ustası olan Chung Ho şöyle yazıyordu: Eğer bir erkek kendi Yang özünü güçlendirip geliştirmek istiyorsa kadınına kullandığı teknik konusunda bilgi vermemelidir.
Eğer dikkatsizlik eder de kadınının tekniğin gizlerini öğrenmesine engel olamazsa, teknik yalnız yararsız olmakla kalmaz, kendisine zarar vermeye de başlar.
Bunu öldürücü silahınızı düşmanınıza kendi elinizle vermenize benzetebiliriz.
Başka bir bölümde erkek yanlış bir kadının eline düşerse başına gelebilecek kötülüklerden söz ediyor: Yalnızca erkeğin Yang özünü geliştirmek için bir kadından Yin özü almaya gereksemesi yoktur, aynı biçimde kadının da Yin özünü geliştirmek için erkekten Yang özü almak gereksemesi vardır.
Batının ana kraliçesi işte böyle bir kadındı.
Seviştiği her erkek sevişme sonucunda hastalanırdı, buna karşın Batı’nın ana kraliçesi ne pudra, ne boya kullanmaya gerek duymadan gençliğini güzelliğini korurdu. Söylendiğine göre kendini yalnız süt ve peynirle besler, beş telli ut çalarak gönlüyle zihni arasında ki uyumu sağlardı.
Gene söylendiğine göre hiç evlenmemiş, genç erkeklerle sevişerek gönlünü eğlendirmişti.
Elbette yaşamı iyi bir örnek sayılamaz.
Ana kraliçe olarak yüksek bir yeri olsa da böyle bir yaşam sürmemesi gerekirdi.
4. Boş inançlar ve vapirizim?
Taocu sevişme tekniğinin kadından gizlenmesi düşüncesi Taocu sevişmenin ilk kez çıktığı zamanlardan çok daha sonraları ortaya çıkmış sayısız boş inanlardan yalnızca biridir.
Kişisel olarak ben Taocu sevişme uygulamalarımı yatak arkadaşımdan gizlemedim.
Eski Çinlilerin de böyle yaktıkları kanısındayım.
En olumlu, en iyi sonuçların alınabilmesinin eşlerden ikisinin de konuyu iyice anlamalarını gerektirdiği inancındayım.
Uydurma olduğunda hiçbir kuşku olmayan ana kraliçe öyküsü kan emici cadı (vampir) öykülerinin bütün özelliklerini içermektedir.
Yaşlı kadın genç erkeklerin arkadaşlığını elde etmek için yanıp tutuşmaktadır: Böyle yaparak boyaların yardımı olmadan gençliğini sürdürmeye yetecek hemen hemen doğaüstü bir güç kazanmaktadır.
Ana kraliçenin neden olduğu yıkımlara, ölümlere karşı umursamazlığı tüm kültürlerde ki masallarda ki ortak Femme Fatale tipine uygun düşmektedir.
Vampirizm Batılı bir sözcüktür.
Norveçli ressam Edward Munch hem yağlı boya, hem de taşbasma vampir resimleri yapmıştır.
Vampir adını taşıyan pek çok yapıtı vardır.
Bu resimlerin hemen hemen hepsi birbirine benzer. Hepsinde bir erkeği ensesinden öpen bir genç kadın vardır.
Resimlerin verdiği izlenim genç adamın kanını emen bir vampirdir.
Tüm yaşamı boyu Munch kadınlara yaklaşmaktan çekinmiştir.
Bir kadınla sevişmenin ölümle çiftleşmek anlamına geleceğini düşünüyordu.
Kadınlara karşı duyduğu sayrıl korku kardeşi Andreas, 1895 yılında pek genç bir yaşta, evlendiğinin altıncı ayında ölüverince büsbütün çoğaldı.
Munch’a göre yengesi iyi bir kadındı ama kardeşi için fazla canlı, fazla güçlü bir kadındı.
Bir bakıma eski Çinlilerin cinsel ilişkiler konusunda ki düşünceleri de Munch’unkilere benziyordu.
Onlar da seksin erkeği ölüme götürecek derecede sakıncalı olduğunu düşünüyorlardı.
Ancak Çinlilerin buna karşı buldukları çözüm kadınlardan uzak durmak değildi.
Sayrıl bir saplantıyla kadınlardan kaçınmak yerine Taocu sevişme yöntemini geliştirdiler.
Taocu sevişme, sevişmeyi erkekler için zararsızlaştırmakla kalmıyor, buna ek olarak sevişmeyi hem kadın, hem erkek için kesinlikle yararlı da yapıyor.
Tıpkı insanoğlunun insanlığın yararı için coşkun ırmakları ve sel sularını dizginlemek için setler yapması gibi Taocu ustalar da cinsel gücü insanlığın yararı için bir düzene koymanın yolunu buldular.
5. Bazı zihin bulandırıcı kavramlar?
Taocu görüşe göre, kadın kaç yaşında olursa olsun önemi yok, kadına sevişmenin zarar verdiği tek durum, seviştiği erkeğin deneyimsizliği, bilgisizliği yüzünden sürekli olarak kadını doyuma ulaşmadan yarıda bıraktığı durumlardır, işte bunun içindir ki kadının doyuma ulaştırılması konusundaki ısrarlı tutumu Taocu sevişmenin en başta gelen öğelerinden biri olmuştur.
Öbür yandan kadının erkeğini sürekli olarak boşalmaya zorlamaması, bu durumun da erkeği yıkıntıya götüreceği konusunda da ısrarlı uyarılar yapmıştır.
Taocu sevişme kuramının en önemli yönü boşalmanın denetlenmesidir.
Bu denetimin amacıysa kadının cinsel doyumu sorunuyla erkeğin sağlık ve esenliğinin korunması konusunun uzlaştırılmasıdır.
Şimdi artık kadının erkeğin en büyük düşmanı olduğu yolundaki düşüncenin nereden kaynaklandığını kestirmemiz güç değil.
Belki Taocu sevişme konusunda ilk kitap olan “Sü Nü Ching”de köklerini bulabiliriz.
Bu kitapta Su Nü, erkeğin Ching’ini (Ersuyu) nasıl koruması gerektiğini anlatırken düşman sözcüğünü kullanıyor: Bir düşmanla karşılaşan kimse kendisini altın ya da yeşim değerinde tutarken düşmanı sanki taşmış, tuğlaymış gibi düşünmelidir.
Denetimi yitirip Ching’ini akıtacağını anlayınca hemen o anda kendini geri çekmelidir.
Bir kadınla sevişmek çürük yularlı bir atı dörtnala koşturmak ya da içi sivri uçlu kargılarla dolu bir uçurumun kenarında yürümek kadar tehlikelidir.
Bir erkek Ching’ini korumasını öğrenirse ona kadınlardan hiçbir zarar gelmez, kadınlardan çekinmesi için hiçbir neden kalmaz güven içinde sevişebilir.
Bir genç erkeğe verilebilecek ilginç ve etkileyici öğütler bunlar.
Ama Su Nü’nün düşmandan sözederken ne demek istediği tartışma konusu yapılabilir.
Benim görüşüme göre Su Nü’nün sözleri bağlamı dışına çıkartılmış, anlamından saptırtılmıştır.
Onun amacı kadını bir düşman olarak yaftalamak olamazdı.
Yalnızca erkekleri Ching’lerini korumaya isteklendirmeye çalışıyor olmalıydı.
Bu amaçla çeşitli benzetmeler, eğretilemeler yapıyordu at, altın, yeşim ve uçurum gibi “düşman” sözü de bu amaçla kullanılmış olmalıydı.
Daha ileri tarihlerde Taocu sevişmeyle ilgili kitaplar yazmış olan bazı yazarlar kendi görüşlerine destek yapmak için bu sözlere sıkı sıkı yapışıp onları anlamından saptırmış olmalılar.
Yoksa su nü’nün kendi cinsine karşı bu derece hain olması düşünülemez.
Gene Taocu sevişme konusunda ortaya atılmış hatta ötekinden de daha yaygın zihin bulandırıcı bir başka düşünce bir gecede olabildiğince çok kadınla sevişme düşüncesiydi.
Daha sonra ki dönemlerde yaşamış birçok yazar özellikle bunu salık veriyorlardı.
Sanırım bu düşünce çokkanlı eski Çin toplumundan kalma bir miras olarak değerlendirilmelidir.
Bu açıdan bakınca Taocu sevişmede ustalaşan bir erkek bir gecede çok sayıda kadını doyuma ulaştırabilecek gücü ve yeteneği elde etmiş olacaktır.
Niçin hareminde ki tüm kadınlarla sevişmesin?
Ancak Huang Ti’nin üç kadın danışmanından hiçbiri bir gecede birden çok kadınla sevişmeyi salık vermemişlerdi. Hiç olmazsa elimize ulaşan söyleşilerde böyle bir bölüme rastlamıyoruz.
Yalnız erkek danışmanı P’eng Tsu böyle bir öneride bulunuyor.
Sui soyundan başlayarak Çin’de kadının durumu giderek kötüleşti.
Bir örnek olarak T’ang soyu döneminde (İS 618-906) bir felsefe olarak Taoculuk ve onunla birlikte Taocu sevişme çok ilgi toplamış ve yaygınlaşmıştı.
Ama bu dönemin hemen ardından kadını o kadar aşağılayıcı ayaklarının küçük kalması için sıkı sıkı sarılması geleneği ortaya çıktı.
Bu dönemde artık kadınlar yalnızca bir zevk aracıydılar. Erkeklerin oynayıp sonra fırlatıp atacağı bir oyuncak... Bunun sonucunda Taocu sevişme giderek yozlaştırıldı ve çeşitli değişik adlarla tanınmaya başladı.
Bütün bu yeni adlar asıl Taocu sevişme anlayışından uzaklaşan değişik bir anlayışı yansıtıyorlardı: Odanın tekniği birleşme Taosu birleşme sevişme yöntemi içerlek oda savaşı Yin ve Yang savaşı artık doğrudan doğruya Taocu felsefeden kaynaklanan uyum ve hem erkeğin hem kadının yararının bir arada ele alınması düşüncesi yok olmuş, sevişme bir savaş alanına dönüştürülmüştür.
Bu anlayış yüzündendir ki Van Gulik gibi bazı Batılı bilginler Taocu sevişmede bir vampirlik öğesi bulunduğu kanısına varmışlardır.
Bunun nedeni de ortada...
Bu dönemin yazarlarının incelenmesi böyle bir izlenim veriyor, örneğin Chung Ho Tzu, Taocu sevişmenin başlangıçtaki özgün görüşlerini yozlaştırıp saptırmış Yin ve Yang uyumunun karşısına “iki cinsin savaşı” yolunda ki kendi görüşlerini getirmiştir.
Ancak büyük ingiliz bilgini Joseph Needham başlangıçta ki Taoculuğun derinlemesine ve ayrıntılı olarak incelemesini yaptıktan sonra Van Gulik’in bu konuda ki düşüncelerini değiştirmesine neden olan gerçeğe daha uygun sonuçlara varılmıştır.
6. Niçin Taocu sevişme hemen hemen bütünüyle unutulup yok oldu?
Taoculuk ve Taocu sevişme belki T’ang döneminin ilk yılları dışarda bırakılmak koşuluyla Sui döneminden başlayarak sürekli yokuş aşağı gitti.
Ch’ing ve Manchu soyları zamanındaysa bütün bütün silindi.
Manchu’lar yabancı bir ulustan gelen ve Çin’e egemen olmuş bir soydu.
Taoculuğun bağımsız ve özgür tutum ve düşüncesi onları ürkütüyordu.
Taocuları acımasızca ezdiler.
Kadın erkek eşitliği ve kadının cinsel doyum sağlamasının önemi düşüncesi unutulup gitti.
7. Bunaltı ve umut kırıklığı çağı?
Çağımıza yeni bir ad takmak istersek “Bunaltı ve umut kırıklığı çağı” adı tam yerine oturmuş olacak sanırım: Sevişmede duyumsuzluğun neden olduğu bunaltı ve umut kırıklığı...
Masters ve Johnson gibi seks bilimcilerin bilimsel araştırmalarından ya da kate milletti (cinsel politika) ve norman mailer (seks mahpusu) gibi ünlü yazarların kitaplarından kadınların cinsel gereksemeleri konusunda ki temel gerçekleri öğrenmiş bulunuyoruz.
Artık bu yasak bir konu değil...
Kan kocanın paylaştığı yatakta öyle sanıldığı gibi her şeyin yolunda utmayabileceği ilk kez bu yüzyılın başlarında Havelock Euis tarafından ortaya atıldığı günlerden beri hemen her yerde kadınların duyumsuzluğu, hoşnutsuzluğu çağdaş cinsel aydınlanmanın temel konusu oldu.
Kinsey ilk kez istatistiklere dayalı bilgiler ortaya koydu. Onun araştırmalarının getirdiği bulgular görünürde mutlu evliler sayılan çiftlerin bile çok düşük bir sevişme diyetiyle yaşadıklarını açığa çıkardı.
A.B.D. de ki erkeklerin dörtte üçü için sevişme süresinin iki dakika ya da daha kısa olduğunu saptayan Kinsey’di. Masters’ın daha yeni araştırmalarında birçok çift için sevişmenin bayramlık takımlar kadar rastlantısal bir şey olduğu belirlenmiş oldu.
Bu tür sevişmeler hiçbir zaman kadının cinsel gereksemelerine bir karşılık veremez.
Bundan daha iyi, daha uygun bir yol bulunmalı.
İşte Taocu sevişme bu soruna kolaylıkla bir çözüm getirebilir.
Taocu sevişmede ustalık kazanmış bir erkek hiçbir zaman başarısızlığa uğramadan tam olarak ve tam anlamıyla kadınını doyuma ulaştırabilir.
Erkek bunu yaparken bir yandan da kendi cinsel doyumunun da büyük ölçüde arttığını duyumsayacaktır. Kadının doyduğunu görmek başlı başına bir zevk, bir nazdır.
Bir de bunun yanında her ikisinin de yin ve yang uyumundan yararlanması da var.
Bazı kimseler böyle şeylerle uğraşmayı boşuna zaman ve emek harcamak sayabilirler.
Ama aynı kimseler bir kokteyl partide ya da özenle hazırlanmış bir ziyafette saatler harcayacaklarını düşünmeden hemen kokteyl partinin ya da ziyafetin üstüne atlayacaklardır.
Bu iki ayrı tür etkinlikten alacağınız zevki karşılaştırın öncelik sıralamanızın ve yaptığınız seçimin yanlış olduğunu anlayacaksınız.
Eğer Tao’dan ders alabilir ve ilgimizi yiyip içmekten sevişmeye çevirebilirsek hem daha sağlıklı olacağız, hem de daha mutlu.
BÖLÜM 8
CİNSEL GÜÇSÜZLÜĞÜN YENİLGİYE UĞRATILMASI
Erkeklerin büyük çoğunluğu arada bir cinsel güçsüzlük durumlarıyla karşılaşırlar.
Belki böyle söylenmesi biraz sert oldu.
Bizim söylemek istediğimiz şey şu: Erkeklerin büyük çoğunluğunda arada bir, bir kadınla sevişmek isteyip de gövdelerinin bu isteğe uyum göstermediği durumlar ortaya çıkar.
“Yeşim Odasının Gizleri” adlı kitaptan İmparator Huang Ti’nin bile zaman zaman böyle üzücü durumlarla karşılaştığını öğreniyoruz.
Su Nü’yle bir konuşmasında başına gelen böyle durumları anlatıyor ve Su Nü’den öğüt istiyor.
Huang Ti: Sevişmek istiyorum ama Yü Heng’ım sertleşmiyor.
O kadar sıkılıyorum ki her yanımdan terler inci taneleri büyüklüğünde fışkırıyor.
Sevişme isteğiyle yanıp tutuşuyorum, elimden bir şey gelmiyor.
Bu durumda ne yapmalıyım?
Tao bu konuda ne diyor?
Su Nü: Yüce kiralımın karşılaştığı sorun tüm erkeklerin sorunudur.
Bir kadınla sevişmek için erkek bütün gerekli şeyleri yapmalıdır, önce uygun ortamı yaratmalıdır.
Ancak ondan sonra Yü Heng’in sertleşeceğini umabilir. Neler yapması gerektiğinin ayrıntıları aşağıdadır:
(1) Önce beş duyu organını en alıcı bir durumda düzenli çalışacak biçimde ayarlı tutmalıdır.
(2) Kadınının gövdesinde cinsel duyarlılığı fazla olan dokuz bölgeyi iyice duyumsamalıdır.
(3) Kadınının beş güzel niteliğinin nasıl duyarlılığında olunulacağını bilmelidir.
(4) Kadınını isteklendirmeyi bilmelidir ki kadınlık organının yapacağı salgıdan yararlanabilsin.
(5) Kadının tükrüğünden içmelidir ki kendi Ching’iyle (Ersuyu) kadının Chi’si (Ne Fesi) uyum içinde olsun.
(6) Yedi zararlı edimden kaçınmalıdır.
(7) Sekiz yararlı dilimi gerçekleştirmelidir.
Eğer bunların hepsini yaparsa beş duyu organı alıcı ve düzenli çalışır biçimde ayarlanmış, sağlığı korunmuş olur, hiçbir bozukluğu kalmaz bedeni tüm işlevlerini zorlanmadan yerine getirebilir.
O zaman Yü Heng’i de kadınına her girişinde kaskatı sertleşir.
Bunları yapınca düşmanı bile ona hayran kalır ve ona dost olur, bütün utanç ve sıkıntıları geçmişte kalır.
1. Nedensiz cinsel güçsüzlük korkusu?
Su Nü’nün sözleri gerçekten etkili, kolay, uygulanabilirliği olan öğütler.
Bugün bile Çağdaş bilimin en son vargılarından yararlanan hekimler, ruhbilimciler ya da ruh hekimleri hastalarına Su Nü’nkilerden daha iyi daha etkili öğütler veremiyeceklerdi.
Gerçekten dolambaçsız, yüreklendirici öğütler bunlar.
Su Nü’nün sözlerinin özeti şu: Kendini rahat bırakıp keyfine bak.
Sertleşip sertleşmemesini kendine kaygı konusu yapacağına kadının bedeninin isteği kışkırtıcı bölgeleri üzerinde duyarlığını yoğunlaştır.
Su Nü’nün sözlerinin son bölümünden çıkan anlamdan anlaşıldığına göre eski Çin’de de cinsel güçlülük tıpkı erkeklik-gibi çek önemli ve herkesin gönülden gerçekleştirmek istediği bir nitelikti.
Eğer bir erkek sertleşmeyi sağlayamıyorduysa tıpkı bugün olduğu gibi bundan utanç ve büyük sıkıntı duyardı.
Bütün bilimsel bulguların geçici cinsel güçsüzlüğün yaygın ve çok doğal bir olay olduğunu kanıtlamasına karşın böyle bir durumla karşılaşanlar bunun önemsiz doğal bir olay olduğuna kendilerini inandıramıyorlar ya da buna inandırmaları fazla bir yarar sağlamıyor.
Ama gerçek şu: geçici cinsel güçsüzlük nezle kadar önemsiz bir rahatsızlıktır pek hoş bir şey olmasa ve keyif kaçırsa da çok fazla kaygıya kapılmayı gerektirecek bir şey de değildir.
Nasıl önlem alınacağını bilirsek kolayca geçer.
Eğer nezleyi ele aldığımız kadar gerçekçi bir tutum içinde olursak o zaman olasılıkla böyle bir duruma düşmekten şikâyetlerimiz de azalacaktır.
Şu var ki bu kolay öğüdün söylenmesi yapılmasından daha kolaydır.
Tek bir geçici güçsüzlük olayı çok derinlere kadar işleyecek sürekli güçsüzlük korkusunu devinime geçirecek yaralar açıyor.
Çağdaş seks bilim araştırmalarının bulgularına göre cinsel güçsüzlük kaygısı, cinsel güçsüzlük diye tanımlanan olayların büyük çoğunluğunun nedenidir.
Masters ve Johnson “İnsanoğlunun Cinsel Yetersizliği” adlı kitaplarında şöyle yazmışlardı: Her cinsel ilişki olanağının doğuşunda o kimseyi tepeden tırnağa saran kaygı, sertleşmeyi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği kuskusudur.
Normal bir kimse gibi sevişmeyi başarabilecek miyim diye kaygı ve huzursuzluk duyar.
Yalnız sertleşmeyi gerçekleştirmek değil, girişi sağlayacak derecede sertleşmeyi sürdürmek de ayrıca kaygı nedeni olur...
Kısacası işte bu kaygılardır ki doğal sertleşme olayının kendiliğindenliğini bozar...
Birçok kimse bu korkunun etkisi altında cinsel işlerliğin bu temel, doğal kendiliğindenliğini öylesine bozar ki bir cinsel ilişki fırsatının çıkması bile onların soğuk terler dökmesine neden olur.
Ansızın kendini korkuya kaptıran herkes nasıl ağzının kuruduğunu ve soğuk terler döktüğünü anımsayacaktır. Erkeklerin bir bölümünün sevişme olanağı doğunca kendilerini baştan aşağı kaplayan böylesine bir korku ve kaygıya kaptırmaları gerçekten üzünç verici hatta acıklı diye tanımlanacak bir durum...
İnsanı cinsel güçsüzlük konusunda yılgıya, eziklik ve umut yitikliğine sürükleyen başka bir şey de bu durum karşısında elinden gelecek bir şey olmadığını düşünmesidir.
Huang Ti’ye o kadar sıkıntı vermiş olan bu olay büyük alman şairi Goethe’nin de başına gelmişti.
Şair olayı şöyle anlatıyor: Bir köy otelinde güzel ve genç bir kadına rastlamış.
Goethe kadına, kadın da Goethe’ye ilgi duymuş, büyük bir sorun çıkmadan iş yatağa kadar gitmiş.
Ama tam zamanı gelince Goethe’nin erkeklik organı sertleşmeyi reddetmiş.
Durum kendisini öylesine üzmüş, öylesine mutsuz etmiş ki o andaki duygularını aşağıda ki dizelerde dile getirmeden edememiş: “Dudaklar dudaklarda buluşmuş, ayaklar ayaklarla... Ama iyi gitmeyen bir şey var başka bir yanda. Ne o! Bir zamanların büyük kahramanıymışsın. Şimdiyse toy bir çocuk gibi sıfırlamışsın.”
Duruma bir çözüm getiremediğini, elinden bir şey gelmediğini, kendine yardımcı olmak için küçük parmağını bile oynatamadığını anlattıktan sonra utancının ne derece derin olduğunu dile getirmek için şiiri şu dizelerle sürdürüyor: “Böyle bir çıkmazda kalmaktansa, kılıçlarla doğranmayı yeğlerdim.”
Aslında Goethe haksızdı parmaklarıyla kendine yardımcı olabilirdi.
Eğer Taocu sevişmeyi bilseydi bu kadar çaresizliğe düşmeyecekti.
Kendini bir yığın üzüntüden, sıkıntıdan kurtarabilecek ve bu olayı hem kendi, hem de kadın arkadaşı için keyifli bir anıya dönüştürebilecekti.
2. Cinsel güçsüzlüğün üstesinden nasıl gelinir?
Taocu sevişmede “cinsel güçsüzlük” kavramına karşılık olabilecek bir sözcük yoktur.
Eski Çinliler bu durumu önemli bir sorun olarak düşünmüyorlardı.
Bugün Batı’da bile cinsel güçsüzlük gereğinden çok, yerli yersiz, bilimsel bir kavram olmaktan çok, aşağılayıcı bir sözcük olarak kullanılmaktadır.
Teknik açıdan ele alınacak olursa, cinsel birleşmeyi gerçekleştirmekte yetersizlik anlamına gelir.
Aynı zamanda bu sözün içinde çaresizliği de içeren bir anlam gizlidir.
Oysa bir erkeğin kamışı sertleşmez se o erkek çaresiz değildir.
Taocu sevişmenin bu soruna kesinkes çözüm getiren bazı etkili önerileri vardır.
Su Nü’nün dediklerini yapabilir, kendi organının sertleşip sertleşmediğiyle uğraşmayı bırakıp, eşinin gövdesini, gövdesinin güzelliğini ve çekiciliğini.
Duyumsamakta yoğunlaştırır zihnini.
Bir yandan da kamışını kullanmadan da kadınına olabildiğince haz yermeye çaba harcar.
Cinsel haz almanın dal vermenin de çeşitli yollan vardır. Yatak arkadaşınızın bedeninin elinizle, dudaklarınızla ve dilinizle de tadına bakabilirsiniz.
Onu seyretmenin, kokusunu, derisinin yumuşaklığını algılamanın vereceği cinsel hazlar da vardır.
Kadının bedeninin cinsel bakımdan duyarlı bölgelerini okşamak, kadının cinsel duyarlığını arttıracaktır.
Sırtını bütün omurilik boyunca duyumsamak, meme uçları sertleşinceye dek acıtmadan emmek, kadınlık organını öpmek ve dilinizin ucuyla bızırı (klitoris) gıdıklamak, sonra dilinizi hatta daha da derinlere kadının organının apış aralarını bile ıslatacak derecede sulanmasına neden olacak derecede derinlerine kadar uzatmak.
Kadının isteklenmesi, iştahlanması sizin de isteklenmenize, iştahlanmanıza yol açacaktır.
Eğer böyle olursa sorununuz çözülmüş demektir.
O zaman kolayca kadınlık organına girebilirsiniz.
Eğer böyle olmazsa o zaman Taocu sevişmenin “Sertleşmeden Girme” adını verdiği yöntemi kullanarak gene girişi sağlaya bilirsiniz.
2. Sertleşmeden girme yöntemi?
Sertleşmeden girme demekle anlatılmak istenen şey kamış sertleşmeden parmakların ufak bir yardımıyla girişi gerçekleştirmektir.
Eğer erkeğin bu konuda deneyimi varsa ve parmakları becerikliyse bütünüyle sönük bir organı bile kadın organına yerleştirebilir ve böyle yaparak da hem kendine hem kadınına haz verebilir.
Böyle sertleşmeden giriş bile eğer iyi becerilebilirse kadına heyecan veren yeni bir deney olabilir.
Bir kez erkek organı girdi mi eğer erkek Taocu sevişme öğretisinin ilkelerini izlerse sertleşmeyi gerçekleştirme olasılığı çok büyüktür.
Kuşkusuz bu boyda bir kitapta ancak genel anlamda öneriler bulunabilir.
Zaten izlenebilecek hiçbir katı kural da yoktur.
Her bireyin değişik durumlara uyum sağlayabilecek bir hayal gücü olmalıdır.
Her değişik duruma uyum sağlamak yalnız sağduyunun gereği değildir, aynı zamanda Taoculuğun da temel ilkesidir.
Eğer bir önerinin uygulanması sizin için güçse o öneriyi bırakın.
Eğer bir öneri işe yarıyorsa o öneriden yararlanmaya bakın.
Pek çok konularda olduğu gibi sevişmede de sekste de katı ve kesin kuralların sayısı pek azdır.
Bunun böyle olduğunu akıldan çıkarmadan sertleşmeden girişin nasıl gerçekleştirilebileceğini inceleyelim:
(1) Sertleşmeden giriş için en uygun sevişme biçimi ya yanyana ve yüz yüze ya da erkeğin üstte olduğu biçimlerdir.
(2) Erkekle kadın bundan zevk aldıkları sürece olabildiğince uzun zaman birbirlerini kucaklayıp okşamalıdırlar.
(3) Kadının organı tam olarak sulanmadan girme girişiminde bulunulmamalıdır.
Uzun bir ön sevişmeden sonra bile kadın yeterince salgı yapmamışsa o zaman en iyisi bir yağ kullanmaktır. Kadının yaptığı salgı yerine kullanılabilecek en uygun yağ türü bitkisel olanlardır.
Bitkisel yağlar etkinliğinden ve güvenilirliğinden kuşku duyulmayan doğal maddelerden yapılmıştır.
Scientific american adlı derginin 1969 ocak sayısında çıkan Mary J. Marples adında bir veteriner hekimin yazdığı “İnsan Derisinin Dirimi” adlı yazıda şöyle deniyor: Ekoloji açısından baktığımız zaman en ilginç savunma mekanizması yerleşik bitki örtüsünün metabolizma etkinliklerinde gözlemlenmektedir.
Son birkaç yıldan beri derialtı salgı bezlerinin çıkarttığı ve deri yüzeyini kaplayan salgının önemli bir maddesi olan doyurulmamış yağ asitlerinin (Bitkisel yağların çoğunun başlıca ana maddesi de budur.)
Bakterilerin ve mantarların deri yüzeyinde neden olabilecekleri hastalıklı gelişmelere engel olduğu anlaşılmıştır.
Bitkisel yağlar eski çağlarda hem Batı’da hem Doğu’da yaraları ve kesikleri sağaltmada kullanılmıştır.
Ama başka türlüsü bulunamazsa son çare olarak yapay bir yağlayıcı da kullanılabilir.
Ancak kadının kendi salgısının tam olarak yerini alacak hiçbir sıvı bulunmadığı akıldan çıkarılmamalıdır.
(4) Eğer kadın, organına yağ sürülmesin den hoşlanmıyorsa erkek kendi organını yağlayabilir.
Penisin başım ve çevresini yağlayınca sonuç kadının organına yağ sürmekten farksızdır.
(5) Sertleşmeden girişin başarıyla sonuçlanması ellerinizin becerisine bağlıdır?
Bu uygulama sertleşmemiş kamışı kadının dölyoluna yerleştirmekten öte bir şey değildir.
Bu başarıldıktan sonra parmaklarınızı bir yüzük gibi kamışın çevresine dolayacaksınız.
Böyle yapmanız kamışın baş bölümünün bir oranda sertleşmesine yardımcı olacaktır.
Ondan sonra git gel hareketine başlayabilirsiniz.
Parmakla yaptığınız basınç kamışın alt bölümüne sarılan kauçuk sargıyla aynı etkiyi yapar.
Kuşkusuz parmakla yapılan basınç herhangi yapay bir araçtan çok daha iyidir.
Bir kere gerekli basıncı her an yeniden ayarlayabilirsiniz. Sonra gerek kalmadığı anda hemen parmağınızı çekebilirsiniz.
Gene kamışın desteklenmesi gerektiği her ana, kamışı dışarı çıkartın yapay aracı yerleştirme gibi bir zorunluk olmadan parmaklarınızı kullanabilirsiniz.
Sonra bir de parmakla kamışa gereken basıncın verilmesi yüzünden ne erkekte ne kadında yapay araçların yapabileceği türden bir incinme olması tehlikesi de yoktur.
Bu noktaya gelindikten sonra erkeklerin büyük çoğunluğu sertleşmeyi gerçekleştireceklerdir.
4. Güvence?
“Sertleşmeden Girme” tekniği hem deneyimi olanlar, hem de olmayanlar için yararlı bir tekniktir.
Daha ilk denemelerini yapan gençler için birçok utanç ve sıkıntıyı önler.
Deneyimi çok olanlar için de başarısızlık olasılığını ortadan kaldırır.
Bir kez git gel başladıktan sonra önemli bir ruhsal sorun olmadıkça erkeklerin büyük çoğunluğu sertleşmeyi gerçekleştirip sürdürebilirler.
“Sertleşmeden Girme” seks konusunda ki iki büyük yanılgıyı kökünden yıkmaktadır.
Bu iki yanılgıdan birincisi bir erkeğin sertleşmeyi sağlayamadıkça bir kadınla cinsel birleşmede bulunamayacağıdır.
İkincisi, girişin gerçekleştirilebilmesi için oldukça güçlü bir sertleşmeye gerek bulunduğudur.
Bu açıklamalardan okuyuculardan bazıları ‘sertleşmeden girmenin sorunu olan erkekler için yararlı bir teknik olabileceği, ancak normal bir erkeğin bu tekniğe bir gereksemesi olmayacağı sonucuna varmış olabilirler.
Bu çıkarımın yanlış olduğunu söylemeliyim.
Sertleşmeden girme yalnızca ilk deneyimlerini yapan gençler ya da sorunlu kimseler için önerilmemektedir. Sertleşmeden girme Taocu sevişmenin ayırtılmaz bir parçasıdır.
Taocu sevişmede bir kimsenin deneyimi arttıkça giderek bu teknik daha büyük önem kazanır.
Nedeniyse son derece basittir.
Hiç kimse her an sertleşmeyi sağlayabileceğinden yüzde yüz emin olamaz.
Oysa sertleşmeden sevişme yöntemi eşi ne zaman sevişmeye istekli olursa erkeğe de o zaman seviçmeye girişme olanağını verir.
Kuşkusuz sertleşmeden girme yönteminin herkeste başarıya ulaşacağı konusunda güvence verilemez. Sertleşmeden girmenin yapabileceği şey, bu yöntemi doğru dürüst uygulamasını öğrenen kimselerin başarıya ulaşma olasılığını büyük oranda artırmasıdır.
Doğru dürüst diyerek anlatmak istediğim şey, o kimsenin içinde bulunduğu ruhsal ve bedensel koşulların dikkate alınması içindir.
Bedensel, zihinsel ya da ruhsal bitiklik besinsizlik yüzünden zayıf düşme durumlarında sertleşmeden giriş sonuç vermeyebilir.
Oysa normal koşullarda önceden tam sertleşme olmasa da kamışla dölyolunun birbirlerine değmesi hemen hemen mucize sayılabilecek bir etki yapar.
5. Kamışın boyu ve yapısını geliştirme egzersizleri?
Dünya kurulduğundan beri erkekler kamışlarının boyu kalınlığı ve yapısı konusunda kaygılardan kendilerini kurtaramamışlardır.
Bu konuda kaygıları kuşkuları olan erkekleri de kadın için önemli olan şeyin kamışın şöyle ya da böyle olmasından önde erkeğin sevişirken duyarlığı ve cinsellik organını gereği gibi kullanmasını bilip bilmediği olduğuna inandırmak kolay olmuyor.
Eski Çinlilerin kamışın boyu, kalınlığı ve yapısı konusunda ki görüşleri genel çizgileriyle çağdaş araştırmalarla varılmış sonuçlara çok benzemektedir.
Taocu sevişme metinlerinin büyük bölümünde kamışın boyu kalınlığı ve yapısıyla kadının doyuma ulaştırılması konusunun bir ilişkisi olmadığı görüşü yer almaktadır. İmparator Huang Ti’yle geçen bir konuşmada danışmanı Su Nü, erkeklerin kamışları arasındaki benzemezliklerle ilgili uzun açıklamalara girişiyor: Huang Yi: Niçin erkeklerin değerli organlarının boyu, kalınlığı ve yapısı arasında büyük farklılıklar vardır.
Su Nü: Tıpkı insanların yüzlerinin birbirine benzememeleri gibi kamışlar da boy, kalınlık ve yapı bakımından birbirlerine benzemezler.
İster büyük, ister küçük olsunlar, ister uzun ya da kalın, sert ya da yumuşak olsunlar, insana doğduğu zaman doğanın verdiğinden başka türlüsü olamazlar.
Bazen kısa boylu bir adamın son derece görkemli, büyük bir kamışı olabilir, bazen de görkemli, iri yan bir adamın küçücük bir kamışı olabilir.
Bazısı dosdoğrudur, bazısı kıvrıktır, bazısının ürkünç bir görünümü vardır.
Ama bütün bu özellikler cinsel birleşme başladıktan sonra kadın için hemen hemen hiçbir fark yapmaz.
İmparator Huang Ti: yani kamışın boyu, kalınlığı ve yapısıyla ilgili farkların cinsel birleşmeden sağlanacak haz üzerinde hiçbir etkisi olmadığını mı söylemek istiyorsun? Su Nü: Boy, kalınlık ve yapı yalnızca dış görünümlerdir. Oysa cinsel birleşmeden alınan haz insanın içinde ki duygulardan gelir.
Eğer bir erkek eşine sevgi ve saygı göstererek sevişmenin önkoşullarını hazırlar, içtenlikli duygularla birleşmeyi yürütürse kamışın büyük ya da küçük olmasının niçin olumsuz bir etkisi olsun?
İmparator Huang Ti: Sert ya da yumuşak olması konusunda ne düşünüyorsun?
Su Nü: Kısa küçük ama sert bir kamış, uzun büyük ama yeterince sert olmayan bir kamıştan daha üstün tutulabilir. Bununla birlikte yeterince sertleşmemiş ve güçsüz bir organ ama nazik ve sevecen bir tutum, sert güçlü bir kamış ama kaba ve hoyrat bir tutumdan çok daha fazla yeğlenmelidir.
Kuşkusuz en iyisi orta olanıdır.
Yani organın hiçbir bakımdan bir aşırılığı olmayanıdır. İmparator Huang Ti: Bazı hekimler bu konuda elde ettikleri bilgi ve becerilerine dayanarak önerdikleri yöntem ve ilaçlarla kısa ve küçük kamışları daha uzun ve daha iri, yumuşak ve güçsüz kamışları daha sert ve daha güçlü yapabiliyorlar.
Bu gibi sağaltma yöntemlerinin zararlı yan etkileri olabilir mi?
Bu tür sağaltma girişimlerinden elde edilebilecek bir yarar var mıdır?
Su Nü: Eğer erkekle kadın birbirlerine yakınlık ve sevgi duyuyorlarsa onların uyum içinde yakınlaşmaları çok kez kısa ve küçük kamışları daha uzun ve daha büyük, yumuşak ve güçsüz olanları daha sert ve daha güçlü yapmaya yetebilir.
Eğer bir erkek tam olarak Tao’yu anlamışsa ard arda yüz kadınla yatmış olmak bile onu güçsüz düşürmez.
Bir kimse Tao’yu öğrenince kendi Yang’ını eşinin Yin’iyle nasıl güçlendireceğini de öğrenmiş olur.
Kendi Yang özünü güçlendirmek için nasıl doğru nefes alınıp verileceğini de bilir, kendi ateşine yardımcı olacak suyun nereden sağlanacağını da, Ching’ini savurganca harcamadan bütün gece boyunca kullanmanın yolunu da bilir.
Böyle yaparsa yalnız bu ufak / tefek kusurlarını gidermiş olmakla kalmaz, buna ek olarak uzun ömürlü de olur.
Ama bir kimse bu gibi amaçlarla beş kimyasal maddeden yapılmış bileşimi içerse tutku ateşi daha da alevlenebilir, bu da ateşin yanıp yitmesini çabuklaştırır.
Böyle yaparak kısa sürede Yang özünü tüketmiş, yitirmiş olur.
Yapay yöntemlerle zarardan başka elde edilebilecek bir şey yoktur.
6. Çağdaş anlayış ve tutum?
Yukarda Su Nü’nün söyledikleri sanki çağdaş bir hekimin önerileriymiş gibi kabul edilebilir.
Çağdaş bir hekim de, bunlara benzer yakınmalarla kendisine başvuran bir hastasına olasılıkla benzer öğütler verecekti.
Seks dergileri çok kısa zamanda kamışı büyütebilecek, cinsel iştah ve başarıyı arttırabilecek harika ilaçların ilanlarıyla dolup taşıyor.
Böyle iddialarla sunulan bu ilaçların büyük çoğunluğu için en iyi olasılık bütünüyle etkisiz olmalarıdır.
Çünkü tam anlamıyla zararlı olmaları da olasılıktan uzak değildir.
Çok açık olarak görünen gerçek şu: Hâlâ çok sayıda erkek, kamışın boyuna, kalınlığına ve yapısına gereğinden çok daha fazla önem veriyor.
Tüm güvenilir seks bilim kitapları kamışın büyük ya da küçük olmasının, yapısının şöyle ya da böyle olmasının bir önemi olmadığım yineleyip duruyorlar, gene de bu pek açık gerçeğin yinelenmesi pek fazla yarar vermiyor. Masters ve Johnson’un araştırmaları şöyle bir bulguyla sonuçlandı: Sertleşmemiş durumdayken büyük olan bir kamış sertleşme durumunda, sertleşmemiş durumdayken küçük olan bir kamışın sertleşme durumuna oranla daha az büyür.
Ya da belki bunu şöyle söyleyebiliri: Sertleşmemiş normal durumundayken on santim olan bir kamış uyarıp sertleştiği zaman on beş santim olana dek büyüyebilir. Oysa sertleşmemiş normal durumunda on beş santim olan bir kamış, uyarılıp sertleştiği zaman ancak on yedi, on sekiz santim olana dek büyüyebilir.
Bundan şu sonucu çıkarabiliriz, önemli olan kamışın siz duşun altındaykenki boyu değildir.
Zamanı gelince dölyoluna uyum sağlayabilecek büyüklüğü gerçekleştirecektir.
Bu düşünceleri belki kamışı küçük olan bir kimse kolay kolay benimseyemeyecektir.
Kuşkusuz bu Basit ve mantıklı düşüncenin yalnız herkesçe kabul edilebilmesi için değil, kamışı küçük olan kimseler için de anlaşılabilmesi için yüzyıllardan beri okulların jimnastik salonlarının soyunma odalarında ki koşullanmaların üstesinden gelinmesi gerekecektir.
7. Wu hsien’in yöntemi?
Kamışın boyu, kalınlığı ve yapısıyla ilgili kaygılar eski Çin’de de günümüzdekilerden pek farklı değildi.
Eski Çin’de ki bazı hekimler tıpkı Batılı hekimlerin yapmak zorunda kaldıkları gibi, hastalarında neden oldukları ruhsal sorunlar bakımından kamışın büyüklüğü ve yapısı konusuyla ilgilenme ve bu konuya belirli bir önem verme zorunluğunu duymuşlardı.
Wu Hsien kamışın büyüklüğünün bazı kadınların tam doyuma ulaşabilmesine bir katkısı olabileceğini düşünüyordu.
Bu nedenle de küçük sayılan kamışların boyunu ve kalınlığını arttırmak için bir yöntem geliştirdi.
Uygulama belki biraz yadırgatıcı görünebilir ama Wu Hsien’in erkeğin kamışını güçlendirme yönteminin kesinlikle sağlığa hiçbir zararı yoktur.
Yalnızca egzersize dayanmaktadır, herhangi yapay bir ilacın kullanılması söz konusu değildir: Cinsel birleşmede erkeğin yeşim sapı kadının organına tam uyum sağlayacak büyüklükteyse erkek fazla bir güçlükle karşılaşmadan kadım doyurabilir.
Her zaman bir kimse başarılı ve iyi bir iş yapmak istiyorsa önce aletlerini bilemesi gereklidir diye söyleriz.
Herkes, yeteri kadar büyük olmayan bir erkeklik organını büyütmenin bir yöntemi olduğunu bilmelidir.
Yü Heng’ini büyültmek isleyen kimse her sabah yani Tzu zamanından (Geceyarısı) başlayarak Wu zamanı (Öğle) olana dek, yani Yin’in gücünün azaldığı, buna karşın Yang’ın gücünün egemen olduğu saatlerde, sakin bir odada yüzünü doğuya dönüp Meditasyon yapmalıdır. Meditasyon yaparken tüm kaygılarını bir yana atıp zihnini kendi derin varlığı üzerinde yoğunlaştırmalıdır.
Karnı ne büsbütün aç olmalıdır, ne de tıka basa tok olmalıdır. Çiğerlerindeki kirli havayı vermek ve ta karnının alt bölümlerine kadar ciğerlerini temiz havayla doldurmalıdır.
Kırk dokuz kez böyle derin nefes almalıdır.
Sonra ateş gibi olana dek ellerini oğuşturmalıdır.
Daha sonra sağ eliyle erbezi torbasını ve Yü Heng’ini avucuna almalıdır.
Sol elinin ayasıyla karnın göbeğin altına düşen bölümünü yuvarlaklar çizermişcesine elini soldan sağa döndürerek seksen bir kez oğuşturmalıdır.
Sonra aynı hareketi bu kez sağ eliyle gene seksen bir kez yinelemelidir.
Şu farkla: Bu sefer elini sağdan sola döndürmelidir.
Sonra sağ avucunu açıp Yü Heng’ini kaldırmalı ve bir sağ bacağına, bir sol bacağına vuracak biçimde sallamalıdır. Bunun ardından kadının kucaklayıp Yü Heng’ini Yin evinden (Dölyolu) içeri sokmalıdır.
Yü Heng’ini kadının salgısıyla güçlendirecek, kadının nefesini içine çekecektir.
(Eski Çinlilerin görüşü kadının nefesinin erkek, erkeğin nefesinin kadın için yararlı olduğuydu.)
Daha da sonra yeşim doruğunu sanki bir lifi ipliklemek istermişçesine iki avucunun arasına alıp sayılamayacak kadar çok kez oluşturmalıdır.
Eğer bunları uzun süre yaparsa bir süre sonra kamışın irileşip uzadığını kendi gözleriyle görecektir.
(Wu her gün bu işe ne kadar zaman ayrılması ve uygulamanın ne kadar sürdürülmesi gerekeceğinden söz etmiyor. Olasılıkla önerisi bir sonuç alınana dek uygulamanın sürdürülmesidir.)
Burada ki önerilerin çoğu bugünün insanlarına anlamsız bir takım abra kadabra uygulamaları gibi görünebilir.
Ama Taoculara göre Wü Hsien’in önerilerinin tutarlı bir mantığı vardır.
Taocular insan bedeninin her bir parçasının eğitilip geliştirilebileceği inancındadırlar.
İşte bu temel görüşe dayanarak ilk kez fizik tedaviyi geliştiren Çinliler olmuştur.
Wu’nun önerileri mantığını, Taocuların bedensel ve zihinsel çabaların bir amaç üzerinde yoğunlaştırılmasının insani Yin ve Yang güçlerinin doğal akımıyla uyum içine sokacağı yolundaki görüşlerinden almaktadır.
Örneğin egzersizlerin yapılması zamanını Yin gücünün alçalış, buna karşın Yang gücünün yükseliş aşamasında olması koşuluna bağlamıştır.
Gene Meditasyon yaparken yüzümüz doğuya dönük olacak biçimde oturmamız öneriliyor.
Çünkü doğu, güneşin (Yang gücü) doğduğu yöndür.
Böyle yaparak da erkeğin gücü, Yang gücünün akımıyla uyum içinde ve aynı doğrultuda olacaktır.
Wu’nun yönteminin bir işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum.
Yalnız bildiğim şey Wu’nun sağlık konusunda tutarlı, özgün düşünceleri olduğudur.
Kuşkusuz bu yöntemin denenmesinden ortaya çıkabilecek hiçbir zararlı sonuç yoktur.
Ünlü yazar Rober Chartham’ın “Erkeklere Öneriler” adlı kitabında kamışın büyüklüğüyle ilgili bir bölümün olması ilginçtir.
Bu bölümde Chartham kamışını büyültmek için denediği çeşitli yöntemlerden söz ediyor.
Denemelerinden en azından iki tanesinin eski Çinlilerin ovmak ve egzersiz yaptırmak yöntemine benzerliği var. Chartham fazla uzatmadan konuyu şöyle bağlıyor: “Pek özel bir iki olay dışarda bırakılırsa hekimlik mesleğinin yardımıyla ve fizik tedavi yoluyla kamışın büyültülmesi olasılığı yoktur. Bu pek özel olaylar da kamışın yapısının böyle bir büyümeye elverişli olması durumunda gerçekleşebilir.”
BÖLÜM 9
UZUN YAŞAM VE TAOCU SEVİŞME
P’âng Tsu şöyle diyor: Bir erkek eğer ersuyunu korumayı bilir, gönlünü ferah tutar, yararlı yiyecek ve içeceklerle kendini beslerse uzun ömürlü olur.
Ama eğer Taocu sevişmeyi bilmiyorsa ne yaparsa yapsın, ne yerse yesin, ne içerse içsin çok ileri bir yaşa kadar yaşayamaz.
Erkekle kadının uyumu yerle gök’ün uyumu gibi olmalıdır. Yin’le Yang’ın, yerle gök’ün uyumu sonsuza kadar sürecektir.
İnsanlar çok uzun bir süreden beri bu Yin ve Yang uyumuna gereğince önem vermemeye başladılar. Sağlıklarının bozulmasının, güçlerinin azalmasının nedeni de budur.
Ama Taocu sevişmeyi yeniden öğrenecek olurlarsa bütün bu kötülüklerden kendilerini korumuş, yeniden uzun ömürlü olmanın yolunu bulmuş olurlar.
Uzun ömürlülük Çinliler için hemen hemen bir saplantıdır. Eski Çin’de hem erkeklere, hem kadınlara yaşları arttıkça gösterilen saygı da artardı.
Sağlıklı kalmayı da başarabilirlerse yaşlılık yaşamlarının en iyi bölümü sayılabilirdi.
Taocu hekimlere göre uzun yaşayan kimseler Yin ve Yang’ın yaşamsal güçleriyle uyum içinde olduklarını ve göklerin ve yerlerin buluştuğu en üst aşamada ki bütünlüğe daha çok yaklaşmış olduklarını kanıtlamış olurlardı.
Onun için uzun ömürlü olmanın önemi yalnızca arkada bırakılmış yılların sayısından gelmiyordu.
Bu kimseler yaşamın nasıl yaşanması gerektiği konusunda bize bu örnek göstermiş oluyorlardı.
İşte yaşlılara gösterilen saygının gerekçesi de buydu.
1. Sevişme ve uzun yaşam?
Eski Çin’de Taocu kurallara göre yürütülen sevişmenin, sağlıklı kalmanın temci koşulu olduğuna inanılıyordu. İstisnasız tüm Taocu metinler, Taocu sevişmenin yalnız basma uzun yaşamı sağlamaya yetecek en önemli etken olduğunda diretmekte birleşiyorlar.
Bize bugün bilim dışı gibi görünen terimler kullanarak çağdaş bilimin en son argüanyla aynı sonuçlara erişmeyi başardıklarını görüyoruz...
İmparator Huang Ti’yle Su Nü bir söyleşide Tao’yu uygulamanın sağlık üzerindeki etkilerini inceliyorlar.
O sıralarda İmparator sevişmekten usanmıştır.
Ve Su Nü’ye şöyle söylüyor: İmparator Huang Ti: Canım artık sevişmek istemiyor. Buna ne diyorsun?
Su Nü: hayır bunu yapmamalısınız.
Göklerin de yerlerin de açıldığı zamanlar da vardır, kapandığı zamanlar da.
Yin ve Yang’in yaptıkları, ettikleri şeyler vardır, değiştirdikleri de.
Biz doğanın yasalarına ters düşen şeyler yapmamalıyız. Şimdi yüce kralım sevişmekten vazgeçmek istiyor.
Bu istek doğanın yasalarına ters düşer.
Yin ve Yang birleşmedikçe birbirlerini tamamlayamazlar, birbirleriyle uyum da kuramazlar.
Nefes alıp vermenin amacı ciğerlerde kullandığımız pis havayı taze ve temiz havayla değiştirmektir.
Yeşim sapı da kullanılmazsa körelir.
İşte bunun içindir ki sürekli olarak kullanılmalıdır.
Bir kimse bir yandan bol bol sevişir ama öbür yandan da boşalmayı düzen altına koymayı ve denetlemeyi öğrenirse bundan sağlığı büyük yarar görecektir.
İşte bizim Ching’in (Ersuyu) geri dönmesi adını verdiğimiz uygulama budur.
Ching’in geri dönmesi sağlık için son derece yararlıdır.
Bir başka kez İmparator Su Nü’ye, “Yin ve Yang bütünleşmesinde doğru ölçüyü bulmanın yaşamsal önemi vardır.
Bu konuda bilgi istiyorum” diyor.
Su Nü: eğer bir çift Taocu sevişmeyi gerektiği gibi uygularsa erkek genç ve sağlıklı kalır, kadın da yüz türlü hastalıktan kendini korumuş olur.
Taocu sevişmeyi uygularken bu çift hem bundan büyük bil?
Haz elde edecekler, hem de bir yandan da bedensel ve ruhsal sağlıklarını daha iyiye götürmüş olacaklardır.
Ama Taocu sevişmeyi gerektiği gibi uygulamayı başaramazlarsa o zaman sevişme sağlıklarına zarar verebilir.
Tao’dan yarar elde etmek isteyen çift önce nasıl derin ve uzun nefes alınacağını öğrenmelidir ki derin ve uzun, nefes alarak kendilerini gevşetebilsinler.
Güven içinde oldukları duygusunu taşımalıdırlar ki gönülleri rahat olsun.
İstekleriyle yaptıkları uyum içinde olmalıdır ki içlerinde bir çelişki kalmasın.
Bu üç temel ilkeyi başarıyla uygulayan kimselerin Tao bütünüyle buyrukları altına girmiş olur.
Aynı zamanda odanın sıcaklığı falan gibi uygulamayla ilgili konulara da önem verilmelidir.
Oda ne çok sıcak olmalıdır, ne de çok soğuk, karınları ne çok dolu olmalıdır, ne çok boş.
Sevişmeyi de gene kolay yanından almalıdırlar, git geller ne çok hızlı olmalı, ne de çok derin.
Bu konuda izlenecek ölçü şudur: Sevişme sonunda kadın doymuş ama erkek yorgun bitkin bir duruma düşmemiş olmalıdır.
2. Çağımızın gençlik tapıncı?
Uzun ömürlü olmak yalnız Çinlilere özgü bir saplantı değildir.
Günümüzde uzun ömürlülük sözü kullanılmıyor.
Ama herkesin içinden geçirdiği budur.
Batı genç görünmeyi bir tapınç durumuna getirmiştir. Amerika’da ve Avrupa’da son on yıl içinde yaşlı kimseler arasında genç kalmak bir tutku olmuştur.
Bundan daha ön yıl kadar önce, “Eh! Artık yaşımız geldi” diye ağırbaşlılıkla bir köşeye çekilip vakitlerini bahçe işleriyle ya da örgü örmekle dolduran yaşlılar şimdi ki gibi, denizaltı balıkçılığı gibi gençlere özgü sporlara heves ediyorlar.
Giysileri, saçları görünümleri ve davranışları, hepsi gençliğin gücünü ve kıvançlarını sürdürme isteğini yansıtıyor.
Düşünceleri bile gençlerden geri kalmama isteğine göre uyarlanmıştır.
Neden olmasın Taoyu uygulayanlar için bunların başarılması sorun değildir.
Bunun yanında Taocu sevişmenin öğrencileri dördüncü yüzyılda yaşamış ünlü Taocu, Pao Pu Tzu ustanın (Ko Hung) şu sözlerini tam olarak anlayacaklardır: “Eğer Taocu sevişmeyi bilmiyorsanız, eğer Taocu sevişmeye inanmıyorsanız, ne dünyanın en iyi ilaçlarının, ne de dünyanın en besleyici yiyeceklerinin size bir yardımı dokunabilir.”
Bu süslü sözler bir yana bırakılsa bile eski Çinlilerin sevişme ve seks konusunda ki görüşlerinin doğa bilimlerinin bulgularına aykırı olmayan sağlam bir temele oturdukları görülüyor.
Bir kere şu var: Bizim cinsel organlarımız da başka organlarımız gibi sağlıklı kalmak ve güçlü olmak için sürekli ve düzenli olarak çalıştırılma, egzersiz yaptırılma gereksemesi içindedirler.
Buna ek olarak, çağdaş bilim yaşlanma süreciyle hormonların çalışmaları arasında sıkı sıkı bir bağlantı olduğunu hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak bir kesinlikle ortaya koymuştur.
Cinsel etkinliklerin işleyişi birkaç yaşamsal hormon üreten içsalgı bezinin etkinliğini de içermektedir.
Konuyu yalnız ruhbilimsel açıdan bile ele almış olsak, sevişme insanı çöküntüden kurtarmakta, kıvanç ve coşku vermekte büyük bir yardımcıdır.
Hiç kimse sevişme söz konusu olunca artık işe yaramaz bir yaratık olmak istemez.
Kaç yaşında olurlarsa olsunlar hâlâ sevebileceği ve sevilebileceği duygusunu sürdürebilen kimseler pek çok yaşlı kimsenin içine düştüğü o korkunç yalnızlık ve terk edilmişlik duygusundan kendilerini kurtarma konusunda büyük yol almış sayılırlar.
Bazı kimseler orta yaşlardan sonra cinselliğin itici gücünün yok olduğuna inanırlar.
İşte bu da bir başka masaldır: Belki bazı kimselerde sevişme isteğinin güçlü dürtüsünün azaldığından söz edilebilir.
Ama bütün yaşlılar için böyle bir genelleme yapmak kesinlikle yanlış olur.
Masters ve Johnson cinsel yaşamın başladığı yaşla bittiği yaş arasında bir ilişki olduğunu saptadı.
Onların bulgularına göre cinsel yaşam ne kadar erken başlarsa o kadar geç bitiyor.
Gene gençlikte cinsel bakımdan ne kadar canlı hareketli bir yaşam sürdürülürse, cinsel yaşamın ileri yaşlara kadar sürmesi olasılığı o kadar artıyor.
Erkeklerin de kadınlarm da ölene kadar sevişmeyi sürdürememeleri için hiçbir neden yok.
3. Orta yaşlılarda boşalma?
Orta yaşlı erkeklerde azalan şey cinsel istek değil boşalma dürtüşüdür.
Batılı erkekler boşalmayla orgazmı aynı şey sandıkları için orta yaşlarda cinsel güçlerini yitirmekte oldukları kaygısına kaptırıyorlar kendilerini.
Simone De Deauvoir “Yaşlılık” adlı kitabında bu yanılgının, kitabının Paul Leautaud adında ki kahramanını nasıl etkilediğinin çok canlı bir betimini yapmaktadır.
De Beauvoir şöyle diyor: “Yaşlı bir erkeğin bedeni, kendisi konusundaki düşünceleri ve cinsel sorunları arasında ki ilişkilerle ilgili son derece ilginç belgeler var elimizde.” Leautaud’un güncesi... Beauvoir’in öyküsünde Leautaud elli yaşlarındayken çok hoşlandığı elli beş yaşlarında bir kadınla tanışıyor “madam” diye söz ettiği bu kadını, Gerçekten tutkulu, haz duyumunda son derece duyarlı, bu bakımdan tam benim zevkime göre diye anlatıyor. Aradan yedi yıl geçtikten sonra bu uyuşma durumu büyük oranda bozulmuştur.
Eskisi kadar sık sevişemiyor artık ve cinsel ilişkilerinde yeni bir durum ortaya çıkıyor: “Birbirimize ancak duyular aracılığıyla bağlıyız yani aşağılık tutkularla. O zaman da geriye son derece güçsüz bir bağlantı kalıyor.”
Artık kadından bahsederken “Madam” demiyor, ona “Panter” adım takmıştır.
Eski Çin’de de güçsüz ve kendine güveni olmayan erkeklerin kadınlarına taktıkları ad budur.
Doyum bekleyen eşleri tarafından cinsel birleşmeye zorlanan erkekler bir atasözünü yineleyip duruyorlardı: “Otuzuna gelmiş kadınlar kurtlara benzer ama kırkını aşmış olanlar birer kaplandır.”
Her iki örnekte de kadınlara takılan adlar kadınların cinsel iştahlarının çoğaldığını göstermekten daha çok erkeklerin yaşlılıkta içine düştükleri tükenmişlik durumunu yansıtıyor. Kendisinin de metresinin de esenliği ve mutluluğu pahasına sevişmeyi azaltmayı seçen Leautaud’un bu tutumu döneminin insanları için de günümüzün insanları için de olağan bir davranıştır.
İki yıl sonra Leautaud elli dokuz yaşındayken ilişkilerinin üçüncü dönemi başlıyor.
Artık kadından “Afet” diye söz etmektedir.
Hâlâ kadına ilgi duymasına duyuyor da onunla sevişmenin büyük bir tehlike olacağından korkuyor.
Artık güncesine karamsar bir hava egemendir: “Sevişme ne kadar zayıf bir boşalmayla sonuçlanıyor. Sudan birazcık daha koyu!”
Sevişmek artık onu son derece yoruyor.
Hekimi de sevişmeyi bırakmasını önermiştir.
Hekimin önerisine uymaya çalışıyor ama bunu tam olarak başaramıyor.
Mastürbasyon yapmaya başlıyor.
Tao’yu bilenler bunun bir çözüm olmadığını hemen anlamışlardır.
Mastürbasyon yapmak kadınlık özünün vereceği yarardan da, Yin Yang uyumundan da kendini büsbütün yoksun bırakıp erkeklik özünü boşu boşuna harcamak demektir. Leautaud’un durumu da buydu.
Sevişmek isteği içinde kıvranıyordu ama tehlikeyi göze alamıyordu.
Çıplak bir kadınla sarmaşmak, çıplak bir kadını okşamak zevklerini kendine yasaklamıştı.
Yaşlılık yıllarını derin bir keder ve mutsuzluk içinde geçirdi. Hepimizin çok iyi bildiği bir tablo bu?
Leautaud çoğumuzun olduğundan daha akılsız bir kimse değildi.
Leautaud’un durumunda çoğumuzun yapacağı da daha farklı bir şey olmayacaktı.
Masters ve Johnson’un araştırmaları sonucunda ortaya koydukları bulgular eski Çinlilerin bundan pek çok yüzyıl önce bildikleri şeylerden değişik değil.
Tıpkı Masters ve Johnson gibi onlar da kendisini boşalmaya zorlamaması koşuluyla yaşlı bir erkekten daha etkin bir yatak arkadaşı bulunamayacağını en küçük bir kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla dile getirmişlerdi.
4. Boşalma denetimi ve uzun yaşam?
Taocu sevişme metinlerinde uzun yaşamla ilgili pek çok öykü vardır.
Kuşkusuz bu öykülerin içine birçok abartmaların da girmiş olacağını kolay kolay yadsıyamayız.
Eski Çinliler hatta bugünküler bile iki yüz yıl ya da yüz elli yıl yaşamış adamlardan söz edecek derecede abartmalar yapmaktan korkmamakla ün yapmışlardır.
Ama uzun yaşamlarının nedeni konusunda lafı dolandırmaya gerek yok.
Gerçekten uzun ömürlü olmaları konunun abartılmasına izin veriyordu.
Taocu ustalar, seksen, doksan, hatta yüz yaşlarında, bu yaşlarda insanların büyük çoğunluğunun gücünü yitirmiş, hastalıklı, çoğunlukla yataklara düşmüş kimseler olmaları beklenirken, sağlıklı ve güçlü kalmayı başarıyorlardı.
Bir söyleşide Su Nü bunun gerekçesini Huang Ti’ye şöyle açıklıyor: Huang Ti: çok eski çağlarda insanların iki yüz yıldan daha çok yaşadığı söyleniyor.
Daha sonra ki zamanlarda gelenlerse yüz yirmi yaşını yaşıyorlarmış.
Ama şimdi günümüzün insanları otuzuna erişmeden ölüyorlar.
Kendisiyle barış içinde, huzurlu bir yaşam sürenler o kadar azken hastalıklarla çile çekenler o kadar çok...
Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Böyle olmasının nedeni nedir?
Su Nü: “İnsanların genellikle genç ölmelerinin nedeni Tao’nun gizlerini bilmemeleridir. Gençken, coşkulu ve tutkuluyken Chino’lerini (Ersuyu) düşüncesizce harcarlar. Böyle yapmaksa yaşamın köklerini kesmek, kaynağını kurutmakla aynı şeydir. Ondan sonra uzun yaşamalarını nasıl bekleyebiliriz.”
5. Çin’de uzun ömürlülüğün tarihine kısa bir bakış?
Taocu geleneğe göre taocu sevişmenin pek içtenlikli bir izdeşi olan Huang Ti 111 yaşına dek yaşamış.
Kendisinden sonra gelen beş halefinin yaşam süreleriyse sırayla şöyle: 98, 105, 117, 99 ve 100.
Bu sayılar Suma Ch’ien’nin Shih Chi (Tarihsel Kayıtlar) adlı kitabından alınmıştır.
Daha sonra ki dönemlerde gelen tarihçiler yaptıkları incelemeler sonucunda genellikle aşağı yukarı bu ömür uzunluklarını geçerli saymışlardır.
Bizde bu sayıları doğru olarak kabul edelim de uzun ömürlülüklerinin olası nedenlerini araştıralım.
İlk akla gelen neden bunun bütünüyle rastlantısal olmasıdır.
Gene soyaçekimden gelen özellikler de bir neden olabilir, soyaçekimi büsbütün dışarda bırakmayan bir başka nedense Huang Ti’nin Taocu sevişmenin bir uygulayıcısı olması ve öğretiyi çocuklarına, onlarında sırasıyla kendi çocuklarına aktarmış olmalarıdır.
Tarihsel incelememizi derinleştirdiğimiz zaman Çin’in üç bin yıllık yazılı tarihinde Huang Ti ve onu izleyen çocukları ve torunlarından oluşan İmparator dizisi kadar uzun yaşamış başka bir İmparator olmadığını görüyoruz. Gerçekten hangi ölçünü kullanırsanız kullanın İmparatorlardan büyük çoğunluğu uzun yaşamadılar. Taocu sevişme bunun böyle oluşunu akla uygun bir nedenle açıklayabilir.
Huang Ti’yi izleyen altıncı İmparatordan sonra Taocu sevişme yavaş yavaş unutuldu.
Ancak İ.Ö. altıncı yüzyılda Tao Ti Ching’in yazan Lao Tzu, Taoculuğu yeniden canlandırdı.
Bu ilginç yaşlı bilgenin kimliği konusundaki bilgiler son derece yetersiz.
“Tarihsel Kayıtlara” göre soyadı Li’ymiş.
Çin’de Lao yaşlı anlamına gelen bir sözcük.
Lao Tzu 160 ya da 200 yıl yaşamış olmakla ün yapmıştır. Ssuma Ch’ien “Tarihsel Kayıtlar”da şöyle bir yorum yapıyor: “Çok uzun yaşadı, çünkü Tao’nun yolundan ayrılmadı.”
Çin tarihinin bundan sonraki 2500 yılı içine serpiştirilmiş bireysel uzun ömür örnekleri vardır.
Hemen her örnek Taocu sevişmeyi uygulayan kimselerdi. Erken han soyu döneminde (İÖ 206-İS 24) Taoculuğa ilgi yeniden çoğaldı.
Han soyunun resmi tarihinde o dönemin ünlü kitaplarının bir listesi vardır.
Bu listeye Taocu sevişmeyle ilgili sekiz kitabın adı geçmiştir.
Bunların en ünlüsü Jung Cheng Kung’un kitabıdır.
Ama geç han soyu dönemi diye bilinen han soyu’nun ikinci dönemine gelinilene dek uzun ömürlülükle Taocu sevişmenin ilişkisini kanıtlayacak örneklere rastlamıyoruz. Bu dönemin resmi tarihi olan Hou Han Shu’da Taocu hekim Hua T’o’nun yaşam öyküsünü buluyoruz.
Hua T’o yüz yaşına kadar yaşamış ve ölene dek gençliğini korumuş ve meslek yaşamını da sürdürmüş.
Ölüm nedeni de yaşlılık değilmiş.
Acımasız bir politikacı olan Ts’ao Ts’ao’nun özel hekimliğini kabul etmediği için gazaba uğrayarak idam edilmiş.
Eğer idam edilmeseydi kimbilir kaç yaşına kadar yaşayacaktı.
Hua T’o’nun yaşam öyküsünü yazan yazarın yorumuna göre han soyu çok sayıda üstün yetenekli insanlar yetiştirmekle ün yapmıştır.
Özellikle bu dönemde yaşamış üç önemli kimseden söz edilebilir.
Leng Shou Kuang, T’ang Yu ve Lu Nü Sheng üçü de Jung Cheng Kung’un öğrencileri ve Taocu sevişmenin uygulayıcılarıydılar.
Leng Shou Kuang 150 yaşına kadar yaşamış ve 30 ya da 40 yaşlarından fazla göstermiyormuş.
Han soyu döneminde yaşamış başka ilginç bir örnek İmparator soyunun damatlarından biri olan Wu Tzu Tu’ymuş.
İmparator Shou Wou bir gün Wei ırmağının kıyısında avlanırken o şuralarda 138 yaşında olan Wu Tzu Tu’nun alışılmışın ötesinde bir tinsel buğuyla (Aura) çevrelenmiş olması dikkatini çekmiş.
Mabeyincisi Tungfang Shua’ya yaşlı adamı gösterip onun hakkında bilgi istemiş.
Mabeyincinin yanıtı şu: “Bu adamın yaşam gücü evrensel düzenle uyum içindedir, çünkü bu adam Taocu sevişmenin bir uygulayıcısıdır.”
İmparator Wu Tzu Tu’yla yalnız kalmak için yanındakilerin uzaklaşmasını buyurmuş, sonra Wu’dan Taocu sevişmeyle ilgili bilgi istemiş.
Wu şöyle yanıt vermiş: Taocu sevişme güç bir gizdir.
Onun için yüce kralımın sadık bir kulu olan ben bu konuda hiç kimseye bir şey söylemedim.
Zaten bunu pek az sayıda insan uygulayabilir.
Bu konuyu kendime saklamamın bir nedeni de budur.
Ben altmış beş yaşlarında son derece hastalıklı bir kimseyken Taocu sevişmeyi Ling Yang Tza’dan (Ünlü bir Taocu usta) öğrendim.
O günden beri geçen yetmiş üç yıldır Taoculuğu uyguluyorum.
Uzun yaşamak isteyen herkes yaşamın kaynağını aramalıdır.
Bunun gizi de kadın arkadaşının güzelliği ne derece başını döndürürse döndürsün kendini tutup boşalmanın önüne geçebilmesidir.
Boşalmak için zorlanmaksa her türlü hastalığa neden olabilir.
Ko Hung’un (Pao Pu Tzu) söylediğine bakılırsa Wu Tzu Tu öldüğü zaman 200 yaşlarındaymış.
Taoculuğu uygulamaya 65 yaşından önce başlamamış olduğuna göre o yaşa kadar boşalmayı zorlama bakımından uzun bir yaşantısı olmalı.
Bu bakımdan imparatora yaş konusundan özellikle söz etmesi ilginçtir.
Ancak aradan bin yıllık bir süre geçtikten sonradır ki tam olarak kayda geçmiş bir uzun yaşam olayıyla karşılaşıyoruz.
2. bunun nedeni de?
Bu dönemlerde Taocu sevişmeyi bilenlerin sayısının giderek azalmış olmasıdır.
Ming soyu döneminde (İS 1368-1643) kendine “Chekiank eyaletinin doksan beşlik kır sakallısı” adını veren bir kimse baskısını yaptığı iki Taocu sevişme kitabının başına şunları yazdı: İmparator Shih Tsung’un hüküm sürdüğü yularda (İS 1522-1566) 3 Pekin’de ki İmparator sarayında Tou Chen-Jen adında bir Taocu, sihir konusunda ki bilgi ve yeteneğiyle İparatorun ilgisini ve yakınlığını kazanmıştı. Tao Chen-Jen’in Taocu sevişme konusunda ki bilgisi gerçekten çok derindi.
İmparatorun çok ileri bir yaşa kadar yaşamış olması ona Taocu usta Tao Chen-Jen’in Taocu sevişmeyi öğretmiş olmasıyla bağlantılandırılabilir.
Ben saray görevlilerinden birine rüşvet vererek Taocu sevişmeyle ilgili iki gizli kitabın örneklerini elde ettim. Bunlar T’ang soyu döneminde (İS 618-906) Lu Tung-Pin’in yazdığı Chi Chen Ching adlı kitapla Wu Hsien’in han soyu döneminde yazdığı Hsiu Chen Yen Yi adlı kitaplardı.
Bu kitaplarda okuduklarımı uygulamakta önen güçlüklerle karşılaştım ama bir süre sonra bu uygulamalar benim için son derece doğal alışıldıklar oldu.
O günden beri geçmiş olan altmış yıl içinde yüzden fazla değişik kadınla seviştim.
On yedi oğlum oldu ve onları büyüttüm.
İmparatorun saltanat yıllarını gördüm.
Şimdi yaşım epey ilerlemiş de olsa sevişmekten bıkmadım.
Hâlâ bir gecede birçok kadını doyurabilecek güçteyim. Gerçi uzun ömürlü olmam bana doğanın bir bağışıdır ama bunda Taocu sevişmenin de büyük payı olduğunu yadsıyamam.
Eski bir atasözü vardır: “Bildiklerini kendilerine saklayanlar böyle yaparak hiçbir şey kazanmış olmazlar.” derler.
Gene insan ömrü de yüz yılı pek fazla aşamıyor.
Bu iki kitabın benim ölümümle yok olması olasılığı bile bana dayanılmaz derecede üzüntü veriyordu.
Onun için bu dünyada ki tüm insanların onlardan yararlanması ve P’eng Tsu kadar uzun yaşamaları için bu kitapların yeni baskısını yaptım.
Bu kitapların yararlılığından kuşku duyanlar çıkarsa varsın çıksın.
Onlar da böyle yaparak uzun yaşama şanslarını yitirmiş olurlar.
1594 yılının baharının ilk ayında doksan beş yaşında ki kır sakallı Che-Kiang’h tarafından T’ien T’ai dağında mor mantar odasında yazılmıştır.
BÖLÜM 10
MAYIS-EYLÜL İLİŞKİLERİ
Sokağın doğu yakasında son derece geçimsiz, kavgacı bir karı koca yaşıyordu.
Koca genç ve adamakıllı yakışıklıydı.
Sokağın Batı yakasındaysa iyi geçinen, sevişen bir karı koca yaşıyordu.
Koca yaşlıydı ve yakışıklılıkla da hiç alışverişi olmamıştı. Niçin?
Bunun niçinin bilmek güç değil...
Yakışıklı genç adam karısını nasıl cinsel doyuma ulaştıracağını bilmiyordu.
Oysa yakışıksız yaşlı adam bunu biliyordu.
Adı bilinmeyen bir Taocu sevişme ustası yaş ve sevişme konusunda ki görüşlerini belirtmek için yukarda ki söyleşiyi yazmış.
Taocu sevişmeyi uygulayan bir toplumda ömür uzar, yaşlılık, hastalık ve güçsüzlüğü yanında getirmezse alışılagelmiş kuralların o toplumda uygulanabilirliği de kalmaz.
Çok farklı yaşlarda ki insanlar evlenip bir arada mutlu olabilirler.
Bir kere insanların yaşlan bugün değerlendirmekte olduğumuzdan farklı bir biçimde değerlendirilebilir.
Bugün için 65 yaşını aşmış bir kimse çöküntü dönemine girmiş sayılır.
Oysa Tao’yu uygulayan kimseler için 65 öyle olağanüstü ileri bir yaş değildir.
Böyle bir kimse daha otuz kırk yıl sağlıklı bir yaşam beklentisi içinde olabilir.
65 yaşında olan erkekler de kadınlar da kolaylıkla 20 ya da 30 yaşında yatak arkadaşları bulabilirler.
Şimdiki dille Mayıs-Aralık serüveni adı verilen olay taocular için Mayıs-Eylül serüvenidir.
Eski Taocu sevişme metinlerinden çoğu bu tür ilişkileri salık veriyorlardı.
Bir örnek olarak Su Nü Chting’u gösterebiliriz.
Kitapta şöyle deniyor: Eğer yaşlı bir erkek kendisi gibi yaşlı bir kadından çocuk sahibi olursa bu çocuk genellikle pek ileri yaşlara kadar yaşamaz.
Buna karşın seksen yaşında bir adam on sekiz hatta on beş yaşında bir kızdan çocuk yaparsa bu çocuk genellikle çok uzun ömürlü olur.
Elli yaşında bir kadın genç bir adam bulursa çok kez ondan çocuk sahibi olabilir.
1. Toplumun ön yargıları?
Batı’da son birkaç yıldan beri başlamış olan cinsel devrim. Mayıs-Eylül ilişkilerini eskiye oranla daha kabul edilebilirliği olan, gizlenmeleri zorunlu olmayan ilişkiler durumuna getirdi.
Toplum hâlâ bu tür ilişkileri hoş karşılamıyor, hâlâ toplum bu tür ilişkileri bir tür sapıklıkmış gibi görüp eleştirmek eğilimindedir.
Charlie Chaplin’le Oona O’neil, evlendikleri zaman, çatık kaşları ve alaycı gülüşleri üzerlerine çekmiş ünlü bir çifttir.
Kız on yedi yaşındayken Char-Licj Chaplin elli dört yaşındaydı ve üç kez boşanmış bir kimseydi.
Ama onlar toplumun ön yargılarının en kötü sonuçlarına bile aldırmayacak güçlü kimselerdi.
Kendilerini çekiştirenleri utandıracak çok mutlu ve başarılı bir evliliği yürüttüler.
2. Genç kadın - yaşlı erkek ilişkisi?
Taocu sevişmeyi bilenler böyle bir başarı öyküsünden fazla etkilenmeyeceklerdir.
Genç bir kadınla yaşlı bir erkek arasındaki ilişkinin birçok üstünlükleri olduğunu bileceklerdir.
Birinci üstünlük: yaşlı bir erkek çok kez ön sevişmede sertleşmeyi gerçekleştirmekte gecikebilir.
Bu nedenle dölyolu yeterli salgı yapan bir genç kadın onun için büyük bir bağıştır.
Tam sertleşme olmadan da kamışım dölyoluna yerleştirebilir.
Taocu sevişmeyi bilen bir kimse için dölyolunun kaygan ortamında tam sertleşmeyi gerçekleştirmek pek güç olmaz.
Kadına gelince, böyle nazik ve yavaş bir süreci kadının, genç bir adamın korkutucu bir biçimde hızlı sertleşmesi, birden bire sert bir biçimde girmesi ve çabucak da boşalıvermesine oranla daha haz verici, daha tatlı ve büyüleyici bulması olanak dışı değildir.
İkinci üstünlük, genç bir kadın yalnız kısa zaman da yeterli salgı yapmakla kalmaz, salgı yapmayı uzun zaman da sürdürür.
Şu türlü ya da bu türlü sürekli uyarılırsa pek çok genç kadının hemen hemen tükenmez denebilecek bir salgı kaynağı vardır.
Bunun böyle oluşundan da hem erkek, hem kadın yararlanır.
Yaşlı erkek sertleşmeyi gerçekleştirmekte geç kalır ama sevişmeyi bitirmekte daha da geç kalır.
Kadını esriklik derecesinde büyük bir hazza, üstün bir mutluluğa ulaştıracak olan etkense cinsel birleşmenin böyle uzun sürmesidir.
Bunu da toy, deneyimsiz genç erkeklerden pek azı yapabilir.
Bu nedenle de olgun bir erkekle genç bir kadın çok başarılı ve uyumlu bir çift oluştururlar.
Üçüncü olarak genç kadınların gençlik ve tazeliğin verdiği doğal bir kokuları vardır ki bu koku da yaşlı erkeklerin cinsel iştahını açar.
Bir de yaşlı bir erkeğin kadına verdiği bir huzur ve güven ortamı vardır.
Pek az sayıda genç ve deneyimsiz erkek böyle bir ortamı yaratabilir.
Dördüncü ve en önemli üstünlük, genç kadınların dölyolu çok daha sıkıdır.
Yaşlı ve deneyimi daha çok olan erkekleri sıkı sıkı kavrar ve daha güçlü bir biçimde uyarır.
Eğer o kimse taocu sevişmeyi uyguluyorsa cinsel uyarının böyle çok fazla olduğu bir durumda bile nasıl davranacağını bilir.
Erkeğe büyük haz verdiğini erkeğin içtenlikli beğenisini kazandığını bilmek, erkeğin coşkulu kıvancını duyumsamak genç kadına da büyük haz verecektir.
Oysa genç bir adam çok sıkı bir dölyolunu büyük bir tehlike, hatta bir tuzak sayabilir.
3. Yaşlı erkek - yaşlı kadın ilişkisi?
Bu olanaklar ve kolaylıklar yaşlı bir erkekle kendisiyle aynı yaşta bir kadın arasındaki ilişkide her zaman olmayabilir. Bazı defa yaşlı bir kadın canlı ve uzun süren bir sevişmeye dayanmakta güçlük çekebilir.
Bazen dölyolu yeterince salgı yapmaz.
Genellikle yaşlı bir kadının başarabileceği bir gecede bir ya da iki kısa süreli sevişmedir.
Kadının bu kadarcık salgı yapmasını sağlamak erkeğin kadını uyarmak için büyük bir çaba göstermesini gerektirir.
Erkek kadını bir genç kadın için gerekeceğinden çok daha şiddetli ve çok daha uzun süreli uyarmalıdır.
Kadının doğal salgısı yerine bir takım yağlar kullanılabilir ve bunlar da bir oranda yarar verirler ama kadının doğal salgısının hiçbir zaman tam olarak yerini tutamazlar.
Belki bu da sağlıklı, yaşlı erkeklerin kendileri gibi yaşlı eşlerine ilgiyi yitirip kuruntudan kaynaklanan ya da gerçek cinsel güçsüzlük durumuna düşmelerine bir açıklama getirebilir.
Ama bir gün çekici genç bir kadınla sevişme olanağı bulacak olurlarsa pek çabuk yeniden cinsel güçlerine kavurabilirler.
4. İlgi her zaman tek yanlı olmayabilir?
Yaşlı erkeklerin genç kadınlara karşı duyduğu ilgi hiç de öyle tek yanlı değildir.
Pek çok genç kadın yatak arkadaşı olarak yaşlı erkekleri yeğlerler.
Böyle yaparken de toplumsal önyargıları karşılarına almayı da göze almış olurlar (toplumun bu konudaki sanısının tersine) genç bir kadının olgun bir erkeğe karşı duyduğu ilgi çok kez yalnızca yaşlı bir erkeğin sağlayabileceği maddesel bolluk ve geçim genişliğine indirgenemez.
Olgun erkekler sevmenin kıvancını da acısını da bol bol tatmış kimselerdir.
Uzun yıllar geçirdikleri denemelerle sevecenliğin gerçek anlamını da öğrenmişlerdir.
Pek çok kız bu nedenle olgun erkekleri çekici bulurlar.
Bir başka etken genç kadınlardan bazılarının yaşlanmaktan korkmalarıdır.
Genç bir kadın kendi yaşıtıyla evlenirse kocasının bir gün gelip daha genç bir kadının peşine düşeceğinden kaygı duyar.
Böyle düşünen kadınlar için yaşlı bir erkekle evlenmenin verdiği bir güven duygusu vardır.
Kendisi kırk beş ya şında olduğu zaman kocasının yetmiş yaşında olacağını düşününce durumu pek tehlikeli bulmaz.
(Yukarda ki sözler Nell Dunn’ın “Kadınlarla Konuşma” adlı kitabında Edna O’brien’ın kendisine söylemiş olduğunu yazdığı sözlerin hemen hemen aynısıdır.)
Bu yukarda saydıklarımız olgun bir erkekle genç kadın ilişkisini haklı gösterecek aklı başında gerekçeler ama bu gibi ilişkilerin toplumca doğal ilişkiler gözüyle görülebilmesi için herhalde uzun bir zamanın geçmesi gerekecek.
Düşünün bir kere kızının kendinden çok yaşlı bir erkekle bağlantı kurmasını isteyecek ya da böyle bir bağlantıya gönül hoşluğuyla izin verecek kaç tane ana çıkar?
Böyle bir evlilik yapan genç kadına karşı kızgınlık duymayacak kadar açık düşünceli kaç tane yaşlı kadın vardır?
5. Yaşlı kadın - genç erkek ilişkisinin üstün yanları?
İnsanların daha özgür, daha aydın daha bağımsız olma çabalarında toplumun yaşlı kadın-genç erkek ilişkilerine karşı göstereceği daha az katı bir tutum kuşkusuz hızlandırıcı bir etken olacaktır.
Gerçek şu: toplum yaşlı kadın-genç erkek ilişkisini, yaşlı erkek-genç kadın ilişkisinden de daha acımasızca suçlamaktadır.
Yaşlı kadın budalalıktan, saçmalıktan tutun da nimfomanyak’lığa kadar binbir türlü şeyle suçlanmaktadır.
Aslında böyle bir ilişkide ne budalalık saçmalık, ne de anormal bir şey vardır.
Tam tersine hem kadın, hem erkek bakımından böyle bir ilişkinin yanını tutmak için pek çok gerekçe bulunabilir.
Yukarda boşalmanın denetimi bölümünde de yazdığım gibi yaşlı bir kadından genç bir erkeğin cinsel birleşme sırasında karşılaştığı çeşitli güçlüklere karşı, erkeğin yaşıtı olan bir kadına göre çok daha anlayışlı ve çok daha içtenlikli ve hoş görülü olması beklenebilir.
Örneğin çok utangaç ve çekingen bir genç erkeğin cinsel esenliği söz konusu olunca bu konu son derece önemli olabilir.
Gene önemli bir başka nokta da, yaşlıca bir kadının hele çocuk doğurmuşsa çoğunlukla dölyolunun fazla sıkı olmayışıdır.
Böyle oluşu da özellikle tam olarak boşalmayı denetim altına alamamış genç bir erkeğe pek uygun düşer.
Oysa taocu sevişmeyi uygulayan bir kimse için çok sıkı olmayan bir dölyolunun yeterli cinsel uyarı sağlayamayacağı için çok uygun olduğu söylenemez.
Genç erkekler uyarılır uyarılmaz hemen anında sertleşmeyi gerçekleştirirler.
Bu olay, görmüş geçirmiş olgun bir kadına son derece heyecan verebilir.
Tıpkı sıkı bir dölyolunun olgun bir adama heyecan vermesi gibi.
Genç bir adamın tam olarak sertleşmiş Yü Heng’ini görmek ve okşamak yaşlı kadının coşkulu ve uzun bir sevişme süresine yetecek kadar salgı yapmasını sağlayabilir.
Oysa yaşlı bir erkek yaşlı bir kadını böylesine coşturamaz.
Genç erkeklerin olgun kadınlara karşı ilgi duymasının nedeni genç kadınların olgun erkeklere ilgi duymasının nedeninin aynısıdır.
Yaşlı kadınların da erkeklerin de nazik ve anlayışlı olmaları, deneyimlerinin fazla olması temel etkenlerdir.
Bazı erkekler olgun bir kadında kendilerine karşı analık güdülerinin uyanmış olmasından, kendilerine gösterilen özenli ve aşırı ilgiden kıvanç ve mutluluk duyarlar.
Bazı genç erkekler ana sevgisiyle cinsel sevginin bir araya gelmiş olmasını dayanılmaz derecede çekici bulurlar.
Böylesine güzel ilişkilerin gizlilik içinde, sanki kötü-bir şey yapılıyormuş gibi yürütülmesi gerçekten üzücü.
Eğer bizler birazcık anlayışlı olsak bu tür ilişkilerin suçlanması değil desteklenmesi gerektiğini anlayacaktık.
O zaman da terkedilmiş yaşlı kadınların sorunlarıyla utangaç ve çekingen delikanlıların sorunları bir arada çözülmüş olacaktı.
Kendim bilmiyordum ama diş etlerimde piyore varmış?
Bu durum nefesimin çok kötü kokmasına neden oluyormuş bunu da bilmiyordum.
Kızcağızda bunu bana bir türlü söyleyememiş.
Ancak kendim durumu anlayıp diş etlerimi tedavi ettirdikten sonra bu kokunun kendisini ne kadar çok tedirgin ettiğini açıklamıştı.
Russell’in başından geçen öyle çok az rastlanan olaylardan değil.
Hepimiz nefesimizin kötü kokup kokmadığını dikkatle izlemeli ve böyle bir durum varsa hemen çaresine bakmalıyız.
Nefesin kötü kokması bir yandan önemli bir bozukluk olduğunu gösterir, öbür yandan başkalarını da çok rahatsız eder.
6. Temizlik ve sağlık bakımı?
Mayıs-Eylül ilişkileri genellikle yaşlı erkeklerin de kadınların da kendilerini bırakmalarını engeller.
Pek çok yaşlı ama o kadar da yaşlı olmayan insan görünümün, hatta temizlik ve sağlık bakımının tam olarak önemini anlamazlar.
Bu yüzden de kendilerine büyük acılar veren bir yalnızlığa itilirler.
Bertrand Russell yazdığı özyaşam öyküsü’nde nefesinin kötü kokmasının nasıl az da ha genç ve çekici bir genç kadınla olan ilişkisinin bozulmasına neden olacağını anlatıyor:
7. Sonuç?
Cinsel devrimin doğurduğu sonuçlardan biri de Mayıs-Eylül ilişkilerinde ki artış ve bu türlü ilişkilere karşı olan tepkinin hafiflemesidir.
Herkes genç bir sevgili “yakalayan” yaşlıyı şanslı bir kimse saymaktadır.
Oysa şanslılık ikisi için de geçerlidir.
Genç ve toy bir kadın ya da erkek olgun yaşta ki bir sevgiliden çok şeyler öğrenebilir ve çok daha büyük zevkleri kıvançları tadabilir.
Gerçekten de pek çok genç kadın da, genç erkek de ancak böyle bir denemeden geçtikten sonra esriklik ve coşku içinde sevişmenin gerçek tadına varıyorlar.
İki eldeğmemiş kimsenin birbirleriyle sevişme girişiminde bulunmaları cinsel bir felakete çağrı çıkarmak için klasik reçetedir.
Mayıs-Eylül ilişkilerine karşı söylenebilecek tek şey?
Taocu sevişmeyi bilmeyen yaşlı bir erkekle sekse düşkün bir kadın arasında ki böyle bir ilişkinin tehlikeli olabileceğidir.
Kadının çekiciliği ve sürekli sevişmek istemesi erkeğin kendini tutamamasına ve cinsel gücünü aşan bir harcama yapmasına yol açabilir.
Bu sorunun çözümüyse kuşkusuz Taocu sevişmede ustalaşmaktır.
Taocu sevişme bu durumda olanlar için hemen hemen tek çözümdür.
Bu yolla yaşlı erkek Yin ve Yang uyumundan olabildiğince yararlanırken bir yandan da gücünü koruyabilir.
BÖLÜM 11
NEFES, T’Aİ CHİ CH’UAN VE TAOCU SEVİŞME
Eski taocu sevişme ustaları, sevişme, sağlıklı beslenme ve beden egzersizleri yapmayı, insan yaşamının üç temel direği sayıyorlardı.
Onlara göre uzun yaşam işte bu üç temel direk üzerinde durmaktadır.
Kuşkusuz Taocu sevişmeyi uygulayarak sağlığınız iyileşecektir ama öteki iki temel direğe de, yani sağlıklı beslenme ve beden egzersizlerine de özellikle nefes egzersizlerine önem vermeniz gereklidir.
1. Doğru nefes alma yöntemi?
Doğru nefes almanın öğretimi bu kitabın boyutlarını aşan başlı başına bir bilimdir.
Taocu ustalara göre nefes ya da Chi, gövdemize oksijen sağlayan ve karbondioksit’in gövdeden çıkmasına olanak veren maddesel bir etkinlik olmanın yanında bir yandan da yaşamsal bir güç kazandırır gövdemize.
Oksijen alıp karbondioksit çıkarmak nefes alıp vermenin belirlenebilen yönüdür.
Oysa insan nefes alarak evrenin görünmeyen kozmik güçlerini de içine çekmiş olur.
Batılı çağdaş bilgin ve araştırmacılar bile, ciğerlerin yalnız kana oksijen verip karbondioksit’i atmaya yarayan organlar olmadığını gözlemlemişlerdir.
2. Nefes egzersizleri?
Bazı kimseler taocuların doğru nefes alma konusunu her türlü ölçüyü aşacak derecede abarttıklarını düşünebilirler ama gerçek, bu konuya yeteri kadar vurgu yapılamamış olmasıdır.
Kuşkusuz nefes almadıkça var olmamız olanaksızdır.
Bizim bedensel sağlığımız için olduğu kadar ruhsal sağlığımız için de nefes en temel gereksemedir.
Bir örnek olarak şunu söyleyebiliriz, hemen hemen bütün meditasyon türlerinde diyaframdan alman derin ve doğru yöntemde nefes en önde gelen koşuldur.
Bunun yanında Taocu hekimlikte de başlıca tedavi yöntemi gene nefestir.
Günümüzün Çin’inde Taocu hekimlik uygulamaları yeniden canlandırılmıştır.
Özellikle bu uygulamaların sindirim sistemi bozukluklarının sağaltılmasında çok etkili olduğu saptanmıştır.
Sağlığın kökü derin nefes alıp vermeye dayanır.
Sağlıklı ve güçlü olmanın en kolay en ucuz yolu budur.
Aşağıdaki üç temel kural doğru nefes alıp vermeyi öğrenmenizde size yardımcı olabilir:
(1) Gövdenizi ye göğsünüzü doğal bir biçimde dik tutun.
(2) Diyaframdan başlayarak burnunuzdan nefes alıp vermeyi öğrenin ağzınızdan ne nefes alın, ne de verin.
(3) Önce ciğerlerinizi yavaş yavaş bütünüyle boşaltın, son bir çabayla diyaframınızı kasın, sonra diyaframı en son sınıra dek doldurana kadar yavaş yavaş nefes alın.
Gene sonra bir kez daha yavaş yavaş nefes verin ve böylece nefes alıp vermeyi sürdürün.
Kuşkusuz bütün gün böyle nefes alıp veremezsiniz ama hiç olmazsa günde birkaç dakika böyle derin nefes alıp verin ki diyaframdan başlayan nefes alıp verme uykuda bile bırakamayacağınız doğal bir alışkanlık durumuna gelebilsin.
3. Organların geliştirilmesi?
Eski Taocular cinsellik organları da içinde olmak üzere bedenin her organının uygun ve doğru egzersizlerle güçlendirilip geliştirilebileceğine inanıyorlardı.
Gövdenin her bir parçasını çalıştıracak egzersizler buldular.
Örneğin göz için görüşü ve daha pek çok şeyi iyileştirici egzersizler bulunmuştur.
Taoculara göre göz egzersizleri yalnızca ileri yaşlara kadar gözlerin iyi görmesine yardımcı olmakla kalmaz, bazı durumlarda göz bozukluklarının iyileştirilmesine de yardımcı olabilir.
Aldous Huxley “Görme Sanatı” adlı kitabında tüm hekimlerin önerileri hiçbir sonuç vermemişken.
Nasıl yaptığı egzersizlerle kendini kör olmaktan kurtardığını anlatıyor.
Gerçi Aldous Huxley kitabın hiçbir yerinde yaptığı egzersizlerin Taocu kuramlardan kaynaklandığını yazmıyor ama kitapta Taocu özellikleri olan pek çok bölüm var: Eğer fark ettiyseniz, gözü bozuk kimselerde bir şeyi iyi görmek için dikkatle baktıkları zaman gereksiz yere, olumsuz yönde etki yapacağı kuşku götürmeyecek bir nefesini tutma eğilimi vardır.
İyi görmek için sanki derin nefes egzersizi yapıyormuş gibi, tabii zorlamadan ciğerlerinizi doldurun, rahat bir biçimde nefes vermek nefes almayı izlesin.
Böyle nefes alıp verirken görmek istediğiniz şeye bakmayı sürdürün.
Dolaşım dizgesinde ki iyileşme hemen daha iyi görmenizi sağlayacaktır.
İşte bakın, görmedeki iyileşmeyle daha iyi kan dolaşımı ve doğru nefes alıp verme arasında nasıl bir ilişki var.
Yetersiz ve yanlış nefes alıp verdiğimiz zaman yalnız gözler işlevini tam olarak yaramamakla kalmıyor, tüm bedensel etkinliklerimiz üzerinde de bunun olumsuz sonuçlan oluyor.
Ünlü ruh bilimci C.G. Jung, hem nevrotiklerin, hem veremlilerin kesik kesik, yüzeysel nefes aldıklarını, bu yüzdende ciğerlerini yeterince havalandıramadıklarını gözlemlemişti.
İnanılmayacak bir şey ama çoğumuz ciğerlerimizin havayla dolma olanağının altıda birinden daha fazlasını kullanamıyoruz.
Sevişme tüm beden için başlı başına önemli bir egzersizdir ama yetmez.
Kendi deneyiminizden de bileceğiniz gibi sevişme gövdenin tüm kaslarını çalıştırmaz.
Her deneyen bilir, yatakta sekiz saatten çok daha fazla yatarsanız sırtınız ağrır ya da bir yerlerinizde bir rahatsızlık duyumsarsınız.
Kısa bir yürüyüş, bir bisiklet gezisi ya da bir iki set tenis herhangi bir beden egzersizi hemen sizi rahatlatır.
Pek çok kimsenin, özellikle yaşlı kimselerin bel kemiklerinden zorlan vardır.
Gençlerden bile sırtı bükülmüş olanlar çıkar, ama yaşlıların tümü, şu hür ya da bu tür sırt ya da bel ağrısından yakınırlar.
Ağrıyan bir sırtla, ağrıyan bir belle pek uzun sevişilemeyeceğinden de kuşku duyulmaz.
4. T’ai Chi Ch Ai’uan?
Eski çinliler bütün bu yakınmalara çözüm getiren bir dizi egzersiz geliştirdiler.
Bu egzersizlerin adı T’ai Chi Ch’uan’da.
Olasılıkla Tai Chi Ch’uan’dan tıpkı judo gibi bir savaş sanatı olarak sözedildiğini duymuşsunuzdur.
Japon’ların judo tekniği de kökünü Taocu felsefeden alır.
Çin’de Ju Tao adıyla bilinir.
T’ai Chi Ch’uan da yalnız ellerini ve yumruklarım kullanmaya dayalı benzer bir savunma tekniğidir.
T’ai Chi, Yin ve Yang uyumunu temsil eder.
Ch’uan’sa Çince’de yumruk anlamına geliyor.
Tam olarak yapıldığı zaman son derece uyumlu bir dansa benzer.
Gerçekten de önceleri bir dans olarak başlatılmıştı.
T’ai Chi Ch’uan’m ilk ortaya çıkışı adı efsanelere, destanlara karıştırılmış İmparator Fu Hsi’nin (İlk kez evcil hayvanların nasıl evcilleştirildiğini halka öğrettiği söylenerek onurlandırılan Fu Hsi, İmparator Huang Ti’den çok daha eski çağlarda yaşamış olmalı.)
Yin Yang’a halkının neş’e içinde bedenlerine egzersiz yaptırmaları ve böylelikle hastalıklardan korunmalarını sağlayacak bir “Büyük Dans” bulup geliştirmesini istemiş olmasıyla bağlantılandırılıyor.
Daha sonraları han soyu döneminde adı yukarlarda da geçmiş olan ünlü hekim ve cerrah Hua T’o, T’ai Chi Ch’uan sanatının daha da gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Hua T’o doğanın ve yabanıl yaşamın keskin bir gözlemcisiydi.
İnsanların bedenlerinin gücünü ve sağlığım korumak için hayvanlardan öğrenecekleri çok şeyler olduğunun farkına varmıştı.
T’ai Chi Uh’uan bir yandan da ‘Sürekli Ch’uan’ diye anılır. Çünkü ard ardalığı akıcı ve kopuksuz bir biçimde sürer gider.
Bir çember çeviriyormuşcasına canlı ve kıvrak bir tempoyla yürütülmelidir.
Gene T’ai Chi Ch’uan’a ‘Yumuşak Ch’uan da denir.
Çünkü sizden beklenen hiçbir sert hareket yapmamanız, karşıtınıza üstün gelmek için kaba kuvvet kullanmamanızdır.
Ama tam zamanını ve tam uygun durumu yakalayınca karşıtınızın kendi gücünü onun dengesini bozup onu yuvarlamak için kullanmalısınız.
Taocuların çok kullandığı bir atasözü yardır: “Yüz gramlık bir güç bir ton ağırlığında ki bir yükü düşürmeye yetebilir.”
5. Bir savunma yöntemi ve çok yararlı bir egzersiz olarak T’ai’uan?
T’ai Chi Ch’uan bir savunma yöntemi olduğu kadar bir yandan da son derece güzel bir egzersizdir de.
İstediğiniz şey bir savunma tekniği öğrenmekse size yetenekli bir öğretmen bulmanızı ön eririm.
Ama istediğiniz şey son derece güzel bir egzersizse birkaç dersten sonra her gün kendi kendinize T’ai Chi Ch’uan egzersizlerini yapabilirsiniz.
Son derece güzel, çok çok iyi diyorum, çünkü tümüyle zorlamasızdır.
Hemen hemen her zaman, her yerde, yapan kimse ister erkek, ister kadın olsun, yaşı, sağlımı, bedensel durumu ne olursa olsun, herkesi kolaylıkla uygulayabileceği bir egzersizdir.
Bununla birlikte bir kimseyi “Çakı gibi bir sağlık” içinde tutmakta son derece etkilidir.
Bu sözü L.E. Morehouse’ın ünlü kitabından ödünç aldım.
Bu sözü sevmemin nedeni tam olarak yerine oturan bir sözcük olmasının yanında, Morehouse’ın zorlamasız egzersizler kuramının gene zorlamasız bir egzersiz yöntemi olan T’ai Chi Ch’uan’a oldukça benzemesidir.
T’ai Chi Ch’uan’ın etkinliğinin gizi, yumuşak ve zorlamasız hareketlerle insanın tüm eklemlerine egzersiz yaptırmasıdır.
Derin nefes alıp vermeyle bir arada yürütülünce insanın gençliğini korumasında büyük yararı olur.
Pek çok kimse yaşlı olduklarını eklemlerini oynatmakta çektikleri güçlükle duyumsamakta ve çevreye de belli etmektedir.
Eklemler bir kez eğilip bükülmez duruma düşünce insan bedenini de doğru dürüst kullanamaz olur.
Bunun sonucunda da sağlık giderek hızla bozulur.
6. Sağlıklı beslenme?
Taocu felsefe’de sağlıklı olmanın üçüncü temel direği sağlıklı beslenmedir.
Eski Taocular beslenme konusunda bugün Batılı beslenme uzmanlarının söylediklerine çok benzeyen şeyler söylüyorlardı.
Adından sık sık söz ettiğimiz yedinci yüzyılda yaşamış ünlü hekim Sunv S’sû-Mo kitabında şöyle yazmıştı: “Bir hekim gerçekten iyi bir hekimse, ilk önce hastalığın nedenini bulmalıdır. Nedeni bulduktan sonra hastalığı besinlerle iyileştirmeye çalışmalıdır. Hastalık besinlerle de iyileşmezse ancak o zaman hastaya ilaç vermelidir.”
Bu sözler Amerika’nın en önde gelen beslenme uzmanı Tom Spies’ın söylediklerinden çok farklı sözler değil.
Pek yakın bir geçmişte Spies şöyle demişti: “Eğer bu konuda yeterli bilgimiz olsaydı, tüm hastalıklar uygun besinlerin seçimi yöntemiyle iyileştirilebilirdi.”
Tao’yu uygulayan bir kimse için salt zevk için yemek yemek sağlıklı olmanın önüne geçirilecek kadar büyük bir zevk değildir.
Taocu, yemek yerken öncelikle sağlığını korumayı ve sağlığını iyileştirmeyi düşünür.
Eski Çin’de beslenme çok önemli bir konuydu.
Bugün de çok önemli bir konu olarak ele alınmalıdır.
Beslenme konusunda günümüzde pek çok iyi kitap yazılmıştır.
Onun için neyin yenmesi neyin yenmemesi gerektiğini bilmek çözümsüz bir sorun değildir.
Yazılanları okumadan bile yalnızca yediğiniz çeşitli yiyeceklerin sindirim dizgenizde ve genel sağlığınızda yaptığı etkileri gözlemleyerek sizin için hangi besinlerin zararlı olduğunu bulmak elinizdedir.
Günümüzün bolluk içinde ki tüketim toplumunda herkes çok yiyip çok içmek eğilimindedir.
Oysa bir-kimsenin kendisine yapabileceği en büyük kötülük çok yemektir.
Eğer yemek yemek için sofrada daha az ama sevişmek için yatakta daha çok zaman harcarsak her bakımdan çok daha sağlıklı olacağız.
BÖLÜM 12
TAOCU SEVİŞMENİN ÖĞRENİLMESİ
Coşkusal olanları sözler ve sesler de isteklendirebilir.
Şehvetli olanları isteklendirense yü hâng’lerine dokunulmasıdır.
WU HSİEN
Taocu sevişmeyi öğrenmekte hiçbir güçlük yoktur.
Bütün sorun, Batılı kavramlardan çok değişik bir takım öncüllerin benimsenmesidir.
Hepimiz bir türlü kendimizi kurtaramadığımız çeşitli önyargıların etkisi altındayız.
Bizi benimsediğimiz, alıştığımız kanılardan ayırmak için çok güçlü gerekçelere gerek vardır.
Ama Taoculuk, sevişme konusunda ki önyargılarımızı değiştirmemize yardımcı olmaya yetecek gerekçeler sunmaktadır.
Örneğin pek çok kadın sevişmede “Teknik” ve “Beceri” düşüncesinin karşısındadır.
Bu tutumunda da haklı olabilir.
“Teknik” ya “Beceri” günümüzde kullanılan anlamda bir profesyonelin sevişme yöntemi demeye geliyor ki bunda da kadını küçük düşürücü bir şey var.
Duygu, coşku ve sevginin sıcaklığı olmayan “Teknik” sevişmede gönlün payını dışarda bırakır.
Oysa Çinli Taocular bir yandan sevişmede sevecen ve son derece duygulu bir tutum üzerine vurgu yaparken bir yandan da eşit oranda “Beceri”nin önemi üzerinde de duruyorlar.
Onların görüşüne göre eğer bir şey yapacaksan o şeyi elden geldiğince iyi “Yapmak için gereken beceriyi kazanma yolunda çaba harcamalısın.
Eğer piyano çalmak istiyorsan, önce parmaklarını çalıştıracak, eğitecek egzersizler yapmalısın.
Hem de bu egzersizleri her gün yapmalısın.
Eğer resim yapmak istiyorsan önce nasıl resim yapılacağını öğreneceksin.
Tıpkı bunun gibi erkek de kadın da bu işi başarıyla yapan bir çift olmak istiyorlarsa nasıl sevişileceğim öğrenmek zorundadırlar.
Balzac bundan yüz yıldan biraz daha çok bir zaman önce, “Beceriksiz bir âşık keman çalmaya çalışan bir maymuna benzer” demişti hakkı da vardı.
Beceriksiz bir âşık, kadında erkeğin kendi dölyolunda mastürbasyon yaptığı duygusunu uyandırabilir.
Germaine Greer “Hadım Kadın” adlı kitabında böyle bir durumu betimliyor:
Bir erkek mastürbasyon yapmaktan utanıyorsa cinsel boşalmayı sağlamak için bir kadını araç olarak kullanabilir. Kadınlık organı boşalmayı gerçekleştirmeye yarayan sürtünmeyi sağladığı ve boşalma dölyolu içinde gerçekleştiği için böylelikle mastürbasyonun utancı kadına aktarılmış olur.
Bu durumda erkek kadını bel-suyunu boşaltacağı bir kap, bir tür tükrük hokkası yerine koymuş olur.
Boşalınca da nefretle kadından uzaklaşır.
Taoçuluk sevişme yeteneğinin hem yatak arkadaşını tam olarak doyuracak, hem de sevişmenin olabildiğince tadını çıkaracak düzeye ulaşana dek geliştirilmesini istiyor.
Doyum dendiği zaman Taocuların anladığı şey yalnızca o anda duyulan zevk değildir.
Daha çok fizikötesi bir anlamda karşılıklı olarak bir dinginlik, erinçlik, bir gönül rahatlığının gerçekleştirilmesidir.
Taocu, sevişmede teknikten söz ettiği zaman anlatmak istediği yalnız git gel de ki beceri ya da boşalmayı denetlemede ki ustalık değildir.
Bir yandan da Yin ve Yang uyumunu tam olarak gerçekleştirebilmeniz için sizden tüm duyularınızı açmanızı, onları sonuna kadar geliştirmenizi bekliyor.
Bunun için sevişme öyle mekanik bir şey değildir, insanın bütününü içine alan bir yaşantıdır.
Bir piyanist parmaklarını kullanmakta büyük bir beceri kazanmış olabilir.
Bu beceriyle bir teknisyenden daha fazla bir şey olmuş olmaz.
Ancak tüm duyguları ve hayal gücü müzikle buluştuğu zaman piyanist gerçek bir sanatçı olur.
İşte coşkuyla, esriklikle sevişmek de böyledir.
1. Duyguların geliştirilmesi?
Hepimiz bir oranda tutucu geçmişin ve şimdi ki zamanın yüzeyselliğinin, düzmeceliğinin kurbanlarıyız.
Bir örnek vermek için koku alma duyumuzu gösterebiliriz.
Gerçekten koku alma duyumuzu yeniden çalışır duruma getirmemiz gerekiyor.
Sevişme sırasında belki de dokunma duyusundan sonra gelen ikinci duyu kokudur.
Bedenimizin her bir yanındaki kokuların giderilmesi için deodoran ilanlarının sürekli bombardımanı altında o kadar çok duş yapıyor, o kadar çok sabunlanıyoruz ki hemen hemen fabrikadan yeni çıkmış güzel kokulu plastikler gibi kokuyoruz.
Doğada erkekleri de kadınları da içgüdüsel olarak birbirlerine çeken şeyin kendi doğal, bireysel özel kokuları olduğunu gözden kaçırdığımız anlaşılıyor.
Çok kez insanlar karşı cinsten birinin, yaydığı kokudan tüm öteki uyarıcıların yaptığından çok daha fazla uyarılmış, isteklendirilmiş olur.
Bir kimsenin derisinin, saçının, ağzının, cinsellik organlarının yaydığı kokular son derece hoşa giden, hatta insanı tepeden tırnağa uyaran bir etken olabilir.
Bu durumun, günümüzde çok kullanılan gizemli “kimyasal çekicilik” deyimini hiç olmazsa bir ölçüde açıklamaya yeteceğini sanıyorum.
Kuşkusuz dölyolunun keskin ve sert kokusundan tiksinti duyacaklar da çıkabilir.
Ama kokuyu gidermek için bol bol deodoran püskürtmek ya da çok yıkamak salgının ve organizmaların doğal düzenini bozabilir ve dölyolunun bir yerinden mikrop kapmasına yol açabilir.
Sözlerim yanlış anlaşılmasın.
Kesinlikle sağlık kurallarına uygun bir temizliğin karşısında değilim.
Tam tersine, söylemek istediğim şu: Hem erkek, hem kadın için basit, sağlıklı ve titiz bir temizlik hepsi bu kadar...
Tıpkı koku duyumuz gibi dokunma duyumuzun da geliştirilmesi gerekiyor.
Victoria döneminde giysiler çıkarılmadan sevişilirmiş.
Bedenlerin cinsellik organlarının dışında kalan yerlerinin birbirlerine değmesini giysiler önlermiş.
Günümüzde yatakta giysi giyenlerin sayısı çok azalmıştır.
Ama gene de çoğunlukla cinsel ilişkiyi cinsellik, organlarının dokunsal ilişkisiyle sınırlamak eğilimindeyiz.
Oysa yalnız cinsellik organlarıyla yapılan mekanik sevişmeyle bütün duyuları sonuna kadar açıp bütün bedeniyle sevişmek arasında dünyalar kadar fark vardır. Hem erkek, hem kadın için bedenlerin birbirlerine değmesi tam doyurucu bir sevişme için temel koşuldur.
Sevişme sırasında kadınla erkek arasında ellerle bedenin öteki bölümlerinin zevk vermek ve zevk almak için uyumlu bir işbirliği içinde olması gereklidir.
Nasıl mı? İşte böyle:
(1) Sevişirken erkek de kadın da, ta ki yorgun düşüp uyuyana kadar, birbirlerine elleriyle dokunmaktan bir an bile geri durmamalıdırlar.
(2) Kadının göğüsleri ve bızırı (klitoris) en duyarlı yerleridir.
Ama buralara dokunmakta acele etmemelisiniz, önce ellerini okşayıp öpünüz.
Kadınlar gene enseden ta sokuma, apış aralarına kadar omurilik bölgesinde çok duyarlıdırlar; duyarlı noktalar kadından kadına değişebilir.
Ama genellikle kadınların çoğunluğunun duyarlı olduğu yerler kulaklar, ense, belin çevresi özellikle arka bölümü, apış aralarıdır.
Gene sizin karnınızın kadının karnına değmesiyle okşanması sevişmeye büyük kıvançlar katar.
(3) Kamışın dışında erkeklerin en duyarlı, olduğu yeri.
Kulağın içi, bazı erkeklerde göğüsler erkeklerin yüzde ellisinde meme uçları dikleşir apış aralandır.
(4) Bedenler arasında başarılı bir dokunsal ilişki kurmanın gizi tepeden tırnağa kadar ne kadar çok yere değmek, dokunmak olanağı varsa o kadar çok yere dokunmak değmektir.
Sevişmekte dokunma hareketsiz durağan bir değme olmamalıdır.
Elleriniz eşinizin bedeninde durmadan dolanmalıdır; bedeniniz eşinizin her nefes alışına ya da bedeninde ki en ufak, en hafif kımıltılara karşılık vermelidir.
(5) Sevişmenin başlangıcında kadınlar erkeğin kamışını elleriyle uyarmak yerine bedenleri arasında tam bir dokunsal bağlantı kurma konusunda kendilerini yoğunlaştırmalıdırlar.
Yalnız Yü Heng’in sertleşmesinden çok çabuk iştahlanan kadınlar bu kuralın dışında bırakılabilir.
Ya da uzun süre bedensel dokunum, ilişkisi içinde olmak bile erkeğin kamışının sertleşmesini sağlamıyorsa kuşkusuz bu durumda da kadın ellerini kullanmalıdır.
Yaşlı erkeklerin erkeklik organlarına dokunulmasına karşı tepkileri genç erkeklerin tepkilerinden farklıdır.
Genç erkeklerin kamışları boşalma konusunda daha duyarlı ve daha çabuktur.
Onun için genç erkeklerin kamışlarına avuç içinde boydan boya dokunma çok hafif olmalıdır.
Dip bölümü hafifçe sıkılabilir ama baş bölümüne hemen hemen hiç değilmemelidir.
Buna karşın yaşlı bir erkeğin kamışı daha sıkı tutulmaya elverişlidir.
O kadar çabuk sertleşmez ve boşalmaz.
Yaşlı erkekde sertleşmeyi sağlamak iç in en iyi yöntem iki eli birlikte kullanmaktır.
İki el içine alınmış bir kamış kolaylıkla uyarılmış olur.
Bu durum erkeklerin çoğuna dölyoluna girmiş olma izlenimini verdiği için son derece uyarıcı gelir.
Eğer erkek sünnetli değilse üst deriyi fazla sıkmamaya dikkat edilmelidir.
Çünkü o bölümde sürtünme sonucu, bir tahriş olabilir.
Onun için en iyisi dokunma kamışın baş bölümü ve erbezleri ve erbezi torbası üzerinde sürdürülmelidir.
Deneyimi olmayan kadınlar sanki erkeklerin erbezleri ve erbezi torbası diye bir organları yokmuş gibi davranırlar.
Oysa deneyimi fazla olan kadınlar erbezi torbasının öneminin bilincindedirler.
Yaşlı erkekler erbezlerine dokunulmasından hoşlanırlar.
Gene de erbezlerine kırılacak bir eşyamış gibi özenle, dokunulmalıdır.
En iyi yöntem erbezi torbasının tümünü avuç içine alıp torbanın dip ve kamışın alt bölümünü parmak uçlarıyla uyarmaktır.
Nasıl yaparsanız yapınız da sakın çok fazla sıkmayın.
Genç bir erkekte böyle bir uyarı pek çabuk boşalmaya yol açabilir.
Onun için çok dikkatli olmak gereklidir.
İyi bir sonuç almak için ellerinizi son derece hafif ve yumuşak bir biçimde kullanın ve değişik erkeklerin değişik tepkileri olabileceğini de akıldan çıkarmayın.
Bazısına uyarı o kadar fazla gelebilir ki hemen elinizde boşalabilir.
Oysa bir başkasında bu uyarı tam olarak sertleşmeyi sağlamaya bile yetmeyebilir.
(6) Erkekler ellerinin yumuşak ve pürüzsüz olmasına özen göstermelidirler.
Kaba ellerle hırpalanmaktan’ hoşlanacak kadın pek az çıkar.
Kadınların çoğu bu konuda, “Tüm gerçek erkekler naziktir. Sevecen olmayan bir erkek ilgimi çekmez.” diyen Marlene Dietrich’le aynı duyguları paylaşırlar.
Erkekler ellerinin çok nazik ve çabuk incinebilen yerlere de uzanabileceğini unutmamalıdırlar.
Pek çok kadın bızırlarının (klitoris) parmakla uyarılmasına alışıktır.
Erkeğin parmaklarıyla uzun süre ama özenli bir biçimde uyarılmadıkça ya da kendi parmaklarıyla bu işi yapmadıkça ne tam olarak isteklenirler, ne de orgazma ulaşabilirler.
Kaba ve kirli parmaklar tahrişe hatta mikrop kapmaya neden olabilirler.
Bunun gibi orgazma ulaşmak için meme uçlarının okşanmasını, meme uçlarıyla oynanmasını isteyen kadınlar da vardır.
Buna karşın parmakla yapılan her türlü uyarıdan nefret eden kadınlar da vardır.
Kadının hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyleri ancak deneyerek öğrenebilirsiniz.
Kadın, bedenlerin birbirine değmesinden çok hoşlanabilir de kadınlık organına parmakla değinilmesinden nefret edebilir.
Bu tür kadın, parmaklarını kullanmaya çok meraklı olmayan erkekler için son derece ilginç bir yatak arkadaşı olabilir.
2. Duygular ve düşünceler nasıl aktarmalı?
Sevişme sırasında çiftlerin birbirleriyle nasıl bir dokunsal bağlantı kuracaklarının öğrenilmesi kadar duygu ve düşüncelerin nasıl aktarılacağının öğrenilmeside önemlidir.
Sorun yalnız ne söyleneceği değil, nasıl söyleneceğidir.
Bir bakıma bizim hâlâ bebek kalmış bir yanımız var...
Bizde uyan yapan sözlerden çok seslerdir, özellikle sevişme söz konusu olunca bu böyledir.
Freud bize, cinsel davranışların köklerinin, annemizin bizi sevgiyle kucakladığı o tatlı sesiyle bizi yatıştırdığı bebeklik dönemindeki koşullanmalarda aranması gerektiğini öğretti.
Eğlence endüstrisi seksi bir sesin değerini iyice anlamıştır.
İnsan sesi son derece gizemli, olağanüstü bir müzik aletidir.
Sizin sesiniz de öyle olmalıdır.
Sevişirken tam bir suskunluk yatak arkadaşınızı sinirlendirebilir.
Suskunluğunuzu ilgi eksikliği ya da hoşnutsuzluk olarak yorumlayabilir.
Kuşkusuz sevişirken felsefe konusunda bir tartışmaya girmenizi önermiyoruz.
Ama beğeninizi ve duyduğunuz mutluluğu belirtmelisiniz.
İşte birkaç önemli nokta:
(1) Bütün bütün suskunluk hoşnutsuzluk belirtisi olarak yorumlanabilir.
(2) Sert, olumsuz sözler söylememeye ya da bu tür sesler çıkarmamaya özen gösteriniz.
Başarılı bir sevişme oturumu uyumlu ve karşılıklı beğeninin egemen olduğu bir ortamı gerektirir.
(3) Hiçbir türlü eleştirme yapmamaya son derece dikkat etmelisiniz.
Eleştiri sevişmeyi berbat edecek bir etki yapabilir.
Eşinizin erkeklik gücü ne kadar fazla olursa olsun, onun en kolay incineceği zamanda sevişmeye hazırlandığı sırada kırıcı bir söz söylerseniz eşinizin kendine olan güvenini tümüyle yıkabilirsiniz.
(4) Övücü sözler söyleyen bir ses mucizeler yaratabilir.
3. Taocu sevişme öğretisi yalnız erkekler için değildir?
Erkek için gerektiği kadar olmasa bile bir ölçüde kadının da Taocu sevişmeyi anlaması gereklidir.
Örneğin kadın Taocu sevişmeyi bilmiyorsa, erkeğin boşalmamasından kırılıp incinebilir, erkeğini memnun edemediğini düşünebilir.
Erkeğin orgazm olmasıyla boşalmanın, başka başka şeyler olduğunu kadın da bilmelidir.
Çünkü Taocu sevişmenin özü bu bilgidir.
Erkeğin orgazm olmasıyla boşalmanın farklı şeyler olması gerçeği Kinsey’in de gözünden kaçmamıştır.
Kinsey bu konuda şöyle yazıyor: “Ama orgazm boşalma olmadan da gerçekleşebilir.”
Az sayıda yetişkin erkekte böyle olmaktadır.
Bu erkekler (Beş olay saptanmıştır.)
Coitus Reservatus diye bilinen gebeliği önleyici bir yöntem uygulayarak cinsel organlarıyla ilişkili kaslarını sıkıştırma yoluyla boşalmayı önlemektedirler.
Ancak bu yöntemle boşalma olmadan da gerçek bir orgazm yaşantısını duyumsamakta hiçbir güçlükle karşılaşmıyorlar.
Bazı kadınlar için, erkeğin kendi içlerinde boşaldığını duyumsamanın, tam doyuma ulaşabilmenin önemli bir koşulu olması bir sorun olarak karşımıza çıkabilir.
Ancak Taocu sevişmenin kazandıracaklarıyla karşılaştırılınca kolaylıkla bu sorunun o kadar önemli olmadığı sonucuna varabiliriz.
Acaba hangi kadın bütün gece boyunca sevişebilecek ve gene de en sonunda boşatabilecek bir erkeği hemen boşalıp sonra da uyuya kalacak bir erkeğe üstün tutmayacaktır?
Bir de her türlü yapay gebelik önleyicileri kullanmakta güç uyuma ulaşabileceğiniz ya da ulaşmanız gerektiği anlamında alınmamalıdır.
Önemli olan toplam sonuçtur.
Derin, şehvetli öpüşme Yin ve Yang uyumuna yardımcı, olabilir ama her şehvetli öpüşme cinsel birleşmeyle sonuçlanmaz.
Bazı sevişme oturumları gerçekten tam bir Yin ve Yang uyumuyla sonuçlanır.
Genellikle halk dilinde tam cinsel uyumdan söz edildiğinde bundan orgazm anlaşılır.
Orgazm, ama kadın için çok sayıda orgazm bızırın (klitoris) orgazmı, dölyolunun orgazmı, ikisi bir arada ya da arka arkaya yinelenen kısa aralıklarla çok sayıda orgazm.
Ancak siz Taocu sevişmeyi uygulayan bir kimseyseniz kadının çeşitli orgazmları konusunda lafı uzatmanıza gerek kalmaz.
Eğer siz günde bin kez git gel’i uyguluyorsanız bu konu önemini yitirir.
Eğer erkek haftada bir kez değil de günde birkaç kez eşiyle sevişiyorsa orgazm konusu bambaşka bir görünüm kazanmış olur.
Kuşkusuz bu kadar çok sevişmeye iştahlı olmayanlar da çıkabilir.
Bunun bir nedeni, daha önce denememiş olmalarıdır.
Bir kimse bu kitapta öğretilen boşalmanın denetim altında tutulması konusunda ki önerilere uyduğu sürece böylesine çok sevişmekten yorgunluk değil zevk duyacaktır.
Hele eşi bizim burada betimlediğimiz biçimiyle sevişmenin kıvancını tadınca, sevişmekten bıkkınlık, usanç duyması çok az rastlanan bir olay olabilir.
Bu kadar çok sevişmek için bütün gün yatakta kalmanız gerekmez.
Bir birleşme, ön sevişme de içine katılarak on ya da yirmi dakika sürse hatta altı birleşme iki saatten daha fazla zaman alm az.
Pek çok çift televizyon seyrederek ya da sinemada çok daha fazla zaman harcıyorlar.
Bunlardan elde ettikleri doyumun-yatakta ettikleri olan bir kadın için Taocu sevişmenin fazladan bir üstünlüğü daha vardır.
Erkek gerçekten taocu sevişmede ustalaşmışsa ancak birkaç haftada bir boşalmakla yetinebilecek.
Bu durumda da gebelik, önleyicilerin bir anlamı kalmayacaktır.
Bir kez Taocu sevişme yaygınlaşınca, bütün o zararlı gebelik önleyicilerden çok kimsenin vazgeçmesi öyle çok uzak, olmayacak bir şeymiş gibi düşünülmemelidir.
Taocu sevişme, yedinci yüzyılda onu yorumlayanların belki?
Tüm vaatlerini gerçekleştiremez ama gene de Yin ve Yang uyumunu sağlayabilir.
Bu uyum da insana dinginlik, erinç, yaşama sevinci ve yaşlanma sürecinde yavaşlama getirir.
4. Doğru eş bulmanın önemi?
Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi gönülsüz ve yardımcı olmayan bir kadın deneyimi fazla olan bir erkek için bile işleri güçleştirebilir.
Uzun yıllar Taocu sevişmeyi uygulamış bir erkeğin bile kendini bırakmayan dar kafalı bir kadınla sorunları olabilir.
İşte bu da hem kadının hem erkeğin Taocu sevişmeyi bilmesinin ve uygulamasının gerekliliği konusunda bir ek gerekçedir.
Bir örnek vermek için diyebiliriz ki; hiç olmazsa kadın “Sertleşmeden girme”, “Boşalmanın Denetimi” gibi terimleri bilmeli ve anlamalıdır.
Hemen tüm eski Taocu metinler doğru eşi bulmanın önemi üstünde durmuşlardır.
Sevişmede de tıpkı dansta ve sporlarda olduğu gibi yardımcı olmayan bir eşle başarılı bir sonuca ulaşılamaz.
Kuşkusuz bu sözler hatta ideal bir eşle bile her defasında tam bir de edebileceklerinin çok altında olması olasılığı da var...
Zamanlama konusunda elbette kesin kurallar konamaz.
Sevişmelerinizi yirmi dört saat içinde değişik zamanlarda ya da hepsini ardarda bir arada yapabilirsiniz.
Hangisi ikinizin de daha çok hoşunuza gidiyorsa elbette en iyisi öylesidir. Sevişmenin şiddeti her defasında aynı olmayabilir.
Sonra her gün bu kadar çok sevişmek zorunda da değilsiniz.
5. Taocu sevişme yöntemleriyle erkeğin orgazmı?
Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi Taocuların görüşüne göre boşalma çok kısa süreli bir duyumdur.
Bir yıldırım ya da biriktirilmiş bir enerjinin birden patlaması, birden boşalması gibi bir şeydir.
Bir erkek sürekli ve düzenli olarak sevişirse o zaman cinsel gücü de uyumlu ve düzenli bir duruma gelir, giderek boşalma gereksemesi azalır.
Sevişme rastlantısal ve bir patlama gibi olacağına sürekli ve düzenli olur.
Sevişme güzel bir ziyafet gibi olmalıdır.
Ziyafette her yemek başlı basma son derece lezzetli olmakla birlikte bir sonraki yemek için iştahı açar.
Ta ki son yemek gelip yendikten sonra insan tam olarak doymuş olur.
Doyum, yenilen yemeklerden yalnız birinin değil, yenilen içilenlerin hepsinin toplam sonucudur.
Sevişmede de böyle olmalıdır.
Hem eski Taoculara, hem çağdaş hekimlere göre düzenli bir biçimde azar azar yemek, arada bir tıka basa karnını doyurmaya yeğlenmelidir.
Taocu sevişmede kısa sürede ustalaşılmak isteniyorsa bu düşünce tam olarak benimsenmelidir.
6. Bazı sorulara yanıtlar?
Her şeyi altına dönüştüren gerçek simyacı sevgidir.
Yaşamın tekdüzeliğine, yaşlanmaya, ölüme karşı, tek etkili büyü sevgidir.
Kinsey’le Masters ve Johnson’un araştırmaları sevişme ve seks konusunda yeni düşünceleri kabul etmemizi kolaylaştırmış olmakla birlikte Taocu sevişme Batılılara son derece şaşırtıcı inanılmaz bir şey gibi görünüyor.
Ben bu kitabı yazmaya başladığım zaman, pek yakınım olan bir kadın arkadaşımı da çok şaşırtıyordu.
Ama şimdi o da bir Taocu oldu çıktı.
Konusu bu kadar değişik olan bu kitabı okuduktan sonra herhalde okuyuculardan birçoğunun akıllarına birçok sorular gelecektir.
Bu sorulardan bazılarını önceden kestirip yanıtlamak kuşkusuz taocu sevişmeyi öğrenmeyi kolaylaştırabilir:
(1) Bir felsefe olarak Taoculukla, bir din olarak Taoculuk arasında ne fark vardır?
Budizm ve Konfiçyüsçuluk gibi başka önemli doğu felsefelerinin de başına geldiği gibi, Taocu düşünceler bazı kimselerce giderek yanlış yorumlanmış ve Taoculuk bir dine dönüştürülmüş, tapınaklar yapılmış, dinsel törenler düzenlenmiş, resimlere ve heykellere tapınılmaya başlanmıştır.
Bütün bunlarsa gerçek bir Taocunun tiksindiği şeylerdir.
Bizim bu kitapta sözünü ettiğimiz dinle hiçbir ilişkisi olmayan Taocu felsefedir.
(2) Taocuların aşk ve sevişme konusundaki düşünceleri nedir?
Bu konuda Batı’da geçerli olan düşüncelerle bir karşılaştırma yapılacak olursa romantik öğelerin daha az, buna karşın uygulamaya dönük öğelerin daha çok olduğu sonucuna varırız. Taocu genellikle bedenle ruhun birbirinden ayrılmaz bir bütünlük, bir uyum içinde olduğuna inanır.
Coşkuyla ve esriklik içinde sevişen bir çift her bakımdan bir birlerine huzur verir, uyum sağlarlar, ilk kez seviştikleri zaman birbirlerini fazla çekici bulmamış bile olsalar zamanla sevgileri daha da artmış, süreklilik kazanmış olur.
Oysa Batıda geçerli olan düşünce kadınla erkeğin sevişmeden önce bir birlerine romantik bir biçimde âşık olmaları gerektiğidir.
(3) Niçin bu kitap kadın okuyucudan çok erkek okuyucuya sesleniyormuş gibi bir izlenim veriyor?
Tüm eski Taocu sevişme kitapları yalnız erkeklere yardımcı olmak için yazılmıştır.
Bunun çok basit nedeni de erkeğin ateşle “İlişkili” olması, suyla ilişkili olan kadının erkeğin ateşini kolaylıkla söndürebilmesidir.
Benim görüşüme göre Taocu sevişmeyi öğrenmekten kadınlar da kazançlı çıkarlar.
Ama şu gerçek de ortada duruyor: Sevişme konusun da daha çok, daha büyük sorunları olanlar ve acele yardıma gereksemesi olanlar erkekler.
Onun için bu kitabın asıl amacı erkeklerin acele yardımlarına koşup kadınlara daha iyi, daha sağlıklı yatak arkadaşı olmalarına yardımcı olmaktır.
Eğer bunu başarabilirsek doğal olarak bundan yararlanacak olan kadınlar olacak.
(4) Taocu sevişme hekimlik bakımından güvenli ve doğruluğu kanıtlanmış bir yöntem midir?
Yedinci yüzyılda yaşamış büyük hekim Sun S’sû-Mo’nun “Eşsiz Yöntem” adlı kitabında yazdığı şeyler hiçbir zaman eleştiri konusu yapılmamıştır.
Ve en son 1955 yılında bile bu kitap yeniden basılmıştır.
Sun bugün de Çin’de büyük saygı görmektedir.
Sun’un görüşlerinden bu kitapta da bölüm, bölüm ve “Bitirirken” de biraz ayrıntılı olarak söz edilmiştir.
Ama elbette bu konuda ki güvenimizin tek dayanağı olarak bundan 1200 yıl önce basılmış bir kitabı gösteremeyiz.
Masters ve Johnson’un son yirmi yıl içinde ki araştırmaları başlıca Taocu sevişme kuramlarından pekçoğunu doğrulamıştır.
Masters ve Johnson’un çalışmalarının sonuçlarını dünyanın dört bir yanında pek-çok hekim pek çok klinik uygulamaya koymuştur.
(5) Sizce bu çok eski sevişme yönteminin en önemli özelliği hangisidir?
İS İkinci yüzyılda yaşamış, Batı’da hekimlik biliminin kurucusu sayılan Galen, Birleşmeden sonra tüm hayvanlar kederli bir görünüm alırlar.
Bu kuralın dışında kalanlar yalnız kadınlarla, horozlardır, demiş. (Eğer Galen birleşme yerine boşalma sözünü kullanmış olsaydı Taocu hekimler açısından da bu sözler son derece yerinde söylenmiş sözler sayılabilirdi.)
Hemen tüm erkekler boşalmanın ardından boşalmanın verdiği yıkıntıyı-eşlerine olan tüm ilgilerini bir anda yitiri verdiklerini, hatta eşlerine niçin sevgi duyduklarına bile şaştıklarını anımsayacaklardır.
Kadınlardan çoğu boşalır boşalmaz sevdikleri adamın, birden kendilerinden uzaklaştığını, ilgisinin bir anda yok olduğunu ve sezinlemişlerdir.
Boşalmanın arkasından erkeklerin eşlerini yarıda kalmış ve terkedilmiş bir durumda bırakarak hemen derin bir uykuya daldıkları herkesin bildiği bir şeydir.
Süreksiz ilişkiler de durum bundan bile daha kötüdür.
Erkek boşalır boşalmaz hemen kadını bırakıp gitmek ister, çoğu da böyle yapar.
Bu durum kuşkusuz kadını küçük düşürür ve derinden derine yaralar.
Böyle kırgınlıklar da birikince sonunda kolaylıkla karşılıklı bir nefrete dönüşür.
Hemen hiçbir yerde mutlu yüzler göremeyişimizden bu tür memnun uzlukların, duyumsuzlukların yaygın olduğu sonucuna varıyoruz.
Sevişmede ve sekste doyum sağlamış kimseler genellikle mutlu görünümlü insanlardır.
Buradan da, hiç olmazsa bir oranda dünyamızda bu kadar çok nefret ve bu kadar az sevgi olmasının açıklamasını bulmuş oluyoruz.
Oysa Taocu sevişme boşalmayı denetleyerek vb.
Bütün bu sorunlara çözüm getirebilir.
Bence Taocu sevişmenin en önemli özelliği budur.
Kadınlar erkeklerle karşılaştırılınca işleri kurgu yanından ele almaktan daha çok uygulamadaki yararlılığı öne alma eğiliminde oldukları için hemen hemen tüm kadın arkadaşlarım konuya benden daha değişik bir açıdan yaklaşıyorlar.
Onlara göre Taocu sevişmenin en önemli özelliği erkekleriyle sevişmekte, erkeklerini okşamakta kendilerine sınırsız bir özgürlük kazandırmış olmasıdır.
Taocu sevişmeyi öğrenmeden önce tek bir kere bile başka türlüsüne rastlamadan arkalarından atlı kovalarmışçasına sevişen erkeklerle, doya doya sevilmek ve sevmek için açlık çektiklerini, Taocu sevişmenin durumu değiştirdiğini söylüyorlar.
Önemli olduğunda hepsinin birleştikleri bir başka konu da Taocu sevişmenin etkin bir doğum kontrolü sağlamasıdır.
Onlardan bir tanesi bu durumu şöyle dile getirmişti:
“İnsanın keyfini kaçıran, huzurunu bozan, sevişmeyi sevişme olmaktan çıkaran, o saçma sapan gebelik önleyici ilaçları ya da araç ve gereçleri düşünmeden, ne vakit canınız isterse, hatta gece yarısı bile olsa, Sevişebilmek ne olağanüstü bir şey!”
(6) Kadınlar erkeğin boşatmamasından bir eksiklik duyuyorlar mı?
Pek azma önceleri biraz tuhaf geliyor.
Ama kısa sürede alışıyorlar ve boşalmamanın sayısız üstünlüklerini anlamaya başlıyorlar.
(7) Erkeklerin büyük çoğunluğunun boşalır boşalmaz eşlerine olan ilgilerini yitirmelerinin nedeni nedir?
Eski Taocuların inancına göre erkeklerin kadınlara karşı duyduğu sevginin ardındaki itici güç “Ching”dir (Ersuyu.)
(Taocular Ching’in bir yandan da insanın en önemli yaşamsal gücü olduğuna da inanıyorlardı.)
İnsan bir kez boşaldı mı, sönmüş bir balona ya da otomobil lastiğine döner.
Kendini yamyassıymış gibi duyumsar.
Özellikle sık sık boşalan kimseler için bu böyledir.
(8) Çağdaş terimlerle erkeğin ateşle, kadının suyla aynı öğeyi paylaşmakta olmalarının açıklamasını yapar mısınız?
Bununla anlatılmak istenen şey alışılagelmiş sevişme düzeninde erkek genellikle kolay kolay kadını doyuramaz.
Kadını doyuracağım diye çaba harcarken kendini tüketir.
Bunun böyle olduğu hatta Batı’da bile bilinen bir şey.
“Uçuş Korkusu” adlı ünlü yapıtında Erica Jong bu durumu çok güzel bir biçimde açıklamıştır.
Erica Jong’dan önce de Havelock Ellis, D.H. Lawrence, Aldous Huxley ve Dorris Lessing de Erica Jong kadar açık olmamakla beraber aynı görüşleri dile getirmeye çalışmışlardır.
(9) Besinlerin sevişmeye bir etkisi olur mu?
Hem de çok... O kadar çok etkisi olur ki.
Herkes, erkek olsun, kadın olsun sürekli sağlıksız besinler yiyen bir kimsenin, sağlığını koruyamayacağını ve sağlıksız bir kimsenin sevişmede de başarılı olamayacağını bilir.
Buraya şunu da ekleyelim, et yiyen bir kimsenin yalnız sebzeyle beslenen bir etyemezden (Vejetaryen) yatakta daha iyi olması gerekmez.
Önemli olan bir kimsenin kendisi için neyin yararlı neyin zararlı olduğunu bilebilmesidir.
(10) Taocu sevişmenin erkek olsun kadın olsun herkesin sağlığı ve uzun yaşaması için çok önemli olduğunu belirtmek için bir kaç basit neden gösterebilir misiniz?
Taocu sevişmenin hem erkekler hem kadınlar için yararlı olmasının açıklıkla görülebilen iki nedeni var.
Bunlardan birincisi, “Taocu sevişmede çiftler diledikleri ve gerekseme duydukları kadar çok sevilebilirler.”
Böyle olunca da birlikte mutlu ve uyumlu sevgi dolu bir yaşam sürdürebilirler.
Bu uyum hatta çevrelerinde ki insanlarla olan ilişkilerine bile yansır.
Sevgiyle anlayış ve iyilikseverlik davranışlarına egemen olur, aşağılık, zehirli düşünceler, hırs, çekememezlik, kıskançlık yavaş yavaş yok olur.
Bunların insanın esenliğine, dolaylı olarak da sağlığına ve uzun yaşamasına etki yapacağını kestirmek pek güç olmasa gerek.
İkincisine gelince, sevişmenin, iç salgı bezlerinin sağlıklı dengesi üzerindeki yararlı etkisidir.
Çağdaş hekimlik içsalgı bezlerinin dengesinin insanın sağlığı irin yaşamsal önemde olduğunu saptamıştır.
Eski Taocu terimlerle bu durum Yin ve Yang uyumunun sağladığı son derece önemli yararlardan yalnızca biridir.
Taocuların inancına göre insan ne kadar çok sevişirse içsalgı bezlerinin sağlıklı bir düzeyde ve denge içinde etkinliklerini sürdürmeleri o kadar kolaylaşır.
Bugün birçok doktor isteyen hastalarına hormon tedavisi uyguluyorlar.
İç salgı bezleri dengesini yeni, baştan kurmaya çalışan böyle tedavilerin yalnız hekimlere ödenen büyük paralar bakımından değil, dışardan verilen hormonlar gibi sert ilaçların yan etkileriyle iç salgı bezleri dengesini büsbütün bozma çekincesini de birlikte getirdikleri için ağır bir bedeli var.
Ama niçin dışardan yapay hormonlar alalım?
Eğer kendi bedenlerimize bir olanak tanırsak bol bol, dışardan alınanlarla karşılaştırılamayacak kadar ucuza, doğal ve çekincesiz olarak bedenimiz bunları üretebilir.
Erkeklerin sağlıklı ve bol miktarda hormon (Testosteron) üretmesi için sevişme yoluyla uyarılmaları bile gerekmeye bilir.
İç salgı bezleri uzmanı hekim Kari M. Pirke, Ruh hekimi Götz Kockott ve ruhbilimci Franz Duttman’ın 1974 yılında Münih’te Max-Planck psikiyatri enstitüsünde yaptıkları ilginç bir araştırma, cinsel birleşme olmadan da yalnız görsel uyarıların, kan dolaşımında ki testosteron düzeyini önemli miktarda arttırmaya yettiğini kanıtladı.
30 dakika süren ve içinde öpüşme, kucaklaşma, soyunma, ön sevişme ve çeşitli biçimlerde cinsel birleşme olan bir seks filmi görsel uyarıcı olarak kullanıldı.
Filmi seyreden yaşları 21 ve 34 arasında ki sekiz erkekten altısında testosteron düzeyinin yükseldiği saptandı.
Anlaşıldığına göre Münih araştırmalarının sonuçları Taocu görüşleri doğruluyor.
Demek ki öpüşme, okşama ya da okşanma gibi uyarılar sağlık için yararlıdır.
Her defasında boşalmaya gerek yoktur.
Yalnız görsel uyarılar bile testosteron düzeyinin yükselmesine neden oluyorsa gerçek sevişmenin hormon dengesini sağlamakta karşılaştırılamayacak kadar etkili olacağından kuşku duyulamaz.
Yalnız şunu gözden kaçırmamak gerekli: Eski Çinlilerin görüşüne göre bir kimse boşalmayı denetim altına almadıkça bu sonucu alamaz.
Gene bu bir sağduyu sorunudur, insan boşalmayı bir düzen ve denetim altına almadıkça çok fazla sevişemez.
Çok sevişme olmadıkça da Yin ve Yang uyumu gerçekleşemez.
İşte gerek erkeklerin, gerek kadınların sağlığı ve uzun yaşamı için Taocu sevişmenin bu kadar önemli olmasının çok açık ve basit ikinci nedeni de budur.
BİTİRİRKEN:
BAZI KİŞİSEL DENEYLER
“Eğer yüz kez boşalmadan sevişirseniz çok uzun yaşarsınız.”
SUN S’SU-MU?
1962 de Pekin Tıp akademisi insanlığa yaptığı hizmetler için eski Çin’in en büyük hekimi Sun S’ sû-Mo onuruna bir saygıyla anma töreni düzenledi.
Sun S’sû-Mo’nun buluşlarının en önemlisi çiçek aşısını bulmasıydı.
Yalnız bu buluşu bile milyonlarca insanı ölümden kurtarmıştır.
Sun S’sû-Mo yalnız başkalarının sağlıklarıyla değil, kendi sağlığıyla da ilgilenmiş ve son derece sağlıklı bir yaşam sürdürmüş olmalı, İS 581’den 682’ye dek 101 yıl yaşadı.
Kuşkusuz başkaları için önerdiklerini kendisi de uygulayan bir kimseydi.
Önerisi şuydu: “Eğer boşalmadan yüz kez sevişirseniz çok uzun ömürlü olursunuz.”
Olasılıkla kendi uzun yaşamını da buna borçluydu.
Burada gene sun ustadan söz etmemizin nedeni yalnızca önerisinin genellikle hemen hemen sihirli sonuçlar vereceği konusundaki inancımız değildir.
Aynı zamanda Sun ustanın insanın Taocu sevişmeden yararlanmasını güçleştiren en önemli engellen ve Taocu sevişmeden yararlanabilmek için bunların aşılması gerektiğini görmüş olmasıdır.
“Eşsiz Öğütler” adlı kitabında bu konuda şunları söylüyor:
İnsan gençken genellikle Tao’yu anlamıyor.
Tao konusunda bir şeyler duysa ya da okusa da Kulak vermiyor, bunları uygulamaya gerek görmüyor.
Gençlik geride kalıp güçsüzlük ve hastalıklarla, yaşlılık gelip çatınca o zaman Tao’nun anlamım anlıyor.
Ama o zaman da çok kez iş işten geçmiş oluyor.
Tao’dan yararlanamayacak kadar bitik oluyor insan.
Usta Sun o keskin uz görüsüyle benim yazgımı sanki 1300 yıl önceden bilmişti.
Yalnız şu var, ben Tao’nun anlamını daha iş işten geçmeden anladım.
Taocu sevişmeyle ilgili metinleri okuduğumda on altı yaşlarındaydım.
Ancak okuduklarımı on sekiz yaşıma gelene dek uygulama olanağım olamadı (Ya da olanakları farkedebilmek ve kullanabilmek için çok toy, çok utangaçtım.)
Bu sıralarda bir de Van De Velde’nin “İdeal Evlilik” adlı kitabının çevirisini okumuştum.
Birçok bakımlardan çok güzel bir kitap?
Zaten böyle olmasaydı bütün dünyada böylesine bir ün kazanamazdı.
Ama yazık ki yazar Van De Velde bazı büyük yanlışlar yapmıştı.
Özellikle yaptığı yanlış, boşalmaya hazır olmayan kimsenin cinsel birleşme girişiminde bulunmaması konusundaki önerişiydi.
Bu konuda farklı görüşte olan Marie Stopes’a da acımasızca saldırmış, çok sert çıkışlar yapmıştı.
On sekiz yaşında bir delikanlı bunlardan hangisini seçer?
Van De Velde’nin her birleşmede boşalma önerisini mi yoksa Sun Usta’nın boşalmadan yüz kere cinsel birleşme önerisini ya da onun yirmi yaşındaki gençler için hafifletilmiş biçimi olan dört günde bir boşalma önerisini mi?
Kuşkusuz kolayca etki altında kalma eğiliminde olan gençlerin çoğunluğu gibi Sun Usta’nın eskimiş ve tutuculuk görünümü kazanmış zorlamacılığından kendimi kurtarmak için Van De Velde’nin önerisine sarıldım.
Böyle yaparak eskilerin bilgeliğine sırtımı döndüğüm için de on iki yıl boyunca ağır bir biçimde cezalandırıldım.
Daha önce de söylediğim gibi o zamanlar atletik yapılı on sekiz yaşlarında bir gençtim ve ilk kez bir kıza âşıktım.
Van De Velde’nin önerilerini uygulayarak kız arkadaşımı memnun etmek için elimden geleni yaptım.
Gerçi resmi olarak evli değildik (Savaş yıllarında Çin’de kadın erkek ilişkilerinde hemen hemen bugünkü Avrupa’da olduğu kadar özgürlük vardı.)
Ana ve babalarımızın izni ve duasıyla karı koca gibi yaşıyorduk.
Savaşa katılmadan tam iki yaz ayını bir dinlence şehrine benzeyen eski Tsunyi kasabasında geçirdik.
(Şimdi, Başkan Mao’nun uzun yürüyüş yıllarında bu kasabada karargâh kurmuş olmasıyla tarihsel ün kazanmıştır.)
Tsunyi yüksekçe bir yaylada kale duvarlarıyla çevrili çok eski bir kasabadır, özellikle yaz aylarında havası olağanüstü güzeldir.
Sıcaklık hemen hemen hep 21 derece dolaylarında dolanır.
Hemen her gün hava güneşlidir.
Hemen her sabah şafak sökmeden biraz yağmur yağar.
Bunun için de havası temiz ve tazedir.
Bu çok güzel iklim her türlü yiyeceğin bol olmasını sağlamaktadır, işte uzun halayımızı bu çok güzel çevrede geçirdik.
Peki, sonuç ne çaresizlik sözü belki durumu açıklamaya yetebilir.
Her ikimiz de sağlıklıyken, birbirimize âşıkken, bu en iyi koşullar içinde, bütün dünya dertlerinden uzak, niçin çaresiz?
Acaba bu “çaresizliğin” tek nedeni Van De Velde’nin kılavuzluğu muydu?
Evet, bütün sorun Van De Velde’nin boşalmayla ilgili saplantısından kaynaklanan önerisinden geliyordu.
Van De Velde diyordu ki, “...Ersuyunun döl-yoluna boşalması ve çiftlerden her ikisinin de hemen hemen aynı anda orgazma ulaşması sevişmenin doruk noktasıdır.”
Böyle yazdığı için ben de Van De Velde’nin yazdıklarını yapmaya elimden geldiğince çaba harcadım.
Her seviştiğimizde boşaldım ve ortalama günde üç kez seviştik.
Ama ne kadar çok çaba harcadıysam da yapabildiğim tek şey kız arkadaşımı daha çok sevişmek için isteklendirmek ten fazla bir şey olamadı, iki ay boyunca hemen hemen her gün üç kez boşalmak olasılıkla genç bir adamın yapabileceğinin en çoğudur.
Her neyse, yediğim yemekler çok besleyici olmakla birlikte ben gene de daha fazlasını yapamadım.
Sürekli yorgun olduğumu duyumsuyor, geç saatlere kadar uyuyordum.
Her şeye rağmen kız arkadaşımı tam olarak duyuramadığımı görüyordum.
Van De Velde’nin önerilerinin doğruluğu konusunda içimde kuşkular uyanmaya başlamış olmakla birlikte bu önerilere uymaktan daha on iki yıl vazgeçemedim.
Bu yıllar boyunca geçirdiğim deneyler aşağı yukarı burada anlattıklarıma benziyordu.
Ne kadar çaba harcarsam harcayayım, canımı çıkarsam da tam olarak kadın arkadaşlarımı doyuma ulaştırmıyordum.
Artık genel sağlığım on sekiz yaşındaki atletik yapılı delikanlının ki gibi de değildi.
Ne kadar çabuk Van de Velde’nin önerilerinden vazgeçip eski Çin bilgeliğine geri dönsem o kadar iyi olacaktı.
Şimdi hemen hemen altmışına geldim.
Çok kimsenin sevişme defterini dürdükleri bir yaş.
Yalnız başıma yolculuklara çıktığım zamanların dışında genellikle her gün birçok kez sevişirim.
Çok kez pazar sabahları iki üç kez seviştikten sonra bisikletle bütün günü dolduran kırk elli kilo metrelik geziler yaparım.
Akşam uyumadan önce gene sevişirim.
Bütün bunlar bana hiç yorgunluk vermiyor.
Sağlığım bundan iyi, zihnim bundan daha dingin ve huzur içinde olamaz.
Bunlardan hepsinden önemlisi de doyum bekleyen bir kadının yanında çaresizlik içinde yatmak gibi bir durumla karşılaşmak da hiçbir zaman söz konusu değil.
Nedir bütün bu değişikliği sağlayan şey?
Yanıt, şimdi Taocu hekim S’sû-Mo’nun bundan 1300 yıl önceki önerilerini uygulamamdır.
“Boşalmadan yüz kez sevişme.”
EK: MASTERS VE JOHNSON’UN YAŞLI ERKEĞİN CİNSEL ETKİNLİĞİ VE “BOŞALMA” YA DA “BOŞALMAMA” KONUSUNDA Kİ ARAŞTIRMA VE GÖRÜŞLERİ.
Doğal yaşlanma süreci erkeğin cinsel tepkilerini etkileyen bazı belirli fizyolojik değişimleri de birlikte getiriyor.
Bu değişimlerle ilgili bilgiler henüz yaygın olarak bilinmiyor.
Hâlâ 50 yaş grubundaki erkeklerde doğal yaşlanma sürecinin getirdiği normal değişimlerle hastalık sayılabilecek bozuklukları ayırmakta fizyolojik bir temel olabilecek oturmuş kavramlar yok gibi bir şey.
Bu konularda uzmanlaşmış mesleklerden olanlardan, erkeğin yaşlanma sonucu cinsel etkinliklerinde ne gibi değişiklikler olmasının beklenmesi gerektiğini bilenlerin sayısı bu kadar azken, halktan rastgele kimselerin doğal olan değişimlerden kendini korkuya kaptırmadan, değişimin gereklerine kendini uydurmasını nasıl bekleyebiliriz?
Yaşlanmanın önceki cinsel etkinliklerinde ki alışageldikleri örneğe uymayan bir takım doğal değişiklikler getirmiş olması yüzünden on binlerce erkeğin etkin bir cinsel ilerilikten değişik derecelerde ruhsal nedenlerden kaynaklanan ikinci derecede cinsel güçsüzlük durumlarına sürüklenmiş olmaları, nedenleri kolaylıkla anlaşılabilen gerçekten çok acıklı bir olaydır.
Cinsel-ruhbilim açısından 50 yaşını aşmış erkek bizim kültürümüzün büyük bir yanılgısıyla baş etmek zorunda kalır.
Bu yaş grubunda ki erkekler ortada hiçbir haklı neden yokken hem halkın hem hekimlerin gözünde, cinsel bakımdan işi bitmiş bir kimse sayılır.
Yaşlanan erkeğin yaşlanma sürecinin getirdiği doğal değişikliklerle karşılaşınca, yaşlanma sonucu cinsel gücünü yitireceği yolunda ki yaygın toplumsal kanının etkisinin verdiği ruhsal güvensizlik ortamında cinsel birleşmede başarı kazanıp kazanamayacağından giderek artan bir korkuya kapılmasında şaşılacak bir şey olmasa gerek.
Yaşlı erkeklerde ki belirli cinsel bozuklukların incelenmesine geçmeden, önce yaşlanma sürecinin erkeğin cinsel tepkilerinde yaptığı değişimlerin irdelenmesinde yarar görüyoruz.
Konuyu daha iyi anlayabilmek için cinsel birleşmeyi dört evreye bölerek bu tepkileri inceleyeceğiz.
Cinsel heyecanın yükselme evresi, düzlük evresi, orgazm ve çözüşme evresi terimleri konuyu açıklamaya yarayacak bir çatı olarak kullanılacaktır.
Gene tanımlamada bir kolaylık olması için 50-70 yaş grubundan söz edildiği zaman yaşlı, 20-40 yaş grubundan söz edildiği zaman genç sözcü ğü kullanılacaktır.
Son yıllarda genç erkeklerin cinsel birleşme sürecindeki fizyoloji açısından geçerli sayılabilecek tepkileri saptanmıştır.
Yaşlı erkeklerin tepkileriyle yapılacak karşılaştırmalar bu bilgilere dayandırılacaktır.
Eğer yaşlı bir erkek cinsel heyecanın yükselme evresinde cinsel uyarıya karşı tepkisini yeterince nesnel olarak izleye bilirse gençken sahip olduğu kolaylıkla karşılaştırınca sertleşmeyi gerçekleştirmede önemli bir gecikmenin olduğunu fark edecektir.
Yaşlı erkeklerden çoğunda etkin bir cinsel uyarı karşısında sertleşmeyi gerçekleştirme dakikalarca sürebilir.
Oysa genç bir erkekte sertleşme ancak saniyelerle ölçülebilecek bir zaman alır.
Gene yaşlı erkekte sertleşme eskiden alıştığı kadar tam ve istediği kadar fazla olmayabilir.
Daha açık olarak şöyle diyebiliriz, cinsel uyarıya yaşlı erkeğin tam olarak karşılık vermesi daha uzun bir zamanı gerektirir.
Eğer bu tepki süresinde ki gecikmeler bilinir ve beklenirse ne kocanın, ne karının bu gecikme yüzünden kendilerini korkuya ve kaygıya kaptırmalarına bir neden kalmaz.
Buna karşın yaşlanan erkek bu konuda bilgisizse, cinsel uyarıya fizyolojik tepkinin doğal olarak gecikeceğinin beklentisi içinde değilse, bu yüzden kendini korku ve kaygıya kaptırabilir -olası tepkilerin en kötüsünü gösterir- istencinin zoruyla sertleşmeyi gerçekleştirmeye çalışır.
Bu tür yaklaşımın talihsiz sonuçları kitabın cinsel güçsüzlüğün sağaltılmasıyla ilgili bölümünde ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Yaşlı erkek düzlük evresine yaklaşırken sertleşmeyi oldukça güven verici bir biçimde gerçekleştirmiş olur.
Bu evrede erbezlerinde hafif bir gerilme ve er-bezi torbalarında ve gene derin erbezi damarlarında çok hafif bir kan hücumu olabilir.
Yaşlı erkekler den çoğunda boşalmaya öncülük eden penis’in salgı yapması olayı (cowper bezinin salgı etkinliği) ya hiç olmaz ya da yaş ilerledikçe bu salgıda gözlene bilecek bir azalma olur.
Zaman açısından yaşlı erkekte ki düzlük evresi genç bir erkeğinkiyle karşılaştırılacak olursa genellikle çok daha uzundur.
Yaşlı erkek düzlük evresinin gerektirdiği cinsel gerilime ulaştıktan sonra bundan adamakıllı zevk duyar ve bu düzlük evresinde duyduğu zevki büyük bir boşalma dürtüsüyle zorlanmadan olabildiğince uzatmak ister.
Bu tepki örneği yaşla ilgilidir; genç erkeklerde düzlük evresine varıldıktan sonra bir an önce boşalma eğilimi ağır basar.
Yaşlılık sürecinin cinsel işlerlikli bakımından erkeklere kazandırdığı üstünlüklerden biri budur.
Daha genel bir biçimde söylemek gerekirse 50-70 yaş grubunda ki erkeklerin boşalmayı geciktirmek için yapabildikleri denetim 20-40 yaş grubuna oranla çok daha fazladır.
Cinsel birleşme evrelerinde ki tepkilerden nesnel olarak gözlenebilen en büyük fizyolojik değişimler orgazm evresinde (boşalma süreci) görülür.
Genç erkeklerde orgazm evresi aşağı yukarı birbirine uyan ölçünler (standart) içinde gerçekleşir.
Süresi ve şiddeti buna etki yapan cinsel isteklendirilme ve doyum gibi ya da iki cinsel birleşme arasında ki aralık gibi etkenler bir yana bırakılırsa bir genç erkekten ötekine pek az değişiklik gösterir.
Genç erkeklerde boşalma süreci çok açıklıkla birbirinden ayırt edilebilecek iki aşamaya bölünebilir.
İlk aşama ‘boşalmanın kaçınılmazlığı’ aşamasıdır.
Bu kısa zaman içinde (2-4 saniye) erkek boşalmanın gerçekleşmek üzere olduğunu ve artık geciktirmek için yapılabilecek bir şey olmadığını duyumsar.
Boşalmanın kaçınılmazlığı aşamasının bu öznel belirtileri fizyolojik olarak prostat bezinin ve olasılıkla erbezi torbalarının düzenli olarak kasılmasından kaynaklanır.
Prostat’ın kasılmaları 0. 8 saniye aralıklarla başlar ve erkeğin orgazm yaşantısının iki aşamasında da sürer gider.
Orgazm olayının ikinci aşaması sidik yolu zarının ve prostat bölümünün baskısı altında bütün sidik yolunu izleyerek ersuyunun penisten dışarı fışkırmasıdır.
Gene bu arada da 0. 8 saniyelik kasılmalar sürer.
Genç erkeklerde üç dört kasılmayla fışkırtmadan sonra kasılmalar arasındaki aralıklar uzar.
Öznel olarak duyumsanan ılık bir sıvının penisin ağzından 30 ya da 60 santim öteye ulaşabilecek bir basınçla fışkırmakta olduğudur.
Erkek yaşlanırken, genç erkekler esas alınarak açıklaması yapılan bu iki aşamalı orgazm yaşantısında, herkeste aynı olmamakla birlikte, bir takım değişiklikler ortaya çıkar.
Genellikle orgazm yaşantısı daha kısa bir sürede tamamlanır.
Hatta orgazm yaşantısının fark edilebilir bir birinci aşaması olmayabilir.
Bunu şöyle söyleyelim: Bazı yaşlılarda boşalmanın kaçınılmazlığı aşaması olmadan boşalmanın gerçekleşmesi çok rastlanan bir durumdur.
Hatta fark edilebilir bir birinci aşama olan durumlarda bile tepki örneğinde belirgin bir değişme olmuş olabilir.
Arada bir gerçekleşse de yaşlı erkekte boşalmanın kaçınılmazlığı aşaması.
Bu aşamanın genç erkeklerde 2-4 saniye olmasına karşın, 1-2 saniyeye inmiştir.
Yaşlı erkekte birinci aşama yaşantısı, ersuyunun kendiliğinden fışkırması aşamasına geçilmeden prostatın bir iki kez kasılmasıyla sınırlı kalabilir.
Ya da orgazm yaşantısının birinci aşaması 4-5 saniye kadar uzamış da olabilir.
Bazen prostat 0. 8 saniyelik düzenli aralıklarla kasılmayı sürdüreceğine kasılır kalır ve böylece de boşalmanın kaçınılmazlığı duygusunu yaratır.
Prostat kasılıp kalmışlık durumundan düzenli kasılmalara geçinceye dek saniyeler boyu kısılmışlığını sürdürür.
Onun için bu birinci aşamanın süresi 5 ya da 7 saniyeye kadar uzamış olur.
Orgazmın birinci aşamasında bu nesnel değişimlere ek olarak ne nesnel ne de öznel olarak tanımı yapılamayacak başka değişimler de olabilir.
Yaşlı erkeğin tepkilerinde boşalmanın kaçınılmazlığı aşaması bütünüyle yok olmuş olabilir.
Tek aşamalı orgazm olayının iki durumda oluştuğu klinik deneylerle saptanmıştır.
Bu durumlardan birincisi bedenin yeterince testosteron üretmemesinden kaynaklanabilir.
Gerçekten de bu durum tıpkı kadınlarda hormon düzeyinin düşük oluşunun orgazm süresinde çok belirgin bir azalmaya neden oluşu gibi erkekte de hormon düzeyinin düşük olmasının sonucu olabilir.
Orgazmda birinci aşamanın olmayışına neden olan ikinci durum yaşlı erkeğin eşinin tam olarak doyuma ulaşmasını sağlamak için boşalmayı çok uzun süre geciktirmiş olmasının neden olduğu bir durum da olabilir.
Gene orgazm yaşantısının ikinci aşamasında da yaşlanma süreciyle ortaya çıkan çok belirgin değişiklikler görülür.
Penisin sidik yolunda ki fışkırtma kasılmaları gene başlangıçta 0. 8 saniye aralarla olur ama bu hız ancak bir iki kasılma sürer.
O genç erkeklere özgü ersuyunu dışarı fışkırtmak için peniste sürüp giden kasılmalar yaşlı erkekte azalmıştır.
Ersuyunun bir engelle karşılaşmaması durumunda fışkırabileceği uzaklık 7, 8 santimle 30 santim arasıdır.
Yaş ilerledikçe ersuyunun miktarı da giderek azalır.
Genç erkeklerde bir önce ki boşalmadan sonra aradan 24 ya da 36 saat geçtikten sonra boşalan ersuyunun toplamının 3-5 mi olmasına karşın bu kadar aradan sonra boşalan ersuyunun 2–3 mi olması elli yaşını geçmiş bir erkek için normalin sınırları içindedir.
Bu kaçınılmaz fizyolojik değişikliklerin genellikle erkeğin orgazm yaşantısının son derece haz verici olduğu yolunda ki öznel yorumuna etki yapmadığı anlaşılıyor.
İster orgazm yaşantısının ilk aşamasında önemli değişiklikler olsun, isterse bu aşama bütünüyle yok olmuş olsun yaşlı erkek orgazmdan tam olarak haz duymayı sürdürmektedir.
Boşalma basıncında ve ersuyunun miktarındaki azalma erkeğin orgazm yaşantısından aldığı haz duyumunun özünde bir değişiklik yapmamaktadır.
Hekimin işe karışmasını gerektiren neden bu fizik değişimlerin ve cinsel uyarıya karşı gösterilen tepkilerin fizyolojik değişimin doğal sonucu olan örneklere uygun olduğunun yaşlanan erkek tarafından anlaşılamamasıdır.
Eğer bir erkek kısa ve tek aşamalı orgazm olayını yaşıyor ve ersuyunun miktar ve basıncının azalmış olduğunu da fark ediyorsa bu değişik tepkilerin cinsel heyecanla ya da düzlük evresini kendi istenciyle olabildiğince uzatmış olmasının sonucu olarak ortaya çıkmış doğal bir tepki olduğunu arılamayınca cinsel işleviyle ilgili korkulara kaygılara kaptırabilir.
Kendini bu konuda ki safsataların etkisi altında yavaş yavaş erkeklik gücünü yitirmekte olduğundan kuşku duymaya başlayabilir.
Bir daha sefer ki cinsel birleşmede düzlük evresinden aşamalı orgazm sürecine geçebilmiş olması boşalma basıncının önemli derecede artmış olması ve boşalan ersuyunun miktarındaki çoğalma, bile o kim senin kuşkularını gidermeye yetmez.
Bir kez bile olsa, yaşlanma sürecinin getirdiği belirli fizyolojik değişimleri fark etmiştir ve bunlara mantıklı bir açıklama olabilecek bilgilerden yoksundur.
Alıştığı tepkilerde büyük değişim olduğunu fark ettiği ilk cinsel birleşme sırasında daha çok eşinin zevkini öne alarak boşalmayı olabildiğince geciktirmiş olmasından, buna karşın ikinci birleşmede boşalma dürtüsünün ve biran önce doyuma ulaşma isteğinin ağır basmış olmasından tepkilerde değişiklikler olmuş olabileceği aklının köşesinden bile geçmez.
Cinsel tepkilerinde nedenini bilmediği bir değişiklik olunca kültürümüzün buyruklarından ayrılamadığı için kültürümüzün cinsel tepkilerde değişimi kabul etmemesin den kaynaklanan ruh bilimsel ve toplum bilimsel tuzağa düşer ve erkekliğini yitirmekte olduğu kuşkusuyla kaygılanır.
Gene yaşlı erkeğin çözüşme evresindeki cinsel tepkilerinde de eski alışkanlıklarıyla yapılan karşılaştırma belirli bazı değişimler olduğunu kanıtlıyor.
Erkek yaşlandıkça boşalmanın ardından erkeğin cinsel uyarıya fizyolojik olarak karşılık veremediği dönem, artan yaşıyla orantılı olarak uzar.
Genç erkeklerde şiddetli bir uyarıyla bile tam sertleşmeyi gerçekleştiremeyeceği sürenin genellikle dakikalarla ölçüle bilmesine karşın yaşlı bir erkekte bu süre pek seyrek olarak dakikalarla ölçülebilir, genellikle yaşlı erkeğin boşalmadan sonra yeniden tam sertleşmeyi gerçekleştire bilmesi saatler alabilir.
Bu durumu erkek kadar kadın da anlarsa sanki 20-40 yaş grubundaki bir erkek söz konusuymuş gibi cinsel birleşmeyi yineleme girişiminde bulunmayacaklardır.
Böylelikle de ne kendi ne de eşi için cinsel birleşmenin başarıyla gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda kuşku ve kaygılara da yer olmayacaktır.
Gene gözlenebilen başka bir durum boşalmadan sonra genç erkeklerin sertleşmeyi daha bir süre sürdüre bilmelerine karşın yaşlı erkeklerde sertleşmenin çok hızlı bir biçimde yok olmasıdır.
Genç erkeklerin doğal tepki örneğinde olduğu biçimiyle sertleşmenin iki aşamada yok olması gibi bir durum söz konusu olmaz.
Genellikle yaşlı erkeğin penisi boşalmanın ardından birkaç saniye içinde en sönük durumuna gelebilir.
Oysa genç erkeklerin örneğinde bu süre dakikalar hatta saatler alabilir.
Tepkilerde ki bu değişimlerin fizyolojik yaşlanmanın doğal sonuçları olduğunu anlayabilecek şekilde eğitilmiş bilgili yaşlı erkek bu değişimler yüzünden kaygılara kaptırmayacaktır kendini.
Ama bu doğal değişimlerden haberi yoksa boşalmanın ardından penisin hemen döl yolundan aşağı düşüvermesi cinsel birleşmede başarısızlık korku ve kaygılarına yol açabilecektir.
Bilgisiz bir yaşlı erkek bu kadar hızlı olarak sertleşmenin yok oluvermesi olayıyla karşılaşıverince bir daha sefere yani yeni bir cinsel birleşme fırsatı doğduğu zaman yeterli derecede sertleşmeyi gerçekleştirebilip gerçekleştiremeyeceği konusunda kuşku ve kaygılara düşebilecektir.
Kuşkular, kaygılar başlayınca sertleşmeyi istençle gerçekleştirme ya da zorlama çabası da başlayacaktır.
Ondan sonra da adamakıllı güçlüklerle karşılaşılacaktır.
Yaşlı erkeğin cinsel tepkilerindeki fizyolojik değişimler yalnız erkeklere değil aynı zamanda kadınlara da tanıtılmalı.
Bu konuların yaygın biçimde tanıtılması erkekler kadar kadınlarca da desteklenen bir dava durumuna getirilmelidir.
50-70 yaş grubunda olan erkeğin karısı da yaşlanmanın doğal sonucu olarak ortaya çıkan ya da çıkabilecek değişiklikleri anlayabilecek derecede bilgili olmalıdır.
Bir kere tepkilerde oluşan bu değişikliklerin yaşlı erkeğin kendini ve eşini cinsel doyuma ulaştırmakta bir sorun yaratmayacağını anlayınca kadın da rahatlayacak kocasını cinsel konularda ki kaygıları yüzünden tedirgin etmeyecektir.
Kocasının sertleşmedeki gecikmesinin kendisini artık yeterince çekici bulmamasın dan ileri gelmediğini anlayacaktır.
Bazı defa tam olarak sertleşmemiş bir penisle düzlük evresine varılmış bile olsa anlayışlı bir kadın birkaç git gel hareketinden sonra tam olarak sertleşmenin sağlanacağının bilişinde olduğundan penisi hemen dölyoluna yerleştirecektir.
Bu konularda bilgili bir kadın cinsellik bakımından çekinmeden davranmalı, yol gösterici ve yardımcı olmalıdır.
Bir kez cinsel birleşme başladıktan sonra kendisinin de kocasının da gençlik yıllarında ki tepkilerinde bazı değişiklikler olmuş bile olsa, kocasının cinsel birleşmeyi uzun süre sürdürmek ve boşalmayı geciktirmek konusunda kolaylıklar kazanmış olduğunu bildiği için kendisinin de kocasının da cinsel uyarılara başarıyla yanıt verebileceğine güven duyarak kültürün koyduğu sınırlara aldırmadan içinden geldiği gibi davranmalıdır.
Yaşlı erkeğin de yaşlı kadının da cinsel birleşmenin başarıyla sonuçlanacağına güven duymaları ancak bu konudaki bilgilerin yetkili ağızlardan doğrulanarak yaygınlaştırılmasıyla sağlanabilir.
ERKEKTE YAŞLANMANIN BOŞALMA İSTEĞİ ÜSTÜNDE Kİ ETKİLERİ
Olasılıkla 50-70 yaş grubunda ki erkekte cinsel tepki örneğinde ortaya çıkan en önemli ruhsal ve fizyolojik değişim aşırı boşalma dürtüsündeki azalmadır.
Bu yaş grubunda olan kimselerden pek çoğu artık cinsel birleşme için çok yaşlı oldukları kanısındadırlar ama bu kanıya nasıl varmış olduklarını açıklamakta pek başarılı olamazlar.
Erkek yaşlanınca bir yandan sevişmenin süresini uzatarak tadını çıkarmasına olanak kazandıran boşalmayı geciktirme konusunda yaşlanmanın doğal sonucu olarak oluşan bir denetleme gücünden yararlanır, öbür yandan çok açık bir biçimde fark edilen boşalma dürtüsünde de bir azalma olur.
Örneğin eğer 60 yaşında bir erkek haftada bir ya da iki kez cinsel birleşmede bulunuyorsa iki ya da üç cinsel birleşmede bir, boşalma dürtüsü en üst düzeye ulaşmış olabilir.
Boşalma isteğinin doğal düzeyinin böyle oluşu erkeğin daha sık boşalamayacağı anlamında alınmamalıdır.
Erkek kendini boşalmaya zorlayabilir ya da eşinin isteğiyle boşalmaya zorlanabilir.
Ama kendi doğal ve bireysel isteklerinin gösterdiği yoldan giderse iki üç birleşmede bir boşalmayı kendisi için yeterli ve doyurucu bulabilir.
Boşalma isteğinde ki azalmanın kesinlikle sertleşmeyi gerçekleştirme ve sürdürme konusunda ki erkeğin fizyolojik yeteneğine olumsuz bir etkisi olmaz ve erkek bu sertleşmeden elde edebileceği zevkten sayısız denebilecek kadar çok yararlanabilir.
Yaşlı erkeklerin cinsel birleşmeyi etkin bir biçimde uzata bilmelerinin asil nedeni işte bu boşalma isteğindeki azalmadır.
Eğer yaşlı erkek boşalmazsa, dikkatin dağılması ya da eşin doyuma ulaşması sonucunda sertliğini yitiren penis kolaylıkla ve çok hızlı bir biçimde yeniden sertliğini kazanabilir.
Yaşlı erkek yakın bir boşalma tehdidi olmadıkça kolayca sertleşmeyi gerçekleştirip sürdürebilir.
Bu konularda yeterince bilgi sahibi olmayan bir kadın yakın bir boşalma tehdidi sayılabilir.
Onun kanısınca kadın erkeğin boşalmasını sağlayamadıkça kendisini kadınlık görevini yerine getirmiş sayamaz.
Bizim kültürümüzde erkeği boşalmadıkça kendini kadınlık görevini yerine getirmiş sayabilecek kaç tane kadın çıkar?
Erkek istesin istemesin, boşalmaya gerek duysun ya da duymasın Kadın iyi bir eş gibi davranacaktır.
Herkes bir erkeğin her cinsel birleşmede boşalma gereksemesi olduğunubilir ve bu nakarat böylece sürüp gidiyor.
Elli yaşlarını geçmiş tüm erkekler de kadınlar da şunu iyice öğrenmelidirler, boşalıp boşalmama konusunda kararı herkes kendisi vermelidir.
Böyle olursa sık sık ve düzenli bir biçimde cinsel birleşme olabilir.
Böyle olmasında cinsel doyumları bakımından erkeğin de kadının da yararı vardır.
Kadının isteği birçok kez ard arda orgazma ulaşmak da olabilir daha fazla bir çaba ve cinsel gerilim olmadan yalnız kamışın dölyoluna girip orada öylece kalması da olabilir.
Eğer erkek istemedikçe kendini boşalmaya zorlamamak ve kendi boşalma izlencesini kendi yapmak bir yandan da hem kendine hem eşine uygun düşecek kadar çok sevişmek konusunda yüreklendirilirse sıradan bir karı-koca sağlıkları izin vermek ve birbirlerine karşı duydukları ilgiyi yitirmemek koşuluyla 80 yaş grubunun oldukça ileri yıllarına kadar cinsel birleşmeyi sürdüre bilirler.
50–70 yaş grubundaki her erkek için cinsel işlerliklide etkinliğini sürdürebilmesi en başta yaşın ilerlemesinin getireceği ve karşılaşılması kaçınılmaz olan değişiklikleri iyice anlamasına bağlıdır.
Gene kadınların çoğu için de etkin bir cinsel işlerlikli yaşlanan erkeğin geçireceği fizyolojik değişiklikler konusunda bilgisi olmasıyla bağlantılıdır.
Erkek de kadın da yaşlılığın getireceği sorunların üstesinden gelmek istiyorlarsa cinsel tepki örneklerinde yaşlılığın yapabileceği değişiklikleri iyice anlamak zorundadırlar.
ERKEKTE EKSİLEN HORMONUN TAMAMLANMASI
Erkeklerin yaş dönümü konusunda çok az şey biliniyor.
Eğer yaşdönümü oluyorsa ne vakit oluyor sürekli bir olay mı?
Kendine özgü belirtileri nelerdir dışardan hormon verilmesi yararlı olabilir mi?
Eğer yarar veriyorsa cinsel bakımdan yapabileceği etki nedir?
Erkeklerin yaş dönümü konusunda çok az şey bilinmesinin nedeni oldukça geniş klinik uygulaması olan testosteron serumlarının daha birkaç yıl öncesine kadar etkisini ölçebilecek kesin ve sağlıklı bir yöntemin olmayışıydı.
Şimdi oldukça güvenilir ve hızlı bir biçimde ve parasal bakımdan da öyle çok pahalı sayılmayacak bir yöntemle bu testler yapılabilmektedir.
Bu bakımdan önümüzdeki yıllarda erkeğin yaşdönümü konusunda daha çok bilgi sahibi olacağız.
Bu durumda dışardan hormon vermenin yalnız yaşlanan erkeğin cinsel uyarılara karşı gösterdiği tepkilere etkisi değil sonuçta çok daha önemli olan yaşdönümüne girmiş olan erkeğin toplam metabolizma işlevine yaptığı etki bilinebilecektir.
YAŞLI ERKEĞİN CİNSEL UYARIYA KARŞI SERTLEŞME TEPKİSİ
Kültürümüzün cinsellik konusundaki en yaygın masallarından biri yaşlanma sürecinin doğal olarak zamanla yaşlılarda sertleşmeyi azaltacağı ve sonunda da büsbütün yok edeceği masalıdır.
Daha önce de söz konusu ettiğimiz gibi yaşlanan erkek sertleşmeyi gerçekleştirme de gecikir hatta düzlük evresine ulaştığı zaman bile penis tam olarak sertleşmemiş olabilir.
Ama yaşlı erkeğin genel sağlığı izin verdiği ve ruhsal kökenli bir tıkanıklık da olmadığı sürece yaşlı erkek 80 yaş grubunda da ileri yaşlara kadar penisin sertleşmesi kolaylığını ve yeteneğini korur.
Yaşlı erkek sertleşmede gecikebilir orgazm yaşantısı iki aşamadan bir aşamaya inebilir ersuyunun miktarında ve fışkırtma basıncında azalma olabilir.
Ama hiçbir zaman penisin sertleşmesi kolaylığını yitirmez.
Eğer bu anlayış ortaya konur ve çoğunluk tarafından kabul edilebilirse yaşlı erkeğin cinsel etkinliğini ve işlerliğini önleyen en büyük engel ortadan kaldırılmış olacaktır.
Artık döllenme gücü ve ürettiği sperm sayısının azalmış olmasının bir önemi kalmamış olduğu ve bu durumda ersuyundaki azalmanın da bir anlamı olmayacağı düşünülerek bu konular bir yana bırakılırsa yaşlı bir erkekten daha etkili ve daha güçlü bir yatak arkadaşı olamaz.
Yeter ki toplumun ve kültürümüzün bilgisizlikten gelen buyruklarına uymaktan vazgeçsin kendisinin uygun göreceği aralıklarla boşalmayı bir düzene koymuş olsun.
Yaşlanmanın erkeğe getirebileceği bazı üstünlükler bile vardır.
Artık boşalmayı denetim altında tutma gücü çoğalmıştır.
Eğer isterse güvenli bir sertleşmeyi sürdürerek büyük bir beceriyle kadın arkadaşının zevkine uzun süre hizmet edebilir.
Yaşlı erkeğin cinsel bakımdan üstün yanı yalnızca daha önce geçirmiş olduğu cinsel yaşantıların kazandırdığı deneyime indirgenemez.
Bir yandan da boşalma süreci üzerinde fizyolojik denetimin artmış olmasından gelen üstünlüğü de buna katmamız gereklidir.
Yaşlı erkek eğer yaşlanma sürecinin doğal sonucu olan cinsel tepkilerindeki fizyolojik değişikliklere üzülerek cinsel etkinliğini tüketmez se eğer arkadaşları cinsel güvenini yok etmezlerse; eğer kendisi ve kadın arkadaşı yeterli derecede sağlıklı kalmayı başarırlarsa başkaca bir engelle karşılaşmadan ve kesinlikle her hangi bir yaş sınırı olmadan cinsel yaşamı çok ileri yaşlara kadar sürdürebilir ve sürdürmelidir de.
Bitti.
Kaynakça:
1-http://taocusevismveseks.blogspot.com/2013/02/ taocu -sevisme-ve-seks-johan-chang.html
2- Taocu Sevişme ve Seks. Jolan Chang. Yol Yayınevi. İstanbul. 1988. 12th february 2013, mhm tarafından yayınlandı.
3- Taocu Sevişme ve Seks. Eski Çinlilerin cinsel esrime yöntemi. Jolan Chang Çeviri: İlhan Güngören. Yol Yaınları Ahmet Güngören baskı tarihi: Mart 1983
4-http://taocusevismeveseks.blogspot.com/2013/02/taocu-sevisme-ve-seks johan - chang.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder